Afrika — Müstemlekeleri.. Almanların müstemleke — davası lir ve ne vakit, ne suret- 1 kapanacağı da kestiri- Umumi harpten son- welln Jememektedir râ galiplerin eline geçmiş ki Alman müstemlekelerini şimdi Hit | | ler Almanyası tekrar — istemektedir. | | Bu meselenin Londra ile Berlin ara- sında mühim safbalar geçireceği tah- min edilmektedir. Eskiden Alman« ların olan Afrikadaki Tangnika müs- | | temn'ckesi de umumi harpten sonra| | Ingiltereye — geçmiştir. Almanların | kendi lehlerine orada propagandaya | giriştikleri anlaşılmaktadır. Goçen gün Avam Kamarasında mebus Do- ter müstemlekât nazırına bir sual so. rarak: — Danganika'da Alman propagan - dası gitgide artmaktadır. Bu propa- gandalar İngiltere alehine bir ma- Uzak — Şarkta harb oldu, olalı Amerikanın —Ja - İponyaya karşı o - lan vaziyeti — her gün konuşulan lü- d LA İkırdılara — mevzu hiyet alarak devam ediyor. Hukşı "İolmuş, Kkalmıştır. met buna karşı ne yapıyor? demiş -| Neden — Amerika tir. Buna karşı müstemlekât nazırı Oramski Gor cevabında şöyle demiş- tir: Orada bir takım propagandaların cereyan ettiğinden hükümetin 'haberi vardır. Tanganika'daki hükümet bu. nu takip etmektedir. Her türlü teh- likeye karşı tedbir alınacaktır. Tanganika'nın idaresi Milletler Ce- miyeti namına vekll sıfatile İngil tere tarafından idareye verilmiştir. Eski Alman müstemlekelerinden Af- rikadaki Kameronda yine Milletler bu işin önünü ala- miyor?. Neden Ja- ponlara söz geçiri- lemiyor?. Sualleri sık sık herkesin dili ucuna gelip duruyor. «Son Tel Egrale n bü sütün- larında sırası gel. dikçe — yazılmıştı: Amerikahlâr yeni- den kuvvetlenme ğe ihtiyaç görü » Mart 1028 giltere - Amerika Arasında neler oluyor? giltere, Amerikanın Resmi izahatiyle Tatmin edilme Büyük Okyanosta Amerikan filosu Cemiyeti namına Fransa tarafından | sdare edilmektedir. Hitler Almanyası ! Müstemleke meselesini ortaya koya-| rak eski yerleri almıya teşebbüs et- tiği takdirde bu yalnız İngilizleri de- ğil Framsızları da meşgul edecek bir mesele halini alacaktır. Fakat — en yorlar. Şimdiye kadar hazırlayıp dn-:hubetmek için Amerikanın deniz ima tatbiki gecikmiş kalmış ohnıkuwnkn'nin yetişemiyeceği - deniz programlarını — bundan sonra'ni Avrupalı mütehassıslar söylemiş arlık sencsi senesine yerine getirerek |lerdir. Esasen maksat, «harbetmek» dananmalarını yeni yeni kuvvetler- değildir. «Harbetmek» sözü diğer ta- çok müstemleke İngilizlerin eline geç miş bulunmaktadır: le techiz etmek zaruretini duyuyor ır-'llm küvvetlerisi mukayese eder « lar. Bu olmadıkça Japon donanması- İna karşı giderek Japon sularında'lin ucuna gelen sözlerdendir. Hülâ- ken bu ölçüyü canlandırmak için di-! miş! sa Japon ve Amerika donanmalari| Eşyalardan fanteriler Bir Mekteb Çantasının İtirafları.. Yazan : FİLE Bu bir sömett tatilinin hikâyesi -| Karısı ve çocuğu olmasına rağmen dir, Gizli bir mektep çantasından din|ölen horozun çöplükteki — gözüne ledim, Sahibinin doktor çıkmasına|benzeyen gözleri var, iki senesi