A—s5oNnN AK DEN RA —$41 imci Kânun 1988 İZDE MUVAZENE MESELESİ İngiltere Fransayı - Yalnız Bırakmıyor — İtalya'nın Bugünkü Hudutları İtalyan İrkını Tatmin Edecek Halde Değildir Tunus, Korsi- ka meselesi Akdenizde ne Safha alacak? Bütün Avrupa Bunu merak Ediyor irdenbire oldu: İtalya Ha- B riciye Nazırı meb'usan mec- Hisinde uzun bir nutuk söy- ledi. Ve arada dedi ki: İtalyanın milli emelleri tat- min edilmiş değildir. Birkaç meb'us da Tunus, Kor - “Sika, Cibuti diye haykırdı. Bu milli emeller arasında daha nere- leri var diye sorulabilir. Fakat bu hatırlanılan noktalar artık geçen günlerin hâdiseleri a- rasına karışlı, mazi oldu. atalyan motörlü kuvvetlerinden bir kisma İt Iya ile Fransa arasındaki ger- Bginliği arttıran ve birdenbire or- taya çıkan bu hâdiselerin vücu- de getirdiği bir vaziyet var elbet. Şimdi onun nasıl bir inkişaf ta - kip ottiği mecak etmek sırası gel- di. İtalyanın millf emelleri tatmin etmek için ne yapmak lâzım ge- 40 Milyon Ukranyalı İstiklâl İstiyor EFöyle Bir Devlet Rusyanın, Polonya'nın veÇekoslovakyanın | Bugün Ukranyalıların yaşadığı mıntaka siyah çizgi ile gösterilmiştir Aleyhine Olacak irk milyon Ukranyalı istik- * İâl istiyor!... İyi anıma, bun-. lar nerede?... Karpatlar a- rası Rusyada, yani Çekoslovakya- da $ milyon Ukranyalı olduğu malâm. Söylendiğine göre T mil- yon da Polonyada varmış. 30 mil- yonu da Sovyet Rusya idaresinde imiş... bulunan Ukranyalı n takma ismi mi? di — BSeninkiler gibi! — Hah... hah... hah!, Madam sordu: — Şimdi kaç adın var Vedi? — Kaç tane olacak bir tane. Vedia! — Ben böyle biliyorum amma, kimbilir daha kaç tane vardır?, — Gerçekten yok. Sen beni kaç yıldır tanıyor- sun. Hiç başka bir ad kullandığımı gördün mü? Madam: — Peki öyle olsun. Dedi. Yine sözünü bıraktığı yere getirdi. — Geçen akşam Suzi'yi çıkardım. Pek beğen- medi. Daha bir başkası olsun madam. dedi. Bu ge- ce Rezzan'a haber yolladım. Sen geldin, daha iyi oldu. Senin yerini hiçbirisi tutamaz. Rezzan'ı da bir başkasına çıkarırım. Paralı bir belediyeci var. © da iyi. Zengin çocuk. Fakat, bu Bafralı gibi de- Bil! Bafralı gözü açılmamış, taze kız istiyor. Anla- din ya... Vodia şakıya şakıya güldü: — Anladım. Benden daha toyunu bulamaz. Dedi, sözünü sürdürdü: — Daha, ilk erkek olarak, onu Değil mi madam?, « | | kılırsa ümid yok. | YOSMA —a K0. 12 gazamamaa Yörın: FTEM İZZET BENİCE ge aa Madam yerinden kalktı, Vedianın boynuna lar, Ukranyalıların istiklâlini is- İ tiyorlar, Bu hükümet; Rusyanın, P »lon- yanın ve Çekoslovakyanın (ara - Tına teşekkül edecek — demektir. Acaba Moskova buna razı olacak mu? Ukranyada, istiklâl taraftarı 150 zabitin tevkif edilidiğine ba- kolunu doladı: leceğini düşünmek icap — ederse bunu yalnız Fransızlar değil, İn- gilizler de hesap etmek lüzumunu duyacaklar. Yeni gelen Avrupa gazetelerin- de görülen neşriyat bu hususta kâfi bir fikir verecek... İtalyada devamlı veşriyat var. Bundan İ- | talyanın milli emelleri ne olduğu açıktan açığa anlaşıldığı gibi İtal- yanın bu emellerini takip eder - ken kimlerle karşılaşacağı da kendini gösteriyor. Dava şöyle - Mit 1— İtalyanın bugünkü hudut - ları İtalyan ırkını tatmin edecek halde değildir. Yani bügünkü İ- talyan Krallığı ve Habeşistan im- paratorluğu dahiline giremiyerek başka devletlerin tebaası olarak hariçte kalmış pek çok İtalyan vardır. O