İngiltere - Almanya Arasında.. Birbirlerine Taarruz -Niyetinde Değil! j.lalya rransa İhtilâfi Karşısında: Almanya'nın Harbe Sürüklenmesinden Korkuluyor Almanya İşi Bu Kadar İleri ngilterenin alabildiğine si- lâhlanması Alman ve İtal- ya matbuatını başlıca meş- £ 1 eden keyfiyetlerdendir. Ge - çe7 gün yine avam kararasında Harbiye Nazırı İngilterenin si -« Jahlanması, kuvvetini arrurması etrafında uzun izahat verdi ve tekrar anlaşıldı ki eğer Avrupa- da bir harb daha olursa Yi4 de ol- vetile Fransanın yanında mevki alacaktır. Fakat bundan evvel İn- Bilterenin daha kuvvetli olması ber ihtimale karşı hazır busun - ması lâzım gelmektedir. İşte İn- gilterede ileri sürülen nokta; na- zZar budur. Harbiye Nazırının be- yanatından anlaşıldığına göre İn- giltere imparatorluğunun - sulh zamanındaki ordusu şu miktera varacaktır: Yalnız — İngilterede 600,000, Hindistanda 200,000, do - minyonlarda 200,000 kişi. Pu İn- gilterenin karadaki ordusunu teş- Yil etmektedir. Deniz, ha vetleri de başka, İngüterenin bu suretle alabi ğine kuvvetlenmesi — karşısında Almanlar ne düşünmekt, Bunu İngilizlerin ileri gelen bir siyâset adamı olan Sir Filip Giba Almanyada bulunarak edinmiş ol- duğu intibalarla anlatmaktadır. Taymis* gazetesine yazdığı bir mektubda şu denmektedir: Mühtelif sınıfta birçok Alman- larla görüştüm. Birçok me vzula- » ga dair konuştum, İngilterenin si- lâhlanmak için çok paralar sarfet- mesi, İngiliz halkının kendilerini kuv- duğu gibi İngiltere bütün kuv - | Son sistem İneiliz tayyare defi topları korumak üzere siperler kazması devam ederken her Alman da İn- gütere ile dost olmak ve harbin önünü almak düşüncesindedir. Eylülde Çemberlayn'in sulhu ko- rumak yolundaki mesaisi şük - ranla hatırlanmaktadır. Fakat Al- man efkârı umumiyesi yine bir harb çıkacağı ihtimalinden kork- makta ve İngiltere ile Almanya arasındaki gerginlikten endişe et- mektedir. Münihteki anlaşma - dan sonra Almanlar artık ların azaltılacağını ümid etmişti, Eğer İngiliz imparatorluğunun müdafaası meselesi mevzuu bah- solsaydı İngilterenin silâhlanma- sı Almanlari bu kadar rahatsız etmiyecekti. Fakat böyle bir lü- zum olmadığı halde İngilterenin silâhlanmakta devam etmesi ye- niden kuvvet politikasına gidi leceği endişesini uyandırmakta- dır, İngiliz matbuatı da İngilte - renin bu silâhlanması kimlere karşı ise onlara karşı düşman ol- duğunu tekrar etmektedir ki bu da Almanları düşündürmektedir. Bu silâhlanma yarışı durmazsı milletlerin tahammülü fevkinde bir yarış olacaktır. Almanyanın tahammül hududu o kadar uzak değildir. Çünkü ihracat azalmak- tadır. Dahilde her ne kadar buh- ranın alâmeti az görülüyorsa da Alman balkı iyi gıda almakta - dır. Hele Almanların bir kısmı lüzumundan fazla iyi yemekte - dirler, Bazı maddelerin eksikliği olsa bile