daha var, Delikanlılık bu,k Yeğenine öyle nasihatler verirdi kaptırmış kendini aşka, Mütemadi -İki genç mektepli çirkin — nişnhısını yen defterinin kenarında — randevulyavaş yavaş unutmağa bile başladı, saatleri yazılı, Amuca evi misafirsiz kalmıyor, Mae Sevişiyorlarmış, Çanta diyor ki: İhallenin ne kadar genç kızları var « — Bir posta müvezziinin çantasılça kaku almış gibi hepsi onun etra « kadar mektupla doluy fını sarıverdiler, Belki de bu bir a- mukayese edilmek istenince Amı:ri—ı Yaş, bir daldan öbür dala konmak'muca plânıdır kimbilir? ka donanmasının daha pek çok kuv, vet temin ederek yeni yeni vesaitle, büyük, küçük bir çok gemilerle kuv- vetlenmeğe mutae olduğu kanaatine varılmaktadır. İşte bu itibarla Amerikalı amira- ların hazırlayarak meydana koyduk. ları deniz programını tatbik için lâ- zım olan parayı temin etmek üzere iş artık dönüp dolaşıp Amerika par- lâmentosuna, Âyan ve Mürmhessiller Meclisine gelip çatmıştır. Bu böyle olağ un Amerikanın üyettar adamlarının sözlerinden gözetelerinin yazdıklarından anlaşı- Jan mühim bir cihet vardır ki o da Amerikada efkâöri umumiyenin şu son Çin - Japon harbinden beri ne Kadar harekete gelerek dünyanın en Kkuvvetli denanmasını yapmak için |her türlü fedakârlığı göze almağı is tiyecek kadar sinirli görünmesidir. İngilizlerin bu hali dikkatle takib et- İtiklerine şüphe — edilmemeli. Fakat bügün bu satırların mevzuu kuvvet- Ji bir Amerikan donanmasını İngiliz- lerin nasıl göreceği meselesidi Amerikan efkârı umumiyesinin » Japon murabesile uyanmasıdır. #ifkârı umumiyenin bu hareketi üze- rinedir ki Parlâmento tetkikata ko- lerin vasıl göreceği meselesi değildir. Amerikalı amiralardan biri İngil tereye gönderilmiştir. İngiliz amiral- larile temas ederek uzun uzadıya mü- zakerelere koyulan bu amiral dönüp geldiği zaman Vaşingtonda verdiği rapor üzerine Şşu sualler meydana çıkmıştır: — Amerika donanması ve kâm lunuyor. Bunun sebebi nedir? Bahri "Muhiti Atlasi tarafı okadar emin mi. dir ki bütün donanma Bahri Muhiti. Kebire gönderilmiş?.. ve İngiliz| yaşıdır. Fakat berim sahibim sev -| — Artık akşamları toplantılar yapılı » diği kıza sadık Etrafını göremez| jyor ve genç kızlar eni yeni çerkıları » İbir halde. On sekizinci asır aşkların- », okuyarak, en güzel danelarını 0y-v dan birinin müstehasesi gibi. Beyaz köpüklü, pırıltılı bir. Marmara tan - gosu söyliyerek içinin gizli hislerini ğmeleştiren toy bir ana baba ço - n nağmeleştiren toy bir ana S rİ: üğreyim sizit Dediğici cördür cuğu, KA Z Onu beyaz gömleği ile bir insan le-| kulaklrımla işittim, Günler geçmi nayarak bu doöktor namzedinin et « rafında pervane oldular, Amucanın kaç defa o kızlara: İçinin 'üzerine eğilmiş görseniz bebe-| Yor. Beni açmaz oldu. Bir defa yave İkulusunun verdiği ipekli mendili çı- İkarıp gözlerini silmek istedi. Amu « cası elinden bu mendili alarak so « ği e oynayan bir çocuktan farksız bulursunuz, Ben sade kaç döfa «nasıl doktor o- B lacak?» diye düşündüm |baya attı ve