TELGRAF 7T O MART 199 (üstakbel Avrupa Harbi | — ransayaNe Suretle X: Yardım Olabilir ? Khi Ve Yazı Harblar Arasıkda Esaslı Bir Mukayese Ortaya Yeni İl İhtıyaçlar Çıkmıştır İngiliz motörlü — kıt'aları ve tayyare defi topları vrupada iyeniden umumi bir harb olursa İngilzilerin ne yapacakları bahsi pek canlı bir mevzudur. Harbde İngilizlerin elinde düş- manlarına karşı iki mühim silâhı vardı: l— Mali vasıta: İngilizler müt- tefiklerine bol bol paralar vördik- | leri gibi harb için lâzım olan di- Ger şeyleri de vermek, 2— Askeri vasıta: Düşman! cının en can alacak noktaları Üze- rine nisbeten küçük askeri kuv - vetler yollıyarak onları vurduk » ları gibi müttefiklerinin kuvvet- lerini lâzim gelen yerlerde topla- mak için de lâzım gelen yerlere böyle ordular sevketmek. İşte bu suretle İnzilizler par: ları sayesinde daha çok iş göre - rek ve gördürerek insanca olan YENİ BİRMESELE Amerika'ya Mütemadiyen Altın — Yağıyor ağıyor, diyince yağmur ye- rine altım döküldüğüne hük- metmeyiniz. Mali mehafile göre, bu son Za- manlarda Avrupadan Amerikâya külliyetli altın stoku sevkolunu- yor. Bu altınlar, umumi bir l '3f | veya harb çıktığı zaman alınacak | ——— —— — kuvvetlerini mümkün olduğu ka- | dar muhafaza ettikleri gibi de- | nizde de donanmalarını azami de- | recede kuvvetlendirdikleri halde | donanmanın faaliyeti asgari de- | rece kalmıştır. Çünkü esas kaide karada ve denizde şu İdi: Küvvetli olmak, fakat küvveti muhafaza etmek. 914-918 Umumi Harbinde * ise İngilizler büyük büyük ordular toplıyarak — muhtelif — cephilere yolladılar. İngiltere Umumi harb- den galib olarak çıktı. Taymis gâazetesinin askeri mu- harriri ileride bir harb olursa İn- Bilterenin alacağı vaziyeti uzun uzadıya tetkik ederken Umumt Harbden bu zamana kadar asker- lik âleminde yeniden görülen mühim değişiklikleri hatırlı İki mühim misal gözönündedi! mühimmat ve harb malzemesine karşılık olmak üzere gönderilmek- tedir. Şimdiye kadar 600 milyon dolar kiymetinde altın sevkolunmuştur. Bunun büyük bir kısını İngiltere hükümeti tarafından — gönderil - miştir. İspanya ve Çin. İyi tensik edilmemiş, harb mal zemesi çok eksik kalmış olan or- duların bile mukavemetini kır - mak bugün artık pek zor olmuş- tur. Çünkü son yirmi senedenberi silâhlarda büyük değişiklikler ol- du. Artık eskisi gibi «zafer» deni- len şeyi kat'? olarak elde etmek pek zorlaşmıştır. Hele mukave - met eden terafın elinde yeni si- Tühlar ölduğu gibi bünları kul - lanmak için lâzım olan bilgi de mevcud olduktan sonra galib gö- tünen tarafın kat'i surötte mu - zaffer olması pok uzaktır, Bugün Fransa kendisini birçok hücumlara karşı koymak mecbu- riyetinde buluyor. Bu - takdirde Fransanın mühim kuvvetler gön- dermesi iâzım gelecek. 914 Umu- mi harbindeljnden daha çök kuv- vet gönderilecek. - Taymis mu - harriri İngiliz askeri fikirlerini anlatmış oluyor: İleri- de Avrupada bir harb olursa İn- gilizler Avrupaya büyük ordular göndermek mecburiyetinde ka - lımca deniz ve hava kuvvetleri I- çin lâzım olan askerin miktarı a- zalacaktır. İnsan kuvveti de t mamile temin edilse bile Alman: ların toplu ordüsüna karşı kat'i zaferi elde edecek surette hücum imkânı - görülemiyor. Yeni - toc- rübelerden - alınan - deslere göre hücum eden taraf en aşağı üç misli daha kuvvetli olmalıdır. ki müessir bir taarrüz yapabilsin. Bu halde Alman ordusu da ne ka- dar kuvvetli olursa olsun Fransa- ya hücuma kalkıştığı zaman mü- (Devamı 6 ıncı sahitede) Doktorun Külakları bu “lâkırdıları — işittikten sonra, birden kurşun akıtılmış gibi ağırlaştı, zonk- lamağa başladı. Hiç bir şey söyliyemiyar, sadece , Alık alık Güneyin yüzüne bakıyor ve bakışların - dan on paraya on taklak atan bir cimrilik hayâtı« Tn görüleri geçiyordu! Bir insan kendisine inme indiği vakit de ancak' doktorun bu saniyedeki duruşu kadar karikatür haline girebilirdi. Güzleri yuvasının içinde işığını kaybeden soluk birer kara et parçası kalmıştı. Yüzü — buruşmüş, dudakları sarkmış, yanakları porsuyuvermiş, göz kenarları et çizgileri ile kabarmıştı. Ne nefes a İabiliyor, ne söz söyliyebiliyordu. — Güney: — Ha desend... Der gibi gözlerindeki büyüleyici gücü bir kere daha onun porstmuş, donuk, et parçasından ayırt- #ız gözlerine doldurdu: — Gördün ya. Benim için en küçük özveren- iğe bile katlanamıyorsun. İşte seygisizliğinin açık bir örneği. Dedi. Doktor bir daha sendeledi. Bütün sinir- deri, beyin, düşünceleri bozguna uğramıştı: Kekeliye kekeliye: * — Niçin böyle yapıyorsun Güney. Nereden gçıkarıyorsun bu güvensizliği?.. t | | D | K | Meraklı Şeyler -MAKİNE ADAM - RABOT | evyork vergisinin küşad resmi yapıldığı gün kapıları, döri met- co boyunda bir Rabot - makine adam farafından aşılacakmış. Bu makine adamın masıl bareketo Betirileceğini biliyor masunuz?. Bü. ik bir teleskop vasalasile aktürls yıl- şus zaptolunacak. Rabot bu- unla sevk ve idare edilecektir. Sergide, bundan başka ziyaretçile- Fi işine yarıyacak birçok makine a- damlar da vardır. Şaşmayınız. Çünkü öyle bir devirde | yaşiyoruz ki hiçbir şeye bayret etme- mek Hâzımdır. | Rabol isnl, llk defa olarak — Cek mubarrirlerinden biri tarafından kul- Tanılmıştı. Bu muharririn R. U. R, adlı eseri Hiyatrosunda sahnere ke - gek çağbek gürdü. Piresle, Bavanı verildi. Rabol, Çek İlsanında zeyik demektir. İtalyanın en büyük şalri Gabriyel Danünelyo, tamam bir stde evvel Seklz gün evvel vücadünde bir va- hatazlık hissetmiş ve Marinetiye yaz- diği mektupta: «Benl ölüm döşeciği Üzerinde görmek İstemezsen — heven İöşümi gelte demişti. Fütürist muharrir derhal dostunun yanma koştu. Bilâhare: — Bülyer musansi, no kenuştek? | diyor. Pransız edebiyatından, Danünciyo, bilhasıa Flobete, beğenir, takdir ederdi. #irlerini meşretmiş ve şöhret kazan- Vefatından iki gün evvel bir rahat- Bezlik histetmişti. Celbolunan doktor: — Tehlikeli birşey değiit, dedi. Şalr, erlesi yün akşama kadar külüphane- Binde çalışlı. Sonra bahçede kısa bir gezinli yapta. Akşam yemeği için ya- mek salonuna zirerken sendeledi. Fla- | metçiler koştular, düşmesine meydan vermedilce. Yatağına yatırdılar, Kon- | dinden geçmişli. Az sonra gelen dek- | tor sektei dimağiden öldüğünü söy - dedi. Arzusu veçhile, fahri tayyare gene aN Üntforması — giydirildi, — göğsüne | Çaskeri liyakat madalya) ları kakıldı. 145 BİRİNCİ ÖRDEK Şu Avrapalılar çok garib adamlar.. | Ya işleri ve güçleri yok, paraları çok. Ne yapacaklarımı, nasıl vakit geçire- ceklerini bilemiyorlar. Bakmız. niçin?. ” Parisle, Netr Dam kilisesi civarında bir lokanta var. Bu, | Tokanta elli sene evvel açılmış. şimdi- ye kadar 144900 ördek kızartması sat- mnış. 145 inci bim ördeği ismarlıyacak müşteri şerefine büyük bir Kiyalet ter- tüp etmiş, O gün Tokantaya gelecekle- Te bedava birer şişe şarap ikram ede- cekmiş... TEŞEKKÜR Beyoğlu Belediye hastanesi A - imeliyat servisi şefi Dr. Bay Sadet - tin Onorcanın mahir ameliyetiyle, müptelâ olduğum basur hastalığın- dan, başka doktor nezdinde aylarca süren ve çok masraflı ve fakat ne- ticesiz çıkan tedaviden sonra, hiç a-| cısız bir suretle tamamen — şifayap| olmakla mumaileyhe yürekden — te- şekkürlerimi alenen bildirmeği vic- dan! bir minnettarlık vazifesi adde derim. Bayoğlunda Tokatlıyan karşısın-| daki Terazi sokağında 6/1 — No, bu Danünciye, daha 18 yaşında iken lik | asıl olacak bu iş?. — Nasıl ne demek birader. N Bunda tuhaf birşey yok ki..| — Yahu, insan hiç bir fikir sa- hibi olmadığı böyle mühim “d- lerde körükörüne hareket edebi- lir mi?. Namık arkadaşının çocuk gibi hayretle karşılayıp, acemice sual- ler sorduğu bu meseleyi ortaya at- tığına pişman olmuştu. Nereden bu işe girmiş, başını derde sok - muştu. İzzetin şaka yaptığına ka- ni olmasa çıldıracaktı, hem de nasıl?. Fakat hakikat Namığın tahmin- lerinin tamamile aksi idi. Çünkü | İzzet yaşının hayli ilerlemiş ol - ! masına rağmen gönül işlerinde haddinden fazla toydu. Daha doğ- rusu hiçbir şeyden haberi yoktu. Bir gün Namığın arkadaşlarına verdiği çayda 6 da bulunmuş ve hayatında belki ilk defa kadın- larla alâkadar olmuştu. Ayıp de- | ğil ya o, otuz ikisine bastığı hal: de hayatı, sevgiyi, yaşamanın tün mahiyetini yalnız çalışmakta mevcüd sanıyordu. Yalnız ve şa- Sıp şaşıp, arkadaşının hatırı için gittiği çayda başına gelenleri du- yuünca önce aldırmadı, sonra- va- dükkânda gömlekçi Spiro Guğusi, ziyetin aldığı vahamet yüzünden yepyenl bir staj devresi girdi. Hâdisenin, belki llk defa du » yulan ve tesadüf olunan mahiyeti çok kamikti. Namığın çayında bulunan ve semtin en güzel kızı Müberra o gün İzzet hakkında akla gelmiyecek bir not vermişti. Namik buna önce ehemmiyet ver- medi. Yavaş yavaş — Müberranu hareketleri ciddi ve nazarl dikka- ti celbeder bir hale girince iş ba- şa düştü ve Namik, arkadaşının bu mühim meseleden haberdar etmek Üzere soluğu yazıhanede aldı. İzzet, Namığın nefes nefese ken- içine disine gelmesinin sebebini bir tür«| lü hesab edemiyordu. Namık ken- dini bir koltuğa bıraktı. Daha İz- | zetin «haş geldin. demesine va- kit kalmadan anlatmıya başladı: * — Aman birader, ne yaparsan “yap bu işe çare bul!, Kızcağız Te- na bir aileden değil. Tahsili ye- rinde, güzelliğine de diyecek yok. Amlan gözünü eeveyim, bu işi halledelim, yoksa... İzzet şaşırmış, Namığın söy - lediği bu sözlerden birşey anla - mamıştı. Ne oluyordu, Namık han- gi kızcağızdan, hangi İşten buh- sediyordu?. Dayanamadı, arka - daşının sözünü kesti ve: YOSMA No. $2 Yazan: ETEM İZZET BENİCE BREROU CARILEN AA AF CA ANR GPLAZRERTÜ GCRRUTE Dedi, Fakat, Güney sözünde ısrar etti: — Bu, böyle doktor. Tersi düşünülemez, Ve sözlerine uladı: — Beninle evlenirken - nekadar yanılmışım. Nekadar yanlış düşünmüşüm. Bir delikanlı yeri- ne olgun, yaşını başını almış, bütün sevgisini ka- rısına verebilecek bir erkekle — evlenmeği daima tasarlamışlım. Ve böyle düşünürken nekadar ra- hat edeceğim, ne kerte mes'ud olacağım... derdim. Oysam hepsi boşmuş, hepsinde aldanmışım. Belki bir genç erkek beni daka mes'ud eder, benim da- ha çok düşkünüm olurdu. Bunları söylerken doktor — yüzündeki bütün rengi kaybetmiş tir tir titriyordu. Üsttüste birkaç kere: — Güney. Güney.. Güney.. Diye söylendi. Bu söylenişte bütün bir ömrün yıkılışı, bir için sıyrılışı, bütün bir hayat uzanışı içindeki umut, bağ ve amaçların - sendeleyişi ve yeniden sökülüşü vardı. Doktor, bütün bu sendele- Yiş, sökülüş, sıyrılış ve yıkılış içindedir ki, aşkın iradesine kendisini bir kerö daha kaptırdı: — Ptki- Güney.,. Dedi, sözüne şar'aya tutulan sesile ekledi: — Yarın sabah bu dediğini de yapacağım. Güney sağlam bir dişi söker gibi cimriliğin landığı bu vuhtan böyle bir. adağı da söküp Birden yine kaş çıkarırken hiçbir. sızı duymuyordu. şenlendi, kocasının boynuna sarıldı: — İşte şimdi inandım beni sevdiğine koca - cığım!: Dedi, onu kolları arasında sıktı, sıktı' ve sordu? — Dileğimi yapar yapmaz niçin hemen peki., temedin?. â içinde yanan ateşin, deliren sıt « rabı içindeydi. Zorla şen görünmiye ça- —Hiç düşünmedim.. Dedi, ilâve etti: — Karıcığım, benim her şeylerim senin de « ği mi?, Aramtızdaki bağ ve onun özelliğinden hiç şüphe etmememiz lâzum. Güney kazandığı davanın gururu içinde ce- vab verdi: ' — Ben de böyle düşünüyorum Fazılcığım. Be- nim bütün benliğim, varlığım, — ideâlim, sevgim her şeyim sensin.. Daha açık, karşında gördüğün —| bütün bu varlık İçi, dışı ile senin... Ve.. Sesini daha dirilterek 'devam etti: — Eğer bu denençte biraz tereddütlü, biraz gevşek olsaydın bu gece aramızdaki bütün bağ - Tar bitecekti. — Niçin?, — Çök açık. Beş! sevmediğin anlaşılacaktı. Doktor ilk sersemliğini gideren hafif bir ayık- lıkla: Yazan: MURAT KAYAHAN — Ne işi birader, hangi kız dâfi bahsediyorsun?. — Acele etme anlatacağım. — Evvelâ işi öğrenelim. — Sabret yahu, hepsini öğre neceksin. Fakat dikkatli dinle kaf karar vereceksin Bu iş şakayâ gelmez. — Peki seni dinliyorum. Namık bit sigara yaktı, İzzetef — Bir kahve ısmarla ve betil dikkatle dinle. Diyerek söze büğ ladı: — Geçenlerde bana gelmiştit. Hani çay verdiğim gün. Hatırla* mit, İşte 0 gün davetlilef arasında bulunan ağır başlı, gü zel bir kız vardı. Onu da hatırladı? mı?, —- H.ı_vır... Bilirsin ki kadınlarff| dikkat etmem, — Dikkat etmem ne demekti Müberrayı hatırlamadın mı?, Sit yah saçlı, buğday tenli, derin bit kışlı kız. Bizim evin karşışındaki köşede oturuyor çanım, — Hatırlamadı. Neyse.. (Devami 7" inci sayfada) | Ankara Radyosu BUGÜN 1835 Müzik - Pi, (Melodiler) Halk- len naklen. 19 Konuşma (Türkiye postası). 1835 Türk müziği (Pasıl heyeti). Tahsin' Karakuş ve Saliye Tokayif Aştirakile, 20 Ajana, meteoroloji haberleri, *i Taat borsası (flat). 2015 Türk müziği: Çalanlar: Vecihe, Kuşen Ferit Kastı Cevdet Kozan. — Okuyanlar; — Musial? Çağlar, Radile Neydik. 1— Osman Beyin - Nihavend pet" vevk i #— Palk Bey - Nihavend. beste * Visali yare. 3— Rakım Bey - Nihayend şarkısl* Ne yanan kaltime. #— Arif Reyin - Nihavend şarkısı * Söyle nedir balsi ahın. ö— Vecike tarafından - Kamın tak* simi, 6— Rahmi Beyin - Nihavend şarkei” Saçlarına bağlanalı ey perl. 1— İsmali Hakkı Bey - Nıehavcad adır semal - Seni hükmü esel #— Salâhattin Pınar - Kürdül hi « carkâr şarkı - Aşkınla yanan kubime O— Salâhattin Pınar - Kürdstl his gazkâr şarkı - Ne gelen var ne bi 10— Salâhattin. Pinat - Kürdillsir tazkâr yarkı - Akşam yite akşam. l— Sepoh - Kürdilihlcazkâr - O0* yunhavası, ZI Memleket sasi ayarı. #1 Kenuşma — (bukuk İlmi yayml kurumu). ZL25 Neş'eli plüklar. 2130 Müzik (Radyo örkestrası - gel Hiasan Ferit Alnar), 2130 Müzik (Viridodlar » Pi). 23 Müzik (Cazband - PL) 2145 - 84 Son alans haberleri vt yarınki program. YARIN 1215 Türk müziği - Pi. A2IS - 14 Riyaseti Cumhur bando- Su - Gef: İnsan Künçer, —a ammr ee 7 Hicrl 1354 Rumi Muharrem Şubat 15 22 1939, Ay 3, Gün 66, Kasım 120 7 Mart SALI Vakitler | Vasni #a a. — Cânım karıcığım, sevimekle “âpartıman ba: »Hişla mak arasında ne bağ var?, Bunu anlıyamı - Yorüma (Devamı var)