HÂDİSELER ___B'I'ANBULUN EĞLENCE — YERLERİ AZ DEĞİL MİT. ——— ğ izim zavallı İstanbulun bir . B gok eksiklikleri — arasında, eğlence eksiği de — var - — dır. Eğlenecek yer var müdir? — Hoş, eğlenmek için, çoğumuzda — para da yok ya.. Neyse, inşallah müstakbel İstanbulda her nevi eğ- lence müessesesi olur. Sinemaları da bir tarafa bırakın.| — Gelelim tiyatrolara.. Halk Opere- —Hi var, Şehir tiyatrosu var. Halk Opereti bugüne kadar çok çalıştı. Fakat, artisi, eleman eksiği vardı. — Çok şükür, bu akşam Halk ope- — reti birar daha canlanıyor. Çün- -Pım, meşhur Yunanlı artist Zozo “—Dalmas da oynamağa başlıyor. Bu. — kadını bütün İstanbul sever. Ben — de severim. Bu satırları Halk O- /— peretine reklâm olsun diye yaz- — dığımı sanmayın.. Operetle hiçbir — Glış verişim yok..Sırf, Zozoyu sah-| — nede seyredebilmek vesilesini bul- — duğum için sevincimden yazıyo - — Tüm. KARŞISINDA Son Telgraf dum.. Kırk yıl evvelki İstanbulla bugünkü İstanbul arasında pek büyük bir fark olmadığını görü- yorum, Acaba, bundan kırk sene yazacaklar, dersiniz?. HERKESİN GÖNLÜNE GÖRE VERSİN Günün mevzuu, meselesi meb- Vs intihabıdır. Bugün müntehibi sani intihabı başladı. Meb'us ol- mak İçin müracaat edenlerin sa- yısını da binlerle ifade ediyorlar. Çoğu gitti, azı kaldı, Haydı ha - yırlısı. Allah herkesin gönlüne göre versin.. MADAM ATİNANIN MUHAKEMESİ MÜNASEBETİLE Randevucu Biadam — Atinanın muhakemesini gazetelerde dün o- kürken, ne yalan söyliyeyim, ken- di kendime utandım. Bir sabah gazetesi neler yazmıyordu ki.. Pe- ki amma, bir tandevucunun mu- hakemesi gizli olmaz mı? Halbu- BAKİ KALAN BU — KUBBE DE BİR HOŞ.. Etrüsk vapurunun ne gibi ta - dilâta uğradıktan — sonra sefere — başlıyabileceği tetkik — olunuyor. /— Gazetelerin yazdığına göre, bu va- — purun üst güvertesi kalkacakmış.. Bu havadisi duyunca, üzüldüm, — doğrüsu.. Çünkü, — zdten talihsiz Etrüskün yegâne gösterişli tarafı güvertesi idi. Güverteyi kaldı - Trınca, göze çarpan bir beyaz bu - — yyası baki kalacak.. Baki kalan bir kubbe de bir hoş sada imiş.. — KIİRK YIL EVVEL İSTLNBUL NASILDI? —- —— Bir akşam gazetesinde eski İs- fanbulu iyi tanıyan bir zat, «kırk yıl evvelki İstanbul» diye bir ta- kım tarihi yazılar yazıyor. Eski İstanbulu tasvir ediyor. Bu yazı- lardan mühim bir kısmını oku - Bir Avukat Öldü — Şehrimiz avukatlarından Necib Abdullah Kerman — evvelsi gün — Bandırmada feci bir tren kazasına kurban gitimiştir. — Necib Abdullah bundan beş gün — mukaddem bir dava takibi için — Ayvolığa gitmişti. Bu kaza dönüş-) 'te başına gelmiştir. Necib Abdullah birkaç lisan bi- dirdi. Mesleğinde muvaffak ol - Mmüş, iyiliği sever, çok değerli bir| ilim adamıydı. Arkada öksüz kalan iki çocuğu- — ma ve kendisini seven dastlarına geçmiş olsun deriz. ğ —— Gaziköprüsü ki celsede şahidlerin neler anlat- tıkları birer birer yazılmıştı. Bu ne biçim