-Mecidiye Köyünün - Sahibi Yok mu? Ev Yaphrmak Yasak, Fakat, Boyunal 'Yeni Binalar Yükseliyor Tuhat Değilmi REŞAD FEYZİ J7> Ssen pazar, hava nekadar KI tözeli Şöyle evden çık- tım. Yürüyerek M 'e köyüne Kadar gitlim.. Köyün, ba- harıtı bu ilk güneşli ve ılık gü - münde, manzarası nekadar güzeldi, aylarca, bütün kış. kapalı yerler- de çile doldurduktan sonra, böyle bir kır havasile karşılaşınca, neka- dar tatlı bir tehavet duyuyoruz. Güneş ufukta doğarken Meci - diye Köyünü selâmlıyor. Batarken. yine Mecidiye köyüne elveda, di- yor.. Güneşi bu kadar — çok olan başka bir kırbaşı azdır. bahatda en güzel kli günleçini yaşar. Yazın çok sıcak olur. Pazar günü, bit kır kahvesine oturdum. Temiz hava, ciğerlerimi! yıkadıkça, Mecidiye köyüne karşı,| adeta, içimde bir aşk uyandı. Ani bir karar verdim: Yazı burada ge çirebilirim. Buradan iyi sayfiye Xai olur?.. dedim. Mecidiye köyü İstanbulun hemen yanıbaşındadır. İsmi köydür. Fa- kat, Belediye hududları içine a- aşlı bayan, dilenciye:— Hay- | di, çeyreği aldın. Durma git... Yoksa kocamı çağı- Y — Kendisini tanıyo - rum. Kısa boylu bay değil mi?. Dün kapıya o çıktı. Haydi defol, git, dedi, Yoksa bayanı çağırırım. SEBEBİ NEYMİŞ? yabancı, Londrada bir so- | , Tesadüf ettiği bir cam ye sorüyor » sokağı nerede?. <. gok uzak!, ninen ne kadar sür: nde üç çeyrek | leri on dakika.. — Hafta Saat, Pazar — Arada çok fark var, Buna se- beb nef. — Pızar gün da... SARHOŞUN HATASL Çok içki içen, kendini bilmiye- cek derecede sarhoş olan bir ada- barlar kapalı ma dostları: — Yahu! diyorlar. Bu kadar | Güzel Mecidiye köy ürden bir manzara içtiğina çök hata ediyarsaz... Bak, Kırdarı da ziyaret etmişler, derd- | cami vardı. Yaptığım ev köyün î ayakların biribirine dolaşıyor. lerini anlatmışlar. Halledileceğine| ilk binasıdır. Araziyi imar ettim. — Yanılıyorsunuz... Çok içti « ğime değ ikten sonra yola çıktığıma hata ediyorum. dair, vald almışlar, İnşallah, bu | günahsız, taktiratsız vatandaşı rın işleri hallolur. Bir köylü anlatıyor — Ben bu araziyi, 30 sene evvel satın aldım. Şürada küşkü olan ö& ki bir veliahttan bir senedle âl- dım. Elimde tapusu yök. Binas enaleyh arazimin müntazam ha - ritası, hududu da yok.. Ben bu afa- ziyi aldığım zaman, köyde yalnız Ağaç diktim. Fakat, mal sahibi - yim?.. Bilmiyorum.. Tapu işleri - miz var. Bir türlü halledilmiyor. Tapudan bize bir sened verecek- lermiş. Fakat, ne zaman, O vakit, bir para — istiyeceklermiş. Ne kadar bilmiyoruz. n oldum. Ne zaman Be- niştir. Bundan bir müddet evvel, | yoğluna çıksam, yarı ölü döne - baktım ki, benim ârazinin bir kö- | rim. birisi bir ev yaptırıyor. Damad.— Bu sizin eski âdetiniz, (Devamı 7 inci sayfada) —| herşeyi daima yarıda bırakırsı ,KAYNANA, DAMAD ARAb DA T Kaynana — tstanbula geldiği - Arazim ge- şesine de rolün SAKA |Vücudünün Ğuzellığı İle DEFOL GİT! Meşhur Aktris! Nasıl ve Neden Yandı? ondrada geçen senenin ya- va görülmekti nindeki aktris meye müracaatla kı andığını si geçen tem lemiş sinema artis- z bir gün açık bir muş. Aktris cabi olarak gayet ince 'ab giymişti. Fakat giydiği b hemen lecek ci çekili ateş alarak yanabi- &ten olduğu için kendisi- lüzim ge- bir kaza olmuş, Dis Şeyla tutuşmuştur. Vü- cudünün bazı yerleri pek fena hal- de yandıktan sonra ateş söndürü- lebiln aktris tedavi ed nihayet mahkemeye mürmcaatla zarar ziyan istemşitir. Aktris davacıdır. N — Çünkü, diyor, film kumpan - yası bana böyle hemen tutuşacak bir elbise giydirdi. Ateş çıkması- na mâni olacak tedbirleri de al- madı. e yaklaşmamı . Film çekilirken film kumpanyasından Film sahibleri de şöyle demşitir: — Bu kaza Mis Şeylanın yanın- daki hizmetçinin ihmali ile ol - muştur. Biraz evvel Mis Şeyla | bir de çayıra kibrit ve yahud sön- memiş bir sigara atmıştır. Ateşin kendi esvabını tutuşturmasına mâ-| mez değildi. Eğer böyle değilse elbise güneşin hararetile tutuşe müştür. Bu takdirde kabahat gü- neştediri, İlk muhakemede aktrisin iddi- ası reddedilmiş, film sahiblerinin kabahati olmadığına karar veril - mişti. Fakat Mis Şeyla davayı tem- içip içmediğinin, eğer kazı sigar yüzünden olmuş ise algara içme nin film kumpanyası tarafından neden yasak edilmediğinin tahki- kine karar verilmiştir. Ahall ta - rafından intihab edilerek mah kemede vicdan kanaatini söyliye unmıştır. Şişli-son tramvay durak yerinden beş on dakika yürüyünce “tÖye gelirsiniz.. Yazı bu köyde geçirmek kara- »i verdikten sonra, derhal ev aramağa koyuldum. Kır kahve- sinden kalktım.. Köyün yerlilerin-i den birkaç vatandaşla konuşma- | Ga-vaşladımım dleğer, Mecidiya kö-; yünün ne çok derdi varmış?. Ben, büraya dinlenmeğe, 'hava almağa derd dinlemeğe gelmişim. iştir. ayrılırken, burada oturan va- karşı bir acımak his - | sediyordum. Mecidiye köyünde ev kiralamak veya bler ev mak beni gürlerce meşgu Bize bu meraklı ve hayret verici hâdiseyi anlatayım. Onun için de, köylülerin, yani yerlilerin söyle- diklerini sıra ile yazacağım. Zavallı köylüler, bir müddet ev-, vel Vali ve Belediye Roisi Lütfi gibi şeyler Şi faydası oli olan bir takım gelen bir şey var: Lâzım olan maddeleri yır, Löndralı Da.ı. Ekspres g zatesi okuyucularına bunu anla- tarak kolayca tedariki luğuna nisbetle pek çok faydalar | temin ettiğini hı!ırlanynr. lüzumlu maddeler en ucüz süret- l te tedarik edilebilir. Londralı ga- zatenin sıhhat bilgisine dair yazı | yazan muharr. İ | uği iyacı o4 Madeni bir min ve mayiler vardır ki gıdilar için pek Jâzım şiyor da bahçenizden taze mey- va ve sebze temin edebiliyorsanız Umumi harbin sonunda yayılan ve adına İspan- yol nezlesi denilen sirini şehirlerde yaşıyan ve bahçesinden, bostu - Tundan taze meyva ve sebze ko- er kırda ya- mümkün ucuz- En | GıdaMeselesi Lâzım Olan Gıdayı Tedarilz—- Ederken Gözetilecek Noktalar emek içmek mesele ların en ço Vücudün (l lan maddelerin alınmasıdır. Ne meli ki vücüde & akvim itibarile bahare geçer çavşamba ka- yuştuk. Fakat malüm ya meşhur bir darbı T csel vardır: - İstanbulun kı yaza karşı derler. Filhakika İstanbulda nisan ayında kar yağ- < diğı görülmüştür. Ekseriyetle bütün — nisan soba mnak, palte giymek ile geçer ve kış günlerini Kar'iyyeni unutturmaz. Halbuki bu sene henüz mart bitmedes hevaar mayısı hatırlatacak gü | | Zellik, noaklık göstermektedir. Ağaçlar iylce to- murdaklanmış, her tarafta papatyalar açmıştır. Genç 'kızlar - şimdiden hkakiki bir bahar hayatı ya- şamıya başlamışlardır. bile.. Esüsen bühar, çiçek ve kadın üçü de birbirinin mütemmimi ölup muhat” Ş gi tabigtin insanlara bahşettiği en iyi en inbe, en guzer — ÇiTif - sey- lerdir. 3 Na D n bu h panp yiyenler şehirlerde yaşıyı eklerinde kâfi çok et yiyorsanız yum! Jıuşı hsf- tada dört beş taneden fazla yeme- meli. Eğer yalnız sebze yiyorsa - nız yumurtayı daha arttırınız. En faydalı bir gıda da lâhnadır. Bunda vücude lâzım gelen ma - deni tuzlar boldur. Sonra kök o- lan gsebzenin faydası büyükt: Havuç, Şalgam, Patates fayda- hıdır. Bunları haftada bir ik, ker olsun yemeli, Süt unutulur gi nu biraz olsun iç: içmekten — boşl. çay, kahve karıştırmalı. se hiç sofradan Peynir her gün az çok yenmesi z molan bir gıdadır. Fakat vücud her gün aldığı ma- deni tuzları sarfetmektedir. Onun için sarfedilen bu İfe:mlu mad- delerin yerine konas'k diğer şey- | iyaç v Bü itibarla en mühim olarak katçiyom ile mag- nezyum made dişlerin — ve kömiklerin bes'ermesi için I4 - zumdar. Kalsiyum macddesi yumurtarın sarısında, sebzelerin yaprağında, sütte ve peynirde bulunuyor, Mag-| pezyamu da yulaf unu, ekmer, findik ve ceviz temin etmektedir. Vücudün diğer mühim bir ih- tiyacı da sodyumdur. Bu da ek- mekten, tereyağından, peynirden, yumurtanın akından, havuçtan &- | hnır. Vücudün diğer taraftan da pitasvum maddesine — muhtaetır. Adaellerin kuvvetlenmesi ve kan- daki kırmızı küreyvelerin artmasi için lâzım -blan 'bu madde muzda, tâhnada, buğday, arpa ve diğer hububatta bülunuyör. En mühim bir madde fosfordur. Kalsiyum gibi bu da kemikle - rin ve dişlerinbeslenmesi için el- eğildir. Bu- . Yalnız süt Peynir eksik olmama! lere (l ni olacak tedbirleri almıyan ken- | disidir. Sonra giydiği esvabın ça- yiz etmiştir. ük ve Düşes dö Prazlin yirmi beş seneden- beri Parisde Sentore caddesinde büyük bir konakta ikamet ediyorlardı. 1647 senesi a- Hustosun 18 inci günü seher vakti, Düşesin oda hizmetçisi büyük bir gürültü işitti — Yatağından | fırladı, arkasına bir manto aldı, ali kata indi. U- şakları uyandırdı. Hep birden yukarı çıktılar. lar. Bahçeye çıktılar, pencereden bir adamın kaç tığını görür gibi oldular. Nihayet, bin müşkülâtla kapıyı kırdılar, içeri girdiler. Perdeleri açınca kor- kunç bir manzsra karşısında kaldılar, Düşses, ge- celik leği ile ve kanlar içinde yerde yatıyordu. Vücudünde oturdan fazla yara vardı. Kalatası parçalanmış, beyni Boynundaki parmak izlerinden boğı şılıyordu. Karnı deşilmiş, barsakları dışarı fırla - mıştı. Katilin elinden kurtulmak için uğraştığı muhakkaktı. Odanın duvarları, perdeleri üzerinde mıştı. | kanlı el izleri görülüyordu. Bu sırada yandaki kapı açıldı Dük göründü. Sanki yeni uykudan uyanmış gibi gözlerini uğuş- turuyordu. — Ne var, dedi. Niçin hep buraya toplandınız? Kâpıyı açmak istediler. Muvaffak olamadı - | ak öldürülmek iştenildiği anla- | Hizmetçiler cevab vetsmediler, yerdeki ölüyü gösterdiler. Dük bağırdı: — Odaya ilk giren kim?.. mi? Niçin kaçırdınız?.. mif?... Sustu. Ve içini çekerek ilâve etti: Katili görmediniz Kapıları iyi kapamadınız zemdir. Yumurta sarısında - bol bol vardır. Yulaf ununda, kepek- “Devamı 7 inci sayfada) — | di — Çocuklarım ne olacak şimdi?... Az sonra, zabıta ve adliye memurları geldi- ler, tahkikata başladılar. Bahçeyi dolaştılar, bir Şimdi yeniden muhakemeye bük tutuşan birşey olduğunu bil- | başlanarak aktrisin o sırada sigara cek olan füri heyeti eğer aktrisi kendi sigarası yüzünden tutuşmuz ise öbür tarafın mes'ul olmuyaca ğini bildirmiştir. Sağda Düşes yalağında uyuyor. Or tada kati! içeriye giriyor. Solda mü rebbiye Matmazel Hanri Bet .. TARİHİ BİRVAK'A | MART İÇERİYE GİRİNCE PİRE DIŞARIYA ! Fransız Tarıhınde Unutulmıyan Bir Fi acia iz bulamadılar. Konağın kapılarının k.ıpımmı « sını, kimsenin girip Çıkmasına müsaade olunma- masını emrettiler, — Bu, dedi. Profesyonel bir adamın işi değil. Dük; dalgın duruyor, birşey — söylemiyordu. Cesedin yanında bir tabanca vardı. Dükün taban- cası.. Zabıta memurları, odasına girdiler. Kanlı el- biseler buldular, Dükün ellerine dikkat ettiler, tırmık içerisinde olduğunu gördüler. Bunun ne- den ileri geldiğini sordular, Dük südece: — Söylemem... Cevabını verdi. Düşesi, Dükün öldürdüğü mu- hakkaktı. Fakar, milli mecliste aza olduğu — için teşrif masuniyeti kaldırılmadan tevkifine imkân yoktu. Kendisin! odasına kapattılar, kapısının önü- ne iki nöbetçi diktiler. Müddelumumi keyfiyeti Krala arzetmeğe gitti. FACİANIN SEBEBİ NE?. Evet, şüpheye mahal yoktu. Dük, karısını öl- dürmüştü. Fakat niçin?. Dük, on dokuz — yaşımda iken İmparatorluk devri generallerinden Sebastlani'nin kızı Fani ile evlenmişti. O da kendisi gibi gençti. Büyük bir gerveti vardı. Biribirlerini severek evlenmişlerdi. Altısı kız. beşi erkek olmak üzere on bir çocukları oldu. Çok'mes'ud bir hayat yaşıyorlardı. 4 Düşes, çocuklarının terbiyesi için bir müreb- biye getirdi. Bu güzel bir kızdı. Dükün gönlünü çekti. Düşes, kocasile mürebbiye arasındaki mü - nasebeti anladı. Kendini öldürmeğe kalktı. Dük. mürebbiyeyi göndermeğe mecbur kaldı. (Devamı 7 inci sayfada)