İ t (Ü DAYAK ATMAK — BİR HAK DEĞİL Mİ? p. ün bir gazete Darülâcezede 'Dııy.x atıldığını bir okuyu: . cu mektubuna atfen yazı- yor, dayak atılmasını " hayretle karşılıyor. Biz, bu işte hayret edilecek taraf göremedik. Uslu — durmiyanın hakkı kötek değil mi- dir?.. Sonra, Darülüceze, kimsesi olmıyanların evi, aile yuvası de- mektir. Ailenin relsi, başı, mes- wlü, aile efradını sever de, dö - ver de. Eskiden, biz babaları - mızdan az mi dayak yerdik?. Kim-| bahati dayak atan da değil, (yak yiyende aramalı. Kimbilir me haltlar etmşilerdir de, insa - min sabrını tüketmişlerdir. ŞAİR NEDİM BİR — ——— AMA MIYDI? Şair Nedimin gözlerinin kör o- tup olmadığı, bir mesele halinde, bir muharrir arkadaşın — yazısın- (da mevzuu bahsediliyor. Nihayet, Divan edebiyatımızın bu en rind- meşreb üstadının kör — olmadığı | melicesine — varılıyor. Ne yalan Söyliyeyim. Şair Nedimin kör ole — Guğunu ilk defa duyuyorum.. Bi- zim bildiğimiz, halkın, herkesin bildiği şudur ki, Nedim, zamanı- — min en açıkgöz insanı idi. Nedimin eserlerini okuyanlar — hayatını tetkik edenler, kendisinin asla kör olmadığını anlamakta tered- düde düşmezler.. ESKİ AHŞAD “KONAKLARA DAİR ——— — lda, bir çok eski ahşap x:nı:un: vardır. Bunlar, oda oda kiraya verilir.. Fakir fıkara da bu- ralarda oturur. Şimdi, eskiden ol duğu gibi, bütün bir konağı kira- layacak, at, araba, uşak, hizmet- ci, halayık sahibi insanlar nere- /*. Böyle zenginler olsa bile, on- dar, modern apartımanlarda otu- ruyorlar. KÜÇÜK | HABERLER | w Belediye muhasebe teşkilâ- ı memurları bundan sonra nor « mâl mesai saati haricinde çalıştı- Tılmiyadaktır. * *& Belediye Teavün sandığı kön- grest'dün yapılmıştır. | ' 5 * (A2 resim veren nakil vasıta- ları hakkında kanunl takibat ya- pılacaktır. * Cümhuriyet — vapuru bi moksanlarını ikmal ederek tamir- den çıkarılmıştır. 4 OÖn altı marta ait ihtifal prog- Tamı kazırlanmıştır. v Valinin rahatsızlığı devam | etmektedir. * Fatihteki Kumrulu mescid — Evkaf tarafından tamir edilecek- ği * * Japonyada, takib edilen si- yaset etrafında Hariciye nazırı | fıkara ne yapacak?. Bu eski ko- | çocuk bahçesi kurulmağa başlan- Son Telgraf Şimdi, belediye, bu eski konak- ların oda oda kiraya verilmesi- ni menedecekmiş?, Pıki bu fakir naklar ne olacak!. Bari, hiç ol- mazsa, bu eski konakları parça- layıp her odasile birer apartıman yapmalı.. Şişmdiki — apartımanla- rın çoğu. eski konakların bir so- fasının işgal ettiği arsa kadar yer üzerinde kurulmuyor mu?, AŞIKLAR MEZARLIĞI VE ÇOCUK AÇESİ 'Tepebaşında, eski âşıklar me- zarliğının bulunduğu yerde bir mış. Çocukları aşktan kurtara - mıyoruz, vesselâm.. Sinemalara gitmesinler aşk sahnelerini görme-| sinler, diyoruz, onlar için çocuk bahçeleri yapıyoruz. — Tesadüfe bakın ki, bahçe, aksi gibi, âşıklar | mezarlığının bulunduğu yere te- sadüf ediyor. Şu yaramazları aşk- tan kurtaramıyacağlız vesselâm.. Ne talihli nesil imiş. Biz, vakti- le, aşk kelimesini, sahnesini rü- yalarımızda görür işidirdik.. | İHRACAT İŞLERİ VE TAVUK ŞİKAYETİ Ticaret işlerine benim aklım ermez.. Hele ihracat, ithalât iş- lerine hiç.. Takas, klering. döviz.. Bunlar benim için birer Japon es- rarıdır. Bizim ticaret — işlerimiz | nasıldır, onu da bilmem... Bildi- ğim bir şey vardır: çok ihracat yapmak iyidir. Fakat, baksanıza, | tavukcular, şikâyet edip durü - | yorlar.. Tavuk ihracatı son zaman- | larda fazlalaşmış.. İhracatı men- | edelim, diyorlar.. Bu nasıl şiki- yek anlamadım.. — Alâkadarlar, mütehassıslar bu hususta ne bu- yuruyorlar, acaba?, Mademki el- oğlu tavuklarımızı, para verip hiyor, pekâlâ satalım. Daha ne is- tiyoruz, yahut. Almasalar, bu sefer de ihracat yapamıyoruz, di- yoruz... AHMED RAUF eçim Faaliyeti İstz«buldaki müntehibi sani in- tihabatına Çarşamba günü başla- nacaktır. Tesbit edilen namzed - | ha aza gelmez. Daha doğrusu mü- Kurduğumız B ©O L İi S Cemiyetleri Yürütemiyoruz (Birinci sayfadan devam) sef birçok cemiyetler, hararetli taraftarlar elile kurulduğu balde cemiyetten ilk usanan da bunlar elmaktadır. Cemiyet aza bulamaz, aidatını tahsil edemez, nizamna- mesinde vüdettiği faaliyeti züs | teremez, ve nihayet bir müddet yalnız bir isimden ibaret olarak yaşamağa gayret ederse de buna da muvaffak olamıyarak dağılır ve infisah eder. İlim ve fikir ce- miyetleri böyle olduğu gibi sos- yal cemiyetlerin de ekserisi ya çök fedakâr bir iki mensubu ta - | zafından yaşatılır veya onlar da semeresini veremez hale gelir. Hükümet eliyle ve nimresmi ma- hiyetteki teşekküller | ; ricinde verimli bir cemiyet hayatı henüz doğmamıştır. Mesleki teşekkül - lerin bir ihtiyaç olmasına rağmen çok defa idare heyeti , intihabı mücadelesi, umumi heyetin ha - yati mevzular hakkında bile top- lapamaması yüzünden mülid bir iş görememektedir. Son zaman- larda adedi çoğalan liseler me - zunları cemiyetlerini gözden ge- çirecek olursak bunların sırf bi rer fantezi ve görenek mahsulü kurulduğunu anlarız. Meselâ İs- tanbulda me kadar lise varsa o kadar da mezun cemiyeti vardır. Bundan başka da ekseriyetle her hangi bir vilâyetteki lisenin me- zunlar cemiyeti İstanbulda ku - rulmaktadır. Bu gibi cemiyetlerin lesisine hiçbir kanuni mâni yoktur. An- cak bu cemiyellerin gayesi sırf kültüre ve ayni mektebden yeti- şenlerin tanışmasına hizmet et - mek olduğu halde senelik kong- relerine bile üç dört kişiden fez- ayyen azası ve cemiyetin umumi bir merkezi yoktur. Senelik al- datı toplanamaz. Bu kabil bir - Diklerden ne gibi bir menfaat e- min edildiğine akıl erdirmek pek güçtür. Bütün faaliyet senede bir delfa verilen çaya inhisar etmekte- dir. Senede bir defa çay verinek için cemiyet teşkilinin manası 5- Tamıyacağı da aşikârdır. Cem yetler kanımu, hükümete h i zamanda cem | y ie- | vi mü- rakabe etmek sal miştir. Her cemi; bulunması da yetini bahyet- | n bir merkeri # kantın icala « ler arasında bulunmaktadır,. ayın yirmi altı çağından iki gi namzedleri ilân olunacaktır, sefer de Cümhuriyet Halk Parti m 1 saylavlıklara müzaheret edecektir. Dün şehrin üç yerine tarafından meb'us hemmiyetinden bahseden nutuk- lar söylemiştir. Bugün Taksim ve Fatihte tekrar konferanslar veri- lecek, Eminönü Halkevinde bir toplantı yapılacaktır. ——- * Haydarda oturan Ahmed ve İbrahim adında ik! kişi henüz anlaşılamıyan bir sebepten çı - rini bıçaklarla muhteli” yerlerin- . hat minin e- beyanatta bulnmuştur. Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Tarihi Roman: No. 20 Meydanda toplananlar, hiç u- mulmiyan bir zenginin başı vü- Tulduğunu görünce, karkarak ka- çışmağa başladılar. O günden sonra hiç kimse Şam- dan dışarı bir nohud tanesi bile kaçırmağa cesaret edemiyordu. — Bir başın vurulmasile kaçakçı» — lığın derhal önüne geçilmişti. İ * ğ HACCAC FATMAYI Ş UNUTMAMIŞ! — Haceac, Şamda kaçakçılık işini yoluna koyduktan ve halkın gö - — zünü yıldırdıktan sonra, tekrar den yaralamışlardır. Yazan: CELAL CENGİZ Mekkeye dönmeğe hazırlanıyor - dü. Bir gün Haccacın sofrasında eğ- lence vardı.. Birdenbire Fatmayı hatırladı. Haccacın mahrem işle- rini gören adamlarından biri a - yakda duruyordu.. Haccae bu a- damın kulağına birşeyler fısılda- dı. Adam yerlere kadar eğilerek dışarı çıktı. Fatma, Haccac Mek- keye gittikten sonra Bağdada git-) miş, ve bir müddet kardeşi Elha- risin yanında kalarak tekrar Şa- ma dönmüştü. Fatma, Haccacın Mekke ve he-. valisi valiliğine tayin olunduğunu| di . Hekiki bir faaliyet göstere- miyen birliklerin devammız. sandekâr davranmakfa mizce bir fayda yoktur. subla, aldatmaktadırlar. Bu umumi ve müzmin ve â cemiyet bayatı düşmanlığı gibi telâkki edilebilecek hastalığı hem teşhis etmek, hem de tedavisini izımdır. Ü- | e men- varsa ancak ken | ta slalığın başmı kanaati - mize göre mekteblerde talebeye kâfi derecede cemiyet hayatının lüzum ve faydalarının öğretilme- diğinde bulabiliriz. MHlet, vatan, tabint sevgisi gibi cemiy gisini de aşılamak lâzımdır. Mad- di menfsatler dışında manevi fa- ziletlere de yer ayırabilmeyi bu- günün nesline telkin etmek bir | toprak karsati - | 9 Ve.. Mah Baro Reisinin KarıKocaArasıma şewi İstifası Umumt — Hey'et Hasan Hayrinin istifasını Kabul Etmedi İstanbul Barosu umumi heyeti dün Adliyede Ağır Ceza korido- tunda toplanmış ve Denizbank - tan 6 bin lira vekâlet ücreti al- dığı hakkındaki neşrivat üzerine istifa etmiş olân Hasın Hayrinin vaziyetini tetkik etmiştir. Toplantı bayli münakaşalı ve hararetli olm flanın kabülü rinin aldığı 6 bin liray banka lade edip etmedij müuş ve bu sual münakaşal, bep olmuşi Neticede Hasan Hayrinin istifasının kabul edik memesine karar verilmiş ve Ba- edek aza seçi- ıntı bitirilmişti. KISA POLİS HABERLER * Galatada Kapılçi hamamın- da çalışan Hasan oğlu Hüseyin » le Emin oğlu Osman aralerında yemek yüzünden çıkan kavga ne- | ticesinde Hüseyin takunya 1le Osmanı başından, Osman da bi- çakla Hüseyni kulçasından ralamışlardır. * Kumkapı Nışancusında otü- ran Muzafferin 3 y: Ki ka- | zı Emine sokakta oynamakta 1- | ken İsmail adında biri çocuğu seve mek maksadile kolundan — tutup kaldırırken Emine düşmüş ve ba- | şından yaralanmışlır. * Beşiktaşta Mısırhoğlu söka- | Bind Mehmed Asımın 6 ya Gü oynarken düşerek sol kolu kiril- mıştır. *H bahçede n a mermi kapsolu kale geçirmek sol patlamış ve Saim sol elinden | ara) . maralı € adında bir | B iken | başına anmı; zarürettir. Söze kıymet verme - | müşterek çalışablimeyi, ideal birliği uyandırmayı temin etme- lidir. Bugün memlekette fikir ve edi hareketi — olmadığından | gn zaman şikâyet edilmekte- ir. Bu derdin başında da cemi t olmaması veya varsa cemi- Za hassa gençlerde devam hassosma tenmih etmek ve İstanbul Üni - versitesindeki — hitabesinde bü - yük İmönü'nün işaret buyurduğu gibi çok çalışmayı ve çalışkanlık zevkini umumileşlirmek gerek « tir. İdealist adama ihtiyacımız ol. duğu gibi cemiyet hayalına muh- taç bulunduğumuzu da — tüözden uzak tutmamalıyız. MUZAFFER GÜRAL | N | bir kemeler Girmemeli “Beni Mahkemeye Ver, Ne | Yapayım? —Annem, Babam Seni İstem'yor.., adide, Adliye Birinel Ceza Relisinin: — Hüdise nâsıl oldu? Sorusuna, şu cevabı verdi Geçen Ramazan, bayramdan bir hafta. on gün evvel bir ak - çağırmışlı. Ben G haydi onu gücendirn tırını kırmıyayımı, gid dim. İftardan sonra, Hamdiyenin kocası Farukla görümcesi geldi Faruk karit «— Yarın sefere gidcceğim. Ben gelinceyo kadar sen karı min evinde kal, ra sıkılmasın!» d mdiye kay nanası ve kayın babası ile — pek geçinemiyi sının teklifini iyeyim, ha- y elimi öp- tü, ben de onu yanaklarından. 'ndime söyliyeyim, kadın kocasile ve görümcesile bir- likte gitti. Birkaç gün sonra Faruk sefer- den döndü, fakat kız kardeşinin evine gidip karısını almadı. Bu- | nun üzerine ben ve Hamdiye bir gün Faruğun — vapuruna gittik. Kadın kocasına çıkıştı: e— İs - tanbula gelir gelmez, beni karde- şinin evinden alacağını vadetmiş- tin, neden sözünde durmadın?» dedi. Faruk ta: «Ben ne yapa - yırmm?» dedi. Biliyorsun ki annem- le, babamla geçinemiyorum. Bu , sebeple seni de onların yanına gö-, türmek istemiyorum. Beni mah- Kemeye ver, nafaka Belki bu vesile ile öonlardan ay - rlir, bir ev tutarım ve seni — de SI ç. | yanıma alırım.. Faruğun kız kardeşi de dedi ki: — Bir gün vapura kardeşimi görmeğe gitmiştim. Faruk «— Hamdiye size gitti.» dedi. Ben de: «— Ya, öyle mi? O halde ben döneyim.» dedim. Kardeşim gü- lümsiyere ettim. Bununla beraber. onu ya- rın size getireceğim. Bayramın dördüncü gününe kadar sizde kal- sın.> dedi, na: e— Yok canım şaki Erteşi günü babamın evine git- tim, Hamdiyeyi aldım. Faruk trtmvay yoluna kadar — gi Kevserle Ha ardı. Tramvay İstasyonunı Yanımızda dar götürüverina dedi, Ve biz - den ayrıldı. Sonra efendim tram- vaya bindik, eve geldik. Hâkim genç kadına: — Hele şükür, eve gelebildiniz! dedi. — Aradan birkaç gün geçti, bir. hafta geçti. on gün geçti. Faruk â bize gelmedi ve karısı- ni götürmedi. Bunun — üzerine duyunca çok sevinmişti. — O artık Şama gelmez, diyor- du. gelse de benimle uğraşmağa vakit bulamaz. Fatma o günlerde Halifenin kâtiplerinden Said ile tanışmış- tı. Sald, Fatmaya evlenmek tek- lifinde bulunmuştu. Fatma henüz 4 N | kat't bir cevab vermemişti. Fat- | | manın böyle sakin ru lu adam - | evlenmeğe niyeti yoktu. O, Tarık bin Zeyyad gibi, Hasanül- mansur gibi kahramanlarla ev » lenmek istiyordu. Sald ber gece de; tanın bir.kaç gecesi - ortalık ka- rardıktan sonra - Fatmanın Sali- hiyedeki evine gider, birlikte ye- mek yer, Fatmanın hazin türkü- lerini dinledikten sonra - yine kimseye sezdirmeden - saraya dö- nerdi. | Saldin Fatma ile seviştiğ'nden | haberi yoktu. Abdülmelek, kâtibi Saidi çok | Severdi. Said ince ruhlu, şair, e- dib bir adamdı. Yaşı kırkı buldu- ğu halde henüz evlenmcinişt'. Ha- lifenin bir fikri vardı: Yeğeni Gülsümü Saide vermek. Halife Abdülmelek bu fikrini henüz ne Saide söylemiş, ne de Gülsüme açmıştı. Haccacın adamı atını sürerek yıldırım gibi koştu.. Salihiyeye vardı.. Fatmanın kapısını şiddet- le çaldı. Halifenin kâtibi o gece de Fat- mayı görmeğe gelmişti. Basbaşa oturmuş, yemek yiyorları Fatma kapıya koştu.. ve kapı- önünde süvari muhafızların- dan birini görünce şaşırdı — Ne istiyorsunuz? — Seni almağa geldim, Patma! — Noreye götüreceksin benı? — Halife çağırıyor.. Fatma. Halifenin adım duvunca | yumuşamıştı. Saidi evd2 bıraka- rak çarçabuk hazırlanı Yola çıktılar. Fatma da at üstünde gidi; du.. Yolda giderken. saray muha- fızına sordu: — Halifenin yanında kimse var mı? — Hayır... 1 — Bu saatte beni çağırtmasının sebebini biliyor musun? — Hayır. — Halife hiddetli mit — Hayır... — Haccac sarayda mı? — Hayır... Fatma, muhafıza ne sorduysa menfi cevab aldı. Haccacın evine gitmek için sa- ayın önünden geçiliyordu. Saray mubafızi, Fatmayı başka sokak- lardan götürdü, Fatma şüpheye düştü: — Neden doğru gitmiyoruz? — Yollar kalabalık. — Ben suçlu değilim. Kimseden çekinmem.. Ce? *>den gidelim. — Gidemeyi: n Hamdiye hanım beni iftara | komşudur | Bu sebeple koca- | Ziraat Vekâletinin | Tesebbüsü | Ağaçlayacak | Belediyeye Yardım | Edilecek İstanbul Belediyesi şehrin a - | gaçlanması işinde Ziraat Vekâle- tinin muavenetini istemiştir. Zi- | raat Vekâleli Belediyeye yardım | etmek Üzere Orman Mektebi | profesi en Mazhar — Dikeri | bu işe memur etmiştir. Mazhar | Diker, şehrin ağaçlanması lâzum gelen yerlerin Tistesini hazırlı - iyacı tesbit edecektir. Ağaçlamalarını programlaştıra - | lerin Her semte ayrı Cins ağaç dikil- mesi imkânı temin olunacak, her | si taraf ağaçlandırılacak - | tır. | Belediye Kartalda büyük bir fidanlık vücude getirecek, şehre lâzım olan fidanlar buradan te - darik edileceği gibi ı lere de fidan gön a Zitast Vekâleti, Büyükderedeki| Orman Mektebinde bulunan fi - danlığı geniş azami şekilde yardım gösterecek- tir. | — Ankaradaki Maçın Neticesi ) Ankara, 12 (Husust muhabiri- | mizden) — Buraya gelen İstan- | federe klüplerinden Pora takımı Ankara <B> muhte- ptiğı Maçı 2-1 kaybet- bi Kömürden Zehirlenmişler Galatada oluran Refik adın- da bir fırını aldığı ateşi mangala koyarak e- vine götürmüş sonra da dışarı çıkmıştır. Biraz sonra eve dönen Refik karısı Hanife ile kızı Mer- | | yemi baygın bir halde yatmakta | olduğunu görmüş hemen polise haber vermiştir. Cankurtaran o- | tomobili ile hastahaneye kaldırı- lan küçük Meryem ölmüştür. Ha- nifenin hayatından da ümid ke- silmi; muayene neti- cesinde her n mangaldaki da biri dün o civarı yanmamış kömürden e| leri anlaşılmış Hamdiye de önü dava etti. Şahit Serve — O gün Eyüp Mahkemesine şahitlik için gitmiştim. Suçlu Şa- ziye ile Saffet te orada idi. Bir | aralık Şaziye bana şöyle dert yandı — Ah kardeş. Kırk yaşımı ge- çiyorum. Bugüne kadar mahkeme kapısı nedir bila bu meseleden dolayı buraya gel- dim; Fakat hiçbir şeyden mı matım yok. Mahkemede ne söy- liyeceğimi bilmiyorum..» Duruşma başka bir güne bıra- kıldı. | M. HİCRET | İşte şimdi Haccacın evinden ge- çiyorlardı. Saray muhafızı birden durdu. — Burada ineceğiz — Niçin?. — İlk önce vezirle konuşacak- sın! Fatma — birdenbire — yıldırımla beyninden vurulmuşa döndü. — Benim Haccac'la işim yok. — Haydi in aşağı.. — İnmem.. — Emre karşı gelme. - Dayak yersin! Fatma tuzağa düştüğünü anla- mişti. Birdenbire hayvanın diz - ginlerini çekti. Ve yerde duran müuhafızın suratına — şiddetli bir kamçı indirerek atını sürdü.. Karanlıklara karıştı. Yörde yuvarlanan satay muha- fızı kendini toplayıp kalkıncaya | kadar, Fatma bir hayli yol almış- (Devamı var) Ziyareti Yaran: Ahmed Şükrü ESMER Avusturyanın Almanyaya (lti- hakının yıldönümündeyiz Bu disenin doğurduğu buhran sükü- net bulmadan arkasından Çekös- lovakya meselesi çıktı. -Bunun buhran: da geçen senenin so - nuna kadar devam etmiştir. Bir senedenberi siyasi buhranların heyecanlarına 6 kadar al!; İspanyaı belere ra; ziyet bize sakin göri ladı. Fakat belki de bu sükünet deve ri nihayetlenmek üzenedir. Ve Göringin İtalyayı ziyareti de en- ternasyonal politika sahası ni bir faaliyetin başlı kil edebilir. Fil) ne içinde Almanya tarafından gi- rişilen politika tecavüzünün baş- langıcı da Göring tarafından İ- talyaya yapılar ziyarettir. Göring 1937 senesinin mayısı içinde yap- tığı bu ziyaret esnasındadır ki inin Berline seyahatini ayet bu seyahat eylâl ayı içinde yapıldı. Burada Führer orta Avrupa hakkındaki dar etti. Ve İtal, rasındaki iş birliği bu Berlin zi- yareti esnasında kuruldu. 1938 genesinin başından sonuna kadar ta Avrupa politik taarruzu, bu - dir, 1938 senesinin başında Alman- ya ne vaziyette ise, 1939 senesi - nin ilk aylarında da İtalya o va- ziyettedir. 1938 senesi bir «Alman nesi» olmuştur. 1939 senesinin de bir <İtalyan ei bekleriyordu. Fakat bir takım iyetler, ikl otoriter devletin hesaplarını 'altüst etmiştir: 1— Bunların birincisi, demok- t Mevletlerin — silâhlanmasıdır. Dersokratların maddi - sahadaki servetlerini ve azim ve iradele « rini ifade eden bu silâhlanma o- devletleri hayli düşündür- tür. 2— İkincisi, demokrat devletler cephesi arasındaki — tesanü 1938 senesi başladığı zaman, İn « giltere henüz esplendid isol, takib ediyordu. 1939 se- da İngiltereyi Fran- k akdetmiş bir vazi - yette görüyoruz. Fransa yalnız değil, sömnürgelerinda taarruza uğradığı takdirde in kendisine yardım e- olması Mmerikanın herşeye rağmen, / rüpaya — döğrü — yakımlaşmasıdır. Bir sene evvel, Amerika Avrupa müvazenesinde asla besaba & tılmıyan bir unsurdu. 3— Üçüncü ehemmiyetli — bir mesele de demokrat Fransanın gösterdiği milli birliktir. Bir sene evvel, anarşi içinde görünen Fran- sa, Avusturya hâdisesinden, Mü- nih anlaşmasından ve bilhassa İ- “talyanın takındığı tehditkâr va- ziyetten sonra, üçüncü Cumhu « riyetin tarihinde nadir zaman - tlrda görülen bir vahdet man - zarası arzetmektedir. İşte Mareşal Göring, bu şa: altındadır ki, otoriter devletlerin fanliyet programı üzerinde gö - rüşmek üzere İtalyayı ziyarol et- mektedir. Geçen defaki ziyaretten sonra 1938 senesi, bir « ya senesi solmuştu. Acaba 1929 se nesinin de evvelce düşünüldüğü gibi bir «İtalya senesi» olması |- çin vaziyet ve şartlar müsait mi- dir? Göringin İtalya seyahati u- zun sürecektir. Birkaç hafta San Remoda istirahat edecek, sonra Trablusgarbe giderek Balbonun misafiri olacak. Musolini ile gö- rüşecek. Belki de Musolini ile Hitler arasında yeni bir mülâkat tertib edecek. Nelere karar ve « rileceği malüm değildir. Fakat o- toriter devletleri karşılıyan me- sele, İtalyanın istekleridir. Bun- ların temini için vaziyet ve şart- lar müsalt görünüyorsa, yeni bir (Devamı 6 mcı sahifede) —