evyork'ta dünyadaeşi olmıyan | bir r mağaza SATICISIZ MAGAZA (KAI]INLAH GENNETI) DİR. Mağaza, kadınlar için hoş bir eğlence yerioluyor: M eğleniyorlar; hem de hangi rengin, hangi biçi- Min fiplerine daha ziyade yakıştığı hakkında ŞN ""“ıvv beğenilmeyi, *'u,q“ Yi, takdir. edilmey! emiyen bir kadın İ gi **" 'u.dıe e dikkat et- *ıghq hek lâzımdır. S © Kadının istediği gibi imkân yoktur. zebani ür: Aile büdcesi! N, hoşlarına giden bü- İayğ L Abib olmak için, tes- e abil bir arzu, bir a uı. Zannetmek doğru Tiya bu pek beğen Biya, * Söyle bir tecrü- DD Çkarmaları, bu aöv »:.""'" Te kâfi gelir, heves- ::::nhl'.n bir başka ta- %ş ,Vlrdır Meselâ, bir Ş Ranıt karşısına geç- " Mun bakmak, bunun hl.b"klşmadığmı anla - ük moda mağazâların- y Bibi € bu arzularını, is- l yeztbestce yerine ge- gazetelerindeki "'hnııı. da- bir fikir ç0 Mutlaka o rabu gi- Nin karşısına geç- hi Z Sök, çok güzel rob- N,,"' Yapıyorlar. Türk y..u'"“ Parmakları neler, "—h.. “Siyot! Fakat bunlar, MA Ollar için bir işkence W ise aksine.. IZ, ARAYINIZ, SEÇİNİZ:.. dünyoda “eşi olmi- *Za vardır: Satıcısız (& ket "n Hehığı Kalabalık bir mahal- GöegelN bu büyük mağı Börenler kocaman *Ya taki bir ahır zan- ."mc’""ı Görülücek yey- '“aıı.' b—s İnci kata ka- Sal blüzlarla, mantolar- "*k lonlarda bir tek sa- :_m"v. 4 kız yoktur. dem Ş Ka hiz. Şuna ve buna gelip de ne ya- aİmak Mi istiyorsu- 'â2. Yalnız, her sa- " birinde, yüksek bir aSi hde bir kadın otu- N Rerli :ı*"- ı:;" İşte o kadar... Baliç h.'-h tarassud eden Üİ hliyeleridir. ı_x"hım 1 bir satıcı yoktur, al_ Polis memuru lk.h"hxw"hrdı binlerce &- biniz, ÇöRNto - vesalre M ” Üzerinde ölçüle- *ra yazılıdır. vh"" İi 'w ÜN ve kısâ - boylu, g'a "'f kadınlar için h* m.*“’ Mmevcuddur. Ğİ kogay SSi - bilenler, “'4 İ aapaıCa bulebilirler. İlzgiyy Han akşama ka- kunu, Htr şeye bakar, r, her Şeyi tecrü- er, elinize alıp tecç'YA blüzu kas ğ:ı. ek Olursanız he- "'*q'*"'m kadın yaklaşır, t:”:: 'î- Vllıznnuıc bi a bi ge alır, götür ’ıq kayıa TöbU - yırttınız, "ıı.;__"m'g ıîıı» çatma- ları, mantola- “ Sengellerden a « €er bananın kesesi- | Ve her mevsimin | len içeri girer - | dolaşıyorsunuz, | hr kolunuzun üstüne atarsınız. Kimso, hiç kimse gelip de ne ya- piyorsenuz, demez. Tibki bir pe- ri hikâyesinde olduğu gibi roblar iz ve buradaki koc: prova salonlarına ne- reden gidileceğini gösterir. Bu salonlar, kadınlar - için bir cennet, ayni zamanda bir cehen- nemdir, Ön tarafları açık küçük kabineler. Ancak bir kadının a- yakta duracağı, kollarını kaldıra- bileceği genişlikle ve duvarda, robları asmıya malhsus çengeller, bir de böy aynası... MAĞAZA DEĞİL EĞLENCE YERİ.. Tasavvur ediniz, yüzlerce ka din yanyana ve heyecan — içinde soyunuyor, robların - birini giyi- yor, ötekini çıkarıyor. Aynanın karşısına geçiyor, sağa “veya sola dönüyor, bakıyor; bakıyor.. Bu; tabil boyda, ne pek şişman, ne pek zayıf olan kadınlar . için cidden hoş bir eğlencedir. Hem hoş bir vakit geçirirler, hem de bangi rengin, hangi biçimin tiple- rine daha ziyade bakıştığı hak- kında bir fikir edinebilirler. Prova salonunda saatlerce kala- bilirler. Küçük kabine ve ayna, a- kta durabildikleri kadar kendi- lerinindir. On, on iki rob giyip çıkardıktan sonra bunları olduğu yerde bıra- kıp giderler. Gene salonlara girer- ler. İstedikleri kadar rob alırlar. Gene prova salonuna dönerler, Bir başka kabineye girerler. En ağır süvare ve tiyatro robla- | rından, sokak kostümlerine, evde giyilecek sade roblata, spor elbi- selerine kadar hepsi vardır. Ve bütün bunlar en son moda ku - | maşlardan, en son modellere göre biçilmiş, dikilmiştir. Mmevsimi, yoktur. Bu mağazada, günde en az yüz | bin rob satılır. Provadan sonra bir veya birkaç rob ttihab eden, satın almıya ka- rar veren kadınlar, bunları alır . lar, vezne dairesine inerler, bede- lini öderler. Hemen paket yapılır, ellerine verilir. Diğer mağazala da olduğu gibi evlere gönderil- mez. Eğer bütün provalara rağmen | müşteri, eve dönünce fikrinden cayarsa veya pişman olursa aldı: ği robu iade edebilir., Beş gün müddeti vardır. Bu müddet geç- meden robu götürür. Hiçbir şey söylemeden parasını geri verir - ler, HER ŞEYİ GÖREN GÖZLER. Mağazada hiç erkak yoktur. Ka- dınların en çok hoşuna giden de ,budur. Çünkü istedikleri gibi ser- bestce soyunurlar, dökülürler. Burası bir âlemdir. İri yarı zen- | ci kadınların dar robları giymi- biçimde rob vesa- | ye çalışmaları, yaşlı bir kadının genç kızlara mahsus robları pro- vaya kalkışmaları, aynanın karşı- sına geçip bakmaları cidden- gö- rülecek şeydir. Bazı kadımlar bu yüzlerce, bin- lerce çeşid roblar, mantolar ara- sında şaşırırlar. Hangisini sex ceklerini bilemezler. Yanlarındı ki kabinelerde bulunanların larini sorarlar: «Rica ederim, lüt. fen söyleyiniz. Bu mavi renkli rob bana yakışıyor mu? Şu modeli na- sıl buluyorsunuz?.... Mağazanın her katında, duvar- | larda büyük afişler 1 üşte pılmamalarını * lerden birinin (: Mağazada | modası geçmiş bir şey kasında kocaman bir kadın kafa- sını göst bir resim vardır. tında da şu cümle yazılıdır: «Şe- refinizi düşününüz. Ailenizin n: musunu lekelemeyiniz!... Hırsız- lığın yolu hapishaneye çıkar!, Bütün afişler beş lisanda yazı- hıdır: ingilizce, fransızca, alman- Ca, italyanca ve yahudice... Bu kadar serbest gezilen, dola- şılan bir. mağazada - roblardan, blüzlardan birini gizlice ahp sı - vışmak isteyen çok olur, diyorsu- nuz değil mi Hayır! Buna imkân yoktur, Gö- rülmiyen gözler bunları mutlaka görür, Nasıl mı? ...İşte bu, mağa- zanın sırrı. Anlamak kabil de - ğil.. Bir şey aşıranlar, kapıdan çı - karken nezaketle — durdurulur. Yandaki bir odaya götürülür, Altı saat kadar alıkonur. Bu müddet i- çinde, mağazanın hususi hafiye- leri tarafından tahkikat — yapıl serbest bırakılır. Fakat hakiki ise mi, adresi bir deftere kaydolur. Resmi de yapıştırılır. İkinci defa- sında polise teslim edilir, hapse tıkılır. YANLIŞLIKLA ÜSTÜSTE GİYİLEN ROBLAR Bazan birçok roblar giyip rıp prova edenlerden yanlışlıkla bunlardan birinin üzerine kendi robunu giyip çıkmak isteyenler de olur. Bunların kabahatleri yok - tur, Zira, dalgınlık ese bu... Bu gibiler de yakalamır. Fakat roblar alındıktan sonra derhâl serbest bırakılır. bir fikir ediniyorlar... Geçenlerde T 'lu yaşı bir kadın, oğlunu görmek için Nev - yorka gider. Gelini kendisini bu mağazaya götürür, İç çamaşırları- nı prova ederken kadıncağız, na- sılsa ipekli gömleklerden birini çıkarmayı umutur, robunu üzerine giyer. Birçok öteberi satın alır - lar. Kasaya giderler. Bunların pa- rasını verirler. Tam kapıdan çıka- cakları sırada kadıncağız, yanda- ki odaya davet edilir. Gömleği ç» karıp bırakması rica olunur. Zavallı kadın utancından yer - lere geçer, Ertesi gün vapura bi- ner, memleketine döner. Müşterilerin prova için - giyip çıkardıkları roblardan birçokları- nın dantelâları yırtılır, düğmele- ri kopar, yahud da kirlenir. Bun- lar tâmir edilmez, temizlenmez. Mağazanın en alt katındaki ser- gide birer dolara satılır, İdaresini bilen kadınlar bunları alırlar, bir dolar mukabilinde tomizletirler. 'Tâmir ettirirler ve iki dolara yep- yeni bir rob sahibi olurlar. MAĞAZANIN MÜŞTERİLERİ ARASINDA ZENGİN KADINLAR DA VAR, (Kloin) mağazası Nevyork'da pek meşhurdur. Bu satıcısız ma- ğazanın her sınıftan müşterisi vardır. Genç daktilolar, fakir al- leler, Harlem zencileri, italyan Tuhacirleri ve yahudiler... Ara sıfa, yüksek ailelere men- sub zengin kadınların da ucuz ve | şik bir şey almak için buraya gel- dikleri görülür. (Devamı 7 inci sahifede) “Evet, Röne Flandri, düğünümün İscasından heş gün evvel zehir- ledim, öldürdüm!..., Diye cürmünü itiraf eden eczacı Artur Makron mahkeme huzurun- da bunu inkâr ve masumiyetini iddiaya başladı Artur Makron, — nişanlısını öl- dürmekle maznun eczacı, uzun - ca boylu, zayıf bir adam. Arka - sında siyah bir kostüm var. Gi leği bembeyaz, kravatınım üzeri- ne inci bir iğne takmayı ihmal etmemiş, gözlerinde, kenarı ka- lin bağa çerçiveli birgözlükvar, Sükünetle ithamnamenin okunu- şunu dinliyor, İsminiz Artür Makrondur, 10 Temmuz 1911 de doğdunuz de- ğil mi?... Buva dö Kolomb'da Arjantöy caddesinde 241 numa - marada oturuyorsunuz. Mesleği. niz icracılık?. Mahkeme reisi Gernionun bu suallerine maznun başile (evet) cevabını veriyordu. Kendisine hâkim görünüyor, âra sıra samline bakıyordu. Gö - rünüşde, kendi halinde, sakin bir tüccara benziyordu. Amyende bulunan anasınm ya- nına gittiği zaman ayni şehirde ve büyük bir mağazada — ça Röne Flandı'la tanışmış, seviş - İlk evvel gençler arasında ev - lenmek mevzuu — bahsolmamıştı. Bilâhare, madam Makronun mu- halefetine rağmen — hayatlarını | Deanna Durbın Bu mevsimin