— F ONTELOCRAF — 28 Mart 163! - İNGİLTERE Bir karikatörcü Nasıl müdafaa adidecek? el iş Geçenlerde akademide açtığı kü-| : D U w* âkrikt:[:ü::eı":ml(;w:;fî? İl::.. SENE'şenden ayrı olduğum için memnu- Yalnız deniz kuvvetleri değil n | kara ordusu da artırılıyor! (h. B Pa slar a p L aap a F İngilterede yeni askerlik Usulü daimi ve mükemmel a HİKÂY AAA L Biz nişanlanır, nişanlanmaz dı « şarıya gitmek ne kadar iyi oldu Ha- san!... Sakın bunu yazıyorum - diye İni, Stalin, Troçki, WGreta Garbo, |sonra bizi birbirimize bütün hayat Matlen Ditrih, Moris Şdv__ıy_: için bağlıyan bu nişanlanışımız o Klark Gable gibi günün adamları, Sdar yıldırım gibi çabuk oldu ki... hin dünyanın en möüşhur karika, DİZİ çılgına döndüren bu sıcak rüz- türcüleri tarafından çizilmiş pozla- 6” bizi o kadar sardı ve sersem et- rımı bir defa da burada: gördük, — |ti ki... Seninle evlenmiye razı ol - Muvaffak - İhsanıh/ 'sergisindeki|İüğumu söylediğim güne kadar i- karikâtürler, bizim şimdiye kadar Nan bana kendimi tahlil edecek va- gördüğümüz ve görmeğe alıştığı- Kit ve soğuk kan bulamadım AŞK SUÇUNUN SBABİ MUHAFFEFESİ Yazan : SUAT DERVİŞ & ğ maz tarzda değillerdir. Bunlar Av-| Şimdi büyük bir fırtınadan sonra bi Tupa karikatürcülerinin eserlerini bir limana iltica etmiş bir geminin l andırmaktadır, İyolcusu gibiyim. O nasıl geçen hâdi- Bizde karikatür denince akla ge- *©leri bu sükün içinde bir kere bir leo çey yalnız karakteristik bir Sok kere daha zihninden geçirir - b * İnaktanın mübalâğa edilmesinden 5€- Ben de tek başıma... şu dört İberettir. Halbuki karikatürde mü-|İfSanın el ele tutuşursa ancık be- İrdğe mevcut olsa bile bundan |denini sarabileceği ihtiyar meşe a-; Weeret değildir, Bir karikatürde ru-|ğacının altında oturmuş, geçenleri' ııuı a karakterize edilmiş çizgile-|düşünüyor ve kendimi — dinlemiye Find ararız. Eğer yoksa onu âmiya- kendi içimde aydınlık yaratmıya uğ - )e Erlmak mecburiyetinde kalırız, raşıyorum. Kartkatür, tuhaflık yapmak is-| İık sondajda aldığırı netice şu. ! h'."”h' '“h'dwı'h; yapmak değil-|ve bu kat't netice... Seni Sl:r ».| Ar lıı;ıyı.ı "'_"”*m hasnin rum, Bütün benliğim seninle dolu : ""'“’ı S ""_“'“'e d_“'m iada.|İStikbalimi sensiz düşünmiye, sen- Z İ ee daha Mmüvaffak izler bulduk | ©4 tağavvur etmiye mükledir de - İtahe viyade bir afiş restami Olan Ka Laae D D aa gibi gü ı | Muvattak İhsan basit'satıhlarla sa- YSRMAk N z ! İ seleştirdiği — mevzularında - artık P9 Sibi. su' gibi elzemamn... Evet | Marmara'dan kopup gelen tatlı rüz- | Yağmurluk, - başımda ıum:şı bir' İ göcmekten bıktığımız ve gözlerimi-| Hasan bu böyle... ve bu şeyin böyle | gârlarla dinleniyordu. Benim üze - prh olsaydı, ayaklarım, ıî&ıpık ; İtia yorulduğu fotograf taklidi afiş- OlAcağını üç dört ay evvel birisi ge- rimde beyaz bir kotra elbisesi var-|(Arıma kadar wlanmış, çoraplarımın - bir ordu kazandırıyor! — ğan yT U İngitiz taparatorluğunun müda- | * " EŞ fanscı meselesi bu zamanda İngiliz- $ / leri geçmiş senelerde olduğundan — Mk Meşgul etmektedir. İmparator- “uk vollarına hâkim olan İngilizler için baka devletlerin kuvvetlene - | Gek birer birer rekabet sahasına a- tıldıklarımı görmek var. Onun için Şalnız denizde değil, havada değil karada da kuvetli bir ordulara mâ - — dik ölmük ihtiyacını görüyorlar, Bu Dordü icabında İmparatorluğun her — Boktasına sevkedilebilecek gibi ol- Mmahdır; diyorlar, "Dünkü «Sün Telgraf» İngiliz Har- biye Nazırı Hor Belisa'nın Avam - Kamat verdiği izahattan çır kan bazı mühim noktaları bu sü « bir kimyağer gibi çekiliyorum. Ve|zara karşısında Insan büsbütün lâ- bu aşkı yavaş yavaş dikkat tahlil e-/kayd kalamıyor, diyor, onun zerrelerini gözden geçi-| Etraf bu kadar güzel iken tahteş- riyorum, Bilsen bu tahlil beni na -| şuurumuzda sevmiye — namütenahi &l umulmaz bir neticeye götürü - |bir iştiyak duyuyoruz. yor, bilsen Hasan aşkımızın unsur-| - Ve unutma Hasan... o gün ba ları neden ibarettir. Şaşarsın, şımda mavi bir berem, üstünmde be, musıtn?... Birbirimizi /Yaz bir esvabım vardı. O beyaz es - m?ır:yomm" —a doğru tanımış - | VaPla o mavi berez bana öyle yara - tık. Sıcak bir günün akşamı gün - |H7 ki: Meselâ o gün hava yıumıul- düz sıcaktan gevşemiş âsabımız|!U olsaydı... üzerimde kırmızılı bir 'üstünde geçen bir otomobilin fış - tunlarında — okuyucularına y gösteri. — - Hazbiye Nazırmın orduyu ıenç." Teştirmek için bir — zamandanberi * /— Sarf ettiği gayretin neticesi olarak | Mümi harbden sonraki senelerde or / düya girenlerin mikdarı azaldık - “Ça azalmıştı. Fakat İngilterede e - Sasen tahdidi teslihat cereyanı Var- Yi İngiliz kara kuvvetlerinden., bir tip- — Peki... Demeğe mecbur oldum, Amma, yüreğim de höpür höpür atmıya başladı. Ömerle Nebahatin tanışma- Sının sonu neye varabilirdi. Ve benim vaziyetim ne olurdu? Hep bunu düşünmeğe başladım, Selim be- yin anlattıklarını: — Evet... Yahüd da; — Hayır... — Demekle savuşturup gidiyordum. Sonra, Vecdet- — ten gelen mektubun buraya getirilmesi de hiç ho- Şşuma gitmiyordu. Maamafih bunun için müşkülât çekmedim, hemen kararımı verdim: İlk önce ken- /— dim okurum, herkese okunabilecek yerlerini de on- Tardari saklamam, Ev yakm. Nebahat on dakika içinde gitti geldi, Daha kapıdan girer girmez alt kattan bağırıyordu: — Bey baba, ablama mektup gelmemiş. Fakat Ağabeysi gelmiş, evde kendisini bekliyor... Kaymakam bey: — Ağabeyisi. — Kellmesini işitir işitmez yüzüme baktı, ben de tu- im, zihnim allak bullak oldu, şaşkınlıkla bü- bir gaf yapmamak için biraz kekeliyerek ilk gelen sözleri söyledim: — Ya... Demek ağabeyim gelmiş! bitirmeden, Selim bey sordu: Ağebeyinizde mi vardı?... Öz ağabeyim değil efendim... Akrabamdan... deyip gidiyorum. Kendisi Sungurluda Ü çe *dı. İngilterenin en zi i -İyük deniz devletlerinin iştirâkile . iyade ehemmi - ö EtE Yet verdiği donanması ile diğer bü-lakdedilen muahedeler icabı olarak'tı. Bunlar hep malüm?... Çünkü bü. Kd0 ça Brşgee İlemm < L geşerer Bi baksedilirken sözün alt arafı ? ee Yi <3 kSaaz , İ askerlik ücretli — ve | « SP AĞNT K6 Bönüllü olarak yapılan bir iştir. U- MEEEE A RUNE gi üi F A S İngiltere Kralı tayyare kumandanı üniformasını taşıdığı bir gün- kara askerlerile konuşuyor. bir dereceden yukarı çıkamıyacak- yük zırhlıların ne kadar tondan i- * teri geçemiyeceği, kruvazörler — ve taire hep bir nisbet dahilinde ko - ha nuşulmuş, kararlaştırılmıştı. Fakat sön senelerde vukuat İngiltereyi si- » lâhları azaltmak değil, büsbütü ço- T galtmak yoluna tekrar — götürmüş ş oldu. Şu son üç senedir olan — şeyler gösterdi ki İngiliz imparatorluğu - nun yolları tehlike altına girebi - lr ve İngiltereye de bir gün teca- vüz edenler olabilir diye... O halde İngilizler de hattı hare- ketlerine tayin ettiler: — Biz sulh istiyoruz, — dediler, K Harb istemeyiz. Fakat sulhun mu- hafaza için en birinci çare kuvvetli oturuyor... — E bari kendisini de buraya çağırtalım. Neba- het kızım, git söyle de... Sözünü kestim: — Bendeniz gideyim efendim... İhtimal çamaşır filân değiştirir. Sonra birlikte geliriz... Dedim, toplandım ve cevap vermesini bekleme- den yerimden kalktım. Böyle bir emri vaki yapa- mazsam çök müşkül bir vaziyete düşecek, bütün ya- lanlarım yüzüme vurulacak, rezil olacağım — Öyle ya, benim söylediklerimden Ömerin haberi yok, Ömerin söyliyeceklerini ben bilmiyorum. — Yalnız, akrabalığımızın derecesi hakkında verdiğim izaha- hatın suya düşmesi kepaze olmak için kâfi! Onun için yerimden kalkar kalkmaz: — Efendim... Şimdilik allahaısmarladık. Dedim, hemen paldır küldür merdivenleri indim, kendimi sokağa dar attım' — Ömer beni mahvedeceksin . voar —“,Whum“.bü.llpbımfmmydlmumnm dı. Sen de beyazlar giyiyordun, Be: jnim, başımda mavi bir bere vardı. Senin saçlarını rüzgâr karıştırmış- tı. Bizi rıhtımın üzerinde birbirimi- ze tanıştırdılar, Ayaklarımızın di- binde kizl pembe hareli lâcivert bir deniz hesapsız, çömert bir ser- Büzeşt hevesile sonu yok bissini ve- ren ufuklara yayılıyordu. Henüz batmış olan güneş bulutları - öyle dana yakın bir renge boyamıştı ki.> Ben şair değilim... tabiattan pek mütehâssıs olmam. Fakat ne de ol - sa dünyadaki bütün — güzelliklere Şimdi sen gittiğindenberi — ben'meydam okur derecesinde hesapsız lolmak kendimizi müdüfasya ha -|kendi içime, lâboratuarına çekllmıve tevazusuz güzel olan bir man - e ventk sunuyor. İdıa. Bundan üç dört ay evvel seni KAkâ ne olursa olsun değişiklik|tanımıyordum. Mevcudiyetini bile arayan gözlerimize Muvatfak İhsa- bilmiyordum. Sonra nasıl - oldu... gın afişleri, biraz ferahlık ve ge-|Sen benim her şeyim oldun, Bir - tüşlik vermiş bulunuyor..