27 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

27 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

# G - fOPFPTFLOPAP — 27 Nisan 1028 AZETECİ Pireyi deve, Deveyi pire yapan bir san'atkâr mıdır ? Patronlar, gazeteciler ve gazeteci omlıyan muharrirler ne diyorlar HÜSEYİN CAHİD YALÇIN ve VELİD EBÜZZİYA nın cevabı Reportajı yapan : Nusret Safa COŞKUN çinde) saya çıkardığı «Gazeteci Târifi» eddin Kaynağın «Balıkcılar» şar- kısı gibi mesele oldu. Birçok kimse- lerin müstı | - Ben şaka yazdım, bu benim ha- değildir. diye bağıra rifi, bir ressamın, iki fikrim di dursun, gazeteci yeni basılacak para müsabakasına | odelini knotun piyasaya sürülmeğe ça- lışıldığı hissini verem kalp bir akçe addedilmesini andırır bir şekil aldı.| k t ister deve yapmak lüzumunu hisset-i kll tedavüle çıkarılan bu nü- in sorduğum . sualler e ihtimal benim su müne İ gazeteci! limden cidç l 80-| şa alınarak 'vabland Maamafih bu gürültü avasında, gü- rültü kuru da olsı ta) vasıl olmuş birç 'dana çıkmasına değil.. bu rpünasebetle bir şaka ha- vası içinde başladığım anketi kara-| yya oturtma lüzumunu duydum. Demek istiyorum ki, eiddiye al-|Sırdide «Matbaai r görmedim. Merdivenlerini çıkar muhatabları-|kâfa çekilmiş bulunan ü min ağzından çıkacak ciddi bir tek| Ebüzzyayı nasıl - konuşturabileceği-İyük memleketlerinde biliyoruz d, bulunan ve kanaatlerini hişbir va-| y ai ablarla bir keli- Mi düşünüyorum. makta hiçbir mı Çünkü şaka da ş kelimenin”diğer e me dizisi haline getirildiği tak lirde| tam bir gazeteci tarifi elde etmek gazeteci olan <Tevhidi Efkâr» sahi-|emre göre yazı yazarlar, İbini bu mevzuun efkârlandırmasın-| hariciye nezaretlerinin, harici mesa-|B€T memlekette çazetecilik adi açıklardan 'dan korkuyordum. karaya yaklaştırmam, ciddiye al-| Beni, kendi meslek hayatınım an-|satır yazmak, bir fikir beyan etmek| Füvvetli - bir - gazeteciye nümune| mam manasına, Asım Usun belki'cak altıda birini henüz doldurmn;u'lınkk:ıı' bile haiz değildirler. eanını sıkıyor. Fakat bana bir satır' çalışan, emekleme çağında bir gaze- yazısile on günlük bir mevzuun a-|teci gibi istidadını gösterdiğini farkettim Vakâ gittikce anketi nahtarını veren sâyın Kurun baş- muharririne nankörlük etmemiş ol- mak için, beyan ederim ki, muh tablarıma sualimi izah ederken, ken- larını ilâveyi unutmuyorum Hüseyin Cahid Gazete ve gazetecilik mevzuubahs olur da, akla Hüseyin Cahid Yalçın gelmez olur mu?. Fakat üstad İstan- bulun bir ucunda oturur. Bu sür'at asrında insanın bir saatini çalan bu, sıkıntılı seyahat için vakit bulama-| mış olmaklığımdır ki, üstadı iki de- fa bana telefanla arattırdı. Bulama- dönmek korkusile ne yalan sö: yim, bu bir Avrupa yolculuğu kadat gözümde büyüyen- seyahati ihtiyar edemedim. . Geçen gündü. Arkadaşım İsken- der Fahreddin Sertelliyi görmek çin (Çocuk Duygusu) mecmuasına uğradım. Kapıdan çıkarken, üstadı! birinci kattaki idare odasında (Fi kir Hareketleri) mecmuasındaki ya. zılarının tashihlerine bakarken gör-| miyeyim mi? Meclisi idare âzalığı vâdi almış mütekald kadar sevindiğimi itiraf © derim Yanına yaklaştım. Gülümsedi — Gene anket mi Başımı salladım., — Neye dair? İzah ettim. Ellerini, yılların, maceraların, ci- dallerin ağarttığı seyrekleşmiş saç- ları arasında, sanki onlardan kuv- vet ve ilham almak ıstiyormuş gibi dolaştırdı. Allah taksiratımı — affet-| sin gene Asim Usun ' “tarifile sözel başlamıştım. Üstad da cevaba ayni| kapıdan girdi: —' Gazeteci hakkında bu da bir tarif olabilir. Fakat binbir türlü gö-| ça ,"'“' başka bir şey olmak icab eder. bazılarınca d » bazılarınca dâ bilmek için uzun bir etüde ihtiyaı didı. İ yar. susmak daha iyi! karşılar gibi derin bir büzziya, dört tarafını kitabların duvarladığı dilerinin buflu şaka olarak yazdık- nın başına geçtiği zaman, niçin sak-| — Meselâ: İbyayım, bir ayağını alı turka oturacak, ve eli andıran masasına li (Üsküdarlı efendi) jestile vâzeder / şahidi olmadıkları derecede ağir pozi: mizah gazet Öz», üstadı tesbih, böyle canlandırırdı. e : |mazsa, sen zamana uy formülile el|esaslı bir İngiliz yınca, Şişliye kadar gidip de, evde'|ense edip kapıştığı ahvalde, birinci-| meydana çıktı, de bulamamak, yahud buaup da, boş/nin galebesile bil liye-İyirciye verdiği fikir, hor halde üz-İleri göklere çıkarıyorlar. İnsanıtı bu; tadı böyie karikatürize etmok ola-) cak ki, ben de bu görüşlerin zaviye- sinden Tevhidiefkâr başmuharririni görmek istedim. Fakat o, insanı memnun eden bir sukutu hayale uğratıyor. Çünkü muntazam konuşuyor, yazıhanesinin başında vâzeder bir hoca edasile değil, konferans veren bir ilim ada- mı dikliğile duruyor. Evvelâ konuşmamak - istedi. ' Lâf muhtelif, fakat gene gazetecilik a- lâmeti farikalı mevzularır kapısını çaldıktan sonra tekrar ankete inti- kal etti, İşte üstadın cevabı; — Gazeteci fevkalbeşer bir insan değildir. Gazetecilerin içinde “de) herkes gibi nikbint, bedbini, müba-| lâğa edeni, etmiyeni, iyi ve uzak, kı-| sa ve dar görüşlü olanı vardır. Hüseyin Cahid Yalçın er hangi bir gazeteci- Velid Ebüzziya Ti evsafına, haleti Yu- nafih “bu- ecilik « biyesi de var tecinin ası| karakteristik tarifi lâhna turşusu diyeceği geliyor. nun hari Şu tek misal, pireyi deve, devey İsi, bir gazetecilik 1 İdır. Bu kaideyi iyi öğrenen, bu tem> ak ya bir mi-|Piyeyi iyi alan bir gazeteci mesleği. enkid hük (ÜY icabatını, hissiyatına, şahsi' dü: şüncelerine takdim veya tercih eder. Ama o şey nedir? Bunu kestire- Başka türlü ne ya a bir hiciv, ya ifade etmiş olacağız. Onun için ir ve kabahatle olmadı göstermeğe kifayet eder, sanırım. stada ikinci sualimi sırası gelmişti Matbuat olup |Eder ki, en ziyade muvaffak Glan- lar da böyle kendilerine lwâkim'o- Velld Ebüzziye lanlardır. Zaten bu her meslek İğin Her biri, bir çağdan ses veren, a-|böyledir Pireyi deve, deveyi pine üzziya> Ninlyapmak meselesine gelince: — T en, köşel iti- “Bunda yalnız gazeteciler Velid/bahati vardır?.. Avrupan /göre onun da kendisine göre bir ga- Zeteci reçetesi vermesi lüzımdi. l — En iyi gazeteci bir mefküresi n bazı böktolan, sağlam akide ve kanaate sahibi gazetecilik serbest değildir. Ördtar. Kİt Maddi münfaste —feda etmiyen 30 yıllık tecrübeli ve değerli bir da gazeteler, hükümetten aldıklağı|Msandır. Bu tarzda gazeteci Avru- Bilhasil Ptda bile pek azalmıştır. Hemen bir İilde verdikleri taltmalın dışında bir|tİtaret mataı şeklini alıyor. Böyle göstermek icab ederse: İngilizlerin meşhur Deyli Meyl İmüessisi ve sahibi müteveffa Lord Klif ileri sürülebilir. Bu kıymetli gazeteciye zamanında dünya — gezeteciliğinin — Napolyonu derlerdi. Bu Napolyonluk — sıfatına liyakati gazetesinin sürümünün çok Hariciye nezaretleri ise, bazan €n arkadaşmı ufak bir hâdiseyi şişirmeleri için-v nezaket ve|bazan da en vahim hâdiseleri hilâ- göstermeleri ve hat kalın, cildli|mesküt geçmeleri için gazelelere azı masası-| mirler verirler. l, eski bir a ahp, ala-| ile kürs ak, Bundan iki üç ay evvele kadap İZ| iyü talyan matbuatı, İngiltereye, şimdi- | hmet-/ye kadar İngilizlerin hiçbir vakiq yonlarla konu: Çünkü, ak sandım. — |hücumlarda bulunuyorlardı. Araya eski|bir Avusturyanın ilhakı meselesi 'ara-|karıştı. İtalya için artık İngiltere ile h cl.ndewu)uşmnl bir zaruret halini aldı. Ve İnihayet birkaç gündür gördüğümüz Akide salabetinir., zaman sana uy-| vechile bir iki hafta içinde oldukca! an dostluğu Aşk - Gönçlik - Zeyk- iyi hatırlıyorum, Filmi Ti, bilhassa « klı, cübbel Baş rolserde : DON AMI n çarpışmada se-| — Şimdi İtalyan yazeteleri İrğili Ayrıca Vecdet, telgrafı clime uzatırken rengi dı. — Gördün mü Vicdan?... Ben sana söyledimdi. .. Nö oldu?. Bu #üali bir çılın gibi-torduğumu Hatırlıyorum. Nasıl, çılgın gibi olmam ki: O sapsarı retik, elime u- zanan telgraf kâğıdı, Vecdetin hüzün dolu sözleri züntü içinde bir haftadır haber bekliyen hassas bir adamı hemen çılgınlaştırmıya kâfi idi. Dethal, tel- grafı açtım, okudum. Keşki okumasaydım. Öyle te- nalaştım ki — Ne var. E, peki,, şimdi ne Der gibi Vecdetin yüzüne baka kalmışım!. bir haber, fana bir gece, fena bir talih. üzüntü çıktı! Ben de abdal gibi kendi kendime: — Artık, yalnız saadetimizi düşünmekten başka yapılacak hiç bir şeyimiz kalmadı... apacağız?. İnşaallâh iyi olur. Vecdet de, ben de hep buna dua ediyoruk... Zavallı kocam iki günün içinde sararıp soldu 4 5 Eylül; İskilipte — Bey bilbam nasıl Melâhat?.. Araba; kâpıtın önünde durdu. Vecdetten evvel arabadan âtâdim, Selim beyi soruyorum. Kızcağız: Der dururdum! İşte, bu da insan! Mes'ud halin- de üzen, teessüre boğan bir iç sıkıntısı! Galiba, ıztı- rabın ne olduğunu tecrübe edenler için bu dünyada saadet boş lâf! - Bugün:biraz, iyi. Aman abla, ne kadar kork- tük... f — Gece — Sabatileyn 'erkenden İskilibe yideceği hem Çaorum mutasarrıfına telgrafla malüimat verdi, hem de geleceğini Melâhate bildirdi. Bilmiyoruz ki, Melâhatin telâşı rm, tüşlerden bir görüş. Zannederim ki, bey hakikaten çok ağır hasta mı?... hale bakıp da, bu ne parhiğ bu ne pire yapmak gibi meselelerde gaze-| ecilerin ne dereceye kadar şahsi te- sormanın | lüboratua- rında otuz yıllık hizmeti olduğuna BU AKŞAM MELEK'de Fevka'âda eğlenceli bir komedi ALTIN YAĞMURU ( Fransızcâ sözlü ) imeşhur. Rüus Viyolonisti RUBİNOFF Paramsunt dünya havadisleri. Beni öpemezsin! Yazan : Suad DERVİŞ Minimini burnunu yukarıya doğ- İru kaldırarak küstah ve azametli; — Sen beni öpemezsin, dedi, ben| senin şimdiye kadar tanıdığın kız.| lardan biri değilim. Sonra ilâve etti: — Ben eğlenceden, yarım saat| süren aşklardan bir şey anlamam. Ben ancak beni sevecek, hayatını benimle birleştirecek, benimle evle- necek bir erkeğin aşkını ve âşıkane| sözlerini dinliyebilirim, anladın mı?) Küçük parmağını sallıyarak — | — Benimle arkadaş kalmak niye- tinde isen, diyo devam etti. Bana saçma sapan şeyler söyleme. Hele sakın... sakın beni okşamağa, öpme-| ğe kalkışma. Sonra — bozu: Beni de patrona bildiririm. Başını önüne eğdi. Tırnaklı yalı parmaklarile dektilonun t ri Üzerine vurmağıs ba: Atıf orada, ayakta du: İleri cebinde idi. Dudaklarında tuh bir tebessüm vardı. Şimdi tamamile| mahcub olmuş, bozulmuş bir çehre- nin bâlâ cski cür'etkâr manasını muhafaza etmekte inad ederek pek gülünç oluyord: olan şey, kümral buklelerin altm-|bile birbirlerini aıdıtm-':,ıı dan görülen beyaz ense değildi.İfak olamıyorlardı. Her YEfliş Müstehzi bir gülürnseyişle kıvrılan|büyük patronun karşısınd! A şu kızıl dudaklar da insanı ayni is-|birlerine aceleye getirip İfT | 'teğin ateşile dağlıyordu. dikleri zaman diğeri, b Yazı odasında yalnız kaldıkları|bir sesle; şayarli zaman ona yaklaşan Alıf her zaman Aklımda.. diye hısıldi vi ayni şiddetli ve ayni mağrur edaile| Yaz geçmişti. Sonbahâfi ğ karşılaşıyordu; mişti. Ve onlar hâlâ hergüf yerli| — Sen çıldırmışa — benziyorsun|rini aldatmağa uğraşıyOr! Ö kardeşim, Atıf her gece yulnğık):j nasıl kandıracağını ve t e y.ıımı.isunm onun nasıl öpeceğit! bi neğe - çık-| yordu. Bu onda artık Sal bir ta-|haline gelmişti. Başka İ gitmi-|zü görmez olmuştu. Sn!:_::# fikri pek/ma kadar yalnız onu düğ parlak bulmuş ve hemen oda hade-'Onu o kadar çok düşüni İme ile kendisine bir tavuk ısmarla-|günün birinde böyle d mıştı. ne Sehere âşık olduğunu Ve Tlkbaharın başlangıcı ... akti Herkes Bir gün öğle |kalmışlardı yi vukcuda di yazıhanenin önünde o-| ... Atıf iş arkadaşına şübhesiz ki a-| damakıllı tutulmuştu. Pakat evlen-| mek şimdiye kadar bir kere bile ak-| İhına gelmemişti. Hoşuna giden kızların hepsini ö-| pebilmek için nikâhlanması icab et- 80 İstanbul belediyesinin bütün ni- kâh daireleri onun İstabul - kızları-| ni en aşağı yarıslle aktedeceği nikâh muamelesini yapmaktan başka bir iş yapmağa vakit bulamıyacaklar- 'dı. Memuru olduğu bu petrol şirke- tine bügüne kadar nice nice dakti- lolar gelip gitmişlerdi. Hepsi de genç güzel kızlardı. İçlerinde şu kür Çük Seherden bin kat güzelleri de bulunmuştu. Ve içlerinden — hiçbiri. şöyle kaçamaktan püşmek için nikâh lâzim olduğunu söylememiş-) Bu ara bir lâdes kemiği bulan “A-|birçok şeylere karar vermi$ tf iyordu. O günden üç güü ' .Seher, dedi. Bak lâdes kemiği-İyazıhaneden çıkarlarken Atf 'ne, Haydi gel seninle bir lâdes tutu-|ne: j şalım... — Seher, dedi. Bugün sizi&i - Lâdes mi? Ne iyi!, Haydi söy-İte acele bir işim var. Otomol le, nesine?. deceğim. Gel seni de evine, Atıf: yım . — Küçük.. küçücük bir şeye, dedi.| İşinden yorgun, — Meselâ?... Seher bu daveti cana — Eğer ben seni aldatırsam, seni|Saatlerce tramvay, - otobü$ bir kere öpeceğim... mek az belâ mıydı? Seherin sol kaşı müstehzi bir ma-| Hemen kabul etti. iğinden ziyade, bilhazsa kanaatleri-|1a ile yukarıya doğru kalkmıştı. —| 6, L l A L meted 'ni muhafazadaki salâbeti ve onları| — Hay, hay, dedi. Kabul ediyo-| , v L ll İher vakit ve herkese karşı izhardaki(Tum. Çünkü hiç aldanmıyacağıma|©— — < , A L l nla Kinandük eminim. fakat ben seni aldatırsam, £ L CD Di Sen eg | Nusret Safa Cüşkun İsen bana ne alacaksın onu konuşa- gir y ea n e atm AT ha. nin ne kadar ciddi bir kız *::İ"'!"“"' K çorab, Aylı- ©9 denedim, Benim karım di — İki çift ince ipek çorab. Aylı-| (Devamı yf ğin malüm, daha fazlasını - istesem| .1 h: MA alamazsın.. fakat dinle beni, hani o YARIN inceler yok mu?.., En inceler;.. Yüz| etmiş beş kuruşa kadar bulursun. - 4 " ga. deği, Yağmur altında kalan aşk! | Kâbul!, dedi, örtada seni öp- |mek olduktan sonra berilm lâdesi üsret Safa Coşkt” nefis bir hikaye$i ,; Bu Seher ne eski moda bir kızdı! Eski moda ama gene onda Atıfı çıldırtan bir masumiyet vardı Ne zaman kumral rölösü altından lonun beyaz ensesini gürse eğilip öp-) mek için âdeta çılgın bir arzu duyu- P*m'du Onda yalnız bu kadar cazib |luğundan ve kazancının fevkalâde- Neş'e Musiki va Dans unutmaklığıma imkân var mıdır? Hakikaten ikisi do birbirlerile lâ- |desli olduklarını unutmuyı rlırdı.! iİşlerinin en sıkı olduğu zamanlarda| ECHE - ALİCE FAYE ve Bizi görünce, hafif başını yastıktan gözlerinin içi güldü, memnunluğu yüzünde İçten gelen bir memnuniyet. Hoş geldiniz... Sesi kısık. Titriyor. Hemen ellerine öptük. — Nasilsınız bey babacığım?. Derin derin bizi süzdü: — İyiyim.. hamdolsun rabbime... — İnşallah daha iyi olacakşınız.. ğ İnsan son nefesinde bile olsa ümidini k&” hayata daha can a — İnşallah yavrularım.. Sonra, başımızı birer birer kendine di beni alnımdan, Vecdeti gözlerinden öptü — Siz nasil: Çok iyiyta çok üzüldük. oB sord Yalnız. hastöh yorsunuz, ne var*. Zavallı çocuk, kardeşinin göz yaşlarını görünce, ihtimal babasını lü bile zannetti. — Hiçbir şey yok, iyileşmiş... Dedim de şaşkınlığı geçti, kardeşini okşadı ve hep beraber yukarıya çıktık. Selim beyi bir saniye evvel görelim... diye merdivenleri dörder dörder çı- kıyoruz... Melâhatten hastalığı sordum: — Doktor ne dedi Melâhat?. — Bize bir şey söylemiyor ki... Merak €i iyi olacak, verdiğim ilâcları muntazaman 87 Selim bey..Biçare adam on günde limon sarısı- na dönmüş, incelmiş, bitmiş. Şişman şişman yanak- YİP Bgidiyor! ları yerine şimdi avurdu avurduna geçen soluk, bitik — Allah. Allah. hastalığın ne olduğut” bir suratı var. Gözlerinin feri sönmüş, alnındaki kıe yör musunuz?. »i rışıklıklar kat kat olmuş bilekleri de çöp gihi sıska- Vallahi hilmiyoruz ablacığım. Bey P*ğİ Işşmış On gün içinde insanın çarçabuk bü kadar de“ şüyorum. diye yattı, bir daha kalkmadı. DÜM ğişivermesi akla şaşkınlık veriyor. ” ateşler içinde yandı tutuştu. İnanır mısın? *

Bu sayıdan diğer sayfalar: