Hastahane Kapılarında Bekleşen Vatandaşlar İstanbul, Her Şeyden Evvel Büyük Eir Hasfahaneye Muhiaç Vazıye’riedır REŞAD FEYZİ Yazan: nadolunun dört bir köşe - A sinden İstanbula hasta ge- lir.. En yakın vilâyetlerden, en uzak vilâyetlere kadar, her - kes tedavi için İstanbula koşar. Son zamanlarda yeni bir karar verildi. Tedavi için, herkes kal- kıp İstanbula gelemiyecek.. Bu Eİbi hastaların, tedavilerinin mut- laka İstanbulda yapılmasında za- ruret bulunduğuna dair, ellerinde muayene vesikası olacak.. Ve bu- radaki hastahaneler, ona göre hastaları kabul edecekler.. Bu, ye- rinde bir karardır. Kendi parasi- le, burada tedavi edilecek vatan- daşlar müstesna, bedava tedavi ve muüayene İçin İstanbula — kalkıp gelenler, bu şehrin hemşerilerini oldukça rahatsız ederler. İstanbul belediye bütçesinin mühim bir kısmı, şehir hastaha- | nelerine sarfedilir. Çünkü, bele- diyenin, bütçesine nisbetle, has- tahane sayısı epeycedir. Bu hasta- | hanelerin idame masrafı çoktur. | Fakat, hastahaneler, İstanbula yi- ne kâfi değildir. Şehir kalabalık- | tır. Mevcud hastahanelerin — kâfi yişinin bir sebebi de, Ana- rdir, İstan- doludan gelen hasta bul Belediye hastah: nız İstarbul hemşerilerin? lahsis nek fikri, bir zamanlar mev « zuubahs olmuştu. Esheb: mucibe olarak da şöyle denilmişti: Ma - demki, İstanbul ,Belediye hasta - hanel masrafını diyor. O halde, bu Sğül tifade Fakat bu fikir, fazla hodbi fikirdir. Çünkü, sıhhat mes:lesi Üzerinde şehirler değil, bütün memleket mevzuubahs'ir. — Uzak bir Anadolu vilâyetinden de gel- | Mmiş olsa, hasta bir vatandaşı geri çevirmek şüphe yok ki, kabul e- dilemez. Fakat, bu vaziyette şöy- le bir netice çıkıyor: İstanbul hâstahanelerinde ya - tan veya ayakta tedavi gören has- talardan mühim bir kısmı, başka rden gelen — vatandaş - h, K z - İstanbul hemşe- rileri için kâfi gelmiyor İstanbul- lu bir hasta günlerce, haftalarda sıra beklemek mecburiyetinde ka- byor. Bu, doğru mudur?, Belediyenin en büyük hastaha- neleri Cezrahpaşa ve Haseki has- tahancleridir. Bilhassa Hasekide doğum paviyonunda, yatmak için yer bulmak çok zordür. İstanbulun hastahane kapıları - ni bütün vatandaşlara dalma &- çık bulundurmağa mecburuz. Böy-i le ölünee, yapılacak iş şudur: İstanbulda, hastahane ve yatak sayısını çoğaltmak.. - Bu ise bir bütçe işidir. İstanbul helediye büt- çesini eşascn dardır, Mevcud- has- | tahanclerin bütün — noksanları - | ı güçlükle temin eder. Yeni - den — hastahane — açabilmek için mühim - bir tesis — masrafı; on- dan sonra da, her yıl bütçede ida- me masrafı lâzımdır. Bu ise, şim- dilik karç:'- samamaktadır. Fakat, bu gün. İstanbulda mov- cut hastahane ve yatak - azlığını nasıl gidermeli?. İşte bütün mese- le budur. Muhakkak ki, bugün, föhirdeki belediye hastahaneleri, gerek ayakta gerek yatakta teda- vi şekillerinde, kadro ve istiab- larından çok hasta kabul ediyor - lar, Çünkü, bu bir zarurettir. Has- tayı sokakta bırakamayız. Fakat, bilfarz, günde birkaç yüz kişinin poliklinikde dir. Bu hakikati iliraf elmrk lâ- zımdır. f Çerranpaşa hastahanesinin dışarıdan görünüşü Belediye hastahanelerindeki has- ta adedini azaltmak ise, bugün- lük mümkün değildir. Sıhhiye Vekâleti, memleketin bir yıllk bir proğramını y. ptı.. Memleketin muhtelif yerlerinde yeniden bir çok hastaheneler ku- rulacaktır. Bu hastahaneler açıl- dıktan sonra, İstanbulun — yükü, muhakkak ki biraz olsun halifli- yecektir. Sonra bizim ileri süreceğimiz fikir şudur: İstanbul her şeyden evvel temiz, modern sıhhat mü- esseşelerine muhtaçtır. Bugünkü ihtiyaç bunu gösteri; Bele- kinei İmparatorluk devrinin | en tehlikeli casuslarından bi- ri ve Fransızların 1870 harbi- ni kaybetmelerinde en büyük bir âmil olan (Terez Lakman), 1819 da Moskovada doğmuştu. Baba- sı, salaştan bir kulübede eski eş- diye bütçesinden, yahut da, fev- kalâde tahsisattan, yahut da ye- niden yapılacak istikrazlardan bir kısım para ayırarak — İstanbulda büyük bir hastahane yaptırmak zaruyeti vardır. Bize öyle geliyor ki; şehir gazi- nosundan, konservatuvardan, ti- | yatrodan. asfalt yoldan evvel İs- tanbul hastahaneye — muhtaçtır. | Bunu anlamak için, Belediye has- tahanelerinde muayene ve tedavi vatandaşların. kli- kapılarında, | nasıl bekleştiklerini bir kere gör- ce sorar: | & hindiyi besliyecek para kalma- S—SON.IEL 'ığ; 13 MART 1939 ŞAKA Yeryuzu Cennetinde Figüranların Stajları Muallimleri Kendilerine Mühim Bir Film İçın Ders Verıyor ZENCİNİN KAFASI G encilerin - kafası çok sağ- lam've serttir, derler, doğ- ru. Fakat, bu derecesi gö - rülmemiştir. Garbi Afrikada zenctnin birisi hâkime müracaatla beyazlardan biri hakkında şikâyet eder. — Ne İle vurda sana — Bir Ütü ile Bay hâkim.. — Nerene vurdu? — Raşıma... Hâkim, zencinin başına bakar. | Ufak bir yara ve bere göremeyin- — Fakat, başında hiç bir eser yok. Ne bir bere, ne de bir şiş gö- | rülüyor. Yoksa hafifce mi vurdu?.. — Bilâkis, Bay hâkim... Olan- | €a kuvvetile vurdu. Kafamda bir eser görmediniz. Bir de ütüye ba- | kınız. Kenarı çarpıldı... HAKKI YOK MU! Bir alacaklı, alacağını İstemek için evine gittiği borçlunun, sof- rede kocaman bir hindi kızartma- | sını parçalamakla meşgul olduğu- İ nu görür, gülerek: — Aliyet olsun, der. Şüphesiz borcunuzu ödiyeceksiniz?... — Benim de düşündüğüm o0... Fakat gu sırada imkânsız, Çünkü tamamile müflisim, meteliğim yok... >- Nasil olur?... Sofranızda kos- koca bir hindi bulunduruyorsu- nuz da ufak bir borcunuzu öde - mek istemiyorsunuz. Borçlu havlusu ile göz yaşları- ni siler orsunuz. azizim. Bu hindi babamdan kalma tdi. Çok seviyordum. Keseceğimi aklımdan bile geçirmemiştim. Fakat, zaval- | mek kâ TarihinTehlikeli Casusu Elize Sarayına Resmen Davet Olunan Bir Fahişe... Sefil Bir Kulübede Doğan. Sırasıln Fahişe, Markiz, Prenses, Casus Olan Bir Kadın ya ve elbise satıyor, zar zor ge- | çiniyordu. (Terez), Parisin güzide kadın- larından, Kraliçelerinden biri ol- mazdan evvel çok sefil bir hayat geçirdi. Sokaklarda çamurlar, toz- lar içinde yuvarlanarak büyüdü. | hoşun kolları arasında yattı. Son- yıne: 19 yaşına kadar her gece bir sare ra (Villony) adlı bir terzi ile ev lendi. (Terez) çok güzel, zeki, fakat son derece haris bir>kadındı. Ko- caşını, çocuklarını bıraktı, kaçtı. İlk önce Viyana, sonra Berline gitti. Bir aralık İstanbula geldi. Burada dikiş ftutturamadı, Parise kapağı attı. Oreda, kenar mahallelerde, pis sökaklarda dolaşıyor, tesadüf et- tiği di adamlarla düşüp kalk 1- yordu. Her geceyi bir başka ıuı. min kolları arasında geçiriyordu. Bu güzel vücudlü, iri siyah göz- Jü kadın, devrin en meşhur pi- yanisti (Hanri Herç) in gönlünü çekti. Artık onunla yaşıyor, ki « bar yerlere girip çıkıyor. Bu artistler, mühim bir kumpanyanın balet heyetindendirler. Kendileri yeni çevrilecek danslı ve varyeteli bir filmde yapacakları rol, alacakları poz içi ders Alıyorlar, Mari Şanley Amerika'lı Kız Polis En Meraklı İş Zabıta Vazifesi İmiş merikanın gizli polis teşki- A lâtına mensub Mari Şanley dünyada en iyi iş olarak kendi wazifesini tanıyor, bunun haricinde söylenecek birşey ol - madığını - söylüyormuş. — Geçen gün Nevyorktan Londraya gelen bu Mari Şanleyin çantasında bir çift kelepçe ile dolu bir de rovel- ver varmış. Şimdiye kadar - hiç evlenmemiş olan Mari Şanley bundan sonra da böyle bir niyeti olmadığını söyliyerek diyor ki: — Bu iş pek meraklıdır. Benim- le beraber Nevyorkta daha beş kadın polis vardır. Hepimiz silâh taşırız. Fazla olarak Amerikada- ki haydudlarla da mücadele eder, onları yakalarız!. Bu kız polisin yaşı 35 imiş. Tır- nakları ve dudakları boyalıdır, Üzerinde de kıymetli mücevhe » rat vardır. silâhlanma — programındaki esas 'Dünyada En Yüksek Bina Hürriyet Heykeli ve Nevyork'taki Stat ühendis (Eyfel) in yaptığı muazzam işlerden biri de, ' I Nevyork limanının ağzın - (bürriyet heykeli) dir, Bunu, meşhür Pransız heykel- traşı Bertoldi yaptı. Demir ak - samını da mühendis Eyfel... (Hürriyet heykeli) nin yüksek- liği 46 metrodur. Ağırlığı da 200 bi kilo... Heykel demirdendir. Fakat üzeri, 300 bakir levah ile örtülmüştür.. Demir ve bakır lev- | haların arasında epeyce açıklık vardır. Deniz havası, demiri, pek çabuk paslandırdığı için böyle yapılmıştır. DÜNYANIN EN YÜKSEK BİNASI Nevyorkta Empir Stat-bina - Se ei (3 inci sayfadan devam) l l ! sıdır. Yüksekliği M0 metro 50 san timdir. 1912 senesinde inşa ve M milyon dölar sarfolunmulitur. Temelleri, 35 metro derinliğe Bgömülen çelik sandokalar üzerin- dedir. Bunları oturtmak için 46,/00€ metremik&li toprfak çıkarılmış - tır. Binanın boyu 60, eni de 46 metro 85 santimdir. 55 katlıdır. Ağırlığı 93,440 tons dur, 3000 penceresi, 3000 kapısı vardır. Bina dahilindeki ampulk£ lerin sayısı 80,000, — asansörlerin de 28 dir. Bu asansörler, saatte 7000 kişi çıkarır, indirir, Alt katta 18 dükkân, her katta bir posta şubesi, 500 kişi alabile- cek bir lokanta bulunmaktadır. ea — e n