dedi ki: Kiftaplarının, defterlerinin arasına | — Gençlik gülmek çağıdır, İnsan |burnunu sokmuş aklını biyoloji not-|SOcukken ve — ihtiyarladığı —zaman İarından penibe bir ask mrektubuna, Siyatik sancılarından imarlı gevrediği vakit ağlar, Gençlik gülmek çağı - dir, O gece yine bir başka evde toplan- daldırıyor ve sararmış bir göl yap - rağından resimli bir tıp Xitabında şir| yan bahsine atlıyor. Bu iki — âlemin| haricinde bir başka zevki yok, Dans, sinema, deniz, kürek, maç, kadın, şehvet, çapkınlık, kaşkariko bilmi - yor ve: « Ah bir doktor çıksam da muüa - yenehanemde hasta nişanlımı teda - vi edebilsem, diyor... Sömestr tatili geldi, Sırtıma bütün kalın cildli kitaplarla ne kadar sarı defterleri varsa yükliyerek, turaş bı- çağı, sabun, pijama, terlik, tarak, İkas; ve kol düğmelerini bir çantaya yerleştirerek amucasının e- vine geldi, Küçük tatili burada geçi- recek, Amucası yaman adani, İğnenin de-| ;ıigi..dm Hindistamı seyreden ve &i - yah bağa gözlüğünün kocaman cam -| İları arkasından dünyağan küyrük 80- İkumunu seyreden orta yaşlı bir hı yif Bahri Muhiti Kebirde toplanmış bu- TEZETTTTAE TTTT | yerl e karşı barekette bulunma- ları gibi uzak bir ihtimale göre ıpıl.'m bir hesap üzerinedir. Hele g çen ayın ortasında Singapur üssü tı varmış, Döndükleri zaman — sarı 'saçlı bir kızın cilyelerini anlata anla- ta bitiremiyordu, Yaslık — oyununu gözleri süzülerek, ağzı sulanarak an- latıyordu. — Amuca diyordu. Salon oyunları- nn en güzeli muhakkak budur, — Ne yumuşak oyun, ne heyecanlı, ne tat- h eğlence, Değil mi? Amucası da ayni fikirdeydi, Çü » rük dişlerini gösteren bir gülüşle sal- 'yeleri akarak yeğenine: — Haklısın,, diyordu, Ben de bu yastık oyununu merak ct tim doğrusu. Bir akşam da amuca - sının evinde toplandılar ve yastık O- yununu tekrarladı! Bizim delikanlının hakikaten hak- kı varmış, Salonun etralı yor, Kadınlar kler bu iskemle » lere gıra stra oturuyorlar, Biriğinin gözü bağlanıyor, ebe oluyor ve elin- d iskemleler dizili- |deki yastığı bu oturanların dizlerine - oluruyor İkayarak yastığın üzerine Kimin kucağına oturn İsesine banzem Amerikanın en selâhiyettar olan|Pahrisinin açılma merasimi dolayı - makamları bu suallere kat'i bir cevap *ile Amerikan donanmasının da ar: verememiştir. Yani — vermemiştir. Ya gitmesi az münalı de Werdikleri covaplar da suâlleri so _wtim bu vuküat İngiltere ile Amerik: ranları tatmin etmediğinden rivayet GFasında gizli bir ittifakın varlığın: |Ebe bu oturduğu kucağın ve bu se » İsin kime ait olduğunu - bilecek, hil - |mezse yumrukla salonun — orlasına A | yavarlanıyor, 1.