Yazan : Rahml Yağız — Terceme ve iktibası mahfuzdar — Rauf kaptan Mondros felâ- ketini İngiliz harb gemisinin: kumandanından ö Felâketi haber veren ve muharebenin tafsilâ- tını anlatan ingiliz binbaşısı Rauf kaptanla ve Osmanlı donanması ile sinsi bir istihza yapmayı da ihmal et — Ben, ayın 3 ündenberi - sefi « nemle donanma - dan ayrılmış bu « lunu kendilerile hiç mv harebe edemedim Bu sefer sırası, kumandan Mondros muhare- besinden haber . dar değil misiniz? — Hayır.. mühareh Mondros harbinde yaralanan Barbaros Zzırhlısi Monârosla - bir esi mi oldu?.. an Çarles, muharebe Kak- ariye tafsilât vermiye baş- deniz İna düşmüş ve bir saat süren harb- |de Barbarosa bir tane isabet yaptıra- bilmişti ki bu isabet te makine ka- |portası ağzındaki pasakül İkırmaktan ve bir 'Türk neferini şehid |etmekten başka tahribat yapama - mışti. Aradan bir ay geçmekle bu kadar yıldır gösteremediği kabiliye- ti nasıl kazanırdı bu acemi d topcuları.. Binaenaleyh ya İdan Çarles yalan söylüyordu yahut t v yın beşinci günü, Ös » ve Yunan donanmaları arasın- da Mondros önlerinde bir deniz mu- harebesi çereyan etmiş. Bunu bize verilen r haberlerden öğrendik. uharebeyi uzaktan, top men- zili dışından gören bir şilep kapta- anın anlattıklarına göre de kat'i ne- ticeyi, hasmınız Yunan dananma nmış !, Rauf kaptan bu özleri şaşı lıkla dinlemişti. xm:,feguf*ş:a Moöndros civarında hasım donanma. sile bir muharebe yapmış ve kay. | betmişti... Demek, İmroz mağlâbi . yetinden güzel bir ders alan düşman na ir öyda kat't İ& Tabilccek bir kabiliyet h:îî:î:: - ECNEBİ KAPTAN MUHAREBEYİ ANLATIYOR Müuhsrebeni mek için bi Mısır ( 4 Üncü sayfadan devami Jaltında kalmışlır. Şimdi kralın «Vefd> relsi başvekili azletmesi İ- talyan matbualına göre Mısırda İn« giliz nufuzuna indirilen bir darbe demektir. Misır meselesile Filistin işlerini de ayrı tutmak lâzım. Çünkü Roma- da çıkan «Stampa» nın iddiasınca Nahas Paşa Filistin meselesinde de İngiltereye uymuş «Arab davesı» ni |birakmıştir!. İtalyan gazeteleri şimdiye kadar Roma hükümetinin Nahas Paşaya el uzatarak dostluğunu — kuvvetlendir- mek istediği halde sabık başvekilin Londraya tâbi olarak buna yanaş - madığını da yazıyorlar ve bundan sonra artık yeni hükümetin eski ha- taları düzelteceğini söylüyorlar. İtalyan matbuatı Romanın bun - (dan sonra daha ziyade sebat ve ısrar ile Nil vâdisinde takibedeceği siya- seli saklamağa lüzum görmemekte- dir. Mısırin 15,000,000 nüfus ile bu- igün en mühim birer arab devleti ol- duğunu nazarı dikkate koyan «La- vare Fascistan» bir memleketin bir taraftan Libi ve diğer taraftan Sü- dan'ı aşarak Habeşistan gibi ikisi de |İtalyanların elinde bulunan memle- ketlerin arasındaki mühim vaziyeti hatırlatıyor. Bu ehemmiyet daha ri- yade artacaktır. İtalyanın resmi mehafili ile temasi k(ı—!(rrua:mı öğren. D k bir merak hisseden suvzrıi.ük'um:ındın Çarles'ten sordu: — Lütfen dostunuz a ü şilep kaptanı m; Müşahedatını anlatır misiniz?.. h nş!fn Çarles anlatmıya başladı 4 ; kincikânınun beşinci günü sa- 1 de Osmanlı donanması Mond- Tos Tiraanının 15 mil acığ zz - AĞA prova b açığına geldiği battında tekarrub ettii harb başlam — Evet kumandan !, : — Düşman topcularının İmrozda. 1 acemiliği e alay eden Barbaros topeuları bir salvo yaparak Averofu yoklamışlar.. Hasım Amiral gemisi, bu salvoya hemen cevab varmektı: gecikmemiş ve., hemen İlk mermi - ıı_rdo isabetler başlamış; salvolar, birlbirini takib etmiş, 10 dakika zar. fındn Türk Amiral gemisi Barı iner iki düzine isabet almış, direklerinder, :;:i kırılmış, zırh güvertesi çatlamış, ve orta taretleri lanmış, bulâaz koca zırhlı sefine derkal bi haraheye dönmüş... :4:.'::1%" süvarisi bu sözlerden Ş hık'ıw olmuştu... Eğer mese- e ikatse zavallı donanma kim he hale gelmiştir?.. diye düşü- - Fakat buna ihti mek 16 birağ timal ver - Muharebesindi kten sonra man İtalyanın Mısırda başka bir maksadı olmadığını, ancak ve ancak tam bir istiklâ! sahibi olması istedi- iğini yazıyor. Bunun mânası İngiltere Mısırdan ber suretle alâkasını kesmeli, Mısır yalnız kalmalı... gibi demek olacak, Fakat şimdi diğer tarafa gelmek iyette bir düşmanla | Na kl. | Mrozda Averofun yaptığı salvo- Tar donanmanın çok yükukğlırinden aşmış, hedefin binlerce metre Berisi- | —— ne, tü Bozcaada — olan torpido fil, İşte Almanlar da karışıyor. Bir i- ki ay evvel Alman generallerinden birinin Süveyş kanalı civarında teb- dilhava ve istirahat için seyahat et- tiği haber veriliyordu. Sonra da Al- önünde mevki almış |manyanın propaganda nazırı Göbels 'otillâsının yakınları- |in Mısıra giderek başvekil Nahas pa-| Donanma Başkâtibi İhsan Ve. Hamidiyenin seyir defteri da italya ve ingiltere 'olan Telegrafo güzetesi de hiç bir za-|pa: İ HİKAYE | Kadın ve deniz (4 üncü sayfadan devam ) dın vardı. Şoför de, kadın da bana bakıyorlardı. Bana bakacaklarını ü- mid etmiyordum. Etrafıma ba- kındım. Lâkin geçen yürüyor, fakat onların nazarları benden ayrılmıyor- du, Allah Allah.. diyordum, böyle mü- kellef bir bayan bana ne diye baksın. Pararn yok... Haydi paramım yoklu- unu nareden bilecek diyelim.. gü- zellik derseniz, bende, aslımızın gu nazariyesini isbat nâmevcud.. ma neye bu kadar dikkatli bakar bu kadıncağız bana.. Otoraobil de peşimden ayrılmıyor hani., Derkeh kadın, şoföre bir şeyler söyledi. Herif otoyu durdurdu. Ka- piyi açlı: — Lütfen bakar mısınız bayım !.. Etrafıma bakıyormu, kimseler yok. — Size söylüyorum efendim, © Vesikaları veren : ğreniyor. . miyordu ! BİR İHTİMAL VE BİR FİKİR Bu yahut, süvarinin fikrinde şim- gekleşti... Yahut ta.. bundan üst ta- rafını düşünmek istemedi... Çünkü böyle bir hareket çok elim, çok eza verici mahiyette sayılırdı. -(Yahut ta.) nm arkasından gelen fikir şu idi: Düşman, kendi acemi mürettebatı yerine, modern bir kruvazör olan A- verofün topcularını birinci smıf de- | nızcı bir devlet gediklilerinden gö- | nüllü olarak tedarik edemez mi idi?.. Rauf Bey bu ihtimale de inanmak | istemedi. Çünkü gerek hasım donan- | masını, gerekse Osmanlı bahriyesini | İngiliz muallimler yetiştirmekte i- diler. Ve Balkan harbi patladığı sı- rada her iki donanmadaki İngiliz müallimler, kendilerinin muharebe işlerine asla müdahale etmiyecekle- İrini, hattâ bu hususta müşavere ve« İya ta: lerde dahi bulunmıyacak- İlarını ilân etmişler, devletleri de bu- nu tasdikan ajanı asile ilân etmişti. Şu halde ! işte muhak- |kak bir şey varı l alacağlı — malüi |kendisi bulup çi ve sözline devam eden Çar zi Jütfeder misiniz? — Ne olacak ismim?.. Her halde birino benzettiniz !, — Hanımefendi merak ediyorlar.. nımefendi ne yapacakmış İs- — İsm abamın & Kâfi efendim !.. ye dön m kadım, oturduğu taralın kapısını açtı: Bay Şeyda.. buyurmaz mısımz? — Anlamadım elendim !.. — Otomobile buyurun da anlata- İyım. Bu işte bir yanlışlık olsa gerekti. |Aptallaştım. Hoş, eski huyum ya bu.. kadın ko- İpı örtüldü, Otomobilin i şuh bir ha küsile deluydü. Bayan Wı'(l'.—:lh t diye tanıdın mı? kürk, yağımı attım. (Devatnı var) Zeytinyağ ve | Sabun | Ucuzluyor !, İşa ile görüşeceği rivayeti çıktı. Ri- vayet değil. Bir haber rivayet hâlin- | Bu sene zeytin rekoltesinin pek iyi den çıkmış, artık bugün yarın olma- /|olması, zeytinyağ fiyatlarının ucuz ja beklenen bir hâdise gibi olmuştu. İJamasını mucib olmuştur: Fakat Nahas paşa malüm suretle | Eskiden kilosu 65 kuruşa satılan Jgitti. Göbels de Mısır seyahatinden |Ayvalık zeytinyağları, hâlen 45 ku- 'vaz geçti mı, geçmedi mı burası bah-/ruşa kadar inmiştir, sin harici, Gemlik yağları ise azami 40 kuru- İngiltere ile Mısır arasındaki itti- (ça kadar salılmaktadır. faka yukarıda temas edilmişti. Bu- | Zeytinyağ fiatlarının sukut etmesi ina tekrar dönmek Jâzım geliyor: Bu |sabun fatları üzerinde de müessir |lttifak mucibince Süveyş kanalı mın- / olmuş ve eskiden kilosu 40-43 kuru- takasında İngilizler kuvvet bulun- İşa alınmakta olan sabunlar, şimdi duracaklardır. Ne vakte kadar?. 35-38 kuruşa kadar sukut etmiştir. ki Mısır ordusu kendi vesaitile Sü- Diğer taraftan buna mukabi veyşin serbestliğini ve tam emniye- /meklik yağ fiatları ve tereyağ fist- tini temin eyliyebilecek hale gelin- ları yükselmiştir. Bilhassa toreyağ ceye kadar!. flatları daba fazla tezayüd etmek is- Masırda bugün ordu teşkil edili - |tidadındadır. .yor. Bu ordu en yeni vesaite de ma- lik olacaktır. Mısırda yetişmiş bir Jordu bulunması ileride Libi tara » fından İtalyanarın bir hücumu kar. şısında Çok işe yarıyacak ve İngi- Hizleri burayı düşünmekten ehem- miyetli surette kurtaracaktır. Mısır ordusu böyle kuvvetlenirse Süveyş kanalının emniyetini temin işi de o- na verilecektir. Fakat Miısır acaba giltere yerine başkalarile, meselâ İ- talya ve Almanya ile dostluğu art- tırırsa ne olacak? İtalya gazetelerinin söylemek is- tedikleri istiklâl işte bu olsa gerek- tir. Göbels'in Mısıra giderek Nahas şa ile artık âkim kalan görüşmek İtasavvuru da bu meselelerle yabancı değildi. Yukarıda okuduğunuz şu satırlar- la Mısır meselesi etrafındaki dedi- 'kodular hülâsa edilmeğe çalışıldı. Meselenin kral ve başvekil arasında- ki dargınlık, geçimsizlikten çıktığı bahsini bir tarafa bırakarak dışarı- dan işin iç yüzü nasıl görüldüğü ci- hetine ehemmiyet vermek )âzım. Mısırda şimdi yeni hükümet iş ba- şına geldikten sonra da tekrar edil- meğe lüzum görüldü ki İngiliz - Mi- sır ittifakı hiç bir suretle bazulacak değildir. Mısır bu ittifaka tamamile riayet edecektir. Kon'erans Beyoğlu Halkevinden: 1 — N1/1/938 salı günü saat 13,30 imizin Tepebaşındaki morkez ında Zingal Orman Şirketi U- mum Müdürü mühendis Bay Tevfik Ali Çınar tarafından (Ormanlarımız) mevzuunda konferans verilecektir. 2 — Bu konferansa herkes gelebi- lir. Etibba Odasının içti- mamna davetL 21.12.10937 pazartesi günü için mu- karrer olan oda umumi beyet toplan- tısı, nizamnamenin tasrih ettiği ek- seriyetin temin edilememiş olma - sından dolayı tehir edilmiştir. 10 i- kincikânun 1938 e tesadüf eden bu- günkü pazartesi günü saat 18.30 da toplanacak olan heyeti umumiyeye sayın Oda üyelerinin iştirakleri, Kimyager Hüsameddin Tam idrar tahlili 100 kuruştur. Bilumum tahlilât, Eminönü Emlâk İrıdikkatimi çekti. Baktım, içinde ha- | İrikulâde şık, fevkalâde güzel bir ka- | şaşırmışım, bir el ben içeri çekti, ka- | 9-SOMNMTELGR Y0 — 10İkincikâanun 938 Dördüncü Musta | | | sarayın ak Tarihden bir yaprr fa zamanında İçyüzü (MUABBİR BABA SULTAN) -3 Baba Sultan, bir muabbir değil, artık Döndüncü Mustafanın halife ğı oldu. O derecede ki sarayın m erkânı, Baba Sultana karşı mecburi bir hürmet hissi verdirmiye başlamış ve onu gören her hangi bir saraylı, elini eteğini öperek manevi imdad taleb eylemiye başlardı. Baba Şultan ise, bu haline kendi kendine İhem güler ve içir İmuzlukları da düşünmede: |mazdı. Baba Sultan sabahtan kalkar kalkmaz, sarayın harem diresine gi- İderek kapıları açar, elindeki binlik |tesbihle dudaklarımı mırıldatarak |- çeriye dalar, nazarlıları efsun etmi- |ye, muska vermiye, tütsü yapmıya ve bu şekilde deli Mustafanın ma! viyatına parmağını dolamıya başlar- |dı. Mustala aptallığı yüzünden günün |birinde başında bir kıyamet kopa - altüst olacağını min edemiyordu. Kurnaz d gün geçtikce fır: İş- tifade ederek kendi plânını hazırla- |makla meşgul oluyor, Hürrem Kâk- .ya da bal bu çizdiği plân- Esasen Mustafanın baş aveneleri zavallımın başına bir belâ İkesilmiş, bir haydud şebekesinden İbaşka şey değildi. Babâ se bunları bastıracak kadar az aşağı kurnazlardan değildi. Her gece harem dairesin gürültülerder âdeta ürkek İgibi en ufak bir gürültüden kulak | bir tay gelmiyor, , kimini de r can tan başka elinden bir şey imilsini öpüp okşamaktı rapishanede vak'a çı nin koğuşunun odalarını de, nın Üzerlerine kili lırıyordu. Her gün kuş sütünder beslenen bu azgın, kızgin yer lekleri de anladıkları için köpürüp, ha bağırıp çağırmalarından, ve bunla- İrın cazib edasına, bağırmalarına ta- hammül edemi; gayri ( f(rz göstererek hepsini tekrar bir a İzaya topluyordu. Sarayın harem di zatında biribirlerinden güzel cazib edalı kumru gibi bir sürü sultanlar 'da bir halis (” Yazan: Osman Feyzi — Evet şevketlim, çünkü taze bir meyvadır. (Leylâya) gö (Mecnun) da böyle bir ri tü. Diye rumuzla işi anlı Mustafa bu tabiri dinledikten son- ra bir müddet düşünmiye başlayıp (Leylâ Sultan) n kendisine mu! bil bir sev mediğini, içindi geçirerek üzülüyor, fakat bu tüsünü de fâşetmek hiç te işine gel- İmiyord: Leylâ Saltan ise, Baba Sultanın, saraya girdiği tarihten itibaren ken- disine gizli gizli bir aşk bes ve o günden itibaren Mustafaya kar- abbet hisler y üğünü biliyordu. P. 1 işin hiç te farkı gı Mü ve Leylâ Sultanız k hasını hoş görüyor, ve ana fcab hemşerisinin bu vaziyet Hurrem Kâh müstakbel bir ümid teşkil ediyor demekti. Zavallı Mustafa, yavuklusu (L. Ih Sultan) a verdiği bol bol hediy ler, müçevherler, altınlar y du. Çünki şamıya ve Leylâ ile dü: taraftan da sarayın bütün bine giriyordu. kurnaz muabbirin nla be- Bittabi bu servet, Baba Sul! aber olan bemşerisi Hurrem Kâh- iyanındı. Zavallı Mustafa, aşk belâsı yüzün- den her gün manevi bir ıstırab için- de kıvranıp kavruluyor, başındaki avenelerin her birini birer bahane ile saraydan kovuyordu. Baba Sultan, gündüzleri sarayın iç yüzündeki bu keşmekeş hayatı gördükce neş'eleniyor ve zevkleni- yor, bir taraftan da Mustafanın bi bir kafa ile nasıl bir halife oldu- Huna hayret da teselliden geri durn Mustafa, bu halinden k berdar etmediği gibi, bir halife ol- mak itibarile hicabından bu işin İç 'ye açmıya cesaret gi imseyi ha- yüzünü kimsı teremiyordu. AD Fakat gün geçlikce (Leylâ Sul « tan) ın kendisine karşı bigâne kal- masıhdan azab çeken Mustafanın, yanardağ gibi dumanı tepesinden çı- teşkil ediyordu. Mustafa bunların i- çindeki intihab ettiği (Leylâ Sul- (tan) a pek meczub olduğu için bir elebaşı olan sultanın bir sözü Mus- tafa tarafından hiç te reddolunmaz ve derhal emri yerine getirilrdi. Bu vaziyetin farkında olan (Babasul- tan) ise Mustafaya yeni bir aşk rakibi olup (Leylâ Sultana) bu da merak İsardırmağa başlamıştı. Baba sultan, Leylâyı arasıra hu- İsusi ziyaret etmek fırsatını bulmuş- tu. Fakat bu işten Hürrem Kâkya dan başkasının hiç te haberi yoktu. Müustafa, bu Leylâya o kadar tut- kun, o kadar alâka göstermişti ki ge- 'ce olduğu vakit rüyasında «Ah Ley- lüm> diye sayıklıyor, ve tabesabah ©- nun hayalini taşımaktan kendisini bir türlü alamıyordu. Sabahtan yatağından heyecanla kalkar kalkmaz bu hayalini bir Tü- ya gibi muabbiri çağırtıp: — Babasultan bu akşam bir rüya gördüm. — Hayırdır şevketlim! — Bu akşam (daldan taze bir erik 'topladım. Ve bir tanesini de ağzıma Jalırken uyandım.) — Aldığınız eriği yut! — Bilmiyorum, bu hengi yandım. — Yemediğnize çok isabet buyur- muşsunuz şevketlim, eğer yeseydi- 'niz pek iyi değildi. — Niçin?. — Erik ekşidir, rüyada ekşi gör - mek ağlamağa, gama, kedere delâlet eder, li tunuz mu? dimda u- kıyor, Ve bu işi herçi bâd âbâd mu- İabbir Sultana ifşa elmelerini de dü- şünmüyor değildi. Nihayet bu der- İdin devasını bulacağına kani olduğu muabbir Sultana işi ifşa etmiye ka- rar verip Baba Sultanı bir gün gü ce yanına çağırtarak, gâh kıza' 've gâb gülümseyerek: | — Canım Baba Sultan.. sana gizli İbir derdimi ifşa edeceğim. Eğer be- İnim bu işten yakamı kurtaracak 0- İlursan, dünyalığın bendedir.. dedi. Baba Sultan hayretle : — Nedir şevketlim.. buyurun.. ira- denizi elimden geldiği kadar yerine İgetirmek isterim. Ve getireceğime İde şevketlim emindir.. dedi. | — Söylemiye de sıkılıyorum. Bil- !n'.om ki bir çare bulabilecek misin? diye tekrar teminat istedi, , | — Merak buyurmayımız şevketlim, her halde çaresiz bir derd olamaz, iderdi veren Allah, dermanma da bir sebeb ihsan eder, dedi. — Ben çok garib bir hastalığa tu- tuldum. Bu kadar harem dairesinde hasnâ, müstesna bir saray dolusu İkızlar varken, bunların hiç birisini gözüm görmüyor. Fakat (Leylâ Sul- tan) a yanıp bitiyorum. İşte bu der- dimin bir çaresini senden bekliyo- iTum.. dedi. Beşuş bir çehre ile, gayet müteva- İztüne bir tavır alarak : — Merak buyurmayın şevketlim.. derdinizin hiç te bir kıymeti yoktur, diye onu bir an için teselli etmiye başladı. (Devamı var) , şevketlim, — Ya öyle mi?, T ELETEETORL AAAT SAAT YARMTLAMCMSE LNM TAD M DN LATEEER KALMINA Nıljî. Artritizm. Romatizma Grip, Baş ve Diş Ağrıları