— kat he vrakit kendimi mes'ud gör- “ h bir söz söylenmekte, ne de bir eee ---_---- B Baş, Diş, Nezle,Grip Ramatizma / nevralji,kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser| 1 S—S0ON . TELGRAF—4A 1 ci Teşrin 1938 BPOLİS 'HABERLE Arkadaşı etemobili kaçırmış Mahir oğla Basrinin idaresin » | deki 129 numaralı hususi otomo- bil Beyoğlundan geçerken Sara- I fim isminde bir çocuğa çarparak #o1 ayağından yaralamıştır. Memurlar hâdise yerinde tah - | Kkikat ile meşgul iken Basrinin | Mühsin ismindeki bir arkadaşı | kazayı yapan otomobili kaçırmış- tır. Muhsin bu sabah yakalanmış, Basri ile beraber mahkemeye ve- rilmiştir. Yağlı müşteri Nişantaşında Rumeli caddesin- de Ahmedin tuhafiyeci dükkânı- na müşteri sıfatile gelen Suadi- yeli komisyoncu Ali dükkân - dan beş çift kadın çorabı çalarak savuşurken yakalanmıştır. Düştü sel bacağı kırıldı Kurtuluşta Dericiler sokağın- da oturan 70 yaşlarında Klara is- minde bir kadın Pangaltıdan ge- çerken ayağı kayarak düşmüş ve sol ayağı kırılmıştır. Meslek intihabı en ühim meseledir (5 inct sahifeden devam) Gen korkuyorum. Bir insanın e - min olduğu, elinden gitmiyecek olan bir işte çalışmasım, daha ile- rilemesi için girişeceği şüpheli iş- lere tercih ederim. Altmış yedi yaşında olduğunu yazan bir adam da fikrini şöyle anlatıyor: Altmış yedi yaşına gelerek e- Gindiğim tecrübe şudur ki kadın olsun, erkek olsun sıhhati yerin - de olduktan ve arta derecede bir zekâya malik bulunduktan sonra girdiği herhangi bir işte orta bir muvaffakiyet elde edebilecektir. Ben bazı zamanlar oldu ki çok pa ralar kazandım. Bazı vakitler de elimdeki paraları kaybetlim. Fa- düm, şikâyet etmedim. İngiliz gazetesinin sorduğu su- alden, aldığı cevaplardan çıkan gayanı dikkat neticelerden biri de yukarıda kaydedildiği gibi izdi - vacın hayatta muvaffakiyet — ve terakki için mâni olacağı fikrin- de bulunanların daha az olduğu- dür. Bugün çalıştıkları işlerden mem| nun olmiyanların bu boşnutsuz - kağana en mühim bir sebeb de şudur: | Çalıştkları yerde eğer iyi iş gö- rüyorlarsa bu onların zaten vazi- | fesi sayılarak baştakiler tarafın - | dan kendilerini teşvik için ne tat- müküfat verilmektedir. Yayut ta | sadece bir iki kelime ile kendile- | rine teşekkür edilerek soğuk bir çehre gösterilmektedir. Halbuki eğer çalışan bir adam böyle bir teşvik görmezse gitgide ona bir is- teksizlik gelir. Yine İngiliz gazetesinin —aldı- âı cevaplardan anlaşıldığına göre bir çok kimseler bundan şikâyetçi dir. İyi çalıştıkları zaman teşvik görmedikleri halde işlerinde bi- vaz kusur görülünce kendileri şid detle tenkid edilmektedirler. Bu ise çalışanların şevk ve neş'esini NEVR Bu da alacak yüzünden Dökmecilerde oturan Salih is- minde biri bir alacak yüzünden Ççıkan kavga neticesinde —ayni semtte oturan Heması bıçaklayü- zünden yaralamıştır. Sarkıntılık ediyermuş Alemdar İnciliçavuş sokağın - da oturan ve dün hapishaneden çıkan Mehmed oğlu İsmail Hulki kendini bilmiyecek derecede sar- boş bir halde sokaklarda yoldan geçenlere sarkıntılık ederken ya- kalanarak mahkemeye verilmiş - tir. Şakadan sonra Şehremininde Ahmet Rızanın fırmında çalışan Hüseyin ismin- de biri şaka yüzünden çıkan kav- ga neticesinde ayni yerde çalışan arkadaşı Hüsnüyü bir demir par- çasile başından ağır surette yara- lamıştır. kıran en birinci şeydir. Halbuki isteksiz bir halde işine gidip ge- len bir adamın çıkardığı iş pek az kârlıdır. Herkesin istediği gibi bir | iş bulması mümkün değildir. Fa- kat bulduğu işte mümkün olduğu kadar memnuniyetle çalışması i- çin ne yapmalı?. İşte bilhassâ Amerika ve İn - gilterede vakit vakit matbuatı moşgul eden, gazeteleri bu husus- ta okuyucularından fikir sormağa sevkeden mesele bu oluyor. İngi « liz gazetesinin varmış olduğu ne- ticeye bakılırsa İngilterede - ga- zeteye mektub yollryanların söz- lerinden anlaşıldığı kadar - * 41 çalışmalarından ne elde etmişler- se ondan memnundur. Ne kadar | ilerlemişlerse onu kâfi görüyor - Jar, Bu sınıf insanlar mes'udlar | sırasındadır. ** 34 kişi ise şöyle söyleniyorlar: — Keşke daha iyi olsaydı!. Bu- mu daha iyi yapabilirdik!. Yahüd da yine bu sinifta bulu- manlar şöyle düşünüyorlar: — İyi ki başka türlü olmadı!. Çünkü bundan daha fena olmak | ihtimali vardı!, Bunlar ballerinden memnun ol- mayanlardır. Hallerini kâh iyi, kâh fena görüyorlar, Fakat azlık teş- kil eden bir sınıf daha vardır ki bunların kendileri hakkında artık Bunlar vardıkları neticeyi fena görerek artık bunun başka türlü olmasına da imkân kalmadığına kanaat getirmiş olanlardır. | Şimdiye kadar geçen zaman bej hude oldu!, Gençlik senelerinde beslediğimiz emellerin hiçbirini elde edemedik!. Bundan sonra da | başka bir şeye muvaffak olma - mıza imkân kalmamıştır! Fakat çalışırken ümidi, cesareti bırakmamak lâzım Onun için ha- linden mmenun olarak - çalışma yolunda sebat edenler, memnun olmıyarılardan daha çok. e74 V| i HB icabında günde üç kaşe alınabilir. H Nakil vasıtalarının kazalarını önle- $ ing ılterede mek için yeni tedbirler alınıyor Ankara 4 (ususi muhabirimiz- den) — Hükümet; yollarda gidiş gelişin tanzimini ve yolların muü- hafazasını temin edecek mühim bir kanun projesi hazırlamıştır. Mucib sebebler lâyihasında, bu mevzua akd şimdiye kadar alın- muş olan tödbirlere işaret edilmek- te ve birçok yerlerde, bilhassa İs- tanbulda, kazaların devamlı ola - rak çoğalmasının bu işin munta- zam ve umumt bir kanuna bağ - lanması — lüzumunu isbat ettiği kaydedildikten sonra şu rakamlar verilmektedir «— Elde mevcud — istatistikler tedkik edilirse, seyrüsefer vuku - atının 1934 yılındanberi her sene ehemmiyetli bir nisbette çoğal - dığı ve vukuatın da gittikçe ha - yata kıyıcı ve öldürücü hâdisele- ri ihtiva ettiği görülmektedir. 1934 yılında 154 adet olan sey - rüsefer vak'ası, 1935 de 685; 1936 yılında ise 979 zu bulmuştur. Seyrüsefer işleri son zamanlarda müstakil bir ilim halini almış ve garb memleketlerinde bu husus için mektebler açılmıştır. Mek - teb tedrisleri teknik tedrisattan sonra bir müddet ameli olarak va- zife görüp tekrar imtihana gir - mekte ve bu imtihnda vazifeyi lâyıkile ifa edeceklerine kanaat mlere sertifika verilmekte - dir Malt mes'uliyet sigortası akde tirdiğini vasikalarla isbat etmiyen motörlü nakil vasıtaları mutasar- rıf veya müstecirlerine seyrüse - fer ruhsatnamesi verilmiyecek - tir. Müddeti biten sigortalar ye- nilenmezse seyrüsefer ruhsatna- meleri geri alınacaktır. Motörlü nakil vasıtaları sahibleri vasıta - larile yaptıkları her türlü zarar - dan mes'ul olacaklardır. Zarara uğrıyanın hatası veya milebir se- bebler bulunduğu isbat edilirse nakil vasıtası sahibi beri olacak- tır. Motörlü motörsüz nakil vasıta- & kullananlar bir kazaya sebeb oldukları takdirde derhal vasıta- yı durdurarak kazaya uğrıyan - lara yardım etmiye ve vak'ayi en yakın zabıta veya belediye mev- kiline haber vererek yardım iste- meğe mecburdurlar. Bir nakil vasıtasını, — hırsızlık kasdi bulunsun bulunmasın her ne sebeb ve maksadla olursa olsun Bahibinin malümalı — olmaksızın alıp kullanmak yazak olacaktır. Binek nakil vasıtasını kullanan- lar yolcuları istediği yere gitmiye ve kendilerini emin bir surette surette kiralanan — vası hangi bir maksadla olursa olsun bu emniyeti suilstimal — edenler veya yolcuların istekleri haricin- | zeketlerinden — başka bir hâdiso çıkmamış olsa bile, cezalandırıla- caklardır. Bu suretle hareket e - derek yolcuyu bir suretle iğfal ve bu yüzden bir vak'a çıkma - #ına sebeb olurlarsa; hâdisenin is- tilzam ettiği cezaların en ağırıle cezalandırılacaktır. Zabıta, bu kanun hükümlerine ve bunlara dayamılarak yapılacak nizamname ve talimatname bü- kümlerine aykırı hareket eden - leri menetmekle mükellef olacak- tır. Tahdid edilen miktardan faz- la yolcu ve eşya yüklü motörlü vasıtalar hakkında yapılacak ni- zamname hükümlerine göre mua- mele ifa olunacaktır. eaRiasai Arazi vergisi (1 inel sahifeden devam) laruştır. Tadillere sebeb, bina ve farazi vergileri, hususi İdarelere devredilmiş olduğundan bina ver- gisi kanunu bu vaziyete uydurul- mak üzere tâdil edilmiş olduğu tadilât yapılmadığından zorluğa raslanmaktadır. Eski kanunun üçüncü maddesi- nin (hükümetçe muayyen bir mın takaya iskân edilmiş muhacir ve aşiretlere tahsis ve tefviz edilen arazi) üç seno müddetle vergiden muaf tutulmuştur. Halbuki iskân kanununun 37 inci maddesile bunlar hakkında mın- takasına göre üç ve beş senelik muafiyetler kabul olunmuştur. Bu hüküm, sarahatle bir fıkra halin- de teklif edilmektedir. Diğer taraftan ayni kanunun 10 uncu maddesinin şu şekilde de Biştirilmesi teklif olunmaktadır: «Arazi vergisi iki taksitte alınır. 'Taksit zamanları her mahallin zi- rai ve iktısadi vaziyetine göre vi- Tâyet umumi meclislerinin müta - leasi alınarak valilerce tayin ©- Tunur.> -- işgal (1 inci sahifeden devam) aları iki numaralı Südet mınta - kasının işgaline bugün de devam etmektedirler. Bu mintakanın ta- erecek, öbür gün 4 üncü bülge - nin işgaline başlanacaktır. Çek kıtsatı 4 üncü mıntakarın tahliyesi işini bu akşam sona er- dinecektir. MACARLAR TEMİNAT İSTİYORLAR Budapeşte 4 (A.A.)— Pragdaki Macar elçisi bugün Çek hükü - metine yeni bir nota vererek Ma- car hükümetinin gelecek günler zafrında müzakerelere başlanma- gını arzu ettiğini bildirmiştir. Elçi ayni zamanda müzakere - lerin müşkülâtsız, sür'atle ve mü- said bir hava içinde cereyan ode- bilmesi için ciddi teminat iste - mıştır. Atlatılan feci kaza (1 inci sahifeden devam) sine yanaşmakla olan Kadıköy mak için henüz iskeleye yanaş - madan vapura atlamış, fakat bu esnada ayağı kayarak denize düş- müş vapur ile iskele arasında feci surette ezilmek üzere iken güç - | Jükle kurtarılmı; AD AA Türk Hava Kurumu 25. ci Tertip Büyük Piyangosu 6.cı keşide 11 - Birinciteşrin - 938 dedir. Büyük ikramiye 200.000 iiradır. Bundan başka: 40.000, 25.000, 20.000, 15.000, 10.000 Lira- hk ikramiyelerle (50.000 ve 10.000 ) Hiralık iki adet mü- kâfat vardır. DİKKAT: Bilet alan herkes 7 « Birinci Teşrin - 938 günü akşamına kadar biletini değiştirmiş bulunmalıdır... de istikamet takib edenler, bu ha-| mamile ele geçirilmesi yarın sona | vapuruna yolcuların yükünü al- | a an sahifeden devam) timiz, Çekosloyakya cumburiye - tinin berhayat kalmasına medar olmuştur.. Hatib, nelice olarak, n asla milli müdafaa sahasında itti- haz edilmiş olan tedbirlerin a - hengini bozup gevşetmek niyetin- de olmadığını beyan etmiştir. Sir Con Saymon ile Mak Do - nâld, Başvekil namına bir takdir tevdi etmişlerdir. Bu -takdirde iyle denilmektedir: «Avam — kamarası, hükümeti kraliyenin geçen buhran esna - | gında harbin patlak — vermesine mâni olmuş olan siyasetini tas - | vib ve devamlı bir sulhun temini maksadile hükümete müzaheretini | bahşeder.» Bu takrir, çarşamba günü reye | konulacaktır. PLEBSİSİT İŞLERİNİ GÖRÜŞMÜŞLER Roma 4 (A.A.) — Kont Ciano ile Lord Perth arasında yapılan görüşmelerin münhasıran Çekos- lovakyada yapılacak plebisite ve plebisit yapılacak mıntakalarda tesis edilecek beynelmilel kontrola tahsis edildiği öğrenilmektedir. FRANSIZ MECLİSİNDE Paris 4 (Hususi) — Kabine bu sabah toplanmış, Başvekilin bu- gün parlâmentoda irad - edeceği nutkun ana hatları üzerinde gö - rüşmüştür. — Parlâmento üğleden sonra içtima edecektir. Görüşü - lecek meselelerin başlıcası Mü - nih könferansıdır. BİR FRANSI GAZETESİNİN : MÜTALEALARI -A) — Fiğaro gazete>| Şimdi Almanya seksen milyona | yakın yani bizim nüfusumuzun iki misline malik bulurmaktadır. Almanya, ötedenberi berri Avru- panın en büyük sanayici devleti idi. Almanya, pratik — bakımdan Merkezi Avrupanın bütün mü - nakalât yollarına hâkimdir. Al - manyanın küvvet ve menfaat te- min etmek için kendi hududları dahilinde ve Avrupanın büyük bir kısmında teşkilât vücuda ge- tirüceğine asla şüphe edilemez. “Az çok kısa bir zaman sonra Al - manya bize kendisile olan müna- sebetlerimiz bakkında susl sora- caktır. HÜKÜMET İTİMAD ALACAK Paris 4 (AA.)— Yarın öğleden sonra Başvekil Daladier tarafın - dan Münih itilâfı hakkımda ya - pılacak beyanatı mütcakip moc - liste mürakereler cereyan etmesi ve Hariciye Nazcıu Böne'nin bu münasebetle itilâfa müncer olan diplomatik müzakereler hakkın- da izahat vermesi muhtemeldir. Müzakerelerin dört beş saatten fazla sürmesi ve neticede hükü - mete büyük bir ekseriyetle iti - mad beyan edilmesi de variddir. Dün akşam meclis köridorla - rında hâkim olan kanaste göre sene başına kadar kabineye hali- hazırdaki vaziyı cab ettirdiği mali ve iktısadi ve içtimal ted - leri kararnameler vasıtasile it- | tihaz etmek salâhiyetini verecek olan bir salâhiyet tefvizi şeklini alması muhtemeldir. 'D: | Bir esrar |Tekkesi | | Bulundu (Birinci sahifeden devam) de 76 numâralı Lâz Musanın evi esrarhane olarak kullanıldığını ve burada esrar içildiğini haber alan | memurlar dün akşam âni olarak bu tekkeye bir baskın yapmışlar ve İbrahim oğlu Mustafa, Meh - med oğlu Mustafa, Mustafa oğlu Mehmed ve Sadreddin - isminde dört esrarkeşi esrar çekerlerken suç üstünd eyakalamışlardır. Tek- keyi idare eden Lâz Musa memur- ların içeri girdiğini görünce pen- cereden evin arka tarafındaki av- luya atlıyarak kaçmış ise de sa- baha karşı yakalanmıştır. Evde ya- pılan arama neticesinde bir mik- tar esrar bulunmuştur. Müsa' ve yakalanan dört esrar- keş bugün ıdhme teslim edil- | buz... İşte katil (8 inci sahifeden det — Yok canı yorsunuz. Bunun kumak kâfi. Bu Viejerar, otuz se- kiz yaşında. Bütün yi dolaş mış bir serseri, Siz ise altnuş y şındasınız, ömrünüzde Paristen bir yere ayrılmamışsınız. Bunu herkes bilir. Aranızda adaşlıktan başka da bir münasebet yok. Ba- kınız, katilin kocaman bir de res- mini koymuşlar, Altında da: *Güzel Viejerar» denilen - katil cidden yakışıklı bir adamdır. Vak- tile Monmartr muhitinde kadın avcılığile şöhret almıştı...» diye yazılı. Bunda da müşabehet iddia edemezsiniz Bu sözö yüksek ve sürekli kah- kahalar takip etti. Viejerar, çok müteessir olmuştu. Almından ter ler akıyordu. Yerinden - fırladı, | kalktı: y — Şimdi, dedi, doğru gazetele- | re gideceğim. Bu sefih, serseri he rifle bir münasebetim, rabıtam olmadığını ilân edeceğim. — Peki amma... Bizim kupa e- nu. — Bu halde kupa oyunu eyna yabileceğimi mi - zannediyorsu- sunuz?... Başka bir zaman. Zavalhı Viejerar mendili ile te- rini silerek kahveden çıktı, hüvi- yet kâğıtlarını almak için bir o- torobile atladı, Klisideki apartı- manına gitti. Kapıdan içeri girin- ce kapıcı kadın Pari Suarı uzata- rak. vam) farla izam edi- Ah! Mösyö... Mösyö... dedi. Okudunuz mu?... Ne fena şey bul Nasıl olmuş bu vaka?... Şimdi anlatacak vaktim yok. Sonra, sonra... Yukarıya çıktı. Odasına girdi. Bir koltuğa kendini bıraktı. Kapı cı kadın da arkasından gel — Vah! Mösyö Viejerar!, ARaaz başınıza sıçramış. Biraz su içiniz... (Bardağın içerisine su, i- ki üç damla da Meliza ruhu ko- yarak içirdiklen sonra) masl, şim di içer misiniz?. — Evet, evet,.. içeyim. ) Müsyöt... — Gazetenin yazdık'? doğru mu?... Viejerar denil © >bu serseri zavallı adam- cağın İayun gibi boğazlamış rm? Herke& sizi mi zannediyor. Viejerar, gülmeye çalışarak: — Yok canım, benden şüphe eden yok, bu, yalnız ismi ismime benzeyen bir serseridir. — Bir katil! Sizin izminize ben zer bir isim taşısın... Olur mu Başka bir isim bulamamış | mi?... Polise başvurunuz, ismini değiştirtiniz... Viejerar içini çekerek: — Kabil değil, buna hakkım yok. Bu adamı, taşıdığım ismi ta şamnaktan meneden bir kanun yok. — Peki amma, birçokları sizl zannetmiyecekler mi? — Hayır! Çünkü tevkif olun- | muş. Cürmünü de - itiraf etmiş. Sonra gazetelerde resmi de var. — Ya kaçarsa?... Polisler, jan- | darmalar kendisini arayacak. Bu sırada rahatsız etmiyecekler mi, hattâ yakalayıp götürmiye- cekleri ne malüm. Bilirisiniz a, til | ki, tilkiliğini arlayıncaya kadar kuyruğu elden gider... derler. Havanın sıcaklığına rağmen Vi- ejerarın alnrından soğuk terler dö- | külüyordu. Polisler, jandarmalar, tevkifhane... O bu ihtimali hiç ha tıra getirmemişti. Evet, ya katil | kaçarsa?. 1 — Merak etme... Büyle bir yan Tışlığa imkân yoktur. Çünkü kati- Tin eşkâli malüm. O, otuz sekiz ya şında, Ben ise altmışındayım. O, bütün dünyayi dolaşmış, sonra gök yakışıklı bir adam imiş... Sustu, düşünüyordu. Hayatı, bütün namuslu memurlar gibi yeknesak geçmişti. Oltuz sene bir kronometre gibi çalıştıktan son- ra tam maaşile tekaüt olmuştu. Az ve çok birikmiş parası da var dı. Bekârdı. Küçük bir apartıman da oturuyor; emektar ve yaşlı hiz metçisi de işlerine bakıyordu. bilinemez niçin?... Şim- atı pek boş buluyor, mev kuf bulunan ve mubhakkak ağır bir cezaya çarpılacak olan adaşı- nan serseri hayatına — gıpta edi- yordu. Bazan ufak ve ehemmiyetsiz bir hâdise bütün bir hayatı değiş- DE gelıyor : tede Tacağını okud ye dairesine gitti, m nunda sıralardan — birine Olu Önünde gayet şik bir kadın va dı. Yanındaki bir kadınla konuşu yordu. Biraz sonra iki ; maznunu getirdi. Viejerar, y nü iyice görebilmek için yerin- den kalktı. Arka sıralardan tür! Otur!...> diye bağırmâya bi ladılar. Oturdu. Fakat gözlerini ondan ayırmadı. İşte, nihayet ada şını görmüştü. Fotograflarındar adaşını hkemi | kinden daha genç ve daha yakı- şıklı idi. Uzun boylu, geniş omuz | lu, güçlü ve kuvvetli bir adam. Aylardanberi mevkuf bulunduğu için çehresi az solmuş. Fakat iri siyah gözleri parlaklıklarını elân muhafaza ediyor. ânündeki şık kadın, kendini tu tamadı, yanındakine: «Yazık! de- di, çok yakışıklı bir adammış!...» Vijerar, kendi kendinden utan- dı. Başının saçları dökülmüştü Gözleri gözlüksüz görmüyordu. Sonra biraz fazla yürüyünce yo- ruluyordu. Halbuki adaşı... Hiç müteessir görünmü Avukatı ile konuşuyordu. Niha yet, heyeti hâkime salona girdi Ve reis maznuna: — Ayağa kalkınız.. ejerar değil mi?... İsminin telâffuz edilmesi Vie- jerarın yüreğini yerinden oynat- tı. Bir an kendini maznun sandal yasında görür gibi oldu. Zavallı Viejerar!... Fakat hayır, maznun orada, elleri kelepçeli du ruyordu. Aralarından bir isim mü şabehetinden başka bir münase- bet yoktu. Maznun cevap verdi: Evet, ismim Viejerardır. Parisliyim.. — Cürmünüzü itiraf ediyorsu- nuz, değil mi?. — Evet! — Hırsızlıklarınızı da. — Evet, hırsızlıklarımı da iti « raf ediyorum. Birçok zenginlerin kasalarını kırdım, paralarını çal- dim. Çalmasaydım, fakirlere recek değillerdi ya. ğ kazandıkları bu paraları barlar- da, eğlence kızlarile sarfedecek - lerini düşündüm. çaldım. Bir kıs manı da fakir fıkaraya verdi! Şahitlerim var... — Birçok evli kadınları iğfal ettiğinizi, kocalarından, aile vu - valarından ayırdığınızı da itiraf ediyor musunuz?... — Evet, Bay Reis... Onun ko- galarından memnun omaldıkları ni söyliyerek benimle beraber kaçmak istemişler, hattâ ağlıya- — rak yalvarmışlardı. Benim yerim- de siz olsaydınız ne yapardınız? Kahahat kocalarında... Maznunun bu sözü üzerine sa- londa bulunanlar gülmeye başla- dılar, Reis — Gülmeyiniz, dedi. Yoksa he â dışarı çıkartırım. (Maznu- na hitaben) «Küçük soytarı, de- nilen Piyer Loreti öldürdüğünü- zü de itiraf ediyor musunuz?... — Evet, ediyorum... Piyer bir alçaktı. Beni polise ihbar etmek- le Paristen kaçmaya mecbur bı- raktı. Sonra sevgilı karımı tehdit etti, aldı. İşte senelerden sonra Parise bunun intikamını almak i- âin geldim. Ve aldım. Şimdi raha- m artık... — Sonu yarın — —— —. (Dış politikadan _df:"EZ. j İsminiz Vi zu teşkil edecek bir mımtakayı ©- line geçirmiş oluyor. Esasen daham birkaç mesele vardır ki böyle ih- tilâf mevzuu olmak istidadında - dır. Bir defa korider meselesi vı dır. Dançiğ mesclesi, Polonya - daki büyük Alman ekalliyet selesi, Şimdi Polonya bunlara bif hassas temas noktası daha etmiş oluyor. Gerçi -Alman Teşen üzerinde doğrudan doğruy! bir iddiası olamaz. Fakal eğer Al- manya şarka doğru Ukraynay genişliyerek, cenuba doğru Slo - yukya üzerinden Macaristana kr sa bir muvasala temin etmek isti- yecek olursa, Teşen'i ele geçiren Polonya, Almanyanın yatıbaşındt| bir tehlike teşkil edecektir. Esa - sen Çekoslovakya davasını hal - lettiklen sonra Almanyayı en çolk meşgul edecek olan devlet Polone yadır. Bunun içindir ki Teşen mın tıkasının ilhakile Polonyanın hut ııuıınn genişlemiş olmakla b ılyu.l varziyeti hıvvcll