- FONTFLEP #" — 6 Mart 1028 AKŞAMCILAR -108- TEsSki Osman Cemal Kaydılı Yezron: Abdi Bey ihtiyarlığına aldırmı- yor, bu kış kıyamette Beyoğluna çıkmaga ha ek orası mahut Tarlabaşın- gibi değil, kibar bir rande - vu yeri imiş! Ne randevusu — ea evi ( Ozası ir fa Ş zavalk elâcık di oradaki rürebbiyelik... ediyormu Demek © kibar fe Şi mâlya larına küçük yaşında terbi biyesi öğrenmenin öğretiyorlar galiba! Abdi bey Turhanın sözünü anla - yamıyarak — Kimbilir... zaten bilirsin 'ki Tur- hancığım... bizim Adelâ da... vakti le,.. gayet... terbiyeli bir kadınca - ozdi! — Ne demezsin! Abdi bey bir daha yuvarlayıp sa- atine bakarak: Sise doyum olmaz... bana hikmetini len Turhan hemen işi çaktı. Abdi bey bu kıyamet havada Beyoğluna, bulki| de Adelâ ile buluşmaya — gidiyordu. Çü © bu âlemi öyle kolay kolay bırakmüzdı. az Ba- n gedikli ve şayılı kaçık rsenilerinden karasakal linde bükül - bir aksşamcının defterinden Comal zırlanıyordu çeri girer, Bunlar Balık — pazarının ameşhur çilte (Baba haşmet) leridir, |Birinin sırtında incecik kısa bir ce -| ket, birinin pis ve parça parça — bir Çuval vardır, İkisnin de başları açık| ir, Bu çıplak ayak- ve delik deşik is-i Sakaltı haşmette göğüs bağır da| açıktır. Ellerindeki küflü ve kocaman kon- İserve tenekelerini Papa Eltime uza- İdrlar: Eftim: — Babaların nafakası! — Kale bu havada bu vakit ne kal-| Ydınız booyle, ben sindi stze nereden! |bulazak nafaka? | Sonra elini tezgâhın altına sokup Jorada gühdüzden arta kalmış — ve şimdi donup buz kesilmiş küçk ta - |baklar içindeki pilâkileri, hamsi gar- dalyelerini, turp salatalarını, ekmek ufaklarını karma karışik olarak — bu kaplara boşaltır. Mazlaum Noesari ön - lerinde daonup kalmış olun yarım ta -| bak tuzlamayı da çatalla kazıyarak ine aktarır, Sonra çıka - rek toslar, | | rıp her ikisine de bir kallı h: — Nuurol nim! Öteki haşmet nuurol caa - kalın ve İ Greta Garbo Ve sevgilisi (5 inci sahifemizden devam) kapısından içeri girdi, — Kapıda bekleyen biris âra telefondan Orkestra şefi Siokovski istediklerini haber verdi, Kendisini selâmladım, — Üstad! Evvelâ söyleyiniz, — kimsiniz |Bu sene çevirdiği ÂAnnie Fransız yıldızı parlak suksesini kazanıyor.. 1938 senesi Fransız sinema âlemi- ne yıldız yağmuru pek mebzul ve idir. Fransız — sineması lerle doluyor. Bunların içinde Annle Ducaux İ- O şimdiye 'olan bir anı adar 12 kordelâ çevirmiş rdır, İlk filmi (Kar- si) idi, Son filmi ir. Onu sinema flemi gayetle iyi tanır. Onun ismi de yenin ç ında movzuubahs oluyor. Çünkü bu sene onun en talihli se- inin en parlak devri - 1 senelerde yalnız is- !tidadının lezzetini tattırmış olan —bu i yeni filimlerde bir doyurmaktadır, üç film şunlardır: Kadın hırsızları, Islahane ve kilitsiz hapishane. Bu üç filimde de Ânnie Ducaux bü- yük bir san'at kudretini göstermiş bu lunuyor. Bu san'atkâr sahnede de büyük muvaffakıyet göstermiş takdir toplamış'ır. Şimdi Almany ledim, Güldü, Fransızca ko -| nuşmağa başladı, —, İstirahat etmeğe geldim, Mat - 61 Garbo için bir şet — diyemem- c benziyen — birisiyle gon ve polis kontrolü - nun Garbonun geldiğini haber ver - diklerini söyledim, — > — Rica ederim, dedi, Musikiye, si- nemaya Gsir bana ne gorarsanız s0- öylediğimiz yeni yeni çehre. B için yeni yıldız demek doğru değildir. (Ş an yıldızların isini ara- B Ducaux Tenyonarsımı| İş arayan, işçi isleyen weya bir müşkülü olup bizden fikir soran ve 1938 yılının en şikâyetini bildirmek arzu eden muh- ımm karilerimizin — mektublarını her gün bu sütunda muntazaman — ve pârasız neşredeceğiz. Bire gönderi - İım-x iş ilânları 2 gün üstüste tekrar- İla meşredilecektir. 189 — İlk mektep mezunuyum. İhenüz askerlik terkeremi — aldım. Gündüz ve geceleri her ne iş olurga lolsa kabul ederim. Bekârım icap e « derse kefil de gösterebi ücret az da olsa kabul ederim. Adr çin: Sultanahmed - Emin İhallesi Silâhtarağa Mek: mara 12 de Mehmed Y İçacaat olunmasım rica oderim. 190 — İlk mektep m n - m ma - soka mü- arsa olsun * y kâr bir ücrete Tazıyim. Adli edenlerin Üai ini rica 1 191 — Bulgaristandan — geliyor Ocada uzun müddet muallimlik et - înm Darulmuallimin Bulgar gazetelerinde mütercimlik de İettim, Bulgarca v. mükemmelen mezunuyum, Annle Ducaux giden bu san'atkâr oradada — yeni fi-/ y Anca da biliyorum, Evrakım munta ve li Hayır ! Nişanlanmadıkl.. Aslı yok bunun... cesinde 20 yaşlarında bir kız iş ara- Amerikadan avdet zar. Mükemmeden daktiş b eden sinema yildiz-|r, adli malümata aşinadır. Ba- (fransızcası vardır. Hesabı kuvyetli - larından Mirel dir, Herhangi kansatkâr bir ücretle |gi bir işte az bir ücretle — çalışmayı |mönnetle kabul ederim, Arzu eden - leri Son Telgraf iş ve halk sütunu vasıtasile Muallim rumuzuna — mü « racaat edilmesini rica ederim 192 — Tahsili orla mektep derc- len ve Tino Rosi böyle diyor. Nar gibi ahrum — kalmaz, z olsa buklava.. çif- İrunuz, ceva vermeğe hazırım, İster « eniz seyahatimden de bahsederim,.. ber türlü vazifeyi kabul eder Ad - res: Son Telgraf iş ve halk sütu: Mazlüm: Nene, nene? bir daha tokrarla Fakat Cemal Mazlüm bu sefer gayet ciddi içlenerek: — Allah Allah! Ve cebinden defterini çıkarıp ora-| ve |Fakat, hususi işlerimden aszla... Bun- lara dair bana sual sormayimız, Çün-. |kü cevap vermek adetim değildir. — Üstad! Yakında madmazel Gre- vasıtasile (Halide) ye müracaat o - kınması rica edilir, Mirel (Balen, Fransadakı mukaveleleri bitince tek- rar Amerikaya dönecek, ç aldırmadam mey - erek bir daire çı Efümle avucuna uzaklı- kömür gibi sakalına 'ta ile evlen ize dair bir çok şa- Tino Rosl!'dea bir film ç.viroı:ıktlr. — Hayır! hayir!... Doğru değil, ya- dan... Dün sabah Krıl)vı: Mari üe hömede yürü Mazlüma sokn P: ği yirmi p sürdü Siftah