İnçilir masallarına geçim's, çocukla- | Salatınlar yol kesen meşhur '& Hood varmış. Senelerce dağ - hüküm süren böyle adamlar her memleketin geçmiş sene - wardır. Fakat artık Robin dlara dağ başlarında müsaade e- kLSiyor. Fakat Robin Hoodlar ken. Ülerine fanliyet sahaki olarak bapkı *Hler imtihab ediyorlar. İşte İngiliz elerini meşgul eden yeni bir Ro- iro ismindeki yaman | dır. Sp'ro cenubi Alrikadan İn- Hltereye gelmiş, Londra piyasasında | tt hâk'ım kesilmiş bir banker ola- | yet işi sahtekârlığa dökmek üle mahkemeye gelmiştir. Spiro, isi için: — Ben bu zamanın Robin Hoodu. İUn!.. diyerek iftihar edermiş. Mah- de hiç tetiğini bozmadan söyle- n şeyleri dinl'yen, kendisine sorulan Ye cevab veren bu Spiroya şöyle iyor: .— Cemiyete karşı harb açımış olan '_' kurumun başına gejçmişsiniz. Bü- faaliyetiniz son derece — dikkatla e ösümüiş. düşüzülmüştür. Şimdi ua ükibetini göreceksiniz. — Fakat ben, ne dul kadınların çaldım, oe de fekirlere liş Tnt x — Faki Robin Hood da dullara hür- ’:_edu. felirlere ecudu. Sçire da , 'ddiada bulunuyor. Spiro son de- ı.::—ıldı. serbest söz söyler bir ir, Sprronun avukatı onu müda- N. ge * €derken hayatından bahsetmeğe küzum görerek Spironun kendisi- Söylemiş olduğu esrarı anlatmıştır. İy * göre Spiro Avrupanın mü- M merkezlerini gezmiş her yerde Mi tarafından takih ed'lmekle be - kaybetmeğe muvaffak ol. . Yize iladesince &*ıeup.upomuıoı ak gezerim. n Pormak takma sakal ile her işi ö Hududlarda trene hc SN Çünkü pasaport yoklamısı Hududlarda — daima - yürü. Bgeçmenin kolayım - bulürün Gdela tevkif edildim. Mel Almanyada, Avusturyada. Ü- ne pasaport, ne de bir vardı. Fakat her defasında Ekesdimi ö <i A Endimi kurtarabildim. — Bir de karım — İsviçrede — hasta İngiltereden tayyareye atlıya- e Üürü oraya Karun, Maceralarımı bilmez. in- imler, karımın kanser olduğu- ,_:ıhımı.m İk aydan fazla ya- | » dediler. Londraya döndüm. gelen fısılılara göre Lon. başıma bir şeyler gelece hissediyordum. — Ne yapacağı- düşünüyordum. — Bekledim. — E- hasta karım - hiç b kaçınak, bütün kabahati ü- | alarak itiraf etmek demek çe / kaçmamık arasında hi tken ahayet kaçmayı mü- ç Sördüm. Cebimde 150 İa- Bi Hai vardı. Tiyatroda idim. Beni takib ediyordu. Ben o Bir “gemiye atlıyarak İngil. uzaklaşacak — Avrupa — kit. Bitmiş olacaktım. Karıma bir itmiyecektim. Fakat polis ti. Çevirmişti. Ben oradan çı Çok memnun — olduğum Ve eden maceraperest 600,000 Ingiliz lirası Yolandırdıktan sonra.. Yakayı ele verdi!.. | varan, © da karımın bu işlerden haberi — olmayışıdır. Tv » velce İngiltereden çıkmış iken tek. rar neden geldim? Çünkü dokuz yaşındaki — oğlumu — İngilterede bi rakmıştım. Bir gaz gemisine gi- vecek bir kış gecesi — İngiltereye döndüm. Danimarkada idim., Ora- da duydum ki, İngilterede oğlum i - gin yerleştirdiğim paralara vazıyed. | edilmiş diye. Oğlumun — parasına dokunulmasın diye İngiltereye dön- düm, Bir de o zaman şöyle dü- sünmüştüm: — Çocuğumu İngilterede birakarak kend'm haricde — rahat ve emin olacak yaşasam . bile be- nim oğlum olduğu için — çocu- ğüm, herkesin nazarında — lekeli görülecekti. En iyisi, dedim, İn- giltereye dönerim. Beni yakala - dıkları zaman kend'mi — müdafaa ederim. Mahküm bile olsam bu- nu bitirdikten sonra çıkarım. Ço- | leştirilmiş, orada bulunuyor, Spiro, tiyatroya, musikiye çok me- raklı olduğu için o akşam da Londrada yakalandığı tiyatroda sah- neye çıkmış, oyuna iştirak etmiş, al- kışlanmıştır. Fakat kimse onün - za- bitaca aranan Spire olduğunu bi miyordu. Sahte hisse senedleri ve saire sürerek oradan oraya dola: şan Spiro yakalandığı zaman ken- disinin olsa olsa ancak dört sene hapse mahküm - edileceğini, bunun da nasil olsa geçeceğini düşünü- Yot ve şöyle diyormuş: — Hapiıhanç, nasıl olmasını is- terseniz öyle olan bör yerdir. Bir kere Üzerinize kapı kapandı mi, içinizde “izzeti" nefsinizin parçalan. dığını düyarsınız. Herkeste bü. iz- zeti nefin vardır. Fakat ben bu- na tahammül edemiyeceğim. Ora. dan çıktıktan sonra kendi kendi. me bir sevrvet temin edeceğim. Oğlum da daha büyüyecektir. Fa- kat mamuslu olarak iş hayatına girmiş olacaktır. Spironun birkaç tane evi, bir tayyaresi, bi de — yatı — varmış. Kendisi Cenubi Alrikada doğmuş- tur. Babasının yanında işe — başla- miş, borsada — çalışmıştır: — Asla, diyor, çalışmaktan, yo rulmaktan korkmam. Oradan ka. çarken girdiği gemilerde en ağır işlere katlanmıştım. Bir. kere Noe- veçte — zengin bir bankere rastladım. Büyük olduğu —nisbette —meşru Bir iş gösterdim. Alâkadar oldu. Bu işe 80000 İngiliz Hirası ko- yacaktı. Her şey karaclaştırılmıştı. İş de sön derece meşru - bir İşti, Fakat bu. iş duyuldu. Londea pi- yasasında bini beni polise haber vermiş. Norveçte olduğumu — söy- lemiş. İş altüs oldu. irodan dinlenmiş olan yeyler den İşte bunlar öğreniliyor. Spi- ronun daha başka arkadaşları var- dir ki yalmız. biri müstesna — olmak üzere hepsi hap'ahanede — bulunu- | yorlar. Bunlardan Graham - ismin. de biri Amerika hükümetinin ta- | debi üzerine Amerikaya yollanmış, orada mahküm — olmuştur. — Spiro, eski bir firmayı alarak İşletmeğe Başlamış, 500 kişi toplıyarak one ları buna hissedar etmiştir. Ox lar yalnız bu . firmanın eski bir isim olduğuna itimad ederek pa- ralarını Sp'roya — vermişlerdir. - Fa- kat socradan — bu. firmanın artık mevcudiyeti kalmadığı cihetle Spi. ro Başka adlar takmış, kendi is- | mini de türlü türlü vir. Müşteri “tutarken dalma —meştü işlerden bahsederek onlara meşru tekliflerde bulunan Spiro birtakım itibarı olmuyan, para etmiyen his- se senedleri bularak — müşterilerine aatar, işin içyüzünü bilmiyenler de paralarını böyle şeylere — yavırırlar, Sp'roya — verirlerdi. Fakat Spiro . nun müşterilerini iş ölemnide ne | ölep bilmiyen — adamlar | zanetmemeli. - Bilâkis onun kan » dirdiği kimseler arasında pek çok- (Devamı 7 luci sahifemdzde) Ştirmiş- Daha dün s:kâyet ettiğimiz sı- cakları, kimimizin paslı burguya, kimimizin kördestereye benzetti- ğimiz sıcak, buğulu ağustos gün- lerini daha ilk yağmurda arama- ğa başladık. şımda, güzün ilk serinliğinden da ha ilk günde şiküyet ediyor. — Nerede, diyor, güzelim sı - gaklar.. Razıyim, terliye terliye çalışmağa.. Sisli ve puslu — islak havalar insanı sade — ıslatmakla kalmıyor, ruhunu da karartıyor üdeta,.. Sonra, muğber bakışlarını bu- ediyor: Büsene bâşlıyacak gibi geliyor, bana... Halbuki daba karakışa girme- ğe aylar var. Azşam.». Dainelerin paydos sa- ati... Memurlar, işçiler yollara dö- Fariste çıkan — Fransızca *Detektif. mecmuası mu- harriri yazıyor: Prag Polis wmüdüriyeti, şehrin merkezinde ve büyük bir bin . dadır. Memurlardan birinin delâletile bu koca binayı kaştan başa gez - dim. Nasıl çalışıldığını gördüm. Bütün dosyalacı, fişleri gösterdi- ler, İlk evvel, parmak izleri ve fo- toğraf alınan daireye girdim. Mu- hafazasırda iki erkek ve iki ka- din vardı. yakalanmışlar. Cürümleri: e!bise çalmak, dolan- dırıcılık... Kadınlardan birisi, sev-) gilisinin yüzüne zaçyağı dökmi Parmak izlerini aldılar. — Elle kaldırıyorlar, parmaklarını birer birer tampuna sonra da bir ki ğıda basıyorlar. Bu ameliyat on Yeni Arkadaşım Mahmud Yesari kar- lutlar gökte dolaştırirken » İlâve ğuklar da - erken - külmüş, İstanosu semtinden bü- hassa köprüye doğru akın eden bir insan seli var. Yağmurun al- tında başlar eğik, omuzlar düşük ilerliyorlar. Eminönü meydanın- daki tramvay durağı dehşetli ka- labalık.. Birbiri ardına katarla - nan tramvaylardaki #zdiham gö- ze çarpiyor. Yağmur, iş beşndaki — herkesi gafil avladı. Sabühleyin, henüz bakan, güneşin altında yazlık kı- yafetlerile dairelerine gelen me- murlar, işlerinin başına — giden halk öğleye öoğru başlayıp da bir |türlü dinmüyen yağmurun azisli- ğine uğradılar. Herkeste parde - süsüzlüğün ucı tezahürleri göze çarpıyor. K Şık bir Bayan, sırsıklam tuva- letinin altında vapur — iskelesine doğru gidiyor.. Kış yağmuru gibi soğuk ve sürekli yağmur onu da büzmüş.. Öyle ki, insan bir ısla - Taşla mahiyetini kaybeden şıklı- bt Her partha- Şah ayrı ayr'ı, sonra, sağ ve Bal 'e lin dört parmağının izi birden a- hyorlar. Serviş şefi bunların ke- narlarına birer işaret koyuyor. Diğer bir salonda elektrik ziya- sı altında fotoğrafları alınıyor. Karşıdan, yandân... Daha sonra boyları ölçülüyor. Bürer numara konüyor. — Cinayet 250.000 fiş var. Fişler, diğer bir salonda sırala- niyor — Yankesicilere, dolandızıcılara, mücrimlere yer'ere konuyor. sızların, ca si bir dolabda yor. Çek, posta havaleleri, sahle pa- | saport yapanların yazıları da var. | Hepsi bu kadar değil. Çalınan | masasında hırsızlara, katillere, — siyasi olanlar ayrı ayrı Beynelmilel hır- vın fişleri de husu- | muhafaza olunu - | Elâ gözlü yağmur! . Sonbahar, ilk hediyesini İstanbullulara dün gönderdi.. İpekli elbiselerine doyamadan gardiroba sokan genç bayanlara, kara gözlüklerini ucuza elden çıkaran delikanlılara acımıyalımmı? Yazan : MURAT KAYAHAN ğin önünde tıpkı yaldızları bo- zulan, sırı cökülen bir aynanın zavallılığını görür gibi oluyor. Demek, yağınur, arkadaşım Ye- sarinin dediği gibi sade İnsanı 1s- latmakla, suhünü — karar! kalmıyor, bazı güzelliki hâassa göz süsü sayılan şirin gö- rünüşlerin de kanına giriyor. Tıp- | kı muzib, haşarı Bibi... bir çocuk eli * Ökçe lâstiklerinin ayakkabı ko- rumasında büy Bu, inkâr edilmez. Yalnız bir nokta var ki banu da dün öğrendim. Köprünün ıslsk - kaldırımında hizli adımlarla yürüyen, Tanrı bilir vapura yetişmeğe çabala - yan genç irisi bir delikanlı, puklarına xuvvetle basa basa i- ük faldesi var to- lerliyor.. Kuru havada lâstik ökçenin yaylanması, yumuşak — ve yaylı bir ahenkle yürümenin zevki ta- mamdır. Buna alışık genç, ihti - yatsızca ayni şekilde yürüyor. Köprünün orta yerine gelince ko- devrilen iri bir ağaç gi- stü yere yuvarlandı. Ya- nında yürüyenler koşuştular. O, hemen yerinden fırladı. Ayak üs- tü durdu, ayağını kaldırdı. To - puğundaki lâstiğe baktı, hiddetle 5 vlendi: — Ailah köhretsin © 'Beffi ke- paze elti... Hele biraz eskimiş, silinmiş lâs- tiklerin ıslak baldırımlarda kı - zaktan farksız cluyor.. Eğet sizin ökçenizde lâstik varsa yağışlı ha- valarda ihtiyatlı bulunun... Bir Fransız muharririne göre-'PRAĞ POLISI' Prağ'da 800 fahişe var, umumhna- ne açmak yasak Zabıtai ahlâkiye, fahişeleri yakalayı! nca ne yapıyor?. eşyalar, Tu bir salon. Bu salonda neler yok: | elmas gerdanlıklar, küpeler, al - tın bilezikler, para çantaları, ya- zı makineleri, ilh... En aşağı elli bin parça eşya var ZABITAİ AHLÂKİYE Dar ve dik bir merdivenden yu- karı çıktık. Zabitai ahlâkiye da- . Her yerde olduğu gibi Prag- da da fuhuş pek ilerlemiş. Zabıta mücadeleye mecbur kalmış. 1921 de neşrolunan bir kanun- unmuştur, Pragda yoktur. Buna rağmen şehirde 3800 fahişe vardır. Zabı- tai ahilâkiye memurları her sene aşağı yurarı 500 kadını tevkif e- der, esadu göre on sekiz ay- da bütün kadınlar tevkif ve ha- Pis olunuyorar, İlk yakalanışta bir gün hapis cezası verilir. Bu ce- zaâ gitlikçi artar, on dört güne ku- daz çıkar. Eğer kadın yabancı bir devlet tebaasından ise sekizinci dela yakalanınca hudut harici e- dilir. İşte Pragdı bulunan fahişelerin fotoğreları: nanyalı, Macar, Rus, Çek radınlar. ğraflar yaşı göre sıralan - den *l e, 21 den 25 e ka- r. 60 yaşında elanlar bile var. da: Bu kadınların nısfı, muayeneye tâbi olmadıkiarı için, hastadırlar. Bunlara temas edip hastalık alan erkekler zabttai ahlâkiye dairesi- ne gelirler, fotoğraflara bakarlar, hastalığı aldığı kadını tayin eder- (Devamı 6 1ncı sahifede) kletler, kürklerle do- | | peşime takıldı. Artist | sam B .—SON TELGRAF — 18 EYLÜL 1938 Modellik yapan Genç kızlar nasıl tuzağa düşürülüyorlar Umumhaneye satılan genç bir kızın başına gelenler.. —- Demek Alin, sen de işsizsin* — Hayır, tamamile değil... Şöy- le böyle bocalıyorum. Arasıra ça- lışıyorum. Amma devamlı değil... Ve yaparsın... Model olmak ko - lay mi?... Fakat bugün bir mek- tup aldım. Oku bak. ellatmazel, bir kaç model arı- yorum. Yarın sast 22 de. kağında 38 nuraraya gelmenizi Bo- rica ederim. M. Jan diye soru nuz, » Gittim. Bir totoğrafçı çıplak kartlar için model arıyor, fena da Ben yalnız değil- daha vardı. Fo- toğrafçı ölçüyor, kal- çalarına, baldırlarına bakıyordu. Bi iki kız daha an- gaje edildi. Burlardan biri Dün gece, diyordu. Yeraltı şimendiferinden çıkarken — birisi olduğunu, evinde bir sant modellik