#—SON ELGRAF — IZNİISAN 19 TALYA VE ARNAVUDLUK Adriyatikde Tü rlü Fırtınalar Var Arnavudlugun İşgal Altına Alınacağı Zaten Malümdu Bunu Roma Gazeteleri Yazmıştı 'talyarın ergeç bir harekete İ geçeceğini tahmin edenlerin sözü doğrü çıktı. Berlin » Roma mihverinin sağlarnlığından bahsedilip durürken Almanya - mun gitgide genişlemesi karşısın- da İtalyanın kendini mahrum bir halde görmesi bir takım yeni vak alara sebeb olacak diye düşünü - lüyordu. Meğer İtalyanın yapacağı ha « teketin hedefi Arnavutluk imiş. Günü gününe gelen telgraf hı berlerini ayrıca takib eden okuyu- cular Arnavutluk faciasının saf- halarını öğreniyorlar, Hâdiseler yı vücude getir idir. Fakat onluru sebebler gözönü - ne getirilince hiçbir şeyin tesadü- & olmadığı İtalya Başvekili geçenlerde bir n Ak- [ laşılıyor. nutuk söylemiş ve İtaly denizde mahpus — kalamıyacağını ilâve etmişti. Halbuki İtalya 28 se- nedenberi Trablusgarb sahillerini Akdenizde on iki adayı ele geçir- uğu gibi 20 senedenberi de Adriyatikte üstün bir mevkie sa- hib bulunuyor. Geçen seneden - beri İngiltere ile atlaşarak yalnız Akdenizde değil, Kızıldenizde de Hayfadaki Yahudi Büyük bir tarih olan Arnavudluğa Araa İngiltere ile müsavi bir mevki el- de etmiş oldu. Fakat bu kadarı kâfi gelmiyor. Çünkü Lavaro Fasista gazetesi geçenlerde Cebelüttarıktan bah - setmeyi de unutmuyordu. Cebe- lüttarık gibi bir mahrecin İngiliz- ler elinde bulunmasına tahammül etmiyen bu gazete Akdenizin bü- tün mahreclerini İngilterenin ele geçirerek buralarını başkalarına | kapadığını, İtalyanın da — kendi Mahallelerinin Muhafazası K Eerrer— ilistivde Yahudi - Arab nifak bundan sonra daha çok alev i for, Bu resim modern binalarile Ha termektedir. İngilizler bu mahalle yi Arab bellibuşlı caddelerin ağızlarında tel örgülerinden barikadlar — vücude! getirmiş bulunmaktadırlar. — Çetin burada mıt, — Burada Kendisini görebili. aiyim?. — Odaszıdadır. Buyurun! Biraz sonra, doktor Çetinle kafşı karşıya idi. Bigara içtiler, kahve içtiler, şuradan buradan ko- nuştular. Yahudiler Filistinde kendile ri 1 bu gidişle cürmak - şöyle dursun, leneceğe benziyor. Bununla beraber iyice yerleşmiş addetmektedir- yfadaki Yahudi —mahallesini gös- vletinden korumak için âid en hazın resim; Yarının büyük vutları denizi içinde mahpus kaldığını ya- ziyordu. İtalyanın dahili harb devam et- tiği müddetçe İspanyada oynamış olduğu müdahale rolünü bun- dan sonra da başka başka şekil - lerde devam ettirmek istediği iş- te Roma gazetelerinin neşriya - tından açıkça anlaşılıyor. Bir de İspanyadaki İtalyanların gerl çeklimedikleri — anlaşılıyor. Daha mühim olarak İspanyanın , Akdenizdeki “Maorka adasından | İtalyanların çıkmıyacakları da y id makamında (h -« tar ediliyor. Fakat Akdenizde İs- panyanın vaziyeti şu veya bu ol- Mması, İtalyanların oradan çıkıp çık- mamaları, hattâ yeniden İspany ya asker yollamaları bahsi yal - nız Fransayı düşündürecek bir keytiyet değildir. Buna İngiltere de ayni surı alâkadardır. Fakat bahsi tekrar Arnavutluğa | getirmek icab ediyor: İtalya Adriyatik denizini tama- mile kendinin olarak saymakta ve Tevere gazetesinin dediklerinden de anlaşılıyor ki bu denizde sulhu | kendi dilediği gibi muhafaza et- mek istemektedir. Hangi sulhu?, Arnavutluğun iş- gali, kan dökülmesi sulhun bozul- masi demek değil midir? Bu za- manın feci garabetlerinden biri de malüm olduğu üzere ilân edil- meksizin yapılan harblerdir. —a aa — Bu da Bir Rekor! -| Bir adamın 29 karıs olması bel-, ki o kadar garib görünecek bir hâ- dise değildir. Fakat Pelçikalı Jan Pilrar'a ne dersiniz? Bu adam 48 | yaşındadır, Şimdiye kadar 29 de- | dülerin beyazlarının kıymeti beş, siyal | Blz. Cidden kürle bir Iş değli mit Şir- fa evlenmiş ve 29 uncu karısını da| | geçenlerde boşamıştır. | Meraklı Şeyler POLİS KÖPEKLERİ VE SADYO vustralya zabılası, polls könek- derinin sırtına küçük bir radyo | makinesi koymuş. Köpekleri, buna alışlırmak için bi- dayette bir hayli müşkülit çekilmiş, sonra alışmışlar... | GLUTEN EKMEGİ | Glüten azetlu ve yapışkan bir mad- | dedir. Buğday ununda çıkarılıı Un, bol su içerisinde yuğurulur. Ni- şaslaları çıkarılır, yalnız giutenin çok besleylel bir hassası vardır. Nişastalı | ve şekerli şeyler yemiyen (yeker has- | talığı) müplelilarına verilir. Ginlen- le, içerisinde nişasta bulunmuyan - bir nevi ekmek yapılır. CİDDEN KARLI BİR İği, Amerikanın en büyük gazelelerin den biriain mali lânlar sötun düzümür ga ilanı, garabetine binnen aynen naklediyoruz! «Kedi yetişlirmekle meşgul olmak üzere beş mllyon dolar sermayeli bir şirket tesis ettik. Şimdilik bir milyon kedi besliyeceğiz. Munların her bi senede 12 yavru doğuracak. Yavru ke- daçının da üç şilindir. «Niz vacati olarak | şilin 3 pens ha- sab ediryoruz. Senede 1 mliyon kedi postu elde edeceğimize göre ga) kazancımız günde 2090 İnril olacaktır. «Bir adam, günde eli kedinin deri- sini yüzebilir. Şu balde 1,000 kişiya Ahtiyaçımız var. Bunların yemviyeleri çıklıktan sonra bize 1,000 İngili Urası kâr kalacaktır. buriyetindeyiz, Bunu da düş: dilerin bulunduğu yere yakım bir (m- çan ÇNUĞ tesis edeceğlz. Sıçanlar, ru doğürür, ve pek çabuk ürer. Bi- macnaleyk. az bir samanda bir kediye mukabil dört saçanımız bulunacak, #Sıçanları da beslemek lâzım değil ml? Bunu da, bir masruf etmeden le- mnin çaresini bulduk. Derisi soyulan kedileri sıçanlara yedirecekiz. Bir si- çana, bir kedinin dörile birini verece- ketimize İştirak elmek istemez misi- ulrtar ' KİLİSE ÇANLARININ TARİNİ Ük killse çanı, Papa Sen Polen'in devrinde, 420 senesinde Kazpani de Nolada breazdan dükülmüştür. | Orta çağda, Pransadaki çanların ea AYi e çok ves. vereni Müasak- kiti- vesinin çanı M 1273 de dökülmüştü. Bilâhare eritilerek yeniden döküldü. Mühim hödiseleri ihbar için çalı- zan Notr Dam killsesinin çanı 16,000 kile ağırlığındadır. ve Kral 14 üneü | Lül ile Kraliçe Mari 'Terex tarafından | yaptarılmışlır. Dünyanın en ağır çanı, Moskova - daki Kremlin sarayının çanıdır. 1738 | de imparaloriçe — Elizabel — tarafından | döktürütmüştür. Ağırlığı 246,000 kila. dur. 865 de Venedikliler tarafından deniz yelile gönderilen 12 çan, Ayasofyaya Konulmuştu. Fransanın en meşhür çanı, Raen ki- Tiseslulm çana Mi Ağırlığı 36.000 kile Müi, ÜNLELM esnasında oritildi, ulak para yapıldı. Meşhur çanlardan biri de Viranada Sen Etyen kilisesinla çanıdır. ITLI de, Dizden aldıkları topları eriterek yap- mişları İhtililden evvet Mosokovada 1,106 çan vardı. Bunlardan Trotakol'nin a- dirlğı 125,000, Senlivan'ln da GT Ve kile idi. İngilleredik Kantorberi — kitkkesinin | YAŞ yülnta bürük çanını çalmak İçin 24 ki. # ivter, Mevcud beş çaa birden çalın- | Gihi takdirde 63.. İ EFGsSsMâÂl saamaammmaammz V0 128 yazmmmaraman Yazın: ETEM İZZET BENİCE yaaaamsummmıcza HİK Yirmi hmed Sabri evlendiği - nin — ertesi yılı baharında bir çocuk sahibi ol « du. Nurtopu gibi bir oğlan çocuk.. Karısı ve kendisi deli gibi, bu yav- ruyu seviyorlardı. İsmini koymak için günlerce dü- şündüler, göbek adı birçoklarımız Bibi, bu yeni yav- runun da Meh « med idi. Mehmed . Ahmed Sab- di. Şimdi, yeni do- Han çocuk da ta - bil bu soyadını a- lacaktı. Mehmed ile Kolubükül - mez arasında bir isim tâzımdı. Acaba ne koy - li?. Evveli es isimleri bir sı- raladılar. Sonra, yeni, moderm i- simleri gözden ge- çirdiler, Hiçbirinde karar kılamı- yorlardı. Ahmed Sabri, babasının Müşteba ismini koymağa mey - yaldi. Karısı Süheylâ Hanım da kendi babasının adı olan Asım | koymak istiyordu. Çocuğa konacak isim meselesi yüzünden günlerce evin içi tat - sız bir hava ile bulandı... Komşü- lardân akıl öğretenler de şoktu. | Herkes hatırına gelen ismi söy - | ki lüyordu. Fakat, hiçbiri beğenilmi- yordu. Çocuk doğalı on beş gün ol - muştu. Hâlâ adsız idi. O akşam, Ahmed Sabri eski bir mekteb ar- bir mektub aldı. U - | zak bir anadolu vilâyetinde me- mur olan bu arkadaşı Ahmed ri'yi çocuğu olduğu için tebrik e- diyor, sonra da, ona şu satırları «Kardeşim, çocağuna madın ise ve mutlaka, evvelden | G Şehzac başı— c.aıik,mpql FERAH | AZAK Sinemalarında ABDÜLVE - HABIN 2 inci büyük şaheseri YAŞASIN AŞK 'Türkçe sözlü arapça çat - kılı filmini bu hafta 60.000 ki- Şi seyretti. Bugünden itiba - ren 100,000 kişi deha seyret - mek için hazırlanıyor. FERAH'da 10,30 (AZAK'da 1230 dan itibaren |dan itibaren devamlı seanslar Beş kararlaştırdığın — Bir İsim yoksa, benim sana söyliyeceğim adı koy.. Bunu senden rica ederim. Bu isim nedir biliyor musun?, Arslan Evet Arslan.. İnşallah çocuğun bir arılan gibi heybetli ve kuvvetli o- | lure Ahmed Sabri bu mektubu alın- ca, doğru karısının yanına koştu. Yüksek sesle okudu. Karısı Sü- heylâ sevincinden haykırdı: — İşte bulduk Ahmed.. dedi Tamam... Güzel... Oh ne iyi... Abhmed Sabri de bu mektuba o kadar sevindi ki: Karıcığım bunu Allah yolla- Karar verdiler. Çocuğun ismi Arslan Arslan olacaktı.. Mehmed Arslan Kolubükülmez... Soyadı da, ne kadar yakışıyordu. Arsla - nın kolu bükülmez tabii.. Artık evin içindeki asabiyet ha- vası dağılmış, bir bayram man | zarası hasıl olmuştu. Komşular, akrabalar, herkes bu yeni ismi be- ğendi. Mehmed Arslan Kolubükülmet | günden güne gelişiyordu. Ne tom- bul bir yumurcak olmuştu.. — Ne kadar sevimli idi. Ahmed Sabri- ye o kadar benziyordu ki... Sanki burnundan düşmüştü. Aradan aylar, goçti. Nihayet ! geneler geçti. Mehmed Arslan Ko- lubükülmez — güçlü, kuvvetli bir delikanlı olmuştu. Yaşı geldi yir- mi beşe. Ahmed Sabri Bey, Sü- heylâ Hanım ihtiyarlamışlar, kö- şeye oturmuşlardı. Artık, evlât - larının mürüvvetlerini görecek - lerdi. Süheylâ Hanım mahalle ma- halle kız aramağa başladı. Süheylâ Hanım güçlü kuvvetli bir gelin arıyordu. Tıpkı oğlu gi- bi. Ahmed Sabri: — Alacağımız kız da hiç olmaz- ——Arrrro ganmammmmmmmma mağa, ya bir eşe kada karım bir başka erkeğin kucağında! Bu duy- güyla deli oluyorum. Çetin, burada doktorun sözünü kesti: — Karınız sık sik sokağa çikıyor mu? — İşi oldukça çıkıyor. — İşi başku. Gezmeğe de gidiyor mu?.. — Gezmeğe gitmez. Ya terziye, ya kumaş al- tanışa gider. Her sokağa çıkışı y Yazan: REŞAD FEYZİ sa, kaplan olmalı, dedi. — Ya. Tabil... Bana dt dimı dokunsun.. Mademki yanımıza alacağız. İşimize # müze bakmalı.. Şimdiki tazö den olmamalı... Eli her işe kın olmalı.. Pişirdiği yenmelk tiği giyilmeli... Günlerden sonra, bir gün M med Sabri,'o eski mekteb daşından yine bir mektub # Yine uzak bir Anadolu vildiy de idi. şu satırları yazıyordu! <Oğlumuz Arslan artık inşil lah büyümüştür. Eli ekmek muştur. Evkaf idaresinde W tipliğe tayin edildiğini de yf mıştmız.. Size bu mektubumdü teklifde bulunacağım — Ben de tiyarım.. Ahir ömrümde düm var, onun mürüvvetini $i ceğim. Kızım Mes'udeyi oğlur? Arslan'a almak aklımdan geçi Ben böyle muvafık buluyoru! Bilmem siz ne dersiniz. Sorf3 oğlunuz Arslan Üzerinde benim böklamivenier; Uantmeyedili onun vaftiz babası da benim- ğer bu teklifimi kabul et (Devamı 7 inci sayfada), RADYO Ankara Radyosu BUGÜN 18.20 Program. 1835 Müzik (Dans mürlüt - FU 19 Konuşma (Çocuk Esirgeme Kt * rumu), 1815 Türk müziği (Pasıl beyetii. Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref KAP vi. Hasan Gür, Basri Üller, Hamdi T? kay, 'Okuyanlar: Celâl Tokses, Bafiye TW kay. 20 Afana, meteoroloji haberleri, # Tant borsası (flat). Çalanlar; Fahire Forsan, Refik Vef #an, Zühtü Bardakoğlu, 8— Lhtif ağanm « Mahur garki * Aldı aklım bir gönea leb. 4— Noyten Riza - Suzinak çarki * Çaldı şalkıyı. B— Kürdili hicsakâr şarkı - Gönlü ü başka, 6— Relik Persan - Tanbur takstmk — Lem'inin - Mieaz şarkı - Berülk masın bana yelalim. #— Şerki Beyim - Micaz yarkı - D maem cana beni yadek. $— Hafız Yusufun - Hlcaz çarkı * BSevdayı ruhun aşk eline, 10— Saz sematsi, ELIS Esham, tahyllki, kambiye * Bukut barsası (flat). 2L28 Ney'eli pliklar - B. 2120 Temsll ÇİKİ kadım tipi - Ke- medi Yazan: Ekremi Reşlü. £2 Müzik (Küçük orkesira - gefi Necib Askın), 21 Mürik (Carband - Pi), BTAS - M Som ajans haberleri vt yarınki program, YARIN 12.30 Program. 1235 Türk müziği - Pi 13 Memlekel sasi ayarı, alane ve mnetcerolaji haberleri. KĞS - 16 Müzik (Senfanik pllktan epera aryaları ve salre - P. Demek ki hekimlik, okumuşluk, şu, bu, tabiatin insan yapısındaki hislerine karşı duramıyor. Ta- biat daha güçlü, daha üstün. Onu çok seviyorum. Bilmezsin bu sevgiyi, Bir genç adam benim kadar sevemez. Bu sevgi sınıslarından da çıkan, hastalık olan bir tutkunluk. Karım çok güzel, çok civelek, gok kanı sıcak bir yaratılışta. Onu bir kerecik ol- sun görüp de sevmemek, bağlanmamak erkek ira- desinin dışında kalır. Tılısımlı, büyülü, çeken, tut sak eden bir kadın! Seksapel denilen gücün hepsi onda var, Ben kendisinin bir suçunu, aykırı bir sunu görmedim. Bana çök bağlı. Fakat, ne- dense hep içimi kemirza bir şüphe vaz. Durun du- Türken günün bir saatinde kalbim birden daralı- Tim kerarıyor, damarlarım sıkışıyor, içim içimi yemeğe ve bütün göğüs boşluğumu bir sızı doldurmağa başlıyor. İşte, o vakit beynim bir şüp- he duygusu ile sarsılıyor. Sanıyorum ki, o daki- 1357 Hicri 1355 Rumi Sefer Mart 22 30 1939, Ay 4, Gün 107, Kasım 156)| 12 Nisan ÇARŞAMBA işlerinde usta adam tanıt. Kendilerine para vere. ceğim, hizmetimde kullanacağım! Dedi. Fakat Çetin polisliğinin verdiği merak içinde doktorun bu adamları ne yapacağını ille öğ- Tenmek istiyordu: — İstediğin adamlar ya polis olmalı. Yahut da polisten ayrılmış filân. Benden saklı bir çeyin o- mamalı Fazıl. Bizim buradaki işimiz gücümüz ne?. Polislik bir meseleyi bırak biz görelim.. Deid ve bu yolda durmadan ısrar etti, birçok şeyler söyledi. En son Fazıl, gırtlağını düğümliyen ilmeği açtı: — Karımdan şüphe ediyorum Çetin., Dedi, anlattı: — Biliyorsun yeni evlendim. Karım genç, ben ihtiyar, Hastay:m da. Durup durup da elliden son- ra yirmi üç yaşında bir kızla evlenmek bir heki- min yapacağı şey değildi. Fakat, oldu bir kere, — Nasıl oldu da beni aramağı hatırladınız?. Diye, bem bu gelişi merak ediyor, hem de #eviniyordu. Bütün bu lâkırdıların en sonunda Fa- al, Çetinin kulağına söyler gibi: — Sana bir dileğim var Çetin, Dedi, söyledi: — Bana iki hafiye lâzım! Çetin şaşırdı: — Ne yapacaksın hafiyeyi?, Ve sorularını sıraladı: — Bır şeyin mi kayboldu? Birisinden mi korkuyorsun?, Düşmanın mt var?, Fazıl, boğazına soluğunu — daraltan bir ülmek gibi geçen sıkıti. iç: — Hayır. hayır.. Bunların hiç birisi değil, Sen adece bana denenmiş, iş görür, açıkgöz, izleme mutlaka bir iş içindir. — Öyle ise niçin yüpheleniyorsunuz? — Şüphelenmemek elimde değili — Hiç aykırı bir duygu da görmediğinizi söy- lüyorsunuz? Fazıl en küvvetli bir tonla söyledi: — Hayır. Hayır. En küçük bir suçunu, en sa- | de bir aykırılığını görme Beni çok sever, yi | mi beş yaşındaki bir delikanlıdan üstün tutar. | Çetin: — Böyle olduğuna göre ondan şüphe etmekte haksızsınız. Dedi ve sordu: — Nasıl evlendiniz?. — Biribirimizi severek. — Dul müydü. kız mıydi?, Vakitler | Vasuzi