IAKŞAMCILAR! Kalpazan -T70— JESkİ bir Yezan : Va anaeaa b i akşamcının defterinden; Osman Cemal Kavcılı Kadın hiddetli hiddetli polis çağıracağım.. diyordu ! (Haydi küçük Yani, git şu hasta- haneye de oradan bir deli doktoru Çağır, gel! amma çabuk çabuk!') Bü söz, oradaki bütün garsonları gülmeden katılttı. Bunun üzerine Turhan garsonları azarladı : — Haydi çekilin bakalım oradan, 2e var sanki burada maymun mu oynuyor?.. Garsonlar bozularak dağıldılar ve fazla hiddetlenen Turhan - kalktı, Abdi Beyin kollarından asılarak: — Otur şuraya be adam, dedi, ©- tur!. Onu sandalyesine oturttu, sonra Selime seslendi : — Koş Selim, sen de şuradan ça- buk bir araba bul, gel de bu leşi bu- radan aşıralım ! Tam Selim araba bulmuya gider- ken orada gerçekten görülmiye de- Ber bir kızılca kıyametlir koptu ki bu artık oynanan vodvilin son ve en şatafatlı perdesi oldu ! Selim daha iki adım atmamıştı ki Abdi Bey yine sandalyesinden fırla- dı ve ellerini sanki birisini kucakla- yacakmış gibi ileriye doğru uzatarak tıpkı rahmetli Manakyan kumpan- vasının trajedi oynıyan aktörleri gibi jest ve mimiklerle ve onların seslerinin tonlarile bağırmıya baş- ladı: — Aaah ©.. Aman Allahım.. ben ne- ler.. gürüyorum.. yaarabbim! Şu karşıdan.. bana.. görünen kimdir?.. € inanamıyorum.. Allahım! g ime., bir türlü. İnanamıyo - rTuüm.. (İleriye doğrü sendeleyerek) saah.. Adelâââ.. Adelâââ. Adelâ... Sen misin?.. Gel. gel gel. benim.. (İleriye doğru yürüyerek) casanım- dan aziz.. Adelâcığım! Turhanla Selim de dahil olduğu halde şimdi artık herkes onun tam manasile çılıdrdığına hükmettiler. Ve Turhan, Selime : — Aman azizim, sen durma, koş arabaya ! Derken Abdi Bey de bahçeden i- çeriye yanımda iri yarı, Anadolu tüc- carlarına benzeyen bür erkekle bir- likte giren bir kadının boynuna atıl- dı. Kadın birden çok korktu; yanın- daki erkek ise şaşırdı, kaldı. Bu kadın Abdi Beyin Adelâsı ve Turhanın mahud İzmarosu idi. Bu manzara tarşısında bahçedeki bütün cemaat ayaklanmış.. merak, heyecan ve alay içinde hali seyrediyorlardı. Abdi Be- yi tanıyan kadın şimdi hem kendi baynuna sarılmış olan onun kolların- dan kurtulmak için çırpınıyor; hem de bağırıyordu : — Haydi kale, bırak bana, ben ta- namam sana, terbiyesiz adam! Ne istersin benden? Haydi git more.. Yoksa bağirazayim sindi polisya !. Kadının yanındaki erkek Abdi Be- yin, kadını kolay kolay bırakmıyaca. Binı anlayınca kuvvetli kollarile onu kıskıvrak yakaladı ve hızla çekince kendisini kadını ondan — kurtardı, sonra onu belinden kavrayıp bir kö- mür çuvalı gibi yere fırlattı. Bu hal, hele İzmaronun başka bir erkeğin yanında Abdiyi — tanımamazlıktan gelmesi, ona: — Haydi defol oradan ! g Diye bağırması Turhanın birhayli Jgî:cüno gitti. Abdi Bey yuvarlandığı |yerden kalkmıya uğraşırken Turhan Jile Selim de kollarından yapışarak 4mı yardım ettiler ve o hâlâ kadına ;yalvarıyordu : — Ah Adelâ, asah! Yazık sana... azıklar olsun sana.. nihayet.. bana.. pyapacağın bu muydu Adelâ?. Şimdi kendisini Turhanla Selimin kollarından kurtulup tekrar kadının yanına sokulmak isterken İzmaro tonu uzaktan bir daha tersledi : — Hayde karın ağrısı edepsiz 2- /dam ! Yüzsüz adam ! Utanmaz adam! Fakat İzmaro bunları söylerken, galiba bahçenin o loşca yerinde Tur- hanı pek farkedememiş olmalıydı ! Karının ikinci defa Abdiyi böyle terslemesi zaten başı oldukca dü - manlı olan Turhanı zıvanadan çıkar- İdi. O hemen Abdinin kolunu bira- (kıp kadının karşısına dikildi : — Ulan aşağılık karı, dedi, bir za- manlar o zavallıyı kaz gibi yolarken ondan iyisi yoktu; şimdi o ne çabuk edepsiz, yüzsüz, utanmaz oldu. Ve kadının suratına elinin tersile bir tokat indirip : — Edebsiz de sensin, dedi, yüzsüz de, utanmaz da, rezil de, alçak ta! Ortaya önemlice bir iş çıkacağını anlıyan garsonlardan bir ikisi jan- darma çağırmak için dışarıya seyir- |tirlerken kazı ile birlikte oraya gel- Miş ve Abdi beyi bir tutuşta bir sa- man çuvalı gibi yere yuvarlamış o- lan iri yarı adam Turhanın üzerine yürüdü, koca yumruğunu havaya kaldırdı ve tam: — Öyle vurulmaz, böyle vurulur! Diye yumruğu Turhanın kafasına indirirken arka taraftan yelişen Se- Hmin şiddetli bir tekmesile sarsıldı; sonra bu tekmenin nereden, kimden Reldiğini anlamak için geriye döner- ken Selimden ense köküne yediği boş bir bira kasasının darbesile büs- bütün afalladı. Şimdi artık yer ye- mez misin, iki delikanlı, o kırk beş, ellilik, tüccar kıyafetli iri yarı ada- mı ellerine ne geçerse tabak, bar - dak, şişe, boş &u kovası gibi şeylerle öyle pataklıyorlardı ki herif araya geldiğine çoktan pişman olmuştu. İzmaro namı diğerle Adelâ denl- len ve asıl adı Tilki Marika olan ka- Tı oradan şimdi çoktan savuşmuş, İŞişli istasyonünu bulmuştu. Herifi ladamakıllı ıslatan delikanlılar o sı- İrada oradan geçen boş bir arabayı |durdurdulr ve hemen yerde halsiz İyatmakta olan Abdi beyi omuzla - yınca arabaya oturittular ve yi tam o arada, oraya yetişen iki jan- /drma ile birlikte hep birden bu ara- ,baya dolarak gece vakti Wlecidiye ki iyündeki jandarma karakolunun yo- lunu tuttular, * —— ADADA ÇOK GARİB BİR MACERA Mevsim yaz ortasıdır. Günlerden bir perşembe günü akşamı Turhan- la birlikte kalem arkadaşlarından başta Bahir bey olmak üzere sekiz on kişi Heybeliadanın çam limanın- dadırlar. İçlerinde zavallı Abdi bey- İngiliz banknotla- l rını taklid eden | bir Alman İngiliz gazetelerinde okunduğuna göre Frederik Bekert isminde bir Al- manın Pariste olduğu anlaşılıyor. İn- giliz zabıtası bunun kendisine tesli- mi için teşebbüste bulunmuştur. Be- kert mühim bir kalpazanlık cürmi- le maznun bulunuyor. İngiliz bankasının 5 liralık ile V liralık banknotlarını taklid öderek piyasaya çıkarmakla maznun olan bu Alman usta bir fotoğrafçıdır. Be- kert Belçika banknotlarını da tak- ,li! ettiği için aleyhinde takibata gi- |rişilmiş ise de şimdi kendisinin Fran- sada olduğu anlaşılmıştır. Fransız zahıtası geçen haziranda bu kalpazanlık maznumu olan Alma- tit tevkif etmişti. Muhakeme netice- İsinde Bekert altı ay hapse mahküm Jolmuş ve nihayet müddetini geçire- rek çıkmıştır. Bekert Fransız parasını taklid et- memiştir. Belçika parasından da 100 İfranklık banknot