14 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

14 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Arnavutluğun işgalinden Sonra Berlin Roma ı Mihveri Ne Yapacak Eılhassa Yugoslavyanın Vaziy ehy Hakkında Türlü Tahminler Yürütülüyor HAYATIN ACILARINA 'TAHAMMÜL MİSALİ Meraklı Şeyler| | ai kimseler vardır ki ufak bir | Biranmen ni ua leden müztarib eldular ma bütün cün | gikâyet ederleri — Ah! Bu baş ağrısı.. Diye âlemi bizar ederler, Amerlka- man sayılı milyonerlerinden elmas ki- ralı Sör Abe Balley, bu gibilere çok güzel bir ders ver | aç beri, e Nevcivan kavgası yapıyor - lardı. Hilmi bu se Hilmi karısı bulunan milyo- sayfiye gıban çıkar, gilt- tikçe büyür, nihayel kangren olur. A- yağını kesmek Jüzim gelir. Ameliyat Yapıldıktan İki saat sonra Sör Abe, kendisini tesili etmek İstlyen dasi- larına: — Adam sende! der, Niçin üzülü - mek taraftarı idi, Bunun için de Bc günden | ğaziçinin. her nok- ne Boğaziçine git- b Roma, Şımdıkı HaldeY Yugoslavya Dostluguna Ehemmıyet Verıyor Çıumu Belgi vel - İtal edilmiş, olacak şeyden haberi vare dı. Hem de iki hafta evvel Bel - grada mali Popolo di Roma şöyle diyor: «Yugoslavya Krallığı İtalyanın ve sadakatinden e yora. filinin gösterdiği aşılıyor ki Yugos « ya karşı hoş görünmek İtal- 'ca pek muvafık sayılıyor Yalnız deniyor ki Yugoslavya İtalya ile Almanyanın ara - sındadır. Onun için hareket et - miyecektir. Ha tamamile Berlin - ne almak da d ğildir Roma mehafi kör çık nü yapılmış olması bir. muvaffı rmiş. Çünkü o gi Yugoslavyayı oma mihveri- | 'or de - | arma vak'asının cuma gü: da İtalya iyet sayı - hiristi - hesa nlarca paskalya günleri sıra - sında mukaddes bir gündür. L ları tabil ya mü- e işlerinden uzaklaşmış- yaya hürmet etmeksizin küçük bir memlekete hücum ettiğini zarak bunu acı acı tenkit ediyor- lar, Arnavutluğun işgali hal ve is- tikbal için türlü ihtimalleri ha- tıra getiriyor. Arnavutlar kendi ellerinde ve- Lindberg Amerikaya Gitti ir müddettenberi Avrupada bulunan meşhür tayyareci mıral y Lindberg (Akitan- Xya) vapurile 4 a gitmiştir. | EN CİDDİ OKUN İngüterede yeni açılan bir kütüphanenin tesisi münasebetile nu- tuk söyliyen salâhiyettar biri şu son zamanlarda en çok ne çeşid n okunduğundan bahisle demiştir kitablar — Bu zamanlarga en ziyade oku! arası siyasi vaziyetine dair yazılan eserler aranmıyor. Bunun da sebebi merak etmesidir. we | luk sözde müs: | Fak | Yugosla luğun cenubu şarkisindeki saltin azlığına bakmıyarak lerine gelenlerin maddi kuvve- tine karşı memleketlerini müda - faa çin kan dökmekten çekinme - diler. Demek ki taarruz eden ne kadar kuvvotil olursa olsun bir memleket elindeki vasıta ne ka- dar zayıf görülürse görülsün ke dini müdafaada tereddüd etme - meli. Avrupa matbuatının nazarı dikkatini Arnavutluk üzerine cel- beden en mühim keyfiyet işte bu es gazelesi Ar- navutluktan bahsederek İngiliz - ları söylüyor: senesindenberi Arnavut - kil bulunuyordu. t hakikatte İtalyaya tâbi bir Temleketten başka birşey değildi. İtalya Arnavutluğun ordusunu düzeltti. Memleket servet mem- balarını işletti. İtalyanlar bu vaziyeti kendileri için tesis ettiler. Çünkü Fransa | 'a ile ittafk akdetmiş bu- kunuyorduİtalyanın şimdiki ha- Miralay Lindberg, Cumhurrel- si Rüzvelt tarafından davet o - lunmuştur. Mühim bir vazifeye tayin edilecektir. AN KİTABLAR nan kitablar polit l kitablardır. Diğer mevzulardaki herkesin harb olup olmıyacağını | Arnavutların hâlâ İtalyanlara muk everet etmekte oldukları Arnavut- ere | | döğüşecektir. | üçte bi | ele geçirdikleri yer kpndilerine | dağlık araziden bir manzara reketi sadece şunu ifade eder ki İtalyaya tâbi olan bir memleket İtalyanın himayesine geçmiş olu- yor. Bu esas itibarile İtalyanın da- hili bir meselesi sayılır. Adriyatik denizinin şark sahilinde olan şey- ler umuml vaziyette esâslı bir de Bişiklik yapacak değildir. Fakat Yugoslavya için endişe verecektir. Çünkü bu Balkan milleti kendisi- ni bu suretle tehdid altında göre- cektir. Yugoslavya iktısadi sahada Al- manyanın nüfuzu altındadır. Çün: kü Yugoslavyanın — istihsalâtının ü Almanya sa: Almanyanın harice sattığı eşya - nın beşte biri de Yugoslavyaya sevkediliyor. Arnı r döğüşmeğe alışm bir ırka mensupturlar. Çete mı harebeleri yapacaklardır. Bu iti- barla ormanlık, dağlık yerler ken- dileri için mükemmel birer sak- lanacak yerlerdir. Halyanlar nihayet görecekler - dir ki kendilerine tâbi olsun diye t alıyor. tehlikeli bir yer olacakt rılİtalyan-| lar kendilerine muhtaç olduğu bir zamanda dağlı Arnavutlar ona| karşı isyan edeceklerdir. Eğer bir gün Yugoslavya da düşneanları tarafından taarruza uğrarsa bu memleket de muka - vemet edeceklir. Yugoslavya da Bundan altı yüz sene evvel İn- gilizlerin söylediği şu söz şimdi Yugoslavlar için de düstur olmı lıdır: Hürriyetimiz için döğüşü - yoruz. O hürriyet ki hiç bir insan hayatını feda etmedikçe onu kay- betmeğe razı olamaz!. yorsunuz. Ayağımın birl keslidi e me zararı var. Tek bacaklı diyecekler dekli mit, Varsın desinler. Sılhatim yerinde yal, Nekahet devresi geçer. Elmas kıralı yataktan kalkar, bastonla — dolaşmıya başlar, Bir gün, her masılsa merdi- T, Bağ ay gelir. Ve H karılır, bumün kesi dan evvel dosi - venden da kesili Sör Abe, larına haber verilmemesini operatör- den rica eder. Yetmişlik ihtiyar bu ameliyalı da Aülalır, ve Deş'esini kaybetmiz. ayağımı feda etmek, ya da hayatımdan vazgeçmek — üzüm geldi. | Bilâtereddüd birinciyi kabul ettim, — | Doktorlar da metnun, ben dem l Hayatın darbelerine, acılarına ta - hammül bu kadar olur değil mi?. KOŞUCU İan Pol, sokakta genç bir kırla ko- çuyor. Spordan, bilhassa koşuca - Tuktaki meharetinden bahsediyor. Birdenbire rüzgür, genç kızın şap- kasını #çaruyor. Jan Fol yerinden ki- Mmıldanmıyor. Genç kaz: — Kuşuculktaki meharetinizden bah- | sediyordunuz. Halbaki şapkamı — bile koşup tulamadınız?. dan Pol sükünetle cevab verle: — Bir dakika sabrediniz.. Mea ra- kiplerime dalma avans veririm. Şap- kanız yüz melro kadar uzaklaşsın da görürsünüz. Koşup yakalıyor muyum, yakalıyamıyor müyüm' yırada şapka, yuvarlana yüvar- Tana rıllaa kenarına gider ve denize Güşer. CELLAD HAYVANLAR Eski zamanlarda, cellâtlik çok hakir görülürdü. Halk, cellâllarla lemas et- merdi. Cellâtlar, umumi bir mefretle | karşılanırdı. Hu sebeble cellâtlik yap- mak İstiyenler bulunmazdı. İşte bunun içindir Ki Yahadiler. malılar idam mahkümlarını vahşi hay- yanların önüne atarlar, parçalattırır. İmparator — Valansiyen — zamanında gellâtlığı iki genç ayı yapıyordu. İdam | cezalarının tatbikini — seyreden — halk, cellât ayılara birer lâkab takmışlardı. Birine (küçük mücevker), Ölekine de (masam) diyorlardı, zün, ba ikincisini serbesi b - fakmıya karar verdiler. Şehre yakın yüksek bir dağın tepesine götürüp Taktılar. Yahmız birşeyi düşünmediler: Ayının laşesi.. (Masum), çamların arasında dolaşır, yiyecek birşey bulamayınca yavaş ya- | vaş vadiye iner, tesadüf ettiği koyun | sürülerine saldırır ve çobanlar tarafın- Mesahal - sathiyesi | 9262 kilemetro, nüfasu da 350,000 dir. Bunun 70.000 | müslümandır. Kıbrısın havası güzel ve müledildir. 1815 de, Berlin mushedesile İnziltere- ni himayesine verildi.ve 10 mari 1925 | geldi. Daha | duğu 6 imparatorluğa İlhak olundu. tadan güzellikle - rini ve faydala « | rını sayıp dökü - yordu. Nevcivan ise A ra git « mek fikrinde idi, Büvükada Heybeli., veya Oda A daların ezeli şöh- retini — ballandıra ballandıra anla * ! Boğaziçini rdu, tıyor, batırı Nihayet evvelki akşam, Hilmi, eve barut gibi asabi içeri i girer girmez! — Nedir bu hat? GÖĞ Sayfiye kavgası e- de ede yaz bite - cek.. Bütün evler tutulacak.. İstedi- Himiz gibi bir yer bulamıyaca Bız Ban, yarın gidip Boğazda bir ev arayacağım.. Ve derhal kiralaya- cağım Nevcivan birden sinirlenmişti Ayağa kalktı. Kocasının otu: koltuğun — karşısına — geçtl. İki elini kalçalarına koydu: — Sen bana baksana, dedi. fiyeye gitmek ihtiyacında olan sıl benim.. Bütün kış hastalıkla uğraştım. Binaenaleyh savfiye rini seçmek hakkı bana ald olmak İâzım gelmez mi?.. Hilmi, baktı ki, münakaşa uza- yacak, kavga olacak.. Sustu, hiç cevab vermedi.. Hatta, sakinleş - çahsarak ayağa kalkt. Gü - lerek karısına: — Haydi Nevcivan, der yiyelim. Karnım çok aç.. Yemej dular, hiç konuşmadan kalk Yine, hiç konuşmadan yatağa gire diler, ar. Ertesi gün, Hilmi, karısını ikna | edip, mutlaka Boğaziçine taşın mak için çareler. vesileler düşü - nüyordu. Yazıhanesinde çalışır ken, zihhindeki şey — sayfi - ye yeri meselesi idi. Iilmi, Bo- ğaziçini şunun için ısrarla isti - yordu: Şirketin müdürü bu yaz Boğaziçine taşınıyordu. Hilmi de, müdürün komşusu olacak, müna- sebeti ve samimiyeti — artıracak, belki de poker nartilerine, — icki sofralarına iştirak edecek, bu su- retle de, şirkette, kendisine Iyi bir Say- ye- yemek , hiç konuşmadan otur- | mevki yapacaktı. Hilminin gözü, | şeflikten kurtulup şube müdürü | olmaktı. Ayrı oda, telefon ve maaş zammı. — Poli:; 1 işi bu bayım, polis işi. Neler olmaz, ne- Hüml, zekâsına güvenen insan- lardandı.. Beş altı ay sayziye ha- | yatında, bu emelinin tahakkukunu temin edebilirdi. Hilmi, bu düşüncelerini karısı Nevelvana anlatamazdı. — Çünkü, | Nevcivan şirketin müdürünün ka- rısına, bir kere, bu kış ortasında | bir baloda rastlamıştı. Bir saat ka-| dar görüşmüşlerdi. Nevcivanın, bu kadına karşı, daha ilk ve gördüğü o baloda, antipatisi uyan mişti. Eve geldikleri vakit attı, futtu. Hilmiye: — O ne biçim müdür karısı. de- mişti. Koltuğunun altında bohçası eksik.. O nekadar kendini beğen- mek. O ne ukalâlık.. Bari aklı bir şeye erse. Eski kaval tüfenkler gibi ağızdan dolma. Şuradan bu- radan üç beş lâf kapmış. Boyuna söylüyor.. Karışmadığı, bilmediği | mevzu yok.. Sonradan görme ol - | duğü Üzerinden akıyor. | Böyle bir mazi de vardı. Bina« açamazdı.. Karısı, derhal itiraz e- decek, onların oturduğu civara bi- | le, asla, taşınamıyacağını söyliye- cekti. Hilmi mütemadiyen düşünüyor- du. Ne yapıp yapıp, müdürün ev tuttuğu Boğazın en güzel köyün- de, onlara yakın, bir ev tutmak Iâzımdı. Çünkü, bu hâdise, Hilmi için hayati bir istikba! meselesi idi. Şube müdürü olunca, maaşı 150 liradan 200 liraya çıkacaktı. Fakat Nevcivanı nasıl ikna et- meliydi?. Bir türlü, bir tedbir, bir çare düşünemiyordu. — Nhayet, kurnaz bir tabiye ile. genç karısı- alı a HİKÂYE BAHAR KOSTU UMU mı kafese koymak teşebbüsüne #” rişmeğe karar verdi. O akşam evine gayet neş'eli gif” di.. Kapıdan adımını atar atmâf karısının yüzüne bir fiske vurdu” — Nasılsın Nevcivan. — Bugül sendeki bu ne şıklık yahu?.. İçeri girdiler. Hilmi, bir kol * tuğa yatar gibi uzandı.. Karısı, B” casını memnun görünce sevini * yordu. Hilmi bir artist gihi sölü başladı: — Çok mes'udum Nevcivan.. A” ma nekadar mes'üdem — bilsefe Hele seni o kadar seviyorum B Saadetim bir kat daha artıya — Çok neş'elisin Hilmi. Bugüf bir fevkalâdelik var sende.. Ha * yırdır inşallah.. — Nevcivan.. Sana en iyi Ki maştan, en iyi terziye derhal bİf kostüm diktiriyorum.. Kadının gözlerinin içi sevinçlt parladı, — Sahih mi söylüyorsun?. — Tabit.. Ah.: Öyie “htiyacım var Kde | Zaten düşünüp duruyordum. Soff baharda yaptırdığım kostümle 0 kağa çıkabilirdirn, Bu modeller öyle başka, öyle başka Kİ Derhal farkedilecek.. — Üzülme karıcığım.. Sen üzük me. — Peki amma, Hilmi paramız var mi?, — Var tabil. Müdür — oluyo * Tum.. — Yok canım., — Tabil.. Maaşım elli lira a tıyor. —Ah. Ne iyi., — Tabil ya, Artık istikbal bes nim.. Derhal apartımanı değiş * tireceğim.. Yeni eşyalar alaca * ğim., Hilmi, birden ciddileşti.. Yerine de biraz doğrularak: — Yalnız, karıcığım, dedi, bür tün bunlar bir tek şarta bağlır (Devamı 6 ıncı sahifede) RADYO Ankara Radyosu BUGÜN 1830 Program, 1825 Müzik (Bir kuartet - Pi 19 Konuşma. 15 Türk müziği (Fasıl heyeti), 20 Ajans, meteoroloji haberleri, e- rmat borsası (flat). 2015 Türk müziği. Çalanlar: Vecihke, Pahire — Fersal, Refik Fersan, Okuyanları Necmi Riza — Ahıskatı Radife Neydik, 21 Memleket saat ayarı. 21 Konuşma (Haftalık spar servisi). ZI IS Esham, tahvilât, kambiye * Bükut borsası (flat), B1, 25 Neş'eli plliki R. 21.20 Müzik (Senfenik plâklar). 2230 Müzik Melodiler ve selisiler * P 23 Müzik (Cazbaad - Pl). 23 * 24 Son ajuns haberleri ve yarınki program, YARIN — Benim karımdan hiçbir şüphem yok. Yal- aız, içimde en küçük bir şüphe bile kalmasın diye Odu izletmek istedim. O kadar! Ve Çetin de buna ianmış görünüyordu: — Allah düşürmesin amma, yine bir şeyiniz olursa buyurun. doktoru uğurladı. Doktor Çetin'in elini gg yaşaaaamaı VO> gıkar ve: — Aramızda kalsın. Teşekkür ederim. Yarın © iki arkadaşı beklerim. Derken içinde hem yeni bir üzüntü, hem de kendi kendisinden bir utanış vardı: — Karım bunları duyarsa, bir dakika benim e yaşamağa katlarimaz. Diye, miriladanıyor ve sonra yine kendi kt w disine hak veriyordu: — Ne yapayım elimde değil! P YÜü Doktorun beklediği günde geldiler ve Çetii kartını verdiler. Doktor kartı okudu: — Ha. Siz misiniz?, Kendilerini tanıttılar: 'in YOSMA — Şeretf, İkisi de Çetin'in söyle: gibi otuzar yıl po- Hislikte bulunmuşlar, emekliye» ayrılmışlar. Birisi başkomisermiş. Ötekisi de izleme bürosu şeli imiş. Sadık: — Bayım. İstanbulda tanımadığım kadın yok- tur! Diyordu. Şeref de onun tıpkısı: — En zor izlemeler! bana verirlerdi İttihatçı- ların zarnanından başlıyarak polisin izlediği neka- dar büyük durumda adam var ise hepsinin peşinde bendim. Hiçbirisi kendisini izlediğimi sezmemiştir. Bir bayanı izlemek kolayın kola: Hele Şeref bir olgu da anlattı, doktoru hayret içinde bıraktı: — Abdülkadir Kemali'yi izlemek için beni ö- devlemişlerdi. İstanbulda <Toksöz» gazelesini çıka 150 gaa Yarzan: ETEM İZZET BENİCE gea ra, gazete çıkardı. Gazetesine aytar olarak girdim. Gece gündüz beraberdim. Gazete kapatılıncıya ka- dar yanında çalıştım. O değil, bütün Babığli benim polis olduğumuz. ayırdımına varmadı. Hem hergün Emniyet Direktörüne raporumu veriyordum, hem de Abdülkadir Kemal!'dn aytar diye rakı praası çe karıyordum. Dolgunca da aylık alıyordum! Doktor şaşkın şaşkın sordu: — Demek böyle şeyler de olur! Şeref, koltuklarını kabarta kabarta — Olüur ya. y Dedi, devam etti: — Böyle bizkaç arkadaş vardı ki, onların polis olduğunu yalnız biz bilirdik. Hükümetten yana ol- mivan, şüpheli gazete! dye Bilmem şimdi ne yaparlar?. Biz emekliye ayrıldık, tabil onları da kaybettik. ler yapılmaz?, Sokakta gördüğünüz ünil lis gayısından çok sivil çalışan pol ki, bir büroda çalışanların bile çoğu bir nımazlar. Servisler hep ona göre kurulmuştur. Ba- zısı hiç daireye uğramaz. Ne bileyim, — fotografçı dükkânı vardır. Hatta, kundura boyacılığı yapar... Seksen yere girer çıkar, Seksen kişi ile konuşur. Dertli dertli anlatır. Alacağı karşılıklara bakar. İşi- ne yarıyanları seçer, rapor eder. E nlar başka kede casusluk ediyorlarmış gibi aracılarla ve şifre ile iş alırlar, Kimse onları tanımaz!, Doktor bütün bunları dinlerken hayretten hay- rete düşüyor, içinden: — Öyle ise bizim karının nereye girip çıktığını ıcığına cıcığına kadar öğreneceğim.. Diyor, sevintyordu. Bütün bu konuşmalar, ta - nışmalar bittikten sonra, doktor: — İlkönce bayanı tanımalısınız. Dedi. Onlar da* — Bveti,, Dediler. Doktor: is vazdır 1ZAS Müzik (Neyeli müzük - PL.) M Memleket aat ayarı, ağana Ve meteoroloji haberleri. W.10 Türk müziği. Çalanlar: Veciha, Reşal Erer, Cev- det Kozanoğta. Okuyan: Muzaffer İlkar, 1357 Hieri 1355 Rumi Sefer Nisan 24 $ 1939, Ay 4, Gün 104 Kasım 186€| Vakitler | Vasati sa, di — Nasıl tanıtayım, En uygun şekil nedir?,

Bu sayıdan diğer sayfalar: