15 Mart 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

15 Mart 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pap Nelere a intihabında Dikkat Edilir Zamanın İcablarına Göre Hareket Edilmesi En Birinci Şarttır sonra yerine kimin ab edileceği merak edi « len bir mesele halinde haftalar - gdanbori devam etti. Nihay tikanın Hariciye Nazırı karı Paçellinin seçildiği anlaşıldı. Haftalardanberi Avrupa mat - buatında yeni papanın — intihabı etfatında pek çok yazılar çıktı. Bunların siyasi olan tarafları var. Fakat şimdiye kadar gelmiş geç- miş Papalardan meşhur şahsi « yetlere dair bazı tarihi fıkralar da Pıpi on birinci Pi öldüktez Öle Pi pek faal, pek *t adamı idi. D22 Papalık hayatı si- ühim faaliyetle « siyet olmuştur. — Umumi Harbin içinde ve sonraki senelerde faal bir rol oynamıştır. Fakat şu son iki Papadan evvelki onuncu Pi ile ondan daha evvelki on üçün- Gü Leon bir takım hususiyetle - rile Vatikan âleminde unutul - maz hatıralar bırakan şahsiye'ler almuşlardır. Ön üçüncü Leon uzun zaman | Papalık tahtında kalmış, yaşı da yüze yaklaşmıştı. Bu Papa san derece hazır cevab imiş. Çok de- fa verdiği cevablar keskın olur- muş. İhtiyar Papaya birist şöy- le demiş: — Yüz yaşına kadar yaşamanızı pek temenni ederim. Fakat Papa taten yüz yaşına yaklaştığı için bunda bir fevkalâdelik görmü - yordu. Şü cevabı vermişti: - Kimsenin ömrü için hudud layin etmeyiniz oğlum!. On üçüncü Leonun yanındaki | bir asılzade şöyle öğünmüş: - Ben hiç siğara içmiş deği - lürt, — Sigara içmek fena birşey ol- Baydı, siz onu mutlaka yapardı - nız oğlum! . On üçüncü Leon pek ihtiyar va- gında olduğu için ziyaretçileri ka- bul ederek konuşurken yavaş yı vaş kendinden geçer, uyuya ka- brrmiş. Halbuki Papanın hüzü - runda diz. çökerek bekliyenler Papanın müsaadesi olmadan kal- kıp gidemiyeceklerinden © uv: nıncıya kadar pek sız olurlarmış. Nihayet Papanın yanındakiler bunu anladıkların- dart içeride ziyaretin uzadığını hisseder etmez hemen bir bahane İile yavaşça kapıyı açarlarlar ici ri girerlermiş. Papa da bu ses- ten uyanazak kendine gelir, diz çökerek beklemekte olan retçilerine izin verirmiş. On üçüncü Leon merasin teşrifala çok dikkat eder, ke ade rahat - | sine azami derecede hürmet gös- Yeni Papa henuz wcnao edi: terilmesini istermiş. Fakat ondan | sonra gelen onuncu Pi de bilâkis | pek sade yaşamaktan zevk alan bir Papa olmuştur. Venedikli fa- kir bir köylü atlenin çocuğu olan | | niyahet yüksele yüksele kardi - | nal olan ve bir gün de Papalığa seçilen onuncu Pi köyünü ve k(ıy-[ lülerini hiç unutmamış. Nakledi- | len şu fıkra az şayanı dikkat de ğil: Köyünde eskiden tanıdığı bir | yahudi varmış. - Papa — olduktan sonra Yahudiyi kabul etmiş ve ona köydeki bir hıristiyanı sor- i muş. Papanın böyle eski tanıdık- larını unutmiyarak ayrı ayrı sor- i masından çok hoşlanan Yahudi | anlatmağa başlamış: — Hasta, demiş, çok ağırdır. Hekimler ümidlerini kestiler. Hat- tâ köyün papası gelerek son me- Tasimi de yapmış... — O halde siz de şimdi köye dönünce benim tarafımdan onu takdis ediniz!. Köylü Yahudi bu- na şaşıriyor: , Efendim, diyor, ben kştolik değilim... Yahudiyim!. O zaman enuncu Pi gayet sade ve saf bir b veriyor: z dediğimi anın böyle ölüm — halinde istiyan kö ni haber vermek üzere köy dönen Yahudinin hastanın evine büyük bir ezvinç uyan - dıtıyor. Artık hayatından ümid kesilen hasta da kendişinde bir kuvvot bulmağa başlıyor, iyile - r, Bu hâdiseyi onuncu Pinin Saat on altıda, Bedi Bafralı tüccarın koynum- daydi. Saaton dokuzda, Yosma yuvasına dönüyordu. lmeden Gnce alıman bir resmi miyen bir Papa olduğuna misal di:g> gösteriyorlar. Halbuki on- dan evvolki ön üçüncü Leon asil bir aileye mensub olduğu için da- ıma teşrifatla hareket edermiş. Köylü Çocuğu olan ununcu Pi bunun aksi.. ç: Şimdi bu satırlara nihayet ve- rirken yeni Papanın intihabı bah- sine de şu kadarcık temas etmek lâzım geliyor: On üçüncü Leon | son derece zeki, faal, teşrifat me- raklısı, pek kuvvetli bir diplomat idi. Ondan sonraki onuncu Pi sa- deliği sever, kimseyi ıncitmek * temez, pek kendi halinde bir Pa- pa idi. Onu takib eden on beşinci Benuva da zeki (âlim ve kuvvetli bir diplomattı. Ondan sonraki on BEŞ YAŞINDA BİR BARON aster Andrev, bütün İngillz çe- cukları gibi saat sekizde yalmış, uyumuşlu, Kollarının arasında Tedi- sini, küçük kadile ayısını sıkıyordu. Mukavva kedisi de yatağının ayaku- cunda durüyorda. Küçük çocuk tatlı rüyalarla maşıl meşil uyuyordu. Birdenbire telefönlar çatmıya baş - dadı, Az sonra eve birçok kimseler gel- Gi. Annesi, bir an için kocasının ma- temini unuttu. Bu gelenlerin yaptıkları gürültü, hız- M hazlı konuşmaları küçük cocuğu u- yandırdı. — Karyolasında — doğrüldü, Korku ile bağırdı: | — Annet Anaı Annesi hemen yanına koşta, Kuca- Bana aldı; öpmiye, okşamıya başla- di vet — Andrev, dedi. Müjdet. Büyük bir adam oldun.. Majesle Kral sana Ba - ron Unvamını vermiş. Bundan büyle herkes sana Sör Andrev Aston Valter Hils 'diye hitab edecek. anladın mi yayrum' Doğrasu, henüz uyku zersemi olan «Sör Astons birşey anlamamışlı. Pija- masının üzerine rob dö şamlırını ciy- di, salona indi. Birçek garetceiler ken: disini bekliyordu. Fotoğrafımı çekti - der, birçok şeyler sordular, Ba hâdise, İngiliz efkârı umumiye- xinde çok derin bir tesir husule zetir- | dL Müsyö Çemberlaynin Cen samimi dostlarından binbaşı John Valter Lita, ( Yatbaşında Kral tarafından ( #nvanı verilmesi mukarrerdi. Lbteye de yazılmıştı. Fakat, binbaşı birden- bire ölüverdi. Kral, bu wavanın çocuğuna veril - Mmesine irade etti. İşte, küçük çocuğum uykudan uyandırılmasına sebeb bu.. BATILIK: SAĞLAM BİR GÖZ.. Lavrens Gaünt sabahlanberi ser- veri gibi dolaşiyor. Karıına ne ce- vab verecek? Bu üç ayı nasıl geçire - gekler? Ne yiyecekler?. Bu birşey de- H, Pakal ah, şu ev kirası.. Mal sahibi derdi dinlemiyor. Taksiti vermezlerse eşvaları — kapının önüne — yığdıracağı muhakkak.. Karılı ve çocuğu — gözünün önüne geliyor. No yapacağını, nereye baş - vuracağın; bilmiyer; Nitayet karırıni veriyor, bir gazete İdarehanesine gi- diyor. Ertesi kün gazeteni ilân sas hilesinin en güze çarpacak bir yerin. de şu ilân çıkıyor; «İler türlü emrasdan salim olan sağ izümü arsu edenlere 2,000 | Kabilinde satmata havırım. 2000 Hira... Pakir bir alle için bü- yük bir sermaye olabilir. değll mi?. Yaşamak, mes'ud olmak için de ikl pek o kadar lüzum yoktur, Bir fanesi yetlişir.., | birinci Pi de çok faal, pek zeki, | eBaraoa | pek âlim ve pek kuvvetli bir dip- lomattı. -SÜMER ve TAKSİM İNEMALARINDA BU GECE TAM 8,45te Arab diyarının ses kıralı ABDÜLVAHAB'ın LEYLÂ ile en son çevirdikleri Şark sinemacılık âleminin en büyük eseri MURAD YAŞASIN AŞK Türkçe sö: şark filimlerini gölgede GECEKİ Şi satılmıştı ve arapça şarkılı: Şimdiye kadar bırakan EF GALASI için her iki sinemada da bütün localar görüp işitilen aşkın, şiirin terenmümü. BU Filim gayet uzun olduğundan lütfen tam vaktinde teşrif olun- ması. Bu filim ayni zamanda cumadan itibaren İzmir TAYYARE sinemasında gösterilecektir. T aR L kşam yemeğini heniiz ye- memişlerdi. Nadir bir ge- ce evvelki yorgunluğun a- cısını çıkarmak için erkenden soyunmuş, pijama urtunda ye meği yiyip yatacaktı. Karıs> da ayni fikirde idi: O da bir an cv» vel yatağa girmeyi bekliyordu. Sofraya olurdular, henüz bir tae 'emek yemeden kapı çalin- birden ürktüler. Nadir: — Misafir'n Diye sordu. Karısı da ayni ür- keklikle hizmetçiye seslendiz ot etçi kapıyı açmasile be- raber cevab verdi: — Neclâ Senih Hanımefendiler geld Karı koca birbirlerinin yüzü - ne baktılar, Ellerinden gelse her akıllarına geleni - yapacaklardı. Fakat misafir kovulur mu? Birbirini takib eden b larla Neclâ Hanım, kocası, kız « kardeşi ve eniştesi salona alındı. Nadir yatak odağına elbiseleri ni giymiye giderken, Neclâ Ha- nım soruyordu: — Nadir Bey yok mu? iyürüne — Yatıyor muydu yoksa? — Hayır, yorgunmuş da ban- yo ald — Vayti, Beyefendi artık ak - şamları da banyo alıyor. — Her zaman değil.. Bu akşam yalnız. Bu sırada Nadir elbiseleri sır - tında salona girdi. H belli etmemiye çalışarak: — Vüy efendim, sofa geldiniz. “Vallahi öyte memnun oldum ki. — Teşekkür ederim. Rahatsız ettik amma kusura bakmayınız artık . Estağfurullah efendim. Kahveler içildi, dereden tepe- den konuşuldu. Saat dokuza ge- liyordu. Nadir misafirlerin artık gideceğini tasarlarken yine Neclâ Hanım bir fikir ortaya atmasın mı — Yarım saatlik bir seâns ya- palım mi? Ev sahibi tabil: — Nasıl istersi verdi. Bu sefer masa başına geçildi. Poker kâğıtları, fişler geldi. Bir | ara Nadir: — Yarım saatten iz?. Cevabını fazla yok de- Hanım atıldı. * yemek yiyeceksi: Oyun başladı. Beş kuruş, on ku- | ruş derken elli, yüz kuruş den ye Laşlandı, yarım saatlik se: bir saat oldu. Oyun hararetlendi. Bu ara kapı çalındı. Üç kişilik bir misafir kafilesi.. Gelenler ya- andığını | | seferber edildi ( bir | ğil mi? diyecek oldu. Yine Neclâ | | di ve tekrar poker başladı. bancı değil, alt Hatdakiler, Ah- şine yakan elini raber salona geçtiler, Haydi efendim; tekrar buyu- runlar, kahveler — ve. Yeni bir kare seans bir saat... Nadir ve karısı ne yapacakları- ni şaşırmış bir halde idiler. Fa - kat misafirler neş'e içindeler, İlk kurulan karede Nadir 8 lira, ka- rısı 3 lira kayıbla oynuyorlar. Birinci karenin ilk seansı bit- tiği zaman yeni bir teklif yapılı- Nadir veya karısı ikinci ki ye geçmeli, Bir seansda on ll- ra kaybeden karı koca her teklifi memnuniyetle kabul etmekten baska birşey yapamıyorlar ki. Üs- telik bir de açlık var. Bereket ver- sin Noclâ Hanımın koca: — Yahu yemek yemediniz. de- di Genç karı koca: — Zararı yok efendim, biraz geç yeriz cevabını verdiler. Fakat misafirlerin ısrarı üzeri- ne yemek kararı verildi. Nadir düşünüyordu: — İyi hoş amma misalirler yal- niz birakılıp yemek yenir mi? Bari hep beraber yesek. Karışının hatırına da ayni fi- fonla haber vermeyi düşündü.. ve böyle yapmıya karar verdi. Telefonda karısına programını anlattıktan sonra: — Sen de yertek ye ve hemen yat!' Karısı hayretle soruyordu: — Neden icab etti bu? Eve gel- sene... — Ya misafirler?, Radyo Programı Ankara Radyosu BUGÜN 1836 Müzik - P. (Bir kenserto). 19 Konuşma. 19,15 Türk müziği (Fasıl beyetl - Celâl Tokses ve arkadaşları). 20 Ajans, meteoroloji haberleri, si- gazt borsası (Miat). 20.15 Türk müziği, Çalanlar: Cevdel Çağla, Fahire Fee- gan, Refik Fersan. Okuyanlar: Mustafa Çağlar, Bafiye Tokuy, 1— Refik Fersan < Şeddiaraban peş- revi. kir gelmişti. Derhal — Hep beraber yiyelim olmaz mıi?, | Israrlardan sonra teklif kabul | edildi. İki kişiye hazırlanan ma- | sa doküz kişilik servisle doldu- | ruldu. Kilerde, mulfakta ne varsa Bir saate yakın f geçtikten sonra ye - mekler ha: Saat 12 ye doğru y yemeğinden sonra k: lanı Misa: zaman saat ü- çü vuruyordu. Nadir, bitkin bir halde yatağa girdi. Ertesi sabah gersem sersem dalreye gitti. Ak- şam eve dönerken içine tuhaf bir | korku girmişti. Yemeği sokakta yiyip erkenden bir otele gidip u- yumayı ve vaziyeti karısına tele- dudaklarına götürdü. Sonra, be- Saat on dokuz buçuktu: Güney. kırmızıya çalan kalın, tiftik, kişlik bi spor manto ile terziden çık- t Şoför onu tanımıyacak gibi oldu. Gelişi e gi- dişi demdeği — Açsana kapıyı. Demeseydi belki de kapıyı açmıyacak, gene *Son Paosta» nın polis haberlerini okuyacaktı. — Birden sizi tanıyamadım. Dedi, yerinden fırladı, arabanın kapısını açtı: — Buyurun. Güneyin gözleri gene her vakitki gibi iri, kat- merli, geceye oeş karanlıktaydı, gene yüzü güneş aşığı ile boyanmış gibi bemebyazlık üzerinde pes- pembeydi. Gene kıvır kıvıf saçları şapkasından ta- gayordu. Şoför, kapıyı açarken: - Değişmişsiniz bayanım, Gelirken kılığınız bambaşkaydı Dedi. Güney bir kelima Evet... li ve., ilâve eti Yeni mantomu aldım. Haydi sen şimdi dur- ' maamamamnn N0 100 gazaaammanı Yaran: ETEM İZZET BENİCE Ça vumuamu İLK RAPOR Doktor köşeyi sapıp apartımana gelirken şo- för: — Bayım.. Diye yanına sokuldu, — Buyurduğunuzu yerine getirdim. Dedi. Doktor telâşlı, telâşlı — Söyle bakayım ne v Diye şoförün gözleri içine baktı. Mehmed: — On üçte evden ayrıldık., Dedi, anlattı: N — Büyük Pazmakkapıda terziyo gittik. Ba - yan zaat on dokuzu geçeye kadar orada kaldı, ye- ni mantosunu aldı, döndük. Doktor kafasının içinde hesablıyordu: — On Üçten on dokuza kadar altı &: der vakli terzide ne panlır? Buna aklı ermedi: — Mehmed, altı saat terzide durulur mu?. Diye sordu. Şoför boynunu büke büke, sanki duran, durduğu için de suç İşliyen kendiymiş gibi: — Gerçek böyle bayım. 'Dedi. doktor üst yanını dinlemedi. hızla apar« tımandan içeriye girdi. NEREDEYDİN? Doktor soğuktan çok, şoförün söylediklerin - den kulakları uğuldaya uğuldaya ve yanakları a- lev alev yana yana evden içeriye girdi. Kapıyı Marike değil, Güneyin kendisi açtı.,Çok şendi, fı» kır fıkır kaynıyor, bülbül gibi şakıyordu: — Nerelerdesin kocaciğur?.. Doktor zorla yüzüne bir gülücük vererek: — Buradayım karıcığım. İşte karşında, anun minik, tuttuğunu sevdasının ate- — Üşüdün mü kocacığım?. Dışarıda çok kar var. — Üşümedim karıcığım.. — Ben bugün terziye gidip gelinciye kadar arabanın içinde bile üşüdüm, doğrusu. Güney bunu söyler söylemez: Es — Kalörifersiz evler de bir türlü ısınmıyor, hoşuma gitmiyor. Terzide iki salamandıra var. Gene salonların da sıcaklık yok, Dedi ve: — Kocacığım... dur sana mantomu göstere - yim.. Diyerek yerinden kalktı, cıvilcıvil koşarak sa- londan çıktı. Doktor bu genç, güzel, şen, kıvıl ki- vıl kadının arkasından bütün gönlünü kaptırarak bakarken irilen gözlerinin arkasında da kıskanç- lığın bütün şimşekleri çakıyor, zihni altüst olu- yordu: — Altı saat terzide ne yapar bu kadın?. Ve., gene düşünüyordu: — Bir korkacağı olsa otomobile — binmezdi. Banâ gittiğini söylemezdi. Mantosunun sevincini . &— Falze - Badel vüslat içilsin. 3— Küzım Uz - Gam senl terk er- lemezse, 4— Şemseddin Ziya - Ey gonca açıl. 5— 'Bimen Şen - Gül oluam, 6— Cevdet Çağta - Takılın. — Refik Fersan - Yakdı cihanı a- teşin. #— Ali Galib - Mer lihza seni, $ Şemseddin Ziya - Olalı ben sana bende, 10— Kofik Fersan - Oyun havası, 1 Memlekef saal ayariı. 21 Konuşma; (Güzel san'atlar 2113 Ksham, tahvilâi, — kambiye » mukut borsası (flat). 2125 Ney'eli plâklar, 2120 Temsil (Yurdum, her şey ve- nin için!.) Yazan: Teğmen Cemil A- kancı). 22 Müzik (küçük 'orkasira - Şefi Necib Aşkın). 22 Müzik (Casband - Piy, 2T45 - 24 Son ağana haberleri ve yarınki program. YARIN 1815 Türk müziği - P. 12 Memleket saat ayarı, ajans, me: teoroleji haberleri. 13.15 - 14 Müzik (karışık program « Pi 1357 Hieri Muharrem 1354 Rumi Mart 1939, Ay 3, Gün 74, Kasım 118 duymaz, hen de sevineyim.. diye giyinmeğe git - mezdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: