S— FONTFTORPR — 23 Şubat tera $IPOR — | Bir aş Spor muharrirleri mektebe h Eskiden medrese zihniyetine uygun| bir darbımesel vatdı. Bu darbirneseli| evlerde, mekteplerde söyler durur - duk şöyle: «Benim oğlum döner, döner yine| bina okur,. » l Şöndi Dümemi bü dürbımekelin cerl miyet içinde yeri var mı?,, Maama » fih; İstanbul mıntakası futbol ajan- hbğvun — spor — muharrirlerini kursa| davet etmesi elyevm yazdığım darbı- meselin berhayat olduğuna insanın i- nanacağı geliyor. Hakikati söylemek lâzım gelirse ; İstanbul futbol ajanlığı spor muhar rirlerini kursa çağırmakla çok oriji - nal bir iş yapmış olmakla bernber el Hle yoklanabilecek bir hakikati — de alenen ortaya atmış bulunuyor, Geçen gün Ulus gazatesinde Na « suhi Baydar da; bir yazısında İstan- bul futbol ajanlığının spor muhar - rirlerini mektebe sevketmesini çak| faydalı ve lüzumlu görüyor, ve mek- tebe sevketme usulünün bütün Tür - kiyeye teşmilini tavsiye etmekle be- raber üstelik de yalnız, futbol için değil, anletizm, güreş, denizcilik, dağetlik ilâh , Yazıları yazan mu - harrirlerin de kurslara sevkini — ileri sürüyor,., İstanbul futbol ajanlığı ile, Nasu - hi Baydara göre bütün spor muhar - rirlerini mektebe başlatmak lâzım - dir,... Spor neşriyatını ancak Lu kurslara müdavim spor muharrirleri vücudlandırabilirler; ve spor neşri -| yatındaki bilgisizliklerin, dedikodu - ların tenkidlerin, dirliksizliklerin ö- nüne yine ancak bu suretle nihayet verile Bu arkadı ni gecundurdu., Va ellisinden sonra, tekrar mektebe başlatılacağım hatı - rıma geldi,, Tüylerim diken, diken| oldu, Bizim nestin dilinde virdize -| ban olan; «Benim oğlum döner, dö - ner yine bina okur...»Darbımeseli aklı ma geldi, Kendi kendirne: — Ne o, yine mi mektebe başlıyo- ruz? Diye mırıldandım, maamafih; he - yecanım durulunca müsterih ol - düm,., Nihayet; ders almak için hu - zuruna varacağımız İstanbul Futbol ajanı bizim nesilden ellilik bir arka- daştır, Ziyanı yok belki; daha hâlâ hırsı - m alamamış, ders vermekten yorul - mamış olabilir!, Şöyle bir düşündüm; mektebe baş- layacaklar kimlerdir?. Yalnız ben| değilim yat,.. İhtiyarları sıraya ko -| yarsam; brşta Selim Sırrı Tarcan, * laşın fikirleri doğrusu be »| |beden ders alaca başlıyor falandan durmadan dem — vuruyor, ve yazıyoruz.. Demek; ikimiz, durmadan her şu- Felek; yakasını kurtarmış bulunuyor, Yalnız atle - tizmden ders alacak,, Eşref Şefik; boks ve güreşten, diğer sıraya gelen- ya tenis yerinde, ya plâjda bulunu «|bir tarafta Koleti bulabildi. ler korkmasınlar,. Onlara yalnız fut« bol düşüyor, Yaşasın futbol!,, Kendi gibi mu - harrirleri de talilidir. Nereye gitse -| ler para, pul, gezmek, tozmak, dans, kabare hep kısa kestirmeden bunla - ea nasip olür. Desenize; hapı yutan yine berim!, Eğer spör muharrirlerine tatbik edil- mek istenilen kurslar diğer ımuhar - rir arkadaşlara da tatbik edilmek yo- luna gidilirse vay başlarına gelece - ğel,.. Hele; Nizamettin Nazif yakasını kurtsramaz bu işten, , O da, benim gibi kapı, kapı kurslarda dolaşması lâzım, O vakit; Nizamettin Nazif şu kurslara devam edecektir; Hikâye, Roman, Polemik, Politika, Röpartaj, Beyanat, Fıkracılık, Seyahatnamecilik, Tenkit ve tahlil, Başmakalecilik ilâh,., Hak yerini