iştir anlıyamadım.. ACABA KİM HABER VERDİ?. — Şimdi bir de arazi, arsa, bostan meselesi çıklı. Nişantaşında Vali konağı önünden başlayıp Dolma- bahçeye kadar uzanan geniş saha- nın bir zengin adam - tarafından nasıl satın alındığını bir gazete yazıyor. Bu adam akıllı davran- mış.. Hepsini almamış. İnşaata müsaade edilen yeri satın almış.. O gazetenin demesi şu ki: Bu zat, inşaata müsaade edilen yerin plâ- nını nasıl ve nereden / öğrendi?. Kocaman da bir serlevha koy - muş: «Kim haber verdi?.» Ayol bunu bilmiyecek ne var?. Haritayı kim — yaptıysa o haber vermiştir. Mahalle bekçisi haber vermez ya.. AHMED RAUP KÜÇÜK HABERLER * Fransada bir inek yüzünden iki tzen çarpışmış, on sekiz kişi ölmüş, otuz kişi yaralanmıştır. * Mezbaha pay mahalli tamir ve tecdid edilecektir. * Taksimle Harbiye arasın - daki bulvarlarda yapılacak röfüj tesisatını belediye arttırmağa koymuştur. & Asri mezarlık ve ötobüs yol- suzluğu davalarından suçlu sanı- lanların muhakemelerine yarın “Temyiz mahkemesi dördüncü ceza dairesinde devam olunacaktır. sonra da gazeteler, ayni şeyleri mi| Şirketihayriye Haliç Küçük Gemiler Yapılıyor Tezgâhlarını Tevsia Karar Verdi Şirketihayriye idaresi son sene- lerde ihtiyacı olan vapurları ken- di tezgâhlarında yaptırmış, haric- den gemi getirmeğe lüzum hasıl olmamıştır. Şirket bundan sonra 68, 71 numaralı gemiler gibi bü- yük gemiler yapmıyacak, tezgâh- larda münhasıran 75, 76 numaralı| gemiler büyüklüğünde gemi ya - pulacaktır. Bu suretle küçk gemilerle fazla| sür'at elde edilecek, iskeleler ara- sında sık sık vapurlar - işletile - cektir. Şirket, Halicdekt — tezgühlarını tevsi elmeğe karar vermiştir. Bu- rada ihtiyacı olan herkese deniz motörleri, kikler ve sair deniz va- sıtaları yapılacaktır. ————- Türk Kuşunda Çalışmalar Türkkuşu Umum Müdürlüğü İs-| ait bir proje meydana getirmiştir. Projeye göre spor sahalarında, li- selerin bahçelerinde birer plânör bulundurarak talebelere Türkku- gu dersleri verilecektir. Fağzlâti bahçesinde, Fikir tepesinde, Hür- riyetiebediye tepesinde. Topkapı- da, Çükürbostanda, Üniversite meydanında bu maksatla plânör- ler bulundurulacaktır. | — Yaz aylarında talebelerin Türk-| kuşuna ait malzemeden azami şe-| kilde istifade edilmesi temin olu- nacaktır. —— Hatay'da Türk Parası Hatayda Türk parası Hatayın resmi parası olarak kabul edil - miştir. Suriye parası üzerinden tediye edilmekte olan maaş, üc - ret, tahsisat, tazminat ve bu ma- hiyetteki bilcümle Hfihkakların aynen Türk parası olarak tedi- yesina devam olunacaktır. Türk parasının resmi para ola- rak kabulü Hatayın her tarafında büyük sevinçle karşılanmıştır. Kabul Resmi Ankarada vazifedar olan ordu nün inşası yirmi ağustosa kadar i İnşa:ıtı — Gazi köprüsünün inşası geçikti- , li için Belediye tarafından mü - — teahhide bir tezkere gönderilmiş, — bu tezkerede mütecahhide köprü- A