| O ballandıra ballandıra anlattıkla- İiki tarafın donanması arasında de - #te sekiz güzel çehre, Bunlarındördü sinema yıldızları, ve diğer dördü de güzel * kadınlar arasmdan seçilmiştir. Şimdi, söyleyiniz bakalım, sayın okuyucular, bunların hangisi daha güzel? Sinema yıldızları mı, yoksa yıldız olmayanlar rm?. Bu resimleri iyice tetkik ediniz, İ ve güzelliklerinin derecesine göre sıralayınız. Ve ayni zamanda birini genişlemiş, dedikodu büyümüştür. Dedikodunun —mahiyeti “de şudur; İngiltere ile Amerika arasında gizli bir anlaşma vardır. Anlaşma değil... Daha ileri giderek gizli bir ittifak vardır! Bu ittifaka göre Amcrika do- nanması kâmilen Bahbri Muhiti Ke- birde bulunacaktır. Amerikan ami rallar diğler denizlerle meşgul olmu- yacaklardır. O cihet İngiliz donan - masına bırakılmıştır. nizlerin taksim edilerek ona göre is. tikbalin korkunç ihtimallerine karşı jtedbir alındığı anlaşılıyor İşte dedikoduların mahiyeti bu su- retle hülüsa edilmektedir. Bunun zerine mesele bir kere de Hariciye Nazırı E. Hull'den sorulmuştur. Par- lâmentonun bu meseleyi tetkike me- mur edilen komisyon Hariciye Nazı- Jrı sarı saçlı kızın elindeki — yastıkla bizim delinkanlının dizlerine oturdu- İğu zaman delikanlı öyle acsip — bir ses çıkardı ki salonda bulunanların hepsi gülüştüler, Amucası bile, Sonra geç vakit dağıldılar, Tatil böyle geçti, Delikanlı kitap- larını bile açmadaı yalnız tatilin son günü idi, Artık ertesi günü mekte - be dönecekti, Çantasını açtı ve için- n İrından çok kat'i ve sarih cevaplar al-'den çıkardığı hatıra defterine — şu ğerine niçin tercih ettiğinizi yazmayı da unutmayınız. Alacağımız cevapları sırasile tasnif edeceğiz ve birinci- | Bahri Muhiti Kebirde Amerikan mıştır. Fakat bu cevaplar da dedikö-|cümleyi yazdı ve kapadı, liği kazanan okuyucumuza güzel bir hediye vereceğiz, Cevaplar bu ayın onuna kadar gönderilmelidir. Neti - İdonanmasının toplanması Japonyaya :dulann arkasını kesememiştir. Hari-| — £ Hayatı şimdi anladım. ceyi 15 mart nüshamızda yezarağız. İkarşıdır. Japonların - İngilizlere ai (Devamı 7 inci sahifemizde) * MR Kadın yağını methedeceği yerde: — Bir bannak al da bir yolcuk yağı gör.. Dedi. Hakikaten mis gibi yağ. Fakat o heril yine sağımda solumda. Kâüh konuştuğumu dinliyor, kâh yiyecek gibi bana bakıyor. Ne istiyor?, Niye benimle bu kadar alâkadar oluyor?. Dilimin ücuna geldi, Temedim: — Efendi.. Haydi işine.. Aradığın kadın ben de « gilim... Bu nevi erkeklerin yaptıkları -bayağılıktan başka bir şey değil. Ben, hükümette sözü geçer biri olsam, ceza kanununun en başına: — Harfendazlık şiddetle memnudur. Bir kadını iz'ac ve takip eden erkek en ağır cezaya çarptırılır... Diye bir madde koydururdum. Bu ne biçim şey? Kadın: Harfendazlıktan korkar sokağa çıkamaz, Ka- dın; Peşine takılınacağından çekinir bir mahalleden ötekine gidemez!. Bu çekilir derd mi?. Kadın da yap- yalnız sokağa çıkabilmeli ve istediği yere kadar İs - tediği gibi gidebilmeli. Erkekler ona yan gözle bile bakmamalıdırlar, Hem terbiye de bunu icab ettir- mez mi? İnsan v erkeklerden birini çekte de sörsa: — Efendi, sen karıma, yahut kızı kardeşine so - kakta lâf atıldığına memnun olur musun?. Ne cevap verir. Şüphesiz: — Bayır. ©O halde kendisi bir başkasının kızına veya karı- sına ne diye bakar? Bu şaygısızlığı neden yapar?... Bu yabancı adam da öyle. İhtimal benim kadar yetiş- miş kızları var da halâ gözü başka kadınların üzerin- det.. Yağı da aldıktan sonra, pazarda işim kalmadı. E- vin yolunu tuttum. Hızlı, hızlı gidiyorum. Arkama da bakmıyorum. O adam geliyor mu, gelmiyor mu? Mek- tebin önünü geçtim. Yol tenhalaştı. Şube reisinin evi- nin köşesini dönüyorum. Arkamdan bir ses kulakla- rıma irişti: — Vicdan hanım,, Vicdan hanım., Ses yabancı, kart bir ses. Fakat, Ömerin sesina ne kadar benziyor. Arkama döndüm, bir de ne göre- yim?... O, adam. Aramızda iki üç adım var, Gözleri- min bütün nüfuzu ile baktım. Simayı tanıdıg. Ku » laklarım da aldanmadı. Dedim. İlk hissimde aldanmamışım. doğru çıktı. Muhatabım sordu. — Viedan beni tanımadın mı? Gayet samimi ve lâübali! 'Tanıdım. Ama, tanımamak daha iyi değil mi?.. — Hayır... Cevabını verdim. O halde, ben kendimi tanıtayım. — Unütmüşsüz nuzdur. Çocuktünuz. Ben Ömer... Ömer ağubeyin... Dediğim Dedi. Gözlerimin içine baktı, — Ömer... İsminin telâffuzu, tepeden inme bir darbe oldu. Vücudümdeki bütün kan damarlarımdan çekildi de, kendimi sopsağuk bir cesed kaldım. zanneltim! Elim ayağım tirtir titremeye başladı. Tek kelime söy. Temedim, Bir kaç şahiye bocaladım. Başım döndü, gözlerim karardı. Titrek ve sinirli bir sesle: — Ömer'seniz bana ne?, Ben sizi tanımıyorum.. Dedim. Muhatabım, soğukkanlılığını hiç bozma- *dı, gayet yumuşak, biraz da sırıtgan: Röyle şey mi olur Vicdan?, Ömeri nâsıl unu- tursun?. Dedi. Müstehzi bir eda, iğneli bir sual, Beynime işledi. Herif âdeta: — Her şeyi unutabilirsin. Fakat beni unutabil. mek imkânsızdır. Ömer hayalini ve ismini mez; kadar beraber götüreceksin... Demek istiyordu, Sön- ra, NâvE etti: V — Tesadüfümüze çok memnunum, Buröda kar. şılaşacağımızı hiç ümid etmezdim. Bari eve gelsem de oturup uzun boylü konuşsak?.. Böyle söyleyince mosmor oldum, güzlerim slev- ü. — Ne münasebet?, Dedim. İmkân olsa herifi sokak ortasında bıra- kacağım, deli gibi koşa koşa eve gideceğim. Yahut da yerden bir taş alıp kafasına indireceğim. Ömer'le Tokatlı köprüsünün başına kadar bera- ber geldik. Beş on dakikalık yol. Ne söylediyse ters cevab verdim. Eve beraber gelmesi için çok ısrar et- ti, aldırmadım. Bana söyliyecek çok şeyleri varmış. Bir aralık, beni mektebö bıraktıktan - sonra, neler yaptığını anlatmak istedi; — Rica ederim, susunuz, Maziyi tazelemeyiniz... » Dedim. Hülâsa; Hiç bir $ey söylemesine müsaadle etmedim, gayet haşin, gçok sert davrandım. Köpeğe yapılacak bir muamele, şakiye gösterilecek bir surat. Onun da bir şakiden, bir hırsızdan ne farkı var?... Bir kızın bekâretini bir saniyelik zevk için mahvet- mek ve o kızcağızı yüzüst bırakmak - eşkiyalıktan başka nedir' Köprünün başında: — Artık gidiniz. Mahallemden yalnız geçmek. evime yalnız girmek istiyorum. Dedim. O, buna itiraz etmedi. Zaten, terbiyeli bir maymun gibi mültefit. Ben ne kadar şiddetli ha- rTeket edersee, o &/ okadar yılışıyor, pısirik pisirik gülüyor, Mendebur bir ruh ve yaradılış! — Zaten, parzcıda yapılacak işlerim ke'nadi. Al. laha ısmarladık...