I | ge ' ve. ea F - İnsanların Tabiatleri | İnsanların Tabiatleri | -| İpek Çorap mı, Yoksa İyi Bir Yemek mi İstersiniz ç Modayı Takib urmağa Lüzu Doğ izde —lüks merakı git- tikçe artı » Vöt mu?. Bunu *iyi bilen ve ta Ür eden insanlar, Tİyecok eşyası sa- Mmağaza — ve Gükkün sahible - Hdir. Bir de ev eş- Yüsi satan mobil- Yeci ve daha bü- ü namak lâ- a.. Dünyada bü- Sün insanların ze- SYA ayni tahsil _:_f*c—.e:.nı takib tikleri — halde, Tuhtelif insanla- Un hayat mekte- “Nde ayrı ayrı “e0kilor İşgal et- Teleri de bun » dolayıdır. DiA, — herkesin Bisine, kabili - Petine, çalışkan » derecesine gö- Miç Mekteblerde açmak icab Yd talebe a- "İtdino göre dera he vücüde ge - irmek İnsanların hep « Ydi ayrı aym Şıklık İnsanların Rüyasına Giren Gaye Oiuyor kiymet taşımaları hayatta.bir ta- 1herkes kendi. kabiliyet ve bilgi de- NM içtimal mevkiler ve derece- ler ihdas ediyor. Şüphe yok ki, e arisin meşhur (Eyfel kulesi) P elli yaşına giriyor. Bu kule, 1889 senesi beynel- Milel Paris sergisi münasebetile Yapılmıştı. Ve serginin en çok dik- * nazarı çeken binasıydı. k_"iyıex kulesi) üç kattır. En üst valt bir. taraça, bir de düz çatı Ardır, İkinci kata 847 ayak mer- ivenle çuklır. Bu katta, üç yüz N alan bir lokanta ve birahane, Hüteaddid dükkânlar, posta şu- H vardır. Şark ve garb temel- Tİ arasındaki üç Sansör, saatte kişiyi kulenin tepesine çıka- » İndirir. ye lenin temelleri dört tanedii tİmentodan yapılmıştır. Şark Külenin gece elektrikle recesine göre, bir iş tutuyor. Bir takım fevkalâde hâdiseler, tesa - Eyfel Kulesi ve cenub temelleri, iki metre ka- lınlığında beton bir tabaka üzerine| oturtulmuştur. Bunun altında, iri kum ve çakıl ile karışık bir tabaka| daha vardır. Sen nehrine çok ya- kın olan şimal ve garb temelleri, nehrin yatağından $ metre daha dibe gömülmüş 15 metre boy ve 6 metre eninde saç dubalar fize- rine istinad ettirilmiştir. Kulenin temelleri için kullanı- Jan maddeler 11,000 metro mi bıdiz. Demir aksamı da 7 milyon kilogramdır. ve 15,000 — muhtelif parçadan l 2,500,000 vida ile biribirlerine tut- turulmuştur. mürekkebdir; bunlar | _I':'_i-r;ı_eüçîn Dokuz m Yok düfler, hususi haller müstesna, ha- | yatta, herkes kendi oluşu kadar | bir hayat seviyesi içinde yaşar, — | Ayni ahçı dükkânına bulaşık - cılıkla girmiş iki genç çocuktan birini 20 sene sonra, büyük bir lokantanın patronu olarak, diğeri- ni de hâlâ garson olarak görürüz. Fakat her 20 yıl çalışan bulaşıkçı bir lokanta sahibi olsaydı, © zi man, mümtaz zekânın kıymeti mazdı. Şüphe yok ki, hayatta, böyle ayri ayrı mevkiler işgal eden, ay- | fi ayrı işler gören insanların ka- | zandıkları maddi servet de ayrı ayrıdır. O halde, herkesin kendi kazanç seviyesine göre bir yaşa- yış tarzı bulunmak icab eder. Eğer yaşayışımız, kazanç sevi- yesine uygun değil de, onun mev- kiinde ise, ya Israf, ya lüks yapı- yoruz, demektir, Hepimiz birçok İnsanlar tanı - riz (Kendi mevkilerini, kazanç - | larını asla hat g Jer. Kendilerinden her cih daha üstün olan mların y ——— in: esine göz dikerler. Onlar Bu vaziyettedir. kıyor: | Komşu gil bi geçinmek, komşu gibi evimi: kübik eşyalar almak için, iki yağımızı bir papuça sokmağa ça- lışıyoruz. Tabii bu, imkânsız oldu- Bundan, maddi ve manevi sıkıntı gekiyoruz, Bilhassa giyecek eşyası satan, kadın eşyası satan müessese sa - hibleri, her gün kendilerine mü - racaat eden müşterilerinin hal - lerini yakından tetkik etmek fır- satını bulabiliyorlar. Binaenaleyh onlar, lüksün, iİsrafın, sarfiyatta hesatsızlığın içyüzünü dâha iyi biliyorlar. En büyük dava, bilhassa en üstümüze giydiğimiz eşyadan baş- lıyor. Göstermek istiyoruz. Ken - dimizi, herkese daha şık göster - mek istiyoruz. Bu hal, kadınlar - da daha fazladır. Amma, bu gös- terişi yaparken, lâzım gelen eş- yayı borçla, taksitle, evimizin eş- yasını salarak, evde karımızla, kocamiızla, babamızla, çocukları- mızla kavga ederek yapıyoruz. İ- şin bu tarafını, yabancılar görme- | diği, bilmediği için, dediğimiz ol- muş, gayemiz tahakkuk etmiş ad- dediyoruz. Halbuki, mesele hiç de böyle değildir.. Mutlaka ipek çorab gi- yebilmek için, öğleyin yemek ye- mek âdetini kaldıran ne kadar genç kız ve kadın tanırız. Şik bir şapka alabilmek için, bakasının, | yamalı pantalonla gezmesine razı | Olan genç kız ve delikanlılar yok | mu?, Her hafta sinemaya giden - bir çok kimseler görüyoruz ki, iç ça- maşırları yoktur. Moda, korkunç bir âfettir. İşin tuhafı, modayı yapmak için, mü- esseselerimiz var. Gazeteler, mec- mualar boyuna neşriyat yapiyor- | lar. Modaya uygun olmak, şek gö- rünmek için satın alınan bu eş- yalardan mühim bir kısmnı da pa- halı olsun, ucuz olsun, - ekseriya çürük şeylerdir, dayanıkız şeyler- qu-;ıılerinı sürdükleri — binbir renkli ve binbir çeşidli boya ve saireyi tedarki etmek için, en za- ruri ve hayati ihtiyaçlarından fe- dakârlık yapan kadınlar yok de- | FARİS BAHÇESİ: yaşamak, komşu gi- | ğildir. Bütün bunlar aile yuvası için- süslenmiş bir görünüşü (Devamı 6 ıncı sahifede) ŞA KA İŞ ARIYOR: — Bankalardan birine muhasib- liğe girmeğe çalışıyorum. — Tabil okuma ve yazma, hesab, usulü defteri, makine ile hesab yyapmayı biliyorsunuz... — Yok canım, bunların birisini bildiğim yok!.. — © halde bu vazifeyi nasıl gö- receksiniz?, — Hüsnü niyetlet, ACABA DOĞRU MUT. Demek robumu çok beğendin. — Evet; o kadar güzel, sana o kadar yakışıyor ki... Düma Fis, Bulonya caddesi ü- zerinde küçük bir ev satın aldı, babasını davet etti. Evi gezdirdikten sonra yemek salonuna götürdü. Salonun pen- cereleri küçük bir bahçeye bakı- yordu. Önünde yüksek 5ı han babasına sordu: — Bal aya oturacak evimi nasıl buldun? k güzel... Yalnız birşey tav- siye edeceğim.. Pencereleri dalma açık bulundi — Bahçenin hava alması için.. AZETE OKUMIYAN ADAM: Bir ba direktörü, başlayınca kasada bulunan para- ları alır, Londraya kaçar. Bir gün, eski dostlarından birile, ka buhran ı — Beş sene kürek cezasına mah- küm olduğunuzu, hapiste bulun- duğunuzu zannediyordum. Fakat işlerim'n te okumadığım için bunu bilmuyordum. | Mav Bir Gı'ı';ı vvel 5S5—SON TELG FP—3 MART 1935 İngiltere'de Kadın ve Aile Hayatı Nasıldır ? Sinemada Çay İçer, Yemeklerine İfina Ederler, Kadınlar Kocalarına Sadık Kalırlar Giyinmelerinde Yalnız Kraliçelerini Taklid Ederler ondranın kenar mahallele - | MİH İSTANB! LI ıxmde haricinde ve civarın- daki köylerde bulunan ev- lerin hemen hepsi biribirinin ay- nidır. Küçük bahçenin kapısından gire diniz, çakıl döşeli yoldan geçti - niz, evin içerisine girdiniz mi, aye ni dekor karşısında — kalırsınız: Büyücek bir ocak. ocağ da deri veya kuma: n kenarın- kaplı bir kol- tuk; ortada bir masa, bir semaver, Üzerinde bir çay ibriği, İngiliz ev- lerinde semaver dalma kaynar, ibrik de üzerinde daima hazır bu- lunur. Çay, Puding ve Gümüş Takımları Çay saati.. Günün en mühim zamanıdır. İngiliz kadınları, ye - | mek pişirmesini pek o kadar bil- | mezler. Bilmezler değil, yemeğe © kadar ehemmiyet vermezler. Öj len ve akşam yemeklerini oluruna bağlarlar. Tiya —hazır çorba, | erve et, haşlama sebze, zu':ul(! iktifa ederler, ; pasta, kurabiye, puding İ | Esrarengiz Bir Haydpark ve güzel bir İngiliz kadını ve buna benzer tatlıların âlâsını