en muvaffak yıldızı Beş milyon lira kazanan hir muharrir Kadın romancı Jorj San daima zügürtlükten sikâyet eder alacaklılarının eline bir pusla Şikayet vAn! OlacOR UU D D UT verir gazete idarehanelerine gönderirdi Skrib, Viktor Hoğo çok muktesididiler fakat Teofil Gotiye, ve Balzak onisbette müsrifdi Bu makaleyi aklığımız fransız mecmuası, merhametsiz tâbilerin elinde oyuncak, halkın rağbetin- den mahrum olan muharrirlerin zavallılığından bahsederken şöy- le diyor: «Muhartir denildi mi, ilk evvel akla, paltosunun rengi uçuk, pan- talonu ütüsüz, saçları yağlı ve dağınık, cebi dalma boş bir şah- siyet gelir.. Hayatını, kalemile temin eden- lerden pek azı istisna edilirse ek- seriyet hemen hemen böyledir. SKRİBENİN HESAB DEFTERİ Halbuki bir roman yazıp mil - yonlar kazanan muharrirler de pek çoktur. , Bugün ismi ve eserleri unutu- lan Skrib, zamanında hem şöhret, hem de büyük bir servet kazan - mıştı. 1810 dan 1881 e kadar roman, dram, hikâye, piyes olmak üzere 417 eser yazdı. Skrib'in babası bir kumaş tüc- carı idi. Öldüğü vakit oğluna kü- çük bir servet bıraktı. Yılda beş bin frank kadar bir gelir... Yirmi yaşında fakülteyi bırak- | tı. Varyete, vodvil — tiyatrolarına piyesler yazmıya başladı. 1819 yı- hırda bütün bir hevsim varyete, vodvil ve Sen Marten tiyatroları hep onun piyeslerini oynadı. 1819 da 17 bin frank kazanmış- tL Bu yıldan sonra kazancı müte- madiyen arttı. Yazı hakkı olarak 1821 de 40.000 frank, 1829 da 119 bin frank aldı. O zaman için bu pek büyük bir para idi. Skrib, çok muktesid bir adamdı. Aldığını, verdiğini günü gününe | defterine kaydederdi. Hayatı çok Katil eczacı meşru bir surette — birleştirmeye karar verdiler. Madam Makron | bu karara muarızdı. Çünkü oğlu zengin bir - kızla evlendirmek arzu ediyardu. Nihayet düğünün, 10 temmuz | (Devamı 7 inci rahifede) muntazamdı. Biriktirdiği paralar- la arari satın alır, evler yaptırır. dı. 1830 da, Rasin ölünce onun ye- rine fransız akademisi - âzalığına seçildi. Bu sebeble masraflarını arttırmaya mecbur oldu: «Geçen sgene 88 frank 8l san- tim sarfetmiştim. Evvelki seneye nisbetle yüzde 30 fazla Bundan böyle masrafımı biraz kısmalı - yım. Kazancımdan — sarfedersem ihtiyarlığımda ne yaparım?... Diyor, 1855 de 230 bin frank ka- zandı ve bu para ile (Besikur) da- ki malikânesini büyülttü. Defterinde, bu sene içinde bir köşk, bir çiftlik, bir buğday ma- kinesi satın aklığı da yazılı, Pa- ralarının bir kısmmını Holanda, A- merika ve Rusya bankalarına ya- tırmıştı. Emlâki yılda 150 bin frank irad getiriyordu. Opera, jimnaz, opera komik tiyatroların- dan da tahsisatı vardı. Ömrünün sonlarına doğru eser- lerinin, eski rağbeti kaybettiğini Bgörünce müteecasir olmadı: «Biz ihtiyarladık. Halk ve ti- yyatro müdürleri artık bizden yüz çevirdi. Bels yok! Biz de yerle- rimizi gençlere terkederiz. Şimdi sıra onların.... Diye teselli buldu. Malikânesi- ne çekildi. Zengin idi, gailesi yok- tu. 20 şubat 1891 de öldü. VİKTOR HÜGO'NUN SERVETİ Viktor Hügo, prensip adamı idi. Artistlerin de tıbkı bir tüccar gi- bi büdcesi, hesab defteri olması ta- rafdarı idi. Kazancını, masrafını günü gününe bir deftere yazardı. İlk eserinden 800 frank, İkinci- sinden 1000 frarık kazanmış ve bu paralarla evlenmişti. Yirmi senelik bir çalışmadan sonra defterine şunları yazmıştı: «Bu müddet içinde kazandığım 500 bin franktan 300 bin frangım kaldı. Bunları bankaya yatırdım, dokunmuyorum. Öldükten sonra karımın, çocuklarımın ihtiyac i- çinde kalmalarını istemem. Bu- nun faizi ve yevmi kazancım be- ni ve on bir kişiden ibaret ailemi geçindirmiye kâfidir. «*Kimseye borcura yok da yok. Masrafım da o kadar çok değil, Yirmi beş franklık bir palto gi- yiyorum. İki senede bir şapkamı değiştiriyorum. Kışın soğukta ça- lışıyorum. Akademiye de yürüye- rek gidiyorum...» Bununla beraber, Belçikaya il- tica ettiği zaman sefalete düştü. Küçük bir odada oluruyordu. Eş- ya namına demir bir karyola, tah- ta bir masa, iki de sandalyeden başka bir şey yoktu. Ayda yüz frankla geçiniyordu. Fakat (Sefiller) romanı ve ik- tısada riayeti sayesinde vaziye - tini pek çabuk düzektti. Golua ge- zetesine tefrika olunan bir voma- nından 300 bin frank aldı. Viktor Hügo da servetini, eene- bi bankalara yatırıyordu. Öldüğü vakit ingiliz ” bankasında 425,000 altın frank para ile yılda 35 bin frank irad getiren hisse senedle- ri bırakmışta. PARASIZ MUHARRİRLER (Jorj San) daima parasızdı. Zü- gürtlükten şikâyet ederdi. (Hind- 1) adlı romanı ile büyük bir şöh- ret kazanmıştı. Eserlerini çok pa- halıya satıyordu. Fakat hesabını, aldığını, verdiğini — bilmiyondu. Tâbilerden, gazete idarehanelerin- den daima avans alıyordu. Terzi- leri, şapkacıları para istediler mi, ellerine bir pusla veriyor, Rövil dö Mond idarehanesine gönleri- yor, Bu mecmuanın muhasebecisi, veznedarı (Jorj San) m alacaklı- larından, borçlarını ödemekten bıkmış, usanmışlardı. O devrin ekser muharrirleri sa- kalına yakın bi ömür sürüyorlar- dı. (Alfrod dö Vinyi yazılarından pek az bir para alıyordu. (Th. Gotye), (Madmazel Mo- pen) adlı romanını 1500 franga satımıştı. Tübine yazdığı bir mektubda. mali vaziyetinin fenalığından bab- seder: «Şapkalarımın ea yenisini, ya- ni giyilebilecek hakle olanını dün kazaen Sen nehrine düşürdüm. Çok rica ederim, bana biraz para gönderiniz...» (Onore dö Balzak) bir avukat kâtibi idi. Hesaba hiç aklı ermez- di. Ne akdığını, ne verdiğini bilir- di. Bir matbaa işinden yüz bi frank kazanmıştı. Bunu az zamanda sar- fetti. Hergün evinin kapısında bir sürü alacaklı birikirdi, Mektub yazmadığından şikâyet eden Ma- dam Hanskaya pul parası olma- dığını, bu sebeble cevab vereme- diğini itiraf etmişti. Halbuki çok para kazanıyordu. Yılda kazan- cı 180 bin frangı geçiyordu. (Devamı 6 ıncı sahifede)