— Filmler -Yıldızlar — İki Büyük Sinema Yıldızı Yarın Şehrimize Geliyor MİREL BALLEN ve TİNO ROSSİ Ona Niçin “Çok Sevimli , Denılmışiır, iştir, Bilir Misiniz ?| TinoRossiye Tapanlar ! Sayılamıyacak Kadar Çoktur Buna Rağmen O Şöyle Diyoı *Şarkı Söylerken Hiç Bir Kadını Düşünmem, Hiç Bir Kadının Hayalini Göz Önüne Getirmem .. ino Rosinin hayatını yaz - mak kolay birşey değildir. Çünkü ona dair o kadar şey- ler yazılmış, hakikate uymuyan o lar sözler söylenmiştir. ki, san hangisinin doğru, hangisinin Yalan olduğunu tayinde âciz kalır. Böylü boslu, sağlam vi €smer benizli, iri yeşil gözlü, tatlı Bakışlı san'atkârın hayatı pek Sadedir. ğ Tino 1907 de Korsika adasında doğmuştur. Bugün 32 yaşındadır. ismi Konstan! Kendisi- Pek çok seven yaşlı te - a sadece (Tino) dediği için ismi böyle kalmıştır. Babası tüccardı. Ailesi çok ka- lsbalıktı. Tino da, büyüyünce ça- lışmak mecburiyetinde kaldı. Anası, Tinodan bahsederken: — Kardeşlerine hiç benzemez, çok uslu idi. Beni hiç üzmezdi. Der, Evlâdlarının şöhret ve ser- Vet sahibi olduğunu gören bütün analar böyle söyler. Fakat, Tino tidden uslu bir çocuktu. Hâlâ da öyledir. Anası, bir horos hikâyesini de Anlatmaktan hoşlanır. — Tinonun vuk beslemiye çok merakı var- Ü. Bir gün, sevdiği bir horosu Kesip kızartmak lâzım geldi. Ha, bunu haber alınca teessürün- den ağlamıya başladı. Sonra dı- | İ Sarı fırladı, deli - gibi çırpınıyor- dü. Kendisini teskin etmek için Çok müşkülât çekildi, sofrada ağ- Zina bir lokma koymadı. Mütema- Üyen ağlıyordu. Tino çok hassas, çok yumuşak Yüreklidir. Daha çocuk iken, gü- Ze tatlı bir sesi vardı. Bundan Sok istifade ediyordu. Arkadaş - andan birisi, bir kız mektebin- deki leyit talebelerden birine gö- Tül vermişti. Bir gece mehtabda mektebin ö- Sünde bir şarkı söylemesi ricasın- Yazan: - BEDİ GÜNDÜZ da bulundu. Tino kabul etti. Se- si o gece o kadar güzeldi ki... Yal- nız, orkadaşırın sevdiği kız değil, mektebin bütün t hi ları, hizmetçileri b alkışlanıyordu. Ajak: yük otellerin önül her yerde parasız konserler veri- yordu. 'Tino, Fransada iki sene askerlik yaptı. Bu sırada gönlünü birine kaptırdı ve inkisarı hayale uğ - radı. Arasıra yüzünde - görülen yels izleri bundan kalma olduğu- nu söyliyenler var. Askerliğini bitireceği sıralarda Lüt adlı bir şarkıcı ile tanıştı, iş te, kendisini teselli eden, cesaret veren bu arkadaşıdır. Lâi, bugün Tinonun menejeri, hususi kâtibi ve samimi dostudur. | Bir dakika ayrı bulunmazlar, «Bir Korsikalı yüreği ne iyi - liği, ne de fenalığı unutur...» dere ler. Doğru, Tino, Lül ile beraber ilk evvel Marsilyaya, sonra Bordoya, daha sonra Toluza giderek şarkı söy- ledi. Nihayet Parise geldi. (Gazi no dö Paris) müdürü ile bir mu- kavele imzaladı. Hayatının bu devresinden bah- solunduğunu İstemez. Çünkü bir aralık Marsilyada çok sıkıntı çek- miş, bir lokantada tabak yıkamak mecburiyetinde kalmıştı. Fakat, patron bir gün sonra kendisini kapı dışarı etmişti. Tino bundan bahsederken: «Bazan bu acı günleri düşünü- yorum. Lokantadan koğulduktan kışları hatırlıyorum. Tiyatrodan sonra Odeon tiyatrosundaki al - Mirel Ballin kışları hatırlıyorum. - Tiyatrodan çıktıktan sonra, beni kapı dışarı eden lokantaya gitmek, birşey iç- mek arzusunu hissettim. Bu su - retle müdürden intikam almal Mireille Ba'in ariste, Moda Kralı (Vart) P un terzihanesinde manken idi. Henüz 16 yaşında