bilirler. Yaptıkları - bisküvilerin, reçellerin, tatlıların — nefasetine, lezzetine doyulmaz. Çay masalar Üzerinde çeşid çeşid şekerlemeler, bisküviler, tatlılar, kekler, reçel- ler bulunur. Çay; büyük ve kalın fincanlarla içilir, üzerine bol reçel ve tereyağı sürülmüş ekmek yenilir. Meteliğe Kurşun Atan Serserinin Vaziyeti Meseleyi Meydana Çıkardı ariste Hudan - Kambe yolu üzerindeki (Mavi köşk) ün sahibi Madam Foyatiye'nin bütün gün dışarı çıkmadığını gö- ren komşuları merakla köşke gir-| diler, yetmişlik — kadının yerde; saçları, üstü ve başı perişan, ağzı ve gözleri açık, kanlar içinde yat- tığını gördüler. Hemen telefonla | Fabıtaya haber verdiler, Az sonra mevki komiseri ve po-| lisler geldi: — Bir şeye dokunmadımız a?.. — Hayırt. Yalnız dudaklarına | bir ayna yaklaştırarak nefes alıp | — Çok iyi yaptınız?.. — Fâakat küçüğe nasıl söyliye- ceğiz. Şimdi nerede ise gelir... — Kimden bahsediyorsunuz?.. — Madam Foyatiya'nin torunu Hanrit'ten. Bu sabah.Dröye git - mek için otokara binerken gör - düm. Komiser geveze kadının sözünü kesti: — Bunu sonra anlatırsınız. Şim-| almadığını öğrenmek istedik. Ay-| di müsaade ediniz de keşfimizi ya- nanın lekelenmediğini görünce si- | ze telefon ettik. palım..— Dedi ve yüzü yırtılmış, otları dışarı çıkarılmış bir koltuğu işa- ret etti. — İçini aramışlar. — İhtimal paralarını orada sak- liyordu. — Emin misiniz bul — Hayır! Fakat komşular öyle söylerlerdi. Bu sırada zabıta doktoru geldi. Yaşlı kadını muayene etti. Bir bo- yun atkısı ile boğulduğunu söy - (Devamı T inci sahifede) Köşkte İngiliz kadınları porselen ve g. müş sofra ve çay takım! a severler, İngiliz evlerinin en (üi eşyası gümüş yemek ve çay takın larıdır. İşlemeli örtülere, biblo lara pek o kadar ehemmiyet ver mezler, Gümüş takımlara, beya örtünün Üzerine sıralanan parlal çatallara, kaşıklara bayılırlar, Butr | lar, kutular içinde saklanmaz, Av rupalılarda ve bizde olduğu gibi yalnız misafir geldiği zaman çe karılmaz, bilâkis hergün, aile sof rasında bulundurulur. Umumi harbde esir düşen İngi- liz zabitlerinin, askerlerinin en zi ,yade şikâyet ettiği neydi bilir mi- siniz? Madeni kaplarla, çatallarlı yemek yemek mecburiyeti... ıngiliz Kadınları Evinin Hizmetcisi Değil, Bayanıdır. İngitiz kadınları (evci) dirler. ömürlerini seyahatle geçiren yaş h, çeneleri düşük, elmacık kemik leri çıkık, kalın bağa gözlüklü ka dınlar müstesna - evlerini severler Fakat hizmetçisi değil, bayanı ola rak... Temizlik bakımından çok titiz | olmakla beraber biraz ihmalcidir- ler. Mobilyelerin eskimesine, a - şınmasına pek o kadar ehemmi - yet vermezler, Çocukların halıları kirletmesine, yasdıkları atıp yırt- masına, sandalyaları devirip ayak- larını kırmasına, koltukların üze- rine çıkıp oynamasına aldırmaz - lar. Köpek, perdelerin — kenarını yırtmış; kedi, döşemeleri tırma - lamış, ocaktan sıçrayan bir kıvıl- | cım halıyı yakmış, bay, piposunun külldrini yere silkmiş vazifeleri değildir. Bayan bunları gayet ta- bil görür, ses çıkarmadan temizler, tamire çalışır. Bahçelerde; sebzelere, çiçeklere ayrılan yerlerin yanında çocukla- rın salıncak kurup — sallanmaları. köpeklerin koşup oynamaları için de hususl yerler vardır. Spor, Sinema ve Radyo İngilizlerin, küçük bahçelerin- den sonra en çok sevdikleri şey: Geniş bir gölf sahası kulüblerinin spo rmeydanıdır. İngilizlerin hemen hepsi spor « cudur. Gençliklerinde hokey, teniş oynarlar. Fakat evlendiler, bir de çocuk- ları oldu mu gevşerler, adeta tem- belleşirler. Sinemayı çok — severler, Jeşsi Mathev'in, Grasi Field'in en büyük (Devamı 7 inci sahifede)