2'Tİye camli ve Mozaikleri —S—UU 'MERYEMİN ÖLÜMÜ Yazan: Fuad Samih :î""knıa Üç prçası ye-| âhenkli ve o derece tatlıdır ki Kat- ea ’"km“ç.:ıl“’.’"""' İlk evvel iyyen Narteksteki mozaiklerin par- bi Böyunda köşeden 20 santi-/lak ve çiy ve imtizacsız renklerini K bir kayha 'E 5 santimetre e- hatrlatmaz. K l bar uştur. Bu, Çizgiler büyük bir itina ile estü- Ve gahj: Pek mühnm değil-| pe edilmiştir. Pek dikkatle bakılır- KAS değiygicil tolâfi bir şeyl sa, zeminde ve elbiseler üzerinde KU nt düz t"-kı: olan bu kış-| birkaç mozaik parçası görülebilir. mlaş FEükli zemini ha>İnsanın, çehrelerin mozaiklerle de- bul “nw'ı'“k Pek kolaydır.| ğil, fırça ile yapıldığına hükmede- - Yazıyı da okumak | ceği gelir. O derece küçük ve ince- diziz, dir. Üstadın, tablosunu vücude ge- tirmek için takib ettiği usulü anla- yemin ba- yabilmenin imkânı yoktur. Ufki Ft aşağıda 30/hatlarla yapılan altın renkli semâ e n Yantimetre enin-|haric, tablonun hiç bir yerinde in-| ai Ve yapığıı tülün büyük bir|ceden inceye tedkik edilmemiş bir hU0 xm;ıw_il_"_yukı ısında sol| çizgi, hiç bir noktada biribirine mu- Seri Olatak M Büyük bir ta-| vazi ve temerküz etmiş ikl hat gör. zula, Eyemin sol çeh-|mek kabil değildir. Mutlak hafif| N Ka smın kenarına bir renk, aradaki fark gösterir. A ŞER HüeaalTiştır Sân'atkâr; gayesine vüsl olabil » V ak fi d %î:wn Bahiç N ti "Gvük bir Mi b Hrup erd Te Si Ğ:,İh"“ kısm daha çok l yi Bu, Mer Mlineşe Tülinda ve »::"”“ b * $ayan cihet, sağ-'mek için foçanın kolaylklarına ma- tamamile harab 0- lik değildi. Bir ressam gibi, bir fır-) fe değer. Burada Y ve 30 santimetre ça darbesile her istediği rengi vere- mezdi. Tablodaki resimleri, lüzu - Parça yoöktur. Sen yanındaki ha- Vürü yi muna göre küçük cam veya taş par- çalarile tanzim etmek mecburiye - tinde idi. Bunlara çeki ve düzen| vermek, biribirine imtizac ettirmek kolay bir iş değildi. Zira aralarnda iki santimetrelik murabbalardan ! 'Cudile Mozaiklerin kesik Y abı 'ahı de, ilk/milimetrelik üç köşeli miniminicik udiler, ya| binlerce parça vardır; hiç şüphesiz, Mt ta Şşamdanlar, taşları, tedrici surette Ve lüzum Üzerinde dört| gördükce yontuyordu. Bu taşların Phesiz bir kitab),(her renkte ve her çapta ve evvelden 'üz bilinemiyen da- |hağırlanmış: oldukları farzödilse bi-) Börülür, Nıh* bob ye-bir-kan|den hemen bulup ayırıvermek pek "*&:""Wu Veya dini bir'kolay bir iş değildi. Sonra şunu da Z a Yahudilere veldikkat nazara almalıdır ki bu par- y_ı_'fıl tasvir için,|çalar ayni derinlikte değildir: Ba- ba n nn kâfi değildir. mları, küçük ve mahruti parçaların Tiğın ömg, larn da ölüm ya- konulması için gayet cüz'i bir me- BC N ber halan'naları lâzım sale bırakacak surette şibihmünha- N 'de bir eser ka- vit