Çocuk Tiyatrosu Şelgir Tiyatrosu'nun Çocuk temsille- Tine verdiği ehemmiyeti takdirle karşılamalıyız. Çocuklara lerini, a bir an çocukl, çok fena örnek olan Tarzan film- çık saçık aşk oyunlarını göstermeği €vvel men etmelidir. Artık İstanbul; arın eğlence ihtiyacına karşılık olacak bir müesseseye maliktir. Kırklareli saş ylavı ve Çocuk Esir- geme Kurumu : , Başkanı Bay Fuad Meclise bir lâyiha sevketti; Bu lâyi- hada ileri sürülen teklife göre, 16 Yaşından küçük çocukların sinema- lara, tiyatrolara alınmasının yasak edilmesi istenmektedir. Bu teklifin çok yerinde olduğunu söylemeğe bilmeyiz lüzum var mı?, Senelerdenberi şikâyet ettiğimiz bir Meseleye parmak konmuş, bununla beraber hal çarelerine de tevessül edilmiş oluyor. Fehmi Ege Mümtaz Zeki Tn ha geçen gün Üsküdarda kaybo- | Taşkın d.ı'-l üç delikanlı bıraktıkları mektub- memleketin büyük bir ihtiyacına ce- vab vermiştir. Cumartesi, çarşamba günleri Bey- oğlu caddesinden geçerseniz Fran- jSiZ tiyatrosunun kapısından dışarı Jtaşan yarının en büyük adamların - | Tarzanı taki Btlmak j; Ü. H Zin lid etmek, maceralara için kaçtıklarını yazıyorlar. ler sabah beni uykumdan evimi- karşısındaki ağacın — tepesinde *Tarzanlık» Oynıyan çocukların a- î"v feryadları uyandırıyor; ve âk- 'ı"n Matbaanın penceresinden Ame- ikan filmlerini taklid eden çocuk- arın. Oyunlarını seyrediyorum. Bele ağki filmlerin çoculların ru: . Üzerinde yaptığı kötü tesirleri İ? Sormayın, Hiç bir memlekette OCuk bu kadar başı boş've kontrole :'“ hlrakılmımııtır. Bu teklifin bir N &vvel kanuniyet kesbetmesi yıl ünberi arzuladığımız bir keyfi. iöttir. Ağaç yaş iken eğilir tözünü tarlıyalım, - Çocuklarımızı: ;"_*mmi dövecek, öldürecek kadar b:“âh Ve cüretkâr olmalarının ge- blerini yine bu mesele ile alâka. İYEVİ, öğretici ve ayni Za- ııa:îı eğlendirici mahiyette film. Matihr, temsi; erili Çocuğu bi siller verilir, ]": bülünüyoruz, *Çocuka u bü ke- **;—" Yerdiğimiz mânanın küçük - B vden kurtarıp, bilâkis ele alin. ö k"bm Zârüri bir mesele olarak, bü- _"_ Mevzu halinde mutalea et - İ İz icabeder, “lrîhul Belediyesi bu İşe ilk defa k dis$ etmekle şehrimiz Bgibi ka- Ve çocuk — kesafeti olan bir in haylaz, hocasını, mü Üz yeni kıymet vı-r-:' dan mürekkeb küçük çocuk İkafile- lerini görürsünüz. Bunlar, Şehir Tiyatrosunun çocuk kısmında oynanan edebi, terbiyevi, öğretici ve ayni zamanda eğlendiri- | ci mahiyetteki piyeslerini görmeğe gelen mini minilerdir. Annelerile, babalarile, hocalarile, dadılarile, keti- dileri için hazırlanan oyunları sey- retmeğe koşuyorlar. Geçen gün küçük yeğenimi götür- düm. Koca tiyatro miniminilerle, hattâ biraz daha büyük yaşta çocuk- larla dolu «Yavru Türk» mec - Muası muharrirlerinden Mümtaz Zo- ki Taşkın'ın çocuk ruhunu - çok iyi kavrıyan kaleminden çıkmış «Mavi böncuk» isimli Büzel bir temsil sey- rettik. Ben bile, ne yalan söyliye » yim, sıkilacağımı sanırken, kendimi çocukların neşesine kaptırdım, bol bol güldüm ve eğlendim. Çocuk tiyatrosu deyince gözünüze öyle derme çatma bit tiyatro gelme- sin. Şehir Tiyatrosünun 'Bbirinci simf artistleri bu temsillerde rol alıyör- lar, Şehir orkestrası bu - temsilleri İmüzikleyor, piyes iyi dekor, iyi kose tümlerle temsil ediliyor. «Mavi boncuk» Mümtaz Zeki'nin Mmuvaffakiyetle yazdığı, eğlenceli bir çocuk piyesidir. Bunu genç muhar- (Devamı 6 rmct sayfada) Fatma Do sının anah- eçirildi ? Belli değil! Pransada Sadak; Me - Bizli silâh d " etrafında