— Bu iti- birbirimizi gördük, birbirimizle ko- barla enu bizi kendisine bıktırma-|nuştuk ve birbirimiz üzerinde ba- dan ruhunün tenevwülerini katre|kışlarımızın, konuşuşlarımızın du - katre vermesini ve diğerleri gibilrup ve susuşmalarımızın bızaktığı ayTu sakarat üzerinde asrar etme * intıbalar, duygular, duygu parça - mesini dileriz. Bu temennilerimize. ieükake jaabalik, mevamalarda, göemiktetedk li çi D e N Himiz erijinal eserleriti, beklediği Buzi de ilâve ederiz, İşte şu son seneler İngilterenin ye niden hazırlanmasile göçti, Daha ö- İnümüzdeki seneler de bu uğurda ge çecektir, Bir memleketin mü - İdafan kuvvetlerini ondan para - yı esirgemiyerek var kuvvetile art- tırmak yoluna girilince tabildir ki | © memleketin kara kuvvetlerini de, | ordusunu da, düşünmek lâzım ge - İliyordu, Denizci olan ; İngilterenin 'şimdi bir de karada da kuvvetli 6l- mak istediği görülüyor. İşte şim - diki Harbiye Nazırını harekete ge- tiren şey, hep bu emeli besliyen va- tandaşlarının harareti. oluyor, Mecburi askerlik usulü kabul e- dilmiyon İngüterede orduya gönül- lü ve ücretli olarak girehlerin mik- darını mümkün olduğu kadar art- tırmak için Harbiye Nazırı askere alınacakların — ordudan — çıktıktan | Nlll"" u y İhrllu | SAN';ATKAR EYÜB SABRİ JÜBİLESİ 1 — Şehir tiyatrosu 2 — San'atkâr NAŞİT 3 — Halk opereti 4 — Ertuğrul SADİ Türkuva Varyetesi sonra da iş bulmaları için bir çok | kolaylıklar göstermiş ve hükümet (Devamı 7 inci sahifemizde) | Deyişine karşı:; — FPek âlâ... Canın isterse... Desdm hakikaten her şey mahvolacak; arlaya çı- kacak yeni vaziyeti lehime yüzde yüz Kalmıyacak. Ömneri, neyse ki bir saat dil döktüm de güç belâ Kandırabildim, kayın babamın yanına gitmeğe razı oldu, Hoş, oraya gitmesi de az mahzurlu değil!... Bir kölime falso, her şeyi altüst edebilir. Sonra, ayıkla pirincin taşını! Fakat, ne garip, ne içinden çıkılmaz, berbat bir — Merak etme 'hiç bir şeycik olmazsın., vaziyet- Ben, Ömeri kendimden, muhitimden, hatı- — Nasıl olmani? Baksana başıma açtığın İşe... ralarımdan, nazarlarımdan uzaklaştırmak istedikçe Kayın babam «Ağabey sözünü işitince hayret bu ahlâk düşkünü bana daha çok yanaşıyor, tesa- içinde kaldı Hiç bir sözü geçmemişken birden bire düfler hep kendisine yarıyor, bir ağabeyinin meydana çıkıvermesine kim ne de- — Benim kaymakam beye söylediklerimi ona da öğ- mez?... rettim, — Hiç kimsenin birşey demiye hakkı yok.. Âlem — — Sen de böyle söyle, az konuş; sana soracağı su- bize ne karışır... Bugün kardeş oluruz, yarın karı allerin cevabını en çok ben vereyim, sen dinle ve koca oluruz, dan herkese ne? beni tasdik et... — Yapma allahın aşkına beni dinle... Dedim. O da buna mukabil benden bir şeyler isti- nim kızcağızım dinlenecek şey söylemiyor- yor... — İstediğim - fedakârlığı yap, Ömere kalkıp benimle beraber kaymakamın evi- Sonra, dediklerin birer birer olur- ne gelmesi ve söylediklerimi tutması için yalvarı- — Diye bu talepleri de