irde Şimdi Alman Rus İttifakı mı ?. Hatıra Gelmıyen Bir Çok İhtimallerden Bahsediliyor .. Rusyaya .v'lmko- olacak » lmanyadan decekmiş, nüzakereler vayetleri - bir İki ir politika âlemini hayli yor. Birkaç gün evvel buna dair A yazılardı nek l eni gelen Avru- imm pa gazetelerinde görülen malt mata bakılırsa Berlin ile Muskova daki münasebatın yen! bir safhaya girmesi imkân ve ih ımâ- linden bahsedildiği anlaşıl:yor. Akmanyadan Rusyaya iktısadi müzakerelerde bulunmak üzere bir heyet göndecileceğini ilk dela haber alarak yazan Avrupa gazu- telerinde buna dair az çok tal- silât vardır. Moskovada cereyan ede teşkil e arası n esasın: ordu: Rus; idı mevaddı İp- kabil yapp bu & ştırılırsa müzakerel, şu decek deni; iye vardır. in aları teferrüat u. Bir za sıy idecek deniyordu. Bun- sonra Berlinden bir h: yadân Rusyay heyet gönderileceği doğru deği dir; deniyordu. Alman İktısad Nezareti Rusy yava ticari müzaker'at için bir h: yu- gönderilmesi tasavvur edil « m: söylerken Alman Hari- elye Nezaretinden Alınan malü - mat da şu merkezde Alman Hariciye Nezaretinin ti- cüret şubesi tarafından Rusyaya bir heyet gönderilerek iki mem - leket arasındaki ticari mesele - leri konuşacağı söyleniyordu. Bu meseleler de eski zamandan k böyle yormuş. Avrupa gazetelerinde 26 ikinci- kânun tarihinde görülen ve Ben linden alınan malümat böyle iken oskovadan alınarak veri- | mat da şöyle idi ye Nezaretinin or- le meşgul olan nin ticaret müdürü Şnure ovaya gelecek. Bir zaman - an elçi fon enburg da Moskovaya gelccek- manyada bulun tir Bu Rıvayetlerı Kımler Çıkarıyor"’î Alman harbiye talebesi bi Moskovadaki- Alman etin ehemmiyetini kü - mek istiyorlar. Birçok ban - n da bir- ir yahancı mat- buatta çıkan rivayetler doğru de- ğildir. Fakat Moskovada Rus si- yasi mehafilinin bu meseledeki vaziyeti Al: yetine benzi Söyle Röre Şnurenin fikirleri, mütale- mehafili | İr tatbikat dersi görüyorlar &s1 Alman devlet reisi Hitler ta- rafından takdir edildiği tahmin » lunuyor. Kendisi iktisadi mesele- lerde mütehassıs imış, — Alma ile Yugoslavya arasında aktedil - miş olan ticarf anlaşmada Şnure- nin eseri Yalnız bu Alman mütehassısı Moskova « ya geldiği zaman ne netice elde edeceği henüz kestirilememekte- dir. — (Devamı 6 mcı sahifede) sayılmaktadır. TÜRK ARTİST ve SAN'ATKARLARININ YARATTIKLARI ve BUGÜNE KADAR MEMLEKETİMİZDE YAPILAN EN MUVAP? K TÜRK FİLMİ IAR RAVUR DEVRiL | YA AA :ıl MUSRHIPZHDE CELRL MIZDAN KA 7mxnıcı Hmlnı ıAm RAĞBET ÜZERİNEŞ, Yanz İPE K Sinemasında Daha bir kaç gün temdit edilmiştir. İçmeğe başladıktan sonrâ da boyuna gramo - fon çalıyor, mektubu okuyor, durmadan ağlıyordu. İçinde sevgi vardı, kıskançlık vardı, görmemezlik vardı. Bütün bu birtbirine karşı duygular içinde boy- DİKİŞ İGNELERİNİN 'TARİNİ D ikiş veya taplı iğneden daha Adi daha ehemmiyetsiz ne var?. Fakat bu, vaktile çok kıymetli idi. | Mağaralarda yaşıyan cedadımız. dik iğnesi yerine, ucu «ivri dikenleri, balık Kılçıklarını kullanırlardı. Farlak ve pelik iğmeler, 14 üncü a- Bırdı icad olundu. Fransada, llk iğne fabrikası yüz seme evvel kuruldu. İğneyi, İngiltereye ük getiren kadın, sekizinel MHanrinin sevcesi Katerin H yardır. 