umumiyetle gıda eksikilğ: Goturemıyecege Benzıyor görülmemektedir. Zeki Almanlarla konuşarak al- dığım netice şudur ki bunlar Al manyanın doğrudan doğruya İn- giltereyebir hücumda bulunacı na ihtimal vermemektedirler. Çünkü diyorlar, böyle birşey hü- tün Almanların nefret'ni mucib olacaktır. Fakat İtalyanların Frun- sadan isledikleri şeyler bahsinde bir harbe sürüklenmekten ve Al- manyanın bu suretle İngiltere a- leyhine harekete — geçmesinden korkmaktadırlar. Yalnız Hitlerin | hâarbe varacak kadar ileri gitmekte İtalyaya müzaharet göstprmiye- ceğini ümid etmektedirjer. Her sınıftaki Almanlar Yahu- dilere yapılan şeylerle dünyanın infialini celbettiklerini anlamak- tadırlar . Avusturyanın, Südet Alman - ların birleşmesi Almanya için bi- Ter yük olmuş, kâr temin etme -« miştir. Onun için Almanlar daha uzun zaman sulhun devamını is- temektedirler. Hitlerin de sulh ihtiyacını gö- rerek ona göre hareket edeceğini ve Almanyayı harab olmaktan ko- rumak için yegâne yol olan sulh yolunda devam edeceğini ümid etmektedirler. Wine Almanların endişe ettikleri diğer bir nokta daha vardır: Alman ve İngiliz ga- zeteleri arasında her gün devam eden mücadeleyi sulh için tayya- reden ve toptan daha tehlikeli olacağını söylemektedirler. Frankturter - Zeitung — «bizim maksadımız garbda her iki kom- Diye ilerledi, bu ak saçlı, değirmi yüzlü, al ya- aklı, bodur şişman audamı karşıladı: — Burası, buyurun... Güneye yabancı gelen, fakat içinden: Herhalge çağırdığımız doktorlardan birisi olacak... Dedirten adamcağız kapıdan içeriye girdi. E- linde şemsiyesi, ayaklarında lâstikleri vardı. Gri paltosunu çıkarınca altından cepleri şişkin bir ce ker, ötesi berisi ezilmiş, yampirileşmiş bir soba bo- rusu gibi ütüsüzlükten yuvarlanmış, diz vermiş bir pantalon da gözöni Güney dilinin altından: — Boyundan yukarısında görünüş mükemmel inişi çok kötü, galiba hiç bakarı yok. Dedi, by tanımadığı konuğun önüne düştü, onu Balona aldı, FaLlL salono girerken Rüştü Çapçı bir- den yerinden fırlar — D, siz misiniz üstad?. Değirmi yüzlü, al yanaklı, ak saçlı, ak bıyıklı adam da yüzüne yayılan gülücüklerle; Güney yabancı gelen fakat içinden: — O sez misin Rüştü?. Dedi, ilâve etti: ©& | | | HL | şu ile sülh ve dösilük içinde y Meraklı Şeyler BİR nolıuımı RAPORU ekter Jon Bürten ı_ı gene olmasına rağmen üb akademi - sine verdiği rapor dikkale değer mü- makaşşlar uyandırmıştır. Ha raporda, eu sen baddine varmış olan alkelirmin rukiyatını tasvir vi - mekin v afkoliklerin hezeyan halinde 'me gördüklerini tesbit etmektedir. Doktorun müşahedeleri çok imi bir hava içinde yapılmış ve atkoliklerden büyük filler canlanır, — Biz de, hezeyanlarımızın en ha - raretli anında etrafımızda su aytır « ları görüyoruz. Bunlardan maada, alkoliklerin bö- gekleri, köpekleri, kaplan, yılan ve köpek balıkları lle uğraştıklarını tes - bit etmişlir. Bazı sarhoşlar, dökler Jona şu ce-, yabı. vermişlerdir: — Buhran zamanında gözlerimizin önüne polisden başka birşey gelmi - yar. Polisin korkuna, — ve kaplandan daha beybetli hali ödümlzü koparıyor. KİDE OLİMPİYAD KÖYÜ Şimdiye Kadar olduğu gibi 1940 o- Tlmpiyadına iştirak edecek atletler de Bunun için sureti hususiyede hazırlan- maş olan Helsinki köyünde misafir e- dileceklerdir. Mazırlanmakta olan mıntaka Kozla mahallesi civarında ve 47 heklar me- sahaya malik güzel bir yerdir. Buraya üçer katlı olmak Üzere yirmi dokuz ev yapılmaktadır. Olimpiyad oyun - karından sonra bu binaların bulun - duğu yer ya Ünivetsite mahallesi ya- pilacak, ya da askeri kıl'alara tahsis olunacaktır. İki tarafı ağaçlıtepelerle- çevrülmiş olan Olimpiyad köyünde- bircok, ani-, renman sahaları hazırlanmıştır. Bütün o muhit elimpiyad oyunları müddelince atletlerin istirahatine tah- sis elunacaktır. Atletlerin bir kısmı da Santahamina adasında inşa edilmiş olan askeri mektebde misafir edileceklir. Bu ada, gehirden beş kilvmetro uzaktadır. SAKRE KOLEJ Yenl bir Papa intibabı için toplanam meclise derter. Bu ruhani meelisin a saları 10 kardinaldan — mürekkebdir. liyetlerine göre listesi şudur İtalyan kardinal 36; Pramsiz 2; Bot çikalı 1; İngille 1; İrlandalı 1; İspun- dantinli ; Breziiyalı 1. şamaktır. demektedir. Hambuürger Fremdenblat gaze- tesi İngiliz Harbiye Nazırının i- cabında İngilterenin kayıdsız ve şartsız olarak Fransaya yardım edeceği tarzındaki kat'i beyanu - tını sinirli bir takım sözler olarak karşılamakta ve Almanyanın kim- seyi tehdid etmek niyetinde ol - madığı için bu gibi endişelere za- ten mahal olmadığını yazmakta- dır. Bu gazete Almanya aleyhine propagandalar — yapıldığını — ileri sürerek bu propagandaların yal- nız Fransa ve İngilterede değil, Holandada ve İskandinavya mem- leketlerinde de devam ettiğini yaz- maktadır. Hattâ geçenlerde Taj mis gazetesinde çıkan şayanı kat bir makalede İskandinavya devletlerinin Alman tehlikesine karşı korunması için İngilterenin onlara yardım etmesi noktal na- zarı müdafaa edilmekte idi. HİKÂYE HIÇKIRIK ecdi Enver — yazıhanesinin başında, adeta, başını ka - şıyacak vakti yok bir hal- de. çalışıyordu. Sene — sonu idi. Ce lar. salona girecekler, onu kolla- Şirketin bilânçoları çıkacaktı. Bir-| rına alacaklar, ağzına mendil tı- kayacaklar ve kaçıracaklar.. den telefon çaldı: — Alot, — Buyurun efendim.. — Mecdi Enver siz misiniz. — Buyurun efendim bendeni - zim. - Ha, Mecdi Enver Bey.. Af- federsiniz sizi rahatsız ediyorum.. Arkadaşlarınızdan Hakkı İsmail namına size telefon — ediyorum. Kendisi biraz fazlaca meşguldür. zatıâlinizi bekliyor. Mutlaka geliniz. Enver, bu davetten sarih bir mana çıkaramamıştı. Sordu: — Bu davetin ne olduğunu an- hyabilir miyim?, — Çok mühim bir mesele efen- dim.. Hayati bir mevzu.. Sizinle muhakkak görüşmek — istiyor ve bekliyor.. Meselenin mahiyetini ge- lince öğrenirsiniz efendim.. Karşıdaki meçhul muhatab, faz- la konuşmadı: — Oruvar, dedi. Telefonu ka - pattı. Mecdi Enver düşünüyordu. A- caba ne vardı?. Hakkı İsmail, es- ki bir mekteb arkadaşı idi. Çok « tanbeti de görmüyordu.. Saatine baktı. 16 idi. Hakkı İs- malli seneler var ki görmüyordu.. Bu esrarengiz davetin mahiyetini gittikçe daha çok metak ediyordu, Acaba, ne olabilirdi? — Yoksa, bir sürpriz mi hazırlanmıştı? Mecdi Enver, işlerini daktiloya| devretti. Düşüne düşüne yerinden kalktı. Şapkasını giydi. Davet e- dilen otelin yolunu tuttu. ç * k rica ede- Şirin otelin bahçesine girdi.. Az ileride, çatnların arasında Hakkı İsmail ayakda duruyerdu. Mecdi | Enveri görünce, koşakoşa yanına geldi. Boynuna sarıldı. İki mekteb arkadaşı hararetle öpüştüler.. Mec- di Enver sordu: — Hayrola.. Ne vac?. Beni ak- şam çayına mı davet ettin?.. Yahu nerelerdesin?. Belki iki sene vâr ki seni görmüyorum. Hakkı İsmall çok hı — Seni rahatsız etlim, karde- şim, dedi.. Kusura bakma.. Otelin holündeki koltuğa oturdular.. arkadaşının ağzına gizccekmiş gi- bi, eğiliyordu. Çok asabi idi.. Mec- di Enverin gözlerinin içine tuhaf | tuhaf bakıyordu. Ellerini tuttu: — Kardeşim Mecdi, diye söze başladı.. Ve soluk soluğa şöyle anlattı — İki saat sonra, otelin iç sa- lonunda -merasim yapılacak.. Sev- diğim kızla nişanlanıyorum.. Fa- kat, başımın üstünde bir felâket dolaşığor. Nişanlımı, bugün, tam merasim esnasında kaçıracaklar.. Çünkü, benim birkaç düşmanım var.:. İyi biliyorum.. Nerimanı ka-| çıracaklar... Ah, halbukl onu ne karşılıklı iki | Hakkı İsmail, (| Mecdi Enver, birden — şaşkına kadar çök seviyorum.. Haydud - dönmüştü. Hakkı İsmail neler söy- lüyordu?. Bir romandan mı bah- sediyordu. Bir filmin mevzuunu mu anlatıyordu?. Arkadaşına ür« kek ürkek baktı — Peki, ben ne yapayım?. Ren-| den ne istiyorsun?. — Sen, bu haydudların elinden Nerimanı kurtaracaksın.. Bana bul arkadaşlığı yap. İcabederse, her şeyi gözüne al. Hakkı İsmailin sesi daha çok titriyordu. Gözleri yaşarmıştı. Ar- kadaşının ellerini sıkı sıkı tutü - ) yordü ve yalvarıyordu — Kardeşim, Mecdi.. — Senden bunu bekliyorum.. Beni ve Ne -« rimanı — kurtar. Bu haydudlara meydan bırakma.; Seninle fazla konuşamıyacağım.. Başka arka - daşlarımı tedarik etmeğe gidiyo - Tufm.. Sen-burada bekle.. Bir saat sonra gelirim.. Mecdinin hayreti, merakı ve şaşkınlığı daha ziyade artıyordu. | Hakkı İsmail, birdenbire yerinden | fırladı. Ok gibi sıçradı. Otelin ho- | Tünden çıktı.. Bahçede. koşarak gi- diyordu.. * ecanlı idi:| Mecdi Enver, belki, dakikalarca, eli şakağında arkadasının halini | düşünüyordu. — Kafasının içinde hâlâ onun sözleri vardı.. Birden omuzuna bir el dokundu.. Başını kaldırdı, baktı.. Bu, yaşlıca bir ka-| | dındı. Elinde bir mendil, hüngür | hüngür ağlıyordu. Mecdi Envere | bir şeyler söylemek İstiyordu. Pa: kat, hıçkırıkları ona mâni oluyor- dü. Mecdi Enver ayâğa kalktı. Ka- dıncağızı oturttu. Kadın: — Ben Hakkının annesiyim, di- yebiliyor. başka bir şey söyliye - miyordu.. Mecdi, yanındaki koltuğa ilişe- rek teselli etmeğe çalışıyordu. Bir felâket karşısında idi.. Fakat, hâ- lâ mühiyetini anlıyamıyordu. A- —— —— —— ——— YOSMA —a N0 105 yaaamamımz Yaren: ETEM İZZET BENİCE geaaammemzazaazız — Ne olmuş Fazıla böyle? Ve konuşmasını sürdürdü: — Sabahleyin evdeydim. Yemek yapıyordum. Ahçıdan bıktığım vakit yemekleri evde kendim ya- parım! Rüştü Çapçı birden: — Üstadım cümlene bir nokln koy. | Dedi, sordu: — Evinde yalnız mısındır?, — Yapayalnızımdır. Kız kardeşimle beraber - dim, o öldükten sonra yalnızlığa dahâ çok alıştım. — Hizmetçi filân?, — Hiç, kimse... — Evin temizlenmesi için? — Her işimi kendim görürüm. Deniz. hastanesi iç hastalıkları doktoru iken erken giderdim. Ora- , dan çekildikten sonra sabahları evdeyim. Bir yere şh'mım. Eve de umıqı almam. . — Gelirlerse?, — Kapıyı açmam... Geçen gün bizim Kulakçı Mazhar Şefik, Cildei Celâl Rasim, Gözcü Neşet, Nuri, Fehmi filân bütün deniz hastanesi hekimleri toplanmışlar, gelmişler, kapıyı çalmışlar çalmışlar, dönmüşler. Eve kimseyi almak âdetim değildir. — Bugün nasıl bulabildiler sizi?, — Penceredeydim, kapıyı çalan adam beni gör- dü, Yine kapıyı açmadım. Pencereden konuştuk. Biradan Fazılın yurduna telefon etmişlec, oradan Ramiz arattı, buldurdu beni, Güney bütün bu sözleri şaşkınlık içinde dinli- yordu. Rüştü Çapçı da sorularına devam ediyordu: — E ne yaparsınız evde?, — Okuyorum, yazıyorum. Klâsik en güzel tab- lolarla süslü, zengin bir salonum vardır. Orada otu- rur, büyük, arsıulusal artistlerin bü eserlerine ba- kar bakar ruhmun dinçliğini tazelerim. Kitabiarım da zengindir. Hem en yeniyi ,hem en eskiyi okurum. Bende ikisinin de zevki ayrı ayrıdır. Sümerlerden başlıyarak bütün Türk doktorlarını etüd etmişim- dir, Hepsini ayrı ayrı bilirim. İçlerinde, bugünün hekimlerinden üstün hekimler olduğunu —da inananlardanım. Onların birçok - ilâçlarırı bugün teknik, lâboratuvar yeni buluşlar diye veriyor. Sonra, eski Türk şairlerine bayılırım. Sabahieyin —| saat beşde kalkar, evimin Marmaraya bakın pen- ceresi önünde oturur, Füzüliyi, Sadiyi, Nedimi, Ba- , | kiyi içime sindire sindire okurum. Bütüu bunlar | | bana dinçlik, gençlik, iyilik veren şeylerdir. Bugü- nün bekimliğine ait batı yayımını da geceleri oku- rum. Okuyuşlarımı, zeyklerimi hiç biribirine rışlırma Eski Türk hekimlerinin insan vücudların: sağ- hyan nebati ilâçları arasında çok iyileri, çok değer- lileri var. Ben bunlardan birçoğunu yıllardır, has« talarım üzerinde denedim. İyi sonuçlar aldım. Fa- kat, genç hekimlerimiz bunları bilmiyorlar. Uğraş- mak da istemiyorlar. Hem uğraşamazlar da. Bu ap- ayrı bir Iş. Bunu Fakültede kurulacak bir enstitü yapmalıdır. Böyle bir enstitü hem Türk kültür izer- leri, hem de medeniyeti yönünden çok faydalı olur. Tadan beş dakika kadar geçmişti. Kadın, omuzları sarsıla sarsıla a8 latmağa başladı: — Oğlum, bir sene evvel bir kız sevmişti.. Evlenecekti.. Kısmet de“ ğilmiş. Olmadı. Kızı başkaları istediler. Onlar daha zengindi. K zın babası onlara verdi. O günden sonra, Hakkıcığım aklını oynattı. Evvelâ, yalnız ağladı. Sonra, kız, evlendiği adamla Avrupa git ti.. Hakkı: — Nerimanı kaçırdılar.. Hay - dudlar götürdü. Diye tutturdu.. Şimdi, zavallı yavrum kendisini bilmiyor.. Böyle aklına geldikçe: «Neromanla nişanlanıyorum, a - man yine kaçırmasınlar» diye tute turuyor.. Ailemiz bir felâket için: de, oğlum.. Kadın, tekrar hıçkira hiçkira ağlamağa başladı.. Meedi Enverin gözleri yaşarmıştı.. Kadını teselli etmek için, kendisinde en küçük bir kudret bulamıyordu.. Radyo Porgramı Ankeara Radyosu BUGÜN 1835 Mürik (Cazband - Pl). 19 Konuşma (Doklorun saati), 19415 Türk müziği (Malk musikisi) Cura ve sazla. Sadi Yaver Alaman, 1915 Türk ıııııuı (Karışık pruf . Çalı kkı Derman, Eş * Basri Ürleri rar Tef Kun Hıuı 0“!, Hamdi Tokay, Okuyanları Tahsin Karakuş ve Ce> Vâl Tokses, 20 Ajans, melcoroloji haberleri, «l- raal birsası (fial), 2015 Türk müziği, (Klâsik proğ * Çağla, Zühtü Bardakoğlu, Basri Üller. Okuyanlar; Ankara radyesu kümt ökuyucuları (Kora) i— Tanburl Zeki Ferahfera peşrevi. *— Hamami sade İsmali dede - Fe- Tahfeza birinci besle. 2— Hamami zade İsmall dede - e- rahlera akır semal, #— Reşat Erer - Keman takslmi. ö— Hamami zade — İsmall — dede < Şehnaz şarkı - Bana ey canımın canl efendim. &— Kemani Riza Efendi - Şehnit yarkı - Meramı andelibin vaslı güldüf — Dellâl zade - Şehnaz şarkı - Ele medin bir lâhza ihya hatırı viranımd 8— Dede Efendi - Şehnaz şarkı * Gönül dürmaz su gibi çağlar, 9— Tanburl Osman Beyin - Ferah” fera saz semaisi, 21 Memleket saat ayarı, Zİ Konuşma, 2115 Esham, tahvilât, — kambiyo * makül boarsası (flat). ZLES Nes'eli plâklar < B 2130 Müzik (Saksafom selo - Nİ> hat Ksengin). B 2150 Müzik (melodiler - P. 29 Müzik (küçük orkesira - Necip Aşkın), 23 Müzik (Cazband - Pi. BTAS - 24 Sen alana haberleri V* yarınki program. YARIN 1235 Türk müziği - PL 13 Memleket axat ayarı, afans, mt teoralaji haberleri. 13,15 Müzik (Senfonik plâklar). DRAS - 14 Konuşma (kadın saati Ev hayatına alt). Mehmet ağa * ee eee 1337 Hicri 1355 Rumi Muharrem Mart 28 3 1939, Ay 3, Gün 79, Kasım 132 20 Mart P Vakitler | Vasıi zi ga. da, Güneş | 504 Öğle n2 İkindi 1$ 47 Akşam | 18 21 Yata 19 S1 İmsak 4214