yapmı ya razı olurşam 100 frank verece- Bini söyiüyerdu. Öteki atıldı Şüphesiz yalancı bir res - Texlif ettiği paranın çok - Tuğuna sakılı ga.. — Ben de senun gibi düşündüm. Bir ressamın bu kadar para veremiyeceği muhakkaktı. O te- reddüdümü ğürünce ilâve etti — Matmazel, tereddüdt etme- viniz. Ben, daima modellerime bu kadar para veririm. Arzu e- derseniz şimdiden takdim ede - yim, Yalnız ceğinize söz ve- riniz... Bu gözleri söylerken büsbütün yanıma yaklaştı. Koluma girmek istedi, Tabii maksadını anladım, cevab vermeden yoluma devam ettim... Genç kızın hakkı var, Hakiki ressamlar, resme çalışanlar mo - dellerine pek az para - verirler, Bu da uzun müddet devam etmez. Çünkü bir iki pozdan sonra res- para vermiyor himle berabe samla modeli zrasınaa arkadaş- lık, sonra samimi bir dostluk baş- lar. Ve nihayet sevişirler, hayat- larımı oirleştirirler, artık para | mevzuu bahsolmaz. Fakat bu zavallıların çoğu bir takım insafsız kimselerin eline düşer. Bunların elinde oyuncak olur. Fuhşe sürüklenir. * Alin arkadaşı Masamızın önünden — geçen şu ressamı gördün mü?... Şüphe- siz bir model arıyor. Çok nazik, çok terbiyeli Dir adamdır. iyi de para verir. Fakat çok tuhaf bir hali var. İnsanı korkutur. Bu genci ıki senedenberi tanı rum. Koltuğunum altında daima bir tomar köğüd taşır. Tomarın i: çinde fırçalar vardır. — Görenler kendisini ressam zanneder. Mo- dellerini sarışın ve tombul kız - lar a dan seçer. Atölyesi ge- yet şıklir. Fakat sehpaların üze- rinde ne bir rer'm taslağı, ne de iş bir tablo görülür. Küçük bir masa, üzerinde bir şişe Porto şarabı, bisküâviler ve pastalar... Atölyeye girdiniz mi, büyük bir nezaketl — Elbiselerimizi - çıkarımız, şu divana uzanınız, çehrenizi de du- vara doğru çevıiriniz... Siz, de - diklerini yaptınız mı, boya kutu- sünü açar, farçalarını alır, seh - panın Önüne geçer. Model, rexsü- min çalıştığına kükmeder. Hal - buki onun bir çizgi bile çizdiği yoktur. Yalnız seyreder. İşte v kadar, Saat tamam oldu mu, bo- ya kutusunu kapadığını, sehpa- nin Üzerini ö-ttüğünü görürsü - nüz. Bu adamın merakı, güzel kız- ların vücüdlerini — seyretmektir. Başka bir şey değil. Resimle, res- samlıkla alükası yoktur. — Madoyu şüphesiz - tanırsın. Hani şu iki sene evvel Brezilyalı zengin kahve tücearile evlenmek için modellikten vazgeçen — güzel kız... Kondinden hiç bir haber a- lamadık. Çok sevimli, çok cana yakın bir kızdı, Ne oldu acaba?.. Madonun hayatı ve akıbeti pek meraklı bir romana zemin olacak derecede — maceralarla — doludur, Nukle değer. Bu kızcağız, Monparnas'da bir gile nezdinde hizmetçi idi. He « nüz yirmi yaşlarında vardı, İşte bu sırada Gömcz'le tanıştı. Bu de- likanlı, Brezilyalı zengin bir kah- ve tüccarının oğlu olduğunu, Pa- rise resim aheiline geldiğini söy — dledi ve kızı ikna etti. Halbuki maksadı başka ıdi. Saf kızın gü- zelliğinden istifade etmek isti » yordu. Bir kaç ay beraber yaşa- — dılar. Sonra Brezilyaya gidip ev- — lenmek için ispanya hududunt geçtiler, Barselcna geldiler, Go — mez derkal moksadını açığa vür — du: ? (Devamı 6 ıncı sahifede)