Tarihi Roman: No. 23 " Badık! Emin ol ki, altmış yıldan- — beri sihirbazlik yaptığım hak — böyle çetin ruhlu bir mahlüka ilk defa rastlıyorum. Fakat, onu ne yapıp yapacağım.. Haccacın aya- — Bına düşüreceğim. Bana biraz da- ha mühlet veriniz! Bu iş sıkıştır- la, acele ile olmaz. Zaman is- |ter, dedi. —— Sadık, sihirbazın önüne bir kese — altın daha atarâk çıkıp gitti. — Fakat, o günden sonra da ara- | bir hafta -hâlde, Fat Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli bitirilmediği takdirde her geçen gün için beş yüz lira vermeğe mecbur tutulacağı bildirilmiştir. Belediye köprüdeki faaliyete hız verilmesini, amele miktarının üç misline iblâğını istemiştir. Yazan: CELAL CENGİZ Haccac hiddetinden ateş püs - kürüyordu. Muhteris vezirin garib hususi- yetlerinden biri de, zaman zaman kendi benliğine hitab etmesi ken- di vicdanile konuşmasıydı. Haccac bu haberi alınca ayağa kalktı. — Şehir dışına da atlılar çık - sın ve bu kahbeyi bulmadan dön- mesin. n Diye emir verdi. Ve bu sırada içinden gelen bir #es ona haykırıyordu: mensublarından hinbaşılarla re- fikaları, dün saât 17 de Çankaya- daki Cumhur Riyaseti köşkünde tanbuldaki Türkkuşu faaliyetine | çaya davet olunmuşlardı. Davet- ller refikaalrile birlikte Reisi - cumhura ve Bayan İnönü'ye tak- dim edilmişlerdir. Resmi kabulü takib eden çay saat 19 a kadar de- vam etmiştir. neden kovalıyorsun?» Haccae bu sesi boğmak istedi.. Öksürdü.. 'Tıkanırcasına öksürdü . Vücudü titremeğe, — dizlerinin dermanı kesilmeğe, nefesi daral- mağa başladı. — Demek beni sevmiyor ha?! Diye söylendi, Gözlerini kapıya dikerek düşün- dü, Düşündü... Sustu. Bu buhran onu çok sarsmış.. Fa- kat, bereket versin ki cebellerde | esen soğuk rüzgürlar gibi çabuk gelip geçmişti. : Haccac biraz sonra kendine gel- diği zaman gülmeğe başladı. — İçimden kopup gelen bu hissi boğacağım. Ben ne Fatmayı ne de| onun gibi herhangi bir kadını sev-| medim.. Sevemem. Kadını sevmek, onun peşinde gitmek, acizden baş-' ka bir şey midir? Benim gibi, kral- ların tahtlarını yere vuran bir | | POLİ S Ve.. Mahkemeler Bilezik Hırsızının| Asya Vapuru Muhakemesi Pazar Olduğu İçin Tren Çok - Kalabalık imiş Bundın bir müddet - evvel, Maryanti isminde genç bir kızın — bileğindeki 28 lira kıymetinde altin Bileziğini çal - maktan suçlu Meşhur ve maruf yankesicilerden Hıhzının muha- kemesine dün asliye birinci ceza- da başlandı. Mahkemede şahid sıfatile din - lenen Maryanti hâdiseyi şöyle an- Tattı: «— O gün babamla ve annemle beraber, Bakırköyüne gilmek ü- | zere, Yenikapıda trene bindik. Pa | zar olduğu için, tren fevkalüde kalabalık idi. Bulurduğumuz kom- partımanda boş yer bulamadığı - mız için ayakda kalmıştık. Bir a- ra, rafımda bulunan; biri sa- rışın, diğeri esmer, iki şahsın be- ni bir sağa bir sola tttiklerini his- settm. Her ne kadar onların bu hareketlernden huylandım ise de,, yankeslel olduklarını anlıyama - dım.. Bakırköyünde, trenden ine diğimiz zaman, babamın ihtarı ü- zerine koluma baktım. Bir de ne göreyim! Bileziğimin. yerinde yel- ler esiyor!.. Ertesi günü polisi de sabıkalılar defterini tetkik ederken, bileziği çalan yankesicilerden birinin res- mine tesadüf ettim. Birkaç gün sonra, tekrar kara- kola çağrıldım ve orada bana gös- terdikleri birkaç kişi arasında, o gün, trende, yanımda bulunan sa- Tışın adamı tanıdım. Bu sabıka - hlar defterinde de fotoğrafını | gördüğüm zati | Buçlu Hifzinin da sorgüya çe- kilmesi için duruşma başka bir güne bırakıldı. KISA Potis İ| HABE RLERİ * Büyükadada Madende bah - çıvan andeli sokaktan geçerken üzerine fenalık gelerek düşmüş biraz sonra da ölmüştür. Yapılan muayene — neticesinde Pandeli kalb sektesinden öldüğü anlaşılmıştır. * Cibalide oturan Mustafa a- dında biri komşusu Ali ile kav- | Bgaya tutuşmuş, Mustafa — biçağı çekmek, Ali de Mustafanın eli: den almak isterken Mustafa ken- di bıçağile elinden, araya giren | Feride adında bir kadın da ko- lundan yaraalımıştır. * Aksarayda oturan Ahmed karısı Fikriye, baldızı Hikmet ve kayrlanası Makbule dün ailevt bir mesele yüzünden kavgaya tu- tuşmuşlardır. Kavga hüyümüş, Ahmed karısı Fikriyeye bir to- kat atmiş, Fikriye de ayağından çıkardığı iskarpin ile kocası Ah- medi yüzünden yaralamıştır. , bir kadının esiri ola - kahraman, bilir mi? Haccac. Fatmayı bulunca tek - rat zindana atm onun yüzünü görmemeğe ahdet - mişti. Haccac gençliğinde — sevmişti.. Sevmesini bilen bir erkekti. Fa - kat, ülkeler fethetmefe, harbler- den muzaffer olarak dönmeğe baş- layınca, kadın sevmenin, o kâdına yenilmek olduğuna inanmıştı. En kuvvetli hasımlarına bile yenil - miyen böyle bir adamın Fatmaya veya herhangi bir güzel kadına yo- nilmesine imkân ma vardı? * HACCAC, AFYON İÇENLERİN SAKALLARINI KESTİRİYOR O günlerde Şamda Haccacın ye- ni bir yasağı ilân edilmişti: «Afyon içenler, yakalanırsa, sa- ve bir daha | sakalsız olanlar elli sopa yiyecek, sakallıların elli sopa ile beraber, sakalları da kesilecek!'» Bu yasağa rağmen, Şamda af - Nasıl Battı ? Tedricen Batmaya Başlamış eçen sene, Paşabahçe ko - yyunda bulunan Asya vapu- runa gizlice girerek, maki- ne ve diğer bazı mühim aksamını söküp çıkarmak suretile, geminin batmasına sebeb olan Hasan, Şev- ket, Ali ve Nurinin muhakeme - sine dün de Ağırcezada devam &- dildi. Dünkü duruşmada dinlenen şa-| hidlerden Rıza, şu ifadeyi verdi: — Gümrük idaresi Asya vapu- Tundan bazı eşyanın - çalındığını haber almış. Vak'a günü saat 16 sularında, Beykoz istikametinden Paşabahçeye doğru bir sandalın gelmekte olduğunu gördük. San- dal, sahile yaklaşınca, içinde san- dalcı Nuri ile, bilâhare — adının Hasan olduğunu öğrendiğimiz bir zat vardı. Âyni gün, saat 19 da gümrük memurları, Nurinin As- ya vapurundan Hasanı sandalına alırken