- Saniyede yüzlerce mermi atan tü- ö p. 4—SON TğLGIAİ—lOldmlN — Eskiden kullanılan | harb vasıtaları Ecdadımız n sıl döğüşüyordu ? - Yüz kilo'uk taşları atan sapanlar ve oraklı hücum eraba- ları. - Havan toplari, ateşli balonlar?.. Seyyar kuleler - İlk demir gülleyi yapan kim ?.. fekler, mitralyozlar, toplar var Eskiler, göğüs göğüse gelip harbetmekten çekinirlerdi. Bu - | na mâni olmak için ilk evvel ko- alarını surların, işman saflarına atacak ületler icad ettiler. Kale - wveud bulunanlar da du- warların üzerine çıkarlar, muha- sırlara taş, kaya parçaları, ziftli veya nemli paçavralar yağdırır- lerde m Kale burçlerinin mazgallarına saklanarak taş ve ateş yağdıran a ahlâfa intikal e- n ve ağır bütün blardı Medeniyet ileriledikçe harb u- sülleri değişti. Askerlik ilmi te - kâmül etti, top ve tüfek icad ol- du. 14 üncü yüz yılırı ortalarında topları, — Arbeletler ni Bombard (1) la- ve n hücumlar, iptidai â viye olunuyordu. — Bunların alist - Mancinik) ge - lir. Bu, büyük bir sabandan iba- tti Yüz yirmi kilo ağılığında taşları surların - dahiline atardı. | Buna benzer daha birçok âletler vardı. Kale içerisine demir ve | kurşun parçaları, yağlı bezler at- makta kullanılırdı. (Oraklı hücum — arabaları) na | gelince bunların menşeini çok es- ki zamanlarda aramak iktiza eder Bu arabalar, devrimizin ilk a- sırlarında kullanılırdı. İki veya dört beygir tarafından çekilen | oraklı hücum arabalarından harb sahalarında pek az bulunurdu. Beygirin göğüslerinde, uçları siv- ri oklar, arabanın het iki tarafın- da, tekerleklerin üzerinde kes - kin oraklar vardı. Bu arabalar çok masraflı idi. Düşman aske - rinden bir misli fazla beygir bu- lundurmak lâzım gelirdi. Barut, taş mermi atan Bom - bardlardan havan toplarının dev- rin askerlerine çok faidesi oldu. Bunlar bidayette, surları yık - | mak, gedik açmak için kullanılı - yordu. Sonra piyade ve süvari | kat'aları üzerine de atılmâya baş- landı. Kurşundan ve taşdan — yapılan mermileri atan Bombardlar pek çabuk gözden düştü. Bunların ye-| rine havan toplanı kalm oldu. Bu toplarla, içerileri taş parçaları, büyük çiviler ,kurşunlar dolu mermiler atılıyordu. (Ateşli ba - _lurıl denilen mermiler de atılır - V1 Taş mermi atan toplar. EDEBİ ROMAN dı. Bunların içerisine yağlı mad - deler konur, Kaleler dahilinde yangın çıkarmak için kullanılır « di (Seyyar — kuleler), İçerisinde saklı muharibler tarafından sur- lara bir iki metro kalıncaya ka - dar yaklaştırılırdı. Düşman tara- fından atılan yağlı ve ziftli pa çavralarla yanmamasını temin için üzerleri deri kaplanırdı. Bu kulelerin tepesinden, kale bürç - lerindeki askerlerin üzerine ok yağdırılırdı. Kulelerin bir de as- ma köprüsü vardı. Fırsat bulun - ca surlara dayar, içeri girerlerdi. Fatih, İstanbul — muhasarasında bunlardan çok istifade etmişti. Fransada, 1634 Mot muhasara- sında ilk gülleyi bir havan topu atmıştı. Bu topun ilk tecrübeleri 1521 Meziye muhasarasında ya- pılmıştı. İlk demir gülle, * Rimini prens Sijismon Podolf Maletesta tara - fından icad olundu (Devamı ? inci sahifede) Zorbalar ekoslovakya faciası Yeni hükümet tahkikata girişti Parisden, Remadan göndeli'en raporların birer tarafa atılarak daha başka menbalardan gönderilmiş bir takım malümata göre yanlış politika takib edildiği iddia ediliyor Çek hükümet merkezi Prag'dan bir manzara Pek dedi kodulü bir mesele | bükümetin giriştiği böyle bir iş çıkıyor. — Tahkikata - girişiliyor. Felâkete uğrıyan Çekler felâke- tin sebeblerini arıyacaklar. Felâket ve ıztırablardan sonra suçları aramak yine zu ıztırab- ların neticelerindendir. Bir mem- leket taksim edilir ve ordu dağı- nik olursa böyle bir felâkete va- ran bir siyaseti takib etmiş olan- ların hatalarını aramak sırası ge- lir. İşte Çekoslovakya da şimdiki Saltanatı Tarihde mis- li ender gö- rülmüş kan, Bu romanda: Alemdar Mustafa Paşayı ve Gözdelerini; Osmanlı ölüm,sefahat| Terininin ihtirasları Babiâli Baskını, İm- En kanlı Sahnelerini okuyacak- SINIZ. paratorluğu ele alış; millet mu- kadderatına hükmeden cariye- ler, beyaz et ticareti, ihti â, Istanbul sokaklarını kan neh r- lerine çeviren hâdiseler.. ** ütün bu müheyyiç ve hakikt etüdünü S ON pek yakında okuyacaksınız. tüyler ürpertici hâdiselerin en TELGRAF sütunlarında BEKLEYİNİZ YAZAN:NÜSRET SAFACOSKUN Millet ve devleti hedbin ve müs- | tebidi tanıdığımız bir padişahtan halâs etliyelim derken, sarhoş ve zevki safasına düşkün birisini ge- tirmiş oluyoruz... Üste de meşru- tiyet idare diye imparatorluğu kal Sermed çocukluk devresini çok- tan atlatmş, bir genç adam oldu- ğu halde hâlâ akıllanmamış, uça- Tı, yaramaz, afacan tarafları kat- iyen değişmemişti. Külğına öte- HÜenberidir akseden bu dedikodular| Oğlunun bir takım maceralar Beşinde koştuğunu, bunlar mece: | 'a hüviyeti içinden çıkararak ba- zan münasebetsiz vak'alar, hâdi- seler ihdas ettiğini anlatmıştı. Ahmed Süha bey, ciddiyeti so - verdi. İnadına Sermed alaycı, müstehzi idi. Ahmed Süha bey, a- ğır başlı insanlardan hoşlanırdı. Sermod aksine haşarı, ele avuca sığmaz bir çocuktu. Ahmad Sü- ha bey, oğlunun bir iki lisan öğ- erenmesini, musikiye çalışmasını arzu ediyordu. Halbuki Sermed evde — kardeşinin — mürebbiyesi Madmazel Janet olduğu halde fransızcayı bile doğru dürüst öğ- renmemiş, bir kere bile piyano- nun başına olurmamıştı. —Hi in oğlunda — mahsul görünce Ahmed Sü- ha bey bütün ümidini kızına bağ- lamiş, onu istediği gibi yetiştir - meğe çalışmıştı. Selma hakikaten hassas, ağır başlı ve istidadlı bir kızdi. Ağabeyisi gibi tembel de- gildi. Fakat Sermedin âteşin ze- kâsı da onda yoktu. Toprak altın- daki bir maden damarı gibi işlen- memiş olan Sermedin zekâsı bir harekete gelse, kim bilir ne yük- selir diye düşünürdü dalma, Gi zin hanımın kızına karşı yapmış olduğu küstah tecavüz kolay affe- dilir bir suç değildi. Bunun ucu nihayet ailenin namusuna kadar uzanabilirdi. Ahmed Süha bey oğ- lunun bu terbiyesizliğine taham- mül edernezdi doğrusu.. fena hal. de haşlamak kararı vererek, şe longdan doğruklu. O, köşke doğru ilerilerken, Madmazel Janet de in merdivenlerinde görün - müştü. Bu yıllardanberi yanla - | | yanın vardır. Yeni gelen Avrupa gazeteleri bu bahsin etrafında hayli malü- mat vermektedir. Hatalar nasıl oldu ve bu hatalara kimler sebeb oldu?.. Pragda bu maksadla âyan aza- Bay Matusekin - riyasetl bir komisyon teşkil edil: miştir. Geçenlerde Çekoslovakya hariciye nazırının böyle bir tah- kikata girişmek — tasavvurundan bahsediliyordu. Yeni Çekoslovak- i harleiye nazırı ma « lüm olduğu üzere Romada elçi bulunuyordu. Eski hükümete gü- | | nü gününe vapurlar vermiş, İtal- | yan payitahtında Çekoslovakya trafında neler düşünül ü Pragdaktlere anlatmış, payitahtlardaki elçilerden | de böyle raporlar gelmiş. Söylen- diğine göre bu raporlar Pragda - kilere cesarpt verecek, day için kâfi derecede kuvvet vere - cek mahiyette değilmiş. Uzun zamandanberi Çekoslovakya hü - kümetinin başında Bay Hodza | bulunuyardu. Keza uzun zamandanberi Çe - koslovakya hariciye nazırı olarak Bay Krofta buluhuyordu. Avru- ! panın diğer yerlerinden gelen ra- | şına geldikten sonraki porlar bunlar tarafından tedkik ediliyordu. O halde kendilerine v kadar etraflı malümat verildi- ği halde bu devlet adamları ha - iciye nazırının iş ba « tasavvuru şimdi artık kat'ive res- İ şekle girmiş oluyor, Çünkü hükümetin kararile bir tahkikat heyeti teşkil edilmiş demektir. Mesele az dedi kodulu olacağa benzemiyor. Çünkü heyetler meş- Bul olacağı işlerin tahkikatı ne - rereye varırsa varsın istifa eden cumhur reisi doktor Beneşin dev- let politikastndaki şahsi nüfuz ve tesirinin derecesi de araştırılacak | bu nüfuz ve tesirin oynadığı rol- | ler belli olacaktır; diyorlar, He- yetin meşgul olacağı işler şunlar- | dır: | rında bulunan genç kız garib fçir | uysallıkla, aza kanaat ederek, | kendisini bu aileye bağlamıştı. Güzel olmasına, tahsilli bul! masına rağmen evlenmemiş; dı - şarda daha dolgun bir maaşla iş bulmağı denememmişti. İyi bir aileye mensubdu. Düş - mez kalkmaz bir Allah.. babası sefarette kâtibdi. Ölünce, Janet de mürebbiyeliği tercih ederek, İstanbulda kalmış, memleketine dönmemişti. Selma ile bir kardeş gibi geçi- niyorlardı. Fakat Sermed ile yıl- dızları hiç de barışık değildi. Ser- med genç kıza karşı çocukluğun- danberi haşin ve zâlim davranı - yordu. Hele onun kendisine lisan öğretmiye kalkmasına tahammül edememişti. Her vesile ile onunla alay ediyordu. Babasından çe - kinmese, kardeşini üzmekten ürk mese daha da ileri giderdi. Ahmed Süha bey, suratı - asık, hiddetli hiddetli sordu: - tahkikat -| 1 — Çekoslovakyanın uğramış olduğu milli felâketin sebebleri araştırılarak cumhur reisi Bene- | şin rolü ne olduğu; 2 — Dahili siyasette eski hü - kümetin neler yapmış - olduğu, 3 — Gazetelere göre verilen iş- ler ve bilhassa tahsisatı mestu - renin nerelere sarfedildiği; & — Hariçte Çekoslovakyayı temsil etmiş olan birtakım diplo- matları, elçilerin ne roller oy - nadıkları Tahkikat heyeti bu noktaları meydana çıkaracak, fakat tahki- katın yapılmasını istiyen ilk ola- rak yalnız. hariciye nazırı Bay | Çuvalkovak değildir. Çekoslo - | vakyanın Pariste senelerdenberi olarak bulunan bir elçisi vardır. Bay Osuski. Bue Içi bugünkü dün- ya iktisad işlerini derin surette bilmekle de şöhret kazanmış bir diplomattır. Dünyadaki — iptidat maddelerin taksimi, Almanyanın, | ve Japonyanın mevaddı iptidai - | yeye olan ihtiyaçları etrafındaki tetkikatı' neticesinde kazdığı ki- tap çok şayamı dikkattir. Fakat bugünkü bahis o değildir. Paris - teki elçi geçenlerde Praga dön « müş v ehariciye nazırile görüşes rek kendisinin vermiş olduğu ra- porların yeniden tetkik edilme » sini ve bir de eski hükümet tara- fından nasıl politika takip edil « diğinin araştırılmasını istemiştir. | Fransa Ve Çekoslovakyanın müt- tefik oldukları malümdir. Mütte- fik bir devletin payitahtı olan Pa- riste vazife gören bu elçi buhran esnasında mehafilinin fikirlerin! öğrenmiş olduğuna da- ir keyliyeti günü gününe mer - keze bildirdiği, fakat merkezle « rin takib ettiği siyasetinin başka türlü olduğu iddia edilmektedir. Bu iş büyüyecek görünüyor. Çünkü Avrupa gazetelerinin Prag- daki muhabirleri tarafından ve- rilen malümata göre Paris elçisi | Fransadan gönderdiği raporların muntazam surette bir tarafa atı- larak ihmal edildiğini iddia ile tahkikata girişilmesini istemiştir. Bu ddiasını isbat edeceğini ileri sürmektedir. Hariciye —nezareti- nin başka taraftan gelen Ameri- | Fransız | Bu raporlarda vaziyet hep Çe - koslovakyanın Tehine olarak tas- | vir edilmekte, hâtıra gelen fena | ihtimaller bir tarafa bırakılmak- | ta idi. Paris elçisinin ise işi daha başlangıçta anladığı, ona göre hariciye nazırına vaziyetini bil - dirdiği söylenmektedir. — * Sabık Röma sefiri olan şimdiki hariciye nazırı da ayni suretle şi- kâyet etmektedir. Şimdiki hükü- meti teşkil eden fırka reislerine yolladığı-bir mektuptan bahse - diliyor. Bu mektubunda hariciye | nazırı şöyle demiştir: ' (Devamı Madmazel Janet, Sermedi gör- dünüz mü?. Janet gülümsiyerek cevab ver- di: HİKÂYE * ADALET... Yazanı Hanri Kabo | Gümrük kolcusu Maşolt eve geldiği zaman karısı şaşırmış, kal- muştı. Kocasının yüzü mosmordu. Kaşları çatılmış, âlnı buruşmuş- tu. Gözlerinde, derin bir kederin izleri görülüyordu. Vücudü baş- tan ayağa titriyordu. Maşolt evleneli çok — olmuştu. Fakat karısını, ilk zamanlardaki gibi seviyordu. Her eve gelişinde yüzünü öper, hatırını sorardı. A- sık çehre ile geldiği pek ender o- lurdu. Karısı derhal bir kederi olduğunu anlar, teselliye çalışır dı. Fakat bugünkü halini hiç gör- memişti. Bir müddet sebebini sormıya cesaret edemedi. Niha - yet: kederlisin bugün?... Maşolt cevao vermedi, kendini ©t minderin üzerine bıraktı. Bo- Buk bir sesle: — Passiyöyü öldürdüler!... Passiyö, kendisinden daha genç kolculardan biri idi. — Kim öldürdü! — Leon!... Acı bir feryad. Oğlu Loeon... Ah! Bu yirmi yaşındaki çapkın delikanlı neler, ne haylazlıklar yapmamıştı. Kendisini kasabada bir işe koymuşlardı. Fakat o, ken- di gibi haylâzlarla, çapkınlarla düşüp kalkıyordu. Ara sıra ka - çakçılık da yapıyordu. Bundan vazgeçirmek için çok uğraşmışlar- dı. Beyhüde... şte nihayet katil olmuştu. Kolcu, kısaca vak'ayı — anlattı: Passiyö ile beraber devriye gezer- ken Leona tesadüf — etmişler, «Durl» emrini vermişler. Fakat ka başka türlü raporlar varmış. | 6, bu emre itaat etmemiş, taban- casını çıkarmış, ateş etmiş ve za- vallı Passiyö'yü alnından yurarak öldürmüş, kaçmış... Vak'anın bi- ricik şahidi var; Babası Maşolt Ve kısık bir sesle ilâve etti: — Üzerine ateş ettim, Bu vazi- fem idi... Ayaklarından yarala - yıp tutmak istedim. Fakat ellerim titriyordu, kurşunum boşa gitti... Maşolt, bu son sözü söylerler - ken karısının yüzüne bakmamış- t Kendi yesinden - başkalarının- kini görecek halde değildi. Dişle- rük sikiyor, duüdaklarını - isiri- yordu. Karısı, onun ne kadar namus- 7 inci sahifede) lu, ciddi, vazifesine merbut bir (Devamı 7 inci » —’;J& | vaz cür'etkâr olurlar aiye İ7 Bir şey söylemiyorsun Mad- mazel?. Ahmed Süha bey soruyordu. Toparlandı; okdukça düzgün türk- — Bugün İstanbula indiler e - fendiml... Ahmed Süha bey başını kaşı- yor, dudaklarını ısırıyordu. Kaş- ları her kızdığı vakit olduğu gibi, irli sinirli oynuyordu. Hidde- ti üstünde Iken sıcak sıcak oğlunu haşlıyamadığına yanıyordu. Janet, Ahmed Süha beyin kız- diğını anlamıştı; sordu: — Bir şey mi söyliyecektiniz?.. — Hem de çok şey.. kırdığı ce- viz bini aştı artık. Bu seferkine aldırmamazlık olmaz doğrusu. Madmazel Janet'in meydan Vermeden devam etti: — Elâlemin kızı da yakalanır, zorla öpülür mü yal.. Genç mürebbiye — kızarmıştı, Güldüğünü belli etmemek için mendilini burnuna götürdü. sormasına cesile: — Meseleyi bilmiyorum efen - dim, dedi. ne olmuş?.. — Ne olacak, çapkın, bir ahpa- bın kızını gece parkın kapısında zorla öpmüş. Yenir halt mı bu kuzuml.. — Gençliki.. Bu kolimeyi genç mürebbiye ağzından gayri ihtiyari kaçırmış- tı. Ahmed Süha bey hiddetli başını salladı: — Gençlik, gençlik!.. Biz de genç olduk canım. Gen çolmak in- sana küstahlaşmak hakkını ver mez ki.. sen de onun tarafını mı iltizam ediyorsun!.. Janet kızararak başını eğdi: — Hayır efendim.. bu fikirde değilim. Fakat genç adamlar bi - hiddetli | çet dam olduğunu bildiği İŞİR ğunun üzerine ateş etmesiti Z tabil buluyordu. Fakat, B& Üğy olsa analık... Ne ya; aF cuğunu nasıl kurlaraı 4 düşünüyordu. Sordı el — Ne yapacaksın, şimdi'e — | — Vazitemi?. v Bu tek kelime ile ne deMi7 | öek tediğini anladı, yere diz Ç? ikti. ? — Sakın ha! Eele vermit Kadının feryadı, biraf ÖÇ arkadaşının beynini delef şun gibi yüreğine işlemişti Ti tağmen metanetini muhafafi t Ayaklarına kapanın anafif fırabını anlıyor, takdir Elini uzattı, saçlarını okşâdt | ra sükünetli — Nen var dedi. Niçin bu kadar | — Ağla! dedi. Ağlamak H dır. Fakat, şunu iyi bil Ki Ne İ her şeyden mukaddestir. balık hissi, ne işten çıkar' timali bu vazifeyi yaj ni ni menedebilecektir. Ben Ö* e nin gibi, belki senden ziyâdt ” ge | taribim. Fakat buna zifemi yapacağım. — Bir dost, bir kardeş rilebilir. Fakat bir evlâd — Beyhude yalvarma! başkası, bilfarz akraband&? gp si olsaydı belki senin bıuf:,; seni yeisten ve kederden e mak için görmemiş gibi M.d' mak alçaklığında bulun! D/ Fakat, Leon için değil--. bizzat kendi elimle vermi dim. Muvaffak olamadım. az geçmeden nrkıdqll"’;v? nu anlamıyacakları ne Tf Dedi. Ve karakola MM?' fonun reseptörünü almak lini uzattı. Kadın, Çılgın gibi üzerit? dı, elinden tuttu: i — Çocuğun olmasaydı. F yf met edeceğini eayıaynrd:,' mi?... Yemine diyor m ? na?.. Öyle ise hakikati ıi"fı,# yim: Leon senin oğlun değ ö Maşolt Bu acı itiraf Kâ » irkildi. Benzi bir kat dahâ — di. nîım büyüd yek | — Oğlum değil mi' Bana ihanet mi ettin' Kadın cevab vermedi. A önüne eğdi. ) — Sefil karıt..; Söyle- ç minle?... İsmi ne bu a İ. “ 4 yorum da.. İ — Cür'etkâr, cür'etkâf- | böyle değil. bu bizim hâs bir lâübalilik. . Öyle Vyyk korkusu, baba korkusu Yok y F küçük bey dilediği gibi l"’“ A diyor, . Ahmed Süha bey ellerifi y sına bağlamış, ıı...—nınıd;;.i Vi yarak, köşkün merdiv nünde bir aşağı bir yukâf? yordu. Demir kapının çııwğ:,,v' 4 masından hasıl olan öşük rinerine sür'atle geri ğ":,d: Çakıllar üzerinde kendisi? ge€ “ | ru gülerek ilerleyen ©8 İ meddi. aSi | Delikanlı sıcaktan cekt g” | karmış, gömleğinin kol vamıştı. Elinde paketlef İ Babasının hiddet püski' vlk lerile karşılaşınca, biraf di , (Devai!