t t 4—8SON TELGRAF ANLAŞ —TT 1 ci Teşrin 1938 MALAR DEVAM EDİYOR FRANSA -İTALYA Laval hükümetinin yaptığı anlaşmıya dönmiye karar verdiler Politika âleminin yeni yeni de- ğişiklikler görülecek. Münihte İn- giliz, Fransız, Alman ve İtalyan het reisleri arasında bir an- laşmaya varmak için Çekoslovak- yanın feda edilmiş olduğu ve sul- hun şimdi muhafazası kabil ol - muş ise de bunun istikbali tehli- kede kaldığı ileri sürülmekten ge- ri kalınmamıştır. Şimdiye kadar mulitclif misallerle gösterildiği ü- zere Avrupada bu mevzu üzerin- deki fikirler İşışlıca iki cereyan takib ediyor: Bu böyle olmumalı idi; diyenler var. Bundan başka Kidilecek bir yol yoktu; diyenler var. Fransız matbuatında — yazılan yazılardan Fransız parlâmento - sundaki son münakaşalardan çı - kan netice de şudur: İngiltere ile Almanya arasındaki sıkı bir anlaşma olmuştur. Bundan son - ra Fransa yavaş yavaş artık yal- nızlığı onun zayıf kalması demek olacaktır. Fransa zayıf oldukça İngiltere de ondan ayrılacaktır. İşte bunu böyle düşünen Fran- sızlar vardır. İster öyle olsun, ister olmasın, istikbal için uyanık bu- lunmak her vakit lâzım olduğuna göre Fransanın, Çekoslovakya bu hale geldikten sonra, politika â- leminde bundan sonra gideceği - yol ne olacak?. Sualini soruyorlar. Filiyat sahasında görülen bazı a- * lâmetlere bakılırsa vaziyet inki - * şaf ediyor! İşte meselâ Fransanın Romaya sefir göndermeğe kalkış- ması, İtalyanın da Parise elçi yol> lamağa karar vermesi gibi... Nice zamtandanbeti Paris ile Rö- manın birbirine elçi yollamamı olması ikidebir mesele oluyordu. Romadaki Fransız elçisi ister is- temez Roma ile daha ziyade yak- 1935 ANLAŞMASINI YAPAN - LAVAL laşacağı İtalyanlarca hesab edili- yyordu. Bu suretle Berlin - Roma mihverinde İtalya kendi lehine bir müvazene temin edecek; dendi. Şimdiye kadar Çekoslovakya - min Romada bulunmuş olan elçisi Prada çağırılarak Hariciye Neza- retine tayin edildi. Bundan sonra şudur: İngiltereye bir kat daha yaklaştı. Bütün bunlar düşünülünce şim di Fransanın Romaya bir elçi yol- lamağa karar vermiş olması İzs' yada büyük bir memnuniyet uyan dırmıştır. Fransa artık Habeşis - 1 İ İTALYAN BAŞVEKİLİ MUSSOLİNİ tanın İtalya tarafından alınmış ol duğunu, Şarki Afrika imparator - Tuğunu hukuki surette tanıyacak- tır, Şarki Afrika imparatorluğunun tanınmamış olması İtalyayı şim - diye kadar gayritabil bir vaziyet- te bulunduruyordu. Bugün ol - mazsa yarın İtalyanların Habe - şistandan çıkacaklarına dair pro- pagandalarına vesile oluyordu. Onun için İtalyanlar şimdiye kadar hep İngilterenin, Fransanın Habeşistan meselesinde artık tas- dik suretile kendi aleyhlerine bir vaziyet almalarımı — istiyorlardı. : Başlangıçtanberi İtalya Habeşis - vak'anın Bir zabıta romanına zemin teş- | kil edecek garip ve meraklı bir | vaka, Belçikada, Naast kasabasında Sen Roş sokağında oturanlar, komşuları Leman ve karısının bir kaç günden evlerinden dışarı çık madığını görünce merak etmişler, ve eve girmek istemişler. Bütün kapılar kapalı idi. Duva- ra bir merdiven dayayıp yukarı çıkmışlar, pencereden i kınca karı kocanın de yattığını görmüşler. Zabıta, kapıyı kırdırmış, içeri Çekoslovakya ile Romanın müna- Bebatı için bu manalı görülmekte- dir. Fransa da Romaya elçi yolla - makta, İtalya da Parise sefir gön- dermektedir. Bundan sonra İtalya ile Fransa arasındaki münasebat yeni bir safhaya girecektir. Bu başlangıçtan sonra Romada bulunan — Avrupalı muhabirlerin gazetelerine bildirdikleri malü - matı daha kolay okumak kabil o- Tacaktır. Romadan verilen malü - mat şöyledir: Münih anlaşmasından İtalya maddi surette birşey kazanmadı. Ancak Fransaya sefir göndermek meselesinin orada neticelenmiş ol duğu anlaşılıyor ki bu bir kârdır. Münih anlaşmasından maddi su - rette istifade etmiş olan Alman - yadır, Yalnız Çekoslovakyadaki Sü - det Almanları mi kazandı?, Al - — Manyanın kazancı bundan ibaret dir. Ası Düşünce: — Ferhunde nerede?, Nasıl kapısını çalacağım?, Nasıl yanına çıkacağım?, Ya, kapıyı açmazsa... Ya, beni görür görmez hakaret oderse... Hattâ, hattâ: Siz kimsiniz?. Ben böyle bir yorum... derse?, Nerede olduklarını kimden sorsam?. Acaba Nadiyi bulsam da bir defa'da bunun için Kanlı odanın esrarı Bu garib esrarengiz Meydanaçı FRANSİZ BAŞVEKİLİ DALADYE tan meselesinde bu tasdik nokta - | sına çok ehemmiyet vermekte - Sinyor Müusolinin 1936 ikin - ci teştininde çoktan — ora - dan ayrımış, araya Habeşis - tanın İtalya tarafında - — inması girmiştir. Halbuki — Fransa vunu hukuki bir surette tanımadığı için Romaya — elçi göndetemiyordu. Çünkü gidecek elçinin eline veri- lecek jtimadnamede İtalya Kra - ha ayni zamanda <İmparatar» diye — abetmek lâzımdı. Fakat Fransa şarkf Afrikada İtalyanın Habeşistanı aldıktan sonra ilân ettiği İmparatorluğu tasdik oötme- mişti. Bunun tafsilâtına girişme- #ğelüzum olmasa gerek. Çünkü tam üç senelik vukuatı buldsa etmek lâzım gelecek ki buna bugün ha- cet yoktur. Fakat bir sene evvelki zamana | dönmek icab ediyor. Bundan bir | sene evvel İtalya Başvekili Al - manyaya gitmişti Berlin - Roma | mihverinin pek kuvvetli olmağa başladığı zaman. Fakat 0 zaman hatıra şu da geliyordu: — Acaba İtalya bu gidişle Almanyanın ya- nında parlak, fakat ikinci derecede| kalan bir dost mevkünde bulun- | muyor muydu?.. Çünkü — İtalya, Habeşistan — meselesi Çıkti çıkalı Avrupada yalnız — kalmıştı. Sıkı dost olarak yalnız Almanya var- dı. Yine geçen senenin son baha - rında şimdiki İngiliz Hariciye Na- zarı Lord Halifaks Almanyaya bir seyahat yapmıştı. Buna da çok mas nalar verildi ve Almarıyâ i16 İn- ” (Devamı 7 inci sohifede) içyüzü karılamadı girmiş. Zevç yerde yatıyordu. Ka- fatası bir kurşunla parçalanmış - t. Kadın, yatağın üzerinde bulu- nuyordu. Sağ şakağına sıkılan bir kurşunla başı parçalanmıştı. | Muamma buradan başlıyor: Ci- nayet aleti olan 20 — milimetrelik çifte, zevcenin sol tarafında ve katlanmış bulunuyor. Kapılar içeriden kilitli. Eve kim senin girebilmesine ihtimal — yok. Karı ve kocanın inlihar etmedik. Avrupa güzellik krali- leri muhakkak, Şu halde katil kim? Zabıta bu- nu araştırıyor. —— ——— —- - adam tanımı « Boya sürmiyen kız çesi intihab edildi Bu kaı—lı—n-lar Arasında bir Rekor mu? Son intihap olunan (Avrupa zellik Kraliçe) si genç bir Finlân diyaldır: Matmazel Ivikha Salo- nen. Rivayete göre bu genç kız, Ko- penhağdaki jüri heyetinin huzu- runa, dudaklarına kırmızılık, ya- naklarına allık ve pudra sürme- den tabii bir halde çıkmış. Şunu ilâve edelim ki, bu kız cidden gü- zeldir. Güzel gözleri, baygın ve pek tatlı bakışları vardır. Tabil böyle olmasaydı, jüri he- ilân etmez- Ivinkhanın babası Matmazel köyde muallimdir. Kendisi de o- Güzel bir tah - sil ve terbiye görmüştür. Ailesi- nin hali ve vakti yerindedir. Genç kıza, müsabakaya niçin iş- rada doğmuştur. tirak ettiği sorulunca şu - cevabı vermişlir: -- Finlândiyada daima güzellik ten, spordan bahsolunur, Kadın- ların çok, pek çok güzel olmaları lâzım geldiği söylenir.. Hakikaten matmazel Ivikha cid den güzel, müstesna bir kızdır. HERV Hasanın - gittiğinin ikinci ayı Seşrinin yaprakları döktüğü bir gece... Kapı kuvvetli kuvvetli vu- ruldu. Veli dayı yatağından doğ- rüldu. Kendinden önce uyanan Ayşenin korkudan büyüyen göz- lerine hayretle baktı. Bir müddet açalım mı? Açmıyalım mı? Sua- lini soran hareketlerle bakıştılar. Onlara açın kararırı kapının git- tikçe şiddet kesbeden sesleri ver- dirdi. Veli dayı ağır ağır doğrul- du isteksiz bir hareketle gitti, ka- piyi açtı. Bunlar Ali ile köyün dört soysuzu idiler. Hücum eder- Bu güne kadar HAVAGAZI İCAT EDİLELİ İKİ YÜZ SENE OLUYOR Hava gazı Nasıl icad Edildi Evet, elektrikten evvel tenvira- ti temin eden havagazı icat edile- M tamam z yüz sene oluyor. Hakiketen, 1938 genesinde, İn- gilterede Lankaşir de bir kömür madeninden çıkan gazlar bir boru içinde muhafaza edilmiştir. Doktor Jon Hlayton borunun u- cunda üfak bir delik açarak kib- riti yaklaştırdığı zaman yandı - ğını görmüştür. Otuz sen& sohra Landaf babası meşhür Vaston, doktorun tecrü- belerini tekrar etmiştir. Havagazından ilk istifade eden bir Pransız mühendisidir. Bugün tamamile unutulan bu mucidin is mi Filip Löbondur. 1799 da havagazile tecrübelere başladı ve 1802 ye kadar devam et ti. Her tecrübede daha ziyade dınlık veren suni bir ziya bulu - yordu. Fakat, maalesef pek fena kokuyordu. Bu kökuyu izaleye çalışıyordu. Fakat 4 ilkkânun 1804 te, İmpa- ratorun taç giyme merasimi ya - pıldığı gün esrarengiz bir suret - te katlolundu. Vücudünde on üç bıçak yarası görüldü. Bilâhara, İngiliz mühendislerin- den Murdoş, havagazile fabrika- larin işletilmesine muvaffak — ol- dü. cesine içeri daldılar. Çehreleri ga- rarmış İhtirası gözlerinde tutu - şuyordu. Ayşe Hasana vadettiği Korkunç bir insan Kurbanlarını timsahlara AYŞE vücudünü yorganla örtmeğe çaba-| liyordu. Ali Kudurmuş gibi Ay - şenin üzerine alıldı. Kendini sak- lamağa çalışan Ayşeyi kucakladı. Yorganı kısa bir uğraşmadan son- ra dolanan vücuddan sıyırdı. Ay- şenin meydana çıkan güneş tenli vücudü Alinin gözlerine seriliyce ihtirası birkat daha tutuştu.. Sal- yalı ağzı ile kendini hayretle sey- reden diğer namus hırsızlarıra: — Haydi dedi.. Ne duruyorsu « nuz ahmaklar, Bu sözler onlara verdikleri re- zilee kararı hatırlattı. Ayşenin ya-| rı çıplak vücudü bu kararın tat - biki için onları tahrik etti. — Haydi dediler, durmıyalım. yediren müthiş bir Amerikada, Teksas eyaletinde, münzevi bir hayat yaşıyan 55 yaş Tarında Jov Bal adlı bir kadın av- evi yakalanmıştı Bu adam; birçok kadınları kan dırıyor, çiftliğine götürüyormuş. Bu kadınların ne oldukları belli de Kilmiş. Joe Bal, geçenlerde bir kaza ne ticesi ölmüş. Çiftliğin ortasındaki büyük havuzda an iki timsah gö- rülmüş. Havuzun suyu - boşaltı - Tımca birçok insan kemikleri bu- KONTES (Devamı 7 inci sahifede) | İouuğllük ğf Edebi Roman Fakat, Nadi de dalavere... diyor, başka bir şey No. 130 demiyor!. z li Gül... demiyecek?. Iztırab... Iztırab... Iztırab. Ge- -. Bütün bu işler çerken Nadi benimle beraber miydi?. Şimdi dur- muş bana ukalâlık satıyor!, Bir endişe: — Fakat, çok dikkat etmek lâzım. Nimete du- Duyarsa felâket! le ne yapacağım Nadiyi! Kendi işimi başımdan ge - ce gündüz bu. Iztırabın çocuğu... Sade ben miyim?. Bunun hiç de bir kardeşi, arkadaşı yokmu imiş ki bu mihneti bölüşelim?. Usanç geldi, yaşamaktan artık!. Ve... daha sonra pişmanlık, nevmidi: — Niçin Bursadan kendi başımı alıp gitmedim? Neden Nimete: Yalvarırım sana, beni bırak - ma... dedir Kıyameti koparır!. Zaten dargınız.. Büsbütün fena olur!, Ferhündenin «F» sini işitse barbad!. Keder ve tesellisizlik; “Ooof, n ryüzünde vallahi bıktım!. Nedir bu Ne diye, seni seviyorum, karım ol... demek aptallığını yaptıma?, Eğer bunların hiçbirisini yapmamış olsaydım, şimdi hiç mi: — kimbilir ne kadar mes'ud, mes'ud. değilse Etem İzzet BENİCE Yazanı — Ah... Ah!... Peği VS a Ve... en son telehhüf: Derler ki: — Zaman ve .. tesadüf. Bu ikisinin birliği en büyük kuvvettir. Hakikaten öyle. Zaman ve.. tesadüf. Bunlar birlik olur olmaz karşılarına duracak hiçbir mâni çıkarmıyor! Ne isterlerse o, oluyor. Kadın avcısı.. lunmuş.Meğer, Joc çiftliğe davet ettiği kadınları boğup öldürüyor, sonra timsahlara — yediriyormuş. Şimdiye kadar ancak beşinin hü- viyeti tesbit olunabilmiştir. Bun- lar 18 - 28 yaşında genç kızlardır. Bu korkunç insan, cürmünü u- zun zaman saklamak maharetini güsteren canilerin en ustası adde- dilmektedir. Kendisinin, Ameri - | kaya dehşet veren cinayetlerini so &uk kanlılıkla anlatması yük bir soğukkanlılık deği BEYAZ PERDENİN EN BÜYÜK İKİ YILDIZI | GRETA CHARLES ve GARBO BOYER tarafından şahane bir surette VALEV' filminin YARIN AKŞAM YALNIZ MELEK mesi evvelce ilân edilen GALA Müsameresi HALKIMIZIN MUAZZAM TEHACÜMÜ Karşısında YARIN AKŞAM MELEK ve İPEK sinemalarında birden verilecektir. Numaralı biletlerin bugünden aldırılması riç Telefon: Melek: 40868 - İpek 44289 Ibda edilen A Sinemasında — veril- B Bu erkek de ÜN BİR HİKÂY Bizim de senin kadar tükendi. Bu ane kadar şaşkınlıktâfl heykel gibi duvar dibinde kalan Veli dayı kızının & gittiğini görünce olduğu mavzeri yakaladı. — Fakat şekmek kısmet olmadı. Atindi şına şiddetle vurduğu di) cansız yere yuvarladı. Ayşe gözlerini — açtığı kendini Kaya pınarının buldu. Buraya Sivritepedi linirdi. Köyden yaya üç $ rerdi. Şimdi düşünüyordu. neden ve nasıl gelmişti? Şi zarluyor hayal kaygusu vefi iralardan bir şey çıkaramlğ Başı çatlıyacak - gibi idi, G dumanlanıyor vücudünde #f değiştiremediği dehşetli b hissediyordu. Ayağa kalki gun bacaklarının sendeledil mansız vücudünü güçlükle| ra sürükledi. Soğuk elile t şakaklarını oğdu, saçlarını Göğsüne su serpti. Sırtını ğaca yasladı. Derin birkaç aldı.. Vücudünün sızısı deği yalnız muhakemesi aydınlıf tı. Şimdi hetşeyi hatırlayo mek Alinin eve gelip onu ladığı zaman bayılmıştı. B buraya getirmişlerdi onu? & nerede idiler? ÂAyşenin yül rardi, Yeşil gözlerine kızıl de indi. Burnu sızladı. lerinden dinmeyen bir yaği şandı. Evet vücudündeki Alinin neden kendini pek iyi anlatıyordu. De: ganın olan bir malı Ali nazt ca çalmıştı. İşte Hasan idi. Fakat şimdi Hasan ona gibi bakmıyor, Tath güli rine acı birnefret kapl: daklârını.. Demek Hasan bü lattarı gözlerile görmüştü. Hasana'doğru koşarak: — — Hasan Hasanım diyedi Beni kaçıtdılar. Ben gö rızasile gelmedim. Fakat Hasan Ayşeden tikt uzaklaşıyordu. — Ayşe diyordu. Kahpe bana ömrünün sonuna liyeceğini söylüyordun. Bef linin kucağında mı bekli; tin? Ayşe artık gülmüyordu. kahaları, Hıçkırıkları yerin mişti şimdi... Koşuyordu, perişan uçuyor, gözlerini ki dikenler vücudünde kandafi bırakıyordu. O koşuyardü. yetişmek için, İşte oğul Ay sanı içimi dişarı döken kafl kadar kovaladı, Hasan şimd rumun altında idi. Fakat Ayşeye iğrenerek değil - Al Rellârıni açtığı anki u ile Hasan ayşeye Kü açmıştı. Ayşe kendini bel kollara kaldırdı kendini af Ertesi gün biz oduna gidi duk. Ayşenin parçalanmış © dini bir taş vandır onun Ü bulduk. Kolları taşı kucaklı sanki Evet Ayşe Hasanı or0 kalamıştı. (4 üncü sahifeden — Acaba nereye gidiyor?, kim?. Niçin bana sormuyor?, Ben kocası değil miyim?. Benimle konuşmuyor da.., Bu her gün her gün çekilmez... Ben de giderim!. Bakalım © mu kaybeder, ben mi!... Üç dö dür böyle Refiğin kendi kendine dişlerini sıkıf lendiği gibi: Bir erkek geliyor. Kapıyı met giyinmiş, hazır! Derhal aşağı iniyor, DÜ bancı erkeğin koluna girip gidiyor! Sormadi” diyor... Söylemeden gidiyor... Nereye gittiği! ber vermeden gidiyor! Refiğin balkonda dişlerini sıka sıka söf) baktığı ve kızdığı bu sabah da yine o erkek Nimet en güzel tuvaletlerinden birini giyidü keği fazla bekletmemek için telâş içinde merdi leri indi, sokağa yoluna doğru! çıktı ve. beraber gittiler. Hayır... diyebilmiye imkân yok, olmaz... Demiye kuvvet yok! Kader çizdiği seyir dalü- linde yürüyüp gidecek. Amma, iyi... Amma, fena! Ne çıkarsa bahta! zi Refik arkalarından: İ — Acaba bu da yeni âşığı mıl, Artık biz boş mu düşüyoruz?. “Bu kadın mutlaka Benim o geceyi | — BEFLECEEFTOD nuçryan