bulunuyor- du. Güzelliği, zekâsı Üe herkesin dikkat nazarını çekti. Sinemada bir rol alması teklif olundu. Genç kız bu teklifi memnuni - yetle kabul etti. (Napolinin yakıcı buseleri) filminde rol aldı. Parto- meri, Tino Rossi idi. İki genç san'atkârın taze yü - rekleri, biribirlerini görünce tit- Tedi, o zamandanberi sevişiyor - lar. Pek sakin bir hayat geçiri - yorlar. Yakında düğünleri yapı - lacak. Mirellle Bolin, barları, lüks 1o- kantaları, eğlence hayatını sev - mez, tam bir ev kadınıdır. Holivuda gitti. bir iki i. Sonra hastala Guzel yıldız, kendisile görüşen Parise döndü. bir Pransız gazetecisine: — Amerikaya üç ay için git - miştim. Fazla kaldım. Hastaları dım. Biraz sonra Londraya gi deceğim, bir çevireceğim. Bu filmin ismi şu: *Evet madam...». Sonra Parise geleceğim. Tino ile seyahate çı - kacağız. İlk evvel Mısıra, Yuna - nistana gideceğiz. Sonra yoni 'Türkiyenin merkezi — Ankaraya. 'Tino orada iki konser verecek. İs- tanbulda da iki konser vermesi teklif ediliyor. Fakat bilmem ka- bul edecek mi?, «Amerikada (Altın — Venüs), «İşte senin işe yaramaz - diye koğduğun adam benim, Tino Ros- si...» demek istiyordum. Fakat, kapıdan içeri girince, eski patro- num koştu, ellerime sarildı, teb- rik etmiye başladı. Tabil sesimi çıkarmadım.... Tinonun ilk çevirdiği - filim, dır. Bü filimde bir | ü yapıyordu. Stüdyonün hususi hayatı ken- düsini pek sıkıyordu. Acemilik his ediyordu. (Gilarelerin sesi) fil - mini çevirirken çok üzüldü. Bu filmin mevzuu belki hatır- lardadır. Büyüleyici bir kadının peşinden Parise gelen Köorsikalı bir balıkçının macerası... Senar- yonun kusurlarını, Tinonun gü - zel şarkıları örtmüştür. Tino, yine sahneye döndü. İn - gilterede, Amerikada, müzikhol - lerde şarkı söyledi. Büyük bir şöh- ret, büyük bir servet kazandı. Fran saya geldi. Afrikaya gitti. Cerayirde dolaştı. Ora ahalisi- ni de sesile teshir etti. Cezayir- den bahsederken: — Ne güzel bir memleket, di- yordu. Hele Oran şehri... Aha: ginin gösterdiği hüsnü kabulü hiç unutamıyacağım. Söylediğim şar- kıları, hep bir ağızdan aynen tek- sıkıldı. Fakat sonra bunun, bana | karşı büyük bir teveccüh olduğu- | nu öğrendim.» 'Tinonun muvaffakiyeti, birçok kimselerin hasedini — uyandırdı. söylemediler, ne- eytanın cenneti), (Pembe çapa) filimlerini çevirdim. «Şubat aymda Holivuda dön- mek mecburiyetindeyim. Golâvin Mayer şirketile bir mukavelem var. Bu filimde erkek partoneri « min intihabını bana bıraktılar: Ya Klark Gabi; ya da Spenser Tras.. Henüz kararımı vermedim.. de- miştir. Tefrika Numarası : 28 Yazan: Rahmi YAĞIZ Mağrur Baş Kumandan Vekili Amiralın Bu Aşağıdan Alışına Acıyan Bir Gözle Baktı Muvaffakıyet Sayılamıyacağını İleri Sürdüğü Yeni Bombardımanla Verilen Cevab — Giden gemilerimizden bi - rinden.. Fakat noksan bir telsizdi bu., Yarıda kaldı. Gemilerin Rus donanmasile Amasra — önlerinde karşılaştığını bildiriyordu. Sür'at-| le oraya hareket ettim. — Evet.. Yetişip yardım edebil- diniz mi? — Ben Amasra hizalarına var- dığım zaman gemilere dair bir iz bile mevcud değildi. — Yani? — Düşman tarafından esir edil-| miş veya batırılmış olmaları ih- | timali ile karşı karşıya idim. Enver Paşa masasının üzerinden | nuna sokarcasına bir şiddetle &- miralin gözlerine yaklaştırdı, hid- det dolu bir : — Bunu oku! Kâğıd; almanca ve osmanlıca yazılmış, Alman umumi karar - aundan gelen bir