#—-fONTEYC F PF —İS İkircikânun o-8 Denizde Kızılordu!.. Bugün Amerikaya harb gemileri sipariş eden Sovyetler yarının en kuvvetli _donanmasını _haz_ır_lıyorlş_ı_' FU L Y L KA n Y | Yeni kurulan deniz kumserliği faaliyete geçti... Her bahsin mevsimi var: Yeni se- ne girince silâhtan, kuvvetten, top- P tan, tüfekten, tayyare ve donanma * bahisleri de bir kat daha tazeleniyor. Buna şüphesiz dikkat etmişsinizdir. Çünkü yeni sene yeni bütçe demek- tir. Her devlet yeni bütçesini hazır- larken tabiatile kara; deniz ve hava kuvvetleri için sarfettiği ve edeceği parahın Jâkırdısı örtaya çıkıyor, İş- te Fransanim, İngilterenin, Amerika ve-İtalyanın mukadderatında rol oy- ( namak iddiasında olan diğer devlet- lerin kuvvetleri bahsi bu suretle de- * vam ediyor. İbizim aramızda eskidenberi de deli —a — sedilen eski bir çar olmuştur. Fakat İrebesinde Rusyanın hezimetinden ! n Eşyalardan Eski Bir Koltu fanteziler mumumcun ğun Hikâyesi Yaz. Bu, eski eşya satan bir mobilya mağazasının örümcekil tavan arasın- |kuyalım?, da senclerdenberi bir tekir kediye | karyolalık yapan eski bir Kkoltuktu. Yayları bozulmuş, gü eski bir koltuk, en solmuş Koltuğun defterinden: 12 Mart: «Çenesi kıllı, sesi kalın ve hiç dure Biçimine bakarsarız önün eski is- Madan konuşan bir ihtiyar kadın be tibdad paşalarından birinin konağın- Bi bir hamâlın sırtında perdeleri so- 'dan çırak edildiğin! ve terekesile be-|lUk, kaplamaları dökük bir ahşab e- raber yok pahasına satılarak bu rü- tubetli mobilyacı mağazasına geti- rildiğini hemen anlarsınız. O gün - (Y medi, Şöyle böyle yirmi beş sene. Dile kolay, Kaçın kurasıdır 0? Ben bildim bileli 0, bu Mmöbilyacı mağa- zasının tavan arasında, tozlar içinde pineklemektedir. Alan olmadı * Bu koltuk eskisi senelerce bu m vin sofasına getirdi. Bu kadın oğlu- nu evlendiri. yörmüş. Evin öteki eş- yalarına bakıyorum da benden baş- (denberi burada onun yeri hiç değiş- |Fa şöyle adama' (1) benzer bir şey yoök, Her halde gelin hanım ilk önce benim kucağıma oturacak.> * 18 Mart: «Dediğim de oldu. Beyaz ipekli (Devamı 7 nci savfamız :a) SENENİN EN GÜZEL-EN NE. fasında bekledi, durdu. Onun bir ha- yoktur. Gençliğinde b dar zevkü safaya sahne olan ay - dınlık odalarda köşelere kurulmuş tatlı günler yaşamış ki ne hatıra def- | teri tutmağa lüzum görmüş, ne de | böyle bir maceranın bir g! gelebileceğini ümid etmiş. Nihayet | işte şu küşel da derin bir dü- şünceye dalmış olduğu hâalde seneler böylece geçmiş. Bu yeknasak haya- tın da neresi yazılır? Velhasıl za- vallı eski koltuğumuzun bir ha- tıra defteri bile yoktur. Ben bile tercüömel halini bu eski eşya sa> tan ihtiyar mobilyacıdan öğrendim. * Koltuğumuz yeni maceralara hâ- zırlanıyor. Oğlunu evlendirmeğe ça- lışan bir ihtiyar kadın onü küçük bir para ile satın alrmış. İki gündür tamircidedir, denizciliğe onun kadar ehemmmiyet İsonra Rus donanması ismi var, cismi vermedikleri gibi bir çoğu da bu ci- |yok olmuştur, Bugünkü Rus donanmasına gelin- (Devamı 7 ncı sayfada) |Petro denilen meşhur büyük Petro lolmuştur. Deli Pelro bugünkü Sovyet Ruz- yada da artık kendisinden çok bah- Gök yüzünü (ğlı_ı_._._ Japon Hükümdarının enbüyük eğlencesi devlet işlerile uğraşmakmış.. Kuvvet bi rinin başında Sav- yet Rusyanın deniz — küvvetle, rini arttırmak noktasına büyük bir ehemmiyet verdiğini gösteren ma- lümat gi Geçenlerde Alman bahriye nezaretinin toplıyarak neş- | retliği şayanı dikkat malümatı «Son Telgraf» bu sütunlarında neşretmiş- ti. Bu malümat ber hangi bir rivayet tarzında Avrupalı bir gazetenin sü- tunlarında yer tütmuş haberlerden değildi. Alman bahriye erkânı bar. biyesinin topladığı, ve anun için cid- diyeti şüphesiz olan ma attı. Bun- dan anlaşılıyordu ki Sovyet Rusya | < DAti p sahillerini müdafaa etmek için en | Şaka değil... Japonlar girmiş ol ziyde tahtelbahir kuvvetini ârttır - |dukları harbi kendi - maksadlarına mıştır. Ve bugün, İtalya da dahil ol- |Söre bitirmek için her şeyi yapmağı duğu halde dünyanın en birinci tah- |Ye-- Her mahrumiyete katlanmağı telbahir kuvvetine malik bir devlet |göze alıyorlar. Dört sene harhetmek vünü 5 65 Havyüt Bürrüdü için dört senelik program hazırlıyor- Diğer taraftan Ruslar Uzak Şark- |'ar. Bu da Çin - Japon muharebesi- ta mühim tahkimat yapmışlar, ve |Nin kolay ve çabuk bitmiyeceğinin Leningrad'da yaptıkları tahtelbahir- |itiraf edilmesidir. Muharebe dört leri parça parça Uzak Şark sahille- İSene sürerse bütün Japonyanın ser- rine yollıyarak orada denize indir- Vet ve kuvvet menbaları işletilecek, mekte bulunmuşlardır. Bugünlerde (cıkarılacak. harbi zafere ulaştırmak büyük devletlerin deniz ve haya |yani Çini tamamile Japonyanın ha- kuvvetleri, kara orduları Avrupâ ve kimiyeti altına salacak şekilde bitir- Amerika matbuatmı çok meşgul e- |mek için uğraşılacaktır. diyor. Fakat um harbde de Almanlar Sovyet Rusyanın bir de deniz ko- iyle gayret etmişler, lâkin mağlü- miseriğli, yani bahriye nezareti ih- (biyet üzerine ne kadar büyük sıkın- das etmeğe karar yermesi nazarı dik—wtılan uğramışlardı. Japonlar Çin kati tekrar Rusya ordusunun deniz |harbinden sonra böyle sıkıntılara uğ- kuvvetlerine çevirmiştir. rıyacaklarını tddia ediyorlar. Rusyanın ilk denizci Çin - Japon muharebesi |herkesin hazari dikkatin! Japonya- |ya çevirmiş oldu. Avrupalı gazetele- ti Uzak Şark vaziyetinden bahseder- ken artık yalnız askeri harekât veya siyast müzakerelerden bahsetmekle kalmıyorlar. Uzak olan Japonyamın huşsusiyetleri hâlâ kapalıdır. Meselâ İlünen gn Müşük: bünrük Japon imparatorunun hayatına ve ' Japonların bu hükümdarlarına kar- şı besledikleri merbutiyete dair öy- 'e malümat verilmektedir ki bunla- TI okuyan Avrupalılar hayret edile cek bir mevzu karşısında kalıyorlar. | İmparator Japonyanın 124 üncü “S;:nra gaklir. hükümdarıdır. Yalnız Japonyanın | bnlieç en birinci zengin adamı değil, bütün dünyanın en birinci zenginleri sıra- sındadır. Hanedanın çok serveti ve çok arazisi vardır. İmparatorun şah- si servyeti de başka imiş. İmparator bütün Japonların olduğu gibi kendi hanedanının da kaydsız, şartsız ttoat FİS. ŞAHANE ve MUHTE- ŞEM — FİLMİ heti büsbütün bırakmıştır. Hele o- luz sene evvelki Rus - Ja muha- 'Or. na Baş rolde : JEANETTE MAC DONALD İzdihamın önüne geçmek ve bhak kımızın istirahini temin. için İPEK ve MELEK Sinemalarında birden gösterili. yor. Filmin uzunluğundan bu. n seanslar : PEK'te: 130.4-6.30 ve 9. da | MELEK'te 2-4.15-6.30 ve 9da * Tamircide. Sira “bekliyor. Örada | kendisi gibi uzun Zzaman beklemiş | de satılmış ve tamire gelmiş arkâdaş- lar büldü. Onlar oönu ayıpladılar. «Koskoca, yaşlı başlı bir koltuksun. Bir hatıra defteri tutmamak olur mu hiç?» Dediler. Yeni maçeralara doğ- ru atılacağında artık şüphe kalmı- yan dostumuz o g fıratını yazmağa başladı. ânden itibaren ha- Kederlerinizi unutmak.., Hoş 2 saat geçirmek İsterseniz Bugün S A K A R Y A Sinem: K e lâtif, tâtlı, muhrik ve emsalsiz sesli ( Alman Bülbülü ) ERNA SACK' €n şen Viyana operetlerinden biri olan NİS ÇİÇEĞİ filminde görünüz ve dinleyiniz. nd hükümd»r a tir, ysında bülunarak vakit geçirmek im- |Zaten Japonların nazarında impara- İparatorun en büyük zevkidir. tor bir insan değil, mukaddes bir |. -) G Bi yi Bugün SARA Y sinemasında mabuddur. Ona «Gök yüzünün oğ- Büyük Fransız komiği lu diyorlar, Gök yüzünün oğlu çok şar. Erken kalkar. İmparato- RAİMU nun bütün muvaffakiyetleri arasında, MARCEL ACHARD'ın meşhuür komedisi SERSEMLER KRALI ile vu çocuklarile kahvaltı eder. | lışmağa başlar. Dev- nın EĞLENCE, İNCELİK, FİKİR ve GÜZELLİK itibarile bütün rekorları kırdığına hiç şüphe yoktur. İyi eğlenmek isterseniz bugün bu filmi görünüz. let işlerile sabahtan. akşama kadar İlâve olarak: FOX DÜNYA HAVADİSELERİ meşgüldür. İstirahat zamanlarında sade y ata biner, golf oynar. Çok kuvvetli bir sporcu olan imparator dünya iş- lerini çok iyi takib eder, her şey hak- kında en iyi malümat — İian almaktadır. Bir Sovyet harb gemisi denize indirlilyor İstirahat zamanlarında ailesi ara - | —— Çilgin gibi yataktan fırladım, yatakhanenin bütün Tümbalarını yaktım: Boöş. Nihayet yargunluktan sı- zıp kalınsâya kadar kendimi bu buhrana kapıp ko- efendi beni çok seviyor, koruyor: — Hanım niye böyle düşünüyorsun, bu «Eksik eteke de şuracıkta büyür gider. Duasını alırsın?.. yüverdim. Neler düşünmedim, neler?... Yatağa girince, aklıma ilk evvel Vecdet geldi., Belki bir saat onunla, onun ilk alevden busesi, yeşil ve cebbar gözlerinin gölgesi ile meşgul öldüm. Ye- niden kanım tutuştu, sinirlerim bozuldu. Sonra, bil- miyorum nasıl oldu.. Bütün çocukluğum, mekteb hayatım, mazim gözlerimi doldurdu ve ben bu mazi ile yapyalnız, başbaşa kaldıra. Mazi: Şimdi, bugün, bp saniye olmuş gibi her şey noktası noktasına hatırımda Annem, bu aç ve çileli kadın kendini yakarken ben de bir deli gibi avazım çıktığı kadar haykırıyör- dum: — Anne.. Anne. Annem cevab vermiyordu. Bu feryadımı, ilk ön- ce kapı bitişik komşumuz Münevver hanım işitti ve delilizden dışarıya taşan kızıl ateşi de görünce koşa koşa bize geldi; bağırmıya başladı: — Amaniın... Yanıyoruz!.. Zavallı ihtiyar ve hasta kadın bağırırken, bir taraftan da basma entarisinin eteklerini beline dola- mış evin içinde' harıl harıl su arıyordu. Bir dakika sonra, çığlık bütün mahalleyi ayaklandırdı. Alevi İve bağrışmaları gören- kadın, erkek herkes evimizin bahçesine doldu. Müthiş bir telâş vardı. Kimi poliz karakoluna koşuyor; kimi itfalyeye haber gönderi- yor; kimi kazma kürek, eline ne geçerse çat çut du- varlara vuruyor, yangını söndürmiye çabalıyordu. Ahnem tamamen yanmış, ateş evi sarmış, mahülle tulumbası ve itfaiye yetişinceye kadar iki odâmız birden kül olmuş, yatacak tek bir oda kalmıştı. Bir buçuk saat sonra, evimiz ve iki ev yandı da yangın söndürülebildi. O sırada beni, mahallenin muhtarı Halil efendi evine götürmüştü. Sofada bir minderin üzerine yalırdı. O gece hatırımda kalabilen şeyler bu kadar... On beş, yirmi gün geçince artık ben annemden başka her şeyi unutmuştum. Çocuk neyi unutmaz kiğ. Halil efendinin evinde ne kadar kaldım?. İyice hatırlamıyorum. Her halde dört beş hafta. Kendisi- nin üç tane çocuğu, suratsız, her/şeye homurdanan kırk beşlik bir karısı vardı, Hattâ, ben bazan çocuk- larn ile kavga eder, küçük Neriman'ı ağlatırdım da çok kızar; kocasına: — Benim derdim bana yetmiyor da bir de bunu mu başıma çıkardın?.. Diye bağırırdı, Yine, bir akşam benim yüzüm- den Halil efendi tle bir ağız kavgasına tutuştular, Halil amcam nihayet: — Peki karı.. pel merhametsizin birisisin... Demeğe mecbur oldu. Ben de kapının dibinde diz çökmüş, besleme kılığında boynu bükük bu kâv- gayı dinliyordum, Amma yine ne olduğumun, ne o- labileceğimin farkında değildim, Beş yaşında bir ço- cuük neyi düşünebilirdi?.. Fakat, iyi biliyorum: Halil Yarın gönderirim. Zaten Diyordu. Fakat, şirret kadın: — Olmaz.. Olmaz.. Benim çocuklarımın derdi bana yetiyor. Bu kızı çok seviyorsan kendisine bir dadı tutarsın. Ben elâlemin piçine hizmetçilik ede- mem. Cevâbını veriyordu. Şimdi düşünüyorum da, böyle karı kocalığın, ne feci bir şey olduğunu kav- rıyabiliyorum, Sabah akşam kavga, Huysuzluk, u- sulsüzlük, intizamsızlık ve geçimsizlik içinde sürü- lüp giden bu hayat... Kavganın sabahı Halil efendi, biçare adam beni giydirdi: — Haydi kızım.. gidelim.. Dedi, evden çıktık. Bu çıkış temelli bir çıkış ol- du. O gün benim halimi görmeliydi: Sarı ve sefil bir. beniz. Başımda mor bir yemeni, arkamda dal basma bir en! ayağımda yarım bir papuç.. Hepsi bu kadar. Halil efendi beni doğruca imamın evine götür- dü, Ben çocuklarla oyuna daldım. Beş ön dakika sonra, Halil efendi elinde yazıli bir kâğıd imamın - yanından çıktı, yine beraberce — yola düştük. Bilmediğim bir çok mahallelerden geç- lik. Atlı tramvaya bindik, vapura gittik ve yine kâ- | raya çıktık, akşama doğru bir dağın başında koca- man bir binanın kapısı önüne geldik. Sordum: