11 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

11 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İçtimai Dr. Mazhar Dertler —- Uzman Bu Hususda Ne Diyor? B hem de anketimiz için fikirlerini aldım. Bu salâhiyetli hekimimiz, bakınız bu hususta ne diyor: — Bizde en çok kullanılan sert içki rakıdır. Ve bunun kaldırıl - ması pekâlâ mümkündür. Hem kaldırılmalıdır. Rakıda yüzde 40 dan 60 a kadar sikol vardır. Hal- buki şarabda yüzde 20 yi bul - Mmaz. Birada yüzde 2 den 7 ye ka- dardır. Onun için şarab ve biranın Fakıya nazaran mazarratı daha azdır. Keyif vermek için biradan Çök içmek lâmm geldiğinden mi- de kabul etmez. Şarab yemekte içilir. Rakmın akşamcılığı şahıs için, müllet için, cemiyet için mu- zibettir. Rakı içmek itiyadında o- lanlar her akşam, vücudlarına 200 Eramdan bir litreye kadar zehir #okarlar. Akşamları içme saati Belince anasının memesini arıyan Şocuk gibi huysuzlanmıya baş - larlar. Halbuki rakı Avrupada — aşağı Sınıfın içkisidir. Bizde ise buna, daha ziyade yukarı sınıf düşkün- dür. Her memleketin - kendisine Mahsus rakısı vardır. Birbirlerile Müsabakaya çıkarlarsa zehir re- korumun hangisinin kıracağı an- Halihazırda hepsi de ayni de- Tecede âfettir. Alkolü siyasi, ikt- Sadi ve içtimal sebeblerle kaldır- Mak imkânı olmadığı zannolun - duğu bugünlerde, hekimler baş- ta olmak üzere bütün mütefek - kirler rakı, kanyak ve likör sını- f:"(hkhmıyı, şarab ve birayı mim etmeği düşünmektedirler. Halihazır medeniyetinin — Sdeta, harcı içerisine içki modası karış- "'-'ıx'dnHusıı için şimdilik büsbütün * kaldırılması mümkü ülme - mektedir. Lâkin, uım da geçecek ve içki kullanmak a- Yab sayılabilecektir. Rakı, derecesi indirilse iyi olur. Fakat bu defa da çok içerler. O- Bun için bu pek faydah bir tedbir değildir. I — İçkiye alışmakta âmil ve se- | Bebler nelerdir? — En büyük âmil görenektir, Teşviktir. İnsan Ilk kadehi ekse- Tiya bir dost elinden «adam sende he olur!» diye alır. Bu hal taaddüd *der, Kabiliyete göre muhtelif de- Tecede bir itiyad peyda olur. Za- Manla o itiyad kuvvetlenir. Ba- | Giları ne olursa olsun ttiyadından — Yüzgeçemez, İçki yavaş yavaş şah- l fin seciyelerini yıkar, çalışma kud- i , rnl azaltır. Metin ahlâkı sarsı- Keza eğlencesizlik te içmeğe teşvik eder. Bir de halk seğlence. Genince siçki» anlar. Halbuki mun- fazam çalışmağa alışmış insanla- €en doğru eğlenceleri şunlar #lmalıdır: Spor, tenis, kızak, paten, avcı- 1 balıkcılık, ata binmek, dans, Stlatizmin envar, kıraat salonları, Sinemalar, konferans yerleri, iç: itiyadının önüne geçecek me- v 68 Kalta; hanımefendiden her hal- btifat görecekti. Beş on para B hşiş vardı. Hülüsa; sevine, hmr: odasına çekildi. Hanımımı | Memyaede başladı. Daha rolü bit- $ dışn Her halde bu tiyatronun beyi '& ikinci perdesi vardı. Cari - V Nasıl olup ta ikaa edebile- | e ÇAĞİT Hiç şüphe yok ki; cari- | Selir