kumrudan... — Allah, turp sıksın alnımnıza!, Doyip kapıdan fırladı. Vakit epey - ce olmuştu. Mazlum kalkıp kapıdan | iya bir baktı, sotra birden içeri-| sonra 'ı r, şunu söyler: Ben diyeyim, sen dinle derdimi kâ - tp,) hana böyle yaz! ... ema sarf ve ıu—luuı musikiden, sinemadan bahsedebilirim. Fakat başka şeyler- den... Mazur görünüz... Dedi, Selâm verdi, pahçeye girdi, İzdivaç haberini tekzip — etmemişti, Kapı bekçilerinden birisi gülerek şu- i|nu söyledi: ağlayan eski hovardalardan sakallı| — — Çok, pek çok mesüd görünü « Baba h yorlar- Tıpkı yeni evliler gibi... $ g.m-ı hanla Mihribana ne ya- ğ İn sermayesi ve B ıllgılılınmı masrafı C lime lime olmuş, mun - afı Koludu. HaN SÖNGEN SE v GA CO e aanaya Sak- dar yenine gözlerini silerek: Dalirksil İsis olunan paranın miktarı cuma gü- a belli olacaktır; yaralıdır bir yare sebe M - x Fakat şimdiden yapılan tahminlere bereket us -| Ar Deygambi i, Paris Soir gazetesi muhabirini görünce gülerek böyle söylemi; dir. Evet, her ikisi de Amerikada idi. Fakat, ayrı ayrı yerlerde. (Kraliçe| Mari) ile beraber geldiler fakat ni şanlı değiller, Ne evlenmiye sözleş- mişler ve ne de evlenecklerinin aslı var. Tino: — Kat'iyen tekzib ediniz. Aslı yok bunun. Demiştir. Ve sivimli yıldız. Mirel xmete sorar: — Vay anam vay, dedi, dışarıdaki | kar metreyi bulmuş, tipl e bora ise insamı uçuruyor. Fakat o deminki z- pır herif, sırtındaki o incecik ceketle donmadan nereye gitti öyle? Papa Eftun | Maba ha; O, önden, öteki arkadan çıkarlar -| Açık muhabere Bayan Recel — Bir mektubunuz vardır, Her akşam saat 18 den sonra iş ve halk sütunu muharririmizi gü- rTorek almanızı rica ede Sonra kardeşi hayatırı sigorta et - |tirmi: Kendisinden başka oktu, Kumpanyadan n 2,000 A aluc iktı, Bu rakkam — mütemmnd! haris gözlerinin önünde dolaşıyor - du | Bir gün Vilyam Kapen, nişanlandığı ni haber verdi, Yalnız, düğün günü sigorta poliçesini müstakbel nin lehine kaydettireceğini söyle - eşi - — Onlara bir şeyeik olmaz! — Neden olmaz? — Kale görmüyor musun, herif ne- ler söyliyoc? — Neler söyliyor? — Hep Allah, şuyor, Öylesi Buk ma yapar? Haaaa.... Anlaşıldı, eftim de galiba onlardan! — Yök be nonlardan... Amma nedir, © adam isin soylerler Miso ayos! ermiş —adam isin so-. bizim Papa n vü Abus be, o halis muhlis esrarkeş be apı yine açılır, kol kola iki kişi mrnıNo,68 ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan — O halde, dedi, haydi bakalım! Ve Markiye dönerek; Marki hazretleri, dedi, rica e - derim mösyö Jorjöre'ye refakat edi -| niz ve şetonun kapılarını — açtırmız. Size namusum üzerine sÖZ — veririm ki bir damla kan akmayataktır ve herşeyi, gayet sakin, gayet nazik ve' asilzadelere mahsus bir tarrda cere -| yan edecektir.. Raul'ün Marki üzerinde büyük bir tesiri vardı. Hem bu vaziyet kendisi- ni müşkül bir mevkiden kurtarıyor « du... Marki: — Antonin, dedi, geliyor musun? Jorjöne emretti: — Raul, sen de yürü! — Hayır, ben kalıyorum, — Ben kapıya gidip gelene kadar kaçacağını ma tahmin ediyorsun, ygamber - konu -| — (boş fısı iserde, yı İ |ken Mazlum Papa Eftimle onlara birj' |gişe de rakı ulaştırır. Sonra Efüime| 'mnr — Burlar bu gece nerede yatar,| İ|bu kayamette nerede barınızlar? Papa Eftime yan sokaklardan biri- ni işaret edere — Nah, oralarda girezekler ya bir| 'a giresekler iskelede ,lıvr bos kayık iserde, orada yiyecek- ler yemeklerini, sonra da sarılazak - lar birbirlerine kardas gibi tak- jtar sabahı! Şimdi, Mazlumla Turhan bizbirle- rine öyle bir bakıştılar Xi... bu ba - kış onları bir hayli zaman susturdu ve düşündürdü. j (Di Nakleden:fa. — Eh, belki ne olur ne olmaz? 'h'ıı bir istikraz akdedecektir, göre bu 320 milyon İngiliz lirası o- İlacaktır. Bu para, Fransa'nın senelik büt - çesidir. İngiltere hükümeti. bu masrafı ka- patmak için, geçen seneki gibi, da- İ lanacak bir yer vrdır. — Ne diye saklanayım? — Nasıl?. Yakalarlarsa sizi öldü -| rürler. — Kabil değil. Zira yakalanmıya- cağım. — Kaçacak bir yer yok! — O hâalde ben de — kalmıyorum, |Senden ayrılmam. — Bu takdirde geçen seferki gibi tllnl ayağını bağlarım. — Peki ne istiyorsun? — Tevkif edilmeden evvel bir si-| gara içmek! Jorjöre tereddüt etti. Fakat kor - kacak ge vardı?.. Bütün — tedbirleri! almıştı. Kaçmak imkânsızdı... Binaensleyh, Markinin peşine ta - klıdı. Antonin de ayrılmak istemişti... Fakat zavallı kızın mecali katmamış- tı. Solgun yüzünde büyük bir endişe görünüyordu, Raul ona: — Nemniz var, madmazel! Diye sordu. Genç kız ona yalvardı: — Saklanınız... İstirham ederim İ | | — Bu bir sebep değil — Ama ateş ederler, sizi ler, — Ölürsem müteessir mi olursun ? Ben, size bu şatorlun içinde bir gün, hakaret'etmek, el uzatmak küstah - hığında bulunan adam ölürse, acır mısınız?. Hayır... Cevap veriniz.. U- izun müddet kalacak vaktimiz yok... Ancak bir iki dakikamız var, Hal - buki size neler söylemek isterdim. Raul, genç kıza dokunmadan, sü - deenwguıçkmnbumım- radan haberi olmadan, onu, şatodan' 've bahçenin hiç bir tarafından gö - irülmiyocek bir tarafına sürüklemiş- ti, Harap bir mabed duvarı ile yıkıl- liğinde bir sahaya gelince durdu, Burası uçuruma bakan bir yerdi.|* Herhalde buralarda sak-|Dı j Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün agğrı- larınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. ardaki küçük bir “pencere gibi yerden, uçrumun dibinde, nebrin aktığı görülüyordu. Burada ilk de- fa söze Antonin başladı: — Ne olacağını bilmiyorum.. Fa - kat eskisi kadar kotkmuyorum — ve size Marki namına teşekkür etmek| isterim... Şatoyu vadetiğiniz gibi mu- hafaza edecek değil mi? — Evet... — Bir gey daha. diğim bir şey daha.., dır değil mi — Evet... Annenizin ona gönder - diği mektupta bunu okudum... — Zatbe emindim ama, elimde ve- Şimdi, ona bütün şef- verebileceğimden memnu - num. Marki ayni zamanda Klöranın sikam yoktu... katimi da babası değil mi? gşiniz : — Bunu Markiye söyliyeceğim.. — Zannederim biliyor, — Hayır, herhalde bana ne yapar- mış taşlar arasında, on metre geniş -| Sa, ona da onu yapmasını isterim. Bl:'lıymıe hükümetten 1,000 dolar al gün kendisini göreceğim değil mi?, (Devamı var) iste - Marki babam -| — Evet, Klüra sizin üvey karde « de şunları ilâve etmişt — Holivod'a gidince hastalandım. | Bu hastalık oradan ayrılıncıya ka - dar devam etti. 12 libre zyıfladım. kaybettim. Tali - him yokmuş... Bir metrelik bir film mek bile kısmet olmadı. A - merikalılar çok kibar adamlar. Birin- D ci mukavelemi feshettiler, Ve istedi-| Düğünden bir gün evvel iğim zaman bir mukavele akdine ha-Kopen odasında uyuyordu, zır olduklarını söylediler... Birdi uyandı. Karşısında eli — Yeni tasavvurlarınız var mı? — İsilâhh bir adam gördü Bu adam — Pek çok... — (Sarışın Venüs),| — Kalk! Yürü! J(Ş——ı'uv-ı" mahbusu) adlı iki İüim| Dedi Emre itaatten başka çare çevirmiye mecburum. İyoktu. Aşağı indi, kapının önünde biz | “Tino Rossi, seyahatinden çok mem- oromobil bekliyordu, Direksiyonda Wm « bir adam vardı, Mari Porterde arkae Amerikada, ada DÜS Yo da oturuyordu, ım, alkışlandım. Otomobil karanlıkta süratle — yol <Jaldı, Az sonra şehir haricine çıletı. | Yolda Mari Porter, kardeşine yal - V: , evlenmekten vaz geçmesini SÖY alvarmaların, tehdit » lerin, tesiri olmadı, Vilyan kararın « dmı nukül Ölüm sandalyası a A e Gnze, |Üzerindebir kadım (<: 5e ea SAA e dirdiler, Beynine bir kurşun sıe (8'tnzi sahlicsslsöüü devümi 'k.ımı; öldürdüler, Cesedini yolun ke- Sineğ arındaki hendeğe attılar, geri dön- v ceaşmmyamadk e yapmıştır. z ş Şoförle arkadaşı iki kardeşti —Bu ünilüin Tükeükdi öörkü he - “İnayeti, Mari Porterden — aldıkları yeu'ı;i gücemdirir. beş yüz dolar mukabili yapmışlardı. “Mari Porteri hakkında verilen ka-| Zabıta failleri az sanra meydana çı rar tamamile kanunidir, Bir — hata|kardı. Şotör, elektrik sundalyesine 0- İyoktur,, 'ı.ırdu_ Kardeşi de yirmi sene ceza ye sterde bir pansiyon işleten bu|© şışç'ı:ın kadının kiracıları — arasında,| Kırd"ş katili kadın da idain& muh- kardeşi, elektrikçi Vilyam ıç.—.pm'k“m olmuaştu, Son dakikaya kadar de bulunuyordu. İ-fmhmmsw Zannediyordu, Kardeşinin, harp malüli olmak do-' O da cezasını çekti. Yalnız son sözleri: «Kimseye karşı kim beslemi - dığını duyunca bu parayı kendisine yorum. Hepsini affediyorum...» de- vermesini istedi. Red cevabı alınca mesi garip değil mi Bu hâber, Mari Porteri çileden çı - kardı, Kardeşinin mirasından mah « rumiyelini düşündükçe divane olu - |yordu, Kendisini öldürmek zigortlanım ve- receği mükâfatı almak istiyordu, Vilyam kı $ öğrendim. Yakında cek, İngilizce 7ııı' filim çe