tahkikata devam ilndi ©N Yeni bir safhaya girilmiş- ir. Komü ERA 4 rıı.m.:kun"mn" Pariste bir vak'a hükümeti ellerine alacak- T cereyan etmiş bir konuş- sedilmektedir. Gizli silâh hatına dağı ta buna dair Belen — Paris gazetelerin- " Malümat alınmıştı hürreisinin Sarayındı fon isminde biri de di. İT Vak'a çı- lepoları (latmı, “komünistlerin iştır. Bundan sonra mühendisin alınacak ifadesinde mühim şeyler söyliyeceği — tahmin edilmektedir. Bundan evvel Fransa harb meelisi âzasından bir general dinlenmiş ve Pariste bir isyan çı- karacakları meselesine dalr duydük- larını aid olduğu makama bildirdiği. ni söylemişti. Diğer taraftan beledi. 'yeye aid eski bir sanatoryom bina- sının tamamile kapalı olduğu halde |iserisine gizli silâh ve cephane sak- ar. Pransa cum-| laki subaylardan |heni nlenmiş ve İran sa; landığı görülmüştü. Bu mesele de ydınlanmamıştır. Boş du. toryom binasının anahtar- Jirı belediye reisinde olduğu halde nasıl ele geçirilip kamyonlarla silâh Betirildiği meselesi çok merak edile- 'Cek “işlerdendir; Küçük itilâf Ve İtalya İtalya, Avusturya, Macaristan ha- riciye nazırları arasında olan mülâ- kattan sonra bunun fiiliyat sahası |daki tesirleri ne olacağı merak edi lebilir. Üç memleketi alâkader eden iktisadi meseleler daha evvel hükü- Metler arasında görüşülmüş olduğu evvelce söylendiğine göre bu mül katta yalnız siyasi işler konuşulmuş idemektir. Yugoslavya İtalya No anlaştı. Kü- Çük itilâfin ne denirse densin uğra- diğı ayrılık göz önündedir. Bundan sonra Rormanyanm bu itilâfa çok si- kı surette bağlı olduğu söylendi. Bu günkü hal ise artık Bükreş hüküme- tinin İtalyaya nekadar yaklaştığını göstermiye yetmektedir. Fakat küçük itilâfın büsbütün bozulduğunu da id- 'dia etmek zamanı henüz gelmemiş- tir, Çünkü ne Yugoslavyanın Roma ile iyice anlaşması, ne de Romanya- nın bugün Roma yoluna doğru dü- olması bu iki devletin küçük itilâfı yaşatmak için Çekoslovakya ile beraber bulunmalarından edine- cekleri menfaatleri bir tarafa bıra- kacaklarını göstermiyor. Bilhassa Yugoslavya çok hesabla hareket et- mekte Almanya ile, İtalya ile çok ( yi olmağı ne kadar doğru buluyorsa eskidenberi bağlı bulunduğu döst. Tukları feda etmemeği de öylece kâr- h görmektedir. Tabiidir ki Romanya da vaziyeti ona göre düşünecektir. Lâkin şayanı dikkat olan diğer bir nokta vardır: İtalya şimdiye kadar Avrupalı zenginler şimdi kış spors larile meşgul, Genci, ihtiyarı, Zen- gin olan, çalışmağa mecbur olmıyan gidiyor, dağlarda, bayırlarda, buz - larda, karlarda türlü türlü sporlarla vakit geçiriyorlar. Zenginlik bahsi hatıra neler getirmiyor? İşte mesolâ Fransızlarla Almanlar arasında yeni bir münakaşa mevzuu ister misiniz? Bir zenginlik bahsi çıktı. Bir tarafın iddiasını öbür taraf kabul etmiyor. Bakınız nası!?,, Zengin olarak yaşamak, hayatını kazanmak için çalışmağa mecbur ol- mak pek tatlı gibi gelir, Halbuki ça- lışarak elde edilen meşru kazancın zevkini hazır gelen bol iradlar vere- imiyor. Bunu bilenler bilir. Bir Alman gazetesi ortaya attığı bir takım rakamlarla Fransızlara a- çıktan açığa gıpta eder gibi okuyu- cularına bazı malümat veriyor. Ma- lüm ya, Fransızlar iradile geçinen, çalışmağa mecbur olmıyanlara ran- tiye derler. Şimdi © Alman gazete- leri'neşrettiği Takamlarla beraber , ya hep ya hiç der gibi küçük itilâf devletlerinin bu itilâfı bozarak ken- 'yazdığı makalenin tepesine şöyle bir serlevha koymuş: <«Fransa daima | ları meselesi — Eski sanator yom bina tarları nasıl ele g disile beraber olmalarını, yahut ta rantiyeler memleketidir!» (Devamı Ginci sayfada) Alman gazetesi bu iddiasına esas ŞD AAA AD aa AAA Ö dd | Evvelce meçhul ka- ) lan Vaydmanıri. ci- mnayetlerinden biri Meş'um Ginayet Yolunda Gece yarısı karanlık - İçinde iki adam!. Belâlı âşık ve Mililion arasın- L daki münasebet ne idi ?.. Vaydman'ın arkadaşları olan M | - (ğim zaman bana yerin müsaid olma- lion ile ve Jan Blank'ın sevgilisi |dığını söyledi. Bunun üzerine bir o- Kollet Triko geçen gün istintak hâki- İtamobile bindik. Yolda giderken 0- |mi tarafından uzun uzadıya dinlendik na ne kadar korktuğumu anlattım. ten sonra avukatlarile Börüşmüştü. (Otomobil seyahatimiz dört saat sür- Genç kadın tekrar istintak hâkimi- dü. Evreu'ye gidiyorduk. nin kafşısına Çıkarılmış, şimdiye ka- | Bu dört $ at zarfından her şeyi dar sakladığı noktalar hakkında da- (Jan — Blank'a anlattım Amerikalı ba etraflı ifadede bulunmuştur. |dansöz Jan Koven; ilâncı Leblond'un İlâncı Leblond'un bir tiyatro işi löldürüldüklerini söylediğim gibi ileri sürülerek tuzağa tutulduğu ve İJanin Geller'e dair işittiklerimi ve öldürüldüğü malümdur. Bu moesale nasıl korktuğumu anlattım. |henüz etraflı bir surette aydınlan * | Bunun üzerine Iistintak hâkimi mamıştır. Kollet Triko'nun diğer â- İKollet Triko'ya, Janin Geller'e dalr şıkı olan Jan Blank'a evyelce buna İne işittiğini neden korktuğunu sor« dair malfimat verdiği söyleniyordu. |muştur, Kadın cevab olarak şunu Genç kadından bu noktalar sorul - İş Tmaktadır. Âşıkına 6 zaman anlattık- larını şimdi de istintak hâkimins |söylesin isteniyor. Kadın en yeni o- |larak şunları anlatmıştır: | — Ben bildiğim her şeyi Jan Blan? ka söylemeğe karar verdim. Million | Jun babasına giderek buna dair ko- nuşmak istedim, Milllon babasile gö- füşmeme mani ölmazdı. Teşriniev- 'velin 6 ıncı günü için bir kahvede buluşmak üzere Million'la sözleş - miştik. Ona Jan Blank'ı nerede bu- labileceğimi sordum. Mon Moronsta janasının, babasının - yanında imiş, Telefon ettim. Fakat yoktu. Lâkin bir müddet sonra gene telefonla ko |. Teşrinlevvelin 3 üncü “günü idi, | Vaydman ile Million köşke dönmüş- |lerdi. Ayakkapları çamur içinde idi. Cinayet işte o zaman yapılmış Vayd-| man ile Million'un kurbanı böyle sonbaharın çamurlu bir akşamında köşkün bahçesine gömülmüştür. E- | le geçirilen posta havalesini gidip Postahaneden alan Kollet Triko ol- Mmuş ise de genç kadın bunu itiraf ederken gidip bu parayı Vaydman fle Milllton'un zoru ile almış olduğu- 'nu iddia etmeğe kadar yarmamıştır. Her şeyi anlattığı zaman Jan Blank bu şiddetle sevdiği kadına dönüp ne | L b gi övi dedi acaba?.. Di ak kabil oldu. Kendisine söyle- | Kai Beir aekeranel nn İKolet y DÇ e ai göyle anlatı: yor: idı Her şeyi sana anlatmak İstiyo - rüm, — Her şeyi dinlediği zaman Jan Devrisi gün için sözleştik. Million (Blank son derece hayret içinde kal- ancak akşama geleceği için benim |dı. Bana bir türlü inanmak istemi- Tan Blank ile buluştuğumdan habe- |yordu. Benim her şeyi mübalâğa et- ri olmiyacaktı, Jan Blank - öğleden |tiğime ve izahı zor olan bir asabiye- n tesiri altında kaldığıma hükme- | vede konuşuyorduk. Kendisine çok (diyordu. |hangi noktadır? S“SONTELGR 4 *—15İkincikâanun 938 ; yazdıktan sonra sözünü şöyle bitiri- vermiş: «Eskiden olduğu gibi Fransa bu- gün de rantiyelerin mes'ud memle- ketidir.. Şimdi buna karşı Fransız- ların cevabı şöyle: Almanların Pariste elde ettikleri- ni söyliyerek neşrettikleri bu rakam- lar Fransanın umumi nüfusunun 95 52 derecesini irad sahibi, hazır yiyen takımından göstariyor. Fakat eğer Almanyanın isti rine bakılır sa, meselâ 1938 umumi ve resmi iz tatistiğine göre Almanyada para ka- zanmak için iş güç sahibi olmağa lü- zum görmeden yaşıyanlar mikdarı 96 50,5 nisbetini bulmaktadır. Şu'halde aradaki fark pek ufok- tır. Hem de bu fark işsiz güçsüz adam ların Çokluğundan — değilmiş te baş ve yer itibarile halkın kesif bulun - duğu farkların değişmesinde imiş, Almanların 936 da neşrettikleri bu resmi istatistik yalnız Fransız ve Alman irad sahiblerinin mukayese- sile meşgul olmuş değildir. Dünya- olarak rakamları Pariste çıkan bir 'nın diğer memleketlerindeki irad istatistikten almiştır. Bu rakamlara |sahibleri ile çalışarak hayatlarını ka- göre Fransada hayatını kazanmak 1- İzananların da hesabi yapılmıştır. O- çin her hangi bir işe güce girmeğe İnun için ayni is iğe — istinaden mecbur olmaksızın iradile yaşıyan |Fransızlar diyor ki: : rantiyelerin mikdarı şöyle kocaman | -Bu istâtistikten nnvluş:ldıgııw bir yeküna çıkıyormuş: 21,922,731. — |re Fransada işile gücüyle meşgul € Ne dersiniz? 21 buçuk milyondan |larak hayatlarını kııfımn!nn: n:s- fazla irad sahibi gül gibi geçinip şu |beti diğer yerlere nisbetle ©, 524 İdünyada gün geçiriyorlar!. Gıpta et- İtür. Halbuki Almanyada kazanarak memeli... Yukarıda kazanılarak meş- hayatını kazananların nisbeti 94 49,5 ru elde edilen kazancın kıymetini |tur!.. Bu ise Fransanın lehinedir. İsöylediğimiz için artık burada tek- |Çünkü arada Fransa lehine 9 3 fark irar bu meselenin ahlâk cihetine dön-|var demektir. mek fazla olacak. İşte bunu cevab olarak ortaya sü- Evet şimdi Fransızlarla Almanlar |ren Fransızlar şlmdf)'t bir netice çı- arasında bu bir. mesele olmuştur. (kararak şunu da ilâve rdıynrlarl Bir münakaşa mevzuu... Fransanın | Bu takdirde dünyanın irad sahib- inüfusu 41,500,000 kişi iken bunun 21 İherinin çokluğu İtibarile en mes'ud buçuk milyonu çalışmadan para yi- (memleketi Fransa değil, Almanya- v —a el ” ni n İK <aBSkt sö. : yor. Demek Fransızların hoşuna git- |dır. j memiştir. O Alman gazetesi böyle (Devamı 6 net sapfamızda) Burnumuza bakarak Ahlakımızı anlamak? Çabuk heyecana kapılan güzel kadın. larla ciddi ve sadık olanları ayırmak - kolaylaştı !. Bu güzel çehredeki burun sadakat ve ciddiveti gösteriyor gazetesi nazarı dikkati başka tarafa celbediyor. Çehreden insanın ahlâkını anla - makta keskin bir bilgisi ve ılışkfn- lığı olanlar vardır. Her bilgi gibi bu da bir çok zaman ve bir çok tzcrüb_e istiyor. İngiliz gazetesi merak etmiş, j bazı pek güzel çehreleri tetkik edi- O ) yor; Hâyır.. çehreleri değil Yalnız Jburün 'dediğimiz kısmı. Burnun şek- İlinden de bir çok mânalâr gikiyör. Yandan alınmış bir resimde görülen bir burun ufaklığına, sivriliğine gö- İre bir takım mânalar arzedermiş. İş- İte Londralı bir gazetede gördüğü - müz iki resmi alıyoruz. Hassas Burunla oynamak ayıp, burtrdan | yşan, heyecana çabuk kapılan insan: bahsetmek ayıp değildir. Burun çehe y vın burnu üfak olüyormuş. Azim ve karar sahibi olanların burnu da Eu güzel çehredeki utak burun son derece heye- cana delâtet ediyor Çehremize en ziyade mâna veren renin güzelliğinde en ziyade ârhil o- İmühim şeyler anlatacağımı - söyledi. | Devam: 6& vici say ada lan bir kısımdır. Faxat bir İngiliz ikendin: gösterirmiş: