12 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

12 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-SONTELGRAF — 121İkincikânun 838 AKŞAMCILAR! ---—.......ı—ı..—ıı- JESkİi bir akşamcının defterinden) Yezen: Osman Cemal Kayvyallı | Başındaki masmavi şemsiyesi, arkasındaki'açık renk pardesü- sü ile boz renkli eşeğe kurulmuştu 'Turhan burada ancak yarım saat kadar oturdu; sonra Abdi ile sevgili eananını başbaşa ve dizdize bıraka- rak oradan savuştu; sabaha karşı, son filispit olarak soluğu kendi e - vinde aldı. —e Bi FECİ BİR VODVİL Mevsim ilkbahardı; Turhan, vak- tile kendisini Boğaziçindeki bir sün- net düğününe götürmüş olan semt ve kâlem arkadaşile akşamüstü Hür- riyet tepesindeki bahçeli gazinolar- dan birinde çekiştiriyordu. Bir de ne görsün?.. Orada içenlerin birçoğu, gözlerini Bulgar hastahanesine doğ- ru dikmişler, hayretle o tarafa bakı- yor ve biribirleine bir şeyler göste- Tiyorlardı. Turhan da o tarafa dönüp' bakınca manzaraya o da şaştı. Başındaki masmavi şemsiyesi, ar- kasındaki açık renk pardesüsü ile biri boz renkli bir eşeğe kurulmuş: önüstra da biri kemancı, biri udeu iki çingene çocuğu çalgılarile kıvrak bir hava çalarak gazinolara doğru ge- liyorlardı. Arkadaşına : — Ay ay, bu da nesi böyle, bu ma- ça beyi de kim ola ?.. Filân derken eşeğin üzerindekini tanıdı. Bu, kalem arkadaşı ve sevgili A n âşıkı Abdi Beydi. Heyet, çala söyleye ve Abdi Bey ikide bir, elindeyi sivri uçlu değneği eşeğin kalçalarına batırıp: — Dehe.. çüüüş!.. Diye Turhanların oturduğu bahçe- nin önüne geldi, Çalgı hâlâ çalıyor ve onlar hâlâ ilerliyorlardı. Bahçede oturanlar bu hale gülmeden katılır- larken Turhân Abdi Beye bağırdı: — Uğurlar olsun Abdi Bey.. uğur- lar olsun ! Nereye böyle azizim, Ka- vağa mı, Hasekiye mi ?.. Eşeğin üzerinde, oldukça sarhoş olduğu belli olan Abdi Bey hayva- nını durdurup sesin geldi tarafa ba- karak * — Vay, dedi, Turhancığım sen mi- sin?.. Benim niyetim aşağıdaki bah- çeye gitmekti, madem ki şen burada imişsin, ben de burada oturayım ! Çalgıcı çocuklar ve yaşlı sürücü- nün yardımlarile eşekten inen Abdi Bey onlara paralarını verip savdı ve pek hafif bir yalpa ile Turhanların yanına geldi. — Selâmün aleyküm !.. — Aleyküm selâm amma Abdi Beysiğim, bu ne hal böyle yahu?.. Haydi ne ise, atı anlarım amma, hiç Ansan eşekle buralara gelir mi ?.. — E oldu işte !.. Bir iş için Halıcı- oğluna gitmiştim, sonra oradan, hay- di dedim, şöyle yavaş yavaş yukarı doiğru çıkayım; tepeye çıkınca belki bir boş araba bulursam ona atlar, — Haaa.. sahi, seri ondan ikinci bir mektub daha almıştın.. gel beni Ha- heroğlunda bul ! diye değil mi?.. | — Almıştım amma, yine bulama- | dim kâfiri !.. — Neye bulamadın?.. — Hahcıoğlundaki verdiği adresi buldum amma, evdekiler, biz dedi- ler, öyle bir kadın kat'iyen tanımı- iyoruz. Hem biz Ermeniyiz, o Rum... Bizim o isimde ne hısımımız var, ne akrabamız — Ey şimdi ne ölacak? O karı se- | ninle mutlaka alay ediyor. — Alay mı, yoksa maksadı beni böylelkle büsbütün çıldırtmak mi?. Çıldırımak mı? — Neden çıldırtsın seni? — Kimbilir?. Halbuki meselenin aslı şu idi. Ab- İdinin parası son zamanda büsbütün suyunu çekince karı ondan uzaklaş- miş, izini kaybetmişti. Abdi bu işi yana yakıla kalem arkadaşlarına an- | Jatınca onlar da hep bir olup kalem- deki Giridli bir arkadaşlarına kadı- nın ağzından bir mektub yazdırmış- lar; bu mektubda bir &lay martaval attıktan sonra ben şimdi Heybelia- dadaki 'manastıra çekilip günahları- ma tövbe ederek orada yaşamak is- tiyorum, Şimdilik Şişlide akrabam- dan bir papasın evinde bulunüyo- | rum, Filân gün filân saatte evde kimseler bulunmıyacaktır. O saatte gel de seninle orada son bir görüş- İme yapıp helâllaşalım! Diye marta- walın en büyüğünü savurmuşlardı İBunun üzerine Abdi bey, mektubda 'yazılı olan © gün o saatte verilen ade rese gitmiş; fakat o adreste ne bir papas, ne de Adelâ isimli bir kadın bulamayınca zavallı hüsran içinde geriye dönmüştü. Bundan iki gün sonra da Turhan layni Giridli arkadaşlarına şu meelde İbir mektub yazdırmış! «Canım, ciğerim Abdiciğim; Seni ölesiye sevdiğim için ben | şimdilik bu manastır. işinden vaz | geçtim. O gün beni Şişlideki adres- te bulamamanın sebebi meselenin Çakılmış olmasıdır. Benim çok sıkı fikı bir sırdaşım olan kız kardeşim- le senin ©o gün oraya gelip be- 'nimle son bir görüşeceğini anlatmış- tam; o da tulmuş işi dayım olan pa- pasa söylemiş ve bunun üzerine o gün seni burada öyle kimseler yok |denberi' Paylaşma Projesi bu gidişle | Suya düşecek ( 4 üncü saytadan devam ) İngiliz gazeteleri beyaz kitabdan bahsederken bu neticeleri kaydet - mektedir. Şimdi birarz da Ttalyanların ne 'dü;ündüklerinl gözden geçirmek lâ- zım geliyor: Çünkü Pilistin mesele- si dendiği zaman İtalyanın hatıra gelmemesi mümkün olmuyor. Çün- | kü Filistindeki İtalyan propaganda- sının oynadığı rol unutulur gibi de- | |ğildir. Bunu İngilizler de çok iyi an- | tamışlardır. Şimdi İngiltere hükümeti böyle bir beyaz kitabı çıkararak taksim projesi için kati hiç bir karar veril- mediği anlaşılınca İtalyan gazete- leri buna lâkayd kalamamışlardır. Bunu İngilterenin bir geri dönme hareketi diye yazan İtalyan gazete- leri İngilterenin arablar aleyhine yahudilere taraftarlık ettiğini öte » ileri sürmektedir. Bunu şimdi tekrar ele alan Roma gazete- 'ı-rı Filistinde bir yahudi hükümeti tesis etmek için Londra hükümetinin yahudilerle anlaşmış olduğunu yaz- maktadır. Tribona güzetesi bilhassa bu noktayı nazarı dikkate koyuyor. İngiliz imparatorluğu bir yahudi hükümeti tesis etmekle İngiltere ya- kın şarkta askeri siyasi ve iktisadi mühim menfaatlerini — koruyacağı fikrindedir. Yahudiler bu hususta İngilterenin emelleri dabilinde ça- lışacaklardır. Buna mukabil Lon- , dra hükümeti de yahudi menfaatle- rini korumak işini üzerine almakta- İşte görülüyor ki Filistin meselesi * şu veya bu şekilde halledilmiş ol - maktan uzaktır. Mesele yeniden ta- | zelenmiş oluyor. Grevciler (4 Fucü sevfadın. devami receği eşyayı tuttuğu taksilere koy- muş, taşıtmıştır. Bundan dolayı ken- disine hinç bağlıyanların gelerek ©- nu böyle kaldırdıkları anlaşılmıştır. Fakat bununla mesele halledilmiş olmuyar. Bu beş kişi kimlerdi? Ve götürülen nakliyat şirketi memuru nereye kaçırıldı? | Kamyon grevcileri ayni suretle diğer birisini dâha kaldırıp götür - müşlerdir. Gene böyle grevciler hi- risini tutarak bir otamabile bindir- mişler, fakat bu otomobilin şoförü İgelerek işi polise haber vermiştir. Şoför diyor ki: — Yolda kalabalık vardı. Durma- Ba mecbur oldum, Derhal iki adam geldi. Otornobilin kapısını açtılar. | Bir üçüncü de bunlara nezaret edi- iyordu. Otomobilde müşteri vardı. (Bu müşteri de bir nakliyat idaresin- İde memurdu. Onu indirdiler. Ben o- rada bir polis aradım. Bulamadım. | diye kapıdan çıkılamışlar. Ben şim- Üç meçhul adam benim müşterimi | Gece dükkânına | — Nc:25 Giren hırsızı Öldurmuş Yılmaz, heyecandan, kapının açıl- (4 öncü sayfadan devam| İmasını bile bekleyemiyer, kapalı ka- kapıya doğru yürümeğe başlamıştır. 'pıyı bir hamlede kırarak orada bu - Fakat dükkânın kapısını açmadan |Junan Surasına bir an evvel kavuş- evvel farketmiş dükkânın içine gir- lmk istiyordu. miş olan bir adam orada öteberiyi | Birkaç dakika sonra kapıya doğru karıştırdığı gibi bilhassa para çekme- içeriden bir ayak sesi işitiliyordu. cesinin gözünü açmak için uğraşmak- İNihayet kapı açıldı. Elinde idare lâm- tadır. Bunun üzerine Lambert silâ- bıxı olduğu halde bir ihtiyar, kendi- Bir Günahın Romanı Yazan : Nezahat Gültan kurtarmak için Suna ile aralarındak, münasebeti tamamile anlattı ve ora- ya bir doktor sıfatile geldiği, halbu- ki doktor olmadığını, Sunanın nişan- lısı olduğunu ilâve etti. İhtiyarlar, bu hikâyeyi dinledik- ten senra Eunanın böyle bir gençle nişanlı olduğuna ve iki gencin biri- birlerini buluşuna çok memnun ol- İMenemenden Beh |hâkimliğine Pulatlıdan Hüsameddin, di iki gündür Halcıoğlunda (... ..)|indirdikten sonra kendisini âlıp gö- | yokuşunda (.....) numaralı evde |türdüler. Ben polis aramağa gidi- İbenim vaftiz anam madam Despina- |yordum. Fakat bulamıyarak tekrar nn evindeyim. Acele seni orada (otomobilimin yanına geldiğim za - bekliyorum, hangi gün ve satte ge- İman orada bulunanlar bana müşte- hinı kullanarak ateş etmiş, meçhul adam hemen düşmüştür. Bundan sonra Lambert dışarı çıkarak polise haber vermiş, tahkikata girişilmiş- |tir. Tahkikat neticesinde anlaşıldı- İğına göre dükkândan içeri giren a- dam kâpının üzerinde bulunan pen- cereyi açmak suretile girmiş ve bu | pencereyi arslık bırakmıştır. Vuru- lan hirsiz ölmüştür. Tahkikata naza- |ran Obrman isminde bir Alman ol- duğu anlaşılan maktul otuz yaşların- dır. Dükkânıma bu suretle girmiş olan adamı vurup öldüren dükkâncı serbest bırakılmıştır. Filistindeki yarım kalan inşaat Milyonlarca lira sarfederek kuma Tini karşıladı ve Hüseyin çavuşu g rünce tanıdı * — Hayır ola Hüseyin çavuş.. bakalım.. dedi. | Hüseyin çavuş! — Bu akşam misafir bir değil Be- |kir dede,. senin kızını görmek ve i- |cab ederse tedavi etmek için benim- le, eksik öolmasınlar, bir doktör bey de geldiler. İ Bekir çavuş, mutaassıb ve geri ka- İfalı olduğu için kulübesine, bilhassa kadın yanına yabancı bir erkek ko- maz ve yanına çıkarmazdı. Fakat, aylardanberi kendine misafir ol: ,gcnç kıza da bir doktor getiremediği için üzülüyordu. Hüseyin çavuşun, kendilerini ve hasta kızlarını düşün- mesine memnun olarak : — Buyurunuz efendim.. buyuru- nuz.. dedi. gel döktükleri paranın nasıl heba oldu -| Bekir dede, genç kızın yattığı oda- ğunu şu yarım kalan inşaatta görü- yoruz. Mütemadiyen yağan ve yük- | islen kum dolayısile “hiç bir inşaat, ı!îırnnmlınimamzlh'ıdıx. Yeni Sorgu Hâkilerimiz Adliye Vekâleti üçüncü grup sor- (dır. İgu hâkimliği imtihanında muvalfak olanları terfian sorgu hükimliklerine tayin etmiştir. Bu Tisleyi yazıyoruz: Gerze sorgu hâkimliğine Ünyeden 'Tevfik, Menemen sorgu hâkimi 1, Pula Keşan sorgu hâkimliğine Geyveden İyerine kaim olmak üzere yeni bir an- İNuri, Şile sorgu hâkimliğine Şile - İden Ramiz, Manisa sorgu hâkimliği- ne Manisadan Fethi. Dahili ticaret beyan- nameleri Gümrük ve İnhisa Vekâleti, başka başka kimselere'aid dahili ti- Ceret eşvasının bir beyanname ile evkine müsaade edilmemesi hakkın- da evvelce verilen emrin yanlı$ tat- bik edildiğini görmüş ve bu emrini tavzih eden ikinci bir emrini güm- rüklere bildirmiştir. enler L Müuhtelif tatihlerde yurdumuza ge- İlen Bulgaristan ve Romanya muha- 1ı:ırmıııılzcıw 3,440 yurddaşımızın Türk tâbliyetine kabul edilmesi, Heyeti Vekilece karar]işhrılmışur TÜRKİYE TIB Eıx('üMı-:MNN İCTİMAT Türkiye Tıb Encümeni bugün saat Türk tabliyetine kabul | lirsen seni kapıda kucaklıyacağım'» Bu mektubu Turhan ikinci defa olarak posta ile Abdi beye göndee- Hürriyet tepesine kadar giderim de- gim. Fakat, yolda karşıma araba ye- rine eşek çıktı ve ben de ona binip buraya kadar geldim !. — Yaaa... (Sanki meseleyi bilmi- yormuş gibi davranarak sordu) Ha- hcıoğlunda ne işin vardı bakayım?.. — Yine işte 0 Adelâ meselesi !.. PolisromanıNo, 32 ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan El'an üzerinde dansöz elbisesi var- . Raul ana bakarak 0 kadar mesto- luyordu ki, kucaklıyor ve yanak ya- nağa oldukları halde : — Evet, diyordu, seni derhal ta- Tumiştim. Zira bu mestedici hissi yalnız sen verebilirdin. Fakat doğ- rusunu söylemek lâzımgelirse, yine içimde bir şübhe vardı. Yüzün mas- keli idi ve bu maskeyi açtığım daki- kada o kadar titreyordum ki. Nihayet sen olduğunu gördüm... Evet.. sen- din... Ve yarın, öbür gün, ölene kadar |kaçmıya muvaffak olduktan sonra, | Maskeli dansözü kimse tanımıyor- Mavi gazinonun küşad resminde ya- İd kalacaksın. Bu esnada kapı vurulmuştu.. — Giriniz !.. Hizmetçi, elinde mektublar ve ga- zetelerle içeri girdi. miş, bunun üzerine zavallı Abdi bey o gün Halıcıoğluna gilmiş- ve şimdi eşekle oradan dönmüştü. 'Turhan Abdi beye sordu: — Sen buraya gelmeden önce ka- fayı nerede çektin bakayım?. (Devamı var) Nakleden:fa, Hizmetçi çıkınca Râul gazeteleri açtı : — Vay, vay, vay... koymuşlar.. Fakat, daha bakar bakmaz serlev- hadan vaziyeti anlamış ve suratı a8- mıştı : — Amma da eşek bu herifler... He- le Jorjöre!.. Diyerek okumıya başladı : «İri Pol, İstakoz barında yapılan | bir baskın esnasında polisin elinden İlk sayfâlarına kalanmıştı. Fakat meşhur haydud, tevkif olunmasına rağmen Başmü- fettiş Jorjöre ile muavininin elinden tekrar yakasını kürtarmıya müuvaf- 'fak olmuştu.» Antoni'nin rengi sapsarı kesilerek İhaykırdı : rimin Üç kişi tarafından ileride bek- iyen siyah bir otomobile konarak #ötürülmüş olduğunu — söylediler. | 'Tahkikata nazaran bu suretle götü- rülen adam on sekiz yaşlarında Ba- wchel isminde biridir, Bu suretle biri kamyona, diğeri de bir otomobile bindirilerek götü- rülmüş her iki nakliyat memuru da akşam olunca bırakılmışlardır. Fa - | — Neden mühiş canım?.. Niçin?.. Heor halde bugünlerde yakalanır. Hem merak etme, ben bu işi üstüme alıyorum. Hakikat halde İri Pol'ün kaçmış 'olması Raul'ün canını sıkıyordu. Tek- rar, yeniden mücadeleye başlamak | lâzımdı. Haydud serbest olunca An- | tonin tehlikeye maruz kalıyordu. Zira, İri Pol'ün onu muhakkak su - | Tette ele geçirip öldüreceği muhak- | kaktı. Raul, havadisin alt tarafını oku- du. Arabın tevkifinden, maskeli dan- söze karşı atılan silâhtan sonra, dan- sözün yabancı birisi tarafından kaçı- rıldıgmdın bu yabancının kim oldu- Bu tesbit edilemediğinden bahsedili- yordu. lu. Hattâ bizzat gazino müdürü bile onun yüzünü görmemişti. Kendisi- nin Berlin'den bir acente tarafından tavsiye edildiğini ve orada da hep maske iİle dans ettiğini, çok büyük ! (muvaffakıyetler kazandığını söylü- yordu. Bundan başka, gazino müdürü, | İgazetecilere demişti ki : Be Ğİ 'yı gösterdi. Biraz sonra da arkada bekleyen doktoru içeri aldı. Bir doktor sıfatile kulübeye girmi- ye muvaffak olan Yılmaz, odaya gi- rer girmez, Sunasını aradı. Köşede, paslı bir demir karyola duruyordu. Birkaç adım, bu karyolaya doğru İ- |lerledi. Gördüğü manzara onu şaşırt- |tı. Karyolada yatan sarı benizli genç İkaz, hiç Sunaya benzemiyordu. Yıl- İmnaz, tereddüdle başımı Hüseyin ça- İvuşa döndürdü. Fakat odada Hüse- İyin çavuş ta yoktu. Ve kendisi oda- (da yapyalnızdı Karyolaya iyice yaklaştı ve kere- vetin üstünde yanan lâmbanın sarı Jışıklarından istifade ederek üzerine İdoğru eğildi. Ve dikkatle bakmıya başladı. Hasta, odaya giren adamın hiç ses içıkarmadan tâ yanına gelip kendine ona doğru daha çok açtı ve bu meç- İhul adama hayretle bakmıya başladı. İFakat o dakika müdhiş bir ses, oda- nn