taklid elmiştir. iFransız zabıtasının tevkifi ve niha» yet Fransız mahkemesinin onu altı | te banknot çıktığı içindir. Yoksa Be- kert'in sahte paraları kendi baslığı başkadır. İngiliz zabıtasının Bekert'i iste « mesi Üzerine Paris adliyesi kendisi- ne bunu bildirmiş, Bekert biran ev- vel İngiltereye gönderilerek orada kendisine sorulacak suallere cevab vermeğe hazır. olduğunu söylemiş- tir. Fakat Belçika hükümetinin de bu yoldaki talebine karşı kendisinin Belçika paralarını taklid etmediği- ni, Belçika ile işi olmadığını söyle- miştir. Bekert son söz olarak demiş- tir ki: — Ben eğer salte para basmış İ- sem, bunu İngilterede yapmış ola * cağım ve İngiliz parasını taklid ede- ceğim. Halbuki Belçikada böyle bir şey yapmamışımdır. Belçikaya gide- mem.> Fotoğrafçı Almanı istemekte İn- giltere hükümeti evvelâ davranmı$- tır. Belçikanın talebi ikinci olarak gelmişlir. Mücrimleri iade etmek 1- için Fransadaki kanuna göre bu gibi hallerde evvelâ hangi hükümet is- İterse n ona verilmektedir. —— —— ——— —S le birlikte dışarıdan para ile tutul. | muş bir de külüstür kemancı vardır. |Udu arkadaşlarından Refet çalmı tadır. Onlar bu akşam buraya Babir | İbeyin israrile Yenikapıdaki Sandık İburnundan Bahir beyin büyük yel- kenli sandalına atlamışlar ve deni- zi yer yer kıvırcıklaştıran tatlı hir yaz akşamı poyrazla buraya gelmiş- lerdi. Turhan bu yıl, geçen yaz bie kere daha olduğu gibi buraya ikinci defa yine Bahir beyin teşviki ile ge- liyordu. Yaman bir denizci ve yelkenci 0- lan Bahir Bey şimdi bir zamandır 'Turhana kendi zenaati olan bu de - nlacilik ve yelkenciliği de aşılamış sayılırdı. Onun için akşam gün ba- tıp ay döğarken bütün arkadaşları 'Çam limanındaki kuyuların yanına kurdukları bembeyaz, sakız gibi ça- dırların önünde demlenirlerken Tur- | ay hapse mahktim edişi üzerinde sah-| Havacılık bayramı timizin her tarafında büyü hava bayramı yapılacak başlanacak!... Memleketimizde sivil havacılığa karşı verilen büyük ehemmiyet, günden güne bir kat daha tezayüd etmekte ve halkımızın havacılığa karşı olan yüksek alâkası da büyüyüp hava sevgisi ve tayyare aşkı her tarafa sür'atle yayılmaktadır. Ezcümle Türk kuşun son günlerde yeniden orta mekteb, lise ve üni- versite talebelerinden genç kız ve erkeklerle genç muallimelerden 1000 i Mütecaviz müracaat icra edilmiştir. Kış münasebetile muvakkaten tatili faaliyet etmiş olan; İstanbul - Ankara hava postaları bu ilkbahard tekrr işlemiye başlar başlamaz; bunu, yeni bazı hava postaları takib edecektir. (23 nisan günü) ne tesadüf eden bu mutlu ve mes'ud tarih; bütün Memleketimizde (havacılık bayramı günü) olarak kabul edilecek ve o gün gerek Ankara, İzmir, Bursa ve Edirne, Adana ve emsali gibi bir çok büyük şehirlerimizde Türkkuşu filoları ve sivil hava tayyarecilerimiz tarafından büyük hava oyunları; uçuş ve paraştitle atlama talim ve hü- nerleri gösterilecektir. Diğer taraftan memleketimizde, askeri havacılığın yanında sivil ha- vacılığa karşı gösterilen yüksek alâka ve verilen büyük ehemmiyetten Londrada çıkan İngiliz gazeteleri; son nüshalarında ehemmiyetle bahset- mektedirler. Ezcümle (Büyük Britanyâ) gazetesi; son nüshasında şu sa- tırları yazmaktadır: «Meşhur İngiliz tayyarecisi Mr. Növil Stak Türk sivil hava idaresi tarafından angaje edilmiştir. Kendisi Atina - Bükreş - Belgrad hava hat- tını tesiste gösterdiği muvaffakiyetle tanınmıştır. Bu İngiliz tayyarecisi şimdi de Türkiye'de hava servislerini tanzime başlamıştır. Hazırlanan program 23 nisana rastlayan bavacılık gününe kdar tahakkuk ettirilecek ve yeni hatlar işlemiyoe başlıyacaktır. Röyter'in bildirdiğine göre, 23 nisn günü İzmir - Ankara - İştanbul ve Adana arasında hava seferleri başlarken, ayni zamanda Suriye tarikiyle Türkiye - Irak - İran hava seferlerine de başlanacaktır. Bu suretle, suri- yeye kadar gelen Avrupa hava hatları, Türk idaresi tarafından hududun ilerisine kadar tahakkuk ettirilmiş oluyar ki, bu nokta Türkiye hesabına muvatfakiyettir. Avrupa ile Şark arasında en kısa hava hattı Türkiyeden geçmekte olduğundan bu hattın büyük bir rağbetle karşılaşacağı muhak- kak gibidir.. #a emeeeiİrces di adait Hai aa NN SUNmaNaNdÜNAR öriN ASN Haa raran nnn MöLdeSÜ SN Milletler Cemiyetinin qulğntısı , (5 inetsayfadan denamı — |9 çok çalışılıyordu. eECüMEÇE çalışıyordu: | V Yat bugün Milletler Cemiyeti çu ünkü Almanya Avrupa devletler a- | ilesinden hariç yaşıyamaz kanaatin- de olanları temsil eden o zamankt hariciye nazırı, karşısında Östen Çedberlayn ile Briyan'ı görüyordu. Onlar da Almanya olmadan millet. ler cemiyeti yaşıyamaz kanantinde idiler, Milletler Cemiyeti kürsüsünde o zaman söylenen sözler, hep sulh söz- leri olmuştur. Tahdidi teslihat için sarsılmış, daha — evvel Japonyanın ayrılmasile ilk sarsıntıyı geçirmiş * tir. terek olarak sulhu muhafaza etme- leri fikrinde olanları düşündüren bir sual. Bugün milletler cemiyeti bir buhran geçiriyorsa bu buhramı bir kat daha arttırmamak lâznımdır NEVROZİN han tek başına o koca sandala atla- |mış, gecenin daha bafifleşen rüzgü- rile doltalar yaparak Şafak bahçesi- ne doğru — yollanıyordu. - Turhanımn maksadı, fDevamı var) Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, icabında günde 3 keaşe alınabilir. (23nisan günü) memleke- O gün Istanbul, Adana izmir ha- va postaları açılırken; Türkiye - İJrak - Iran tayyare seferlerinede son iki üç senelik imtihan karşısında | | Milletler cemiyetinin istikbali ne l olacak?. Milletlerin biribirlerile müş- | Faydalı Bilgiler BU DA BAŞKA ÇAMAŞIR KURUTACAK Duvarlara çivi çakıp, yıkıp boz « maktansa, prastik bir (Çamaşır ku: rtutacak) yapmak daha iyidir. Yapıl ması da, kullanması da kolaydır. Ayni büyüklükte iki sağlam tahta alınız, 2, 3 veya daha ziyade tellerle biribirine sıkıca bağlayınız. Duvara, çamaşırları da üzerine &5mız, K « SAÇ MAKİNESİ Hayatın günden güne bahalılaş « (ması insanları iktısada sevkediyor. Bin türlü şeyler bulup yapıyorlar. Şimdi de kendi kendine saç kesmek için bir makine icad etmişler. İşte: makine bir tarakla bir jiletten iba- rettir. Bunlar biribirine tesbit edil- miştir. Bir tarak. gibi kullanıldığı za- mar, saçları güzelçe keser, * SU ISITACAK Bulaşık vesaire yıkamak için, her zaman sıcak su bulunmaz. İşte daki- kasında suyu ısıtaçak bir âlet : Lâstik bir boru vasıtasile musluk- tan hava gağ iocağına gelen su, öteki borudan sıcak olarak akar. * MAYONEZ MAKİNESİ EKer hangi bir kab üzerine konula- İbilir. Manivelâ ve çark vasılasile dö- ner. Zeytin yağını da damla damla lakıtır, x REÇEL KAVANOZLARININ AĞIZLARINI NASIL KAPAMALİ? Kavanozun ağzından bir santi- imetre daha büyük olmak şartile ince bir kâğıdı yuvarlak kesiniz, sıcak süte batırınız ve reçel kavanozunun üzerine koyunuz, kenarlarını güzel- ce kıvırınız. Kâgıt kuruyunca par « şömen gibi olur. İple bağlanmıya lü- zum kalmaz. ——— ———0 Birimizin derdi Hepimizin derdi Belediye temizlik işleri müdürlüğün- den bir rica ASEŞİDEĞE F* Sultanahmedde Sanayi Mekte- bi caddesinde oturan karilerimiz- den Mehmed Derman'dan aldığı- miz bir mektubda ezcümle şöyle denilmektedir: | — Ben, Sultanahmedde Sanayi mektebi caddesinde bakkallık yap maktayım. Bu caddede ve dükkâ- grmın yanında bir lâğam patladı ve bu tâğem bir aydanberi bura- da akmakta ve pis sularla cadde dolmaktadır. Ve zannediyorum ki, İ ana lâğamt da doludur. Bu lâğam sularının tifo ve sal- re gibi hastalıklar yapmasının ih- timalini düşünerek nahiye mi- dürlüğüne ve bazı alâkadar ma- kamlara müracaat ettim. Fakat kimse kulak asmadı. Bu pir kokti- dan sokağın kurtarılmasını ve alâ- kadarlarının nazarı dikkatini cel- betmenizi dilerim.» SON TELGRAF — Kariimizin haklı şikâyet ve ricasını muhte- tem Belediyemiz Temizlik İşleri Müdürlüğünün ehemmiyetle na- F | FPOMA: ONU Ki Yazan: Moris Löblan Bu, iri yarı bir adamdı. Elinde bir olta tutuyordu. Ekseriya Sen kena- rında balık avlamakla meşgul olur- du ve hakikatte Valteks'in adamı idi. İri Pol'ün omuzundan eğilerek tabloya bakar gibi yaptı ve : — Bugün gazeteleri okudunuz mu? —Hayır! — Arabı tekrar istintaka çekmiş- ler. Hakkınız varmış. Sizi haber ve- ren ve Mavi gazinoya gideceğinizi söyleyen o imiş. Fakat daha fazla bir şey söylemiyor, sizi ele vermek is - M ÖLDÜRDÜ? Nakleden:fa., Hükmederek dönmeğe karar vermiş- | — Her halde, dedi, benim de pıdip jönündeki tabloya bir baklı. Sonra Sen nehri kenarına doğru bir göz 9- tarak devam etti : — Marki, yarın değil öbür gün İs- viçreden geliyor. Bunü, dün Antonin |gelip kapıcıya haber vermiş. Hiz - /|metçilere söylesin diye, Binacnaleyh Marki ile kız mektublaşıyorlar. Kı- |zın nerede oturduğunu — öğrenmek kabil değil. Kurvil'e gelince, Raul'ün oturduğu kattan birkaç parça eşya taşıttı. Demek o da Raul'ün adamı, Buna şübhe yok. . İri Pol, muavininin sözlerini din- | birak - buluştu ğüu- Teti mam. Geç vakit dünkü muz yerde buluşuruz. Kurvil vakit gecikmiş olduğuna Ü Btrafma bakındı ve her ihtimale karşı izini kaybettirmek için basit İbir kaç manevra yaptıktan sonra O- töy'deki köşkün yolunü tuttu. Fakat Sosten peşini bırakmamıştı. İri Pol, resim yaptığı yerde bir sa- at daha kalmıştı. Fakat Klara, o gün gelmedi Buna mükabil Jorjğre geli- yordu. İri Pol onu görünce hemen tasını tarağıni tophyarak çekilip git- ti. Her akşam, yeniden - teşkil ettiği çete efradı Monparnas'ta yeni pey- dahladıkları küçük bir barda bulu- şuyordu. İri Pol oraya gitti, oturdu. |maklığın zilini çaldı ve içeri girdi Soösten: — Raul? — Eh. dedi, sevdalılar o kadar er- — Onu görmedim. |ken kalkar mı ya? İri Pol düşünmeğe başladı. Biraz | Yarım saat kadar daha beklediler. İsonra: Birdenbire İri Pol: | — Ah bhain karı., Ah namussuz al- görmem lâzım. Yarın saat onda nto- |cak. mobili getir ve eğer Klarayı orada | Diye mırıldandı. bulursam... İş tamamdır. Beni aldat. ! Köşkün bir pençeresi açılmış, Kla- İmanın ne demek olduğunu anlar. ra Hle Raul görünmüşlerdi. Ertesi sabah İri Pol, bir otomobile | Vücutları yan yana, dirseklerine binmişti. Şoför mevkiinde Sosten o- |dayanmışlar, bahçeye bakıyorlar, turuyordu: Sarı Klara'nın altın saçları Raul'ün — Haydi bakalım' jyüzüne sürünüyordu. Sosten hareket etti ve çabucak Ra- | |ul'ün Otüy'deki köşkünln önüne gel diler, fakat durmadan geçtiler, yir- mi otuz metre kadar ileride durdu- tar. İri Pol, otomabilin içine gömüle- rek, ön taraftaki aynadan, köşkü, bahçeyi ve parmaklıklı kapıyı taras- , gidelim. Hınzıri âfi mikdarda gördüm. Şıllığın da i- İdam hükmünü verdim. Otomobil kalktı. Bir müddet yü- rüdü. Sonra İri Pol, muavinin omu- zuna dokunarak durdurdu: Biraz sonra Sosten geldi: — Tamam, dedi, yakaladım. O- töy'de Marok caddesinde 27 numara- da bir köşkte oturuyorlar. Kurvll iköşkün bahçesinin kapısını çaldı. temiyor, Her halde size kaçmasına “lerken, gözlerile bir tarafa bakmıştı. mâni olduğunuz için kızmış olsa ge- İSosten de o tarafa bakınca, ileride, rek. Üst tarafı için ne Raul'den ne İşişman bir adamın, kütübhanenin de Valteks isminden ve ne de Sarı (camekdânmnı seyrettiğini gördü. Bu Klüradan bahis bilesetmiyor.. de Jadamın muhteşem bir sakalı vardı. mek bu taraftan eminiz.. Binaenaleyh, aldanmak İmkânı yok- İparmaklık kendi kerdine açıldı. Se- Sosten 1 kaldırdı. İri Pol'ün |tu. Bu, Kurvil'di. ikize on kala da kız geldi O da par- ;—>.44Miı—ı AAĞCĞ &_—. üaü sud ediyordu. Sosten, gazetesini aç- miş okuyor gibi yapıyordu. Böylece bir saat kadar beklediler, Köşkte sez, sada çıkmıyor, hiç bir kareket görünmüyordu. İri Pol: İrau? Acaba, dedi. içeride kimse yak | — Şurada, dedi, bir şey içelim, gel! | İndiler. Küçük bir meyhaneyeygir- joiler. İri Pol garsona: — İki vermut! Dedi ve küğıd kalem istedi. Sonra jezun bir düşünceye daldı, Yüzürden du, Zaman zaman murildaniyordu: — Evet... Tamam... Evet... Tuzüs Ha düşer... Hem de farkında olmaZ. Hem madem ki seviyor, her hald& aldanır... Ve o zaman... Yoksa baş” ka şey mi düşünmek İâzım, Sustu ve muavinine stırdu: — Ne yazık ki Raul'ün hir el yâ* zısı yok... Sende var mı?, — Yok.., Fakat... — Fakat ne? — Kurvil'in bir mektubu var. ©* dasında masanın üstünde bulmuş tüum, hi Pol'ün neşesi yerine geldi: — Ver bakalım: Mektubu ahmca tetkik etti, bir teerübede nsonra temiz bir kâğıd # larak alelacele bir kaç satır yazi sonra Kurvil'in imzasını attı. koydu ve üzerine âyni — taklid yi ile: Matmazel Klâra Marok caddesi, 27 Yazdı 4 (Devamı var)