#| 4| ;y a Tefrika Numarası : 14 Biraz Sonra Kagol Kruvazörü Bütün Haybetile Açıkta Göründü Ben Güvertedeki Makineli Tüfeklere Emir Vereceğim. Ateşle Karşı Koyacağız, Haydi Kaptanlar!.. Saim Bey Ethem kaptanı kolun- tuttu; sondu: — Ne var kaptan! Taarruz fi- ru? — Ufukta bir duman görünü - Yor... Kesafetine bakılırsa harb Temnisi olacak... Hemen staper #delim! — Sebeb? — Diğer süvarilerle konuşalım! liği ile hareket tarzımızı ka- laştıralım. — Sen bilirsin! Ethem kaptan makine telgrafına taper» emrini verdi. Bahriah- Tet staper etti. Kendisini 200 met- Te mesafe ile takib eden Bezmid- Mithatpaşa da durdular... ihem kaptan semaforla (1) Bez- Miğlem ve Mithatpaşa süvarile - Tini kendi gemisine çağırdı. İki sonra Çerkes İsmall ve Dsman kaptanlar Bahriahmere Bekliler, Güverteye çıktılar. Mer- Gven başında kendilerini karşılı- Yan Bahriahmer süvarisine sor- — Hayrola ne vart Ne oldu? them kaptan İzah etti: ; — Ufukta bir siyah duman be- Tdi ... Bakın! ğ Elile duman istikametini işa « '© devam etti: — Bu, harb gemisi dumanına iyor... Eğer tahmin ettiğim Bibi bir destroyerse ne yapacağı- Z, nasıl hareket - edeceğimizi tlaştıralım! * Transporlar Amasranın 10 mil âr şimalinde bulunuyorlardı. ıs'hüdn:ı çok uzaktılar. Kanal “âlti üzerinde duruyorlardı. Os- Than ve Çerkes İsmail kaptanlar da| Srbünlerini dumana doğru çe- Virdiler. Dikkatle baktılar... Söy- 'diler; kap Geliba yanılmıyorsun Ethem “:;lar Bu bir Rus harb gemisi — Ne yapalım şimdi? — —- Bilmem! — Bea de bilmem! &5, P*rup bekliyetim mi? Sahile BNU kaçmağa mı giriş duıu Mevzu epeyce münakaşa &- 'qm.. Duman gittikçe yaklaşıyor, “*porlar bulundukları mevkü maş Olaza ediyorlardı. 10 dakika “Ta Bahrlaâhmerin prova rasıdı — canla haykırdı: —.(l) Semafor, gemilere mahsus güK İ muhabere sistemidir. Kü- ız.,..k'""“"" kolları hareket et- Mok suretile yapılır. Karadaki Bne işeretleri gibi Mori alfa- kullamlır. R. Y. besile No, Sit Teşeki kür ettim. Lâfı değiştir - Dek lzmdız e Möral sordu: Böloya geliyor musun? bayır!, döndüğü zaman bi-| — Mu; ti Sinan nün münakaşasını yapar - KT buktu, Meral lf birdenbire “"" Ve ilk olarak soruyormuş .ı.âı Tabil baloya - geliyorsunuz! b Ümin &i Büldü, inan karısına «b uda su- | diyen bir bakışla bakarak ğ %su. ? Balo faaliyete ötbeyie Tüzin yıldönümü müna - Veriliyor. “nın bütün vücudünü sarsıyor. — Gelen Rus gemisi,.. — İyice belli oldu. Provasındaki beyaz ze- mini havi haçlı bayrağı dürbünle seçiliyor! Ethem kaptanın eli ayağı ke - sildi... Korku dolu bakışlarla fin- canlaşan gözlerini arkadaşlarının yüzünde gezdirdi, heyecanla tek- Tarladı: — Söylesenize ne yapacağız; mahvokluk!, Kaymakam Saim müdahale et- ti — Muharebeye hazırlenacağız! — Olmaz! — Olmaz ne demok? Çıldırdın mı kaptan! Rus gemisi üzerimize gelirken eli kolu bağlı gibi seyre bakacak değiliz ya!, Ben güver - tedeki makineli tüfeklere emir ve- receğim. Ateşle karşı koyacağız! Ne yapalım. Haydi kaptanlar.. Siz de gemilerinize gidin. Topunuzu, tüleğinizi hazırlayın.. Geriye ka- çacak vaktimiz yoktur. Tek ça- Temiz bu... Haydi marş!. Kaptanlar sandallarile Bahriah- merden ayrildılar, kendi gemile- rine döndüler, Beş dakika sonra Kagol kruva- zörü iki mil kadar açıkta bütün heyeti ve heybetile gözuz ü. Bithem kaptan