_' SON TE 34 ıı _u inci Kâmun 1939 AAA KGELA YAKİT GEÇİRİYORUZ azetelerde, Eminönü mey - - danının açılması işine dair bir havadiste, şu - satırları okudum: «Yenicami kemeri bun- dan böyle yalnız yayalara tahsis — edilecektir. Kemerin altındaki as- falt yolun bozuk kısımları tamir edilecektir.» Yenicami kemeri altındaki as - faltı hatırladınız. mı?.. İs Ban - —. kası önüne doğru uzatılan bu as- falt, bundan birkaç ay evvel ya- pılmıştı. Yapildı, fakat, bozulması da bir oldu.. Ön beş gün sonra, as- falt çözülmeğe başlamıştı. Şimdi — büurası da tamir edilecekmiş.. Peki, benim batırımıa gelen şu susl, kimsenin hatırına gelmiyor mu?. Yapılalı daha bir yıl olma- — yan bir asfalt neden çabuk bozu- Tuyor?. Neden şimdi tamire lüzum hasıl olsun, beyhude masraf edil- sin?.. Belki, cevab olarak, bu yolu — yaptıranlar şunü — söyliyecekler: — Bizo zaman bu asfaltı tecrübe için yaptırmıştık.. Özür kabahatten büyük., Bay Son Telgraf helvası vardır, İstanbulda çok satılan, çok sevilen bir nesnedir. Türlü çeşidlisi olur. Bu helvanın tahandan ve şekerden yapılması Tâzımdır, diye düşünürüz. Fakat, ne hikmettir, bilinmez, İstanbulun her semtinde bu güzel helvanın Hiatı başka başkadır. O kadar çok ucuza satılanları var ki, insan, bu helvanın hakikaten şekerden ve tahandan yapılıp yapılmadığında tereddüde düşüyor.. Hayat müca- delesinde her şeyin ucuzunu isti - | yoruz amma, bazı, fazla ucuzluk da, insanı şüpheye düşürüyor. TOPÇUYA HABER VERİN BİR SALTANAT YIKILIYOR Çok şilkür, Taksim meydanının arka sökaklarından birinde bir u- mümi halâ yapılacak ve meyda - nın suratında bir ur gibi duran şimdiki pis halâlar kaldırılacak.. | Sokağın içine yapılacak olan yeni| halâ yedi bin küsur liraya ihale edilmiş. İnşallah temiz pâk, sağ- lam bir şey olur. Bir buçuk ayda inşaat bitecek- miş.. Artık, toplar atılsın.. Taksim meydanının en güzel yerinde yıl- birader, teerübeye ne lüzum var?. Tecrübe İle niçin vakit geçiriyor- sun, masraf ediyorsun?. El oğlu, asfaltın türlü türlüsünü icad et - miş.. Kullanıp duruyor. Tecrübe etmek de ne oluyor?. Hangi şekil uygunsa, onu tatbik et, geç, git.. Başka memleketlerde, asfalt bile — artık modası geçmiş bir yol şekli olarak telâkki ediliyor. Daha yeni,| daha güzel, daha sağlam yol çe- — şidleri üzerinde tecrübeler ya - piliyor. Biz burada hâlâ kırk yıllık ka- — kavan asfaltı tecrübe ediyoruz. Birader, nasıl kızmazsın bu işe?. — “TAHİN HELVASININ KARIŞIK HALİ VE PARASI Yıllardır. yediğimiz bir tahan larca saltanat süren müstebid ha- lâlar yıkılıyor! Ş SULU SÜT SATAN ADAMI YAKALAMIŞLAR ——— Bir gazeteden aldığım şu hava- dise bakınız: «Sulu süt satarak halkın sıhhatile oynıyan bir sütçü mahkemeye verildi. A, birader, sulu süt neden hal- kin sıhhatile oynamak olsun?. Bu havadisle, sen bizim yüreğimizi oynattın.. Süt, mayi halinde bir cisimdir. Elbette içinde su bulu- nacak.. Sanki, sulu süt satan bu adam fevkalâde bir tip midir?.. Görülmedik. duyulmadık bir ha- vadis gibi, sulu süt, hikâyesini ga- zetelerde yazıp duruyor. AHMET RAUF * Tepebaşında Perapalas arka- — #anda yapılacak olan çocuk hah- — gesi için hazırlıklara başlanılmış- t *& Dolmabahçede — büyük bir — stadyom yaptırılacağını yazmış - tik. Bu stadyomu ihtiva edecek — olan:astabeli ümireyi Belediye is- temektedir. * Memleketimizde şeker istih- sali mütemadiyen — artmaktadır. Nüfus başıma senede — geker miktarı 6 kiloyu geçmek - , tedir. * Yeni Londra sefirimiz. Bay 'Tevfik Rüştü Aras bu akşam şeh- rimizden Londraya hareket et - — mektedir. v 15 gündenberi hasta bulunan san'tkâr Naşid yavaş yavaş iyileş- — Mektedir, Pek yakında tekrar faa- — liyete başlıyacaktır. ** Japonyada bir maden oca - Hında müthiş birinfilâk olmuş 70 “amele ölmüştür. B Nu98 Odasına yavaşça girdi. Cemil yerinde yoktu. İş başlıyalı yarım saat olmuştu. Reoşad kapıcıya sordu: — Bay Cemil gelmedi mi? — Geldi bayım.. Reis çağırmış- —t Acele bir keşif varmış.. Oraya gitti. Reşad başını sallıyarak palto - — sunu çıkardı.. Şapkasını” duvarda-, Ki çiviye astı.. Koltuğuna oturdu. — Masanın üstünde hepsi de «müs- — tacel» kaydile gelmiş birçok ev- . Reşad bunları birer birer göz- ÖKYÜZÜNDE AŞK YARIŞLARI geçirdi. Gözleri görmüyor, di- Bayan | IKğğÜK HABERLERI * Tramvay şirketinin satın a- hnması hakkındaki müzakerelere| dün Ankarada başlanmıştır. Dün konuşmalarda ilk olarak şirketin Mmevcud tesisatının — kıymetleri mevzuu ele alınmıştır. W Eski İstanbul emniyet mü - dürü yeni Çorum valisi Salih Kı- hç bir hüfta mezuniyetle şehri - Mize gelmiştir. Lim_aoı;;laki İnfilâk Hâdisesi neticesinde batan balıkçı motörün- deki bu iştial sebebini tesbit et - dan ileri geldiği hakkında müd- delumumiliğe ihbar yapılmıştır. Yazan: İskender F. SERTELLİ Melckle karşılaştığı dakikadan - bir şey anlıyamıyor. evrakı tek « rat masasının üstüne bırakarak: — Allakım, sen bana merhamet! et. Sen beni yeniden, bir kadının tuzağına düşürme, Diye söyleniyordu. Sıkı bir disiplin içinde geçen memuriyet hayatı Reşadı üzmeğe başlamıştı. Oda kapısı sık sık açılıyor.. İçe- riye girenler: *— Bizim haritayı tetkik bu - yurdünuz mu, bayım?» keşif dosyam bir ğııt— e R “rük... Haydi, çekil git | — Ve birden Almanyada Beğeniliyor Malatyada Ne Kadar İstihsal Yapıldı ? Şehrimiz Türkofis müdürlüğü- ne gelen malümata göre 937 de Malatyada 2 milyon kilo kuru kaysı istihsal olunabilmiştir. Bunun 1 milyon 250 bin kilosu harie memleketlere gönderilmiş- | tir; Geri kalan 750 bin kilo da 938 Malatyada kaymı istilisali 1 mil- yon. kiloyu bile bulmamış; 800 bin. kiloda kalmıştır. Bunun ve geçen seneden dev - rolunan stokun hemen hepsi sa- fılmış şimdi elde pek az kuru kaysı mevcudu kalmıştır. Bu sene şehrimizde kuru kaysı Hatları biraz yükselmiştir. Bil - hassa Alman firmaları kaysıları - miza büyük rağbet göstermekte - Ekmek Fiatları ve Fırıncılar Belediyenin ekmek — fiatlarını daha 30 para indirmesi hakkında yaptığı tetkikler İstanbul fırın - cılarını telâşe düşürmüştür. Fırıncılar, ekmek fiatları daha indirildiği takdirde fırınların ka- panmağa mecbur kalacağını söy- lemektedirler. Diğer taraftan Belediye ikti - sad istişare komizyonunun bu hu- sustı düşündüğü tedbirler ara - sında bir çuval unun imaliyesinin 130 kuruştan 125 kuruşa indiril - mesi de bulunmaktadır. Bu cihet de bugünlörde hallo - Junacakur, —— Hamamcıların Derdi Ucuz tarife ile Terkos suyu 1s- teyen hamamcıların Dahiliye Ve-| kâletine müracaati üzerine yeni bir formül bulunmuştur. Bu şekle göre hamara sahibleri, «Kirkçeşme» suları üzerinden mül- kiyet haklarını Belediyeye ter - kettikleri takdirde, Belediye, Ter- kos suyunun beher metre mikâbı- ni 75 kuruştan — verilebileceğini hamamcılara bildirmiştir. Hamamcılar ise; hamamları su ile kiraladıklarını binaenaleyh a- sıl hamamların sahiblerine mü - racaat olunmasını Belediyeden is- temişlerdir. ç ae Vilâyet Konağı İstanbul Vilâyet konağının jan- darmalar kısmi tamir olunmak - tadır. Tamire başlandığı sırada ko - nağın bu kısmını ayakta — tutan kalasların çürüdüğü ve çökme teh- Tikesinin yaklaştığı görülerek der- hal bu tehlikenin önlenmesi için esaslı tamire geçilmiştir. karacaksınız, bayım”. Diyerek, iş sahiblerine her za- man çok nazik davranan yeni mü- hendisin son günlerde gösterdiği ihmal ve lâkaydiden' şikâyet eder gibi görünüyorlardı. Reşad iş sahiblerinin dileklerini dinliyerek: — Bir iki güne kadar bitecek işiniz... 'Tarzında cevablar veriyor ve her geleni başından savuyordu. Reşadın karşısındaki masada o0- turan Mühendis Cemil her gün 0- — Sunanın hayali, bir fotoğraf | gibi, işe başlarken karşıma diki- lir.. Ben akşama kadar onun eriti- ci güzelliğini seyrederek çalışırım. Derdi. Reşad o gün, tıpkı Ce - milin vaziyetine düşmüştü. Birdenbire baykırdı: — Biırak beni, Melek! Beni bi- Ve.. Mahkemeler Namusunu Kurtaran Koca Karısı İçin Zina Dâvası Açmış Göçen ay; karısı Lütfiyeyi Fa- tih Sulh Mahkemesi civarında vuracrak ökdüren Halilin muhake- mesine dün Ağırcezada devam o- lunmuştur, Dünkü celsede; Şükrü, Ahmet, Fethi isimlerinde 3 şahit dinlen- işlir. Halil; karısı Lâtfiyenin kendi- sine ihanet ettiği için onu öldü- rerek namusunu temizlediğini ve esasen daha evvel Asliye 3 üncü Ceza Muhakemesine müracaatla karısı aleyhine bir zina davası açmış olduğunu söylemektedir. Muhakeme; 3 üncü cezadan bu xina davası safahatının öğrenilme-| si ve kahveci Ahmet isminde bir şahidin dinlenilmesi için talik o- Tunmuştur , ——— EmaneteHiıyanet Eden Apartıman Bekçisi | Beyazıtta Balabanağa mahalle- | sinde Urfa aparlımanı bekçi — ve | kapıcısı Ahmet, mezkör spartı manın bir dairesinden 43 parı eşya çalmak suçile Asliye 2 inci Cezs Muhakemesine verilmiştir. Dünkü muhakemede Ahmet: — Ben hiç bir eşya çalmadım. Yalnız, kapalı duran bir dsireye soğuk havalı bir günde girerek bir kaç parça odun aldım. Çünkü ü- şümüştüm!» demiştir, Muhakeme; bazı şahitleri din- lemiş ve tahliye isteğini reddede- rek muhâkemeyi başka bir güne bırakmıştır. g İki Kişiye Çarptı Şaför Saminin idaresindeki 1821 numaralı ötomboil Tepeba - şında Amerikan Sefarethanesi ö- nünde Jak ve Recep isminde iki kişiye çarparak yaralamıştır. Ya- ralılar tedavi altına — alınmışlar, goför yanklanarak tahkikata baş- İanmuştır. Bıçakla Yaraladı Mezbahada —kesici Hayrullah oğlu Halil, Kâzım oğlu Fuad ve tersanede çalışan tesviyeci Reşad,| aralarında Tepebaşında çıkan kav- ga neticesinde Halil Reşadı bıçak- la bacağından — yaralamıştır. Re- şad tedavi altına alınmış, Halil yakalanarak tahkikata başlan - mıştır. Bisikletten Dütü Aksarayda oturan Nezihi bisik- letten düşerek başından yaralan- mış. tedavi altına alınmıştır. dudaklarını isırdi.. Ellerini şaka- pana dayadı. Düşünmeğe başladı. — Hayır.. Hayır... Ben, hiçbir zaman Nihadın vaziyetine düş- mek istemem. Melek evli bir ka- dindır. Ben ona el uzatamam.. Kendi kendine konuşurken, be- reket versin ki odada kimse yok- tu. Reşad, kızı için başkası hesabı- 'na ferağat gösterirken, anasile na-: sıl sevişobilindi? 'Ya babası duyarsa... Ya kocası baber alırsa... Reşad 0 zaman bu ailenin nasıl yüzüne bakacaktı? Masanın üstünde duran sarı zarflardan birini açtı.. Küçük bir pusula.. İş sahibi yalvarıyordu: *Bayım! Yakında kızımı evlen- direceğim. Elinize gelen şu yeni inşaat keşfini lütlen bir iki gün Sabun Kazanı Cinayeti Mansurun Şahidlğrl Neler Anlattılar ? undan yedi sekiz ay önce, B bir Cumartesi günü, öğle - Ahmet Uralırı sabun fabrikasın - da, fabrikanın ihtiyar bekçisi Şevkiyi; imalâthaneden sabun ve zeytinyağı aşırmasına engel ol - duğu için, iple boğarak, cesedini sabun kazanına atan — Mansurun muhakemesine dün — Ağırcezada devam edildi. Dünkü duruşmada, suçlu Man- #surun geçen celsede, müdafaa şa- hidi olarak göstermiş olduğu Zey- nep, kahveci Baki ve Hasan oğ - lu Ahmet sorguya çekildiler.. Şahitlerden önce Zeynep din - dendi.. Genç kadın, suğ - kolunda alacalı ve uzun bir atkı, kucağın- da da yedi sekiz aylık çocuğu ol- Hâkim Refik Omay, şahide sor- du: — Adın ne kızım?, — Babanın adı? ; — Hanbey. — Kaç yaşındasın? — Eh, 30:35 varımdır. — Öyle şey olur mu, cenım? Kat'i bir takam söyle . Kadın bir an düşündü, sonra: — Öyle ise 30 yazın, dedi. — Nerede oturuyorsun? — Küçükpazarın biraz - ileri « — Nerede?, Zeynep evinin yerini göyle ta- rif etti: — Küçükpazara gidince bay hâ- kim, karşına bir ypkuş gelir. O vokuşu çık.. Aha, bizim ev ora - cıkta.. Reis evraka bakarak kadının ad. Tesini öğrendi. Sonra, Mansuru işaret ederek, şahide sordu: — Bu adamı tanır wüsın? — He.. cevete — Doğru söyliyeceğine yemin eder misin? — Vallahi doğru söyliyeceğim. — Yemin ederim de.. — Yemin ederim. — Mansur seni müdafaa şahi- di göstermiş, ne diyeceksin? Bu şırada Zeynebin çocuğu a - vaz avaz ağlamağa başladı. Kadın| bir müddet çocuğunu kucağında sallayıp, onu susturduktan son « va kâkime cevap verdi: — Bu adamın evi ile, bizim e - vin arasında bir duvar vardır, bay hâkim.. — Yani komşusunuz. — He. Bir gün öğle zamani i- di. Ben bizim bahçede oturuyor- dum. Bu şırada Mansurun elin - de bir çift kadın ayakkabısı ile evine geldiğini gördüm. Bunu ka- Fazla okuyamadı. Pusulayı yırtıp attı. — Saadet... Acaba dünyada böy- le birşey var mıdır? İşte ben bu- na inananlara çok acırım. Maamafih Reşadın vicdanı onu bu işi çabuk bitirmeğe sevket - mişti. Bir saat kadar uğraştı. Bi- nanın plânlarını metne muvafık buldu.. Derhal tasdik ederek mü- diriyete gönderdi. —Oh... İşte şimdi müsterihim. 'Yeni bir saadet yuvasının teme - Hni ilkönce ben attım demektir. Reşad bunları söylerken, bir - denbire duraladı. — Saadete inananlara ne mut- du! dedi. Onlar kendilerini böyle bir imanla avutuyorlar. Gerçek, insanların bu gibi inanışlara ihti- yyacı vardır. Fakat, ben neden ina- Damıyorum buna?, Ben neden mes-| üd olmak ihtiyacını duymuyo - rTum? Sunayı ilk balkondaki gör- | — İki arkadaş selâmlaştılar. kendini HÂDİSELER KARŞISINDA kayısılarımızl P O L İi S SütDamlası Einası Ya;_)ıl_acak Cuma Günü Bu İş Görüşülecek Çocuk Esirgeme Kurumu bü sene vereceği balonun hasılatın . dan mühim bir kısmını İstanbul- da yeniden inşa edilecek bir «süt damlası» binasına sarletmeğe ka- rar vermiştir. Bu münasebetle bu yıl balonun daha eğlenceli ola- bilmesini temin için şimdiden ha- zırlıklara başlanmıştı: Bu bususta görüşülmek üzere Çocük Esirgeme Kurumu İstan - den sonra, Küçükpazarda, | bul merkezi başkanı ve Sıvas meb- usu Şemseddin Güna'tayın riyase-| tinde cuma günü saat 17 de 'To - katliyanda bir toplantı yapıla - caktır. Bu Kadar İçecek Ne Varki.. Karaköyde mimar hanında ter- zilik yapan Şakir oğla Galib is- da baygın bir halde ve ağzından kan kusmakta olduğu görülmüş- tür. Hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınarak Galibin fazla mik-| tarda içtiği rakıdan kan kustuğu anlaşılmıştır. Bacağından Yaraladı 657 numaralı otomubil Mecidiye Hayrı adında birine çarparak ba- cağından yaralamıştır. O Fatmaya almıştı. Fakat kadı -| sım ayağına dar geldiği için, onu tekrar götürdü. Ve bir daha ogün| Mansuru görmedim.. Reis, Zeynepten sonra dinle - nen kahveci Bakiye: — Maznun hâdise günü akşa - ma kadar #izin kahvede bulun - duğunu iddia ediyor, doğru mu? Diye sordu. Baki şa cevabı verdi: — Sabunhanede vukua gelen ci- nayeti, ertesi sabah, kahveye gel- diğim zaman duydum. Mansur hâdise günü Baat bir buçukta kı- raathanemise gelmiş ve bir kah- ve içtikten sonra çıkıp, gitmişti.. Ben her gün, kahvede dörde ka- dar çalışır, sonra - işi, kardeşim Lütfiye terkederek, çıkar. gide - rTim, O gün kahvede bulunduğum müddet zarfında Mansur tekrar gelmedi. Hasan oğtu Ahmet te şöyle ifa- de verdi: — O gün, saat 17 sularında Ba- kinin kahvesinde idim. Yanımda Mansurla, Hüseyin de vardı. Hat- tâ, bir ara Mansur, Bakiden ay - Tan istedi ve Baki de onun bu ar- Zusunu yerine getirdi. Bir müd - det sotra da, Hüseyin Mansura: «— Haydi gidelim, bana bir göm- lek alalım » dedi. Ve iki arkadaş beraber gittiler. Anadan bir saat geçmeden de Mansur yalnız ola- rak kahveye döndü ve yediye ka- dar kahvede oturduk Dava ile alâkalı kunduracı Ah- metle, kahveci Lütfi ve kasap Ke- malin de sorguya çekilmesi için duruşma 27 Şubata birakıldı.. MEHMET HİCRET mes'ud erkeği sanmıştım. Fakat, beş on gün sonra onun bir baş - kası tarafından sevildiğini öğre- nince, bu imatım, bir avuç sabun Kköpüğü göbi bir anda sönüp mah- voldu, Demek ki boş yere inanmış 've çok mevsimsiz olarak kendimi aldatmışım.. Reşad, Suna ile alâkasını kes - tiğini düşündükçe, Meleğin ken- disine gösterdiği alâka karşısında vicdan azabı çekmenin de mana- sız olduğunu düşünmüyor değikdi. Fakat, Reşad karakter sahibı bir gençti. Kocası olan bir kadınla flört yapmanın dahi ahlâksızca bir hareket olduğunu biliyordu. Reşad elindeki evrakı — tetkike koyulmuştu. Birdenbire odanın kapısı açıldı: — Bonjur Bay Reşad... — Bonjur Cemil... Nazi Maliye Politikas! Ve Dr. Şaht — | Yazan: Ahmed Şükrü E: Doktor Şaht'ın, İktisad Vekil * | liğinden sonra devlet bankası T& | isliğinden de çekilmes., di ıya her tarafında büyük alâka uyaf dırmıştır. Bu alâkanın — sebebli Şunda aramak lâzımdir: - Doklüf Şaht'ın istifası devlet bankası d Teksiyonunun bir elden başka bif ele geçmesinden ziyade bir maliğf| politikasına delâlet ettiği mâllk itibarile ehemmiyetlidir. Alâka$, celbeden ikinci bir nokta da Al* manyanın, başta İngiltere olmak üzere, kapitalist devletlerle mü# takbel malf münasebetleri üze * rine nasıl bir tesir - yapacağıdı! | Çünkü şunu unutmamak gerektii ki doktor Şaht bir şahıs değil, bİF| iktisad ve maliye ekolü idi. AYtf zamanda nazi iklısad ve mal ile Ingiliz, Fransız ve Ameriksi kapitalistleri arasında bir bağdt | Şimdi bu bağ kesilmiş gibi görür nüyor. Bu itibarladır ki dol Şaht'ın istifası, çok şümullü enternasyonal hâdisedir. Doktor Şaht harb sonrası dev rinin en dikkate lâyık olan simif larından — biri idi. İmparat Almanyası içinde yetişmiş. Yahi| dilerle yakın mühasebetlerde bi lunmuş. Yahudi müessesesi oltf Goöldşmid bankasının ortağı ol ”| müş; Harbden evvel İmparatof *| luk Almanyasına yaptığı hi leri, harbi takib eden devir içi'| de sıra ile Ebert'e, —Si Brüning'e ve nihayet Hitlere # sadakat ile yapmıştır. Şaht tarâ ”| fından temsil edilen maliye V| iktısad ekolünün Nazi maliye litikasında yeri olmamak lâzım *| dır. Buna rağmen, Hitler iktidaff| geçtikten sonra kendisine mes' | liyetli işler vermişti. Anlaşı ki Nazi partisi, Şaht'ın iki maliye politikasından ziyade nik bilgilerinden - istifade eti istemişti. Büyük ve medeni cetf| ret sahibi bir vatanperver olaf " bunu daha Hitler Iktidara ge$ | mezden evvel, Young plânı edildiği sırada milli bankanın #f dürlüğünden çekilmek suret gösteren Şaht, Nazi partisinin liye ve iktısad politikasını idare ” miye çalıştı. Şaht: — Ben politikacı değil, ikti cıyım, diyordu. ı Fakat politikanın iktısada dâ”| yandığını şüphesiz en iyi takdiğ edenlerdendi. Nasıl kt zam politika ve iktısad yüzünden N” partisile erkânile doktor Şaht' arası açıldı. Nihayet 1936 de Nazi partisinin dört yıllık # tisadi kıyafet programı kabul © dilip de Göring bu programın # biki için diktatör tayin edildi sonra Şaht filen İktisad Vekili Hinden çekilmiş demekti. Bunff| sonra İktısad Vekâletinin bÜÜ faaliyeti dört yıllık programın P| bikı etrafında toplandı. Şaht " | programın tatbiki için takib len usülleri beğenmiyordu ve ğenmediğini de ara sıra söyt , mekten çekinmedi. Bu yüzdeni | zi artisile arası büsbütün aGtf Ve geçen senenin sonteşrin İktisad Vekilliğinden ayrıldı. nunia beraber, Şaht devlet kası reisliğinde kaldı ve Nazi Üj liye siyasetinde ehemmiyetli | oynamakta devam etti. En ehti miyetli rolü de garb demokfifi rinin kapitalistlerile temas Mf lesi idi. Şaht onları anlıyor. p Jar Şahtı anlıyorlar. İki sis (Devamı 6 ıncı sahite&t / LÜ Öldürdümse Yemedim yal.. Çocuğun biri babasını man yanma ağlıyarak, feryai