şeklindedir. Kalın ve donuk cam ça :'*ıı'ı( parçaları miniminicik, berrak ve biz SŞ A z u. ni BWyler ürdan Ü yi | b5 VAA san'atkârın bi-|renkten iki renk yanyana getirilme- Bürçayı gietre. yüksek- şeffaf billür parçalarile — yanyana Öu ' tamamile boş bi-| İi Tldüğuna boş b-ikonulmuştur. Fakat, mozaikin bü-i İ hi ü y at Yerebilmes| yük bir ksmı, taş parçalarile yapıl- Taştır. Yziları Yoktur. SS £. yaplan mozaiklerden büsbütün baş- kadır. Bu tabloyu yapan san'atkârın «Pa letr ini yeniden teşkil edebilmed beşerin iktidarı haricinde gibi bir şeydir. Bunun için mevcud renkle- rin hepsini hazırlamak iktiza eder. Zira, san'atkâr hiç bir rengi ihmal uıâı:: beraber hyııelmanlş ve toplamıştır: Adi kırmı- Ün y SAktan v bir hâle! gel |Z tuğla renginden, bayağı ve yu n,,:*rk.î Sörüldüğü zatnan|Kadar 'her şeyi, ber renk aj—hizbz İz Kaçakçıla ve kadın Kokain ve Afyoncuların Sırrını nasıl Öğrendim? Yazan: Geo. FRANCİS Tosadüf; gazetecilerin, hususiyle| reportaj yapan muharrirlerin yar - dımcısıdır. İşte merakl" okuyaca - ğınız şu reportaj da b tesadüfün eseridir. | On beş gün evvel Büyük Bulvar- da dolaşıyordum. Birdenbire, bar - daktan boşanır gibi yağmur yağmı- ya başladı. Islanmamak için Metro istasyonuna girdim. elip giden yol culari seyre; geç - mesini —bek irdenbire , Frida Fon F... yi gördüm. Arkasında koştum, kolundan — tut- i. Ve beni gö- ü soldu., — Uzun İkirpikli gözlerini eğerek mırıldan- di — Siz... Piyer?... Burada işiniz ne?... Ah! Rica ederim size, bana bir şey sormayınız, bırakınız - gide- yim... Kolunu bırakmadım. Hayret ve merhametle karışık bir nazarla ken- disine bakıyordum. Bu feykalâde gü zel ve kibar kadın Pariste ne arı- yordu? Çehresi ne kadar bozulmuş- tu: - Gözlerinin etrafında çizgiler peyda olmuş, elmaciık kemikleri meydana çıkmıştı. Bakışları yorgun- du. Hiç şüphesiz bu, safahetten, ge- e sabahlara kadar barlarda dolaş - maktan, belki de kokain ve morfin gibi zehirleri kullanmaktan ileri ge- Tiyordu. Önu bu bitkin halde görünce, altı sene evvel Viyanada tanıdığım Fri- da gözümün önüne geldi. Bütün Vi- İhtimal /le istenilen parçayı; Kaplarin için -) yana kibarlarını çileden çıkaran, de- İN oden güzelliğin ve letafetin ilâ- hesi unvanını kazanan Frida ne ka- da bozulmuştu. Büsbütün değişmiş- |ti. Bu değişikliği, bü güzel kadının hayatındaki sırları öğrenmek arzu- f#undan kendimi alamadım. Bu fikrimdi anladı mı, yoksa kal- bindeki acıları dökerek biraz tesel- li bulmak mı istedi, bilmem... Her İmedense boğuk bir sesle: - Bir yere gidelim, oturalım. Size söyliyecek bazı sözlerim var... İlk rastgeldiğimiz otomöbile atla - dik. Mantosuna sarılarak — köşeye yaslandı. Dişlerinin birbirine çarptı: ğini işitiyordum. Sordum. — Üşüyor musunuz? Sanki bir rüyadan kurtuluyor - muş gibi sıçradı. Adetâ bir sinir buhranı geçiriyordu. Titriyordu. Ke- keliyerek: — Delisiniz siz... Beni nereye gö-, türüyorsunuz?... Size kın. müsâ- ade verdi?... İnmek istiyorum, in - |mek... | Kapıyı açmak, atlamak istedi. Müâni oldum. Kollarımdan kurtuldu. —..,ı"'_"îv Yukarıdadr),| muşak haceri kilsiden, Prokonoz ükler o derece — — ( Divamı 7 iaci soylada ) Sonra birbenbire bu garib heyecanı geçti, sakinleşti. Derih bir hefes #İ-|kadın, bile bile kendini zehirlesin. dt — Frida, sen de mi bu zehiri kul- — Mazur görünüz, dedi. Ne yaptı-|lanıyorsun?... ğimi bilmiyorum. Evet..; Bilmiyo:| — Elektrik cereyanına çarpınış gibi rum. mein Gott, welche Le-|sarsıldı, çehresi sertleşti, bacakları ben, wen sic xissen (AhI Yarab u| bim! Ne hayı Bir bilseniz...»4 *Ükoydu, ağlamağa başladı: Şarmıştım. Dikkatle yüzüne'bE| —— Evet... Bu yüzden mahvöldum- 'düm. Ve, az evvel vefat eden Şu hale geldim. müptelâsi bir dostumun SöF| “Otomobili durduttüm. Ve-Frida- yı karşıdaki bara götürdüm. Biraz| |sonra kendini topladı ve bir viski İs- ni! tedi, bir yudumda içti. Göz yaşları: gerildi. Başını omuzumun üstüne kok gün çehresi gözümün önünden 'gi çiyordu. Bumu niçin biraz evvel di Ayni solgun çehre, &; yiilükim donuk ni Zavallı dostum | m siliyor. Gaston, günlük zehirini almadı mı| — Siz her şeyi göz bebekleri küçülür, bakışları baş| ki beni kurtarırsınız. Fa Kalaşır, dudakları titrer, asabileşir,| mak imkâmı var mı, dersiniz?... ne söylediğini ne yaptığını bilmezdi! Uzun müddet sustu. Başını elleri Üzerine bir bönlük çökerdi. arasına almış, çenesini masaya da-| Fakat, kabil miydi? Frida Fon F...'yamıştı. Dalgın dalgın önüne bakı- kokain müptelâsı olsun! Bu güzel (Devamı 6 mcı sahifemizde) Çocuğunu doğurma- | dam asılacak mı?.. 'Londra bu sualin ceva- | bını bulmaya çalişiyor. haber vermişti Fakat, az sonra hakikat meydana çıkt: Mösyö Kaşerley, karısının - âşıkı, inşaat şirketlerinden birinde çal - şan Şaplen tarafından öldürüldüğü anlaşıldı. Güzel ve sevimli madam | Kaserlev kendisine yardım etmiş, vak'a ursizlik süsü vermek i- Pein lâzimgelen dekoru hazırlamıştı. Mart sonlarında iki sevgili tevkif. edildi. Şimdi, alenen muhakemeleri yapılıyor. Şaplen, elbiselerinde kar: lekeleri görülmesine, âleti katil olan yovelver de evinde bulunmasına rağ Geçen Martın 23 üncü günü, İs -|men cürmünü itiraf etmemiştir. kotland Yardın memurları Londra| — Eenayi muhakemede âsabi görün- Dedi. Metro istasyonundan çıktak. | İYA”*> Vimbledon köşküne gir - mekte, mütemadiyen başını sallı -| dikleri zaman salonun döşemesi ü-| yarak küçük multıra defterine bir zerinde bir cesed gördüler: şeyler yazmakta ve vekili ile konüş- ... man müdürü mösyö Koserley'in| maktadır. İngiliz adliyesi bu gibi cinayetlere arşı çok merhametsizdir. Keserley 55 yaşlarında idi. Ve bir|kı rovelver kurşuniyle öldürülmüştü.| ' Madam Keserley'in arasıra bayıl- Koltuğun birinde oturan güzel ve| Ması; göz yaşları dökmesi her halde şık karısı ellerini yüzüne kapamış, | jüri heyeti üzerinde bir tesir yapmı- hıçkıra hiçkira ağlıyordu. Yanında | Yacaktır. buluhan bir kaç alle dostu kendisini| Cünt kadının salben idamına ka- teselliye çalışıyorlardı. Salon karma|Yar verileceği muhâkkak görülmek- karışıktı. Dolabların, çekmecelerin (tedir. Fakat, gebe olan kadın, çocu- gözleri açılmştı. İlk nazarda zavallı ğunu doğurmadan mi, yoksa - do- , mösyö Kaserleyin hırsızların kur “ğurduktan sonra mı asılacak? İşle | banı olduğuna şüphe yoktu. Vakayı| Londra efkârı umumiyesini işgal c-| karısı, akşam köşke gelince polise' den bu... ıSu 'kirpı gibi paltomun İçine çekildim. İnadolulu.... | Evet; düşüdüm... Hafif bir bavull S - SONTELG T YU — 28 Nisah 1938 — — MA O0 Eski ve Yeni TUNCELİ : 3 ğuk o kadar şiddetli idi ki tıpkı bir Yol arkadaşım yorga:- 'nına sarılmış horul horul uyuyordu. Yazan:M.Sami KARAYEL Evet; kamyonun içinde en akılsız/ile yola çıktım... Fakat; Amerikan- bendim.. | vari bir şey!. Bizim hayatımıza, yol. Bilmem; bu arabaya kamyon mu' culuğumuza hiç mi, hiç tetabuk et derler? Karmyonet mi? Zannederim; |miyen bir düşünce. kamyon bozması kamyonet | Düşüncelerim; birdenbire gerile. Karşılıklı oturacak yerleri var, ire gitti Sultan Hamid devrine ka- Ortası posta çuvallarile dolu.. etrafı dar dayandı. O vakitler gazetelerde açık, üstü örtülü... ikidebir duayı padişaht ile karışık Anlıyacağınız, Nasredtlin hocanın | Şunları okurduk: — «Samsu - Sivas İtürbesi gibi bir araba. hattı» " | Hava; o kadar soğuk, etraf 0 de-| - Bilmem ne püşa zada; bir Osman rece karlı ve buzlu; titrememek Bey vardı. Samsun - Sivas hattinın kabil değil.. imtiyaz sahiblerinde idi, Arada bir Kamyon yollandıkça, rüzgür e - Samsuna gider; aylarca kalır, ke - İfendi yalmız ısırmıyor, çimdikliyor SYifler, projeler yapar.. döner gelirdi. |dal, Karşımda ve yanımda beş altı Bü zate sorardım; yolcu var, İkisi kadın.. fakat; bun-| — Ne L EOMA Z K BU Gi eg güneedileri? lar nç akıllı insanlâr.. tecrüibeleri| pi Smendileri? de çok-.: Hepal'birer yorgana lâhaa| — ' y v D L dölması gibi sımsıkı sârılmış oturu. / zaman. yorlar. Benim sırtimda bir paltodan — On sekiz yaşında bir genç Oldü - başka bir şey yok... ğum için bu gibi lâstikli işlere akıl Haricden birisi kamyona baksa; erdiremezdim. içinde benden başka yolcu yok zan-' Gel zaman, git zaman meşrutiyet Karlı dağlar İneder.. çünkü; öbür yolcular birer|ilân edildi. Ben de büyümüş, mek- denk halinde... jtebden çıkmş, memleket işlerile - Gidiyoruz; Soğuğa karşı dişlerimi lâkadar olmağa başlamıştım. O va. sıktım; o vakit, daha genç ve dinç kit anladım ki, Sammsun - Sivas hatlı olan adelelerimi tekallüs ettirdim./İmpâartorluğun parası dahi olsa ya- Tıpkı bir kirpi gibi içime çekil-Pılmazmış.. neden? dim... Çünkü; Çarlık Rusya Şark vilâ- Yanimda bulunan yolcu: üstüste Yetlerine doğru uzanacak sevkul . sarıldığı yorganın içiden ses veri -| SEYŞİ şimendifer hatlarının yapıl - iyordu; Horrr!, Horrrt.. Jmasıa mümaneest ediyormuş. Horultu, bütün yolcuları istüâ| Demek; Osmanlı İmparatorluğu ettik 'Ne tatlı uyuyorlardı. Hem de Kendine sahib deği; süretâ bir. hü- oturdukları yerde, biribirine yasta. Kümet.. — Kapitülâsyonlar altında narak.. hareket eden bir devlet; muhake - meleri, postalar maliyesi ilâh.. her İşeysi ecnebi. elinde.. Neler. düşünüyorum, neler... Başka türlü ne ayaza karşı koyabileceğim 'e ne de uykusuzluğa ve sarsıntıya., Yine daldım, düşünüyorum; Şoför ve muavini bir kurt kocu- ğuna sarılmışlar. “Arada sırada da bir şey içiyorlar, Sabaha kadar bu şekilde yolcu .. lük dövam edeğek; Söğuğa ve uyku-| ” suğluğa nasıl mukavemet edeceği-| mi düşünmüyorum. Bu derece müz. Aç bir bal ile sabahı nasıl yapabile- ceğimi düşündükçe sant ileri gide- ceğine geri gidiyi Yollar, o derece bozuk, Çukurlu 've bendekli ki; kamyon mütemadi. en fırtınaya tutulmuş bir vapur gibi yalpa yapmaktadır. Fakat; karambol yapan yolcuların zırhları değiller... Düşünüyorum: Acaba ben de bir (yorgana sarılmış olsaydım, uyuya- bilecek mi idim? Zannetmiyorum; bu bir alışkan- lik meselesi.. Yolcuları gözden geçiriyorum.. iki kadın aslan Tokadlı. Üç erkek ide Tokad tüccarlarından.. yani A - bu |yolsuz, ucsuz, bucaksız yerlerde mc. deniyet tecssüs edebilir mi? Memle ket müdafaa edilebilir mi? Ticaret olur mu? Tam bu sırada; gözüm şöförlere |kaydı. Baktım; büyük bir şişe için- ,de siyah şarap çekiştirip duruyor- lar. v Ne yalan söyliyeyim, ağzım su - landı. Buz kesmiş vücüdüme bir |yudum şarap, âbı hayat gib' gele « cekti. Yüzümü kızarttım; ne olursa ol: sun şoförlerden bir yudum şarap istiyecektim, Seslendim; — Çocuklar; biz de erenlerdeniz. bana da bir yudum sunun bakalım. Iyi bir şarap galiba!.. Şoförler güldü. Ve birisi mukabes le etti. — İlâhi beyim; yanlışt.. Ne gezer Anadolulu olmak bir meziyet mi? büralarda şarap.. Havzanın belis ü- Bilâtereddüt, bilâşüphe evet... züm pekmezi bu... Hem de kara bi Peki, ben de aslan, neslen Ana- Perli... doluluyum, neden bunlar kadar yol — ŞaŞırdım; gece yarısı pekmez . de culuk meziyetim yok? Neden ben içilir mi ya? Hem de kara biber ne de bir yorgan ve battaniye alma -| *lüyor? Cevab verdim. dım... — Amma yaptınız be çocuklar!.. ( Devamı 7 inci saylada )