YENİ STADYOMUN BÜYÜKLÜĞÜ KARŞISINDA — desi hakkında, dün bir ga- zetede tafsilât okudum.. o kadar şahane bir yer olacak ki, imren - dim. Bu yaşa kadar #por nedir bilmiyen ben, Dolmabahçe stad - yomunun İnşasile beraber sporcu olasım geldi. Stad, tamam 25 bin seyirci istiab edecek büyüklükte — olacakmış. Müthiş bir rahatlık ve konfor & çinde bulunacaksınız. Bü büyük iş. bir buçuk senede tamamlanacak.. Bir buçuk sene sonra bakalım, sporcularımız nasıl çalışacaklar.. Şimdiye kadar bo- yuna: — Yer yok, saha yok, diyorlardı. Hani bir fıkra vardır: Bir köy düğününde yeni gelin olan kıza: — Oyna, demişler.. — Yerim dar, demiş. Yer bulmuşlar: — Haydi, demişler.. — Yenim dar, demiş.. muçıııııumım MGM — Yunanistana iltica eden bedbaht Arnavudluk Kraliçesinin, sıhhi va- ziyetinin çok bozulduğunu ajans- lar haber veriyor. Zavsllı Krali - çe. İki günlük lühusanın, soğuk | bir gecede kilometrelerce yolcu - kuk yapması, elbette iyi değildi. Temenni edelim ki, Arnavudluk- tan sonra. Arnavudluk Kraliçesi de kurban gitmesin.. YAZ MEVSİMİ İSTANBUL y aa İÇİN HASTALIKTIR. Valimiz, «yaz geliyor» serlev - halı yeni bir tamimle, Belediye pubelerinin mevsim — vazifelerini hatırlatmış.. Malüm ya, güzel yaz ayı, İstanbul için, ayni zamanda hastalık ayıdır. İyi temizlenme - | İKüçÜüK HABERLEİ: | * Bu senenin ilk iki ayı içinde zemleketimizden 20 milyon 688 bin 31 liralık ihracat yapılmıştır. "& Franko hükümeti, hüküme - timize bir tebliğ göndererek İs - panyanın Akdeniz sahillerindeki iki yerin bütün gemilere kapalı olduğunu bildirmiştir. *& Dahiliye Vekâleti; şimdiye kadar 62 şehir ve kasabamızın i- mar plânlarını tanzim ve tasdik etmiştir. Bunların aratında Ya - lova, Mecidiye köyü ve Florya ile Kalamış civarı da vardır. * Bükreş - Bombay arasında zefer yapan bir Romen tayyaresi; bozukluk yüründen Bodrum civa- Tında yare inmeğe mecbur kal - mıştir. * İtfalye efrad, âmir ve me- murlarının maaşlarına bir miktar zam yapılacaktır. HÂDİSELER KARŞISINDA Son Telgraf miş gıda maddleri, sebze ve mey- valar, toz toprak, binbir türlü has-i talık yapar. Allah vere de, bu yaz,| yeniden tifo yüzü görmesek.. Va- limizin bu alâkasına teşekkür et- mek lâzımdır. HARPLERDEN SONRA DEĞİŞEN AHLAK —— Piyasada bazı — sahtekârlıklar meydana çıkmış.. Yerli malını İn-, Biliz kumaşı diye satıyorlarmış.. Dünyada sahtekârlık nekadar aldı,| yürüdü.. Yine, bereket versin, bu berikiler kumaşın milliyet ve menel şeini değiştiriyorlarnış. Ya öyle hâdiseler oluyor ki, milyonlarca insanın milliyetini, bir günde de- Biştiriveriyorlar.. Böyle — sahtekrliklar, umumt harbden sonra çıktı ve dal budak sardı. Acaba, yeni bir harb çıkar- sa, insanlara ne gibi içtimai. ferdi ahlâksızlıklar hediye edecek.. Bü- Yük harbin, cemiyetler üzerindeki ahlâk bozucu tesirlerinden şikâ: yet edip dururken, yeni bir harb tuz biber ekmese bari.. DEVE KİNİ ÇOK MEŞHURDUR AMMA... — Deve kini meşhurdur. Bazıları buna inanmazlar. Fakat, işte size bir hâdise: Çanakkalede, kafasına sopa ile vuran sahibini birdeve öldürmüş.. Bu ne kin! Halbuki, devenin çok sabırlı ve kanaatkâr bir hayvan oluşu da meşhurdüur. Acaba, ne- den sabretmemiş de, hemen hare- kete geçmiş?. Demek ki, büyük barbden sonra, insanlar gibi, hay- vanların da ahlâkı, huyları, tabi- atları değişti. Zavallı hayvanlar, bütün cefayı insanlardan görürler. Üstelik de insanlardan aşağı — addedilirler. Halbuki, hayvanların ne kabahi var?- Onları terbiye eden, ehlileş- tiren biz değil mi nasıl bir terbiye verirsek, öyle yetişmiyor- | lar mı?. AHMED RAUF * Vali ve Belediye reisi Lütfi Kırdar Büyükadaya giderek bazı tetkiklerde balunmuştur. * Yelncami —avlusundaki 55 dükkânın istimlâk — bedellerinin tesviye olunması muamelesinin ikmaline daimi encümen tarafın- dan karar verilmiştir. — Hasan deposu yangınında husule gelen enkazın sür'atle kal- dırılması hakkında Belediye reis- liği sigorta şirketine tebligat yap- mıştar. * Uruguay hükümeti Milletler Cemiyetinden çekilmeği karar - laştırmıştır. 4 Geçen salı günü ekseriyet ol- madığından geri bırakılan berber- ler cemiyeti idare heyeti intihabı önümüzdeki salı ginü yapılacak- tır. 4 Menderes yeniden taşmış ve ovada 50 bin dönümlük mezruat sular altında kalmıştır. Halkı Paras:z Okutanlar Vekâlet Millct Mekteblerinden Eazı Muallimleri Taltif Etti Maarif Vekâleti, bu yıl Ağrı, Ba-| hkesir ve Bingöl vöxyetlerinde a-| çılan millet mokteblerinde parasız! çalışarak muvaffakiyet — gözteren 49 başmuallim, muallim ve mu - allim vekiğni birer takdirname ile faltif etmiştir. Taltifname alan - ların isimleri aşağıdadır. Ağrı vilâyetinde: Merkez mek- tebi başmuallimi Kenal Turan, ayni mekteb muallim!'erinden Os- man, Alâeddin Beken, Haydar Ti- bet,Basri Gürakın Eleşkirt ka - zası mektebi başmual'imi Ramiz, ayni mektebde muallim Necati, Memduh, doğu Beyazıd merkez mektebi başmuallimi Sabri, ayni mekteb muallimlerinden — Yusuf. Mustafa, Tutak — kazası merkez mektebi başmuallimi Osman, ay- ni mekteb muallimlerinden Şem- seddin, Diyadin — kazası merkez mektebi başmuallimi V. Dursun, Diyadin kazası nüfus memuru Ce-, lâl, Diyadin kazası Toşlıçay na - hiyesi muallimi Zekeriya. Bahkesir vilâyetinde: Gazi mek- tebi muallimi Gülsün:, Mithatpaşa mektebi muallimi İffet, Namık Kemal mektebi muallimlerinden | Beyaz, Gazi mektebi - muallim - lerinden Zakire, Alişunri başmu - âllimi Niyazi, Mithaipaşa mek - tebi muallimi — Ferid, Karabey mektebi muallimi Hikmet, Mit - hatpaşa mektebi muallimi Reşad, Alişuuri mektebi muallimi Şahin, İvrindi Osmanlar köyü muallimi Ömer Lütfi, Manyas Darıca köyü muallimi Selâmi, Manyas Cum - huriyet mektebi muallimi Niyazi, Çavuşköy muallim vekili Basri, Gönen birinci mekteb muallimi Kâmil, ikinci mekteb — muallimi Nuri ve Enver, Edremid İsmet Paşa mektebi başmuallimi Halld. Edremid Gazi mektebi başmual - limi Abidin ve Kemal, Edremid Cumhuriyet mektebi başmuallimi Tahir, Edremid İnörü —mektebi başmuallimi Emin, Edremid Ka- dıköy mektebi başmuallimi Sezal, Edremid Avctlar mektebi başmu- allimi Sezai, Edremid Göre mek- tebi başmuallimi Hakkı, Edremid Sarnıç mektebi başrauallimi Sa- lim. —a ae a * Emin oğlu Hayri adında biri kendisini — bilmiyecek derecede sarboş bir halde Sirkecide dola - şirken yakalanarak — mahkemeye verilmiştir. * Beşiktaşda Muradiye soka- gında Gülbaharın oturduğu ev - den yangın çıkmış ise de siraye- tine meydan verilmeden söndü - Tülmüştür. * Vatman Ahmed oğlu Ademin idaresindeki tramvay Beyoğlun - da tramvay amelesinden Ahmed oğlu Mustafaya çarpırak başın - dan yaralamıştır. | | mobil dış lâstiği, | maşla P: O kuir5 Ve.. Mah | Hırsız Sözüne . İnanma ! Çalınmış * Eşya Satın Alan Bir Koltukçu Mahküm Oldu ün birinci sulh cezada Mah- Dmud isminde bir koltukçu meşhur sabıkalılardan Hü- seyinden; yeni İzmir ambarında hamal iken çaldığı eşyayı alarak, başkalarına sattığı için muhakeme' edildi. Mahmud dünkü duruşmada şu ifadeyi verdi: «— Ben Mahmudpaşada koltuk- çuyum. Geçenlerde, bir gün dük- kânıma, kendistin tanımadığım bir| adam geldi, bir miktar eşyası ol- | duğunu ve satacağını söyledi Ken- disine: — Pekâlâ, getir, dedim. | Bilâhare isminin Hüseyin oldu - ğunu öğrendiğim adam, satacağı eşyayı getirmek üzere dükkânım- dan çıktı, gitti ve aradan yarım saat geçmeden, bir r!lndı bir oto- rinde de iki paket olduğu halde tekrar geldi. Paketlerden birinin — içinde üç metre kadar kumaş vardı, diğe - rinde de o0 bir aded kıravat.. Kendisine bunları nereden al- | dığını sordum. Anlattı: | — Bu kumaşı, kendime bir ta- kim elbise yaptırmak için almış- tım. Fakat hastalandım. Birkaç güne kadar emrazı zühreviye has- ftanesine yatacağım. Bu sebeble onu satıyorum. Lâstiği geçenlerde otomobilini satarak memleketine giden bir şo- för arkadaşım verdi. Ben geçen seneye kadar seyyar kıravat satıcısı idim. Fakat esnaf tezkerem yoktu. Bir gün belediye memurları beni yakaladılar, ceza aldılar, bende korktum ve artık bu işden vaz geçtim. Bu kıravat- lar geçen seneden kalmadır. Onun bu sözlerine mandım. Ku- maşı on ve lâstiği üç liraya aldım. Kıravatların da beherine 15 ku- ruş verdim. Ayni gün lâstiği Hüseyin ismin- de bir şoföre 3,5 liraya sattım. Ku-| kıravatları da eski Şeref oteline götürdüm. Or: müşterilerinden Fehmiye, kumaşı on bir liraya verdim. Otel kâtibi Vehbi de kıravatları satın aldı. Mahmudun sabıkalı ve eşyanın da hırsızlık mal ordluğunu bilmi- yordum. Eğer bunu bilseydim, ta- bil almazdım.» Mahmuddan sonra Fehmi, Veh- bi ve şoför Hüseyin, şahid sıfatile sorguya çekildiler. Hâkim, dinlenen şahidlerin ifa- delerinden koltukçu Mahmudun suçunu sabit gördü ve Hüseynin sabıkalı olduğunu bildiği halde, ondan bu çalınmış eşyayı aldığı sına mahküm etti. | bünunla da öfkesini | siz, alçak adam, dedi. Bana ihanet kemeler Senin Alacağın Olsun / Rebeka Kocasını Kovdu mu, Yoksa Kocası mı Kaçtı? ultanahmed birinci sulh ce- S Za reisi Bay Reşid Mah - kemeye gelmiyen — davacı Baruh'un hazırlık tahkikatmdaki ifadesini okumağa başladı: «— Rabeka, benim nikâhlı ka- rımdır. Onunla sekiz, on seneden- beri evliyiz. Kendisile geçen se- neye kadar gayet iyi geçiniyor - duk. Fakat geçen sene, bir gün karımla bir hâdiseden dolayı kav- ga ettik. Rabeka, bu kavga esna- sında, galiz küfürlerle bana ha- karet etti. Söğdü, saydı. Fakat, yenemedi. Pürhiddet bağırarak: — Haydi, evimi terket! Senden nefret ediyorum, — iğreniyorum. Seni bundan sonra bir dakika bi- | le görmeğe tahammül edemem Dedi ve beni evden koğdu. Ben şirketihayrive vapurların « dan birinde kâhveciyim. Geçen - lerde, bir gün, vapurda büfemin önünde, birkaç arkadas oturmuş, konuşuyorduk. O sırada karım Rabeka geldi ve bana hitaben: — Utanmaz, namussuz, edep - ediyorsun, başka bir kodınla yaşı- yorsun öyle mi? Senin alacağın olsun!.. Rebaka, asabiyetter tir tir tit- riyordu: — Eğer ben de seni öldürmez - sem, bana da Rebaka demesin - leri... Karım, bundan sonra girdi. Eline geçirdiği yere fırlatarak kırdı.» Suçlu Rabeka ağlıyarak, hâdi- | seyi şöyle anlattı: «— Yalan söylüyor bay hâkim, | Baruh yalan söylüyor. Ben onu kat'iyyon evden koğmadım... Kadın içini çek «— Ah bilmezsiniz bay hâkim şu zavallı, şu bedbaht Rabeka bir seredir, Barııh — yüzünden neler çekmedi, neler!.. Kocam şimdi is- mini hatırlıyamadığım o kadınla tanıştıktan sanra, artık bir daha eve uğramadı, Rabokasını unuttu, © pek çok sevdiği çocuklarını ha- tırlamaz oldu. Bir gün vapura gittim, Baruhu buldum ve ona: — Baruh, neden artık evine gelmiyorsun??.. Neden bize bak- miyorsun? Bak, bir senedir, aç ve sefil sürünüyoruz. Çocukların, bir kâse sıcak çorbaya hasret kal- dılar. Onlara hiç acımıyor musun? Bir ahlâksız kadın seni baştan çı- kardı, Sen de bu kadına uydun, evini terkettin, karını, çocukla - büfeye fincanları “Palas,, Denilen Oteller Ne Gibi Evsafı Haiz Olacakları Tesbit Edildi Sıhhat ve İçtimal Muavenet Ve kâleti, İstanbul, — Bursa, Adana, Trabzon gibi birinci sınıf şehir - lerdeki olellerden başlıyarak mem- leketimizdeki bütün otellerin e- * saslı şekilde tanzim ve istirahata salih, temiz bir vaziyefe getirilme-i leri için bütün Belediyelerin na- zarı dikkatini celbetmiştir. Bu suretle; tekmli şehirlerdeki oteller sınıflara ayrılacaktır. «Par las» ismini taşıyacak otellerdeki müstahdemlerin hepis, «oteleilik kürsusndan mezun ve muhtelif yabancı dil bilir adamlardan öla- caklardır. Ayrıca bunların her birinin en &z yarısından fazla odalarında mu- hakkak birer banyo ve birer halâ bulunacaktır. Her odada bir tele- fon olması da mecburidir. bütün «palas» lar muhakkak kalörifer - le isıtılacaklardır. 1 inci sınıf odaların karyolaları muhakkak bronz olacak, bir yatak| için 4 aded yatak çarşafı, 4 aded yorgan çarşafı ve 4 yastıkla 4 yüz havlusu bulunacaktır. Her odada tazyikli akar su mus- luğu lâvabolar bulunacaktır. Birinci sınıf otellerin içleri yağ- h boya olacak, otelin bir gazino ve lokantası mevcud bulunacakfır.| 2 inci sınıf otellerin içleri ise; mühakkak muşamba döşeli ola « caktır. Bunların her katında da bir istirahat ve kabul salonu bu- hmacaktır. KISA POLİS HABERLERİ * Şoför Kemalin idaresindeki 313 numaralı otobüs Sultanah - medde 32 numaralı tramvayla çarpışarak her ikisi de hasara uğ- ramışlardır. * Üsküdarda Murodreis ma - hallesinde oturan Mehmud oğlu Hayrinin evinden yangın çıkmış ise de sirayete meydan verilme - 'den söndürülmüştür. * Üsküdarda — Selimiye kışla eaddesinde 69 numarah Hasanın dükkânından yangın çıkmışsa da ne meydan — verilmeden rını unuttun, dedim ve ilâve et- tim: — Baruh, bu yaptığın ayıbdır. Bu yaştan sonra cana çapkınlık yakışmaz. Kocam bana kizdı. döğmek için fak-a benzeyen bir şebeke İ lamak için faaliyete İngiliz hükümeti, bir mesele ile meşgulken diğef tan İtalya Arnavutluğa bit indirmiş ve Balkanlara ayâk || mıştır. Şimdi anlaşılıyor. Kİ yanın bu hareketi orta Av! Balkan devletlerini çati İngilterenin — teşebbüsünü düşürmek — maksadına — mülf) Çünkü gerek Almanya ve İtalya, İngiltere tarafından # şilen bu teşebbüsün müsbet ce vermesinden — korkmakt” , lar. Binaenaleyh İngiltereti” diplomasi manevrasını suyt şürmek Alman ve İtalyan df ) litikasının bugün en esaslı fidir. He riki otoriter devlef nu, küçük devletler üzer' detli bir tazyik yapmakla elit miye çalışmaktadır. Hidler Hiamshafen'de söylediği nt küçük devletlere karşı şu savurmuştu: — Eğer küçük devletler, İtf tere na mve hesabına ateştefi tane çekmiye çalışırlarsa, maklarının yanmasından şikk etmesinler. Mussolini de Arnavutluk bes'nden evvel irat ettiği bir tukta şunları söylemişti: — Eğer demokrat devletler. manya ve İtalyaya karşı bir € he kurmiya teşebbüs biz de derhal taarruza Anlaşılıyor. ki n istilâse işte bu taarruzdur. bu taarruz başladığı - bir pek küçük denilmese de bir devlet sayılabilecek olan lonya, İngiltere ile delâkras)' imzaladı. Bundan sonra İn diplemasisi, Romanya ve Yi nistanla meşgul olmuya — bi Filhakika her iki devletin de © ziyeti Polonyanın — vazi: daha maziktir. Romanyaya cek bir İngiliz garantisinin | sir olması için bazı tahakkuk etmesi takdirde İngiliz garantisi yayı Alman tehlikesinden kı Tamaz. Yunanistana gelince; Arnav” | Yuğun istilâsından evvel İngilti” - İtalya rekabeti — karşısında devlet için vaziyet kolaydı. denizde hangi devlet daha İf üzerime hücum etti ve o sırada kolu, büfedeki masa üzerinde bu- lunan fincanlara çarptı, fincan - lardan birkaçı yere düşerek, kı- rildi. Şahidlerin de sorguya çekil - meleri için duruşma 20 nisana bı- rakıldı. MEHMED HİCRET Tarihi Romanı No. 51 Maryana'yı kaçırmağa gel - tim. Bu gece de yakalanma - onu kaçıracaktım. Elhâris hayretinden dudaklarır ni isiriyordü. — Şimdi Haccat burada olsay- | dı, bu adamın boynunu koparır - dı. Fakat, ben bunu yapmıyaca - Bin, Dedi... İspanyol casusunu sor- Bguya çekli. İlkönce sırtını, sonra ayaklarını okşadılar... Bağırttılar. Elhâriş: — Şöyle bakalım, dedi, nereden Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Yazan: CELAL CENGİZ giliyordun her gecet, — İşbiliye kalesinden.. — Kale kapısından mi çıkıyor« dun?. — Hayır. Kaleden iple sarkarak iniyordum. — Şehire arkadan yol var mı?. — Var amma., Bunu yalnız biz biliriz. — Biz bulamaz mıyız? — Siz değil, dünyanın bütün şeytanları bir araya toplansa, bu- lamaz. — Bana hakikati söylersen, se- ni serbest bırakacağım. — Bildiklerimi söylemeğe ha- zırım. Elhâris tekrar sordu: — Maryana kimin kızıdır? —D, kellesini koltuğuna alan bir köylü kızıdır. Kralın