50 BİN FRANGA ÜBİR FASAPORT Müsolininin, 28 Hkkâmın 1929 de kullandığı bir pasaport, Londra kl - Ü tapçılarından biri tarafından salılığa gıkarılmıştır. Bu vesika, Duçenin senkânun 1022 | de Parisle toplanan itilâf devletleri könferansında — hazır bulündü mart ayında Almanyaya giderek hafta kaldığını göslermektedir. Londralı kitabe, bu tarihi pasapor- V 4a 80 bin frank istemektedir. Acaba a- hca bulabilecek mit. KUDÜS YAHUDİ ÜNt İTESİ Sen yapılan nüfüs seçiminde, tin ahalisinin pek çok arttığı anlaş maşlır. Bu seçime göre Filistinde: 808354 Arabı, 386,084 Yahudi, 109,768 herisliyan vardır. Kudüs şehrinin nüfusu 100/000 dir. Birçok asri binalar, öleller. yapılmış: bankalar, hususi mücseseler açılmış- tır. Bir de Yahudi Üniversitesi tesis . Tunmustur. Yahtidi. Üniversilesine, tâli tahlisi blüren gemçler ve kızlar (bilâtefrik cins ve mezheb) kabul olunmaktadır. Haliharırdaki talebe mevcudü 64 dür, Bunların 4 Polonyalı, 46 &ı 23 Ü Litvanyalı, 5 1 Avustur- ü Çekoslovak, 9 u İngiliz Va. Filistinli olarak 135 yah hüdilerindendir. talebe vardır. 'TOPU İCAD EDEN KİM?. Topun mucidi, kmi meoçhul bir A- yabdtır. Pakat, ilk topu kullanan Fas Sulianı a Yusuftur. Bir İspaayol tariheisi, Faslıların Seydi Bilmesa muhasara sında top kullandıklarını kaydediyor. fakat tafilâl vermiyor. Avrupada ilk top Fransızlar ve İtal- yanlar taralından yapılmışlır. Floransa cumhüriyetinden kalma bir. vesikaya güre, şatoları, kaleleri tahrib için kul- kanılak demir gülleler 1325 de yapil- miya başlamıştır. İlk toplara bombard derler. Ku top- farta kocaman taş gülleler atılırdı. Bom- bardlar tunçtan yapılır, ağızdan dol- durulur, sonra bir fitii ile ateşlenirdi. | Sonra daha hafif, daba uzun toplar ya- | pilmağa başlandı. Büzünkü topların tekemmülünden, | tahcib kuvvı | üyorum. Çünkü içterinde 908 kilol | mermileri 40 Kilometre uraklara atan | toptar batanduğunu bilmiyen yok.. ÇİN NEHİRLERİ VE HARB Bazı pehirlerin, sevkulceyı bakımın- dan ehemmiyeti çoktur. İşte, son 2za- manlarda sık sık baksolunan Çin ne- Ve - Sarı ne- m cn mühimmidir. askeri harekât | için çok tehlikeli ve müşküldür. Zira, nehrin gectiği yerlerde ne akac, me de orman vardır. Dört bin sene evvel, İmparator Teso, kızlarından birini Shun adlı bir çifiçi İle evlendirmişti. Ba adam, Sarı neh- rin, taşması tehlikesinin önüne xeç- mek için olvarındaki bütün ormanla- vın ağaçlarını kesti ve kanallar vası. fasile, İslenildiği zaman nehrin yala- Amı değiştirmek, vadiye akılınak çare- | ü den hiç ayrı lardı. İki kafadar, semtin Don juanı olan bu arkadaş- ların samimiyeti daha uzaktan belli olurdu. Bilhassa geceleri so- ta görünürlerdi. Bilmem am- a galiba bu iki ahbab çavuşların işleri-gece yarısına kadar sürü - yor ve gece-yarısından sonra gez- e () çıkıyore lardı. Hele pazar geceleri onların tlerini seyretmek başlı ba- şına bir âle İçtikleri su ayrı hiçbir tlerinin or « parlardı. birler imaz- miye, para yemeği hareki en taklığını zevki e çik - Bir gün birlikte sey k t Eşe dosta dılar. rına uzunca bir sey kendilerine kaça malol dı. Acemilik bu. değil ya insan bilmö Ayıb nler öyle şey- ardı ki bizim iki Don juan eğer yola çık seler üstelik zengin di hiçbir sebeb yoktu. Fakat iki ahbab çavuşlar — bir türlü cesaret edip hareket kara- rı veremiyorlardı Nihayet bir gün son kararları- ni vermeyi kararlaştırdılar. İşlek rirldne çıkar çıkmaz yer bulup en k: diler. Rüstem s Neden kork Seninki « mı?, Düny şey mi tenha bzt yala?Üz yenimki p k fena bir - n da can Hüsmen boynunu büktü: Sürüd rılan kuzuy er. Bakalım bizim İs- umız iyi olur mu? seyahat- kapar da: iza te gelebilir. Mesolâ.. Rüstem Hüsmenin sö menin böyle işlerde henüz küçüktü. Fakat ne yapsın mocburiyet, arkadaşin lamaz ki. Bir gece Rüstemi bir köşeye çekti: — Yahu Rüstem, sen hiçbir şey düşünmüyorsun. Burada gezdi - Bimiz, yediğimiz, içtiğimiz yerle. ri biliyoruz. Fakat orada öyle mi ya?, Hem sahiden sen çocuk gibi düşünüyorsun. Biz n: dan ayrılabiliriz. Selma ile Belma ne olacak?.. Vallahi senin arkadaşlığın — bile bana şüpheli geliyor. Belmayı be Selmayı sen buralarda bırakıp Avrupaya, hem de eğlenmiye git- meyi hatırımıza bile getiriyoruz. Yazık bize.. tem, Hüsmenin bu sözlerine cevab bulamadı, Yalnız | ak için hiç yoktan: — Onlar bizi seviyorlar mı san kit, Dedi. Hüsmen: — Peki, Bunu iyi buldun. Bir | tecrübe edelim. mak olur. Hele-güllerimi-görseniz. Onlarin de öyle güzelleri var ki bir gül hiçbir İstanbul bahçesinde yoktur. Kar ya- garken bile gülünü verir. e- sıl İstanbul- | S Ezx3—-rvoo Aralarında kararlaştırdıklarına Tine seyahat teklif - Bir gece başbaşa kaldıkları za- man sevgililerine seyahat teklif ettiler. Gençler tekliflerinin der- hal kabul edileceğine kani Idiler. Fakat zannettikleri gibi olmadı — Biz gidemeyiz. Size uğurlar olsun cevabıni aldılar, Rüstem memnun, H tecssirdi. Demek yanıp tutuştuk- ları kadınlar onları sevmiyorlar- dı. Rüstem sotdu; men mü- - Hüsmen ne dersin? Belma ile Selma bizi seviyorları hu? Hüsmen boynunu büktü: — Ne bileyim birader? Kadın milleti bu; dost mudur, düşman dir? Bu muammayı kim çöz - müş ki biz bilelim... Aradan birkâç hafta geçmişti. İki Don juan, iki ahbab çavuşlar yine ayni saatte yine ayni jest- lerle ayni sevgilileri bekliyorlar- dı. inde , İspanyadan getirttiğim Radyo Programı Ankara Radyosu BUGÜN 1830 Program, 1835 Müzik Çkeman seloi Kapelman). 19 Kenaçına. 1915 Türk müziği (fasıl heyeti: #” Çanl yeçkk Panlı). 20 Ajans, meteoroloji haberleri, * raat borsası (flat). 2015 Türk müziğl Okuyanları Mustafa Çağlar, Safifi Tokay. Çalanlar: Cevdet Çağla, Bf Forsan, Fahire Fersan, Eşref Kadrlk 1— Osman Bey: Şetraban peşretk — Tanburl Paiset Badel vuslii içlisin &— Küzım Uz: Cam seni terketeetf| #— Şemesttin Ziya: Ey gonca acık — Refik Forsan: Tanbur — Bimen Şeni Gül olsam. — Baz semalsi. #— Relik Fersan - Rast şarkı: Te cihanı aleşin. $— Ali Galib Ber - Suzinak şarf | Her Yâhza veni görmek içla, 10— Azlt Blendi: Yeçik saz e0i7 Zi Memleket saat ayarı, | 21 Konuşma (Mizah saali). — | 2120 Esham, tahvildi, kambirt nukut borsası (flat). 2130 Temsll (Bir vak'a). Tef .. garf Ekrem Roşit, Söyliyemi Neşet Berküren. Üküçük orkesira 28 Müxik (Cazband - P. 2315 - 24 Son ajans haberleri yarmnki program. * YAKIN 1230 Program. 12,35 Türk müziği - PL 13 Memleket saat ayarı, ajuna vt — Çiçeğe ben de bayılırım doktor. — Demek siz de seviyorsunuz? — Bayılırım. — Ne iyi, demek ikimiz de seviyoruz. Güney durdu ve.. öyle cevab verdi: — Evet. İkimiz de seviyoruz. Onlar böyle gülden, çiçekten, karanfil sevgi- sinden konuşurlarken yurdun balkonundan onları gözliyen iki genç doktor da kendi aralarında konu- şuyorlardı: — Bizimki aldı yürüdü. — Gerçekten öyle.. — Monşer ben daha şimdiye kadar bu adamın bir kadınla değil, bir erkekle bile böyle yarenlik ettiğini görmedim. Adamdan kaçardı. — Amma bak şimdi pilice nasıl sokuluyor?, — O kızı da anlamıyorum. Bu kadar güzel, yağ- İt boya gibi kız bu doktorla ne konuşuyor? Onunla konuşmakta ne tad buluyor?. — Seninle konuşsun değil mi?, — Benimle konuşsun, seninle konuşsun. Ben işin orasında değilim. nu bükük bir çılgın gibi idi. Mektübun en çok oku- duğu birkaç satırı da şüydu: «Feritçiğim, canırn.. Babamla hemen her sabah ve akşam gırtlak gütlağa denccek gibi kavga edi- yoruz. Ne yapıp yapıp ben o adama varmalı imişim. — Sevemem.. Diyorum. - Evlendikten sonra sevilen erkek daha çok tutulur. Diyor. — Çirkint, Diyorum. — Erkeğin güzelliğine, çirginliğine bakılmaz. Parası güzel olsun. Cebi dolu ya sen ona bak. Diyor. Annem de arada bir babamla birlik olu- yor, beni sıkıştırıyor. Bu dakikalarımda çıldıracak Bibi oluyorum. Kızgınlığımdan yüzüm kıpkırmızı oluyor, kan beynime çıkıyor, gözlerim yerinden fır- lıyor, hemen omuzlarına atılacak: — Ben Feridi sevi Ferid... Ferjd!. tesroloji haberleri. öbür gün nişan yapacaklar, ay sonunda da bağlan- mış olacağız. Feridciğim, büyük söylemiyeyim am- ma, kendimi iple tavana asarım da yine o adamın koynuna giremem. Girsem de bir ceset gibi onun yatağında yatar ve bütün içimi dışımı sana yollar, âana saklar, sana veririm.> Ferid bu satırları okurken duruyor, başını iki elleri arasına alıyor, parmaklarını gür siyah saçları içinde bir tarpan gibi dolaştırıyor ve ağzile bir şar- kının dizgilerini mırıldanıyordu: Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimden... Ve. kafasının içinde hesabliyordu: — Tam bir yıl oldu 14 Temmuz 1931 — 14 Tem» muz 1932. Bu macera ne zaman sonunu bulacak? Ve ilâve ediyordu: 1354 Ruml ZİLHİCCE | tkincikânıf 18 26 1939, Ay 2, Gün 39, Kasım $8 8 Şubat ÇARŞAMBA Vakitler | Vasti 1357 Hicrt DOKTOR VE... O Yurdun bahçesindeydiler. Yalnız ikisi idi. Doktor, Güney! Çiçeklerin arasında dolaşıyorlardı. Bir karanfil tarlasının önüne geldiler. Doktar: — Bu karanfillerin eşi İstanbulda hiçbir bah- çede yoktur. Diyordu. Güney sordu: — Siz nereden buldunuz?. — Fransadan getirttim. — O halde kendiniz yetiştirdiniz. — Evet kendim, çiçeğe çok düşkünlüğüm .var, Hastalarla yorulduğum vakit kendimi dinlendirece-