gelmez Nihadın dair$sine n::l isteyecekti. Asıl dananın | h';. ü © vakit kapacaktı. Küçük kızı gibtri Nihat ile şarmaş olan Bilinkcaz 4 senelerce alışmış daire - | — değlak YAklaştırmak kalay bir iş| Yazan: RECAİ SANAY ir müddettenberi tetkik mak sadile Musırda bulunan Profesör Marzhar Osmanın üç günden beri avdet etmiş olduğunu haber aldım. Sayın Profesöre gidip hem bir «hoş geldiniz!» dedim, Hak — Kuvvet urd ile kuzu hikâyesini bi- irsimiz. Küzu masum ve tec- besizdir. Kürd yanına s0- | kulur. Ona bin türlü dil döker, kandırır, yeşil kırlara, buz gibi su başlarına doğru gezmeğe gölürür. Sonra, önu yer. Dünyada kurdlar çoğaldı. Her l I Yerinde Bir Karar ı ı Çocuklara Yarar Filmler Çevriltilecek Büfük Şehirlerde Çocuklar İçin Husuis Sinemalar Açtırılacak Kün bir yeni kuzu parçalanıyor. Şu günlerde dünyanın haline ba- —orgı | Hamız. Her taraftan harb kokusu a geliyor. Kuzular meliyor. Kurdlar kuyruk sallıyor. İlkbahar, kuzu mevsimidir. Ku- Milyonlarca kişilik ordular ha- zırlanıyor, Bunlar ne olacak?. No- reye yürüyecek?, Hazır ol cenge ister isen sulhü re-| lâh. Namık Kemalin bu sözünü -ll-' mıyalım. Sonra, Tevfik fikretin şu fikrine bir kere daha inanalım: Hak — Kuvvet BÜRHAN CEVAD Mühim Bir Tamim Maarif Vekili Hasan âli Yü - cel dün Maarif Müdürlüğüne şu tamimi göndermiştir: « Teşkilâtımız mensuplarından veya dışarıdan eski harflerle ya- Mazhar Uzman deni şeylerdir. Bunlar olmazsa her inamanın gençler ve tale - beler üzerindeki büyük te- girlerini ve öğretici fayda- sını ehemmiyetle nazarı dikkate alan Maarif Vekâleti bütün mede- ni memleketlerde olduğu gibi memleketimizde de bundan esaslı suretle istifadeyi kararlaştırmış- tır. Vekâlet; gerek ilk ve gerek or- ta tahsil çağındaki çocuklar için gehrimizde bunlara yarar çocuk filimleri çevirtecektir. Vekâlet bu hususta müfettişlere bazı tetkikler yaptırmakta ve muh- telif şehirlerde sinamalara giden halkla çocukların sayı ve nisbet- lerini, herkesin en çok hangi fi- limleri tercih ettiğini gözden ge- çirtecektir. Vekâlet şehrimizde veya An - karada seri halinde öğretici filim- ler» çekitrecek, bunları talebeden başka muhtelif san'at erbabı hal- kımızın da istifadesine koyacak- tır. Ayrıca Avrupa ve Amerikanın €n san teknik ve öğretici filimle rinden de müteaddid serilerin sür- atle getirtilmesi için teşebbüslere geçilmiştir. Diğer taraftan İstanbul ve Am- kara gibi büyük şehirlerde 10 ya- şından 18 yaşma kadar olan ço - cukların gidebilecekleri sinama - ların ayrılması da düşünülmek - tedir. Bu kabil yerlerde Vekâlet ç- cuk sinemaları açtıracak ve 10-18 yaş arasındaki çocuklar yalnız bu sinemalara devam edebilecekler- dir. Bu sinemalar açıldıktan sonra çocukların velev ki ebeveynleri ile bir arada bile olsalar büyük- lere mahsus sinemalara gitmele- Tine müsaade olunmıyacaktır. Ay- Tıca her mektebde bir sesli «ine- ma makinesi bulunması ve bir si- nema salonu tesis olunması hak- kında da ehemmiyetle çalışılmak- tadır. MAARİF İŞLERİ kes, cümlei asabiyesinin muka - vemetine göre yakasını bu men- hus iptilâya kaptırır. Sinirleri me- tin olunlar bu iptilâdan az çok ko- laylıkla kurtulabilirler. Fakat zıları için kurtuluş çok güçtür. İçki ne müthiş zekâları söndür- Müş ne metin vücutları yıkmış, 'ne emeklerle meydana gelmiş şah- siyetleri hiçe indirmiştir. — Yeni nesille, eski nesil ara- sında içki bakımından fark var mıdir?. e— Vardır. Yeni nesil içk. müca- semerelerini tir demekte tereddüd m çok memnunuz. Eskisi gibi ayyaş- lar <akşamcılar» pek az kalmıştır. Gençler pek çok mümsiktir. İçktye şuuri bir tarzda düşman olmuş- lardır. Eskiden müştehir, mukav- vi, hâzım diye yanlış propagan - dalarla gençliğin önüne sürülen içkilere yeni nesil zehir, felâket, ayıb diye bakmaktadır. Bu çok mes'ud bir telâkkidir. İçk: düş - manlığı şahsın selâmeti ve va- tanperverlik namına hırsıcan etti. Sabahleyin erkenden, kitablar el- lerinde sokakları delduran genç- ler çalışkandırlar. — İçkiye iltifat edemezler. İçki üfetire karşı en iyi karantina çalışmak, spor yap- mak ve öğrenmektir. Eczacı, Tabib ve Kimyagerler Beyoğlu yerli askerlik şubesin- den: Beyoğlu yerli askerlik şube - zılmış mektuplar almaktayını. Kimden gelirse gelsin ve neden bahsederse etsin bunları otuma- dığımı ve okumiyacağım: — bütün alâkadar olanlara bildiririm.. Pendik Belediye Reisi Cevab Veriyor Gözetemizin 6 şubat 939 tarih ve 687 sayılı nüshasında (birimizin derdi hepimizin derdi) sütunun- da (Pendik belediyesinden bir şi- okuyu- cumuzun şikâyette haklı olma - dığını kısaca anlatmaktadır: *— Pendikte balıkçı sokağında 1 numaralı evde oturan Yanyalı İsmail oğlu Ahmedin kaymakam- | lığa verdiği ve belediyemize ha- vale edilen istidası, usülen zabi- taca tahkik edilerek keyfiyet, 23/1/ 'Maarif Şurası İçin Bir Rapor Hazırlanıyor İhtisas Sahibi Gençler TC Avupaya -Sanayi Tahsili ı* E' .ı I Günden güne büyük bir sanayi diyarı halini alan ve yeni fabrikar larla zenginleşen memleketimiz. de muhtelif ihtisas sahiblerine ©- lan ihtiyaç gittikçe artmaktadır. Bu münasebetle müstald genç- lerimizin yetiştirilmesi kararlaş- Ezcümle iktısad Vekâleti derici- lik, yünlü mensucat ve diğer muh- telif meslek mekteplerinde tah- sil ettirlmek üzere yeniden Av- Tupaya 30 kişi gönderilmesini ka- rarlaştırmıştır. Bu talebelerin 10 u dericilik, 10 u da yüncülük tahsil edecek- lerdir. İsteklilerin en fazla 25 ya- şında olmaları ve askerliklerini yapmış, san'at mektebleri tesvi- ye ve elektrik şubelerinden me- zun bulunmaları icab etmektedir. İmtihanlar martın 3 üncü gü- nü gebrüminder ve Anltara, Bursa | ile İzmirde icra olunacaktır. Kazanan namzedler sene sonü- na kadar Beykoz, Feshane, Here- ke ve Kayseri fabrikalarında staj görecekler ve her ay 50 şer lira ücret alacaklardır. Ancak bu stajdan sonra yapıla- cak olan yeni bir imtihanda ka- zananlar da eylül 1940 tarihine | kadar şehrimizde lisan kurslarına devam ettikten sonra Avrupaya yollanacaklardır. Tulüat ş epimizin «Komik Naşid, di- ye tanıdığımız eşsiz. sahne artsiti, büyük san'atkâr Na şid bu memleketin — yetiştirdiği nadir güzidelerdendir. Sahasız bu derece muvaffak olmuş az vi tandaş gösterilebilir. 'nler Naşki hastalandığı zaman 'yüre Bizde tiyatro daha yakın za- manlara kadar oyunculuk köçek- lik, bir eğlence telâkki edilirdi Halbuki, hakikat hiç de böyle ÜüL. Geçenlerde yazdığım bir tajda anlattığım gibi, bizde ti re zannedildiğinden daha maziye maliktir. Orta oyunu tulüst bizde sahnenin başlangı dır. Dün değil, bugün bile, tulü- at süfli bir iş gibi görülüyor. Fa kat. tulüatçılar içinde yetişen Naşid başlı başına bür kıy Bizde bugüne kadar hakiki tiyatro tarihi yazılmış deği Esasen böyle bir tarih şimdiye ka dar yazılamazdı. Çünkü, tetkil yapılmamış, malzemesi bazırlam- mamıştı. : Tiyatro tarihini yazabilmek i- çin tulüat tiyatroculuğunun b tün teferrüntını tesbit etmek ğ zımdı. Maalesef bu mevzua Bizde, ilk defa tulüatçılığı tet- kik eden genç ve kaymetli muhar tir Nusret Safa Coşkundur. — Ş ehrimizdeki mektep müdür-| lerinin evvelki gün muhte- lif yerlerde toplanarak Ma- arif Şürası hakkında görüşmeler- de bulunduklarını dün yazmıştık. Bu içtimalardan sonra dün de; Lise ve Orta mektep müdürleri ; mekteplerindeki muallim meclis- lerini toplamışlar ve Şürada gö - Tüşülecek meseleler etrafında fi- kir tostisinde bulunmuşlardır. Neticede her muallimin Şura - dan beklediği işlerin ve muhtelif maarif mevzuları hakkındaki fi- kirlerinin toplanarak her meki idaresinin bunları bir rapor ha- linde Maarif Müdürlüğüne bildir- mesi kararlaştırılmıştır. Aynca; yakında; bütün Orta 939 tarihinde kaymakamlığa ar zedilmek suretile mesküt bırakıl- madığı, Ahmed yazıldığı gibi ço- cuk olmayıp 24 yaşında bir aya- fından az malül ise de her işi ya- pabilir bir genç olduğu gibi bir sene evvelisine kadar sandal ile balıkçılık ettiği ve son zamanlar- da kendi malı olan kahvesini işlet- tiği ve kirada bir evi bulunduğu ve iaşesile mükellef kendi başın- dan başka kimsesi olmadığı ve Mali vaziyeti düzgün olduğu bit- tahkik anlaşıldığından adli müza- heret ilmühaberi verilmemiştir. Binaenaleyh belediyemizce mü- zahereti adliye ilmühaberi bilâ- sinde kayıtlı yedek kimyagerlerle | teemmül verilmediğini ve müs - | ZORBALAR SALTANATI yedek eczacı ve tabiblerden kim- yager olanların üç gün içinde ih- tisab vesikalarile şubeye müra» caatları ilân olunur. xazau: M. sumı KARAYEL muyan cariyeyi geceyarısı Nihadın yatak odası önünden yüzgeri edip| yalnızlıklara ve ıssızlıklara garket- mek felâketlerin felâketi idi. Zavallı kız; kimbilir ne hale ge- lecekti. Beyninden vurulmuşa dö-| buk olunuz dedi. Muhakkak ki o dakika - ven isyan eder ve yaşa - ünkü Nihadı çıldırasıya Her halde bu akşamki facla mü- tehakkına verildiğini saygılarımla arzederim. Pendik belediye reisi Y. Tongay yaklaşarak: — Kuz, gördün ya!.. Artık bun- dan sonra benimsin?.. Naza çeke- yin deme kendini.. Hınzır iki saat- tir öldürdün beni.. irürsün bu akşam... Nurldan önüne bakmış susu - yordu. Nihad, lâflarına şunu da ilâve etti: — Haydi çabuk ol yemeğle ine - lim.,. İşittin ya... Bak kalfa ça- Diyerek kuvvetle elin ve yemeğe gölürmüğe : buki kızın arkasında İnce bir tül- mektep ve Lise müdürleri; Maarif| Müdürü Tevfik Kutun reisliğinde umumi bir toplantı yaparak bu Leblebicilerin Dünkü Toplantısı Dün leblebiciler cemiyeti saat 14 de toplanmış, bu senelik kong- re için icab eden ekseriyet temin edilmiş olduğundan ruzname mu- cibince müzakereler yapılmış ve neticede Şu zevat seçilmişlerdir: Asli azalıklara: Ali Avdan, Ah- med Özel, Mustafa, Yunus, Ah - med Kalfa ve Mehmed Usta. 'Yedek azalıklara da Arif, Hamza,| Mustafa; Hasan Ramazan ve Yu- suf seçilmişlerdir. Dediği doğru idi. Çırçıplak idi, Her ikisi de kendtlerine çeki dü- zen verdiler.. Ve yemeğe indiler. Alelâcele yemeklerini yedikten sonra yatak odalarına çekildiler.. * Esirci hanımla cariye Hamid fendinin konağında güzel bir saz Alemi yapmışlardı. Cariye çalmış, güzel sesile okumuş, hatta müte- addid kerelet de oynamıştı. Hamdi efendi, ikide bir de içini çekerek: — Ah; nerede Kamertab!.. Ne yapalım? Böyle oldu bu iş. Diyerek derdini döküyordu. E- sirci banım Hamid efendinin der- den başka bir şey yoktu. Nuridan, çığlık basar gihi ses- | himdi. Kalfa hem hanımına hiz- | Tendi: met etmekle müftehir bir kalb fe-| — — Ayl.. Durunuz bu kıyafetle rahlığı içinde idi ve'hem de za - | nereye götürüyorsun Beni?.. A - vallı kıza acıyordu. ihad; kalfast gittikten capı G1 h b Yol, daha $imdiden şaşırmış gö- dini dinlendirmek için bir aralık neş'e içinde şunları söyledi — İlâhi efendi hazretleri... Al- lah size acıdı. Hem sizin ve hem de çoluk çocuğunuzun hayatı kür-, tuldu. Doğrusu Kamertab çok ha- yırlı bir kızmış, M hususta görüşmelerde bulunacak- lardır. Öğrendiğimize göre dünkü mu- allim meclisi içtimalarında; he - men bütün muallimler, Şürada; bilhassa mektep kitapları mesele- sinin ehemmiyetle mevzuu bah- sedilmesini istemişler ve birçok kitaplardaki terimlerin hayatiyet ifade etmediğini kolaylık yerine bilâkis güçlük doğurduğunu söy- lemişlerdir. hm',ı'ı&:bu(untıkbeçli— de bulunan bir takım ders kitap- larmın, terimlerin aksine olarak eZ Muhtar . . İntihabı Dahiliye Vekâleti tarafından vilâyetlere gönderilen bir emir müucibince her tarafta «köy muh- | tar ve sihtiyar heyetleri» intiha- bına ay başından itibaren başla- malmış bulunmaktadır. Bu seneki muhtar seçimlerin - de bilhassa okur ve yazar olanla- vın ve karışık işlerke alâkaları ol- | maktadır. Kendisini tebrik etmeyi Arapca ve Acemce kelimelerle de- lu olduğundan da ehemmiyetle şi-| kâyet edilmiş, muallimler - tara- | fından yazılmıyarak pedagoji bil- kitaplardaki ; dimağları körlettiği beyan o- danmuştur. Kadm ' Hekimleri Toplantısı 'Türk Ginekologi Kurumu bu a- yın toplantısını Dr. Orhan Tah- sinin başkanlığında yaptı. Bu cek #ede Dr. Orhan Tahsin: âdetten kesilme kanamalarının tedavisi | kadar röntgen filimleri gösterdi. üzerine tebligatta bulunarak mü- şahedelerini bildirdi. Dr. Ahmed Asım Onur: Kadım mıyanların ve köylüler üzerinde nüfuz ve tegallüb maksadı gütmi- yenlerin intihabına bilhassa dik- kat ve itina olunacaktır. —— Denizbankta - kadre nd: . tetkikler yaparak yeni kad Tecrid ieralşmilir oe el Yusuf Ziya Erzin bu işi bugün il Kampı mal edecektir. — — çeb sis Uyuşturucu madde müptelâla- Diğer taraftan Etrüsk vapurun- rının Hyarsızadada bir tecrid kam- | a tetkikler yapan ları da vapur makinelerini tel pina konmaları fikri üzerinde e- | (8 gözden geçirmişler ve yı tüdlere başlanmıştır. Gümrük ve İnhisarlar Vekâ - leti bu mesele üzerinde bilhassa durmaktadır. Yeşilay cemiyeti de bu fikre çok taraftardır. Bu tebliğler üzerine yapılan mü- nakaşalara: Kenan Tevfik Sezenel, Orhan kısırlığının (İnsufflatlon tubaire | Tahsin, Ahmed Asım Onur, Hadi ve hysterosalpingographie) ile teş-| İhsan Gediz, İhsan Arif, Süley - his ve bunun tedavisi hakkında | man Fehim ve Fresko iştirak et- Ben hayatımda onun kadar vefa- kâr kimse görmedim... O, olmasay- dı ben şimdi mezarda idim. Lâkin, ne yapayım ki; Onu canım kadar severken ondan ayrıldım. Bir ke- ze bana sor, Ben bu ihtiyar ha - Hmde neler ne kalb ağrıları çe - kiyorum, — Hakkınız var efendi hazret- leri... Fakat; müsaade buyurur - sanız arzedeyim,. — Buyurunuz.. — Biliyorsunuz ki, acizane Ka- Mmertabı size veren bendim. Benim elimde hayır vardır.. — Ana hiç şüphe yok... Lâkin ahun gibi bir dilberi ve vefakârı bir dahâ bulamam.. — Hiç de öyle zannetmeyiniz... — İnanınız ki, yoktur. Siz de itiraf edersiniz ki, Kamertab aya- rında bir dilber yoktur. — Hele, hele., Elendi hazretleri dır. Allah ne nadireler yörat - . Ben de övle zanntdi 4 atta bulundu, mevzu ile alâ- | mişlerdir. ı Fakat vardır. Nitekim inanmaz - sanız şu karşınızda oturan cari « ,yeme sorunuz var mı yok mu? Hamid Efendi esirci hanımın ne demek isteğiğini anlamıştı. Hal , buki hiç Kamertaba benzeri olan bir eş bulunabilir miydi? Fakat; söz olsun diye cariyeye sordu: — Kızım; Bak hanımın ne di- iyor, öyle mi? — Evet; konakta yeni gelmiş bir cariye var ki, Kamertabdan da- ha cazibeli ve güzel diyebilirim. — Buna imkân mı var kızım?.. — Emin olunuz efendi hazret - Esirci hanım söze karıştı: — Etendi hazretleri, cariyenin söyledikleri doğrudür. Ben, bile hayâtımda kırk senelik esirci ol- duğüm halde böyle bir dilbere rast gelmedim. #UHş

Bu sayıdan diğer sayfalar: