5—SON TELGRA İSTANBULDA RAMAZAN Ayakta durabilmesi için iki tarafına çifte destek istiyen — 28 | ci Teşrin 1938 İvrupanın üzerindeki | Esrarengiz el!.. “tgünkü Almangayı meydana getiren kim? ili Loyd Corejlarak Almanya ve onun başında da| nasıl yapıl - ikinci Vilhelm gözüküyordu. Al - lti rak bir takım hatırat/man İmparatorü 918 deki mağlübi -| han bie ” Dünkü .Sol Telgraf» yet üzerine mütareke olmadan ev-| tayı * Murahhaslarına dair olani vel memleketi bırakmış, hududu a- du. Eski İngiliz şarak Felemenge - gitmiştir. F *tsay muahedesinde Al-| mekte Dorn'da bir şatoya werleşmiş. | n ağır şartları O zamandanberi de orada bulun - “gin o zamanki Amerika| maktadır. 1 Vilsonun taraftar O zaman galibler ar; “kat Alman baş murahha-|manya İmparatoruna 1 konferans -|bir mahkeme ku: e fena bir tesir| edilmesi fikrine taraftar olarılar Çok- € lar lehine olanitu. Zamanın icabı ve zaferin — ilk| şünüyordu. da hep böyle şeyler| Köyün bi u. Loyd Core da intiha-|bu kadın u: lu ve çok zayıf andaları sırasında öyle idi. Kalben çok iyi hir kadın olmak-| “ |a beraber çok tok sözlü idi. A İK Eğer bana rey verir de tokrar " On dokuz yaşında kocaya varmış- tido gp anların bulunduğu yer -| meb'us yaparsanız bizim liboral't. Yirmi yaşında dul kalmıştı. Ço- Y M arak büyümüş, er - fırkası iş başında kalırsa Alman İm- Cuğu olmamıştı. Buna çok cant sı - şartlarından paratorunu muhakeme ettirip Lon- Fılıyordu ve ömrü oldukça sıkıla - & kurtararak $i -|dra kulesine hapsettireceğiz!.. |cuktı. Eğer bir gün... Ah! O günü| Makta olan bir Almanya vır-| Fakat İmparatorun böyle bir mah-|Hekadar takdis ediyordu... Karanlık bir gecede... İki sene evvel sokağa attığı çocuğu almak istiyen sarhoş serseri.. inin Bir Frangı kabul etmezken uçuruma yuvarlandı ve.. Mari Jan; masanın kenarında, ko- | aman nasırlı ellerini p ine koymuş, baş Sarhoş bir aylık rakıyı toptan içmiş.. Yazan: M, Sami KARAYEL Tiseliyor de-/sıkıp yürümek istedim, Elimi bırak ında Al - 'nelmile k muhakeme ür tiseliyor. k aslatanın fevkinde raretle yağıyor... Bende; ne pal- ne de şapka?, de var zannetmeyiniz?,, O- akıldin. m ağfurulaah, bilâkis sohbet! oldum. Malün dedim, D ya, yağmur, en mütele söy yağıyor. harbden 918 de bat propa Blüb olarak çıkan Al-/ diyordu: yabilir Al razı olsun şu eski adamlardan, labilirya, o da a, üstümüz kapalı. Hayır; küçük yaştanbı i hi yük, onu taşı, dederii 4” Bu şahni olmasa halimi .V #raptır, dedi. Bir an için düşündüm; açık hava Gece saat dokuz var... Beoğiktaş| — Pir an için düşündüm; açık hava çarşısını, bayram eşeğinin üstünde- | 69 bu biçimsiz, vustal evlere kıza İki sahibini düşürmek için duvara | 2e. eçi Puhranlara hep sebeb o- 9 olmaz, uahedesinin fena ya. hası — gösterilirken Loyd İrmi sene evvel o muahe- R ov“lîınvı araşında en mühim z söyeyil İçin şimdi kendisin- veğe ve bunun — etra - kpiki İye ber ç Börmekti üshedi Ni neşretmeğe sa- dir. Bununla borg- İ yapan birinel dere- rın bugün hiç biri de İ 'Vılsuıı_ Klemanso gibi. üti î_’/d Cöre sağ. O zamanki Üi & (iciye Nazırı Lord Gür- 4 h_m'x_rıkun ökdü. Eski Almanya ötep " Vilhelmi mahkemeye Ge m “fı('n uliyetinin hesabını düreç elT etmek istediği için ediç “Pdan da ayrıca bahset>i ::':S;(.İmparalnru ikinci Vil - TCC saltanat — sürmüş, ; usunu bir kat daha lıy;î':dı.—ımık için uğraşmakla İsreyi " Almanyaya bir gün İn- L bir 4 kib diye kuşkulandırı 4 vücude getirmeğe, lonanm, İ tan, e tin ördi yöTmıştır,. Umumi harb gözitere patlak vermiş n lâh şile Almanya birbirle - K de Ayyeter vaziyete girmişt Kile um YA mağlüb olunca ta- uai harbe sebeb olmak K Ağ::; mes'uliyetini de nyaya yükletmişler Almanlara ister iste - maÜrilen muahedeye köy. | y';.;ı manlerle harbin mes'u: | da v Yanın Ü . ilanı Yazmışlardı At:::,_;î;_ T | : İçin Ekton p bu dahedeyi kabul et- başka çare kalmamıştı. Yal ? l inza bi b pıe.ı,"îl“" Aşağı yukarı şöy eğıçda bulundular: Pakaş V, forla kabul ediyo - İmanyanın —umumi Olduğunu tanıma - TMes'uliycti bahsi, Pilip #mzalanma - * Bötüren bir me - Sıralarda İngilte - aeb'ud İntihabı yapı- CC da intihabat pro- & Söyleğ 1 ukarı CÜBİ nutukla kemeye getirilmesi ayrı bir mesele| idi. Felemenk hükümeti, kendi top- İraklarına gelmiş, sığınmış olan bir |misafiri kolundan İyermek istemiyordu. Bunu zama - 'nında kat'i bir lisanla bildirdi. Bü - tün harb mes'ullerini muhakeme et- İmek üzere kurulacak böyle bir mah | |keme nerede toplanacaktır.. —— Yalnız ortada dönen birçok riva- 'etler vardı. Fakat şimdi Loyd Corc anlatıyorken o zaman Almanya İm- paratorunu — böyle bir mahkemeye) getirerek mahküm ettirmek istiyen kendisi olmamıştır. Kendisi gi de bir demokrat — değil, yül İlord olan Gürzon bu işi düşünmüş. Alman İmparatorunu muhakeme ettirmek istiyen işte bu İngiliz lor- du olmuş. Almanlarla mütareke - olduktan sonra İngilterede büyük bir impa - torluk kabinesi toplanmış, İngil - İtere harb egridikten sanra bütün |Dominyonları da iştirak — etmişti onun için bu İmparatorluk kabine-) başvekilleri de bulunmuşlardı. O -| nün için buna İmparatorluk kabi. İnesi demişlerdi. Lord — Gürzon bu toplantıda harbin mes'ulü Almanya lduğunu, Almanyanın - başındaki İmparatorun mücrim olarak muha- keme edilmesi lâzım geldiğini ileri sürmüştür. Loyd Core diyor ki: Bundan son- ra Lord Gürzon Parise gitmişti. O- İrada Klemanso ile görüştüğü za - İman bunu ona da söylemiştir. İşte ilk fikir böyle çıkmıştır. Lord Gür- zon şöyle diyordu: — Benim fikrimce Kayser müc - imdir. Herhnagi bir mücrim nasıl takib edilirsee bu da ayni suretle ta- |kib edilerek mahkemeyo verilme - . Kendisi bir İmparatormuş, başka /bir memlokete giderek orada yaşa-| makta imiş gibi sözlerle Kayserin cezadan kurtulabileceğini kabul et- miyorum. at yukarıda — alatıldığı gibi Kayser âleyhine olsun, — harbden ak sayılan diğerler yhine olsun bu tarzda takibat ya- pılamamıştır. Versay — muahedesi — yapılırken|; merika Cumhuzrcisi — Vilson'un tutup — kimseye Ü sinin toplantısında dominyonların | İbir çok komik hâdise Bir noel günü idi. Bugünkü gibi. oğuk vardı. Hızlı adımlarla kasa - aya gidiyordu. Birdenbire dur muştu. Bir çocuğun bağırdığını, & ladığını duymuştür. Etrafına ba - kındı, Yolun kenarında küçük, yarı çıplak bir çocuğun soğuktan titre - diğini, ağladığını gördü. Hemen Ya- İama gitti, kucağına aldı, kalın yün Jatkısına sardı, göğsüne bastırdı. Nihayet, ökadar — istediği çocuk yoluna çıkmıştı. Geri döndü, hana geldi. Küçük yavruyu yıkadı, te - mizeç giydirdi. Ocağın başına oturt- a. Ona Tiento ismini verdi, İkidebir tento! Sevgili Ti-i tekrar ediyordu. çentol. Aradan, günü gününe tamam iki| sene geçti. Noel geldi. Mariya, çocu- İğunun isim gününü tes'ide harırla- nayordu. Fak i gelmişti. Çocuğu alıp götürmek istiyordu. Bu adam, m n önünde sırlını duvara vererek üurmuüş, ayaklarını uzatmış, acı ir tavırla çocuğu almaya geldi; üyordu. Sözlerinin hor biri, | İ Si ordu Çocuk benimdir. İki sene evvel bir noel günü kaybolmuştu. Anası ve ben aradık, bulamadık. Karım kederinden öldü. Nihayet burada, sizin yanınızda bulunduğunu haber aldım, geldim. Ben babasıyım. İsbat İederim size... Veriniz çocuğumu. |Yoksa jandarma kumandanına mü racaat edeceğim. Çocuğumu çaldı gınızı söyliyeceğim, Karışmam son İra. Diyor ve yumruğunu masaya vu- ruyordu. — Veriniz çocuğumu! on senelerde, yolcu — vapuruna gizlice girip saklananların, bilet al madan seyahat etmek istiyenlerin sayısı pek çok artmıştır. Bir çok kumpanyalar, bunun ö nünü almak için, mensup olduki hükümetlere müracaatla bu bilet siz yolculara verilen cezaların art- dırılmasını rica etmişlerdir. Bedava seyabat etmek yüzünden r olduğu gi- gi bir çok ta facialar vukua gelmiş- tir. Biletsiz yolcuların çoğu arzula- 'rana muvaffak olmuşlar, bir çoğu da ku uğurda ölmüşlerdir. ğ lâpa lâpa kar yağıyordu. Şiddetli bir | laryanın yüreğine bir ok gibi işli- bu sarhoş serseriye nasıl verecekti. — Burada değil, yortu münasebe- lile Bignak'lara gitti. Yirmi dakika- lik bir yer. Beraber gidelim, vere- yim size... — Peki öyle ise... Yabancı, yarısına kadar rakı dolu| kadehi bir. yudumda içti. Marya dikkatle kendisini süzüyordu. Bu; zayıf, rakı ile harap olmuş bir adamdı. Herhalde maksadının çocuğu almak olmadığı belli idi. İhtimal bu bahane ile biraz para ı giydi, kalın dedi. Beraber gidelim buları bulsanız da | |Yalnız azsınız, çocu; Dışarıda yine lâpa lâpa kar yağı- yordu. Tıpkı iki sene evvelki gibi... Yabancı adam, paltosunun yaka - sını kal, lana sallana yürü- yor ve söyleniy — Ne pis haya bul. Morya onu dinlemiyordu. Önün- tüyordu. Düşünüyordu. Ev. h gibi sevdiği mini mini çocuğu ordu: | | Yazık değil im idi?.. Bir gün sonra, yine eyvelki gibi sokaklarda bıra » |kacağı muhakkaktı. İhtimal bir ye- İte atıp öldürecekti. Buna mâni olmak için ne yapmalı »*Düşünüyor, — düşünüyor, bir türlü çare bulamıyordu. Kar yağmakta devam - ediyordu. 'trafta derin bir sükünct vardı. Yolda kimseler yoktu. İkisi yalnız| diler... Bigak'larin evinin — ışıkları | görünüyordu. Yabancı yörulmüştü. - Şapkasıni | çıkarmış; terini siliyordu. Marya urdu. Ellerinden tuttu: Bedava Seyahat Uğrun Amatörler, bedava seyahat için akla gelmedik hileler buluyorlar GGecelerini tahlisiye sandalının içinde, gündüzle- rini birinci mevki salonlarında, yolcularla beraber geçiren anaforcu centilmen !... | | muvazenesini — Rica ederim, sana... dedi. Acı bana.,. Çocuğuna da... Bu havada alıp nereye - götüreceksin... Bırak bana onu... Ne istiyorsun?... Pa mı?.., Vereyim sana,.. Nekadar pa- r&m varsa vereyim. Tek çocuğu al- ma... Sustu, cevap bekliyordu. Beriki düşünüyordu. Kendi ken - dine — Fena değil, bu kadın çocuğu se- viyor, para vereceğini de söylüyor. |sürtünerek gittiği gibi, omuzlarım- | la yalıyarak geçiyorum. | Hay Allah razı olsun eski dükkün en çocuğu alıp ta nereye götüre- Başıma belâ olacak değil mi? lendi, ve sordu. sceksin?, — Bin frank! — Bin frank mı?... yorsun koca k: cuk verilir mi Nasıl medi. Olan n bundan ibaretti. Fazla olsay rmekte tereddüt etmiyecekti. Nihayet: — Başka param yok... Dedi. Sarhoş serseri homurdandı — O halde çocuğu ver!. Bu sırada üçurumun kenarına gelmişlerdi. Marya, karların üzeri-. ne diz çöktü, serserinin ellerini tut- tu, gözlerinden yaşlar akılarak yal- varıyor: — Birak çocuğu, diyordu. Bin franktan başka param yok. Olsaydı verirdi Serseri, ellerini kurtarmak istedi. Şiddetle çekti. Yanındaki uçurumu unutmuştu. Ellerini kurtardı, fakat kaybetti, — uçuruma p di v yuvarlandı. Marya, uçuruma bakıyor, ağlıyor- gu. 3 ğün nem lardan, şahnişli evlerden... Doğru- apanlar!... Yağmurdan korunmak için en mükemmel sığınak... Benim gibi; üst tirilli olanlar da tuttarmuş yürüyor.. | #yni kaideyi |Arada bir kuroazman Kim daha iyi duvara yapışık gidi - yorsa; o, kazanıyor öbürü açık dü - füyor... Böylelikle epe; kuroazman daha. Fakat; adamcı Bibi eğilmiş duruyor. Şöyle; bir sökeyim dedim olmadı. yaj Z.. * yürüdüm; bir çığa düşecej ler gibi bir Tam Tü: sö tallı ahenkle: — O, merhaba hocacığım! Diye elimden yakaladı. Yüzün İbaktım. Tanıdıklardan biri... | Amma; sarhoş mu sarhoş... İçmiş mi, içmiş. Gözleri, kan çanağı için- İae... Dili, şişmiş... Ağzı, çarpılmış... A- yakları, vücudünü tutamıyacak de- recede bel vermiş... Eh!. Tabiri âmiyanesince zurna - laşmış... Lâf söylemek için, ağzına sığamıyacak kadar şişmiş olan dili- ni koyacak yer arıyor... Sördüum: — Nasılsın ne var,'ne yök iki gö: züm!., Müşkülâtla cevap verdi: — İyiyim hocaml, — Fazlaca olmuşsun? — Öyle oldu. — Neden? Bir üzüntün mü var?, — Yoo... Üzüntü bana viz gelir... — Böyle olduktan sonra; neden fazlaca kaçırdın? — Yarın Ramazan ya... dedi. Doğrusu, Ramazan lâfından bir şey anlamamıştım. Rakı, sarhoşluk, zurna gibi oluş... Ramazan! Merak ederek sordum: — Kuzum; Ramazan ile, sarhoşlu: nasebeti var? — O; hoca olmuşsun da, bu ince noktaları daha bilmiyorsun? Diye, cevap verdi. Yine bir şey anlamadım. Zıılı:_lıwl iz yapışkan otu Hattâ; sırasına göre, Belediyey |de çatarız... Nemelâzim?... Tence |madı. Malümya, sarhoşlarda, fikr: Jsabitler ayaktadır. Derhla mukab: su hayır sahibi insanlarmış bunları| le etti: resine göre kapağı!.. Ya, bu evler Amerikada - olduğ |gibi, Galata ve Beyazıt kuleleri git düpedüz, sipsivri olsa idiler... Şin di, ne bu sarhoş ve ne de ben, bur. da rahat, rahat konuşup barınabil ml idik?. Mukabele ettim: — Doğru söylüyorsun? Fikrisabitin Hocam; Ramazanla, sarhoşluğu MÜnasebetini anlamadın mı? — Anlamadım, — Hiç mi anlamadın?. — Evet; yalnız, bildiğim bir şe varsa, Ramazanda rakı içmek gü nahtır, derler!., — İyiya; anlamışsın öyle ise?,, — Eğer, sualiniz bu ise; anlamı - şım demek. — İşte; yarın Ramazan - olduğı için ben de, bu akşam kafayı olame a çektim... — Sonra; — Artık, son gece... Bayrama ka. dar içme yok... — Neden? — EBe; Ramazamı mübarek!,, — Çok iyi.., Demek, oruç, nama: yerinde... — Yoot... - Oruç , tutmuyorum.. Namaz da öyle... dedi. Dayanamadım; — baklayı tim: islat » - Öyle ise; sence Ramazanın mü- barekliyi nerede kalıyor?. — İşte; hürmeten takı içmemiş ©- luyoruz... dedi. Bu derece saçma; bu derece mü- balâtsız bir görüşe ne denebilir?... İşi, alaya boğarak cevap verdim. — Ya; Hazreti Muhammed, Ra- Mazanı on iki ay yapmış olsa idi, o vakit ne yapacaktın? Gayet zeki ve espiri yapmasını bilen arkadaşım, Bektaşinin verdiği cevap gibi: — Seneden, seneye... Seneden, se- neyo... diye, Mükabele etti. İ M. SAMİ KARAYEL Aşağı satırlarda bunları, İngiliz| VEsfarı balde) kaptanı Mak Lanin| - «Biletsiz seyahat etmek istiyea Ömrü -|birisi hakkında gazetelerde bir ha- afından , Loyd Core gibi bir politikacılara aldan- dığından çok bahsedilmişti. Loyd lisanından dinliyeceksin: 'ore bu bahse de hatıtatında temas|nün kırk senesini büyük denizlerde|ber çıktı mı bu, herkes tarı ederek diyor ki: leyi yapan-| geçinen bu deniz kurdu, hatıralarını|bayret ve takdirle karşılanır (Devamı 7 inci sahifede) |(şöyle anlatıyor imacera kahramarı - gibi alkı E karşımdaki arkadaş, talebem filân di. Herkes beni, hoca diye ya: tiği için o da öyle hitap ediyor - Kırk seneilk denizcilik hayatım ve tecrübelerim bana, biletsiz yolcular kadar kaptanların — ve - tayfaların canlarını sıkan bir şey olmadığı ka- (Devamı 7 inci sahifede) a du. Sarhoşla mu uğraşacaktım? Elini | aşlanır.| Di