şifrenin halle- | dilmiş sureti idi. Üzerinde şunlar bulunuyordu: Osmanlı karargiha umumisi kumandanlığına İstihbarat şubemizin Moskova sercisinden verilen malümata gö- re Karadenizde asker ve harb mal- ——— ler uydurmadılar... Hattâ, bir gö- zünün takma olduğunu bile iddia | ettilor. Kendisini gören güzel yıldız - lardan birisi, gözünün hakikaten camdan olup olmadığını sordu. Tino, şapkasını çıkardı ve: - Bakınız, matmazel, dedi. Çe- kinmeyiniz, güzel parmaklarınız- la dokunabilirsiniz. Tinoya, on beşinci Lüi gibi, (çak sevirnli...) lâkabı verilmiştir. Ken disine tapan kadınların sayısı çok- tur. Her gün yüzlerce aşk ve tak- dir mektubu alır. Buna karşı di- yor ki: Bunlara ayrı ayrı cevab ver- | miye çalışıyorum. Fakat imkânı yok. İstiyenlere fotoğrafımı gön- deriyorum. Bu da o kadar çok ki. Takdirkârları, ellerinde birer fotoğraf, imzalatmak için nun, stüdyonun kapısında saat - lerce beklerler. — Bu bekliyenler arasında genç- der, ihtylarlar, güzeller ve çirkin ler, sevimli ve sevimsiz - olanlar çoktur. Ben, diyor, hepsini memnun et- mek ister, arzularını yerine ge- tiririm. Bazan saatlerce kapının önünde fotoğraf imzalarım... Sonra ilâve ediyor — Fakat, şarkı söylerken hiçbir kadını düşünmem, hiçbir kadının hayalini gözümün önüne getir - mem... Tino, Dovilde, güneş barında bulunuyordu. Yanına yaşlı ve ki- bar bir adam yaklaştı: —Mösyö, dedi. Kızım âmâ - ğır. En büyük zevki sizin radyo- da söylediğiniz şarkıları dinle - mektir. Kendisi aşağıda oturuyor. Burada olduğunuzu haber almış. Yanına gelmenizi rica ediyor. Tino kalktı, genç kızın yanma gitti. Konuşmıya başladı Genç kız, büyük bir sevinçle 80- | ruyordu: — Hakikaten siz misiniz?. Se- siniz beni teselli ediyor. Onunla derdlerimi unutuyorum. Bana bir fotoğrafınızı verir misiniz? Vakıâ onu göremiyeceğim. Fakat elimle okşıyacağım. Tino, zavallı kızın arzularını ye- rine getirdi. Yanından ayrılırken ağlıyordu. ro- | Refik Kemzl yapacaktır. zemesi yüklü üç Türk nakliye gemisi Karadeniz Rus filosu ko- modoru Amiral Kolçak tarafın - | dan esir edilmiş, gemilerdeki ef- | rad ve mürettebat esir edildikten sonra üç transpor da “atırılmıştır.| Transporlar Bahriahmer. Bezmi- ölem, Mithatpaşa isimlerini taşı- | makta imişler!. Alman karargâh kumandanı Hamına istihbarat bürosu şefi albay Raynbah Soşonun iri, çakır gözleri hicab-, la kâğıddan uzaklaştı, yere, baş- | kumandan vekilinin — ayaklarına dikildi. Sessiz durdu. Enver Paşa sorgu kılıklı taşlayışına devam ©t-| u gemilerin muhafız kruva- almadan çıkmaları t emreden siz: — Cevab versenize? Niçin su- suyorsunuz? Donanma kumandanı tekrar ke keledi: — Ben, Amiral Kolçağın böyle bir cür'et hamlesine kalkışacağını kestirememiştim! — Bu, sorduklarıma cevab ola- maz amiral.. Kumandanlığın ev- safı arasında uzak görüş, çabuk ve doğruyu keştiriş başta gelen hassalardır ve.. bu hassadan mahe rum olduğu halde tesadüfün sev- kile kumanda mevkilne yüksele« bilen yüksek rütbeli askerler yape tıkları hatanın hesabını divamı - | harb önünde verirler. Soşon put kesilmiş. heykel du- Tuşu ile başkumandan vekilinin bu hakaret dolu diskorunu dinli - du. Enver Paşa sözlerini ciğere işleten bir ton ve tane tane bir talâffuzla — Soşonun uğuldayan beyninde çınlattı: (Devamı var) Feriha Tevfik Fatma Sultan Rolünü Oynuyor (5 inci sahifeden devam) caktır. Filim. Paristen sinema - tiların bu ay sonunda buraya gel- melerini mütcakıb, derhal çevri meğe başlanacaktır. İki ayda çev- rilmesi tamamlanacaktır. Bu mev- sim sonunda, bu filmin türkçesinin. İstanbulda, fransızcasının da Pa- riste gösterilmeğe başlanacağını ümid ediyorum. — Şimdiye kadar bu kadar büyük ve tarihi filim - bizim hayatımıza dair - çevril - | memiştir. Fransızlar bu iş için çok i. makyajcı - lar, ışık mütehassısları hep Paris- | ten gelecektir Fuad Samihe, bu filimde artişt- lerin kimler olacağını — sordum. Şöyle cevab verdi: — Sinema şirketi, — artistlerin Türk olmasını istiyor. Onun için filmin bütün artistleri Türktür. Üçüncü Selim rolünü — İstanbul şehir tiyatrosu san'atkârlarından Fatma Feriha Tevfik roller için yine | lerinden İs- Sultan rolünü yapacaktır. Di şehir tiyatrosu a tifade edilecektir. Bundan başka, filimde 500 ka- dar kız, erkek figüran rol alacak- tır. Üçüncü Selimin saray hayatı yaşatılacağına göre, nekadar in - sana ihtiyaç bulunduğunu takdir | edersiniz.. Yüzlerce cariye, harem | ağası, baltacılar, bostancılar lâ - | zam.. Bu figüranlardan bir kısmını, temin ettik, Bir taarftan da teda- rik ediyoruz. Filmin mühim bir kısım sahne- deri Topkapı sarayında çekilecek- tir. Elbiseler hazinede, Yeniçeri müzesinde ve Arifi paşa kollek - siyonundaki modeller: ve resim - lere göre yeniden yaptırtılacak - tır. anlatırken, © devrini yaşıyormuş gıbı 'oldum.. Biran evvel filmin bitiril mesini istiyordum.. — Peki, üstadım, dedim.. Bu muazzam iş için çok para sarfet- mek lâzım.. Fusd Samih gülerek: — Tabif' dedi. Fransız filim şir- keli bu işe 4 decektir. Yani bizim para ile 160 bin liradan fazla. | miyecektir. (Bundan evvel bizde çevrilen filimlere beş on bin lira sarfedil- diğini gözönünde bulundurursanız bir mukayese yapabılirsiniz.) Fuad Samih devam ediyor Filmin uzunluğu 3700 metro olacaklır. Esenin güzel ve mükem- mel bir halde vücude getirilmesi için, hiçbir fedakârlıktan çekinil> Filmin — mühim bir kısım sahneleri renkli olacaktır. Tarıhi bir filmin renkli bir şeki de çekilmiş sahnelerini düşür nüz.. Her halde çok güzel bir eser olacak.. Fuad Sami Filmin mevz du şöyle kısaca bahsetti: — Filim iki kısma ayrılabilir. ısım burada çekilecektir. Ü- çüncü Selimin şehzadeliğine, cü- lüsuna ve hal'ına aid — kısımlar. irın, Üçüncü înlınıı tekrar fazla sipahi filimde görülecektir. Filmin ikinci kısını Pariste ge- | çiyor. Üçüncü Selim Parise 16 ıncı Lüiye İshak Bey ismindeki ne - dimi ile bir mektub göndermişti. 16 inci Lüi, İshak Bey - şerefine Versayda bir şenlik tertib etmişti. Bütün bu kısımlar da — Parişte, Versay sarayında çekilecek © za- | manki kostümlerle yüzlerce artişt ve figüran iştirak edecektir. O dev- Tn meşhur FPransız sımaları can- landırılacaktır, Meşhur Mari Antuvanet o dev- rin meşhur kadınlarındandır. Fi- limde o da vardır. Bu şenlik es - nasında Monte Golfiye'nin ilk yap- tığı balon uçurulacaktır. Bu sah- ne de filimde yer alacaktır. Gerek dublâj için, gerek Paris- te çekilecek kısımlar için, Türk artistlerinden bir kısmı Parise gi- decektir. Feriha Tevfik de bu ara- da Parise gidecektir. Fuad Samihin bana anlattıkları bu kadar.. Kendisinden filmin se- naryosunu rica ettim. Söz verdi., Bugünlerde filmin — senaryosunu SON TELGRAF sütunlarında zacağım. REŞAD F' HEKİ on Frank sarfe- Dir. Murad Rami Aydın 'Taksim - Talimhane, Tarlabaşı caddesi No, 10 Urfa aprt,