$ —S0ON TELGRAF -? IYLULVIM Seyyahate çıkmakla para kazanılır mı ?. Kira vermiyen adam mahkemeden kurtulur kurtulmaz para kazânmak için Seyyahate çıkmayı düşünüyor.. kibar — tabı bir muhakemenin iz gazetelerinde oku- anı âtı İngi erede emekli topçu âlbay- an Stapley n en kibar bir yerinde ve haf- urmaktadır. n küçük bir de erkek çocuğu vardır. Bu e- e eski meslek - albayın y diğer bir albay daha mekli daşı emekli Mr. Staplay rdır ki bu adam saçları ağar - mış, yaşlı bir adamdır. Adı Kirbi dir, Stapley ile Kirbi Londranın ceza mahkemesinde muhakemele- ri görülmektedir. Müddeiumumi! meselenin ne ol- duğunu şöyle anlatıyor: — Stapley ile Kirbinin buraya getirilmelerindeki sebebler şayanı dikkattir. Stapley Londranın en iyi bir yerinde oturmaktadır. Her şeyden evvel güzel bir adresi var- dır. Herkese emniyet veren bir adres. Her ne kadar otunduğu ki- bar ve pahalı apartının kirasını müuntazam olarak vermiyorsa da yine oradan — ayrılmamaktadır. Bunların ikisi bir takım çeklerle bazı yerlerden alışveriş - ederek ine çek vermişler, fakat çeklerin parasını almak bankaya g bunların üzere kiymeti olmadığı anlaşılmıştır. ince Fakat muhükeme — neticesinde her iki emekli albayın suçları an- laşılamamış ve işte de bir dolan- gırıcılık görülemiyerek beraatle- | rine karar verilmiştir. Fakat bun- ların vekili olan avukat bu karar alındıktan sonra kendilerine nasihati ediy, — Bir daha böyle çek işlerine || girmeyiniz. Polis çabuk davrandı. Başlıyan suç ilerlemeden durdu. Siz de o suretle ortada rülemedi diye kurtuldunuz. Bir daha dikkat!.. Fakat Stapley evveleı le kiymetli olmiyan çeklerden do- layı iki defa ikişer ay hapse mah- küm olmuş. Bu sefer Stapleyi öyle Londranın pahalı ve kibar yerlerinde apartıman tutabilecek küdreti olmadığı mahkemede mey dana çıkmıştır. Stapleyin karı şayanı dikkat olarak şunları söy- lemektedir — Ben Stapleyin üçüncü karı yim. Benden evvel bir a: ile evlenmişti. Sonra da bir Fransız kadfhı almişti. Şimdi - Stapley borçludur. Borçları ödemek za - manı gelmişse de ortada para © madığı için oradan oraya koş: para bulmağa çalışıyorum. Artık pahalı y Bir de köpe, burlar da bizim şimdiki sefaleti- pley - kendisinin r adam af ediyor. 928 de bir ma hüküm bir adamım. Bir kere 115 lirası kira boreum kaldı. bir kere, karısı ile Lond- | on İngiliz lirası kira vererek şu | yerlerde oturmak im- | olduğunu şöyle | Elbiselerimi sattım. Ancak 41 lira | tuttu. Borcumu ödiyemedim. Şim di de 50 İngiliz lirası ev sahibine borçlandım. İşte şimdi bu borçların öden- mesi için ıı;u;ılmsk'ııh.'. Stap- ley kendisile görüşen gazetecilere de hayatını şöyle hulâsa etmiştir: — Zengin bir adamdım. Bir ya- tım vardı. Altı yarış atım vardı. İlk karım güzel bir artistti. Sonra yine birbirimizle samimi olarak ayrıldık. Evvelce Ren arazisi işe gal altında iken ben de orada idim. Umumi karargâhta bulunu; dum. Onlar bir zamanmış! On binlerce İngiliz lirası sar - fettim. Herhalde ben çılgın bir adamdım!. Şimdi yaşım elli bir oldu. Karım benden çok gençtir. Kendisi artisttir. Ben de yazı ya- r - | tan bir adamım. Başımızdaki bu galleler geçtikten sonra karı koca uzun bir seyahate çıkacağız. Hem nişanlısı Fransa ve müttefikleri Çekler kendilerinin galnığAbırakıİığık!arın- dan şikâyet ederken Fransada da Çek tarafdarları faaliyete geçiyorlar Rus ve Fransız - dipl: bulundularsa da hiç kimse Çekeslevakya'nın yardımına koş« makta birinciliği almak ematları Cenevrede var. hem de,.. O gece nişznlısı sinemaya gitmiş, delikanlıda evvelce tanıştığı kadınla âlem yaparken.. Hovarda delikanlı )ldürdül!.. gilisini ö Sinemasında Goçen kazanan — — — — Hani bu akşam kibarlaşmıya kalkmayın sa- kın, Ben kibar görünmekten, kibar sandım dostum. Bizim hayatımızı, serserilikle efen- dilik tarafımızı birleştiren ve bizi san'atkâr kılığına sokan hayatımızı ariyorum. Arkada; lafıyorşa oraya gidelim. Ben onu istiyorum!. — Öyle ise bizim meyhaneye gidelim.. Sen ne dersin Salah?. Salâhda cevab hazır: — Gidelimazizim gidelim... Ve nını karıştırdı: — E, bent labar... Ali Necib de ayni reye — Bent de labar. — Çocuklar bizim meyhancı Hep bir ağızdan cevab verdili Hay... Hay... Gideriz!. Refik bundan sonra, malını gayet bezirgân gibi müste, — Peki öyle ise. Haydi gidelim, Dedi. Ve seslendi: — Otomobil. Refik otomobilde Ali Necib ve yordu: — Allahınızı severseniz doğru nuşuyordunuz?, bu cümlenin arkasından hemen kendi lisa- 'ak etti: ldü ve öteki arkadaşlara sordu: gidiyoruz sev- İngiliz gazeteleri bir zamı danberi yirmi yedi yaşlarında Brain isminde bir gencin işlediği cürümlerle ve muhakemesile meş gul olmaktadır. Londra cinayet mahkemesi nihbayet bunun hak- kında idam kararı vermesi dola- yısile Brain yeniden gazele sü- tunlarında çok bahsedilen bir a- dam olmuştur. Bu genç mücrim gönlü oradan oraya gezen çılgın bir âşıktır. 25 temmuzda yakalandığı zaman ken disine kayalar arasında bir ma - ğaraya kapanmış olarak bulun- muştu. Burada bir hafta kadar kalımış ve sıkıntı ve korku “içinde geçen günlerinde kendini avut - | mak için bir aşk romanı okumak tan başka çare bulamamıştır. Ken disini yakalıyan polis memurla - rına: Bu kitabı demiş, on iki defa Devamı 7 inci sahifemizde yaşamaktan u- şlar nerede top- Edebi Ali Necib— — Amı rasızlıkta otomobil neyimize lâzım!, — Ali Necib;— Vazg dim. Para neden lâ- * iyi tamıyan bir. T Olsun. Anafordan gitmiye bakalım... Salâh:— Hay hay dostum. Derhal gitmiye bay zırım. ve, Salâhdan soru - tu. Fakat, söyleyin ne ko- O üe o HAYATINIZDA GÜLMEDİĞİNİZ KADAR GÜLMEYE HAZIR OLUN Türkçe Sözlü Kahkaha Tufanı Uç Ahbap Çavuşlar Eğleniyor î ıuıuıı:ıu büyük filmleri, - Çekoslovakya işi sarpa sardıkça Fransanın şimdiye kadar — almış lâzım geliyor. İki gün evvel «Son | “Telgraf» bü sütunlarda Avrupa gazetelerinin yazılarına göz gez- dirirken Fransız matbuatında iki | cephe olduğunu yazıyordu. Birisi No. 117 Salâh Ali Necibin ve kendinin söylediklerini sı- rasile harfl harfine naklett: Salâh. Nerede badeva otomobil! arkasından: efendim. ek bu nakil veya tercüme sahnesini kapat Ebarin bik!. ne?... Diye, Refik bu son cümleyi dz merak etti, tordu. Bunun tercümesi ini de Ali Necib elini şöyle: uzüun münakaşalarda istememiştir |. olduğu vaziyelti gözden geçirmek | istikbali için bir | de Paristeki muhabirlerinin Fran Şu, bu muhavereden bize ne?, Biz bir otomobile binmiye baksak daha iyi. an efendim. Benim parak yok. Pa- Sekoslovakyanın feda edildi ileri sürerek bundan dolayı hoş- nudsuzluk gösteren gazetelerdi Diğeri de Çekoslovakyadaki manların Almanyaya verilmesini kabul etmekle Avrupa sulhunun kurtarıldığını, başka çare olmadı- ati söyliyen matbuattı. Fakat Fransız matbuat ve mehafilinde yazılara devam ediliyor, düşünü- yör, bugün ve yarın Avrupanın | vaziyeti ne olacağı etrafında en- dişeler gösterilmekten geri du - rulmuyor. Fransa ile Çekoslo - | vakya müttefik bulunuyorlar. Çe koslovakyanın geçirdiği şu müş- kül zamanlarda Fransanın ne | yapacağı suali gayriühtiyart ha- | trımıza gelmektedir. Çekoslovak- | yada bugün Fransaya ka kadar derin bir hoşnudsu: küm sürdüğünü oradaki muha - birlerin yazıları anlatıyor. Hal ve hoşnudsuzluk | Fransada da kendini göstermek- tedir. Yeni gelen İngiliz gazetelerin - (Devamı 6 ıncı sahifede) İ Yazan:! Etem İzzet Adam sende... Der gibi sallıyarak derhal yaptı: — Nene lâzım efendim... Sen giren paraya bak! | ilâh... Dahili tesisat ve tezyi- natile tamamile değişen başlamak üzere pek ya-| Yazan : Necdet; varını yoğunu, içkile, | kadınla, kumarla yiyip - bitirmiş, nihayet meteliksiz kalmıştı. Şimdi âdi bir otelin sefil bir odasında | tan çekişiyordu. Eş ve dosttan a- Tayıp soran yoktu. Bütün tanı - dıkları - kendisinden yüz çe mişti. Yalnız metresi (Jülide) Bun, bitkin bir halde sedirde ruyordu. Halinden — uyumamak için cebri nefis ettiği, kaçıp git- mek için — hastanın son nefesini vermesini beklediği anlaşılıyordu. | Hasta son dakikalarını yaşıyor- du. Dalgındı, buna rağmen dok - torun geldiğini farketti. Doktor: — Kızım, diyordu, ne yalan söy-| liyeyim, o kadar suiistimal etmiş, | vücudünü yıpratmış ki kurtarmak kabil değil... Bütün uzuvları çü - | Tümüş, fennen yapılacak hiçbir | şey yok.. Necdet; doktarun bu sözlerini işitti. Gözlerini açmak, bir şeyler öylemek istedi, muvaffak ola - madı. Gözkapakları — kalkmıyor, çenesi açılmıyordu. * Vücudünde bir hafiflik du)m - y Büyük, ssrny Bibi e girmişti. Yüzlerce oda, salon, sofa, geçid ve merdiven var- dı. Hayretle bakyor, hangi geçid- der geçeceğini, hangi m en - den çıkacağını, hangi salona, oda- ya gireceğini kestiremiyordu. Şa- gırmış kalmiştı. Korka korka, elle- rile duvarlara tutuna tutuna iler- liyordu. Hemen her kapınn üs - tünde siyah veya kırmızı harflerle yazıl levhalar vardı: (Korku oda- sı), (Hatıralar odası), (Onur mer- diveni), (Nedamet odası), (Sefa- het meydanı), (vakd ve teminat galerisi), (Arzu ve heves avlusu), Önüne tesadüf eden kapıları a- çıyor, salonlarından geçiyor, oda- lara' girip çıkıyor, fakat bir kim- seye tesadüf etmiyordu. Bu koca bina bomboştu. Kendi kendine «Burası neresi, ben neredeyim, acaba öldüm mü?» diye soruyordu. Artık şuurunu kaybetmişti. Buradan biran evvel çıkmak, kaçmak istiyordu. Fakat | Dasıl ve nereden çıkacaktı? Kapı nerede idi? Bunu nasıl bulacaktı. Birdenbire karşıda, kendi ken- kında açılıyoer Vi karışık, inmiyen.. Z Çıkmıyan canda Ümid var. Murat KAYAHAN di inip çıkan bir merdiven Çi * ordu. İnmek veya çıkmak İl bir basamağa — basmak kâfi İdk ivene bastı, bir an sonra K” ük bir bahçede ııııld“hix kilidi, yokr mesi, wngel tu. Necdet, kapiyı itti, .çamıd*sz hayli uğraştı. Beyhude. K“P' £ du. Öbür tarafta, ŞiP?' at, faaliyet vardı. u.wk sesler işitiliyor, kuşların öti leri duyuluyordu. Birdenbire pi açıldı. 'Ne budalayım! Düşünemtdi” bunu!... Kapı içeriye doğru #& ” liyormuş... Dedi. Bir müddet tereddüd li sonra cesaretini topladı, içefi ",. di. Birkaç adım yürüdü. kasına döndü, kapıya bakti. K?: Kapanmıştı. Yeri belli değildi nız sarmaşık yaprakları sarili duvar görünüyordu. Sendeleye, düşe kalka genit Y” Ju takibe başladı. Nihayet manı kesildi, çömeldi, yolun rına uzandı, gözlerini kapadi raz sonra bir ayak sesile v! Önünde genç bir kız duruyof rakla bakıyardu. Siz kimsiniz, nereden #f * sürgüsü mer diniz?... İ Necdet, kesik kesik öksürdü elile müphem bir işaret verdi. | — Acayib! Oradan nasl gel niz? Orası yolu olmuyan bir B” dir... — İşte oradan geldim. Merdivenden mi' — Eyet, Necdet sert sert öksürüyord Genç kız müteessirane: — Zavallı! Ciğerleriniz çuî, müş, değiştirmek lâzım. dımağınız da bozuk! Dedi ve kolundan tuttu, k"“:, dı. Biraz yürüdüler, kocamali binanın önüne geldiler. Genç kiz: Boruya binelim VĞ Dedi. Kocaman bir silindiri? ne girdiler. Bu, büyük bir f7 graf kovanı gibi bir şeydi. GÜĞ ve ipekli yumuşak kanapel dı. İnsan adeta içine gömülü? du. Birden kapılar kapandı, SİP, dir, yıldırım çarpmış gibi ;';“, dı. ve ânide kapılar açıldı. bir meydana çıkmışlardı. Şimdi büyük bir şehirde bi? nuyorlardı. Sokaklar, caddele” san dolu idi. Hepsinin sıhhati ? rinde hepsi gülüordu. Hafif. kat, yaşlı kimse yoktu. Genç kız, Necdeti evine ı*"”, dü. Babasına, dedesine ve kâ” şine prazente otti. Ve: — Anam, dedi. Ancak ı"“" doğru gelecek. Sabahleyin ( ıır“" mücasesesi) ne gitti. Damari düzen vermek için senede buny gider. Küçük bxredr”“ (Devamı 6 ıncı ..ıuy Küçük bir ampul... : Sönük bir ziya! Sigara dumamı... Buğudan bulutlar! Bir bakışta seçilemiyen suratlar! Burası meyhane... Onlarıti meyhanesi,.. San'atkârların meyhanesı! « Muharrirlerin BENİCE meyhanesi! Onların yeri... Onların toplanışı, Ve.. tamamile gelen ve kesene senelerdenberi unı Refik küçük ve demir kapıdan içeriye onl. ,u—f"' uttuğu bu keskin ispirto KO Refiğin yüzü gayri ihtiyari pembelesti ve... cebri nun burnuna çarpmasına birdenbire Iİ!ÖIM kendini tutamıyarak: bir kahkaha salıverdi. - Kah... kah... kahi Keskin bir koku! İspirto kokusu! Rah.. Rakının kokusu.. Çarpıyor! Kapıdan içeriye girerken çarpıvorf Burun deliklerini yakıyor. O kadar keskin bir kokul 'e... Basık tavanlar... İsli duvarlar... Alçak bir tavani, — Oovof Nadi... Ne fena?, Dedi. Nadi yüksek sesle: 4 — Ne diyorsun monşer mis mis. Bu kof madan biz yaşamayız.. Cevabını verdi ve.. ilâve etti: — Öyle ya, sen artık zengin bir beyıw*'ll dun. Viski, yahud fonlarda dolaşıyorsun. Fakat, unutma ki ruldu... Retik, da şampanya içiyorsun. BüY ü,ı. Eibette burası fenâ TÜ e senin mayan bu koku ile ) (Dovamı vart