4—SON TELGR dison'un sağkolu : Samızıi İnsul Pariste yeraltı şimen- döferlerinin istasyo- nunda kalb soktesin- den öldü Geçen gün Pariste, yeraltı şi - Mendiferlerinin Tüileri istasyo- Onunda beyaz saçlı bir ihtiyarın ,yerde yattığı ve muayene netice. sinde kalbinden muztarib olduğu | görüldü.Marmotar hastahanesine | ldı, fakat az sonra kendine öldü. Üzerindeki kâğıt- “lardan bunun meşhur Samuel İn. | sül olduğu anlaşıldı. Samuel İnsul, 1859 da İngiltere- İ de doğmuştur. Bir noter yanında kâtib olarak çalıştı ve boş vakit- lerinde tahsilini ikmal etti. Ve pek genç yaşta Amerikaya' gitti. Zekâsı, sâyi sayesinde meşhur â. lim Edisonun mesai arkadaşı ol. kazandı. servetini büs. bütün arttırdı. Umumi harbde | dünyanın başlıca zenginleri ara. Serveti arttı kibleri, düş- manları da artıyordu. — Nihayet, vergi kaçakçılığı ile itham olun. “du. Amerikadan kaçmak mecburi yetinde kaldı 1932 de hileli iflâs, ve vergi ka- e itham ve tevkif olun- 500,000 kefalet akçasından vaz- Amerikadan kaçtı. larının tavsiyesi üzeri. he Yunanistana gitti. Yunanistan. (a üç ay oturdu. Amerika Sefiri- İ min talebi üzerine tevkif olundu. Bilâhara memleketi terketmek gartile serbest bırakıldı. Bunun üzerine İstanbula geldi. Tevkif ve muhakeme olundu. Ni. hayet Amerika hükümetine teslim edildi. Yeniden muhakemesi ya. pildi. Ve kısa bir hapis cezasına çarpıldı. | Samüel cezasını bitirdikten son- ra Londraya- geldi. Büyük bir mali müessesenin başına - geçti. | Son zamanlard> mühim bir iş -Pariğe gelmişti. ... Birliği Merkezi İstanbulda ol mak Üzere bir kurum kuruluyor — Balkan memleketleri arasındaki çlik temaslarının sık sık tak. iye olunmasi ve birbirlerile olan alâkalarının arttırılması kararlaş. tırılmıştır. Bu cümleden ol kezi İstanbulda olmak üzere Bal. üzere mer- Sözünü dilinden düşürmedi — Kadn dalga gibi hain dir. Dediğini daima hatırladı. Fakat, ne Ferhunde nin yeşil ve toy bakışlı gözlerinden hiç bir şey seze. —21 Temmuz 1938 Eski ile yeni arasındaki fark Harb gemileri eskiden kaça mal olurdu, şimdi kaça çıkıyor ? Deniz devleri İngiliz Maliye Nazırı Sir Con Simon Avam Kamarasında geçen gün söylediği nutuk ile dünya matbuatının nazarı dikkatini ken dine celbetmiş oldu. İngiliz Ma . liye Nazırı İngilterenin en mü - him hukuk adamlarından bir dip- lomattır. Az söyler, heyecansız lâkırdı. eder, fakat — mantığının kuvveti sözlerinin tesiri ile daı. ma parlâmento hayatında birinci sınıf bir hatibdir. Sir Con Simon yeni sene büt- Ççesinde 1,000,000,000 İngiliz lira. sına çıkan silâhlanma masrafını izah ederek bu parayı parlâmen. tonun kabul etmesini müdafaa derken tahdidi teslihat —bahsine temas etmiştir. Heyecanna daima bâkim olduğu söylenen Sir Con Simon tahdidi teslihat bahsinde hararetli bir lisan kullanmış, mil. letleri böyle alabiltiğine ağırla - nma ma Tumak için bu yi uk gelmesi lüzım olduğun: lemiştir. Bir milyar İngiliz Bu rakanı söylemek dile ko - laydır. Fakat giltere yeniden bu masrafı kabul etmektedir. İngiliz Maliye Nazırı silâhlanma yarışını durdurmak için İngilterenin şimdiye kadar bir misal olduğunu, fakat başka. BÖY- ürası!, sŞekispir in: <L Evet, senin için matbaya bir mektup bırakdım Diyebilecek Kâzımı bulabildi. Ve... dini inandı ki bu mektub olsa olsa Muzibliğidir. Ferhunde temizdi: Refikdir. Ve. yine bu bir mürid gibi, nin aşk mihrabında secdeye vardırı ar?. gözleri: çktı Bal t kapıyı açar açmaz bu ki üz on yaşında bir kız. Fakir mahalle yi yürüyecel sadıktır. İlk ve son itikaddır. ki sanemm - yapılı nihayet ken. bir arkadaşın onu Ferbun - cafından ko- | şa bir durgun. | hlanmak için İn | Tarı sılâhları birakmayınca İngil. terenin de yeniden silâhlanmıya başladığını söylemiştir. Onun için İngiltere de diğer memleketler Bibi bu silâklanını yükünü sır - tında taşıyacaktır. Sir Con Simon bundan sonra bu hal karşısında ne duyduğunu söyliyerek insa . niyetin böyle kendi kaynaklarını böyle silâhlanmıya hasretmesi karşısında istikbalde ve gelecek nesillerin çok müşkül bir mevkide kalacaklarını ilâve etmiştir. İngiliz matbuatını: göre Maliye Nazırının sözleri pat. Tâmento mehafilinde olduğu ka- dar daha başka yerlerde de mü- him bir tesir vücude getirmiştir. Meselâ Londrada Almanlarla İn. Edebi Roman No.51 yazdığına | bağladı, kul Fazla değil. iki, iki buçuk Yine bir gündü. Bir öğle üzeri. Refikin evden çı. ğı saat. Genç erkek, bir koca dolguniuğile ki öptü, pardesü ve bastonunu aldı, sokağa çıkacak! Fa. dik kızla karşılaştı. Se. ü kızlarını andı- ların örük örük, ayakları takunyalı, arkası ü, başı yemel Relik sordu: efik anlamaz mı?.. Tekvar etti yle söyle e var?... özleri kızın yumuk duran avcu içine ta. kıldı ve bir zarf avcunun avuc kenarından dışarıya sarktığını gördü. Küçük şeytan yine: -- Bir şey yok efendim. Ferhunde hanım teyzemi görereğim... Cevabını verdi, kapıdan geçmek için Refiğin bı. raktığı aralıktan süzüldü. Refik kızın elinden tuttu. Ferhundeyi ne yapacaksım?... Ona söyleyecek. lerint bana söyle. t Dedi, küçüğü tekrar kap nun içine sakladığı mektubu: — Ver onu ban Diye aldı. Refik' tokluğu kızı birdenbire ürkütmi tubu avcunun içinden çeker çej n dışarı çekdi, avcy. asabiyeti, sertliği, sesinin ak ki Refik mek ani sonra, gözden ka; kıha ya vardı, ya varmadı; «Ferhunde hanım efen. Devletlerin kasalarını boşaltıyor gilizler arasında müzakereler ol- maktadır. Bu müzakerelerin ga. yesi |i taraf arasında bir ticaret muahedesi akdetmektir. — Deyli Ekspres gazetesi Maliye Nazrının sözleri TLondrada müzakereleri idare eden / de intiba yaptı Alman gilizlerin zannettiği kadar ehem- miyetli — olmadğını söyliyen bu Londralı gazete Almanların İngi. lizlerle bir ticaret muahedesi ak. dini pek çok istediklerini ilâve e- diyor. Hulâsa İngiliz devlet adı. mı bu vesile ile de İngiltere diğer memleketler gibi silâhlanma yarışından geri kala. cak değildir. Meğer ki milletler arasında bir miya Varılsın da bu yarış & Maliye Na: ca İngiliz Hiralarınm ner, fedidiğini de anlatmak için şöyle r : Hatp - ten evvel, 1912 de 14,000 İngiliz litası verilerek bir muhribalına- ilirdi. Şimdi bünun 4 mislini ver mek Jâzım. Çünkü bügün bir muhrib dahâ pek çok yeni vesait | ve makinelerle mücehhez bulun. | maktadır. | 54500 torilak bir. harb . gemisi | 912 de 400.000 İngiliz lirasına mal olurdu. Buğün küçük bir kruva. zör için bunun 4 misli para ver- mek lâzımdır. 25,000 tonluk bir harb gemisi bugün 8,000,000 İn. giliz lirasına mal olmaktadır. Hal buki 911 de İngilizlerin yaj tığı böyle bir gemi 2,380,000 İngı rasına çıkmıştır. Nazırı bundan mali vaz'yeti iyi olduğunu söylemiş, sonra be- yanatına devamla demiştir ki: Küçük bir çocuk iken Jül Vern'in meraklı, hayali rom: larını okur, zevk alırdık. Dünyayı dolaşmak için bu rumanlarda ha. şeyler mümkün görülürdü. eksen günde devriâlem seyahati . Halbuki dün ce- yapmıştır!.. 4 kuvvetlerinin İn. | Dünyanın en Garib faciları Geçenlerde — İngilterede hali vakti iyi, fakat yaşlı bir adamın ölüsü bulunarak bu adamın genç karısı ile ahbab olan genç bir ada. mın muhakeme - edildiğini «Son Telgraf» tafsilâtile yazmıştı. Kadın, bu muhakeme görülür - ken gebe idi. Yeni gelen İngiliz gazeteleri bu dedikoduyu tazeli. yi kadının, geçen gün bir er. kek çocuk dünyaya getirdiğini ya- zıyorlar, Kadının âşıkı Çaplen, on iki seneye mahküm edilmiştir. Mahkemede söylenen sözlerden, edilen itiraflardan anlaşıldığı ü. zere şimdi doğan gürbüz çocuğun babası on iki senelik mahkümiye. tini çekmeğe başlamış olan Çap- Tin'd Hapishane müdürü mahküma, bunu haber vermiş, Çaplin de ba. ba olduğunu bu suretle öğrenmiş. Çaplinin bir kardeşi avrdır. Bundan birkaç hafta evvel bir köşk satın alarak gebe kadımı o - râya yerleştirmiş bulunuyordu. Gerek Çaplinin, gerek kadının ümidi, kim bilir on iki sene sonra kim bülir, belki de bir af dolayısile daha evvel . mahküm kurtulunca biribirlerine varmaktır. Kadın, bugün otuz sokiz yaşındadır. Çap. linin kardeşi, çocuğun doğduğu- nu hapishane müdürüne telefon. la bildirmişti. O da bi mahkü ma müjdelemiştir. Meraklı ga teciler, giderek Çaplinin kardeşini bulmuşlar, gü üşlerdir. Bu a. dam, kardeşinin dünyaya gelen çocuğu için şöyle di — Çok güzel bir çocuk. O da, anası da çok iyldir. Benim karım da " İbtiyar Kasor vinde Slü olarak bul üştu. bu vak'ada kasdı ve ter- imüş ise de a. damla mücadele ederek onu ı.ırı. ladığı ve bunun netices yarın öldüğü anlaşılara sene ağır hapsa mahküm edilmiş. tir. Kaserleyin karısı da âşıkına yardım etti #iye muühakeme edi Mmiş ve on bir gün hapse mahküm edilmiş ise de bu müddeti, gebe olduğu için tevkifhane hastahane- | sinde geçirmişti. Ölen kocasından kadına miras kalmıştır. ll uçan bir makine icad edi'irse hattıüstüvayı dolaşmak öyle ça. buk mümkün olacaktır ki bu ta; yare daha kalkmadan yerine v rabilecektir!. Zaman mefhumu onun için kalmıyzcak — demektir. şte bunun gibi b zim silâhlanmak için evvelce sarlettiğimiz para ile bu parlâmentonun müdafaası için 35,000,000 İngiliz Tirası kabul ediyo avam kam yar İngiliz liralık bir bütçe tirmekle iftihar duyuyor değ Maliye Nazırının kabul - ettiği bütçe kabul edili Yeni sene bütçesindeki 1,000,000,000 İngiliz ni ka - n kazanç vergisine ve resimlere a birli niştir. lirabk silâhlenma masr: patmak çay Üzerinden alınan de saatte 1,000 Etem İzzet BENİCE zam yapılmıştır. Ve... fikir aklına geldi Y, 28 Martta e . | HİKÂYE LEYLÂ Yazan: BEDİ GUNDUZ Ona sisli, rutubetli bir gecede | Beyoğlunun sabaha kadar açık pastahanelerinden birinde —rast- gelmiştim. Kadınlara karşı cüret ve cesa. retim sıfırdır. Bu kadının mağmum gülüşü parlak gözleri, met teni beni ye- rimden sarstığı halde en küçük bir harekette bile bulunamadım. Za. ten ömrümde sokakta, bir gazino- da veya barda, pastacıda yeni ta. nıdığim bir kadının bile davetini kabul ettiğimi — hatırlamıyorum. | Fakat o gece yanımda Beyoğlu- nun maruf çapkınlarından birisi vardı: Selâh Kura, Tanidığım insanlar içinde ve kadın düşkünleri arasında onun ka) dar ihtisaslısına tastgelmemiştim. | Genç bir kadının huzuru onu deli etmiye kâfi gelirdi. Hemen göz- leri parlar, beyazla sarı arası diş. leri görünür ve derhal lim ki bütün vücudu ateş içinde yanyor. Pastacıda bir masaya oturur o- turmaz benim de hoşuma giden kadını, kendine mahsus göz hap- sine almıştı. Gülüyor, kadına işaret yapmak için desisöler at yordu: Selâh, kadını rahat bırak, ki bu akşam karnını doyu- racak bir adam arıyor. Dedim. O aldırmadı ve kadının gelmesi için işaret etti. Kumral saçlı, parlak gözlü ve mat renkli kadın bir iki gevrek istedi. Çay içmek için başını iğdi. Ri zaman gözleri şapkasının al- tında kayboluyordu. 'akat onun yerine iki kizil dü- dak görüyorduk. İkimiz de onun ği ve sıcak bakışları önünde hayran gibiydik. Biz bir şey söy- lemiyorduk. O da çayını bitirin. ciye kadar susmuştu. Böş iskem- lâkaydı lan çantası mü- akkak ki boştu ve bekliyordu. Arada bir camır. öbür tarafına geçen çiftlere sinemaya, barlara koşan gençlere manasız gözlerle bakarak Selâh: — Ne güzel kızsıl - Yal, — İsmin? gençi yürümiye başladı. Yürürken daha yeni b — Kız nerede?, Bu mekubu getiren kız?. Flrafına bakındı. Bir £ kağ yok'. Buna daha çok mütesir oldu: — Niçin kaçırdım?... O, şimdi elimde olsaydı, bu melun herifi hemen bulurdum... Fakat, nafile!. Yarını beklemek lâzım. Amma, na. ml bekliyecek? Beklemiyecek. Çıldıracak! O zaman Kâzımı hatırladı: — Ah Kâzım, hakkın varmış. Sen benim en can. Giye- diye zarfı yırttı, mektubu okudu. Yine şaşırdı, delizdi, ne yapacağını kestiremdi! Bu sefer karısının hiyanetini bizzat kendi elile yakalayordu. Hiyanet Hiyanet!. Bunun ötesi yotu. Karısının Yarın sü; yi B olmak için n upta diyor ki: «Ferhundeciğim, kaçta ve nerede buluşacağımızı tabil bili. ü tekrar etmek için değil, hatırlatmış tubu yazıyorum. Buseler. Hemen eve koçmak, Ferhundeyi gırtlağından yaka. Kcı çlarının içine dolamak, lemek, ğın?. larnı av yerlede sürüklemek, tekn — Kim bu a: yin eksik?... . stedi. Sonra, yeni bir fikir galip geldi: ... Şimdi değil. Bu Onu yarın âşıklle berabe lar: le bana niçin hiyanet edi. yorsun? Demek h, ikisini de boğmalıyım. Alçak karı dan dostummuşsun, ben kadrini bilemedim Dedi, yoluna devam etti. Bir mecnun gibi yü - rüyor, sağını, solunu, önünü, ardını görmeden yürü. yor; yorulmadan, nereye gittiğini, ne yaptığını bil. meden yürüyor, Şuursuz ve kararsız! bilir, ne kadar zamat sonra, acı bir yangın un kulaklarını parçalıyacak gibi ölmesi ile nerede olduğunu hissetti. 'Tâ «Ka. » e gelmiş. Beyoğlu itfaiyesi yangına gidiyor. dehşetli yorulmuş. Bay. ünde, ne dimağında 'e yine o zaman hissetti ki e bacaklarında, n kudret var. Perişan... Takatsiz! İlk rasgeldiği tramvaya atladı, yine beyhuş ve | uyku hastalığına tutulmuş beyinsiz bir adam ha - | yaleti gibi matbaadan içeriye girdi. Kışla ve matban. (Devamı var) —Leylit.. Ve çayını bitl: lanmış gibi iskemlenin üstünde doğruldu; gözleri biraz daha par. ladı ve bize ilk defa gülerek baktı. Sonra benim sunlime cevab vere- vek: — İzmirliyim. Babam çoktan ölmüş. Annemi hiç tanımıyorum; beni teyzem büyüttü; geçen yıla kadar İzmirde bir evde çalışıyor. dum. Onlarla beraber - İstanbula geldik. Sonra... Sözünü bitiremedi; içinde giz- ce biraz. an- lemiye çalıştığı bir yara vardı 0 nun. Bütün hayatını anlatmıştı bize; Ben Selâhın şehvetle dolu gözle- rinin yanında hassas bir adam gi- bi büzülüp kalmamak için lâkayd ünmiye çalışıyor sigara içiyor. dum, Selâh ihtirasla Leylânın el- lerini tuttu: — Şu kızıl dudakların çok ho. şuma gidiyor, ateşli bir kıza ben. ziyorsun! Leylâ güler gibi cevap verdi: Bilmem! Onun bu bilmem deyişinde bir sıkıntı, bu gecenin sonunu düşü. nen bir endişe vardı. Ben rahat. sız olmuştum. Fakat Selâhin u. eğildi. — Galiba kumral saç! ve parlak gözün de beni çekiyor, Mu- hakkak sen çok ateşli bir kızsın; öyle değil mi? diye ayni suali tekrar etti vı — Her gece buralarda dolaşır- mısın? diye s ü — Hayır, arasıra, Gözlerinde ve bütün yüzünde bu sualin ve cevabın ona ne kadar acı verdiğini okumuştum. Haydi Selâh kalkalım! De. di! Elimden tuttu, beni yerime mıhlıyarak: Otur daha! dedi Vakit geçirmek ve bu kızla bir çay, iki gevrek mukabilinde eğ. lenmek istiyordu. Leylâ, benim kalkmak istediğimin verdiği le kıldınız galiba? dedi. — Hayır, biz sizi — Bilâkis., Cevabını verirken zorla gülme. ğe çalışıyordu. Selâh onun bu kâ- darcık gülümsemesinden istifade- ye kalktı ve yanağını sıkarak: — Tatlı şeysin vallahi. dedi. Leylâ hiç cevab vermedi. Sesi çıkmıyordu. Belli ki bizde hiç bir ümidi kalmamıştı. Ve Selâ. hın fırsattarı istfiade etmek şu bir iki saatini hoşça geçirmek istiyen bir çapkın olduğunu anlamıştı. Selâh rahat durmuyordu. z yaklaşsana! kadının sükütuna karşı ni biraz daha ilerlet. mekle mukabele etti. Artık sab- sıkıyoruz. T artık Selâh de. dim. Ben gidiyorum. dip gelenler, arasında bir kaç adım attık; ayrıle mak Üzere Leylâ, Selâha: (Devamı 7 inci sahifemizde) duğumuz zamman we firm