ETMEK KOLAY Mi? G kuruluş yildönümü kutlar- dı. Bu münasebetle bir ga- hatıraları toplamış, neşrediyor. Bu hatıraların bir yerinde deni- | «Yarım asır evvel, tıb talebesi, odalarına gece yalısı misafir ka- " Te birşey yok! Fakat, şimdi de ge- ce yatısı misafiri ancak doktorlar haddine düşmüş, gece yatısı mi- safir kabul etsin, yedirsin, içir - EDEBİYAT VE ŞAİR w DEĞİŞTİ virlerinden ve batıralarından bah- sederken: «Çünkü şairlik çok bü- rinCİ sınıf şairler dahi, o kıymeti benimsemektea teeddüb ederler- O halde, bu satırlara nazaran, bugün şairlik büyük bir kıymet Şaka filan derken, hakikaten, edebiyat ve şür, bir nevi mizah fena mu?, Orasını kestiremem?. İSTİŞARE HEYETİ Şehrin iktısadi meselelerini tet- kik etmek ve bir karar vermek yede kurulan istişare heyetinin | Tüzumsuzluğuna ıttıla hasıl olmuş. iş göcemiyeceği, daha kurulduğu | zaman malüm idi! Her şeye itiraz man söyelmemiştik, Şehir iktışa- diyatı bügün bir ilim olmuştur. ' MİSAFİR KABUL eçen gün, Tıb Fakültesinin zete, fakültenin tarihine ald baza yor kiz bul ederlerdi.. Şimdi, tabii böy- kabul edebiliyor! Başka kimin Bin... M. Turhan Tan eski tarih do - yük biz kıymet olduğundan bi - di.. diyor. değil mi?, ve alay mevzuu oldu.. Bu iyi mi, LAĞVEDİLİYOR üzere, üç ay kadar evvel beledi- Lâğvedilecekmiş. Bu heyetin bir ediyorlar, denmesin, diye o za- Halbuki, o istişare heyetinde, böy- * Bartın boğar ve deresile A- | masra limanının taranıp temiz - Jenmesi için deniz ticaret müdür-| lüğü tarafından bir tarak vapuru asmarlanmıştır. * ve sis sebebile Boz - caada civarında — karaya oturan Yunan bandıralı Yuvanis vapuru gömi kurtarma idaresinin Hora vaptru tarafından yüzdürülmüş- tür. * Bugünden itibaren şehrimiz- deki bütün orta mekteb ve lise - lerde senenin ikinci imtihanlarına| başlanmıştır. v Maarif Vekâleti, mekteblerde| çıkarılan mecmualara. tehzil ve tezyif mahiyetinde olmamak şar- tile her nevi karikatürün dere e- dilebileceğini bütün orta tedrisat| müesseselerine bildirmiştir. * Bir müddettenberi İstinye havuzlarında tamirde — bulunan Deniz Bankın Marakaz vapurunun tamirine devam — edilmektedir. Tarihi Roman: No. 27 — Haydi bakalım, güneş doğ - madan şu Arab dilberini yakala- yıp getiriniz benim yanıma! Diye emir veriyor, ve nehir ke- narında şarab içiyordu. Andronik şarab ve kadın düş- künüydü. Bizansta önu tanımıyan kadın ve meyhaneci yoktu. | Korsanlar Habibenin evini sar- dıkları zaman, Andronik nehir ke-| narında yerlilerden yaşlı bir A - Tabla konuşuyordu: — Habibe, söylendiği kadar gü- zel midir? |— — Onun Arabistanda eşi yokt->| | Melekler kadar. güzeldir, | HÂDİSELER KARŞISINDA Son Telgraf KÜÇÜK HABERLER Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli le bir ülmi kendisine meşgale yap- miş kim vardı?. 19 KİLO PARASI ÇIKAN BİR DİLENCİ Ortaköyde 65 yaşında biz dilen- ©i vefat etmiş... Allah rahmet ey- liye... Kimsesi olmadığı için, evi- | ni aramışlar, bir de ne çıksa be- ğenirsiniz?, 19 kilo para... Para- min kilo ile tartıldığını nasıl bu- luyorsunuz?. Yani, zavallı dilen- ci, bütün hayatında bu 19 kilo pa- rayı kazanmış... Hopsi ufaklık İmiş... Sabahları ifamvaylarda kondoktörler, ulfak para sıkıntısı çekiyor. Bu yüzden bazan yolcu- yu dahi indiriyorlar. Bu pârayı kondoktörlere dağılmalı... KUZU BU KADAR ÇOK İSE BURAYA GELSİN Gazeteler haber veriyor: İzmir- den Yunanistana binlerce kuzu ihrac edilmiş... Bu kadar çok ku- zumuz var da, biz, neden İstan- bulda eti pahalıya yiyoruz, ani şılmıyor. Madem İzmirde o kadar çok kuzu varmış, göndersinler de biz yyelim... Yunanlıların İzmir- den süp götürdükleri kuzular, muhakkak ki, Atinada, İstanbul- | dan daha çok ucuza satılacaktır. Bu ne iştir, akıl fikir ermez vesselâm!. PARASI KMYİNCA KARISINI BOŞAMIŞ — Mahkeme havadisleri arasında bir gazete sütunu haber veriyor: Artık parası kalmadığı için ka - rısını boşiyan adam!, Bu İşde bir yanlışlık var. Hal - buki, şimdi, zengin olan, sonradan kibarlaşanlar karısını beğenni. - yor ve boşuyor. Başka kadın &lı- yor veya metres tuluyor. Parası kalmayınca kadın boşıyan adarsa ilk defa rasgeliyoruz. AHMED RAUF Bundan sonra Trak da tamire tâbi| tutulacaktır. * Eski Denizyolları tarafından Almanyanın Krupp fabrikalarına asmarlanan 5300 tonluk üç büyük vapurun mukaveleleri iki tarafın rızasile iptal edilmiştir. * Mesleki tetkikler için Avru- paya gitmiş olan Erzuzum valisi Haşim, Ankaraya dönmüştür. Ha-| şim, tetkiklerinin neticesini Da- hiliye Vekiline bildirecektir. e Vekâleti Belediye memurlarına tekaüdiye — vermek üzere yeni bir kanun lâyihası ha-| zırlamaktadır. Bu lâyihaya göre muvazenei hususiyeden maaş alan İstanbul ve Ankara belediyeleri varidalı hususiye memurları, di- ğer devlet memurları gibi tekaüd. maaşı alabileceklerdir. * Şirketihayriyenin — ilkbahar tarifeleri, önümüzdeki ayın bi - rinden İtibaren tatbik edilecek - tir. Yazan: CELAL CENGİZ — Sen tanır mısın onu? — Tanımaz mıyım? Hergün onu uzaktan görmek için bahçeye çı- kar, saatlerce beklerim. — Sen de vurgunlarından mı - sın onun? — Suriyede ona vurgun olmıyan kim var ki?t.. Onu herkes sever.. Habibe sokağa çıktığı zaman bü- tün yolcular yollarını şaşırır, bü- tün geçenler sar'aya tutulmuş gi- bi titrerler.. — Neden evlenmiyor bu kadır * — Bilmem... Bir sevdiği olsa ge- rek. — Böyle güzel ve zeki bir k-- Ölüsünü | Kıyma Gibi Doğramış Bir deli Bir Adamı Öldürmekle Hırsını Yenememiş Geçen gün Tarsusda müthiş bir. Cinayet olmuş. senelerdir. meflüç olduğu zannedilen bir deli, öldür- düğü bir adamı kıyma - bıçağile öldürüp kıyma gibi doğrarken ya- kalanmıştır. Tarsusun pek meşhur| bir siması olan ve Zekeriya ismin- de bulunan meflüç bir deliyi ço- cuklar kızdırmışlardır. Ayni su - retle bazı büyük müzibler ve bun- ların arasında Muhiddin isminde bir adam da; çocuklara iltihak et- miştir. Aradan — birkaç gün geçtikten sonra; bunlardan Muh'ddin ismin-i de bir İşçi; çalışmakta olduğu Ra-' sim Beyin fabrikasından çıkmış ve neş'e ile evine giderken Zeke- riyantn bir bıçakçı dükkânında oturmakta olduğunu görmüştür. Muhiddin; Zekeriya ile hemen alaya başlamıştır. Zekeriya Muhiddine hiddet ve kin dolu nazarlarla — bakmış ve Muhiddin de arkadaşlarının ısrarı! yerek oradan ayrılmıştır, Kendisi birkaç sokak — ötedeki evine yaklaştığı vakit arkadaşla- rından ayrılmış ve tam köşeyi dö-| neceği sırada da; arkasından biri- nin yaklaştığını görmüştür. Bu a- dam var kuvvetile elindeki bir bıçağı Muhiddine saplamış ve o- nu derhal öldürüp yere yıkmış - tıri. Zekeriyadan başka birisi olmı-, yan katil; sonra yere çömelmiş ve| elindeki büyük bıçakla Muhiddi- nin ölüsünü kıyma gibi doğramak | istemiştir.. Etraftan koşuşanlar de-| liyi zorla bağlamışlar ve müddel- umumiliğe teslim etmişlerdir. Meflüç olan ve çok yavaş yü - rüyebilen bu adamın; nasıl Mu- hiddini takib ettiği heyret olun- maktadır. Kendisinin elindeki bı- çağı oturmakta — olduğu bıçakçı dükkânından gizlice aldığı anla- şilmiştir. Çocuğun Başı Ezilerek Öldü Dün Beylerbeyinde on beş ya- mek suretile ölmüştür. sokağında oturan ve Tahir ismini taşıyan bu çocuk ayni — sokakta Numan isminde bir yıkıcı tarafın- dan yıktırılan evdeki seyrederken, bizdenbire çocuğun başına düş - müştür. Tahirin başı evin bölme ezilmiş ve derhal ölmüştür. semraermmma aa mm Cumhuriyet Halk Partisi her zaman halkın hükümet işleri- ni mürakabe etmesine ve di- leklerile düşüncelerini —arasız danın kalbi, su küpü gibi, boş de- Bildir yı — Şüphesiz.. — Sen bilirsin — elbette. Söyle bakalım.. — Haccacın yeğenini — seviyor diyorlar amma, İnanmıyorum.. - Haccacın yeğeni mi dedin? — Evet, Suriyenin en yakışıklı, en güzel, en cesur erkeği.. — Haceae dedin de aklıma gel Bu serseri adam hâlâ Halifenin veziri mi? Arab hayretle Bizanslının yü - züne baktı: — Siz Haccacı tanır mısınız? — Hayır. Adını duydum. mi hiç?! O, Abdülmelikin sağ ko- ludur. Haccac, yalnız vezir değil, ayni zamanda da ordunun başku- mandanıdır. — Beon Halifenin böyle bir ada- ma bel bağlayışına şaşıyorum doğ- Tusu. Haccac, kim ne derse desin, üzerine fazla şakada devam clmi—l şında bir çocuk direkle başı ezil- | Gürgen' | çalışmayı- | yıkılan bir direk | duvarı Ie direk drasında sıkışmış | — Halife onu yanından ayırır | Ve.. Mah Onlar Bizi Atlatlılar.. “Belki On Defa, On Beş Defa Geldik, Gittik Her Seferinde Birer Bahane ile Bizi Başlarından Savdılar,, kemesi salonuna girdi. Za- F bit kâtibinin masası yanı- na gelirice durdu. Bir elini ma » saya dayadı, diğerini de cebine soktu, sonra hâkimin hâdise hak- | kıinda sorduğu suale şu cevabi verdi: «— Macide makineyi ona verir- ken görmedim. Yalnız, Macide bir gün bize gelmişti. Bir ara ba- na: — Kendim artık çalışamıyo - Tum, iş göremiyorum. Bu sebeble danile makinemi Muzaffere ver- | dim. O işletecek, kârı müştere - | ken taksim edeceğiz, dedi. | Aradan çok zaman geçmeden, bir gün Macide ile birlikte Mu - zafferin Mahmudpaşadaki dük - dânına gittik. Diğer suçlu Hayri de Muzafferin dükkânında çalışı» yordu. Muzaffer, Macideye; tmakineye bir müşteri çıklığını, fakat sat - madığını söyledi. Hayri de: — Ben senin yerinde olsaydım, derhal | satardım, dedi. | — Macide Hayriye kızmıştı. Kaş- | | larını çattı: — Benim malımı size satın! di- e kim söyledi. Onu buraya işlet- meniz için getirdim, satmanız i- | çin değil... Ve sözlerine ekledi: — Benim malımı iade edin, ben adam bulur, çalıştırırım. Muzaffer kadının teklifini ka- bul etti. Bir iki gün sonra, Macide bize geldi ve ağlıyarak, şöyle derd yandı: — Ah kardeş, bilmezsin başıma | neler geldi?, Muzaffer benim ma- | kinemi satınış, parasını da iade et | “Miyor. Şimdi ben ne yapayım?. Kalktım, giyindim, — Macide | ile birlikte Muzaflerin