p Yl 3İR KADINI DAĞA KAÇIRAN AYI Mrem aa şrana ünkü gazetemizde okumuş- | sunuzdur. Çanakkae civa - | rında bir ayı bir kadını da- HÂDİSELER KARŞISINDA Son Telgraf Bir refikimiz pehlivan hikâyesi tefrika ediyordu. Buna bakıp im- Tenen diğer bir refikimiz de peh- Ba kaldırmış, inine hapsetmiş.. Üç| livan hikâyesi tefrikaya başladı. gün kadınla beraber inde yaşamış.| Neden bu kadar pehlivanlığa me- Fakat, ayı dayı, kadıncağıa iyi | tak saldırdık bilmiyorum. İki tür- bakmış.. Ona ballar, yağlar yedir- miş. Bu zamanda, böyle evine, yağ, bal taşıyan koca parmakla göste- vecek kadar azdır. Ne çare ki, bun- ları taşıyan bir insan değil, bir a- yıdır. İyi kocalara sözümüz yok.. Fakat, fena kocalar, bu ayıdan ders ibret almalı değli midir?, Ya şu kendi kendisini sünnet et- meğe kalkışan zavallı Ermeni gen-| cinin başına gelenlere ne dersi - niz?.. Dünkü bizim gazetede bunu da okumuş olmalısınız. Be bira - der, mademki bu işi bilmezsin, ne karıştırırsın.. Zavallı şimdi has - tanede fena bir vaziyette yatlı - yormuş.. Yatsın da, akh — başına gelsin.. Sünnet olmak kolay mi imi ' KILIBIK KOCALAR — İSTANBULDA ÇOĞALIYOR Son zamanlarda — gazetelerde, mahkeme havadisleri arasında, sık #ık gözüme çarpan birşey vra: xı! calar, karılarından dayak yiyor- | lar.. Bu neden acaba?.. Bahar ge- Tince, insanların kanı değişir, her- kese bir azgınlık gelirmiş. Peki | amma, kocalara azgınlık gelmiyor| da. neden karılarına geliyor. Son- ra, neden kadınlar, bu azgınlıkla- Tını, kocalarına dayak atmak su- retile tecrübe ediyorlar?.. İşte bir meselesi insan, fena şeylere hük- mediyor: Yoksa kılıbık erkekler gittikçe çoğalıyor mu?. Eğer böyle| ise çok yazık... lü pehlivan vardır: Bir yalancı pehlivan, bir de hakiki pehlivan.. Yalancı pehlivan olmak, hayatta fena bir şeydir. Bazıları vardır ki yalancı pehlivanlığa heves eder. Bunlardan korkmalı! BAHAR GELİNCE NEDEN KADINLAR AÇILIR? Bahar nekadar güzel şey.. Ba- harla beraber her şoy değişiyor. Avrupada bahara daha çok ehem- miyet verirler, Halbukı, baharın asıl güzelliği şark memleketlerin- de kendini gösterir. Bahar bir bay- ramdır. Son gelen ginema mec - mualarından biri bahar nüshası yapmış.. Sinema yıldızlarının ba-, harda taşıdıkları yeni kıyafetle - rile fotograflarını koymuş.. Bu resimlere bakıyorduk.. Maşallah hepsi açılmış, saçılmışlar.. Sanki kışın, yıldızlar, kadınlar pek mi kapah idiler?. Kışın da, salonlar- da, suvarelerde, balolarda yine dekolte giyerler.. Hulâsa, daima dekolle olmak için bir sebeb icad ediyorlar, vesselâm.. Biz zavallı erkekler.. Kışın da kapalıyızdır, yazın da.. Bizde ka- palı kıyafetler en resmi kıyafet- lerdir. Ne kadar kapalı elbiseler giyersek o kadar resmileşiriz. Ka- dınlar ise, aksine! “Resmileşmek için, boyuna açılırlar.. Erkeklerle kadınlar arasında müsüvat var, di- yenlerin kulakları çınlasın.. Bak- sanıza, her şeyimiz onların aksine değil mi?. AHMED RAUF İKÜÇÜK HABERLER | * Belediye, en az elli yataklı bir hastane açmağa karar vermiş- tir, Bu hastane ya müstakil ola- cak, yahud Cerrahpaşa hastane - sine pavyon ilâve edilecektir. * Piyasaya kâfi miktarda un sevkedildiğinden ekmek narhı es- kisi gibi ipka edilmiştir. * İş Batikası umum — müdürü Salâhaddin Çam Ankaradan şeh- rimize gelmiştir. * Yugoslavlarla afvon satış mu- kavelesini imzalıyan heyet per - | şembe günü şehrimize dönecek - | tir. * İstanbul ticaret ve sanayi o- | dasının hesabi ve muamelâtı tef- tiş edilmektedir. * Devlet Demiryolları idaresi yeniden yapılan vecskiden yapı mış demiryollarının kenarlarına ağaçlar diktirmeğe karar vermiş- * Fransız Hava Nazırı Lon - draya verilmiştir. * Muayene neticesinde İnönü vapurunun kadroharicine çıkarıl- masına karar verilmiştir. * Belediyenin Belediyeler Ban- kasından ulacağı beş milyon lira- nit iki milyonu Eminönü meyda- nindan itibaren Unkapanına doğ- ru açılacak caddeye sarfedilecek- tir. Bu saha dahilinde istimlâk e- dilecek *binaların haritaları ha - zırlanmaktadır. * Löbrön Fransız Cumhurreis- Niğine bir defa daha namzedliğini koymağı kabul etmiştir. a& Yarın Alman bandıralı Mil - kove vapuru İle şehrimize 500 sey- yah gelecektir. Ecnebi ve Akalliyet Yar Direktörleri Şehrimizdeki ecnebi ve akalli- yet mektebleri yardirektörleri dün Maarif müdürü Tevfik Kut'un başkanlığında bir toplantı yana - rak muhtelif mekteb işlerini gö- Tüşmüşlerdir. Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Tarihi Romanı No. 41 Elhâris bu sözü hatırlayınca | Coştu. | Selim'in ve biraz sonra gelen Fatma'nın alınlarından öptü. — — | Allah sizden razı olsun, dedi, bi- ze bu esrarengiz şatonun iç yüzü: nü bildirdiniz. Ve askere dönerek bağırdı: — Rahib Fernando'yu mutlaka | sağ olarak yakalamalıyız. Onu bir | demir kafes içinde Şama gönde - î Teceğim. | Fatma'nın vicdanı kanıyordu. —| — Hemen bügün yola çıkmalı - | dindişlarımız. tahammül edilemi: | d elinde - inliyen | Yazan: CELAL CENGİZ çinde kavranmaktadırlar. Onların imdadına bir an evvel yetişmeli- yiz. Dedi, Fatmanın sözleri asker ü- zerinde de tesir yapmış, herkesi harekete getirmişti. Ordu zaten her zaman harekete müheyya bir halde duruyordu. Eihâris hareket emrini verdi.. O gün öğleye kadar hazırlanıp öğle üzeri yola çıktılar. İşbiliye kalesi uzak tan görünüyordu. Fa- kat, üç saat kadar sürecek olan gölün etrafıhı devrederek yürü- mek iâzımdı. Bu yolü yürüdük - Denize Atılan Portakal Mersin Vapurundan 400' Sandık Portakal Denize| Döküldü Mersinden limanımıza — gelen Mersin vapurunun yolda büyük bir fırlmaya tutulduğunu ve ayni fırtına esnasında karaya — oturan Sadıkzade vapuru yolcularını e- larak şehrimize getirdiğini yaz - | mıştık. Bu müthiş fırtına esnasın-, da Mersin süvarisi; vapurun muva-| zenesini temin için bazı eşyayı denize atmak mecburiyetinde kal-| mıştır. Ezcümle 400 sandık portakal da,| denize atılmıştır. Mersin vapuru kaptanı ticaret mahkemesine mü- racaatle bu hususda bir vesika istemiştir. Kaptanla beraber mürettebatın iMfadelerine müracaat edilerek bu 400 sandık - portakal için istenen kâğıd verilmiştir. Kızılay Şefkat Pulları Din ve millet bayramlarile bun- lara takaddüm eden arife günle- rinde kartvizitlere ve kartpostal - lara; 20 paralık Hilâlishmer şef - | kat pulu yapıştırılmas hâzım gel-! mektedir. Halbuki baz: posta mer-| kezlerinde 20 para yerine umumi-| yetle 40 para lık şefkat pulu ilsak' olduğu görülmüştür. ! Bu hususta posta, telgraf ve te- lefon umum müdürlüğü İstanbul posta başmüdürlüğün> gönderdiği tamimde Kızılay cemiyetine yar- | dım maksadile halktan, istiyen - | lerin kanun tayin ettiğ. kıymet - lerden fazla şefkat pulu yapıştı- rabilecekleri tabii ise de böyle bir| arzu izhar etmiyen — kimselerin mektublarına posta memurlarının kendiliklerinden fazla — kıymette şefkat pulu yapıştırmağa kalkış- mamaları ve kat'iyyen ısrar et - memeleri bildirilmektedir. Feci Bir Otobüs Kazası Silivri Yollarında Bir Otobüs Devrildi, 10 Kişi Ağır Surette Yaralandı Evvelki gün Silivri ile Letertepe arasında bir otobüs devrilmiş, on | kişi ağır surette yaralanmıştır. — | Şoför Şehmuzun idere ettiği Si- livri belediyesinin 3 numaralı plâ- kasını taşıyan otobüs - tarlalarda çalışmağa giden 39 yolcuyu alarak | hareket etmiştir. — Otobüs asfalt | yoldan tarlalara sapacağı sırada | bir hendeğe yuvarlanmıştır. Kaza Silivride haber alınmış ve derhal | motörlü vasıtalarla kazazedelerin yardımına — koşulmuştur. On kişi ağır yaralanmış, hastaneye kaldı- rılmıştır. naklıyacaklar ve kaleyi sıkıştır- mağa başlıyacaklardı. Elhâris, kaleyi çarçabuk ele ge- çireceğini sanmıyordu. Fakat, hiç olmazsa rahib Fernando ile kale- | nin irtibatını kesmeğe muvaffak olacaktı. Zaten onun bütün dü - şüncesi bu değil miydi?. Mademki esrarengiz şatonun i- çinde ve civarında büyük bir ordu yoktu. Şu halde Arab ordusunun kâle önüne kadar sokulması hiç de tehlikeli olmuyacaktı. / Elhâris bu çetin arazi üzerin - 'den yürürken bir çevirme hare - ketile düşmanın tuzağına düşme- | sinden korkuyordu. Bir Arab za- | biti de onun zihnini altüst etmişti. Arab zabiti şu fikirde ( — Fernando çok kurnaz bir pastır. Bütün İspanyayı parma- | ğında çeviren Löyle bir adamın | kendisini emniyet altında bulun- durmaması kabil Mdir?. Elbotte her dakika emrti altında bulunan | ' bir ordusu olacaktır Kale dihine | ü PS AĞE Z Ca S | tereddüde Berak P'OLiAES Ve.: Mah kemeler Yazıklar l Kadına Olsun Sana! Hırsızlıktan Suçlu Bir Damad Muhakeme Ediliyor Bayan Nigâr yana yakıla an - latmağa başladı: — Biz nereden bilelim efendim,| onun böyle dolandırıcı bir adam olduğunu... Kendisini bir efendi sandık, doğru, dürüst, namuslu bir; adam zannettik! Meğer o dolan- dırıcıların şahi imiş.. Dolandırma- dığı kimse kalmamış. Sabıkaları- mun adedi yaşından fazla imiş!.. Katiyyen elbiseleri kendisine ben Geçen kurban bayramında, bir gün akrabalarımızdan Şükriye ha- nımın evine gitmiştik; orada bu a-' damı gördüm. Şükriye, onu ken- disine damad yapacağını söyledi. Aradan bir hafta, on gün geçme- den bizlm Şükriye hanımın müs- takbel damadı bize geldi. Kızım | Sadiye evde yoktu. Bir ara Mu - ammer Şükriye - bu onun müstear adıdır. Asıl ismi Nacidir - bakması, için albümü verdim. Resimlere ba-| karken, Sadiyenin fotografı gö - | züne İlişti ve: — Bu kim? diye sordu. Kızım olduğumu söyledim. Naci birkaç gün sonra tekrar bi- ze geldi; kızım da evde idi, Bir - tılar. Naej Sadiyeyi pek beğendiğini şe Şükriyenin kızını almaktan vaz geçip, Sadiye ile evleneceğini söyledi. Onun bu tek-) Tifini biz de kabul ettik. Bir gün sokağa çıkmıştım. Evde annem yalnızdı. Ben dışarıda bu- dJunduğum sırada Naci yine bize gelmiş.. Artık ona kızımızı ver - meği kararlaştırdığımız için, ken-| disine evlâdımız nazarile bakıyor- duk, Muammer de, kendi evi gibi sık sık gelip gidiyordu bize... İhtiyar annemin bir işle meş - gul bulunmasından istifade eden Muamrmner; misafir odasına girmiş, gardrobdan kocamın yeni elbise- | lerini çıkarmış, bundan başka kı- zım Sadiyenin de saatini almış, ve| evden çıkmış, gitmiş. | Muammer o günden sonra bir daha bize uğramadı. Sadiyenin büyük annc: mahkeme salonuna gi dımlarla — yürüyeri mahsus olan yere Üçüncü ceza hi Halise, di, Ağır a- - Suçlu elbiseleri kendisine zin verdiğinizi iddia ediyar, dedi Doğru mut İhtiyar kadın, başını Naciye çe- virdi. Kıta bic müddet ölkeli öf- keli ona baklı, sonra hâkime dön- dü: — İftirared, yor beyim, yalan söy- lüyor, vallahi de billâhi de yalan...| Kan'iyyen elbiseleri kendisine ben yaklaşırsak, bir tuzağa düşeceği- | miz muhakkaklır. Bu zabitin sözleri pek de man- tıksız değildi. Fakat, Elhâris bir kere son kararını vermişti. — Bücunt, Bundan geri dönemezdi. Selis m'in ve Fatma'nın sözlerinden ço- şan askevi de durdurmak kabil ol- miyacaktır. Herkes: —Dindaşlarımızı kurtaralım.. Diye bağırışıyordu. Yolda o kadar hızlı gidiyorlardı ki.. Arab ordusu o güne kadar bu | & gayrete gelmemiş denile - bilirdi. Bu coşkunluğun ve bu kaynaş- manin önüne geçilemezdi. Zaten Elhâris'in meziyetlerinden bıri de sür'ati karar sahibi ölmasıydı. O ; kararsızlıktan hoş- lanmazdı. Az düşünür, iyı düşü - | mür ve kararını vermekt» geçik- mezdi. Arab ordüsü Vğitmişti. Hakaret 2 Etmiş mi Adliye Koridorlarında Geçen Bir Hâdise Bundan birkaç ay evvel adliye koridorlarında bir hâdise olmuş ve| Turhan isminde bir kadın mahke- me koridorunda rastladığı Selma söyliyerek, kalabalık içinde kadı- ni tahkir etmişti. Bu haâkaret davasının muha - kemesine dün öğleden sonra Ağır- cezada başlandı. Dünkü celsede dinlenen şahidlerden Salde hâ - diseyi şöyle anlattı: — O gün mahkemeye şahidlik için gitmiştim. Korldorda Selma- ya tesadüf ettim. Onunla şuradan buradan konuşmağa başladık. Bi ara yanımıza Turhan geldi ve Sel- maya hitaben: G— Hirsız, alçak, dedi. Bilezik-| lerimi sen çaldın! Bununla iftihar mi ediyorsun?!.. Bir buçuk ya - | şındanberi bizim kapımızda, bizim | ekmeğimizle büyüdün! Seni ben yetiştirdim, kolunu bileziklerle ben doldurdum. Parmaklarına yü-| zükleri ben taktım. Duha düne ka- dar bizim kapımızda hizmetçi din! Sonra da, Allahtan korkma- dan, vledan azabı duymadan bize bu nankörlüğü yaptın' Senin mu- hakkak boyrs'nü altına getirece- ğim, mahküm ettireceğim!.. ve | bundan sonra Setmanın üzerine hü- cum ederek kadının şiddetle bile- , ğine vurdürPakat, bununla ibetar | ber Selma kat'iyyen ona muka - | belede bulunmadı. Şahid Saideden sonra Mustafa sorguya çekildi ve o da aşağı yu- karı Saldenin ifadesin: tekrarladı. Suçlu Turhan, kendisine isnad edilen suçu inkâr ederek, şahid - lerin yalan söylediklerini iddla et- W Mahkemeye gelmiyen şahid Fat- ma, Rıdvan ve Edib ile polis İh « yanın da dinlenmeleri için duruş- Tma gelecek ayın sek İ di İ vermedim. Bize misaf: Ona ikram etmek üzer mak için çarşıya gittim. Döndü- ğüm zaman kendisini bulamadım.! O alacağını almış ve sonra evden Bayan Halişe dışarıya çıkmak için suçlunun yanınden geçerken durdu, sert bir segle; — Tuu... Yazıklar olsun sanal. dedi. Hiç utanmadan, sıkılmadan bize bu oyunu oynadın. Biz de se- | ni adam sanmıştık, kızımızı vere-| cektik, Allaha çok şükür ki, foyan Almanya Ve Türk Sebzeleri Dün İlk Olarak Almanyaya Kalkan ve Kılıç Gönderildi Geçen hafta içinde şehrimizden Almanyaya gönderilen taze sebze ve meyvalar orada büyük bir rağ- bet görmüş vemalların hepsi; he- men satılmıştır. Bu sebeble yeni siparişler ya- pildığından ikinci parti sevkiyat di bir kaç güne kadar yapılacak- tır. Ayni suretle taze balıklarımız da Berlinde pek beyenilmiştir. Balıklarımız dün ilk defa olarak şehrimizden Berline bir partl de kalkan ve kılıç balığı göndermiş- lerdir. Kalb Sektesinden Ölüm. Taksimde Kurabiye sokağında oturan 65 yaşında — Manok oğlu Dudo adında bir ihtiyar sokaktan geçerken Üzerine fenalık gelerek düşmüş, biraz sanra da ölmüştür, Belediye doktoru tarafından ya - pılan muayene neticesinde Dudo- nun kalb sektesinden öldüğü an- laşılarak gömülmesine izin veril- miştir. Karısını Yaralıyan Koca Bakırköyde Yeniyolda 20 numa- ralı evde oturan Vasil adında biri evvelki gece sahaha karşı bir aile meselesinden çıkan kavga netice- sinde karısı Avrinayı jiletle yü - zünden yaralamıştır. Yaralı kadın hastaneye kaldırılmış Vasil yaka- | lanarak tahkikata başlanmıştır. İki Otomobil Toslaşdı Sarıyerden gelmekte olan An - | dönun idaresindeki 960 numaralı otomobil ile Büyükdereye git - mekte olan Ademin idaresindeki 761 numaralı otomobil - Maslakta çarpışmış, her ikisi de hasara uğ- ramıştır. KISA POLİS HABERLERİ # Küçükpazarda Işık sokağın- | da oturan 13 yaşında Nejat adın- da bir çocuk Fenerbahçe telden sahâya atlamak isterken dikenli tellere takılarak muhiclif yerle - rinden yaralanmıştır. * Kapril adında birinin idare- sindeki 872 numaral: -otomobil Kurtuluşda Koço isminde bir ç cuğa çarparak muhtelif yerlerin- den yaralamıştır. w Beyazıdda oturan İsmail a - dında biri kendini bilmtyecek de- | recede sarhoş olduğu bir halde | sokakta yoldan geçenlere sarkın- | tılık ederken tutularak mahkeme-i ye verilmiştir. * İszmall oğlu Halil adında bi Galatada Arab oğlan sokağında | oturan Naciye adında bir kadının eşyasını çalarak savuşurken ya - kalanarak mahkemey: verilmiş - tir. * Beşiktaşda Serencebey yo - kuşunda 19 numaralı evde olurani Colâl adında biri Galatada Tranmi çabuk meydana çıktı!.. M. HİCRET ele geçmeden yapılacak akınların hiçbir değeri ve manas. kalınıya- caktı. Muharibler tahmin ettikleri zamandan evvel kale önüne ge! - mişlerdi. Elhâris orduya şu emci verdi: «— Etratımızda düşman yok. Kaleyi bugünden itibarer muha- saraya başlıyoruz. Hemien okla- rınızı gerip boşaltırız!. Mücahidler yaylarının kirişle- rini gerdiler, hücuma hazırlandı- lar, İşin garib tarafı şu idi ki, kos- koca bir müslüman ordusu kaleyi ön cephesinden iyice sardığı hal- de, kaleden bir tek ok bile atıl- mıyardu. — Düşman bir tuzak hazırlı « yor, dedi, kaleye daha fazla so - kulmiyalım. Ordu siperler hazırlıyarak, ok yağmuruna başlamıştı. Artık Pa- pas Fornundo'nun şatosu da arka- da kalmış ve şehirle irtibatı ta » mamile kesilmiş bulunuyordu. ( ' Şi vaydan aflamak isterken düşerek başından yaralanmıştır. askerle şatoyu muhasara etmekti. Elhâris bu işe Selim'i memur et- ti ve yanına dört bölük - beheri yüzor kişilik - asker vererek şa - toyu muhasareya gönderdi. Elhâris öyle bir mevkide siper almıştı ki hem İşbiliye kales'ni, hem de uzaktan papasın şatosunu, iyice görebiliyordu. Fatma, orduda kalmıştı. Elhâzis, şatoda muhafız askeri bulunduğunu tahmin ederek: — Rahibin adamlarile kanlı bir döğüş yapılması muhtemeldir. Sen; bu kavgaya sokulma! Demişti. Fatma, Selimle birlik- te gidemediğine mütcessirdi. O, döğüşmek, düşmanla harbetmek istiyordu. Maamafih, düşman as- keti de kaleden ok yağdırmağa başlamıştı. Müdafaada gecikmesi- nin sebebi de Arabları biraz da- ha ileri çekmek hilesinden ibaret olduğu anlaşılmıştı. Arablar bu | p O tin — ü DEr ı Hitlerin Cevab Yazan: Ahmed Şükrü ESİ Çemberlayn'in Polonyaya | nat veren nutkuna Hitler & vermekte göcikmedi: Evvelki söylediği uzun ve şiddetli b tukta İngiltere'ye hücum elt Polonya garantisinden doğa birarın ifadesi olmak üzece İ tere ile Almanya arasındak mâz silâhları anlaşmasını tes tiğini bildirdi. Malümdür ki senesinde imzalanan bu anlı ile Almanya, deniz silâhları giliz deniz silâhlarının üç'i nisbetinde muhafaza etmeği ahhüd etmekte idi. Bu mul lenin feshinden sonra Almi bir defa daha denizlerin hâl yeti ile İngiltere ile rakib v yete geçmiş bulunuyor. Dü lâyıktır ki buna Tirpitz zırh tan suya indirildiği gün karal rilmiştir. Von Tirpitz harbden evve giltere'nin denizlerdeki hâl yetini münakaşa eden Almar nanmasının banisi idi. Ve $0! kadar İngiltere ile deniz sili rını tahdid prensipine dayp bir anlaşmanın yapılmasına ) olmuştur. İngiliz deniz hâki yetine meydan okuyan bir / ralin ismini bugün bu zırhlıyi mekte hususi bir mana vard İngiliz - Alman münasebt artık her noktada harbden et Hitler nutkuna, — Alınan! Versay muahedesile maruz | dığı haksızlığın izahile başla tır. Bundan sonra bu hıksızl| rın nasıl tamir edildiğini anla ve Çekoslovakya'ya karşı yaj darbeyi haklı göstermiye çalı! tır. Hitler darbeden sonra ilk) fa olartak nutuk söylemekte €| ğundan nazi ırk nazariyesik nakuz halinde bulunan bu H keti, Führer'in nasıl izah edi alâka ile beklenmekte idi. lideri, bu mesele hakkında de tir ki: — Eğer Çek devleti Alman zülmetmemiş ve saniyen Alı ya'ya karşı müstakbel bir Za âlet olmamış olsaydı, bir devletine hiçbir itirazımız olı| dı.,Binaenaleyh böyle harekel mekle yaşamak hakkını kayli miştir. Ben de tarihin ve coğ waziyetin tokrar birleşeceği en makul prensipler dahilindi leştirdim. Fakat bu nutuk en ziyade mevzua doğrudan doğruya tel etmemesi bakımından dikkat: yıktır. Hitler, Polonya'ya ve garantiden — doğrudan — doği bahsetmemiştir. Buna en y gelen iyma şudür: Almanyij ihata edilmesi için yapılan tı büslerden bahsettikten sonrı miştir ki: —Eğer bir devlet, tüyük letlecin hesabına ateşten kesi çıkarmak için maşalık yapm vesine düşerse, çok dikkat & parmaklarını yakmasın, Anlaşılıyor ki Hitler, şarka ru genişleme politikasına d olarak karşısında ancak bir let görüyor: İngiltere, Acaba İngiltere tarafındaı Jonya'ya verilen teminat Alı ya'nın şark politikası üzerin dereceye kadar müessir 0| tur? Burası iyice bel? değili İngiltere'nin verdiği tem tan sonra mi sulhçu — olmuş Yoksa daha evvel de idi? Bunu anlamaz Bildir. Ankara . Caddesi Ankara caddesinin asfalt inşasına karar verildiği mal dur. Şimdilik telefon, elekti havagazi idareleri bu yollı boru ve kabloları tretuarlar lacaklardır. Bu işler bittikter ra asfalt yolun hemen inşasın Tanacaktır. Müteahhid beledi müracaatle bu vaziyetten & müukavelesindeki inşa müdd yuzatılmasını Belediyeden ( ğ