görmüşler. Nurinin san - dalı iinde, küğrda sarılmış, gemi - nin kaptan dairesinin pusulası da varmış. Sulular karakola getirildi. Ve derhal fadeleri alınmağa baş - landı. Fakat tam bu sırada Asya vapurunun batmakta olduğu ha- beri geldi. Bunun üzerine bir ko- miser, bir bekçi ve gümrük me- murlarından biri vak'a mahalline gittiler ve aradan çok zaman geç- meden de gemide yakaladıkları Ali ile Şevketi karakola getirdi - ler. Gerek Şevket ve gerekse Ali karakolda, Hüseynin suç ortağı olduklarını ve gimiden söktükleri Aletleri, — Çeşmemeydanında bir Ermeniyı akta — olduklarını söyliyerek, suçlarını itiraf etti - ler.> 'Türkiye vapuru - bekçilerinden Yusuf da dedi ki: «— Vak'a gününden iki ay ev- vel, Asya vapurunu bir tahlisiye Paşabahçe koyuna getirerek, bı- rakmıştı. «Türkiyes ile «Asyar va- purları arasında 30 - 40 metre ka- dar mesafe vardı. Aradan bir ay geçlikten sonra sonra, Asya vapu- rundu Hasan görüldü. Bir gün kerdisine, vapurda ne vazife gör- düğünü sorduğum — zaman bana Bgeminin bekçisi olduğunu söyledi. O gün öğleye kadar vapurda kimse yoktu. Vapura her — halde öğleden sonra geliniş — olacaklar, Fakat ben anları gemiye girerler- ker görmedim. Bir aralik kulağıma Asya va - purundan bir takım sesler gel - meğe başladı. Dikkat edince bun- ların çekiç takırtıları - olduğunu anladım. Nihayet hava kararırken geminin bir tarafa meylettiğini gördüm. Ve güverteye — çıkarak, Asya vapurunda bulunanlara ba- gırmağa başladım: — Batıyorsunuz, batıyorsunuz!. Gemide kimsecikler görünmü - Vapur yon içenlerin sayısı çoğalıyordu. Alyon iptilâsı, afyon satışını da| çoğaltınıştı. Anadoludan ve Bi - zanstan gelen afyon tacirleri bu yüzden çok para kazanıyorlardı. Bu işi önlemeği Hal'fe do şid- detle arzu ediyordu. Milli serve- tin harice çıkmaması temin edil- mişken, şimdi de bir afyon iptilâ- sı çıkmış, Şamda yaşlı genç, bir taün gibi herkes bu müthiş ibti « lâya tutularak evlerine uğramaz olmuştu. Şehir köşelerinde çek - meğe mahsus birçok gizli kahve- haneletf açılmız. ve memleketin zengini, fakiri buralara koşmağa başlamıştı. Halife bu ibtilânın içtimai bir tehlike olduğunu herkesten önce görmüştü. Haccac ise, ayni za - manda büu meselenin düşman ta- rafından müslümanlar için kurul- muş ve hazırlanmış bir tuzak ol- duğuna man:di. İlkânce - tesirini anlamak için - yukardaki cezayı koydu. Bu vüzden her gece birre” | Marangazların ikici Müracastı Halka Ucuz Rad_y_olar Makineler Köylere Kadar Sokulacak Halk için sipariş edilecek rad- yolardan şimdilik seksen bin ka- dar getirilecektir. Fiatları 25 - 30 lira arasında bulunacak bu rad- yoların çok rağbet göreceği tah- Tin edilmektedir. Radyo aboneleri gittikçe art - maktadır. Yekünun elli bini geç- tiği söylenmektodir. Yeni rad - yolarla bu miktarın iki yüz bine yaklaşacağı bildirilmektedir. Ruh- satiyesiz radyo makinelerini sat- mak