dükkânına | | gütim. Muzaffer; makineyi Trab- | zonlu bir adama sattığını söyledi. Macide, hiddetle: Ben sana onu satma deme- | | dim mi? diye bağırdı. Söze Hayri | karıştı, Macideyi teselli etmeğe çalıştı; - Üzülme hemşire hanım, ben senin makineni geri alacağım, söz veriyorum, bir iki gün sonra gel, dedi. İki gün sonra gittik: — Henüz Trabzonluyu bulamadık, daha bir kaç gün sabredin, dedi. Belki ön defa, on beş defa git- tik, geldik. Her seferinde birer bahane ile bizi başlarından sav- dilar. Nihayet son gidişimizde de Mu- zafler: — Trabzonlu memleketi- ne gitmiş, artık makineden ümidi adile, asliye ikinci ceza mah- Berseri bir deveciden başka bir şey değildir. Ben onu yanımda u-| yuz bir eşeğe seyis bile yapmaz- dim. — O da size küçük bir karpuz kayığını emniyet edemez. Çünkü,| Haccac, Bizanslıların - herşey o- labileceğine - fakat denizci ola- mayacağına kanidir. Andrönik bu söze fena halde İ| hiddetlenmişti. Elindeki tel kam- çısını sallıyarak yerlinin — sırtına indirdi. — Ensen kaşınıyor galiba?! Arab kayıkçı yere devrildi.. — Allahım. Ölüyorum.. Sen | beni kurtar Andronik bir kamcı daha sal- Tadı.., — Allah buradan çok uzaklar- dadır. Geber.. Mel'un. Sen benim kim olduğumu hâlâ — anlıyama - mışsın! Bu sırada Bizans askerleri Ha- bibenin kapısını kırmağa çalışı - RE b DiR POLİS Konturatı Keudin kemeler Baban Yerinde Adamım! “Sen Hiç Utanmaz mısın, Halde Bu İmza Sahtedir, Dedin,, Bundan iki buçük ay evvel, bir konturat meselesinden dolayı, Be-| yoğlu hukuk mahkemesinde mu- hakeme olunduktan sonra, kori- dora çıktıkları zaman - birbirini ağır küfürlerle tahkir eden Joze- fin e Bünyamin'in muhakeme - sine dün asliye ikinci cezada de- vam edildi, Ai rece Dünkü duruşmada dinlenen şa- hidlerden Karabet hâdiseyi şöyle FırtınaYiizünden anlattı: *— O gün mahkemeye şahidlik için gitmiştim. Jozefin mahkeme salonundan çıktıktan sonra, Bün- yal — Sen hiç utanmaz mısın? dedi. Konturata, kendin imza attığın halde, mahkemede yaları söyle - | din! «Bu imza sahtedir, — benim değildir» dedin. Bünyamin de ona şu mukaböle- de bulundu: — O imza benim değildir, çün- kü bon dalma mühür kullanırım, kat'iyyen imza atmam, dedi, Jozefin çök öfkeli idi. Ona söy- lemedik lükırdı. bırakmadı. Tâ mâhkeme koridoründan, merdi - venlere, oradan sokak kapısına kadar hep sövdü, saydı. Buna rağ- men Bünyamin, Jozefine kat'iy « yen fena bir söz söylemedi. Sade- ce: — Ayıb sana, baban yerinde bir adama küfür ediyorsun!» Karabetden sonra dinlenen Ce- lâl de Bünyamin lehinde söz söy- ledi. | Mahkemeye gelmiyen şahidle- rin d& sorguya çekilmeleri için duruşma başka güne bırakıldı. ni yakasından tuttu ve: KISA POLİS HABERLERİ 4 Eşref kaptan adında birinin | idaresindeki motosiklet Lângada İnkilâb sokağında oturan İizzetin 10 yaşındaki kızı Zerime çarparak| yaralamıştır. | * Galatada Lülecihendek cad- desinde Nesim adında birinin evin- den yangın çıkmış ise de siraye- tine maydan verilmeden söndü « rülmüştür. ** Eyübde bir ervata fabrika - sında çalışan Kerim oğlu Ramiz adında bir amcle fabrikada ça- hışırken sağ — elinin 3 parmağını makineye kaptırmıştır. Ayni za- manda — yüzünden de yaralanan Ramiz hastaneye kaldırılarak te- davi altına alınmıştır. kesin, dedi. Duruşma haziranın ikisine bı- | tütün balyeleri çıkarmakta iken rakıldı. düşerek muthelif yerlerinden y: M. HİCRET — | ralanmıştır. Andronik elini ağzına götürerek, — — Ne diyor bu bağıran adam - Bür bir sesle haykırdı: lar? — Hâlâ o kahbeyi yakalıyama- ' — Kayıkçı gülümsedi: dınız mı? Sabah oluyor. Çabuk | —— Haccac ordusile Bizanslıları olunuz tenbel heriflec! karşılamağa geliyor... Güneş Lübnan dağlarının sır - * tından kızıl çehresini göstermişti. | LÜBNAN YAMAÇLARINDA Birdenbire ne oldu?.. Gök mü | — BİZANSLILARLA KARŞI gürledi?.. Lübnan dağları üstün- KARŞIYA., dan bir volkan mı fışkırdı? Güneş iyice yükselmişti. Ne olduğunu kimse anlıyamadı.| Nehrülkelb yatağının üst sırt - larından müthiş bir akıncı alayı- nin at sesleri işitiliyordu. Dağların sırtından (Cin ordusu) mu geliyordu? Yaksa... Andronik birdenbire şaşırmıştı. Yanındaki muhafızl. — Bu gürültü nedir' Diye sorarken, generalin kula- ğına çu sesler irişti: — Yaşasın Haccac,. Yaşasın Ha- lifenin kahraman muharibleri.. Andronik, kendi dilinden anlı- yan kayıkçıya sordu; Karadenizde Bir Türkkuşu Ve Yeni Ka_rmg_lar Liselerden Talebe Alınabilecek Türk Hava kurumunun Türk - kuşu şubeleri mevcud olan Anka- Ta, Adana, Balıkesir, Bursa, De - nizli, Edirne, Gaziantep, Konya, İstanbul ve İzmir şehirlerinde İ- nönü havacılık kampı gibi hava kampları açılacaktır. Türk gençliğinde havacılığa kar- Ş1 gitlikçe artan sevgi ve alâkadan yurd müdafaası bakımndan da is- tifade etmenin önemini göz önün- de alan Maarif Vekâleti liseterin ikinci devrelerinden ve gençlerde havacılık sevgisinin uyandırılması| için lüzumlu işlerin yapılması teş- kiltına bildirilmiştir. Motör Battı İnebolu limanına bağlı Hızır, isimli motör, elma yükile lima - nımiza gelirken fırtınaya tutul- Müştur, Hızır, dört kişiden ibaret mürettebatile 24 saat süren bir hayat ve memat mücadelesinden sonra batmıştır. Denize, dökülen kaptan ve mürettebat — canlarını kurtarmak ve ölümün pençesin- den kurtulmak için bütün güç - lerile kayalara tırmanmağa çalış- mışlar muvaffak da olmuşlardır. Aradan geçen çok uzun bir zamna| sonra, kazazedeler, fırtmanın nis- beten sakinleştüğ esnada kayalık- Tarız önünden geçen (Necat) ve bi-| raz sonra gelen (Yardım) motörleri mürettebatı tarafından kurtarıl- mışlârdır. Bunlar, Hızırın kapta- nile tayfasıdır. Sarıyere getiril - mişlerdir. Beş—ç;lcu Donarak Öldü Anadolunun birçok mıntaks- larında şiddetli soğuklar ve kar devam etmektedir. Uşaktan bildirildiğine göre yol-| ları kar kapamiş, üç otomobil ka- ra saplanmıştır. Bu otomobilleri kurtarmak için yola — çıkarılan yardım vasıtaları şiddetli kar yü- zünden geri dönmeğe mecbur kal- mışlardır, Gediz yolunda Çaljı yolculardan| iki kişi, donarak ölmüşlerdir. Ke- | za, Gediz yalunda, Uşak'a odun ge- tiren arabacılardan da ikisi dona-| rak ölmüştür. Yolda kalan diğer | yolcuların ve otomobillerin Im - | dadına Kızılay tarafından yiyecek. ve saire gönderilmiştir ——— ——— | * Üsküdarda Toptaşında Yıl- dız gtelinde oturan ve Paşa lima- nında tülün deposunda çalışan Mehmed oğlu Mustafa mavnâdan Artık, Arablar ve Bizanslılar birbirlerini iyice görebiliyorlardı. Haccac ordusile Beyruta inmi Arlık Andronik, biraz önce a- lay ettiği Haccacın yetiştiğini gös Tünce: — Kaçalım.. Diyerek muhafızlarını topladı. Ve bağırdı: — Habibeyi sonra — götürürüz. Hemen gemilerimize gidelim di. Bizanslı gerira! kaçmağa baş- Tamıştı. Fakat, Haccacım geldiğine bir türlü inanamıyordu. Beynelmilel Anarşi Yazan: Ahmed Şükrü ESMER Yakın zamanlar tarihi, beynel” milel münasebetlerin bu deredt anarşi içine atıldığırı kaydetmiş değildir. Kollektif bazış sistemi Yıkilmıştır. Devletler hukuki kas lerine riayet eden yok, Mürek" kebi kurumadan muahedeler yır tılmakta. Devlet adamlarının 8Ö27 | lerine itimad edilmiyor. - Herke$ herkesin kötü niyetlerinden emli- İşte mihver devletleri tarafından girişilen — politika — taarruzunuğ dünyayı içine atlığı karışıklık!.. Büyük harbden evvel de kol « lektif barış sistemi diye bir'şey yoktu. Fakat bir Avrupa konserl vardı. Devletler hukuku Ve en « ternasyonal moralite vardı. Mil- letlerin hukuku diye bir şey tas muniyordu. Bugün herşey yıkıl * mıştıc. Bu anarşi devıinin başlatır Bgicı Japonya'nın Çin'e karşı giriş tiği teeavüzdür, Arkasından İtabk Yya'nın Habeşistan'a taarruzu gel di. İspanya taarruzu, Avusturya tecavüzü, derken, beynelmilel mü" nasebetler — bugünkü — tereddiye doğru sür'atle yürümeğe başladı. Çek - Slovakya'nın âkıbetinde bü anarşik vaziyet yeni bir safhaya daha girmiş bulunuyo:z, Fakat bü, anarşinin sonu değildir. Gerçi Çek-Slovak darbesi, het tarafta derin akisler uyandırmış" tır. İngiltere, «izahat almak,» ba- hanesile elçisini Berlin'den gerl çağırdı. Çemberlayn hükümetinit vaziyeti büsbütün Fransa'da Daladiye — hükümeti, parlâmentodan yeni - salâhiyetler istiyor. Amerika'da Cumhurrcisl sarsılmıştır. — Roosevelt, bilaraflık kanunlarını — değiştirmek için teşebbüse giriş * mek üzeredir. Darbenin küçük devletler üzerindeki tesiri dahâ derindir. Almanya'nın bugüne kadar Av* rupa'daki genişlemesi milli birlik ve milli kurtuluş hareketleri ma- htyetinde telâkki ediliyordu. Milll istiklâl davası, son bir asır içinde mukaddes bir umde — olmuştur. Geçen sene Avusturya Almanya'yf iltihak ettiği zaman, bunun bif milli birlik hareketi olduğu söy“ lendi. Südet Almanlarının Al * manya'ya iltihakı da milli kurtu" Tuştur denildi. Fakat Almanya şim di ırk bakımından Almanlık ile hiç bir münasebeti olmuyan Çek- leri ilhak etmektedir. İlhak ettiği bu memleketler halkına vatandaf” lık hakkını da vermiyerek, himayt altına alınmış bir nevi tebaa mü” amelesini tâbi tutuyor. Yani AF manya Avrupa'nın' ortasında bİf nevi müstemleke idaresi kurmak* tadır. Bu, Avrupa'nın küçük dev” letlerini korkutmuştur. Fakat bütün bu akisler mün” ferit hâdiseler mahiyetinde ka * liyor. Müşterek bir harekete in * kılâb etmedikçe müessir olamaz. Amerika, nihayet bir deklarasiyo yapıyor. Halbuki bugünkü vazi * yetten bin deklarasyon bir aktif yerini tutmaz. Sovyet Rusya'nıli son darbe karşısındaki —tavrındi kollektif barış sistemini yıkan İf gilteve ve Fransa'dan intikam « mak istiyen bir eda vardır. Bu vaziyet ne kadar devam & * decek; ve dünya nereye doğru * tükleniyor? Bu, kolay kolay ct vab verilecek bir sual değildir. mihver devletinin mukavemeti ©* (Devamı 6 ıncı sahifede) Hakkı Yok mu ya? Mısir valisi meşhur Karakuş bir <8f