güverte üzerinde Yazan : Rahmi YAĞIZ dona kalmıştı. Kaymakam Saim Bey topçulara, makineli tüfeklere emirler verdi. Namlılara mermi sürüldü, makinelilere şeritler ta - kıldı. Herkes heyecan içinde işin olacağını kestirmeğe, varacağı ne- ticeyi hesablamağa daldı. Salm Bey Ethem kaptana ses- lendi: Kaptan! Haydi, gemiye yol | ve Makine telgrafında: —Tam yolla ileri! Kumandası çınladı.. Bahriahmer bir ok hızile ileri atıldı, Kagol bir mile kadar sokulmuş, prova se - edilen işaretler yol almağa baş- lıyan Osmanlı transporlarına! — Staper ediniz! Emrini tebliğ etmişti. Eihem kaptan işaretleri gördü, meyus bir tavır ve bitkin bir sesle söy- lendi: — Dur işareti veriyor kayma- kam bey! Staper edeceğim! zeninin işaret cundasında toka (2) (Devamı var) (2) Toka etmek: İşaretleri işa- | ret direğinin ucuna asmak! Oku- | macak halde çekmek, işaret kaldır- ma işinin R.Y. İki Direkli Yelkenli Ve Derya Perileri (8 inci sahifeden devam) | Yat hareket ediyor. Küçük daya vüsıl oluyorlar. Oltaları atıyorlar, — Kaptan, oltama yem masin?.. Güzel gözleri süzerek söylenen bu cümle, hususile yemi takar - ken temas edilen tınakları mani- kürlü yumuşak eller, genç kapta- takar Bunlardan, bilhassa sarışın bir güzel kalbini çekiyor. O kadar gü- zel, tatlı bakışlı gözleri var ki... Dikkatle bakmağa cesaret ede - miyor. Nihayet — konuşuyorlar. Genç kadın şuh bir eda ile gülüyor, a - lay ediyor. Hakkı da var: Paris kibarlarının gözdesi, meşhur bir şahtöz... Ne kibar, ne yakışıklı erkekler görmemiş. Fakat buna rağmen bu güzel vücudlü gemici- den hoşlanıyor, — hoşlandığım da saklamıyor. Bugün de diğerleri gibi geçi - Yazan: Nusret Safa COŞKUN l seve bu eğlenceye iştirak deck- Irdir. Bunların içinde bittabi en başta, Sermed Bey.. Artık hiç bir mazeret, bu söz ü-| zerine, meşru ve muteber olamaz- dı. — Elbette efendim dedim.. Her nekadar kalabalıktan hoşlanma - sam bil bu baloya iştiraki bir vas zife saydığım için geleceğim! Meralin yüzünde sistemli bir te-. bessüm uçtü. x İstanbula güdyorum. Bana kal- | sa senelerce İstanbulun —yüzünü görmek iştemem. Fakat şirkete ait| çok mühim bir meseleyi takip et mek için gitmem lâzım! Şekip Si- ö Pöyün MüLerEni yor. Genç kaptan, hepsinin sev - | Bgilisi, fakat henüz hiç birinin â- V şikı değil... Kadınlara karşı dürüst ve hür- metkâr davranıyor, muhteriz. gö- rünüyor. Kadınlar da ayni suret- Je hareket ediyor. Lâtifeden ileri varınıyarlar. Bir gece, Kan sahilinde gezinir- ken Juan körfezinde, kaptanı yat-| ta bırakıyorlar, karaya çıkıyorlar.| Parisli dostlarını buluyorlar, Mi- ramar otelinde yemeğe, dansa gi-, diyorlar. Eylüle kadar, bu böyle devam ediyor. yavaş yavaş havalar se - rinliyor, deniz arasıra kabarıyor. Yatla gezme mevsimi geçiyor. Bir gün patronu diyor ki. — İşte, aylığın, bir aylık da a- vans... Yatı eski yerine, Britan - yaya götür, llmanda eski yerine bağla... — Kadınlar da ellerini gallıyorlar: — Gelecek yaza yine görüşü - ŞEREF (5 inci aahifeden devam) miyordu. Ön yedi yaşına gelince bir lokantaya hizmetçi verdi. Mari burada çok kalmadı. Birçok kim- selerle tanığtı. Nihayet bir eğlence kadını oldu. Hem de vesikalı... Çok müşteri (!) buldu ve çok para kazandı. Bu sırada kırk ya şında, zengin bir adamla müna- Bebat epyda etti. Vesikasını geri verdi. Uzun bir müddet bu adam- la yaşadı. Varını yoğunu elindsn aldı. Günün birinde evden kaçtı. Elinde ve avucunda metelik kalmıyan bu zavallı adam şimdi, köy köy dolaşıyor, matrabazlıkla hayatını kazanmıya çalışıyor. Mari, bu adamın bir gün ken- disinden intikam almak - fikrine düşmesi fhtimalile korktu. 1938 de Reni terketti, Breste geldi, yeni- den eski san'atına başladı. O devirde casuslukla uğraşmı- yordu. Hattâ bunun ne demek ol- duğunu bile bilmiyordu. Bir ada- mın şerefini, mevkiini, saadetini mahvetmişti. Şimdi birini daha buldu: Yir- mi beş yaşında bir bahriye mü - lâzimi: Ober'le yaşamıya başladı. Bu münasebet, genç bahriyeli için bir felâket başlangıcı oldu. Az sonra, güzel kadının mazisini Nasıl bir çirkef içinde yetiştiğini anladı. Fakat ne yapsın, gönlünü kaptırmış bir kere... Kadını çe- kecek, hayatını temin edecek pa- rası da yok. Mari; san'atına devam etmek teklifinde bulunuyor: Ve diyor ki: — Gönlüm sende. Merak etme.. Ben çalışır, hayatımı kazanırım. Lüzumunda sana da yardımda bu- lunurum. Sen, yalnız beni sev... Ober, kabul etmiyor. Kısa bir Zaman içinde para tedarik edece- ğini söylüyor. Mari, parayı nere- den bülacağını sormuyor. Hem onun ne vazifesi bu... Tek para gelsin de... *Birinci âşığına acı- mıyan kalbsiz kadın, ikincısine mi HIRSIZI moz. Fakat, Marinin sevgisini ida- Te için para lüzım. Dikkat nazarı çekmemek - içit sevgilisinin namına bir posta ku- tusu kiralıyor. Bu suretle tehli - keyi bertaraf etmek istiyor. Mariye, büyük bir apartıman- da kanforlu bir daire tutuyor. Her türlü masrafını temin ediyor. Fe- ki sokak sürtüğü, şık bir kokot olup çıkıyor. En ağır mantolar, roblar giyi - niyor. En lüks lokantalarda ye - mek yiyor, en kibar barlanda va- kit geçiriyor. 1887 de, Ober; jan Dark mekteb gemisile devriâlem seyahatine çık- mak mecburiyetinde kalıyor. Sev- Eilisinden tamam dokuz ay ayrı yaşıyor. Mari, bir başkasını buluyor. Ye- ni dostu bir otomobil kazasında ölüyor. 17 eylülde Tulona geliyor. Birkaç gün sonra (jandark) lima- na giriyor. İki sevgili yine bulu- #ayorlar. Birlikte yaşamıya baş- liyoriz: Bu sırada, Marinin annesi ağır hastalanıyor, kızını çağırıyor. Ma- ri, birkaç gün için annesinin ya- nına gidiyor. Geçen 2 son teşrin- de Tulona dönüyor. Pakat, tren- den iner inmez yakalanıyor. Ve sevgilisinin, kendisinden ev- vel yakalandığın:, cürmünü de iti- raf ettiğini haber alıyor: — Evet, Operle beraber yaşı- yorum. Lâkin casusluk ettiğinden haberim yok benim... diyor. Tulon divanı harbi, mülâzimi i- dama, sevgilisini de üç sene hapse mahküm etti. Öberi tanıyanlar: — Oh! Bu ağır bir ceza... Za - vallı gencin, düşman ajanına ver- diği vesikalar ehemmiyetsiz şey- ler... Zavallı, ne yapsın.... Bu fettan kadına gönlünü kaptırmış. Para yetiştireceğim diye ne yap- tığını bilmemiş. Asıl bu kadının kafasını kesmeli... Diyorlar. Krallar Kralı acıyacak!.. Ober, bütün vatan hainleri gi- bi, yabancı bir devletin ajanına müracast ediyor, hizmete hazır bulunduğunu söylüyor. Mahke - mede iddinsı: a «Ehnommiyetsiz, hattâ yalan ma- Jâmat vermekle para çökmek iz- tiyordum.,.» diyor. | Kabil mi bu?. Ober, bu suretle | casusluğa başlıyor. Sukutunu ha- zırlıyor. Aldığı pars pek o kadar çok değil Şerefini fedaya değ - ecar aa — — ea rüz!.. | Diyorlar, oz0mobillerine bini - yorlar, uzaklaşıyorlar. İşte, bütün | bir banyo mevsimi şücen bu tatlı rüya bu suretle nihayet buluyor. İskarbenek, yatı Britanyaya ge- tiziyor. Fakat, sarışın kadını bir türlü unutamıyor, hayali bir türlü gözlerinin önünden gitmiyor. Bir bahane ile Parise geliyor. Patronundan bir iki eylik avans alıyor. Üstünü başını — düzüyor. Güzel şantözün evine gitmek is - tiyor. Fakat cesaret edemiyor... Sonrası günün birinde otelde ölü bulunuyor. Öldüren kim ve sebeb ne?... Bugün beni istetti, Derhal git - i tim- Görür görmez gülümseye - | — Sâana bit seyahat çıktı, deli- kanlı, dedi. İstanbula gidiyor - sun!.. Şaşırdım.. Sevindim diyemem.. İçimde tuhaf ve belirsiz bir ta - kım kıpırdanmalar duydum. Bun- lar sevinç alâkaları demekti. Fa- kat her halde canım da pek sı - kılmamıştı. kip Sinan: îeI'lı;vıl-ıv güzel, küçük bir se- t senin için faydalı olacak - ğ':'îauw ışî gömüldün, Bir hay- h yorulmuş bulunuyorsun.. Vü - kıa İstanbulda göreceğin işin pek kolay değil amma, ne olsa bu ara- da dinlenirsin! Dedi.. Mesele mühim ve mahremdi, Lâkin kısa bir zamanda halledi - lebilirdi, Şekip Sinan bir takım direktifler verdikten sonra: — Bir de ricam var! Dedi, Yüzüme bakıyordu; uzun uzun dudaklarım ısırdı. Bir müddet tır- naklarını dişledi. Kâğıt açaca - | ğile sümen üzerinde mânasız bir tempo tuttu. ' | — Bu tamamile hususi, “ailevi bir iş, dedi. Benim İstanbulda bir kız kar- deşim olduğunu biliyor musu - nuzte | Cevap verdim: — Hayır, hiç işitmedim. Başını pencereden yana çevir- mişti: — Şimdiye kadar hiç ismi geç- medi, Çünkü dargındık. İzdiyacı- na muhalif olmuştum. Sevişerek evlenmeğe kalktığı adam ona lâ- yık değildi. Bu âkıbet; çok uzak- tan görerek evlenmesine mâni ol- mağa çalıştrm. Bu hareketim aile- vi bir dargınlığa sebep oldu. Da- rılıştık.. Netekim korktuğum baş- Nasıl Yaşıyor? (4 üncü sahifeden devam) Papa, bu koca sarayda — kilise ve dünya işlerile uğtaşır. Günde €n azı on sekiz saat çalışır. Papa 11 inci Pi, seleflerinden daha çok ziyaret kabul eder. Sa- raydaki protokolu sadeleştirmiş - tir. Huzuruna çıkan kadınlar el- an mantil denilen biçimde fistan- lar giyinmek mecburiyetinde ol- makla beraber erkekler âdi kos- tümler giyebilirler. Papa, ziyaretleri, duvarları kır- mazi istufa kumaşları kaplı taht | salonunda kabul eder, Papa, çok okur, gönderilen ra- porları, dosyaları birer biret tet- kik eder, kararını verir. Geceleri saa: 12 de yatar. Sabahları da 6 da kalkar, Sabah âyinini bizzat ya- par, Gece, samim! dostlarını husust sürette kabul eder. Yazın, Albana nehri kıyısındaki Kastelli Romani sarayında ika - met eder. Bu sırada koca Vatikan sarayı derin bir sükünete dalar. larına geldi. Ayrıldılar. Kardeşi- mi katiyyen affetmek niyetinde değildim. Lâkin haber aldım ki. Şekip Sinan sustu. Yüzüne ba- kıyordum. Bariz bir teessür var- di. Sesi titriyordu. Mendilile al- nındaki ter damlalarıtı kurula - dıktan sonra s#özüne devam etti: — Haber aldım ki, âül kalınca bu serbest hayat onu bir. parça inhiraf ettirmiş. Bunu vaktile önlemezsem çok kötü bir âkıbe- te gürüklenebilir. Annem ihti - yardır. Kendisine yanıma gelme- lerini yazdım. Kardeşim, anne - min bu teklifi şiddetle reddede - tek, Şekip Sinan isimli bir oğlu olmadığını söylemiş. Kardeşim | buraya gelecek. Müuvakkat olsa da anu bir müddet için buraya çekmek faydadan halı değildir. Belki burada bir kısneti çıkar, evlendiririm. İstanbulda — işiniz | bittikten sonra, beraber avdet e- dersiniz.. Daha evvel lğı_ıd(gl gü- Papa Vatikan'da, (8 inci sahifeden devam) İşte, İstanbulda, meyva fiatla- rının pahalı olmasının bir sebebi de Bozkırlıların olmayışıdır. Anadolu yayalasından gelen bul şocukların, büyük bir şehrin ik - tısadi hayatı üzerinde bu kadar mühim bir rol oynamalarını hay- retle karşılamayınız. Bu, doğru - dur. Her yıl, Bözkırdan gelen bu delikanlıların sayısı 700 - 800 ka- dardı. Şimdi, artık, onların da, birkaç ay İstanbula gitmek, beş on ku -« Tuş kazanmak hulyaları - yıkıldı, ümid kapıları kapandı.. Bozkırlıların hasretini en derin- den çeken kabzimallardır. Onla - rın ayrılışı, bir evlâd acısı gibi yüreklerine çöktü. Meyvanın bol ve çeşidli olduğu aylarda, Halde küfeler, sandıklar| içinde bekliyen, çürümeğ yüz tu- | tan bütün o meyvalara bakarak kabzimallar, derin derin Bozkır - hları hatırlarla.. Son günlerde, güzeteler, meyva| pahalılığından daha sık ve etraf - hea bahis ve şikâyet etmeğe baş- ladılar, Bundan bir müddet evvel şehrin ana meselelerinden biri o- lan meyva ve sebze işini bir mü- nasebetle tetkik etmiştim. Bu da- va öyle emirle, tamimle halledi- lecek bir iş değildir. Bir şehir ik- tısadiyatı meselesidir, İktısadeı- | lar daha iyi bilirler. Yazımın baş tarafında yaptığım «Bozkırlı edebiyatı» sıri. bu hâ- diseyi aydınlatmak içindir. Ma- navda meyva pahalı mi satılıyor? Sebebi şudur: Meyvayı istihsal —eden köylü | Aslaha ve yardıma muhtaçtır. Mey- va İstanbula uzak şehirlerden ge- | | Hiyor, nakliye işi gayri munta - | | zamdır. Nakil işi büyük nakliye şirketleri tarafından değil, Pera- kende surette yapılır. Meyvaları | İstanbula getiren nakil vasıtaları- nın. frigorifik tesisatı yoktur. İs- tanbulda meyva aldığımız mana- va kadar, mal, çok mutavassıt e- linden geçer. İşte yukarıda sıraladığım se - | beblerdir ki bizlm meyvayı pa - halı yememizi mucib oluyor. Her şeyi boyuna Belediyeden is- temiyelim. Gayet açık konuşmak lâzım: Yukarıda saydığım sebeb- lerden hiç birini Belediye berta- raf edecek vaziyette değildir. Bu-| “ha ne bülçesi, ne teşkilâti, hatta ne de salâhiyet ve vazifesi müsaid değildir. Bu mesele memleketin umumi iktısadi yapılışı ve kal - kınmasile alâkadardır. Meyvanın pahalı oluşuna belki şu sebob de gösterilebilir: Şehir- de ihtikâr yapılıyor mu?, Demek ki Belediye, eğer varsa, âncak bu sebebi ortadan kaldırabilir. Bu- nun da fiat üzerine çok fazla mü- essir olabileceğini zannetmiyorum. Şimdi pahalılığı doğuran ilk sı- ralıdıgılnı sebebler ortadan kal - kıncuya kadaz, meyvayı İstanbul-. Tulara ucuz yedirebilmek için, Be- lediye, ihtikârla mücadeleden baş- ka, bir de şunu yapabilir: Bazkır- hların yerinidoldurmak, Yani ma-| h, herkesin ayağına götürmek, E- nünü tayin edersin, hazırlanır, ben kendisine lâzım olan parayı | bir mektupla sana vereceğim, İs- . tanbula iner-inmez görür, bunla- Tı verirsin! — Emredersiniz!., Dedim. Yazıhanesinin gözünden çıkar- dığı yüklü bir zarfı bana uzattı. — Adresi üzerinde yazılıdır. Zarfın üzerini okurnadan cebi- me koydum. Elini uzatırken: — Yarın bareket et oğlum! Dedi. | Şekip Sinanı balo — gecesinden | #onra görmemiştim. Bu geçen üç | gün içinde onu âdeta çökmüş bul- dum. Çok düşüğceli ve muztarip- ti — Halbuki balo gecesi, şirketin se- nel devriyesi münasebetile neka- dar neşeli ve coğkundu. (Devamı var) Merih Yine yvayı | © — Pahalılandırdı — vimizin, apartımanımızın önünde günün en ziyade alış veriş suat lerinde, meyva satan seyyar sü-. tacının sesini duymalıyız. Ml Teden bakınca, ihtiyacımızı hâtır- lamalı, bu meyvalara imrenmpli- yiz. Yani modern Bozkurlılara, hate ta cekisinden daha fuzla miktarda ihtiyaç vardır. İktısadcıların fas birile, malı müşteriye arzetme. liyiz. O vakit, manav büyük bir re kabet karçısında kalataktır. Fi - atları mümkün — olabilen asgarf hadde indirecektir. İ O halde Belediye, seyyar satıcm. liğı islah ve teşvik etmelidir. İyi bir kontrol altında bulunan sey - yar setici, şehir. iktitsadiyatında en güzel rolü oynar. Bu yazımı, a Tâkadarların dikkat gözüne ko - yarım Yakiaşıyoiğ (8 inci sahifeden devum) duğunu ileri sürerek böyle şeyle- Tin ancak insanlar gibi zeki mah- Tüklar tarafından — açılabileceğini düşünmüştü. Bir de Merih yıldı- | zının yüzünde her vakit senenin | mevsimlerine göre du-qışxkhklt!î görülmektedir. Meselâ uç taraf « larda daima beyazlık vardır. Kıs şın genişliyen, yazın da daralan bu beyazlıklar Merih yıklızının şğ ki kutburkdlaki buzlardan başka birşey değildir. Yazın eriyor, a — zalıyor, kışın da artıyor demektir. | Fakat Merih yıldızı güneşe biz- den daha uzaklır. Merih yıldızı lâzım olan oksijene malik deği Güneşin hararetinden, ziyasından az istifade edebilmektedir. Önun — için soğuktur. İşte bunları nazarı dikkate alan diğer âlimler de Me- zih yıldızında insanlar yaşıyamı- yacağı kanaati bulunmaktadır. Yalnız muhakkak olan bi varsa ç da Merih seyyaresinin bu sene dünyamıza yaklaşacağıdır. Fezada kimbilir nasıl bir sür'atle mesafeler aşarak bize doğru ge » len bu seyyarede eğer insanlar var da onlar da bizim gibi düşü- nüyor, öğreniyor demektir. Kil-- nalın esrarını 'araştırıyorlarsa bü- rada neler yapıldığını, kend gibi insanlar olup olmadığını da merak edeceklerdir. Başlarını u — zatarak bu tarafa bakarlarsa ne görecekler? Hap harb hazırlığı Ki Rivayete göre bizini dünyamız başka seyyarelerden görülecek © lursa yemyeşil görünmesi lâzım geliyormuş. Oralara kimsenin g dip de buraya baktığı ise iddia edilemez!, Amerikada Hazırlık (4 üncü sahifeden Fakat Bu içtimada — konı şeyler ne kadar gizli kalırsa ga zetecilerin merakını bir kat d arttırmaklan — geri m e Onun için ortada birçok rivayı dolaşmağa başlamıştır. Meselâ Amerikarıın Londra çisi Kenedi toplantıda şöyle de miş diye yazılıyor: - Ünümüzdeki ilkbaharda dünya barbi çıkması mümkündür! Buna Ukranyanın Almanya rafından istilâ olunması, yah da Tunusa İtalyanlar tar yapılacak hücum sebeb olabilir Paris elçisi Bulit de onun lerini tasdik etmiştir. Her iki sefi son söz olarak parlâmento han ciye encümenine şöyle demişler; — Bizim bundan çıkaracı bir ders varsa o da hazırlann.a! tın. : Diğer taraftan Amerika 'le *a« ponya arasındaki münasebe' & şayanı dikkat derecede nazil mektedir. Zocri tedbir istiyen vı ya japonya ile her türlü tici münasebetleri kesmek istiyenli