4—SON TELGRAF —1A 1 ci Teşrin 1938 Dünya sulhunun pıştarlığını yapan. Çemberlayn kabinesi Âskerliğe ehmmiyet vermenin kıymetini takdir etti İngilterede mecburi askerlik ne netice verecek ve.. İngiliz ordusu İngiliz kabinesinde bir takım değişiklikler olacağına dair orta- ya rivayetler çıktı. Şimdiye ka- dar gelen telgrafların - bildirdiği bu rivayetlerin ne dereceye ka - dar doğru olduğunu anlamak için ise Avrupa gazetelerinin gelmesi ve bu gazetelerde neler “yazıldı - ğgının görülmesi lâzım geliyordu. Avrupada haftalarca süren buh- ran yatıştıktan sonra şimdi haki- katen İngiliz kabinesinde bazı na- zırların çekilip çekilmiyeceği bah- Si nazarı dikkati celbetse gerek. Bahriye Nazırı istifa ettikten sonra daha başka nazırların da çe kilecekleri söyleniyordu. Çekas - lovakya meselesinin malüm şekil- de neticelenmesi karşısında diğer bazı nazırların da Başvekil ile fi- kir ihtilâfma düştükleri rivayet ediliyordu. Yeni gelen İngiliz gazetelerin - de görülen neşriyat ise kabinede böyle bir takım, değişiklikler o- lacağını çok muhtemel göster - mektedir. Taymis gazetesi parlâmentoda hükümetin dostları ve muhalif - leri tarafından söylenen fikirleri hulâsa ederken şu iki cereyanı an- latmaktadır: 1 — İngilterenin müdafaasını temin çarelerini kuvvetlendirmek; 2— Bu maksadla çalışmak üze- re bütün gayret gösterecek olan- ların hizmet ve faaliyetinden isti- fade etmek. İşte bu ikinci nokta bugünkü Çemberlaynı kabinesinde bazı de- ğişikliklerin yapılmasına — kadar varabilecek gibi görünüyor. Bah- riye Nazırı malüm şekilde gittik- ten sonra kabinede diğer bazı na- zırların da çekilmesi zamanı gel - miş görünmektedir. İngilterenin müdafaası için daha geniş bir sa- Sulhün kasa süreceğini söyliyen İngiliz meb'usu Nikolson ada çalışmak için hükümetin bu yola gitmesi elzem sayılmakta - dik. İngilterenin — müdafaası için Mecburl askerlik usulünü kabul etmek fikrinde olmadığını Başve- kil söylemişti. Taymis gazetesi bundan dolayı Başvekile itiraz et- miyorsa da her İngilizin milli mü dafaa işlerinde azami ne yapabi- leceğini söylemesi, bunun için de her vatandaştan bir beyanname doldurarak bunu bildirmesi lâ - zım olduğunu ileri sürüyor. Bundan başka hükümet, icabın- da hususi müesseselere de müda- bale etmek hakkına malik olma - lıçır; diyor. Eski Başvekil Lord Bakâvin geçen gün söylediği nu- tukta İngilterede «sanayiin sefer- ber edilmesi» lâzım geldiğini mü- iztırab çocuğu 'Tefrikamız yazımızın çokluğun- dan bugün konamadı. Okuyucula- Tumızdan özür dileriz. imgiliz Başvekili Çemberlayn dafaa etmişti. İngiliz matbuatı I bunun etrafında akla gelen bir - | çok şeyleri yazmaktadır. Taymis | de Lordun bu sözünden bahseder- | ken diyor ki: | «Milli müdafaanın zarüri kıldığı bir takım sebeblerin sanayiin bu- | günkü tabil! yürüyüşünü değiştir- mesi lâzım gelmiyeceğine dair bir | nazariye vardır. Herhalde Lord | Baldvin bu nazariyenin bırakıl - ması icab ettiğini söylemek iste- miş, yahud da çalışmanın taksim edilmesini düşünmüştür. Fakat tahmin edilebilir ki milli müda - faanın bugünkü vaziyetini tetkik Jle bundan mes'ul olan makamla- rın yeniden tanzimi lâzım gel - mektedir. Kabinede yapılacak ye- ni tadilât ile bu sahada zarurt olan | bir takım değişiklikler vücude ge- tirilmiş olacaktır.» Deyli ekspres gibi ötedenberi | İngilterenin Avrupa işlerinden u- | zak kalması lâzım geldiğini ileri | süren gazeteler ise şimdi şöyle di- yorlar: İngiltere varkuvvetile si- lâhlanmalı. Fakat Avrupa işlerin- den, kavga çıkaracak meseleler - den uzak kalmalı. Silâhlanmak suretile yalnız kalmalı. Çekoslo - vakyanın yeni hududlarını emni- yet ve kefalet altına almak üzere | İngiltere taahhüdlere girmiştir. Buna ne lüzum vardı?. Çeklere | para vermemeli. Çünkü bu para | doğruca Almanların cebine gide- cektir: Hem Almanları tenkid e- derken bir de onlara para vermiş olmak doğru değildir. Orta Avru- pada bir takım hududları tayin et- mek meselesinden dolayı İngilte- re harbe girerse İngiliz dominyon- ları buna iştirak etmiyeceklerdir. | Onlar yalnız doğrudan doğruya | İngiliz imparatorluğuna bir taar- ruz olursa harbe girebileceklerdir. (Yazısı 6 ıncı sahifede) Sıın bulranın Doğurduğu Masretf İki mîl;:ır Türk lirası Son siyasi buhran Atrupa dev- letlerine çok, çok pahalıya mal oldu. Bankaların, salâhiyettar makamların tanizim ettiği plân- || çolara nazaran ihtiyati sefer - berlik için sarfolunan paranın miktarı 2 milyar Türk lirası - der. Fransa hükümeti, geçen ey- Tül ayında 8 milyar frank, (32 milyon Türk lirası). sarfetmiş- tir. Belçika ve Holanda hükü- metleri birkaç gün süren se- ferberlik için 220 milyon framk sarfetmiştir. Ve moliye neza- zeti 1 milyar franklık dahili bir istikraz akdetmiştir. Holanda hükümetini tam bir seferberlik için 2 milyar sarfı na mecbur kalacağına inamılır mı? İngiltere hükümeti, sefer - berlk için S #nilyon Trank sarfet- İ bir tahlil edin!... İlün yoludur da... özler için «kalbin dili» dir derler!... Halbuki Ghu basit ifade onların mahiyetini noksansız canlandıran bir bütünlüğün manası değil... Göze, bilhassa güzel kadınların güzel gözleri- ne yaradıldıkları günden bugüne kadar ne destanlar okunmuş, ne şiirler yazılmış, ne kasideler düzülmüş, neler, neler söylenmemiştir! Göz bir âlemdir... Öyle bir âlem ki... Duruşu, lâcivert kadife kaplı, ecldarları kesme billür aynala- larla kuyumcu vitrininde etrafa ışık saçan bir pır- lanta kadar göz ahcı, güzel, cana yakın, cici bici bir bayanın sizinkilerle karışınca damarlarınızdaki kanı aleve çeviren, menekşe rengi gözlerini bir defa dü- şünün! Bu bakıştaki kudreti şöyle kendi kendinize Bakın, bana nasıl hak vereceksi- niz!... Bana kalırsa gözler sade kalbin dili değil, gön- Hem kendinizi şöyle bir yoklayın.. Hayatınızda böyle bir çift gözün, bu çeşit bir bakışın size nelere malolduğunu - görür, her dönüm nokta- sında bir kadın gözünün, bir çift nazlı bakışın izleri- ni farkedersiniz! Gözler, kadırr gözleri, gönül yap- makta - ve gönül yakmakta baş rolü oynıyan fettan, yuvarlaklardır.. Daha ilk'görüşte” ona vurulmuştur... -Lücivert gözlerinin büyülü bakışı beni olduğum yerde fırla- miş, koca bir günü onun karşısında, gözlerine baka baka eritmişim... Harikulâde bir kadındı. &! yaşla- rında kadar vardı. Uzuna yakın orta boyu, göz alan İduru beyaz teni, samur renkli bol, kendinden öndü- leli saçları, uçlarile gönülleri gıcıklıyan sipsivri, aşk İlokunu andıran kirpiklerile eşsiz bir güzeldi. Yüzünün ince, manalı hatları, bu ölçülü azala- rın üzerinde gönüllere hükmeder bir cihangir ihti- şamile duran başında ayrıca bir fevkalâdelik meyda- va getiriyordu. Nesimi, Leonardın Jokondunu - kıskandıracak -exı5 Hopapı$ n enASryuey *dnyeg undİzns 'syou Jepey racak, şövalyeliğe sürükliyecek, eline mızrağı verip sırtına zırhları geçirttikten sonra atına bindirerek yola çıkaracak; 4D0 milyon Çinliye oturduğu yerde fazilet dersleri vermeğe uğraşan bu sakin adamı tür- lü çılgınlıklara sevkedecek kudret ve mâhiyetteydi, Çarçabuk onun şövalyesi kesildim... Daha ilk gün ve ilk fırsatta kendimi ona takdim ettirdim. Ve... bu münasebeti öyle bir körükleyiş körükledim- ki, ailesile bizim ev hâlkı sıkı fıkı dostluk tesis ettiler. Annem anlattı: BU GÜN UZUN HİKÂY YAZAN: MURA T KA YAHAN tiğini söylüyor. Yalnız donan- manatı seferberliği 12 milyon İngiliz lirasına (75 milyon Türk lirası) malolmuştur. Hava mü- dafaası için 15 milyon İngiliz lirası (95 milyon Türk lran). Hava gazi maskeleri için de $ milyon İngiliz Tirası (32 Mmil- yon Türk lirası) sarfolunmuş- tur. Çekosluvakya hükümeti de müdafaa tertibatı için bir mil- yar frank masraf etmiştir. Almanya hükümetinin, 23-30 eylüle kadar en aşağı masrafı 19 milyar franktır. Zengin olmak işten değil Bu işin sırrı bazı basittefer- rüata ve bir kaç şeyin ya- pılmasına bağlı imiş Bir kadın nasıl zengin olduğunu anlatıyor. Amerikada, İngilterede iş gö- rerek para Kazananların yalnız erkeklerden — ibaret olmadığını söylemeğe lüzum olmasa gerek. Büyük paraların işletildiği o mem- leketlerde birçok kadınların da kazanç heyecanı ile nasıl uğraş- tıkları anlaşılıyor. Fakat çok pa- ra kazanmak istedikçe insan türlü türlü şeyler düşünüyor. Nevyork- ta Fader Divin denilen bir zenci vardır ki kendisinde fevkalâde bir kuvvet ve kudret tasavvur e- derek etrafına topladıklarına da hayatta muvaffak olmanın esra - rını öğrettiğine kanidir. Landrada elli yaşlarında bir kadın zengin olmak arzusile Feder Divinin ta - limatını kabul etmiş, — şimdi de Londrada rasgeldiği dükkâncı - lara, satıcılara bunun propagan - dasını yapıyormuş. Joys Nevton ismindeki bu kadın para işlerile AmpııkAmhmııan - tedlikeli nokta - meşgul olarak evvelce iflâs halin-| de iken sonra yine para kazanarak | ehemmiyetli bir mevki almıştır. | Şimd “er>berinde çalışan altmış | kiş. vasınış. Senede de ticaretin - | den tam 900 İngiliz lirası kâür te- müin ediyormuş. Şimdi Nevyorkta-| ki zenci Fader Divin'in Londra - da propagandasını yapan bu ka- din gazetecilerle görüşürken şu iddiada bulunuyor: - Herkes böyle zengin olabi - lir. Elverir ki bizim kaidelerimi - zeriayet — etsin!.. Bir kere buna ehemmiyet verip inanınız bunun da esası şudur: Bir şeyin olmasını istiyorsunnuz değil mi?, Artık o şe- yi olmuş biliniz. Buna böyle ina- nınız. İşte herşey burada, Bu in- sandaki irade kuvvetinden başka bir şey değildir. Bu kuvveti çok dikkatle kullanmak — iktıza eder. (Devamı 6 ıncı sah'fede) — Çok muhafazakâr insanlar... Öyle ağır başlı bir kızları var ki oğlum... tek heceli kelimelerle, bir şey sorarsan ağır cevap veri- yor. Dudaklarında inci dişlerini kıpkırmızı bir ateş günü andıran ağzının şahane çerçivesinde insa- na imrendirerek baktıran bir Ne- simle sade dinliyor. Ne söze karı- şıyor, ne de kendisine ait olma- yan şeylere... Annemin anlatışındaki manayı kavramakta gecikmedim... Böy - le bir geline malik olmak iştiya- kile, söz söylerken dudakları tit- riyordu... Açtım: — Nermini ben alsam ne der - sin anne?.. Annem sevinçle yerinden kalk- tı, yanıma geldi, saçlarıraı okşar- ken ilâve etti: — O kadar iyi edersin ki evlâ- dım... Gidip istiyeyim sana!.. Köki görücü mulile evlenmük sinirlerime dokunurdu. Onun için annemin bu teklifini kabul eder görünmedim. — Yok; dedim: Ben kendim o0- mun fikrini alır, sonra kararımı veririm!... Nişanlandık... -Nişanımız da o kadar tuhaf oldu ki. Nermin, bu harikulâdelikler kolleksiyonu benim karım olacak! Evleneceğiz, Fakat ciddiyet ve resmiliği bir | türlü'elden bırakmıyor. Nişan gecemizde bir defa bile dansedemedim. Koca salonda her- kes eğleniyor, ben, onun yanında | tıpkı bir heykel muhafız gibi sü- kütla onu seyrediyor, bin bir de- reden su getirip açtığım - sözleri derin bir alâka ile dinliyor sonra yine tıpkı annemin anlattığı gibi, ya bir: — Evet efendim. Diyor, yahut ta sözün gelişine göre bir: Gibi tek heceli bir cevap veri: yordu. Gözlerinin methiyesine girişe - cek oldum.. Başladım: — Bu lâcivert renkler, derin bakışlı, büyüleyen gözlerin esiri olacağım!. Sevgimin doğduğu bu his ve haz menba: ömrümü ışıklı- yacak aydınlığı ile beni mes'ut e- decek! Nermin; sana lâyık bir ko- ca olmak için hayatımı vakfede- ceğim... Nişanlım “ayağa kalktı. Sözümü ağzımda bıraktı, kibar bir jestle reverans yapar gibiha- fif irkildi; her zamanki gibi tek heceli bir kelime ile ve beni te- peden tırnağa sarsan bir cümle söyledi Ertesi gün, canavarlar lâboratu- arına gittim. Şimdi artık pekâ - lâ biliyorum ki büyük - salonla- ! MÜCADELE TEŞKİLATI — I İnsana en büyük korkuyu veren şey mikroptur Götünmiyen canavar rında doktorlar; canlı mikroplar- dan serom imal ediyorlar. Burası garip bir mutfağa benziyor. Pa- Mikrob lâboratuarı kâbus dünvasıdı Hastalık getiren mikrob b nasıl faydalı oluyor? — Ben, annemin — yanl yorum... «Müsaadenizle» demeğ K g ae akrabalarla bir araya çayiçen ve gülüşen kendi puna gitti, aralarına kı — Acaba! dedim... Bu asabına mı dokundu... çık birşey yok amma!... (Devami, tates, şalgam suyundan, lardan istifade ediliyor. Jak bir fen âşıkı, Bakti üstatlarına tapınıyor: nikof, Ru, Şari, Nikol birçok âlimlerin çalıştıki roplar karargâhında, P: essesesini yürekten takdif Milyonlarca adamın kurtaran seromların nasil| lunduğunu, el'an da dığını anlatıyor: - Biliyor musunuz, di? mumi harbde, bilhassa İ ruzunda Pastör müesst de 20,000 Tetanos seramiii yordu. Son zamanlarda, mikt kârşı amansız bir mücad mıştir. Doktorlar müsteff re, Afrikaya, Asyaya giğ hummanın yeni şeki erk mikropları hakkında tet piyorlar, Burada cidden şayan şeyler gördüm. Dostum BÜ tra - Mikropları, mikro le küçük görülen — kudulf mikroplarını gösterdi.