“Tefrika Numarası 1 85 $ Davust, o ana kadar tanımadığı Abancı misafiri sokak kapısına bizzat teşyi etti, sonra oda» 'ı:: Göndü, duvarda gizli bir do- Açtı, oradan çıkardığı bazı Setvelleri gözden geçirmeğe, bir ' ler hesablıyarak bir kâğıda ba- farihler ve numaralar kaydet- Teğe koyuldu. u lEVİ, akşama doğru, misafir ,_._:':dueu Bahriye Nazırının köş- ka a bir gece evvel yerleştiği Gtkün selâmlık kısmına geldi... a" gelmez de kordonlu bir bah- *Ye Yaveri Araba kendisini paşa- beklediğini haber verdi. “emal Paşa, nezaretten asık sü- l8 dönmüştü. Bahriye Nazırı - birkaç gün evvel mabeyine ve İSumi karargâha çektirdiği tel- #itlarda imzasının üzerine: IV. cü Kolordo kumandamı Ferik Cemal İmzasını atışmı daha o zaman ver ve Talât Paşalar arasında n konuşmalara yol açmış, ö - iberi aralarında gizli bir reka- tin, için için kaynıyan sinsi bir îe '#memezliğin tesirile Sadrazam Harbiye Nazırı birbirlerine Hordular; — Bu adam, şu hareketile neyi Basdediyor? Sönra yine kendi kendilerine bir cevab verdiler, bu hare- enine, boyuna türlü tefsirler- K ildiklediler. İ | | Romatizmanız ediyor ? NEOKÜRİN: NEOKURIN: bulunur. NE “Sakal Ferahl Kederden (5 inci sayfadan devam) sakal, ferahtan, tırnak A'ümm çabuk uzarmış'» — Aman onun ferahı kendinin =v_n, ben biktim artık doğrusu işden! Göçenlerde bizim ber- Te Bay Husşidin kallalarından ş alınabil B yadYA yüzümde seksek oynatı - Sün, şu mübareği biraz sıkıca “Yürüti — Sülerek ne dese beğenirsiniz: — Daha sıkı yürütürsem rahat- Si Olursunuz! Tekraladım: — Aldırma, sen yürütmene bak!| Bu sefer de demesin mi ki: — İyi amma, biz de Allahın ku- de ekmek yiyeceğiz bar Tüyuz, biz Yım! — O ne demekmiş öyle? 5 tabli bizim suratı PaşayıPek Oka Başınız mı Ağrıyor ? Gripten mi yatıyorsunuz ? Hemen bir tek kaşe : İne, yahu dedim, sen, galiba us- < — Ne demk olacak. usturayı yü- biraz sıkıca yürütecek nlıu—l Enver Ve Talât Paşalar Cemal dar Çekemezlerd Hattâ İmzasını Atışı Bile İki Nazır Arasında Uzuu Uzun Görüşmeleri Mucib Olmuştu — Bize kafa tutuyor, padişaha hükümete, fırkaya, arkadaşlarına meydan okuyor!. Enver Paşa, her dakika artan bir hırsla buna nasıl mukabele e- deceğini kararlaştırmağa uğraştı. Suriyede kendi hanedanının hü- kimiyetini tesis edecek müstakil bir devlet kurmağa çalıştığına zer- re kadar şüphe etmediği Cemal Paşaya karşı dişlerini gıcırdata gıcırdata atıp tutüyordu. sabah yaver Mümtaz bey Paşanın dairesine girdi, selâmı çaktı, Har- biye Nazırının hiddetinden kan: başına sıçratan şu haberi veri - Paşam, Bahriye Nazırı Ce - mal Paşa hazretleri zatı devletini- zi görmek istiyor. Enver Paşa kekeliyerek tekrar- ladı: — Cemal Paşa mı?. O, Şamda değil miydi? Ne zaman gelmiş, ni- çin gelmiş?. Mümtaz Bey omuzlarını kaldır- dı, boynunu büktü, karşılık v di: Bu hâdiseden 4 gün sotra, bir | Yazan: Rahmi YAĞIZ — Peki... Söyle gelsin!, İki dakika sonra Cemal Paşa, elindeki fikdişi saplı kırbacı çiz- melerine vura vura efeci bir yü- rüyüşle Harbiye Nazırının odası- na girdi. Zaten için için fıkırdıyan hirsilej tetik üzerinde duran genç başku- mandan vekilini bu giriş hiddet- ten sarhoş etmeğe kâfi gelmişti. Cemal Paşa odanın ortasına ge- lince durdu, lâübali bir el kaldı- rışla selâm verdi, seslendi: — Merhaba paşa karındaşım! Enver Paşa karşılık verecek yer- | de kaşlarını çattı, hiç sesini çı - karmâdı. Heykel gib duruşunu muhafaza etti. Bu mukabele sa- kallı Bahriye Nazırının bütün neş'esini, hoppalığını sikdi, onu da ağır ve ciddi harekete mecbur et- ti, iki nazır, iki eski komita arka- daşı Harbiye Nezaretinin - geniş salonunda iki düşman gibi kar- şılaştılar, birbirlerini sözdüler, Selâmıma karşılık vermedi. niz Paşat, Enver Paşa omuz silkti: — Bu çeşid selâmlara böyle kar- — Bilmiyorum Paşam.. Bende- nize haber vermemi emrettiler, , — Yanında kimse var mı?. | — — Hayır Paşam yalnız gelmiş- ler!. rini beline taktı, kalpağını giy- di, resmi tavrını takındı, — yaver | Mümtaz Beye emir verdi mı Teprendi ? Dişinizin ağrısı sizi çok murahatsız alınız. bütün bu rahatsızlıkları derhal geçirir ve size sıhhatinizi inde eder, Günde 2 — 3 kı Mideyi bozmaz ve kalbi yormaz. Tek kaşe 6, altılık kutu 30 kuruştur. Her Eezahanedel OKÜRİN ıktan, Tırnak Uzarmış! targibi, yahud cilâlı mermer gibi cascavlak ve pasparlak olacak ve hiç değilse o gün, öğleye kadar tekrar tıraşa lüzum kalmıyacak! Halbuki ustura — yüzümde, gayet hafif tarafından dalga geçtimiydi, biz ertesi gün tekrar ayni koltuğa ve ayni usturanın altına kurulup bizim berber başıya tekrardan on beş kuruş daha toslıyacağız! — Haa.. Mesele şimdi anlaşıldı. — Mesele anlaşıldı #mma, bak, bu yüzden bizim suratı şerif de ne hale geldi! ismine dikkat, * de yabana atılır şeyler değil ha! Cumartesinden bir berbere tıra; olup da pazar günü ayni suratla bir gezmeye, bir ziyarete pek gi- evde kendi kendini tırasa kalkı « yor. Çünkü bazı berberler, yüzri- (perdaht) denilen şeyi,, son za- Harbiye Nazırı bir dakika dü- | şündü, sönra duvarda asılı keme- | Bizim ahbabın sözleri, hani, pek| dilemiyor, insan bir de pazar günü manlarda o kadar hififten, o kadar| gilik verilir... | — Bahriye Nazırının ” sert, siyah sakalları kirpi dikenleri gibi ür- perdi, hiddetten ıslıklaşan bir ses- le devam etti: — Acaib... Şimdiye kadar ayni tarzı muhafaza eden selâmlarıma böyle mukabele etmiyordun?. (Devamı var) Mari Lüiz'in Aşkı (5 inci sayfadan devam) Her şeyde kocasını iltizam edi - yordu. Buna rağmen, kocasının nevaziş- lerinden sekiz ay mahrum kalın- ca Meiperg'in kolları arasına atıl- | dı Vaterlo hezimetine karşı ka- yıdsız kaldı. Kiymetli eşyalarını ve çocuğunu aldı Viyanaya gitti. Mari Lülz, küçük prense baba- sını hatırlatmak istemiyordu. Na- polyonun biricik oğlu (Roma Kra- h) kederinden ve yirmi İki ya - şında Mari Lüiz, bundan da pek mü- tessir olmadı. Hayatını, saray er- kânile, yaverlerle zevketmekle geçirdi. mıya başladılar ki hani, — tıraşın üzerinden daha bir saat geçme - den, insanın iki elini, yumruk şek- linde çenesine dayayıp: — Vay benim köse sakalım! A Bğur ve karlarsa bu iki kardeş ev- lerinde kapanarak açık havadan mahrum kalıcaklardı. rından daha mektebe gitmiyorlar- | a1 Bu sebeble coğrafya bilmedik- mur yağmağa başlarr, aynıyan iki kardeş meyus ve teessir evlerine dönmüşl! cereden yağan yağmura bakıyor- | 1 HIKÂYE: Bahar Ve Kış yten, ve Gülten, iki kardeş idi. Bunlar kışı hiç sev - mezlerdi, İki kardeş daha sonbahar yağ- murları başlar başlamaz - onların da gözleri hava gibi yaşarırdı. Çünkü; hava, yağmurlar. so - Bazan; Ayten kardeşine sorar - di: — Gülten, acaba kış olmıyan memleket var mı? — Bilmiyorum.. Amma nasıl e- lur? Hiç kış olmadık memleket olur mu?.. — Ah, hep yaz olsaydı ve hiç kış olmasaydı ne güzel olurdu de- ğil mi? — Yat, İki kardeş çok küçük oldukla - t lerinden her y tanbul gibi zannediyorları Bir sonbahar günü y Şti lar, yeşil çimenler müurlatan kirli sul. slatan ve ça- 1 içeri girdi. İki kardeşin meyus bir halde pen- | cereden dişarı baktık ce yanaklarını okşiya — Çocuklarım, neden mütees - sir oldunuz? Ayton ağlıyarak babasına ce - vab verdi. Babacığım görmüyor musun | yağmur yağıyor? — İyi ya kızım. Zamanı şimdi... — Amma; biz açık — havadan mahrum kalıyoruz.. Hiç yağmur yağmasa ne güzel olur — Eğer yağmur yağmazsa son- ra ekmek bulamayız kızım., Ayten, babasının bu sözlerini anlıyamamıştı. Yağmurun ekmek- le ne alâkası vardı?. Merakla sor-| du: — Babacığım; yağmurdan ek- arını görün- | olauğu | bazı memleket hep sıcak geçer. meğe ne?.. NİSAN AYI M 1 — Yukarıda gördüğünüz resim-| leri birer birer tetkik ediniz... Bu| hepimizin her gün kullandığı bir — Yağmur, buğday tarlalarını sular kurumuş toprağı yaşartır.. Bu suretle bol buğday olur.. Hat- ta eğer yağmur yağmazsa şu kar- şınızda gördüğünüz yeşillik çimen de bitmez kupkuru bir kum çölü olur. Ayten biraz anlar gibi oldu.. Ve heyecanla sordu: — Babacığım, demek yağmur yağmazsı şu karşımığdaki yeşil çimen' bitmez mi? yağmazsa şu karşımızdaki — yeşil lk olur mu? — Peki baba; demek — bütün memleketlerde böyle yağmur ya- ihyor ve her yere böyle yeşillik oli — Yoo.. Her memlokette bizde gibi yaz ve kış yok9. Biç kış görmezler.. Ayten, babasının bu sözlerine sevinmişti. Derhal mukabele etti: — Oh! Kış olmiy — İyi amma; yağmuru olmı - yan memleketler hep kum çölüdü Oralarda ne hayvan ve ne de in- san yaşı Ne güzel babacığım!.. n memlekete gidelim.. — Öyle isa kışı olmyan mem- da da öyle sıcaklar olsan on dakikada pişer... O vakit siz değil çayıra -ve dağa çıkmak evde bile oturamaz ve bunalıraı - a düşen balıklar gibi nefes alırsınız. Ayten bahasının sözlerini tarttı, bir. cevab Düşündü ve akıllıca verdi — Babacığım; öyle ise en iyi memleket Türkiye demektir. — Ne zannettin — kızım... Hiç | şüphe etme Allaha şükür et ki; 'Türkün ve Türkiyenin yeşil ça- yırlarında, zümrüd — ovalarında, Ççamlı ormanlarında yaşıyorsun... Mütcessir olma, dua et Allaha, bol yağmurlar yağsın da köylü « lerimizin dikdikleri tohumlar fış- kırsın, mahsulümüz çok olsun, bol,| bol yaşıyalım. ÜSABAKAMIZ murluğumuza yollayınır. İyi halledenlerden birinciye Bir. kol saati, ikinciye bir çift iskarpin,| Üçüncüye. Bir karak, dördüncü- det altine'yu kadar muhtelif ve murtayı güneşe koymuş Çok süslü lüks ayakkabı. çanta, | tuvalet kutusu, bavul gibi şeyler timsah derisinden yapılır.. te bu suretie kullanılan timsah derisini elde etmek çok müşküldür. Florida gibi timsahla- ların çok yaşadığı yerlerde tim - sah avcılığı eden birçok adamlar vardır. Buralarda timsah avı adile müt- hiş bir şekil almıştır ki bu suretle Riderşe biraz sonra hie timsah kal- mıyacağını düşünen Florida hü - | kümeti senenin muayyen bir müd- deti zarfında timsah avını menet- miştir. Timsahların çok fazla öldürül- mesinin mahzurlarından biri de şudur: Fborida gibi timsah'arın bulun- duğu memleketlerde çok muzir ©- lan bir nevi fare vardır. Timsahlar| bu fareleri yemektedirler. Onla - rın azalması farelerin çoğalma - sına sebeb oluyormuş. TEMOMETRE 'Termometre yükselirse Tüz| muhakkak uzak olan Kutub tinden eser.. Aksi vüki eser... Şimal arzlarında yüksel, rüzgârına dei renin çok fazla bir şi Cenub zlarında tetmometre - ceğini göstürir. EN ÇOK YAŞIYAN MİLLET Dünyadaki milletler -rasında en çok yaşıyanlar kimleröır? Yapılan istatistiklere göre bun- lar Norveçlilerdir. Bir Norveç! nin vasati ömrü 50 ilâ 75 senedir. | Kadımları vasati olarak 36 ilâ 50 sene yaşarlar. Nörveçde — küçük ÇİKOLATALI GATO: Üç yumurta akı için 3 tablet çi- kolata, 100 — gram toz şeker, 50 Bgram tereyağı, iki kaşık un, üç kaşık nişasta. Evvelâ tereyağını eritiniz. Çi « | kolatayı toz haline getiriniz, içeri-i sine atınız. Sonra sırasile şekeri, unu ve nişastayı ilâve ediniz, iyice| yuğurunuz. Yumurta akını döğe- rek karıştırınız. Dibi - yağlanmış bir pasta kabına koyarak hafif bir, fırında 30 - 35 dakika pişiriniz, $- ğuduktan sonra yiyiniz. Birinci; Üsküdar Altunizade 88 | numarada Ali Haydar Karaçalı. GÜLELİM lnooınımuoum Bir gün bir gazete idarehane » sine bir adam geldi. Tahrir mü « dürlüğü odasına girerek: — Affedersiniz. dedi. Bugün gazetelerde bir yazı varıd. Burada benim öldüğümü yazıyorsunuz. Tahrir müdürü bu sözler üzerine kaşlarını çatarak: — Bizim gazetede yanlış hiç bir haber neşrolunmaz. Her yazdı « Bimiz doğrudür. Bu sefer de yabancı adam hid- detlenmişti: — Nasıl olur? diye bağırıyordu. İşte görüyorsunuz ki yaşıyorum. Müdür cevab verdi: — Hiddetfenecek ne var bunda efedim, dedi, Yarın da doğanlar arasında isminizi neşrederiz, olur biter... YALAN OLDUKTAN SONRA Şükran arkadaşı Perihana eski bebeklerini anlata, anlata bitire- miyordu. Her lâf açılışta: — Aman! diye baslıyordu. B nim öyle güzel bir bebeğim var kil | Perihan artık bu bebek hikâye » lerinden bıkmıştı. Bir gün rana: — Of! Kardeş! dedi. Biktim ar- tik senin bu eski bebekli Şükran cevab verdi: — O halde bundan sonra bana yeni alacakları bebeklerden bah- sedeyim. Güzel Bir Cevab Mister Henri Lenkolen Avuüs. turalyanın en zengin adamıdır. Fakat, bu adamcağız daima ikinei sınıf kompartımanda seyahat e- der... İkinci sınıf otellere iner.. Halbüki: oğlu ise dalma Jüks otellerde oturur, lüks vagonlar- da gezer.. Mükemmel yer ve içer, Bol para sarfeder. Bunun sebebini merak ederek soran birisine Mister Henri; — Oğlum çok para sarfedebilir, lüks vagonlarda gezebilir, hirin- el sınıf ötellerde oturabilir. Çün- kü, onun zengin bir babası var... Benim babam hem fakirdi ve hem de ölmüştür. lörinden.. Mart Müsabakamızda Kazananlar Üçüncü; Beşiktaş Uzuncaova 38 numarada Nışantaşı Orta o- İkinci Akşehir Birinci okul nu- mara 28 Hasan Gürer. YAZISIZ HİKÂYE ; kuldan Yegâne.