sarayın- da terbiye görmüştür. — Demek Don Petro'nun kızı değil, öylemi? —Hayır, Petro'nun kız çocuğu yoktur. —- — Bizi aldattı, öyle mi?. — Yalan söylemek casusun va- zifesidir. Casus sözüne — inanılır mı hiç?. Elharis güldü: — O hâlde sen de yalan söylü- yorsun! Sana da İnanmıyorum.. Kollarını ve ayaklarını bağlatıp katırların arkasında sürükletece Bim seni... | — Yapabilirsiniz! Fakat, düşü- nün ki, ben bir casus değilim. Sa- dece Maryana'nın fşıkıyım... Onu saraydan kaçırmak. FW X için aylarca uğraştım.. Muvaf - fak olamadım. Bu hileye başvur- düm. — Onu neriye kaçıracaktın?. — İşbiliye dağına... — Orada ne yapacaksın?. — Dağlılar arasında yaşıyacak- tım. Harb bitince köyüme döne- cektim. — Papas Fernando'yu İşbiliyede gördün mü? — Ben kale içinde bir askerim. Geldiğini duydum. Amma, ken - disini görmedim. — Kale kumandanı ne zamana kadar dayanacak karşımızda?. — Açlıktan ölünciye kadar. — Şehir içinde erzak yok mu?. — Var... Fakat, çok az. Yerliler müdafaaya taraft mı? Yoksa, kalenin teslimini mi is- tiyorlar?. — Derhal teşlim olmak istiyor- ( lar. Lâkin kumandan bırakmıyor. Teslim olmak istiyenleri-birer bi- rer yakalayıp kale burçlarında a- sıyor. Kumandanın bir göz işaretile zabiti tekrar döğmeğe başladılar. Bu, çok yalan söyliyen, çok şey- tan bir gençti. Arabları kolayca aldatacağından emin görünüyor- du, Dayak yerken bağırmıyor, sa - dece inliyordu. Elhâris, casusun yanına sokul- du:; — Adın ne senin? — Filip... — Baban var mı? — Evet., — Ne iş yapar? — Köyde çiftçidir. — Müslüman ordularının bü - tün Endülüsü sardıklarını duyma- din mi?. — Duydum amma... Bundanne çıkar?. Bizim köyün bağlarını da her yil böcekler sarar.. Bir avuç kükürtle dağıtırız onları. Elhâris fena halde hiddetlen - mişti. Bu ne küstah, ne ölümden ve dayaktan yılmaz gençti! İspanyol casusu fazla birşey söyliyemedi. Yere yatırdılar... Ba- yıltıncıya kadar döğdüler. Fakat, Filip, bildiği hakikatlerden hiç- birini söylemedi. Sadece: — Maryana'yı seviyorum.. Onu kaçırmak için gelmiştim. Ben ca- sus değilim. Dedi ve gözlerini kapadı. İspanyol genci ölmüş müydü. Yaşıyor muydu?. Belli değildi. O- nu gece yarısı sürükliyerek, El- hâris'in çadırı önünden uzaklara götürdüler. Şimdi, bu hâdiseden sonra, ye- niden sorguya — çekilmek sırası Maryana'ya gelmişti. Eilhâris: — Yarın sabah © fettan kadını güneşle beraber uyandırıp bana getiriniz. Dî)'e bM DW_ par — v“llh.'ımııılınıdı.ü le beraber yürümiye Fakat Aruavutluğun İ!ı'yı tere, Polonyaya yaptığı — tekli| mesini, kendüsne karşı « mne bir harekete telökki odi ve evvelce verdiği teminatı alacağını bildirmiştir. Y tan cidden müşkül bir vazi dir. İtalyanın — verdiği - ti inanarak İngiliz garantisini mi elmeli? Yoksa İtalyaya dan okuyarak emniyetini İn, garantisine mi bağlamalı? Pazarlıkla Satış Kontrol Edilecek — Poazarlıksız satış kanununun hemehal tafbiki için yeni tedb der alınmiştı Ezcümle; belediye müfetti Belediye murakıblarından b Istanbuldaki İktısad Vekâleti trolörlerinin de pazarlıkla - s4*7 yapan esnafı yakalamak husü sunda Belediyeye yardım etmt”