bulmalıdır. Yalnız spor muharrirlerinin cehaletine hükme - derek onları kursa sevketmek reva « yı hak değildir. Diğer muharrir ar « |kadaşları da bizim gibi mektebe baş-| Iatıp talim ve terbiye etmelidir. Iiîiııde insana dehşet veren ciddiyet - Te İşin doğrusu ve kestirmesi şu de - ğil mi? Ne istiyorsunuz muharrir - lerden,,, Bırakın onları okuyucuları ile, kıymet ve ölçülerini veren pat - ronlarına, , İyi muharrir ise okulturur ve o - kutur, , Kötü ise; zaten okunmaz ve M. SAMİ KARAYEL. HAYDUD (4 üncü sahifemizden devam) 'dan da çok sevilen, parlak bir istik- ben, Burhan Felek, Eşref Şefik, Sa -|bal sahibi Edvar Bru demişti! dun Galip gelir, .. Bizden sonra; zi, Besim, Ercümend, Murat Kaya - Ufaklı bir alay spor muharriri çö mezleri gelir ki;bunların cisimleri ma lümüm olduğu halde isimlerini bil-| mediğim için buraya sıralayamıyo - rum, işgal etmişti. Teşrinisaninin 24 ün- cü günü Jülya tantdıklarından bir kadına telefonla şu haberi vermiş - tir: Nastihi Baydarın tavsiyesine naza-| — Artık bulunduğum yerden çık- ran Spor muharırleri mektebinde en| ©M Şimdi tesbit edilmiş: - Bedbaht Çok müşkülâta uğrayatak talebeler - |€ebç kadın O tarihten beri meydanda don biri ben, diğeri de Selim Sırrı o-|Yoktur. lacaktır, Çünkü; biz; futbolden, o -| Tahkikat devam etmektedir. Bu, k (5 inci sahifemizden devam) O da Andreyi zevkine uygun bul - du, çok hoşlandı ondan, , Daima o - nunla beraber bulunmaktan, konuş- içi gıcıklanıyordu. süm oluyordu.. Günler 've aylar geçti.. Ve Andre| İremedi.. "Halbuki, hergün — hergün, yorlar, akşamlara kadar beraber kü- hıyorlar, günleri zevkli ve neşeli bir. hava içinde geçiyordu. İki aile, Andre ile Koletin aileleri, çocuklarının yardımı ile dost olmuş- lardı. İki ailenin oturdukları yazlık küşkler yan yana idi. Akşamları, köşkün — terasasında 'toplanıp buluşuyorlar, saatlerce baş- başa oturuyorlar, fakat bir türlü An- lötiz — Seni seviyorum ! Diyemiyordu, Utanıyordu bu 'söz - leri söylemeğe, | Eğer bir tesadüf yardım etmesey - |di, Andre yine aşkımı, sevgisini ilizaf| edemiyecek, sevgilisine bir şey söy - liyemiyecek, bu hal böylece devam edip gidecekti , Bir gece reçina kokulu çam ağaç - larının arasından yükselen ay, gök kubbenin üstüne nurdan bir çelenk |örmüştü, Andre, Kolet ve arkadaşları oto - imobil ile bir gezinti yapmak istedi- ler, Ve yola çıktılar, İki büyük ve açık — otomobilden genç delikanlıların, kızların berrak ve şakrak kahkahaları — yükseliyor, gölgeli yolların sessizliğini noktalı - yordu, Kolet birinci, Andre de ikinci o - tomobilde bulunuyordu. Otomobiller bir rüzgâr gibi gidiyorlardı. Birdenbire ne oldu?,.. Nasıl oldu?.. | Görüyorsunuz yat, Bir çuval alay| BİTİNCİ otomobil, yolun kenarındaki (5 inci sahifemizden devam) (dar çok kısa esvablar giyeceğiz. Öğ - |leden evvel ve şehirde dolaşmalarda spor tayörler giyilecek öğleden sonra Astrağanla süslenmiş klâsik tayörler| çokmoda olacak.Apre-midi tuvaletleri «|içinde trua kar hemen, hemen hiç a| kalmadı. Kompleler de eskisi gibi yok. Düz yünlü mantolar — içinde İgeniş desenli kloke elbiseler iyi gö - İrünecek! — Gece elbiseleri bir ara kısaldı diye bir söz çıkmıştı. — Evet amma tutmadı! Şimdi ol - biselerin arkası uzundur. Ön taraf- tan kısadır. Ayakkaplar görünecek kadar. — Gece elbiselerinde nasıl kumaş - lar moda! — Daha fazla lâmeler, mat ve ağır #pekliler, kalın klokeler modadır. — Dantel!... — Dantel demodedir. Hele — yün dantelin modası geçeli iki sene oldu. Bundan Gay evvel İstanbula geldi - ğim zaman, ipek dantel clbiselerde konfeksiyonda görünüyordu. Tabil konfeksyonda görünen bir şeyi artık hakik! eleganlar giymez. — Bu sene hangi renkleri giyece- hikâyesi büyük bir ağaca çarptı, devrildi, Haykırmalar! İnlemeler! İmdat sesleri!, . maktan, şakalaşmaktan zevk alıyor|Sonra derin bir süküt!.. İkinci otomobildekiler, arkadaşları |tı, Fakat delikanlının sevgisini itiraf| ğildi, Genç erkeklerden ikisi kolla - etmeyişine canı sıkılıyor, üzülüyor,|rından, biri de alnından hafifce yara- ölkesi dudaklarında tatlı bir tebes -|lanmıştı... Yalmız Kolet meydanda yoktu, Andre telâş ve heyocan içinde et - bir türlü aşkını itiraf edemedi, Sev -|rafına bakınıyor, oradan oraya, ko - |gisinden bahsetmeğe cesaret göste -|şuyor, sevgilisini arıyordu, Fakai, file, ne sağda, ne solda ve se başka Bir aralık, otomobilin ağaca çarp 'tığı tarafa baktı. Orada kısa bir .ya baktı, gözüne beyaz bir cisim iliş- ti: Bu Kolet idi, Müsademenin şiddetinden otomo - bilden fırlamış, yolun kenarındaki mçuruma düşmüştü. Andre, taşlara, dikenlere — tutu - narak, yavaş yavaş aşağıya — inmeğe başladı.. Yukardan bakanlar, onun da yuvarlanıp düşmesi ihtimali kar-| şısında ü: iyorlar, heyecanlı daki - kalar geçiriyorlardı. Halbuki Andre, hiç bir — tehlikeyi) aklına getirmiyor, korkmuyor, yal - nız sevgilisini kurtarmak — kaygıusile yanıyordu.. Nihayet aşağıya indi. Genç kızın yanına koştu, diz çöktü, Kolet bay - gin bir halde yatıyordu. Rengi sol - muştu,, Gözleti kapanmıştı. Vücu - dunda yaralandığına dair bir eser yoktu,.. Nabzını tuttu: Normaldi. Netesini dinledi: Tabil buldu. Hemen genç kız kucakladı, kal - |dırdı, göğsünün üstünde sıkmağa başladı,. Ve o zamana kadar bir tür - lü söyliyemediği sözleri tekrarladı. Kolet, bir rüyadan uyanır gibi, ya- vaş yavaş gözlerini açtı, başını An - drenin omuzuna dayadı, ve şu söz - — Şapkalar baharda nelerden ya- pılacak? — Sireden, faydan, hasırdan yapı-| lacak... Hasır modeller çıktı bile. — Hasır şapkalarının üstüne bü - |yük çiçeklerden garnitürler konula- Jeak sonra da şapkalar yine bu kış olduğu gibi ekzantrik kalacak. Yal- |kalotları alçak olanları çok görece - İğiz... Bir de şunu ilâve edeyim ki : Uzun vualetler kalmadı, — vüsletler fevkalâde küçüldü Bu sırada prova için gelen — zarif bayanları bekletmemesini düşünerek ondan izin aldım, Ben teşekkür edip çıkarken arkamdan : şapkalar yapacağım. Bu yeni model- ler zannederim ki sizi alâkadar ede- cektir. Ve. kendi kendime şündüm: Anderenin kendisini sevdiği, için|nın yardımlarına koştular, Yaralılar | için yanıp kavrulduğunu anlamış -| vardı, fakat çok ağır ve tehlikeli de- İnız bu sene hasır şapkaların - içinde| | Yezean ! hepsi ihtiyara Meselâ hir akşanı o mütekaid miralay gelip alkolün zarar ve fayda- larından biraz bahsediyor; bir akşam Turbhanın semtinde veya - İstanbul - daki, Beşiktaştaki arkadaşlarından bi gelip meclise başka bir renk | İver bazı da orada içer. yaban. maklık gözüne çarptı; Yöndi; aşağı 2 “iYerlar bazi de ge y clardan bir kaçı, kafaları — olmaya başlayınca bunlara iltihak edip bir - ükte muhabet ediyorlardı. Sonbahara yakın bir aksamdı, yi - yuvarlamışlardı ki arkasında alaca basmadan bir gecelik entarisi, başın- da kıpkırmızı bir takke, ayaklarında kocaman hamam nalınları, gözlerin de kulğa takma teneke gözlük, bir elinde asa gibi bir şey, öbür elinde koca bir desti ile bir maşraba: — Sebilullah sebil! Diye ihtiyaaar bir adam bunlara sokuldu: — Haniya, beylerim, efendilerim, evlâdlarırı, ölmüşlerinizin — canına, değsin, birer sebil edelim! rifi süzerek: mu, sebil gündüzün olur! — Bu vakit de olur, ziyanı yok! lüler asıl bu zamanda susar! raba su da al şu yüzlüğü, git işine! Herif bir maşraba. suyu oradakil boöş bardaklara boşalttı, yüzfüğü a - ra birakıp yere ilişti ve çene tı: aç - Mutaf Ömer: — Rakı baba rakı! — Ona rakı demzler! — Ne derler ya? — Kevser! — İyi ya, öyle olsun! — Bu kevseri ben yarın ahrette kimlerle içeceğim bilin bakayım? — Orası derin işler baba, derin, oraları pek karıştırma! ——— » Yanğa... işine gelmedi değil mi? Ben bu mübarek kevseri şerifi yı | Kasa hırsızları (4 üncü sahifemizden devam) (hirsizlik vak'asının — İsili — olmuştur. Avignon şehrindeki bankaya girerek oradan tam 1,600,000 kâğıt frank al-| mayı becermiş ve gözden kaybol - müştüc. Tahkikat neticesinde — şuna, varılmıştır ki böyle bir iş ancak Al- fredo gibi eli uzun olduğu kadar ça- İbuk, usta bir şerir tarafından yapıla- — Bu hafta geliniz diyordu. Yeni bilif: Alfredo'nun Fransa'ya dönü - İşli haber alınınca polis onun — izini kaybetmemiye çalışıyordu. Kalpa - dü - Zanlık işi ortaya çıktıktan' sonra A fredo'nun da bunda alâkası anlaşıl - — Türkiyedeki cenebi terzilerle dıktan sönra zübıta daha ziyade uya - ne bunlar orada yedişer sekizer tano| —— Baba, dedi, bu vakit Bebil olur; v ve onların verdikleri moda ve mo -|fik bulunuyordu. Fakat kalpazanlık İdöllerle meşgul oluyoruz da niçin Pâ> Meselesinde Alfredo yakasini kurtar- ris gibi bir zinet ve moda kaynağı Miştır. Demek gözü düha büyük de- şehirde hayatını kazanabilen bir Pecek bir paradaydı. Hem de bınu Türk san'atkârile meşgul olmakta Yapyalnız yapmayı, orlaksız kazan - tereddüt ediyoruz? Elbette ki, bu Mayı düşünüyordu. Kalpazanlık gi - yunların envamdan, sporların enva -|başlangıçtan sonra Bru'nun itirafla- mdan, güreşten, iskrimden, deniz -|rı ve diğer safhaları da yarınki «Son. den, karadan, jimnastiklerden filân, «Telgraf'» ta çıkacaktır. Folie romenrNoc.60 ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Bizt sualin karşılığı: — Yeşil brik, bordo, kahve rengi| — Hayır. her zamanki siyah modadır. SUAD DERVİŞ Jorjöre, iriyarı, bayağı vücudu İle, dudaklarında zoraki bir gülümseme, ilerledi: — Marki hazretleri, dedi, zantıâli -| nizle görüşmek istiyorum, nin önüne doğru yürüdüler, Marki kapıyı göstererek: — İşte, dedi, buradan gelecek, Sonra, gülerek ilâve etti: — Monte Kristo romanını okudun Yazan: Moris Löblan Naâkleden:fa. İmu? Hatırlıyor musun, onun hemen| — Neye dair? ça — Şu bi ! Marki başını salladı: kikatin meydana çıkacağına kâtiyeni BN AYni zamanda î“u"j;“:;:: <e .Ğmnıîn::',m dKi — Hem canım neden saklıyayım? Ben de geleceğini ümit ediyorum. lüpen olmasından ne çıkar? El - Raulden işlerimle meşgul olan bu macerape -| bahsediyordu ki, Marki hayretle ona reste, polisin aradığı bu garip ada ma nasıl itimat ettim? Söyledikle -| rine nazaran kiracım M. Raul tabiatı, sana benziyen esrarengiz Klâranın dşıkı bu adam Arsenlöpen imiş. Po - lis inkâr ediyor ama... Ben eminim.. İşte beklediğiniz adam. Antonin düşündü; baktı ve sordu: — Ben öyle zannediyorum ki, eğer şu mösyö Raul ile tanışmamış olsay- dın, noter mösyö Odija'yı daha — iyi nuşacak bir şey kalmadı. Antonin, verdiğim izahat üzerine serbest bı -| rakıldı, ay evvel, gelip beraber yemek yiye - ceklerini vadetmiştir. Yolların karı - şıklığma rağmen de daima söylediği saatte gelir; meselâ, saat tam on iki vurunca, hizmetçi, yemekte onun|larımız var, Hatta polis müdürünün gelmesini bekleyenlere; «Kont Mon-| Yanında gelip size, göreceğimi de söy- te Kristo hazretleri» diye haber ve -| İtmiştim. Öğrenmek istediğim bazı rir ve kont içeri girer, İşte biz de © - $eyler düha var, . Nu bekliyoruz, Marki hizmetçiye dönerek: Filbakika tam bu esnada kapı ça -| — Kapıyı kapat, dedi. Kim çalarsa lınmıştı, Hizmetçi gitti, kapıyı açtı, Jaçma! Doha iyisi anahtarı bana ge - Fakat içeri giren Raul değil, Jörjö-İtir. Antonin, Markinin bu hareketi - Antonin'in yanakları kıpkırmızı |re idi hi tasvib ediyordu kapanınca, — Bu adama itimadınız var sütba-|oldu. Gözlerini ne tarafa çevireceği- Anl;mnbuıdamı örü: ü ha n E ça görünce sütba-|içerde, şatoda Jörjöre ile Markinin ba! Çünkü' bu adama itimât etme -|ni bilmiyordu: basına y Va M;Eı_ in bir kabil mek kabil değil,, Aman, sütbaba, dedi, neler de — Evet öyle,,, Müthiş bir #ussm, | üşünüyorsunuz? Esasen bende bıraktığı öyle bir ha - Bu aralık köyün kilisesinde saat 4 — Amsn, dedi, her şeye rağmen)| olabilirdi. bu adamdan korkuyorum, Hizmetçi kapıyı kapadı, Anahtarı — Neden yavrum? Kendin. — için|Betirip Markiye verdi, tıfa var ki,., . ü vurmuştu, Marki ile Antonin kalk-|mi? Benim içü iş gü çi t ? için mi? Korkacak bir-şe-| Baş müfettiş güldü: — Öyle bir hatıra dei, bir gün ha - |tılar, şatonun, yekpöre ve iri kapısı -İyimiz yok kil (ç (Devami Vat) GEĞANERAATAARAR ĞAD Z TEDURENRER A US ” ğ , e S - y d Z [ ü nit İ ğ ei — Hayır efendim daha konuşacak-| bi bir kazanç, «işe in icabı alarak yal- nız bir kişiye kalamamakta, ortak - lr arasında paylaşılmkt idi. Alfre - 'do cüretine güvenerek Avignon ban- kaşına gitmiş ve büyük miktar kâ . git paraların bulunduğu yeri gözet- liye gözetliye bir gün fırsatını bula- rak oraya sokulmuş ve bir takımı hesab yapmakla, bir takımı para say- makla meşgul olan memurların dal- gınlığından istifade ederek ber — işi azami süratte yapmış, paraları al - mış kaçmıştır. Zabıta bu işin ancak Alfredo gibi kurnaz bir hırsız tara- fından yapılabıleceğini söylemiş onu aramıya başlamıştır. Polis ile Alfre- AKŞAMCILAR vanaNe aaT AA IND W a aA NENAKa UN e ei eamman nnn 98 — (Eski bİr akşamcının defterinden Osman Cemal Kavdılı —— —e ao OA ne lezzetli şeymiş ga derken kendi ellerile birer tane içirdiler te Bekri Mustafa etendimiz haz ı ah retlerihin elile içeceği: Mutaf Ömer gülerek: — Bak şu yediği halta — moruğun! VAnlaşıldı babalık, sen de bizdensin İgaliba, sen o mübarek kevseti şerifi