tenekeli duvarlarında çınladı : — Suna.. sevgili Suna.., Bir elile, omun elini sımsıkı tuttu, İDiğer elini de lâmbaya uzattı ve aldı Iğrabayı, genç kızın yüzüne döğru | yad, odanın — boşluklarında çonladı ve derinleşti. Dışarıdakiler di duyunca kapıyı ittiler yar oduncu ile i girdiler... rdükleri manzara, onları şaşırt- (maştı. Doktor sıfatile gelen genç a- Jdam, hastanın yanıma — dizçökmüş, 'Suna, diye inliyor; genç kız da ya- (ftağında doğrulmuş, hıçkırarak onun |saçlarını oksuyordu. Bu hal, iki ihtiyarı şaşırtmış, hiç ses çıkartimadan biribirlerine bakı- |yorlardı. İ Yılmaz, kendisini, hayretler için- |lanarak mühtelif tebliğleri müzakere | İmuşlardı. Yılmaz, geç vakit kulübeyi derek şehre inmek İstedi, Erti lerkenden geleceğini de vadetti. Fa- kat ilhitiyarlar, Suna da beraber oldu- gu halde Yılmazı bırakmadılar, O 'da bu ısrarlar karşısında şehre İn - mekten vazgeçti ve kulübeda, Suna- sinin yanında kaldı. O gece hep be- İraber oturdular, hattâ geceyi uyku- İsuz geçirdiler, Yılmazın on beş gün zarfında bü- tün işleri bitecek demekli. Başlıca düşüncesi de, Sunayı şehre indirmek ve orada iyi bir otelde tedavisile |meşgul olmaktı. İkinci bir gayesi de yine bu ön beş gün zarfında nikâh- larını yapıp Sunayı İstanbula götür- mekti, ©O gece, bunları hep beraber konüş- İdoğru eğildiğini görünce — gözlerini | iyaklaştırdı. Bu seler, ikinci bir fer- | tokrar | tular. Yılmaz, ertesi gün hemen işe |başlayacaktı. Hattâ o0 gece, nikâhla- lacak kimseleri bile kendi aştırdılar. î Yıhmı Sunaya sormuştu : — Anneni de çağıracak mıyız Su- na?. | O zaman genç kız, çok yavaş ve huzünlü bir şeşle : — Hangi annemden bahsediyor « sün, Yılmaz?.. Dedi. Yılmaz şaşırmıştı * — Hangi annen olur mu Suna?., Senin, ona biraz darıldığını biliyo - rum. Bunu Âyşe nineden haber al- Fakat ehemmiyetsiz bir şey- lmuşsın, Bunun için anne u- O daha söyleyecekti. Fakat Suna, yatağında doğruldu. Arkasına d: |dığı yastığa yaslanarak onun nü kesti : — Yılmaz.. bu hususta seninle ev- lenmeden evvel görüşmemiz lâzım- İdir. Bak.. etrafımızda sözlerimizi gizleyecek kimse yok. Bu iki ihtiyar, benim anne bildiğim kimseden daha asİ! ve çok daha merhametlidirler Onların yanında sana her nlat- mak isterim.. beni dinle, Yılmaz.. (Devamı var) e ci yesanmadenin aü eraan eeei ndninc KONFERANS ve KONSER Sişli Halkevinden : karısı, telâşla | edeceğinden, muhterem meslekdaş- | |kat her |kadar çalışmıyacaklarına dalr söz a- |bana telefon etti. İların teşrifleri rica olunur. inden de grev biımcm Tınmıştır. Bunların çalıştığı mües- jseseler bunün üzerine hükümete matla şikâyet etmişlerdir. — İki hafta evvel maskeli dansöz Küşad resminde hazır bulunacağımı, fakat şahst se- beblerden dolayı maskeli kalacağını bildirdi. Ben de bunun cazib bir şey olacağımı düşünerek — kabul — ettim. Filhakika dün akşam üzeri saat se- kizde geldi ve sahneye çıktı. Raul, gazeteyi bırakarak Antoni- |ne sordu : »— Bütün bunlz.r sahi mi?., — Evet.. — Ne zamandanberi dans ediyor- sun ?.. — Ben kendimi kimseye tannıt - 'madan daima dans ederim. Annemin ölümünden sonra dans dersleri al- mıştım. Ve mütemadiyen seyahat e- derdim. | — Nasil bir hayat geçirirdin?.. — BSorma.. yalnızdım.. etrafımda 'birçok erkekler vardı. Ve daima da mukavemet edemiyordum. — İrl Pol'ü nerede tanıdın?.. — Valteks'i mi?.. Berlinde. Üze - rimde bir nüfuzu vardı. Fakat ken- disinden çekiniyordum. Bir gece, kapıyı zorlavarak odama girdi Zor- la bana hâkim oldu... 14 İkincikânun cuma günü akşamı |saat 21 de Halkevimizde : 1 — Operatör Mim Kemal Öke ta- |rafından (Irk ıslahına bir hekim ve İbir hukukcu gözile bakış) mevzulu İve münakaşalı bir konlerans veri - yluek 2 — Bayan Şükriye Kırımlı ve ar- |kadaşları tarafından Kırım oyun ve Il'.xıvılın | s- Bayan Leylâ Azerbaycanlı ve Jarkadaşları tarafından — Azerbaycan 18,30 da Etibba Odası salonunda top- ide süzen bu iki ihtiyarı meraktan |milli rakıs ve şnrkılın söylenecektir. NEVROZİN Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, icabında I günde 3 k-şa alhınabilir. — — Vay alçak vây.. peki bu ne kadar |günlük bir mukavele idi, dans etmek jsürdü 9.. | — Birkaç ay.. sonra Pariste tehli- İkeli bir işe girişmiş, odasını sardılar, ben de onunla beraberdim. Kendisi- nin İri Pol denilen haydud olduğunu |a zaman öğrendim ve polisler ile mü- cadele ederken, ben de korkunun ver- ;uıgi bir cesaretle kaçtım. | — Gidip vilâyetlerden - birisinde saklarndın öyle mi?.. Genç kiz bir tereddüd geçirdikten jsonra — Evet, dedi, yenideâ bir başka hayala başlamak, çalışmak istiyor- |dum. Fakat muvaffak olamadım. O ,zaman gazino müdürüne telefon et- tim, | — Peki, Markiyi ne diye ziyarete (Bi tmişlin ?.. — Bir son teşebbüs olarak fena hayattün kurtulup onun himayesine İgirmek istiyordum. — Peki amma, Volnik şatosuna be- raber gitmemiş miydi?.. — Evet.. fakat dün akşam, evvelce söz vermiş olduğum için mukavelemi ibormak istemedim. Esasen sekiz arzusunun da galebesi üzerine git- tim... Bekiz günden sonra da muka- xeleyi tecdid etmek istemiyordum, |Zira korkuyordum, Ve korkumda ne |katar haklı olduğumu gördünüz !.. — Hiç korkmana lüzum yöktu. Yanında ben vardım ve görüyorsun İki şimdi burada emniyettesin... |/ Sar: Kiâra, Raul'ün kollarına atı« İlarak başını boynuna koydu. Raul |murıldanıyordu : — Ne tuhaf kızsın ! Ne garib ar- |zuların var.. ne anlaşılmaz şeyler ya- pıyorsün.. Razl ile Antonin © gün köşkten dışarı çıkmadılar. Ertesi gün, daha lertesi gün de kıpırdamadılar. - Her gün gazeteleri okuyorlar, hâdise hak- kındı verilen tafsilâtı takib ediyor- lardı. Her zaman olduğu gibi, bu se- |fer de, polis bir şey bulamıyordu. İYegöne yapılan tahmin, maskeli İdansözün sarı Klâra olmak ihitmali “idi. Bütün gazeteler, İri Pol'den bah- İsediyor, fakat Valteks ismi bir defa- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: