4—son TEL GR AF —N 2 ci Teyrin Si LONDR ADA'Ki GiZLİi CEMİYET!.. 60 ingiliz lirası ile bir kat ta yepyeni elbise olduktan sonra alt tarafı kolay!.. Bu zamanda Avrupada zengin için iki mühim çare daha vardır: Biri İspanyaya mal götürebilmek, | ikincisi de Almanyadaki y: dilere ecnebi tâbliyetini temin e- debilmek!.. İspanyaya mal götüre- rek zengin olan vapurculardan vakit vakit bahsedildi. Yine sıra- B1 gelince bahsedilecek, Bugün İkincilerin Sirası geldi. Almanyada yahudilerin malla- rımı mülklerini burakarak çıkmak mecburiyetinde kalmaları üzeri - ne bunlardan pek çoğunun İn; tereye geldikleri malümdür. Ze: gin yahudilerin servetlerini kur - tarmak için türlü çarelere baş vu- rüldüğü da ayrıca malümdur. Meselâ Almanyada zengin bir ya- hudinin başka bir devletin tebaa- sından olabilmesini, bilhassa İn- giliz tâbilyetine girmesini temin etmek pek mühim bir keyfiyet tir ve söylemeğe hacet yoktur ki bu işilede meşgul olanlar, bu suretle para kazanmak yolunu tu-. tanlar da vardır. e y Londra polisi gizli bir cemiyeti meydana çıkarmıştır. Buna ce - miyet demok fazla olursa da bu- nu tüşkil ödenlerin faaliyetine bakılınca az çalışmadıkları görü- lüyor. İş mahkemeye düşmi Londra gazetelerinin sütunların- da ehemmiyetli bir dedi kodu ha- line girmiştir. Meraklı şey: İngil- tereye sığınmış olan — yahudiler, İngiliz tâbiiyetini az zamanda te- min etmek için çalışanlar Ford - ham isminde birinin mahkemede dört ay hapse mahküm olmasına sebeb'olmuştur. Fordham zengin bir yahudi kadınını almıştır. Lon- drada meydana çıkarılan gizli ce- miyet şöyle çalışıyor: Her günkü işleri zengin olma - larına müsald olmıyanlar az mı- dır?. Kamyon şoförlüğüne muh- telif işçiler, Işsiz. güçsüz. kalmış biçareler az mıdır? Gizli cemiye- tin adamları bunlara yanaşarak: — Zengin olmağı istemez mi - sin? gibi bir sual ile teklifde bu- lunuyorlar: — Zengin bir yahudi kızı var- dır. Şunu al. Sâna çok para var'. EDEBT ROMAN Bu evlenmekde damad için bir | masraf da yoktur. Güveyilik es- vabı da gizli cemiyet temin edi- yar, Damada 60 dane de İngiliz lirası verilmektedir. Bu işlerde gizli bir cihet görülmüyor. Bir « birlerini alacak olanlar yekdiğe- rile tanıştırılmağı, bir de muka- vele imza edilmektedir. Fakat &- cele etmemeli. İşin iç yüzü bun « | dan sonra çıkıyot. İmzalanan mu- kavele bir maddeliktir. ve aşağı yukarı şöyledir: Nikâh olduktan sonra gelin ile güveyi birbirleri- le kat'iyen görüşmiyeceklerdir!. Londra — ceza mahkemesinde müddetumumi, yukarıda ismi ge- çen Fordham isminde ve elli dört yaşlarındaki adam aleyhinde ta « kibat taleb ederken şöyle demiş » tir: — Fordham bu suretle bir mu- kavele imzalamış ve bir yahudi kadına nikâhlanmıştır. Halbuki böyle bir izdivaç sadece bir şe - kilden ibaret kalmaktadır. Esa - sen Fordham 913 senesindenberi evli bulunan bir erkek İdi. & de çocuğu vandır. 932 de karısından ayrılmıştır. İekteşrin ayının 12 inci günü Emma Mayer isminde- ki yahudi kadınla tanışmıştır. Bu kadın Almanyadan gelmiş - bir yahudidir. İki gün sonra da ara- larında bir izdivaç aktediliyor. Nikâh dairesine giderek evleni « yorlar, Fakat nikâh — muamelesi olur olmaz birbirlerinden hemen ayrılmışlardır. Müddelumumi — iddiasını sürerek devamla demiştir ki: — Fordham ifadesinde kendi - sinin bir kabahati olmadığını söy- lemiş ve şöyle demiştir: — Bana 36 İngiliz lirası verdi- ler. Bir kat da esvap yaptırdılar. Ben de razı oldum. ileri Müddeiumumi bunu anladık - tan sonra - Fordhamın kabahatli olduğunu iddia etmiştir. Netice » de mahkeme kararını vermiş ve yukarıda söylendiği üzere kendi- si dört ay hapse mahküm edil - miştir. (Devamı 7 inci sahifede) 18 YAZAN:NUSRET — Hayır ama, her halde gül - | memeniz de.. — Bu kadının elindedir, İclâl hanım!. — Nasıl?.. — Gayet basit.. aşka inanmıyan bir erkeği, inandırmak, sevgisini kalbinde saklamıyan bir erkeğin kalbini sigorta etmek bir kadının elindedir. alnaz bütün mesele bu- Nu bilmektedir. Eğer ben ştmdi- ye kadar kalbe ald hislere göl - dürse, muhalablarım beai gül - dürdü. Siz de ağlatmağı deneyi- niz. * SAFACOŞKUN — Ya bu gülmek ve inanma - mak sizde fikri sabit halinde ise.. ya çok inadcı iseniz?.. Sermed cevab ver yesini biraz daha yakın lışu Dizleri şimdi, genç kızın çıplak dizlerine değiyordu. İkisi de ür. leri süğülmüş- iraz “Gaha hareketli kdk. İçten bir, sesle: Bana karşı olan hisleri ad taktınız mi?.. Diye sordu. Sermed kalşarı hafif kalkık, du- ize İNGİLTERE - AMERİKA HER GÜN BİR HİKÂYE ÂYE Yeni ticaret muahedesi bundan Ölüm hak sonra siyasi teşriki mesaiye başlangıç olacak Cenubi Amerikada Almanların, İtalyanların ve Japon- ların iktısadi sure'te başlıyarak birleşmek iİstedikleri etrafındaki sözler yeniden aldı, yürüdü Almanyada Yahudiler aleyhin- | deki hareketin günlerdenberi Av-| rupa matbuatının en ziyade meş- gul olduğu bir mevzudur. Ame merika da bundan dolayı görü - | len aksülâmellerden de çok bah- sedildi. Bu sırada da İngiltere ile Amerika arasında bir ticaret mu- kavelesi yapıldı. Amerika mat - buatının Almanya aleyhine neş- riyata devam ederken İngiltere ile Amerika arasında da bu mu- kavelenin akdi şayanı dikkat te- sadüflerden olmuştur. OÖn sekiz aydanberi cereyan eden müzake- reler nihayet bu sırlarda netice- lenmiş oldu. Yeni mukâavele 939 senesi başından itibaren tatbikat sahasına konacaktır. Avrupa: gazetelerinin Berlinde- ki muhabirleri tarafından verilen malümata bakılırsa Alman me - hafili Londra ile Vaşington ara - sındaki bu anlaşmadan memnun olmamıştır, Çünkü böyle bir ti « caret mukavelesinin akdi İngiliz politikası için bir muvaffakiyot sayılmaktadır. Şimdiye kadar A- merikalıların Almanya ve İtalya- ya karşı almış oldukları - vaziyet Berlin - Roma mihverinin lehine olmadığı malümdur. Amerikanın Berlindeki elçisi Almanyadaki Yahudilerin haline dair kendisin- den izahat alınmak üzere Vaşng- tona çağrıldıktan sonra Amerika ve Almanyanın münasebatı ger - inleşti. Vaşingtondaki Alman el. de hükümeti Amerikadâki iyete dair tenvir etmek üzere Berline döndü. Amerikada az Alman yoktur. Bunların gazeteleri de vardır. Bu gazeteler şimdiye kadar hep Al- manyanın politikasına müdafaa edegelmiştir. Fakat evvelâ Nev - yorkta çıkan Nevyork Statcitung artık Vaşingtondaki Alman elçi- si de dönüp memleketine gittik - ten sonrar Almanya ile Amerika - nin barışması, uzlaşması yolun « daki gayretlerin neticesiz kaldı - daklarının iki yanındaki - büriz | istihza çizgilerini — taşıyan yüzü denizden tarafa, cevab verdi: — Henüz hayır.. fakat sizi be- geniyorum; çok güzelsiniz. Kum- ral, hafif dalgalı saçlarınız, çok parlak elâ gözleriniz, muntazam burnunuz, dudaklarınız, göğsü - nüz, ince beliniz, dolgun kalçala- rınız, mevzün bacaklarınız bütün bunların elele verişile harikulâ- de cazibsiniz. Her kadın gibi güzelliğinden bahsedilmek genç kızı kendinden | geçirmişti. Fakat bu kendinden Beçiş esnasında bile söylenilenle- | rin sualine cevab olmadığını tak- dir etmişti. — Bu cevab değil Sermed bey!. — Farkındayım. Şimdi size du- daklarımın, dudaklarınıza hasret çektiği bir hisle meşbuum. Henüz bu his isim takılacak kadar bü- yümedi. Genç kızın cevab vermesine meydan bırakmadan ayağa kalk- ğanı, bundan sonra Amerika ile Almanya arasında yeni bir tica - ret mukavelesi akdi mümkün ol- mıyacağını yazıyor. Halbuki böy- le bir ticaret muahedesine Al - manlar çok ehemmiyet veriyor « lardı. Bugün göz önünde bulunan va- ziyet şudur: İngiltere ile Ameri - ka birleşmiş oluyor!.. Bu ticaret mukavelesinin ehemmiyeti ikti - sadi olduğu kadar da siyast oldu- ğu anlaşılıyor. Amerikalılar hi - maye usulünü takip ediyorlardı. İngilizler de kendi imparatorluk- ları dahilindeki memleketler için 932 denberi böyle bir usul takib ediyorlar. On sekiz aydanberi Vaşington ile Londra arasında ce- reyan eden, müzakerelerden çok müşkülâta tesadüf edildi. Çünkü her iki taraf da kendi gümrük usullerini az çok tadil e- derek / birbirlerine — yaklaşmak mecburiyetinde kalıyorlardı. A- merika ile İngiltere gümrük ka- yitlarım, şartlarını - birbirlerine karşı hafifletmiş, genişletmiş ol- dular ki bu netice bugün politi - ka âleminde, İngiliz Amerikan ketleri arasında bir himaye usulü takib ederek bu memleketlerin eş- yasını diğer hariçden geleceklere tercih ediyordu. Şimdi gerek A - merika ve gerek İngiltere bu u - sulleri yamuşatmış oluyorlar. A- merikalılar dünyada başka bir tarafa gösteremedikleri ç ko - laylıkları İngiltereye gösteriyor - | lar. İngilizler de — Amerikalılara | karşı öyle.. Bundan sonra buğday, | kereste ve mensucat ihracatı iki | memleket arasında pek kolaylaş- maş olacaktır. Amerikadan İngil- tereye bol bol mevaddı iptidaiye gelecek, İngiliz da Amerikaya bol bol mal gön- derilecektir. İngiltere ile Amerika arasın - daki iktısadi yaklaşmanın siyasi neticeleri daha az ehemmiyetli olmıyacağı söyleniyor. Çünkü İn giltere ile Amerika arasında bun- dan sonrası için büyük bir tesa - nüd görüleceği şimdiden tahmin ediliyor, Bir zamandanberi Al - manyanın müstemleke davasına karşı Amerikalıların lâkayd kal- madıkları göze çarpmaktadır. O kadar ki eğer Almanlar, Afrikada eski müstemlekeleri verilecek 0- lursa Almanların oradan cenubi Amerikaya - geçerek — birleşmek istiyecekleri de söylenmek sure- tile istkibal için türlü türlü ihti - mallerden bahsedilmektedir. Hal- büki Amerikalılar Amerika kıl'a; sına başkalarının gelerek müs - temlekeci sıfatile birleşmelerine asla razı olamıyacaklarımnı tekrar etmekten geri kalmamışlardır. Şimali ve cenubi Amerika ara » sındaki teşriki - mesaiyi - bozmak için başka yerlerde-çalışanlar yok değildir. Bunların yavaş yavaş ik- tısadi surette nüfuz ederek sönra müstakbel münasebatı noktasın - dan çok ehemmiyet verilen bir keyfiyettir. Her iki taraf da bir- birlerine karşı gümrük tarifel*ri- ni indirmiş oldular, Amerika 930 danberi böyle ancak birçok güm- rük tarifelerinin arkasına sak - lanmak suretile iktısadi bir ha - yat ğeçirmeğe başlamıştı. İngiliz imparatorluğu da kendi memle - ellerinden kalkmıya tı. Ellerinde bulucan çeketek onu da ayağa mecbur etti: — Bu güzel gecede burada da- ha fazla oturulmaz İclâl hanun! Biraz yürüyelim ister misiniz?. Yürüdüler. Genç kızın koluna Birmişti. İclâl mukavemet etme- di. — Yalnız geç kalmıyalım Ser- med bey! dedi.. evden merak e- derler, Gazinonun kapısından çıktıktan sonra henüz beş on adım yürü- müşler, ağaçların - sıklaştığı bir noktaya gelmişlerdi. Durdular. Aralarında bir adımlık mesafe vardı. Birdenbire bu aralık dara- hverdi. Anlaşılan delikanlı, genç kızın dudaklarına olan hasretinin adı- nı vaftiz ediyordu. * Ayni gece saat: 24 Sermed, ballkon kapısın: gicak- tan açık bırakmış, pijamasız kar- da siyasi bir. surette yerleşmek maksadını takib ettikleri söylen- mektedir. Vaşingtonda toplanacak olan Amerika demokrasi birliği kon - gresinde birtakım vesikaları or - taya konacağı haber verilmek - tedir. Amerika birliği kongresi 936 da toplanarak sulhun muha - (Devamı 7 inci sahifede) yolasına arka üstü uzanmış, yatı: yordu. Ellerini ensesinde bağla - müş, başını avuçlarına birakmış- tı. Düşünüyordu. Cavidan mı?. İelâl mi?.. Hayır, Hayır, iki genç kızın korlaşmış dudaklarında nihayet bulan gece- yi değil, gündüzü kafasının içinde çeviriyordu. Onu, vapur iskelesinde gördü- &ü, gözleri gözlerini mıhlanan ka- dını düşünüyordu. Gece kollarının arasına aldığı iki genç kız, ve bütün tanıdığı ka- dınlardan kendisine gelen bütün hislerin mecmuu yekünu, bu iki göz kadar kendisine hiçbir man tesir etmemişti. Ve. Hiçbir zaman, Ve, Hiçbir kadın önünde, bugünkü- ne benzer bir beyecan, bir bur- | şaşmamak mümkün değildi. — | fabrikalarından | Miras helâl Yazan: trkinliğini gözlerimle gördü- ğüm, kulaklarımla şahidi — oldu- Kum bir miras paylaşma dâvasın- da anlatmıştım da neye yazmaz- sın bunu, demişlerdi. Her şeyin | bir saati olduğuna inanan- | lırdı İşte demek ki bunun sırası bugün imiş. Duı lar, çok yakından tanidı - | Bim eski baba dostları idi. Baba- ları ölünce bir sandık kitabla bir- kaç halıdan başka bir şey bula - madılar. -Paylaşılması bu kadar kolay bir miras için bunların bir- birine yapmak istedikleri oyun- lara, kaşkarikolara, manevralara | Babalarını sevmiyorlar mıydı? Pek yakından bildiğim için onla- rın hududsuz muhabbetlerinin i- | tiraz kabul etmez şahidlerinden biriyim. Geride kalanlara mal bırakan- lar zavallı ölülerdir. Zira ardla- rında gözyaşı dökenleri yoktur. Biraktığı mirasın göz kamaştırıcı cazibesine kapılanlar ölüyü meta- rıt kenarına kadar güç götürür- ler ve dönüşte hemen eşyanın ba- şına çömelirler, «Ölüm hak, miras helâl» diye işe başlıyarak dünyadaki ihtiras- | ların en çirkinile halli gayet müş- | kül bir hesab muadelesine giri- girler, Dünyanın en müşkül hesabla- rından biri miras paylaşmasıdır. Geriye kitablarile halıları bıra - kan baba dostu çocukları günler- ce gayet müşkül vaziyette kaldı- lar, Okumasını seven kardeşine ki- tab darı terketmek fedakârlığında bulunan ağabeyisi istemiye iste - miye halıların kendisinde kalma- sına razı olacağını söylüyordu. Okumasını seven çocuk: — Ben çok okudum, biraz da sen oku! diyordu. Okumağa ben- den ziyade senin ihtiyacın var. Ben ki kitab delisiyim. Bak bu baba yadigârlarını tek sen oku- yasın diye onlardan feragate razı oluyorum... diyordu. Kendisi kitab okumadansa ha- hdarı okutmağı menfaatine daha uygun bulan büyük kardeş, kı - | kulma, ılik bir ıztırab duymamiş- tı içinde. Bu kadın kimdi?.. Muhakkak ki, ilk defa görcü - yordü. * Beraber trenden mi inmişti? Yoksa.. Balkon kapısından gelen bir pi- tırtı. Ağacın dallarının sallanışından, yaprakların birbirine sürtülüşün- den hasıl olma bir hışırtı. Delikanlıyı bu pıtırtı ile haşırtı- nın birleşerek büyülttüğü ses dal- dığı düşünce âleminden uzaklaşı tırıyor. Dinliyol Sanki biri balkona tırmanıyor. Gürültü büyüyor! Tereddüdü kalmadı. Muhakkak balkonda biri var. Yatağından usulca inerek, bal- kon kapısının yanındaki perdeye sarınarak saklanıyor. Şimdi odanın ortasında bir göl- E T abları küçük kardeşini 1 im ve marifeti uğrul! mek fedakârlığında bul“"d, söyliyerek içlerinde iki tADf a salsiz gördes seccadeleri antika halılardan —ııııt"“" Bini açıkca söylüyordu. Bu muhaverelerde sanki İi ait B* makate hitab eden bir $' ifadesi vardı. İşin çirkin bu idi. Hiçbiri demiyordu portada hepsi birden yizMtf” öy, raya satılmıyacak ulın - pejmürde ve değersiz beri'ne yapayım? B ıı.ıııuf lerimi kamaştırıyor. BU 3) lig seni boğabilirim. Halılar , olacak.» İkisinin de içinden l"",ı"' mimi his bu idi. Fakat bi Di leri bürüyen menfaat bir$i ısrar eden büyük yedir. * Hikâye şudur: «Babalarının ölümü! lara haber verdikleri — Çok şükür ki mühim bir şey kal ekseriya kardeşler gınlıklara sebebiyet dir... demişler. Sevınmııler şey dört pıxvl ımu At, kedı bal küpü — hamekatti Büyük kardeş dığı küçük kardeşini ;J köşeye., — Bak kardeşim. B yt kilan şeyler meydanda S (N biliyorsun babam und_;:,)— sene pazarda hıııılnl t ğ damcağız bir hafta hi y Huysuz, mendebur bir ' Bir gün gene birinin bİF T yt ne indirecek, başımıza İf * Bu huysuz hayvanı sanâ gönlüm bir türlü razi Tzi Onu ben alacağım. ıılır""' 3 mizin gözbebeği olan P var, Üç renkli, bilirsi (Devamı 7 inci / ge var. Balkon uv’”, aksediyor. Fakat, hayretl.. Bu.. Bu gölge.. yf Bir genç kız. Ne çevik bir hareketi? parmaklığını aşıyor- Ağaçtan içeri ıl"“' Sermed: — Allah Allah, dl!' yor.. bu da kim böyle'” Gölge yavaş yavaf ç müştür. Bir ınudııa "'“# lerini karanlığa al w şiyor, anlaşılanı.. — k Delikanlı birdenbir€ ( çefiğ saklandığı perdedet ,—ı kapının yanındaki ©" mesine koşuyor. VE* Bu âni fırlayış KAFİ ( yt dınlanan gölgenin sabibi © feryad koparıyor: —AŞn ü T c"