yarın ahrette Bekri Mustafa efendi - miz bazretlerinden içeceğim diye bu- rada yutkunacağına şimdi şuzacık'ta benim elimle ondan bir tanecik yu - |varlarsan nasıl olur? İhtiyar yılışarak: — Pekalâ olur azizim, pekalâ! İhtiyar, mutafın elinden bir - tane ikerek: — Oocoh ne de lezzetli şeymiş ya! Derken hepsi sıra ile ihtiyara ken- di ellerile birer tane içirdiler. Yalnız Turhan kadehi onun ağzına dayar « |ken yüzüne iyi dikkat edince anu ta- İndi. Bu aziz baba idi; artık yarı dilenci, yarı meczüp bir hale gelmiş ve çok ihtiyarlamış, çökmüştü. Biçi- |mine getirip onu kura kura hani şu |Tarlabaşındaki randevu evinde ge - çe Mutaf Ömer alaca karanlıkta he -|çen o bir gecelik maceranm lâfını a- gıp ve ona sordü: — Hatırladın mı Aziz baba o goce- — Hatırlamaz olur muyum? Hat- fta ben o zamanlar yeni — sünnet ol - — Eh koy öyle ise şuraya bir maş-|Muştam da bizim köroğlu beni elim- den tutmuş da oraya götürmüştü. Mutaf: — Sizin köroğlu seni elinden tut « p cebine attı ve artık oradan çeki -|Müş da o randevu evine o mu gö - lip gideceği yerde ğümünü bir kana-| türmüştü! — Ya baba! Hatta oradaki kadın « Tardan biri nazar değmesin oğluma ! — Rakı mı içiyorsunuz kevser mi?|diye bana kurşun dökerken mahalle bekçisi kapıda davulla: Maşallahtır. maşallah Selâmettir inşallah! İlâhisini çalmıştı! Veli bey: — Tamamdır keyfimiz bu gece! İhtiyar: — Siz o ilâhiyi biliyor musunuz? Veli bey: v 1 Biliyoruz! -- Biliyorsanız haydi hep birlikte isöyliyelim! (Devamı var) Kapana tutuldu 'myn:(linnek için müşteri bekliyen genç Alfredo değildir. Kayıkçı Al - fvedo namuskâr, fakir, fakat haysi- yetini mubhdfaza eden, anasını ba - 'basını dinliyen bir gençti. — Sona jbu gencin nasıl değiştiği genç, güzel. fakat meş'um Çek kadınının tesirile ne hale geldiği de hikâye edildi. A- vişnon bankası hırsızlığından sonra- ki Alfred> Fransa dahilinde hususi, iüks otemobilile oradun oraya giden, bol bol para harcetmekten çekin - miyen, dünyanın bir çok - hallerini görmüş geçirmiş bir adamdı. Al - fredo sekiz aydanberi Fransa'da yer değiştirerek otelden otele giderek po- |hsin takibatından kaçmak istiyordu. aylardanberi buna muvaffak olmuş, fakat kalbinden heyocan bir an ek - silmemiştir. Diğer taraftan zabıta da hiç bırakmıyarak, usanmıyarak — onu urıyordu. Nihayet geçen gün Alfredo bulun- duğu lüks otelde yakalanmış, ken - disini tevkife gelen polislerin arkâ- sınden yürümiye mecbur olmuştur. Onun güzel bir spor otomobili var» (dı Otomobilini şöyle bir süzmüş, on- |dan ayrıldığına teesüf — etmeksiizn kendi kendine: — Yine birbirimizi buluruz, diye söylenmiştir. Ben 40 yaşındayım. Da- İhl (iş) görecek yaştayım. demiştir. ——— Z AYİ Emniyet Sandığı Müdürlüğünderi: Bay Ahmed Reşat'ın 22-10-037 ta- do arasındaki gizli nyicadele gekiz rihinde sandığımıza bıraklığı mücev- aydanberi devam ;I)ıerlcr için verilen 89688 — numaralı Paris'teki Alfredo senelerce evvel' borç senedini kaybettiğini söylemiş » Marsilyada kayıkçılık eden, — Kont tir. Yenisi verileceğinden eskisinin Montekristo'nun kapandığı zindanı hükmü olmıyacağı lân olanur. Baş, diş, nezle, grip, romatiizma, nevralji, kırıxlık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, icabında günde 3 kıiı ahnabilir. 5i Ka