:3 İs’rıkbah & u — câlanıyorsa da artık bu iş- ler teferrüsttan sayılıyor. Almanlar ortalığı yeniden heye- - cana verecek herhangi bir hâdi- | Seye 20 nisandan evvel girişmi - yeceklermiş. | Dünya meseleleri yalnız orta Avrupadaki Âlman imparatorlu- ğunun etrafa yayılarak büyüme- sinden ibaret değil. Yeni vak'alar çıktı çıkalı Avrupa gazetelerinin artık diğer ikincl derecedeki sa - hife ve sütünlarına geçen İspan- ya meselesi bugünlerde yeniden tazleniyor. Çünkü İspanya mese- lesinin alacağı şekil bütün Av- rupa meselelerinde Şidr ptle tej sirini göstermiş olacaktır. İspanya dahili harbi tamamile bitmeden İspanyanın vaziyeti tas- flye edilmeden Avrupada esaslı bir anlaşmıya — varılamıyacaklır, diyorlar, İspanya ile Fransa arasındaki münasebat bundan sonra ne ola- cak? İspanya ile Fransa arasın- — da devamlı ve karşılıklı itimada dayanan münasebat tesis edilme- dikçe Avrupanın gavbinda, Ak - /— dönizde ve Afrikada sulhun de- Mareşal Peten büyük elçi olarak Frâtik- hükümetinin nezdine gön- derilmekle Fransanın İspanya ile olan münasebatanı ne kelJar bü- U lüyor, « son aylar- da — İngiliz » hükümeti - t ve efkârı umu- ' miyesini çok meş- — infilâkları üzeri - * ne yakalananlar - dün bir kısmı ge- ' çenlerde mahküm , olmuştu. Bunlar en uzün — seneler ağır hizmet cezalarına mahküm edülmişlerdi. konan bombalardan buşka daha bazı kimselerin evlerinde böyle rülmüştü. ratığıdır. bu acı mızın: gücünden çıkaracağım. Bir geceydi. medi. Ve korku veriyordu: ançig meselesi ve saire kur- | | | yük bir ehemmiyet verdiği görü- | İngilterenin bellibaşlı yerlerine | | patlayıcı maddeler bulunduğu gö- | m 23 yaşlarında bir delikanlı olan , Ve o da kendi kendisini teselliye çalışıyordu; — Bekliyeceğim. Sonuna kadar bekliyeceğim. Nesrin, ne olursa olsun benim olacak ve bütün ünlerin, betleme günlerininöcünü aşkı- Babalık durmadan Hanife Kadına çıkışıyordu: — Bu kız artık bize yar olmuyacak.. Onüu göz göre göre elimden kaçırıyorum. Kaç ay oldu bu metresliğin bir türlü sonu gel- yerae a İtalya Kralı Viktor Emanücl Vamı da tehlikeye girecektir. İşte | çarken söylediği nutukta İtalya- nıa diğer memleketlerle olan mü- nasebatından da — bahsetmiş - ve İspanyaya dair söz söylerken Fran-| ko'nun zaferini de hatırlatarak bil-| hassa şunu ilâve etmiştir: — İtalya ile İspanyanın men - İtalya Krahı faşist meclsiini a- | fastleri arasında hiçbir aykırılık İngilizleri Alâkadar eden Bir Mesele: Patlıyan Bombalar Mese l esi İrlandadan bir manzara Yakalananlardan 9 kişinin da- ha muhakemesine Londra ağırce- za mahkemesinde başlanmıştır. Bombacı-olmakla maznun bu do- kuz kişiden en şayanı dikkat ola- (Devamı ? inci sayfada) | —O gece Şok'toy, Çok bön davrandım. Bir ke- recik dudaklarından öpmekle;kaldım. N& diye sa- hverdim, ne diye elimden kaçırdım?, Ve onun sözlerini hatırlıyordu : — Her şeyi evleneceğimiz güne sakla- Bu bek- leyiş çok uzun cİsa bile sonunda bizi kazandıra - caktır. Bizim aşkımız gelgeç bir istekten doğma “değil, gücünü, dirliğini bizim benliğimizden, ya- gayışımızdan alan geniş, süreril bir kaynağın ya- cağım. “ye bahsedilmiştir. Bununla Paris- ıtal aHarb Etmek ıstemıyor Almanyanın Genişlemesi Karşısında- İtalya Hesablamak Zarurehndedır Kral ın N utku N asıl Tefsir Edildi. yoktur. İtalya ile İspanya müm- kün olduğu kadar geniş bir sa- hada teşriki mesal edebilecek « | lerdir. Bu sözler İtalyanın İspaı lerinden kolay kolay elini çekmi- | yeceğini açıkça gösteriyor. Kralın nutkunda bir nokta daha vardir ki o da uzun bir sulh devresi ge- leceğini beklemek hayal olduğu | için buna inanmamakla beraber hiç olmazsa mümkün clduğu ka- dâr devam edecek bir sulha İtal- yanın muhtaç olduğunu söyleme- sidir, İtalya sulha niçin muhtaçtır? Bunun için sebeb olarak ele ge“ çirdiği yeni vâsi imparatorluğun servetini işletmek imkânını bu- Tabilmek lüzumu gösteriliyor. Kral nutkunda iki defa sulhdan JPahsetmiştir. - Nutukta - Berlin « Roma mih - verinden bahsedilmiştir. Fakat istikbal için Berlin - Roma tmih- verinden şu veya bu bekleniyor di- ye birşey söylememiştir. Alman- yadan bahsetmiş, fakat arkasın- dan hemen İngiltereyi öne sür- müştür. Hem de manalı olarak şu nokta anlatılmak istenmiştir. İn- giltere ile İtalyanın arası bozul- makta, Habeşistan meselesi do - layisile Milletler Cemiyoti sebeb | olmuştur. Yoksa doğrudan doğ - ruya İngiltere değil!, İtalya - Fransa münasebatı hak- kında da Kral İtalya hükümetnin 17 kânunuevvelde Fransaya bil - dirmiş olduğunu söylemeyi kâfi | bulmaktadır. Kralın nutkunda Fransa - İtal- yan ihtilâfından «bu esnada» di- | Roma müzakereleri - için ileride imkân olduğu ve ihtilâfın geçici birşeyden ibaret kalacağı mi an- latılmak isteniyordu?. İtalya Kralının nutku heyeti u- | mumiyesile itidal ve anlaşma ru- | hu ile hazırlanmış, sakin bir ses- le söylenmiş bir nutuktur. Deyli Ekspres gazetesi İtalya hükümdarının nutkundan bahse- derken İtalyanın kuvvetli oldu « ğundan ve sajreden bahsetmek istenince Musolini'nin söz aldı - ğeni, İtalyanın zayıf olduğunu an- Tatmak meselesi ise Krala bıra - kıldığını yazıyor. İngiliz gazete- sinin bu nutuktan çıkardığı ma - na şudur: İtalya dünyayı tehdid edebile- cek bir vaziyette değildir. Onun için Fransaya ültimatem verecek, bir takım şeyler istiyecek mevki- de değildir. İtalyanın Habeşistan- (Devamı 7 inci sayfada) — Bu kez elime geçirirsem adım attırmıya - Müşteriye kendim götürüp kendim getirece- ğim. Böyle böyle bizden uzaklaşıyor. Kaçarsa öldürürüm., Kafasını patlatırım! Yüzünü gözünü delik deşik ederim. BABALIK şıyordu: Ve Hamife Kadın 'ohnün -bu sert söylemelerin den bunalmış bir halde Safiyeyi | orumağa- çalı- — Daha ne yapsın kızcağız?. Para getiriyor. Aklı fikri sendef Para kazanmak kölay mi?. Büyük bir voli çevirecek. Dün yine para göndermişti ROMA ŞEHİRLERİ TP terirde Remazın büyüklüğü Wi 'bim hektar idi, Ahalisi de 1,220,000 den aşağı değlidi. 1.190 büyük, 46002 küçük ev vardı. Evler; şimdikl gibi birkaç katlı ve yüksekti. “Kat kat kiraya — verilirdi. Zenginler hususi konaklarda olurur - | lardı. Ekser evlerin zemin katlarında | dükkânlar bulunurdu. Kiralar — çok pahalı dâi, SÜVEYŞ KANALI | Akdenizle Kırildenizi birleştiren Sü- | veyş kanalı, İsanın doğuşundan 1.300 | yi evvel, Firaun birinel Setinin dev- rinde açılmışlı. © vakiller, Nü üzerindeki Bubast. dan Helyopolise kadar uzanır ve Tim- sak gölünde mihayel bulurdu. Bura- dan kazıl denire geçmek için aktarına yapmak İktiza ederdi. v Büveyş kanalı Firaunlar. devrinde, Potolemeler zamanında, İranlıların ve Arabların istilâsında olmak üzere dörü defa açılmış, kapanmıştır. Son açılışının sebebi çok garibdir. Hidiv - Mehmed Ali, İskenderiye | Fransız konsolosu Ferdinand dö Lespesi | çağırtmış, oğlu Prens Mehmed Saide | ala binmesini öğretmesini emretmişii. Prens Mehmed Sald, alla gezmiyo çıktığı samanlar, konsolosun evine diyor. Babası zayılamaması için onu | perlise sokmuştu. O da canı İstediği | yemekleri ancak orada doya doya yi- yordu. Babası ölünce yerine geçti. Tdiv oldu. Ferdinada karşı şükran boreunu ödemek Htiyordu, Süveyş kamalı tm- Hiyazını bunun için verdi. YERALTI HASTAHANELERİ Kondra (hekimler cemiyeti) beledi- yeye müracamla yerallında haslaha- meler tesisini istemişler. Paytâhita ve büyük şehirlerde ya- pilacak yeraltı hastahanelerinin harb zuhurunda çok faydası olacağını söy- Temişler. Belediye, bu talebi dikkat nazarına almiş.. ' ELEKTRİKLİ BİLARDO Londrada, Leyçeyter bahçesinin ya. nındaki bar, gece ve gündüz dolu imiş. Buraya gidenler, Içki içmek için de- H, elekirikli bilârde oynamak icin gidiyorlarınış. Bu bilârdo çok garib birşey. Bil - yalar, birliİzine çarpınca — 100, — 500, | 2,000, ilâh.. yazıyor, 10,000 puvan ya- pan kazanıyot. l İngiliz zablası, elektrikli bilârde - mun zördüğü rağbelten endişeye baş- | damış. Bütün İngilterede 100060 den fazla elektrikli bilârde varmış. Bar sahibleri yüzde yirimi beş ka- sanıyorlarmış. 'YILANLI SARAY AAA Hindistar İndorda, inşanlı yarı birakılmış muazzam bir saray vardır. Bu sarayı. mihracelerden biri baş- kalmış. Fakat, günün birinde, temeli de kocaman bir yılanın yuva yaptığı gaylası çıkmış. Yılandan çok korkan mihrace, sarayın İnşasından vazgeç- miş ÖLDÜREN AGAÇLAR Cavada «Uposs denilem bir cin a- Baç vardır, Bu ağacın dallarına korrn kuşlar, böcekler - elektrik teflerine kormaş gibi - anlde ölürler. Panamada da buna benzec bir a- aç vardır. Yaprakları çok güzel ve yaz kış yeşildir. Meyvaları elmaya benzer, Fakat, hiç dokunmuya xolmuz. Anide İnsanı pehirler, öldürür. — Ba ağaçın allında olurmak da teblikoli- dir, Ben ön dakika sonra bir baycın- lık arız olur. Yarım saat sonra da ebe- di bir uyku.. Bu ağaç kesildikten sonra İki sene kadar zehirinin tesirini muhafara e- diyormuş. Yerli Mindlller banu, ek- harının uçlarımı zehirlemek için kal - danıyorlarmış. Pek o kadar üstüne düşme., Fakat, bütün bu sözler, korumalar, yavaştan almalar pos bıyıklı, dik bakışlı. kalın enseli, tabla yüzlü, kaba sözlü adamın sinirini dindirmiyor, bü- tün bütün arttırıyor ve onun bağırmasını sürdürü- yordu!. O — Jabon Edebivatından — Suda Yürüyen Gölge nu bir gün göl kenarında tanımıştırm. Çok güzeldi.. l Sevimliydi. İlk bakışta gözlerim gözlerine takıldı, Durdum. © da durdu.. Ve gözleri gözlerime takıldı. Bana -dikkatle baktı. Ben o zaman otuz. yaşlarında yakışıklı bir erkektim. . ©. gönlümü yaralıyan ilk ka - dındi. Onu, bir göl kenarında sevmiş- tim. Bana bakarak yürüdü. Ben de yürüdüm. Koştu., Ben de koştum, Ve seslendim: — Benden mi kaçıyorsun? Başını salladı. e— Hayır,» Demek istiyordu.. Konuşmuyordu. Konuşmadan koşuyorau. O zaman bana biraz gülümse- memiş olsaydı, onu bir gölge gibi peşinden kovalamıyacaktım. O, gölün karşı sahilinde idi.. Ben, beri tarafta. Aramızda sösizce akan Bİr nehlr! rdı. Böş metve genişliğinde bir | Sessizce akan bu sular, iki kal- bin birleşmesine mâünl oluyordu. O, biraz durdu. Ben de durdum. Gözlerim tekrar gözlerine ta - kıldı. Gözlerinin rengini — yakından gördüm: Kışın tepemizde dolaşan yağ - mur bulutlarından daha siyah, ve daha korkunçtu.. Kâh kızıllaşan, küh kararan bir renk. Haykırdım: — Yıldırım saçan gözlerini ne- den bana çevirdin? Kimsin sen? Nereden gelip nereye gidiyorsun?| Neden cevab vermiyorsun? O, ellerini yüzüne götürdü. Katılırcasına - güldü. Sonra birden başını önüne eğdi.| Cevab vermedi.. Somurttu., Ve omzunu silkerek uzaklaştı. Atlıyarak koşuyordu. Ceylân bacağı gibi, ince, zarif sel vardı! fakat, gülüşlerinde GENE O GECE — Babalık, Hanife Kadını, sanki suçlu o) verdiği yükü: bi hırpalar, dik. kaba, sert sözlerile hqhık’;:ı Yn— e oiık_ ma da: * e — Metvesliğini yapıyorum.. Dediği ve: — Moruk., ğ rışıydı! Diye adlandırdığı adamın” değil, — Bafra'lının koynunda ve Hanife Kadının gibi göğsünün üzerinde başarılığını dindirmeğe bir başka - türlüyi direlen - güçlü. bir erkak çalışıyordu. m,.;.. A , — Babalığa ne din içli bir tanışlığı, kimsesizliği, güçsüzlüğü ko - Tüyordu, Yosma da azgın, haşarı, çapkın, doymaz bir görünüşün baskısı altında mideden gelen bir ıstırabın ejder ağzına etini lokma lokma atıyör, fakat, kendini, benlik davasını, kurtuluşunu, ümü- dünu korumağa çalışıyordu. Gülen yüzünde yer Yyüzünün en keskin ağuları, sevinçten büyüyen, büyüdükçe nemlenen gibi görünen gözlerinde içe akan, yine ağudan hızını alan dinmek bilmez — bir Ağlıyordu, fakat gözleri yaşsızdı. Gülüyordu, sırlaşmış, kat kat olmuş ağunun dalgalanışı vardı. Göğsünün üzerinde yuvarlanan erkek başının Diye karşılıyordu. Fakat, bu bir iç rahatlığı. nin, isteğe doyuşun değil, hıçkırik - olup boğazda düğümlenen ıstırab yumağının sökülüş ve haykı- Ve. Onun kafasında, dilinin ucunda bu gece- < hin yorzgunluğu uzunluğu içinde tek şey verdı: bacaklarile öyle çabuk ve ahenkli bir koşuşu vardı ki. Onun ancak suda yürüyen gök yasini takib ediyordum. Koştu.. Koştu.. Koştu.. Ceylânlar gibi, sıçrayarak koş- tu. Kelebekler gibi, uçarak koştu. Düşmeden, yörulmadan.. Mü - | temadiyen koştu. y Onu artık kaybetmiştim. Gülüşü kulağımda çınlıyordu. Bana bağıran sesini duyar gibi oldum: — Budala! diyordu. Suyun üs- tünde yürüyen gölgemi bile dur- dutmağa muvaffak olamadın! Ar- kamdan uyuz bir kurd gibi, seke- rek, topollıyarak koşuyorsun! Hay- di, kendine güveniyorsan, peşim- den arslanlar gibi koş ve yetiş.. Beni tut.. Ve kucakla! — Ben bir uyuz kurdum, öy- le mi'» Diyordum... Duruyordum. Arslanlar gibi kükremek, dağ « ları birbirine çarparak, onun g- deceği yolları kapamak istiyor - | Hayali çıkmıyor bir dem gönülden. —| dum. 4— Haldun Menemeocloğlu - Niha-| t Si veni şarkı - Gültara salın, Dizlerim kesilmişti. BERİR & B ÇaRl Koşamıyordum. — —— — — — eaabei eati | — A DeyiR MAF Şara e— Yumruklarımı sıkarak bağır » dim: — Her güzel kadın gibi, sen de güzelliğine mi güveniyorsun? Haydi koş.. Durmadan koş! Fakat, dinle! — Benirm annem de Şang- hay'ın en güzel, en sevimli kadı- nıydı. Prensler. önünde diz çöke- rek sürünürler, itifat dilenirlerdi. Mikado bile yıllarca annemim pe- şinden koşmuştu. Annem, hergün gelen aşk mektublarına cevab ver- meğe yetişemezdi. Bugün o da or- manlardaki ağaçlar gibi ihtiyar- ladı ve nihayet bütün çiçekler gi- bi goldu.. Çirkinleşti. Elli yaşında yüzüne bakılmaz bir hale geldi. Halbuki, onu kovalıyan prenslerin kollarında yine güzel cariyeler; Mikado'nun koynunda yine uzün saçlı ve beyaz tenli dilberler ya- tıyor. Annem.. Oh. Onu hiç sor- ma! İşte, yarın sen de onun gibi olacaksın! Annem gibi solacaksın! * Gölgenin gözü kulağı olur mu? Gölgenin gözü, kulağı olduğuna fayl hierinle gönlüm yıkılsın. kürümü - Kanun hâkimiyetii. H gşenlik değil, yüze dağılan na- götüreceğim? leden: İSKENDER F. SERTELLİ inansaydım, kadının da görüp 1 - şittiğine iman ederdim. O artık beni görmüyor ve işit miyordu. Güneş battı.. Ve gölü kaplıyan gecenin kor kunç ağzı, suda yürüyen gölgeyi yüuttu. Bu, hayatta gördüğüm facialar rın birincişi ve sonuncusuydu. Zavallı gölgel Zavallı kadın! Ve korkunç karanlıklar içinde yine her zamanki gibi eşsiz ve kimsesiz kalan zavallı ben.. biğA BUGÜN 1710 Konuşma (İakılâb tariki dece- leri - Halkevinden naklen). 18430 Program. 1835 Müzik (Oda müziği - PL) — | 19 Konuşma, 19,15 Türk müziği (Fasıl heyeti), Seyhun. Okuyanları — Halük Recal, ı.ıı.î Neydik. 1— Osman Beyin - M?-"l. S— Lem'inin - Yeşak şarkı - geklim neler canan, 3— Faiz Kapancı - Uşşük şarkı « Güldü açildı yine gül yüzlü yar. —| T— Radetlin Kaynağın - Hicar şar- ka - Benlim gönlüm bütün sevmek, —— 8— Yeşarl Asımın - Hicaz şarki < Bilmem niye bir busenl | 9— Osman Nihadın - Hicarkâr şar kı - Ellere uzaktan bak, 10— Şükrü Osmanın - Puselik Ki - Gönül harareti sönmez. 21 Memlekel saat ayarı. #i Konuşma, #LİS Kaham, tahvillt, — kambiro müküt borsası (flat), 2128 Neş'eli plâklar - R. 2130 Müzik (Riyaseti Cumhur € Târmotnik orkestrası). Şef: Masan Alnar, 2230 Müzik (Lleder - P. 23 Müzik (Carband - Plh. ZSAS - 24 Son ajans haberleri yarınki program, YARIN 13,35 Müzik (Müzik hol, kabare galre) Pi 1410 Türk müziği, Çalanları Refik Fersan, FPahire S— Sedadım - Hürram şarkı - G— Halk türküsü - Bağa T— Bsik türküsü - Hatlcem., 1440 Mürik (Cazband) - Pi 15.30 Konuşma (Hakuk ilmi