şfe karşınız "Olisi Va rbet hoda etrafı Ki Y Ürek f:i._,_;“hkıımı firart Vode'nin “mm' m: Mühabirine verdiği iza- %:;"Md:r. Bu yazıyı ay- £ Tmy d :&ıgq,_ Gduran adam, söze baş- ©Vvel, bi üddet ed- M yüzge VEL, bir müddet terc ;İ:ı ı_i,,v_r'”f baktı, Temizce giyin- e ten ge Dİ tavrı vardı. Çekresi " egi , esmerleşmişti. De- :’ Haygç dEn pek acıklı, üzüntülü Hğö, ŞAİTdiği ilk nazarda belli &. * *Ühayet dudakları kimıl- İaçan Vode.. Nasl, beni Mi? Bakınız şuna... Nv.::“en *Farı - Sof Ş ardı, - Soire» gazetesi- Ylay Güreglöninin / bulunduğu DeDi NG tandınız, değil mi? > nş::"*üwe oturdu. Ve: Iş.;h'.::ım var mı?.. PAZAR GÜNÜ Ğ '::âı Sokakta büyük bir _N - Kapı açıktı. Bir po- '%u'”"ı &Ğt ağır yaya kaldırı- bir ku::hilywdu. Ve şüb - & mahkümunun ö - #ctiğini bilmiyordu.” Sor- a Iğirelı M n aradığı adam “Azan : “paris Solr, Muhabiri M. C hkümu / da duruyori,, ıyor. ve.. büyük gazi- seyrediyor.. Niçin kaçtınız? Cezanızı bitir- menize iki sene kalmıştı.. Sigaraşını yere attı. Benzi soldu, boğuk bir sesle — Niçin mi kaçtım?.. Haksız yere verilen bir cezayı bir gün daha faz- a çekmemek için.. Anlıyor musu - İnuz?. Jüri beyeti beni ön Seneye mahküm etmek istememişti. Yalnz beş sene kürek muvafık örmüştü. İşte, bunun için her şeyi öze alarak, her türlü mâniayı kıra- R saya geldim. O ka- r meşakkat çek- Cezasın gi Bi İrak kaç İdar zahmet, o ka |nisbetle cennettir. BİR KADIN İÇİN ÇALDIM! Hissiyatna hâkim olmağa çalışı- yor, müstehziyane gülmeğe gayret ediyordu. Sandalyesinin arkasna dayandı, anlatmağa başadı: — Sevdiğim bir kadın için çaldım. Harsızlığımın ilk gecesi o, hastaha- nede idi. Ağrı çekiyordu. Bir çocuk doğuracaktı. Benim çocuğum... Hal- buki bende mmetelik yoktu, işsizdim. Çocuğumu ve anasını hastahaneden çıktıktan sonra sokak ortasında bi- rakamazdım... «Evvoelco namuslu bir udamdım. ra yine onun için, çalmağa başla - harsızlık — yaptım. den beni takib ediniz!.,. tim ki hapishanedeki hayat buna| Fakat, ilk evvel bu kadın için, son«| AFYON Eroin, Kokain, Esrar Nasıl kaçırılıyor ve nelere vesile oluyor? “Susunuz!.. gürültü etme- (Dükü sayıdan devam) ğar... Tedbirli davranmak Jâzun...'Bu esermayedare lar ekseriyetle — Buna müptelâ olanlar kimler- Polisin takib etmediği ne malüm?.. mevki ve şöhret sahibi zengin kim- dir, biliyor musunuz? Bu memnu / Her ihtimale karşı izimizi kaybet - selerdir. Çete efradı yakalansalar bi- şeyden zevk duymak istiyen bazı| mek için böyle yaryorum...> |le kendisini ele vermezler, Hoş ver- merakllar. Fakat bunlar ekalliyeti| Paristen çıktık, Belçika yolu üze- şeler de polis bir şey yapamaz a... teşkil ederler. Esrar ve afyon içen,|rinde süratle gidiyoruz. Frida, ar- Kimse sizi, bir dostunuza ödünç kokain ve morfin kullanan erkek| tık takib olunmadığımıza kansât ge- para vermekten menodemez - değil ve kadınların çoğu sevda yüzünden | tirmişti. Neş'esi yerine gelmişti. Ko-/mi? Bu para ile dostunuz kıçukcı—l bu iptilâya düşmüşlerdir. Kederle -| kain kaçakçılığının pek kârlı bir ti- dık yaparsa, size ne mes'uliyeti var?| rini unutmak için bunları kullanır-|caret olduğunu ve bütün sırlarını Şunu iyi biliniz ki bütün polisler vel anlatmıya başladı. gümrük memurları «sermayedar» seniden bir krize tutuldu.| Frida anlatıyordu. ları bilirler, tanırlar. Fakat, bizzat almumu gibi sarardı. Az| — Size evvelâ şunu söyliyeyim ki cezayı değer bir şey yapmadıkları enzini topladı. Kalktı. Tit- altı türlü uyuşturucu madde vardır; için kendilerine bir şey diyemezler,| rek elini .2za7 Eter, erocin, kokain, morfin ve esrar, Sonra dünyanın bütün «sermaye-| — Yarın, saat ikide X... barmda... İlk dördü Almanyada yapılır. En dar» ları - birleşmişler, aralarında) siyah bir elbise giyiniz... çok Manhym ve Darmştad'da bu!.n-lıuyıquı:um maddeler — <oçakcıları De ” ve'ayrıldı. nur, Sonra Avusturyada, İsviçrede...'sendikası» namile bir — .dıka yap” KOKAİN KAÇAKÇILIĞI — Afyona gelince, bunu tedarik için mışlar, müşterileri de gene araların-| Ertesi gün, tam saat ikide, Frida Çine gitmek veya adam göndermek 'da taksim etmişlerdir. Binaenaleyh, sabırsızlıkla kendisini beklediğim lâzımdır, Esrar; Arabistandan, ve Monmatr'in filân barında yalnız Z. Jar...> Frida, ötürdü. “ Susunuz ve gürlitü etmeden beni takib ediniz... . dadi. İbara geldi. Dünküasabiyeti geç -|Hindistandan gelir, Jçetesinin satış yapmak hakkıdır. mişti. Çehresindeki yorgunluk zail| <Eter bahse değmez. Her. hangi N... barı da Y... çetesinindir. Avus- olmuştu. Arkasında, kalın yünlü ku- bir eczacıdan istediğiniz kkadar ala- turya pazarı T.:. çetesinin, Alman- Çinli; parmağını dudağına asri bir Amazona benziyordu. Tatlı serbest satılır. ÂAsıl güçlük Fransa- dır, Sermayesi 6 milyon - dolardır. bir gülüşle: .ya sokabilmektedir. Afyon-ve esrar Bu para, yakalanan, mahkemeye — Dün, dedi. Açtım. Ne bir af - alım ve satımı daha güçtür. Bunla-;verilen kaçakcıları müdafaa için tu- yon hapı, ne bir tutam kokain, ne rı gidip almak ve bududdan. geçir-|tulan avukatların ücretlerin! — ver-i bir damla morfin vardı. Anlarsınız mek bir meseledir. Fakat pek büşük |mek, hapse girenleri kaçırmak çare- değil mi?... Vücudüm, ruhum kırgın kâr bıraktığı için kaçakcılar en zi-|lerini bulmak, kolaylaştırmak için bir halde idi. Oh! Bu çok müthiş bir yade bunlarla meşgul olurlar. sarfolunur. İş üzerinde ölenlerin a- şeydir. Kokainsiz, morfinsiz kal -| pirkaç sene evveline gelinceyejilelerine tazminat verilir. Hülâsa, mak... Şimdi, bakınız... bir morfin p dar uyuşturucu maddeler kaçak-|mesleğin tehlikelerine karşı hakiki şiringası... bütün kırıklıklarımı gi - cğığı birkaç kişinin elinde idi, Bun-|bir emniyet sandığı:.. derdi. Kuvvetim yerine geldi. Fa- y.r; bizzat gider alırlar ve Fransa-| *Bakımız, söylemeyi unutuyor- kat, hülyaya düşmemek için miklı-wyı getirirlerdi. Sonra gene bizzat|dum, «ssermayedar» ları çete efradı rTı arttırmamalı, Evet, biraz... müva- ., dileri satarlardı. Bu. çok tehli- | tanımaz. Yalnız birisi, «vekil» unva-, zeneyi bulacak, kederleri dağıtacak y o)i ve ağır işti: Pölis, bünlârı yaka-İi verilen mütemedden başkaken- kadar... nak için diğer memleketler po-|disile kimse temas etmez. Bütün iş- — Fakat, nereye gidiyoruz? Bu jiçterile elbirliği etmişti. Meselâ A-|leri bu, vekil idare eder, Garibi şu| siyah elbiseyi bana niçin giydirdir , Sturya polisi birinden şübhelendi|ki Fransız , çetelerinin - ekserisinin hiz, söyler misiniz? mi, eşkâlini hemen Parijs, polisine |vekili kadındır; Mado, Kızıl Ginet, Kulağıma yaklaçarak: bildiriyordu. Bu sebeba, kâtâkcılar Esrarengiz Marsel ve ben... — Anverse gideceğiz. Çinden ge -'birleşmek mecburiyetinde Kaldılar;| Frida bir sigara yakdı. Ve devam len bir vapurdan afyon almak için ' te kalinde çalışmıya başladılar, — etti siyah kostüme gelince, bunun sebe- — — — a bir düzine, — Bir çete kurmak isteyen bir bini bilâhare söylerim, Hududu geç p ae e ” b bir şirket gibi. “Yekil> inilk yapacağı şey Şayanı i- mek için faydası vardır. Haydi ge- Ka ':n:'t'b“ iyon! atzayeli Va timad ve azimkâr üç kabadayı bul- liniz... İdır. Bu para bir «bermayedar» tara-aktır. Yani bir milyon teslim e- maştan yapılmış, spor biçiminde bir bilirsiniz. Eroin, morfin ve kokain ya W.:. çetesinin, ilâh... Sendıh-[ tayyör vardı. Güderi mantosu ile tedariki de güç değildir. İsviçrede nın bir de «mücadele sandığı» var-' Dedi, yürüdü. Kendisini takib et- tim. Kapının önünde bekliyen bir ftadan temin olunur, Fakat; kendisi spor otomobile bindim, yanına otur-; ©Ttaya çıkmaz, perde arkasından işi dum, yola çıktık. Fakat, Frida Pariste saklambaç | oynuyor gibiydi: Mütemadiyen so - Ve" yüzerek .Sen mak istediler. Buna hakları yoktu. Fakları dolaşyorduk. Kâh sola, kâh İşte bağırmak ve bu hakkımı ara-| SĞA sapıyorduk. Sonra yine geri dö- mak için 6,000 kilometre yol katet-|Püyorduk. Monmartrdan Monpar -| tim. Küçük bir sandalla müthiş de- PASA, Bonra Opera meydanna geli- hizleri geçtim. Hem de bir deli ile yorduk. Nihayet Belvile doğru git-| Men cezamı artüir. beraber..» * — İmiye başladık. Frida: |Kokain kaçakçılğı... Cezası çok a> Himisr ei —ü - Tehlikeli bir iş değil mi? dedi. idare eder ve kârdan hissesini alır. | Son Teİgrâf Sağlık servisinden istifade edinizi | ilse on parasını çalmıyacak bir a-. dam. Hoş çalsa da yanına bırakıl- maz. Hemen cezası verilir. Bu ce-| zanın nasıl verildiğini tabil işitmiş-| sinizdir; Bir kurşun veya bir biçak darbesi. 8- sduaTELGA w.. t0 N 1938 Eski va Yeni TUNCELİ : 3 Pekmez; Anadolu şarabı:.. Gözü- nü yediğim üzüm suyu, ne mübarek şey!... Hem ısıtıyor, hem bir parça keyf veriyor, hem de her derde de- val... Öyle kızıştım, öyle ısındım ki, ar- tık adalelerimi germeğe, beynimi| idı. kaddayız... Gün yeni açmıştı.. Kam yon bir hanın önünde dürdu. Bavu- ümu sırtlayıp atladım. Yorganlara sarılı yolcular daha hâlâ horul ho- Tul uyuyorlar Şoför bağırıyor: — Haydi, geldik TTokadal... Uya- nın be mübarekler!... Horultular kesildi, kıpırdamaklar başladı. Yorgarndan yüzünü çıka- ranlar, doğru mu değil mi diye Lir kere etrafına bakıyor! Hayrer edi- lecek şey! Demek; Anadolulular öy- le her şeye kolay kolay İnanmiyor- larl... Hana girdim; gözlerimden uyku akıyor. Bir kahve. Bir kahve daha, sıcak bir odada karyolaya uzandım. Öğleye kadar uyumuşlm. Tokadı dolaşıyorum... Güzel, a- ğaçlıklı bir şehir... Bir yandan da Elâzize vasıta arıyorum. Nihayet; yattığım handa bir Si vaslı arabacı buldum. Uzun boylu, geniş omuzlu, pala bıyıklı müşekkel bir adam... Sivastan Tokada yolcu getirmiş, bir hâftadır, kar dolayısi- le Tökadda mıhlanıp kalmış... Hem de müşteri bekliyor. İsmi Hasan!... |Sordum: — Beni Elâzize götürür müsün? İri bıyıklarını, ellerinin içinde bir! Misir püskülü gibi bir iki burmala: dıktan sonra; şu cevabı verdi: — Götürürüm be efendi!... Ne o- lacakmış sanki?:.. Fakat, iki yüz U: Tanı alırım... Zaten başka çare kalmamıştı. To: kaddan öteye, postalar bile durmuş- tu. Otomobil filân hak getire... Bu babayiğit Sivaslı arabacıya bilâ te- reddüd peki dedim. Adamcağız şöy- le bir bana baktı. Ve: — Amma, bilmem sen bubelâlara katlanabilecek misin efendi? Adamcağızın hakkı vardı. Bizim gibi adamlar böyle yollara taham - müF edebilirler miydi? Cevap verdim: — Korkma hemşerim; ben de A- nadolu çocuğuyum... Dışıma bakıp da aldanma!... İçim senin gibidir. Hoşuna gitti. Gülerek: — Ha şöyle!... Bir gün sonra; karlı dağlara tır- manmağa başladık... Tokaddan bir testi pekmez, bir avuç da kara bi- ber alı 1 Valniz bu csdar de- ğü, bir de kalın Sürd battaniyesi al- dım. Şimdi her şey yolubda... Ke- yifliyim!... Elâzize gidiyoruz de - mek... (takat kalmamıştı. — Bir Şekerli kahve isteme- nin kerameti nedir? Kaz ovasında seyahat sırat köprü- sünü geçmek kadar müşkül olmuştu Yazan:M.Sami KARAYEL duk... Arabanın hayvanları çok suğ- lam. Kalın, iri yerli hayvanları. Şim di aklımda kalmadı, bir köye geldik. İmamın evine misafir olduk.. Te miz bir ev, her şey yolunda, soba, su, çay, yemek Allah ne verdiyse var,.. Gündüzkü acıyı çıkardık... Büğün : Çelik köprü başku yerlere vermeğe lüzum kal-| Sabah erken yola düzüldük, Çam hi beli göçeceğiz... Vay Allahımı karlı bataklık - * Arabadan in - dik, böyuna yürüyoruz, ve kendi mizden ziyade batan hayvanlarla ve araba ile uğraşıyoruz. Akşama kadar cenkleştik. Nihayet cıda, ne hayvanlarda ve ne de bende Çarnlı beli aşlık... Fakât; ne arabur onak yeri olan berbad bir hana düştük... Güb- reler, develer hayvanlar, kervan- lar, insanlar hep bir yerde ve bir ahırdayız... işte!,.. Sabahleyin, yallah! Kaz ovasını geçeceğiz, bereket versin kar tipis yok... Maazallah, ovada yolu şaşı- rıp, donup, tava sapı gibi dikili kal- İmak biçten bile değil... Neyse; babayiğit Hasan Çavuş! Habire, babire Kaz ovasnı geçti. Ak- şama doğru Sivasın bağlar görün - |dü. Fakat; ben de, soğuktan, - bir gün evvel testide kalan biberli pek- mezi bitirmiştim Elhamdülillâh, Sivasa; kıçtan ka- raya çekilen delik deşik âarab mav- nası gibi girebildik. Herkes, bize bakıyordu. İzmir hanındayız... Bir kahve, bir kahve daha... Fakat, başıma ne gel- di biliyor musunuz? Meğer, Sivasta şekerli kahve içil- mezmiş, ve şekerli kahve istemek pek fena bir şeymiş... Ayol beu ne bileyim bu âdeti... Şeketden ne kö- tülük gördük ki? Bak, Allahın işine; bugün Sivası yanında bulunan Turhalda şeker fabrikası açılmış bulunuyor... Sivasta; bir kaç gün oturduk, de- lik taş denen meşhur geçidin kapa- nip kapanmadığını tahkik ile meş - gülüz... Kim kime, du mduma!... Ne gelen var, ne giden; kimden ha- ber alacaksın!... Nihayet; Hasan çavuşla, herçe - bâdâbad üçüncü günü Malatya yı- taş... Unu tuttuk. Bir konak sonra, Delik Bin müşkülâtla cenkleşerek, ko- nak yeri olan bir hana geldik ki; &- manin yarabbim; — Sivastan evvel kaldığımız ahır bunun yanında sa ray... Felâket; sabaha kadar Siird battaniyesine sarılıp bir köşede pi- pekledim. Ertesi gün Delikli taşa doğru yol- landık... Meğer, daha bu geçid kar- Yodik içtik, uyuduk Cehennem çemberleri Bu adamların her biri bir tarafa gider; Biri Çine, diğeri Hindistana, üçüncüsü de Merkezi Avrupaya... Bunların her birinde birer milyon vardır. Çine giden, kendisine afyon tedarik edecek külhanbeylerinden | ( Döevamı 7 inci -aylada ) Ver aşağı tut yukarı akşamı bül- la kapanmamış... Fakat; ne Korkunz yer burası?... 1MAYIS aa Bahar Bayramında CEMİYETİ Rezetlerini takınız... TÜRK MAARİF