imkânsız olduğu için kaçak makinelerin elden ele devredil- mesinin de tamamile önüne ge - çilmiş bulunulmaktadır. Yeni radyolar bilhassa en hüc- ra köylere kadar sokulacaktır. —— Dünkü nüshamızda ağaç sana- yille meşgul olanların maktu müb amele vergisi iş matrahlarını tak- dir eden komisyonun 938 senesine| nazaran bu sene için daha fazla iş, matrahları takdir ettiğinden ba- hisle marangozların şikâyette bu-. lunduklarını yazmıştık. Bu şikâ- yetleri müzakere için bir toplantı| yapan Marangozlar Cemiyeti ida-| re heyetinin kararile, Cemiyet Kâ- tibi Umumisi Fuat Tezer, dün Defterdarlığa giderek Defterdar Şevketle bu hususta görüşmüş ve vaziyeti izah etmiştir. Yakında marangozların şikâyetleri ve nok-| tal nazarları Ankaraya da bildi - rilecek ve takdir komisyonu — iş matrahları Cemiyet namına An - karaya gönderileceklir. Yakında marangozların bu husustaki şikâ- yetlerinin bertaraf edileceği u - mulmaktadır. jyordu. Fakat biraz sonra bir ses duyuldu. «— Korkma telâş etme, Yusuf ağa batmayız. Şimdi nerede ise | sandalımız gelecek, bizi kurlara- | çakte Bu ses Hüseynin sesi idl» Nihayet Beykoz gümrük me - muru Hüseyin de hâdise hâkkın- da şunları söyledi: saat dokuzdan itibaren vapur tedricen batmağa başladı. Arkadaşlarımla beraber gemiye gittiğimizde, Ali ile Şevketi va- purun güvertesinde bulduk. A- raştırma neticesinde, birinci gü- vertede, suçluların gemiden sök- tükleri âletleri gördük. Bu âletler arasında, donkiy denilen boru da vardı. Gemi çok kısa bir zamanda battı. Bilâhare öğrendim ki; bu boru geminin en mühim kısımla- rından biri imiş ve bu yerinden sökülünce gemi de sür'atle bat - mağa başlamış.. Duruşma on bir misana bıra - kıldı. kimseler yakalanıyor, ellişer sopa yiyip evlerine serbest bırakılı - yordu. Sopa yiyenlerden birçoğunun birkaç gün sonra tekrar yakala - nıp ceza yerine getirilmesi Hac - cacın gözüne çarptı, — Tehlike büyüyor. Elli sopa kâfi değil. Hapis cezası lâzım.. Diyerek, — Halifeden bir irade aldı: <Afyon içenlerin ellişer sopa ile uslanmadıkları görüldü. Bugün - den itibaren yakalanacak olan af- yonkeşler bir ay hapis cezasına mahküm olacaktır!e Cezalar gün geçtikçe şiddetle - 'ordu. Bu arada sakallı adamlar-, dan da yakalanıp gelenlerin sa - yısı artıyordu. Demek ki, tehlike yalnız gençler arasında kalma < miş- yaşlı başlı ve sakallı kimse- ler arasına da yayılmış ve büyü- müştü. (Dcvami var) i Çekler, Slovaklar ve Almanya — Yazan: Ahmed Şükrü ESMER Münih anlaşmasile neticelenen krizden sonra Almanlnz, Polonya llar ve Bacarlar Çekoslovakya - dan ayrılmış olmakla beraber, bu memleketin dertleri - halledilmiş değildir. Çekoslovakya. İslâv ırkir nın birçok kollarından ikisini teş- kil eden Çek ve İslovaklardan te* rekküp etmektedir. Orta Avrupa Avusturya İmparatorluğunun hüe kimiyeti altında iken, ber iki mll let de bu imparatorluğa tâbi idi. Macarislan, 1867 senesinde Avus- turyadan muhtariyetini elde et- tiği zaman, İslovakya ve bunun şarkında gene başka bir İslav kolü ile meskün olan Rütenya, Maca « ristan'a intikal — etmişti. Çarlık Rusyası bilhassa on dokuzuncu a$> Tın ikinci nısfından sonra Bal - kanlar ve orta Avrupa'daki İstâve ların kurtuluşunu harici politike” sının esaslı bir umdesi olarak kü- bul ettiği için Rusya'nın bu teşebr büsüne müni olmak — noktasında Avusturyalılar ve Macarlar bir- leşmişlerdi. Büyük harp Avusturya ve Ma- caristan İmparatorluğunu dağıltı. Bu, gerek Avusturya'ya ve gerek —— Macaristan'a tâbi olan İslâvların kurtuluşu — demekti. Bu islâvlar birleşerek Çekoslovakya devletini kurdular. Çeklerle İslovaklar, ay” m İslâv ırkının iki kolu olmakla beraber. birçok noktalarda biribk rinden ayrılıyorlardı. Fakat A * vusturya, Macaristan İmparator * Tuğuna karşı kurtuluş mücadole * lerinde Çekler ve İslovaklar bes raber yürümüşlerdi. Fakat bir d& | fa bu gayeye vardıktan sonra İs- lovaklar, mukadderatlarını büf> bütün Çeklere bağlamak isteme” diler. İki millet arasındaki münâ> sebetleri tanzim etmek üzere haf” bin sonunda Btisburg şehrinde bİF içtima aktedildi. Ve orada büyük Çekoslovakya'nın — taraftarı olan Mazarik, Çekler namına, İslovak” lara oltonomi vadeden bir itilâf - name imzaladı. Binacnaleyh Çe- koslovakya İslâv ırkının muhte - lif kollarını ve bu irktan ayrı olal Macar'ları, Alman'ları ve Polom” ya'lıları bir araya — toplayan bİF devlet hayatına başladı. Fnkat HK adımda merkeziyetçi ve Çek unsif runun hâkimiyetine dayanan mi bir devlet mekanizması kuruldu ğgundan iki zorlukla karşılaştı: 1 — İslâv olmıyan - Alman V€ Macar'larla müstakil Polonya'yâ komşu olan Polonya'lıların Çekaf” lovakya'dan büsbütün ayrılma * ları cereyanı. 2 — İslovak'lar ve Rüten'ler 4” rasındak? otonomi cereyanı. Birinci zorluk Münih'ten sonrf Çekoslovakya'nın parçalanmasil? tasfiye edilmiştir. İkinci zorluğü gelince; Çek'ler, diğer iki ırk kâf” deşlerine, İslovak'larla Rüten'leri otonomi vermek suretile bu m€” geleyi de halletmiye çalışmışlar * dır. Çekoslovakya'nın zâfında VE dağılmasında şarka doğru geniş * demek fırsatını gören — Almanyâı İslovak'ları ve Rüten'leri tutmuyf başlamıştır. Eğer kuvvetli Almal” ya bu iki İslâv milletini tutm olsaydı. Rütenya ve belki de İsl0” | vakya, harbden evvelki gibi, MA” caristan'a Ulhak. edilecekti. Al * | manya'dan bu yardımı gören bif zümre İslovaklar, bundan sonrük Berlin'e bakmıya ve Prag'ı ihmal etmiye başlamışlardır. Romanyâ” hin ve Ukranya'nın zengin ser * vetlerine değru uzanan bir kori * dar vaziyetindedir. Binaenaley9i Almanya, Çekler'den ve Macat' * lardan ziyade İslovak'alara eheri” miyet vermekter 4 İki Arkadaş — İki arkadaş yolda — gidiyorlarılıkı Birisi xormuş: Ki — Evli misin?, — Hayır... Neden sordün?. — Beu de evli değitim de andaf- Üsküdar: Nael