halde?, Cevaj yanın cebinde başka bir pasaport bulunabilir. Fakat bunua ehem- miyeti yoktur. Asıl ehemmiyetli nokta irktir. İnsanın asıl itimal edebileceği, güvenebileceği miras budur. Ecdadından kalar miras: İrk. 2— İtalya hükümeti artık ırk siyasetini takip ederek bunun icap ettiği herşeyi göz önüne almakta ve ona göre kararlar vermekte, filiyata geçmektedir; Hükümet izdivaç için yeni bir kanun yap - mıştır. Bunda pek şayanı dikkat (Devamı T inci sahifede) Mevsimin En Büyük Filmi Aşkın Göz Yaşları Hariçte yaşıyan bir İtal- ae Merakli Şeyler KANARYA ADASI | MUZLARI İ a ildir. Amertka muzları ekseriyetle lü- zuciyetli, düz, bürük ve z kokuludur. EN AZ VE EN ÇOK YAĞMUR YAĞAN YERLER Feruda, Payla şehrinde ber altı ve- .ya yedi senede bir veya IKi gün yağ- şehrinde hemen her gün yağımur ek- sik olmaz. BİRA B eski bir içkidir. Bütün mil- detler, hallâ en vahşileri bile, Huşluk verici içkiler yapmak çarele - rini aramışlardır. Masarlıların bircok içkileri vardı. En makbulü Peluz idi. Bira, şimal ve şark mülletlerirki a0i bir İçiisi idi. Fukat derkibatı ve süreti imali memleketlere göre başka başka idi. Erklden bidaya (şorbumi olu) ka- rışırılmaz, yalnız kokü vermek için aralç yaprağı ve zeecefil konulurdu. Sorbelçi otu biranmı urun müddet dayanmasına, aodlaşmamasına — yarar. Bu. aacak em dördüncü yüz yuda kul- | tanıldı. | YEREYAĞI dir, Kaki Yahadilor. —Asyanın, şimali | Avrapanın göçebe kabileleri lereyağı | yapmasını, Yunanlılardan, Romalılar- | dan pek çök evvel bilirlerdi. Bunun nasal yapıldığını ne için kullanıldığı- g, Sikler, Trokyalılar ve Prijilller Yı Golüalilarin. jermenlerin — icadıdır. İptidal yaşıklar pok xade idi. Çok sah- met çekllir, çak vakit kaybedilirdi. Da- ha az rahmetli makineler icadı düşü- nüldü. Geçen asırda Flandr. çiftlikle- Finde, tereyağı döven birçek köpekler yardı. Zavallı hayvanlar, tekerlek U- çimunde bir kafesin içerinine kapatılır. di ekerlek döndükçe — yanındaki ya- yık ta döne, tareyağı olurdu. İLK TRİKO MAKİNESİ Yahul çorap tergihı. Zira bunlarla, ancak corap yapılabilirdi. Hlem de renk W giçekti değit, düz çorap. dlk çerap makimesi, 1588 da Vil - yam Lee adlı bir İngiliz tarafından yapıldı. Bu adam, memleketinde rağ- bel göremeyince Framsaya geldi. 1600 de hükümetir. yazdımile Kuen civa- rmda bir çorap fabrikası açtı. Öldüğü zamat, kepsi İngitir olan — ameleleri, fabrikasın bütün makinelerini söküp İngiltereye gölürdüler. XIV inci Tli zamanında jan Hindres Bdi bir Pransız makinisi, Kolberin teş- vikile İscillerere zülti, bir — kolayını buldü, makinelerin plânını yaptı, ço- Yapların Kasil imal olunduğunu öğ- renip Pransaya döndü. 1659 da, Bu- donyi ormunında Madrid şatasunda bir gorap fabrikanı kardu. İlk makineler, bugtlaküi gibi maktme ile işlemiyor, el ile çevriliyordu. | — Yay şgeklinde, çok kıvrik ve lexzet- | mur yağar. albuki yine Peruda Kuske | kabubatı vuda islatarak sar- | Tereyağını Ük kullanan Hintliler - | agon restoranda mükem - mel süreile karnını doyu - ran birinci sınıf yolcular - dan biri, hayatından memnun bir adam tavrile kompartımanın kır- mızı kadifeden yumuşak kanape- sine şöyle bir uzandı, gerindi. Kes- tirmeden evvel birisile konuşmak | ihtiyacını duyduğundan karşı ka- nepede oturan kendi halinde di - ğer bir yolcuya gülümsiyerek hi- tab etti. — Merhum babam, yemeklerden sonra, hazma yardımı. dokünüt diye tabanlarını kadınlara gıdık- latırmış. Bu huy az bir fakla bar.a da geçmiş... Ben de yemeklerden sonra bir siyest yapmadan evvel sohbeti severim... Müsaade eder- seniz sizinle şöyle bir çene çala - lim Muhatabının kemali nezaketle: — Hay, hay! Buyurunuz deme- Si Üzerine çenesini açlı: — Kafam ancak iyi yamek ye - | diğim zamanlar işlemeğe başlar | Hem de öyle bir işler ki mühim sayılacak ne varsa bu anlarda bi: rer birer hatırıma gelir.. Tuhaf ta- | biat değil mi? Meselâ demincek büfede iki genç vardı. Bunlardar biri diğerini kazandığı şöhret mü- nasebetile tebrik ederek <mem - nun oldum. İyice tanındınız. Şöh- ret kapınızın eşiğinde, dedi.Bu ik' genç muhakkak ki ya aktör ve va- hud da gazetecidir... Maksadım bu şahıslar değil de insanların ale - lâmum maruf ve meşhur diye *a- oıdıkları kimlerdir? Bunu anla - mak istiyorum. Bu hususta hiç kimse kat'i bir fikir edinememiş- tir. Şunu bir anlıyabilsem neler feda etmiyeceğim!... — Bu nokta sizi ne diye bu ka- dar alâkadar odiyor... Anlıyama dim? — Ha, bakınız... - Anlatayım... İnsanlar ne suretle şöhret ve zafere kavuşacaklarıni bilseler... Genç - liklerinde bunun çaresine bakmağa, başlarlar... Ben bayım gençliğim- | de şöhret ve zafer delisi idim... Ve | bu uğurda sıhhatimi bozacak k: | gar çalıştım, aç ve susuz kaldım. Uykusuz geceler geçirdim... Mes-) lekim mühendisliktir... — Cihana parmak ısırtacak kadar güzel yir- mi köprü ve iki bendi Rusyaya he- diye eden benim... İngiltere ve Belçikada ortaya çıkardığım şa - heserler caba... Mesleki makale - lerimin haddi hesabı yok... Ço- cukluğumdanberi kimya ile ba - gn hoştur. — Boş zamanlarımda V kendimi bu yolda mesaiye de ver- | dim. Bir hayli ihtiram var. Öy - Arasanız Te ki,, Olan Türkçe sözlü ve Arapça şarkılı Emsalsiz ve Mükemml filmin 4 üncü haftasına Bu Akşam TAKSİiM Sinemasında Başlıyor. Baş relde: Arap Mugannisi ABDÜLVA HAB'ın bu şahescrini şimdiye kadar 60.000 kişi seyretmiş ve 60.000 kişi yer bulamayıp geri dön müştür. — Sen bulunmaz bir karısın Vedit. Dedi. Vedi sordu: — Daha başka ne parçalar var elinde madam?. Madam biraz düşündü: — Ne bileyim... Boy, boy. Her çeşidi geliyor. — Amatörler de var mı?. Madam başını salladı: — Kuş sütunden başka ne istersen! Hele bir Arnavutköylü var, görsen bayılırsın. Şimdi sev- gilisi ile beraber geliyor. Daha kolpasına getirip bir başkasına çıkaramadım. Piliç mi piliç?. Onu kandırabilirsem iyi para var! Bir yetmişlik anti- kacı piliçlere bayılıyor. İşte, bu onun istediği gibi. Daha on altı on yedi yaşında bir keklik. Şen, tat- h, hoppa, kıvrak; beyaz, sarı, güzel mi güzel! Am- e ma, ihtiyarlardan da kızlar daha adını ağzıma alır- ken kaçıyorlar. Para, pul hepsine tiyarın koynuna bu kızı bir verebilsem herif deliye döner, beni zengin eder! Vedia yarı alay, yarı ciddi: — Madam Anna şu ihtiyarı bana yapsan. Ben on altı yaşıma da inerim. Bir makiyaja, bir görü- nüşe bakart. Dedi. Madam güldü: — Yapayım canım. Senden korkarım. Sen is- tersen on üçüne de inersin. Vedia da güldü, sordu: — Bugün yarın gelecek mit. — O gelmez. Ben bir şey hazırlıyabilirsem ha- ber veririm. Vedia işi sağlama bağlamak ister gibi dav « randı: — Ben hazırım. Ne zaman istersen haber ver. Madam: — Peki: vız geliyor. İh- ayıramıyor. — Geldi mi?. Geliyor mu?. Gelecek mi?. Vitrinin arkasından, sokaktan geçen siyah mantolu, başı siyah kürkler üzerine oturmuş, si- yah şapkalı bir kadın görür görmez damarları çat- hyaral. gibi kabarıyor, gözleri yuvasından fırliyor: Çava ismimi kimya | | selâ sizce şöhret ve zafere eriş - Derken, Vedia: — Bu Bafralının gelmesi yaklaştı mı? Ben bi- raz kendime çeki düzen vereyim. Dedi, kalktı, makiyaj odasına yürüdü. Saat yirmi üçü geçiyor. | Ferit Tokatlıda. 'Tek başına bir masada oturuyor. Vitrinin ar- kasına düşen, kapının yanında bir masa. Saati de masanım üzerinde ve votka kadehinin yanında du- ruyor. Çok sinirli. Gözlerini kapıdan ve sokaktan Beyninin içinde herşey durmuş, bakışları ka- fasının içinde hep tek şeyi İşliyor: l K Â Meşhur Adamlar İksaRamer| mevzuatını âlâkadar eden bütün ecnebi müstahzaratta bulabilir - siniz. Velhasılı kelâm sizi, yaptık- larımızı, kazandıklarımı — anlat - makla yormuş olmuyayım... İhti- yarladım gitlim... Herhangi bir sokak köpeğinden fazla tanınmış, şöhret yapmış değilim... — Herhalde sizi de tanıyanlar rdır... Farkına varmamışmrız- dir. — Hiç zannetmiyorum... Sizin- le bir tecrübeye girlşelim... Kri- kinav ismini duydunuz mu hiç... Bu suale muhatabı gözlerini ta-, vana dikerek şöyle bir düşündü: — Hayır, hiç duymadım... — Gördünüz mü, bu isim be - nim soy adımdır. Siz olgun yaşta münevver bir zat olduğunuz hat- de benim ismimi işitmiş değilsi - niz... Gördünüz mü demek ben ne şöhret yapmasını ne yaptığı şöh- reti etrafa yaymasını bilmiyen bir. adamım... Vallah bilmiyorum hü- lâ.., Kendimi etrafa tanıtmak içın hangi çareye baş vurmak - lâzım. farkında değilim ki maksadıma nail olabileyim... — Bir tasıvvurunuz yek mu, me- mek için çareler nelerdir? — Bilmiyorum dedim ya size .. Siz belki istidad? Deha diyecek- siniz... Kat'iyyen değil... Muhitim- de yaşıyan öyle silik ve sönük in- sanlar bilir:m ki değil benim yap- | tığımın onda birini takdir ve zeb- cile değecek bir tek şeyi bile yap-| mamıştır... Size bir misal göstere- yim... Birkaç sene evvel K. şeh- rinde bir köprü yapmıştım. Bu şe- hir iç sıkıcı pis bir yerdi. Kadınla kumar olmasa tahammiülfersa,, Bu GECE YARISINA DOĞRU tarassd) yüzden, o şehirdeki şantöf W“' br lardan biri ile münasebet ledım. Bence bu kadın di YE bad bir şeydi. Fakat her birçokları onu başka gözle lerdi. Bari bir şey bise.. N& sebet, hafifmeşreb, İşi gücü, bol yemek yi) ve uyumaktan ibaretti. kadın resmen / kokottü kuyruğuna şantözlük adi lardı. Şunu da ilâve etmektf Ü dimi alamıyacağum. e tiyatroyu ve san'atı severifi A Nİ resim, gerek şantözlüklefi aktrislikten forsah fersah UÜy Borbad bir sesi vardı. Bül:w,ı tı locasında kendisini gelenlere mümkün m' kolte çıkmaktı. Onunla münasebetim bitiminden bir müddet lamıştı. Çok rica ederifi, sözlerimi dikkatle AWM şad resmi münasebetile hazıclıklar yapıldı. Hattâ bile âyini ruhani olacakt ten deli gibi idim. Şi tihar hissesinin aslan düşüyordu. Köprü görülecek bir Bir aralık dehşetli bir yecana düştüm. Zira yerinde hemen hemen hir vardı. Kendi nüyordum: « zü bana dikilecek. Şöyİt Herkes durmuş koyun ye bakıyordu. Fakat hİĞ şaheseri yapanla zerret* (Devamı T incl Iİ akvi Yurtta Hava Vi göçmiş, rüzgür saniyede 6-8 metre Bunt 14 de hava * neşte 335, gölgede TÜ şük 66 sanligrad W pifk alvw"’ı YİP Öyaltt gakat K er be d <e ati ğ Küşkk g bi ğeti, kendimt bT metre idi. Sühunet ©? ”O BĞ fi ge e