—27 ş AT 18f Silâ h lanıyor Totaliter Devletler: Bunu Nasıl Karşılıyorlar Ve Ne Düşünüyorlar? Amerika, Japon Tehlikesine iman ve İtalyan gazeteleri A bugünlerde yeniden şid - detli neşriyata girişerek Fransa ve İngilterenin silâhlan - ma yolundaki faaliyetlerine karşı bücum ediyorlar. Berlin ve Ro « manın gazeteleri İngiltere, Fran- sa ve Amerikayı dünya sulhunu tehdid etmek maksadile silâhla- mayorlar diye iddia ediyorlar. Bu- na karşı İngiliz ve Amerikanın, " Fransanın matbuatı da sulhü ko- rumak ve dünyada adalet ve hak- kaniyet esaslarına göre asayişi Muhafaza etmek için kendilerini silâhlanmak mecburiyetinde bul- duklarını yazıyorlar. Yeni gelen Avrupa matbuatın- da buna dair pek esaslı malümat göze çarpmaktadır. İNGİLİZLER ve ARABİ mumi Harb- U de Arabis Lâye Tens ismindeki ca- Susuun — faaliyeti 916 - 918 senele - rinde büyük — bir ehetimiyet ka - zanmış ve Lâüvrens ismini de bilmiyen kalmamıştı. Ara- bistan ile meşgul olani İngilizler yal mız Lövrens'ten i baret değildir. Lâvrens gibi İn- gilizlerin faaliyeti de yalnız harb za- manlarına mahsuş kalmış değildir. Bir İngiliz ga - zetesi şimdi de A. #bistanda çalışan *böyle adamlar bu- lunduğunu yazıyor we Harold İngram dan bahsediyor ve bu adamın bugün Arablarca pek e hemmiyet verilen bi Ingiliz olduğ nu söylüyor. Pakat ngram şu iki - tanda Genç kadın: — Kocacığım çok mu üzüldün? şuk, asık suratlı i malarının kavgasını mı yapacağız?. miş gibi hiç oralı bile olmadan kocasın izledi ve sesini eze eze söylendi “olur, bep evde oturacak değilim. — İyi, güzel, terzi, umba, fistan hej < tösünü sırtindal «Beyaz kitabe bu hususta tafsi - Hadramut'ta Tçtkikler Yapan Bir İngiliz Karı Koca Arab Kıyafetine Girerek Sarayına Kadar Nüfuz Etmiş Bulunuyorlar mühim noktada meşhur Lâvrens- Diye tatlı bir bakış ve tatlı bir söyleyişle kapı- dan içeriye girdi, Pazılın elini sıktı. O ne kadar gü- zel, tatlı, şen, cıvıl cıvılsa, Fazıl da o kadar bürü- — Kafıcığım, her vakit artık senin bu geç kal- Diye Güneyin elini gevşek gevşek sıktı, yi dü. Genç kadın sanki söylenenler kendisi — Gezmeden gelmiyorum ya. Terzideydim. Ne raz geç kalırsam, Sabahtan akşama kadar Fazıl yazı odasına girdi, maroken bir koltuğa kehdisini bıraktı. Sinirli sinirli, gücengin söyleni « kak, bir kadın bu saate kadar sokakta kalmaz. Genç kâdın, gece ile bir örnek, keskin, katmer- li gözlerini doktorun bakışlarına düğümliyerek man- çk_ınü. onun karşısındaki koltu- Karşı Tedbir Alıyor köngreye kabul ettiren İngiltere tarafından neşredilen | STAN | Şeyhin| (Devamı 7 'inet sahifede) e değil- su kadın! adımlarını ” Amerikanın Avrupa harbine karşı lâkayd kalamıyacağını uân ve bunu! Reisicumhur Ruzvelt Tâtla doludur. İngiliz mâliye na- zarı Sir Con Simon geçen gün par- lâmentoda uzun beyanatında an- | lattı ki Çemberlayn hükümeti si- lâhlanmak için evvelce yapılmış olan 400,000,000 İngiliz li tikrazı 800,000,000. İngiliz çıkardı. Unutulmamıştır ki milyonluk istikraz 937 de ka laştırılmış, 940 senesine kadar o- lan programı başarmak için buna zum görülmüştür. Halbuki ge- çen seneler zarfında” silâhlarma faaliyeti arttıkça artmış, yeniden daha vâsi bir programla işe devam etmek lüzumu anlaşılmıştır. gilterenin 937-938 milli müda namı altındaki silâhlanma ve ku' vetlenme faaliyeti 262,000,000 İn- giliz irasma malolmuştu 938:939 mali senesi zarfında bu maksadla yapılmakta olan sarfi- yât ise 388,000,000 İngiliz çıkacak fpörünüyor. İngilt mali sene 31 mârtte nihayet bul- duğuna göre yeni 939 bütçesi 1 ni- sanda belli olacaktır. Yeni bütçe- nin nasıl yapıldığı, masraffara Tt yüz vergilerine zammedilip miyeceği son derece gizli tutu- lan bir keyfiyettir. Yeni bütçeye dair kimse şimdiki halde bir şey bilmiyor. Ancak şü var ki eğer vergilere yeniden ufak tefek zamlar yapıl- mak süretile varidatı arttırmak eihetine gidilecek olsa bile İngi- lizler buna katlanmaktan başka çare göremiyorlar. Her sene bu aylarda yeni büt- çe hazırlanırken İngiliz matbua- tında bir takım tahminler, hesab- lar görüldüğü gibi bu sene için de bir hayli tahminler ileri sürülü - (Devamı 7 inci sahifedı » — sızı düymak - sevgi belgeleridir. Güney bu cümleyi söyler söylemez, sesine ba- yıltıcı bir kayam zünü sürdürdü: düşkünlüği verdi; yarı şaka bir söylenişle sö- — Kadınlar geveze olurlar. Bir de buna model , kat, düşün. İnsan bir kaatte, iki sa- atte, üç süntte terziden çıkabilir mi?. Belki kırk ta- »e mödelin içinden bir tuvalet seçtim, Sonra bütün psirle peki Par Kışlıkları gözden yıp dürüyordu. e e e ellecatığ Genç kadın yerinden kalktı: y BAĞCEİR geçirdim. Doktor bütün bunları dinliyor gibi bir başka tarafa bakıyor, sömürtuüyor, $inirden ayağını salla- ! | beş defa daha büyüktür, Ve 500 mil- | MATMAZEL HÜRRİYET!, iMeraklı Şeyler ör ee yelierlikdiri « P Şeğlilerte saslinerindn ça Te a enlraylanı im'ac ettiğini görmüş ve bonunla mü- eadeleye karar vermiş. Badema dü - ha ape İ et n e ll sahiblerinden ceza alımmcaktır. TÜNELİ | DÜNYANIN Dünyanın en uzun tüneli Pramsada, Sen Diye ile Sön Mari arasındaki ti neldir. İnşası da geçenlerde bitmiştir. Bu tünelin girilecek ve çıkılacak yeri Fransadadır. Boyu da 6 kilemetre 812 metrodur. eli açınak için 315,060 kile | tondan fazla çimente sarfolunmuştur. ve LAĞE amele galışmıştır. MÜÖSYÖ G.. VE İKİ KU İsveç Kralı beşinel Guslar, ber sene | bu mevsimde HFramsanın cenup sahi- Tindeki Kan şehrine gider. Bir ay ka- dar kalır. Fakat, Kral olarak değil, dece DEdayö G.. nami müstearı altın- da yaşar, Hlemen her zün tenis oynar, Beşinci Güstav şimdi Kandadır. Ge- 'çen zün Balyodaki tenis kulübüne miş. Henüz Amerikadan gelen iki reni kırla tenis oynamış. Kızlar bu yaşlı rakiblerini yenmişler ve zülerek se- | lümladıktan sonra ayakkablarını de- Biştirmek için vesliyere gitmişler. O | Sırada orada bulunanlardan birksii — Tebrik ederim, — demiş. — İsvec | Kralını mağtüb ettinir. Kızlar, b kibar ihtiyarın Kral ol- | duğünü anlayınca şaşırmışlar, MUHABBET GÜNÜ İrakın şarkında bir kabile vardır. | Bu kabile halkının en büyük bayramı (Muhabbet günü) dür. | İlkbaharda, kadın ve erkek en ye- mİ, en güzel elbiselerini giyerler, el - | vardaki ormana çiderler. Kuzu çeverir- ker, helva pişirirler. Yerler, içerler, e- denirler. Sonra her örkek ve kadın beğendiği kadın ve erkekle kolkola çirer, orma- mam tenka ve kuytu yerlerine çekllirler. Kabile halkmın (Muhabbet güni mü) bütün bir sene sabırsızlıkla bek- lediğini söylemiye lüzum var ma?, BÜYÜK RRİTAN İMPARATOR! yanın dörtüe birime hâkimdir. Eski Ra- | ma imparatorluğundan yedi, Pireşik Amerikadan dört Almanyadan altmış | yon tebaası vardır. Nevyorklular limanın medhalinde bu- dünan meşhür Çtürriyet heykeli) ne | bu ismi verirler. | Malmazel Hürriyot, son zamanlar- da luvaletinin düseltümesi, makiyağı- man tazelenmesi için ressamların, mi- marların eline terkolunmuştu. —Bu 58.000 dolara malolmuştur. FPOLONYADAKİ BİZONLAR | (Bizon) lar, yanl sa; li yar ban öküzleri yalını Polenyanın Bia- lövleza ormanında ve Hrest - Litovsk da yaşarlar. Baralarda yaşıyan yaban Öküzlerile Amerikada ve Kalkas dağlarında ya- şıyanlar arasında, itibarile büraz fark vardır. Avrupa (Bizon) darı Umümi Harbe kadar vahşi addolunurdu. Polonya or- manlarında başıboş yaşarlardı. Bu or. manlarda yalnız imparalorlar avla < mardı. Harbden sonraki karışıklıklar es- | zasinda Polanya askerleri — bunların çoğunu öldürdü. San zamanlarda, Polonya xiraat ne- gareti bunları yeniden Üretmek için bazı tedbirler ittihazına Türum gör - müş ve Amerikadan satın aldığı muzlık yaban ökürlerini ormana sal vermiştir. YOSMA,İ —a N0 SÜ Çaammmamıa Yözın: ETEM İZZET BENİCE OUyumarumamanı içimden sevinmiyorum da değil, Üzülmek, bekle - mek, kıyranmak, Amma, sen de birazicık bana hak ver. Daha doğru- jestle Fazıl'ın yanına gitli, onun kır düşmüş, ak, uzun saçlarını okşaya okşaya: — Bir daha geç kalmam Fazıl, Dedi. Fazıl: — Ben dargın değilim ki, barışalım. yor, fakat genç kadının, güzel kadının, kıv- rak, büyülü, tılısımlı kadının gözleri içine bakma- dan arlıyordu: — Bir kadın bu saate kadar sokakta kalmaz.. Güney birden duruşunu, görünüşünü değiştir - di, Ayaklarını yaramaz bir çocuk vura; — Amma beni üzüyorsun. Dedi, devam etti: — Ne olmuş sanki.. Terziye gitmişim. tuvalet beğenmişim, Ne çıkar bundan?. Ben yüz binlerin arasıha gitsem, geceyarını g B | duğuna kani bu - lunanlardandı , mişti. Geçen gün yüzüne — dikkatle bakmıştı. - Hüzün düydü. Alnındaki gözleri çapakları - | köye geldi. Tünele bindi. Beyoğ- bekârlığın elâl — Demir sultanlık ol Yaşı otuz beşe gel tıraş olürken ay - narın karşısında. kırışıklıklar de - rinleşmiş, —sayısı artmıştı. Şakak - lazında bir iki bes 'az saç vardı. Gö rinin Önü de çiz. gİ çizgi olmuştu. Traş olup, saçı: ni tarayıp, giyinip kuşanınca, sokak - ta, genç, yakişık- bir &damdı Fa- t, uykudan kalk zafganlar, ken- h di halini kendisi de beğenmiyor - du. Saçlar dağı - nık, traşı uzamış, miş yüzü yıkan- mamış ve pijamalı — kıyafetile, Celâl Demir, hiç de cazib bir a - dam değildi. Dakikalarca düşün- dü. İçinin elemi artmıştı.. — Yavaş yavaş ihtiyarlıyoruz, | diye düşündü.. Sekiz sen> evvel 1 bana dar gelirdi. Neydi | © günler.. | Sonra, kendisine ek — Aman, beni bu halde tanı - dık kadınlardan kimse görmesin, dedi. | Daha fazla aynanın xurşısında darm Çabucak — tıraş oldu giyindi. Sokağa fırladı. © akşam, sevdiği kadınla bulu- | Fakat, içinde bir istek - Hayata ş: rüsmüş dürgün vi yazıhanede, geçti.. Hergün, daktilo k kılır, onlarla şaka, lâtife ederdi. dara ta- Buğün Celâl Demirin kıç sesi çık-| mıyordu. Saat 17 de yazıhaneden - çıktı.. Köprüyü yürüyerek geçti. Kara - | luna çıktı. Yine ağır ağır y yerek Galatasaraya geldi.. Sabahkı aynanın içinde gördüğü hayal, hâ- lâ gözlerinin önünden gitmiyordu.. «Artık » diye için - den söyleniyordu. Caddede, bazan| yatından - geçen genç kadınların, | kendisine baktıklarını görünce, | - çinden adeta gülüyordu. Hele bir kadın, Celâl Demire yiyecek g saniyelerce bakarak yanından geç- mişti. Celâl Demir arkasına dönüp| baktığı vakit, kadının da ayni şe-, kilde, arkasına dönmüş olduğu- nu ve Celâl Demire baktığını gör- dü. Genç adam kendi kendine gü- Tüyordu: — Sen gel de, beni sabahleyin gör, diyordu. Fakat, Celâl Demir, — sokakta gençliğini kaybetmemişti. Uzun j boylu, geniş omuzlu idi. Şık ge - | zerdi. Fiyakalı yürümesini, yanın-| dan geçen kadınlara manalı ma- nalı bakmasımı bilirdi Genç lisile Taksim- de, bir pastânede buluşacaktı. Sa- atine baktı. On dakika vardı. O da, zaten. Parmakkapıya gelmişti.. Beş| dakika sonra, — pastaneden içeri girdi. K i çok iyi ve yakın-| dan tanıyan müessese sahibi ve garsonlar, onu büyük bir nezaket-| le karşıladılar.. Celâl Demir ber | zaman oturduğu köşedeki masayal doğru yürüdü. Yörgün bir tavırla içi minderli hasır koltuğa çöktü. | Böş nazarlarla, sokağı seyredi- yordu. Genç adamın, - halindeki izlik ve durgunluk, pastano | zeki patronun — gözünden | kaçmamıştı. Celâl Demirin yanına| geldi. Lâübali bir tavırla elini müş- terisinin omzuna koydu: | — Bugün sizi çok neş'esiz gö « | Tüyorum, dedi. Celâl Demir, içini çekti: — Artik ihtiyarladık, dedi.. Patron bir kahkaha — atmıştı. Hüşterisine doğru eğilerek: — Aman sayın bayim, dedi, siz böyle söylerseniz, biz ne diyelim..| Baksanıza, yaş geldi altmışa.. Siz Otuz üç, otuz dört var mısınız?. — Tamam otuz beş... — İyi ya bizim yarı yaşımız sa- yılırsınız. Sonra da bekârsınız. Be-| kârlık sultanlıktır. Sizdeki rahat kimde var?, Her gün gezmek, toz- mak, eğlence.. Kimbilir, şimdi de hangi kadını bekliyorsunuz.. - Gelecek şimdi birisi amma, Canim da hiç istemiyor.. Konuş - yok mu?.. Şimdiye kadar bana, benim karakterime kı tan alarak: haydi barışalım.. inan ve güvenç duymadınsa bundan sönra hiç düy- mazsın. İnsanın karısını merak etmesi. tasalanması, ondan şüphe etmesi gerektir. Sen benden şüp- he mi ediyorsun?, Ve birden sesini daha çok sertleştirerek sordu: Bu soru ve soru; 1 bir duruma düşürdü, hemen dikeldi, yavaş- ştaki sertlik Fazıl'ı birden &- — Bunu da nereden çıkarıyorsun karıcığım. A- ramızda bir kerecik bile olsun bu tarzda konuşma- yı istemem, Karı koca diline şüphenin lâkrıdısı bi- dendir. gibi vere vura le düşmemelidir. Şüphenin girdiği yuvadan gönenç Kar, Ben böyle bir şeyi aklımdan bile geçirmem. okakta geç kalmamanı istemem sana güvensizli - ğimden değil sadece karımı evde bulmam isteğim- Peki niçin öyle ise uzatıyorsun?. — Uzatmıyorum. Fakat sinirleniyorum. Üzü - lüyorum. Seni evde bulamayınca bin çeşit şey ak- limdan geçiyor. Acaba bir arabaya, otomobile mi çarptı, şu mu oldu, bu mu oldu diye yüreğim bur- kuluyor. Güney yenjden gevşedi, yüzünde - gülücükler Yazan: REŞAD FEYZİ mak İstemiyorum bugün.. ye kompliman yapacak halim Bugün, kendi kendimi dinlel istiyorum.. Pasta sahibi ciddi bir tavırlâ — Anlatın bayım, dedi, sizin bin kadın feda olsun. Daha siniz.. Yarın bir başkasını buli sunuz.. Size kadın mı yok.. Celâl Demir, bu fikri, b çok parlak bulmuştu: — Sahih.. dedi. Yahu ne sak acaba?.. Atlatalım mi?, Tabil canım.. Büyurun ük odaya orada oturunul” Pastane sahibi gülerek ilâvt ti: — Biraz çene çalarız.. Kadifi lir, bakazki yoksunuz, ya bi kızar gider, yahud da oturur, bekler, ondan sonra, kızar, Celâl Demir, yerinden bif Bibi fırladı. Tatlı aill ronl raber içeriki küçük odaya lere Garsün iki kahve ge Sigaraları da yaktılar. Karşil tatlı tatlı konuşmağa - başlad Celâl Demir, bugün niçin ne olduğunu anlattı. Sabahleyill u hüznü tasvir etti. (Yazısı 6 meı ı.ıi Radyo Program Ankara Radyo! BUGÜN 1633 Konuşma (Cevat Koman tarihi ve tekâmülü). maisaller, İ 19 Konuşma (Doktorun saatih 19.15 Türk mürüği. Fasıl hereti (Hicazkâr faslıf Celâl Tokses, Hakkı Derman, Kadri, Iasan Gür, Hamdi Tokafı * | ri Üfler. 20 Ajans, meteoroloji haberleti Yaat borsası (flat). 2015 Türk müzlği. i— Micar peşrevi. — İekir Ağa - Hicaz beste. &— Dede - Hicaz şarkı - Beyri edelim, 4— Şerki - Micaz şarkı - Fi zalim harab oldu. | S— Şevki - Hicaz şarkı - Niçit © bül figan eyler, 6— Sadullah Ağa - 1lces e) Nideyim sahnı çemen. | — Rüşen Kam - Taksim. 8— Rahmi Bey - Gül hazin perişan. Şarkı - Sebeb we bakmıyor yi İlm Tanburi üşik Mustafa < | garkı - Münlazır. teşriline, —— Küme okuyucuları: Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer, Fip Fersan, Fahire Fersan, Cevdel € Ruşen Kam, Cevdet Kozan, Kattti — yazi Seyhun, İdare eden: Mes'ul Cemll. 1 Memleket saat ayarı. 1 Komuşma, | ZLAS Kaham, tahvilât, kambi mukut borsası (fiat). 2130 Müzik (küçük orkestrl * Necib Aşkın). » 22,30 Müzik (opera aryaları * 21 Müzik (Cazband - Pi). 2145 - 24 Son ağans haberltf | yarınki program. YARIN 1235 Türk müzlği - Pi 18 Memlekei Saat ayarı, meteoroloji haberleri. 1810 - 16 Düzik (küçük btf Şef: Necip Aşkın). .'4 1357 Hiczi Muharrem 7 Ây 3, Gün 5ö, Kasım | 21 Şubat Paartesi Vakitler | Vasati 1939, &a. da.