pâmuk ipliğine bağladım, gçevirebilmem — ümidi sun ki vaziyeti - kurtar, yorum, Fakat, hain herif... Beni müşkül vaziyette Durup dürurken başıma örülen bu belânın içinden | görünce”hem sabahki görüşüşümüzün öcünü alıyor, de şimdi nasıl sıyrılıp çıkacağım bilmiyorum? Aca- | hem de kendi hesabına istifadenin en büyüğünü te- ba sonuna kadar muvaffak olabilecek miyim, yök- min etmek istiyor. sa âleme kepaze Olup t kalacak mıyım?,. Allah bi. Benim kaymakamlarda ne işim var? lir!... Sitmem kırttığı çamurlar bulunsaydı - seni, isevmezdim. Çünkü evvelâ kırmızı renk — ba- 'na yakışmadığı için senin nazarı dik katini celbedemiyecektimi. — Sonra' sinirlemiş bir halde olduğum — için İde kalbimde sevgiye karşı namüte- 'nahi bir iştiyak değil bilâkis, nef - ret etmiye karşı, Kavga ütmiye kar- Şt sonsuz bir heves olacaktı. — * 'Sonra ogün rüzgâr bana tatlı bir deniz kokusu getiriyor. Ayni rüz - gâr seni de karıştırdığı için bu ko- kuyu Tüzgâr bana senin. saçların- dan getiriyor gibi geliyordu. * Görüyorsun ya... aşkımızın terki- binde batan bir güneş, güzel — bir deniz, o denizin sert kokusu, be - nim beyaz elbisemle mavi — berem var... Sonra... daha sonra hatırlıyor mu sun? Otelin tarasasında uzun. san - dalyalara uzandığımız ve denizin ü- zerinde ve mehtabin altında gü - müşten süvarilerin köpükler için - de ufuklara koştuğunu gördüğü müz geceler... Ah... hele © mehtaplı geceler... Sonra hanımellerinin güzel ko kuları, sonra bizim küçük Nedime- nin , Fazıl'ın kitarile beraber yük selen Besi, sonra... karanlık gece - ler Hasan... Çiçeklerinin tatlı kokusunun ne - reden geldiğini belli etmiyen, ha - fareti âsabı gevşeten ve karanlığı Tuhu esrara doğru sürükleyen, © simsiyah geceler... Ve sonra insa - nın içinden ellerini kuvvetli insan avucuna bırakmak ne geniş bir göğüse iltica etmek ihtiyacile titrediği o rüzgürlı akşamlar... E - 'vvet bütün bunlar, eğer aşk bir cü- rüm olsaydı; esbabı muhaffefe ola- rak göstereceğimiz unsurlar olur - lardı, | O İnan bana bizim birbirimizi sevmemize âmil olan şeyler; bütün bunlardır. Şahsi tesirlerimize in - zimam eden bu teferruat... Ve ne tuhaf sen orada güneş al- tında ışıldıyan uzün demiryolları - nın bir düğümünde ben burada :| Çamlıcanın tâ tepesindeki köşkün bahçesinde kocaman meşr ağacının altına serilmiş seccadenin üzerinde levimiz için örtülü yastıklar işler - ken bizi birbirimize bu kadar bağ-, hyan şeyler vallahi biraz da hattâ '.yarıdan fazla bütün bu teferruat bu dekor, bu geceler, bu kokular, ve © rüzgârlar... Şimdi bana öyle geliyor ki biz İiçimizden sevmiye © kadar hazır < lanmamış bulunsaydık vo bütün a- 'nasır aşka şeriki cürüm olmasaydı- lar, biz bu sene birbirimizi seve - İmezdik, Evet bizim aşkımız tıpkı kisıyevi |bir tertip gibi binbir uzuvdan ya- pilmiş ve bunun bütlin güzeliiği ne- rede biliyor musun?... Bütün bu (Devamı 7 inci sahifemizde)