10 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

10 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E-SONTELGRA AKŞAMCILAR| F —10 İkincikânun 228 JEsSki hlr Yazan : aa Dur hele, benim nkuımonın detterinden) canım beyefendi bilâderciğim. — Yok.. bana şimdi çok ilâzım ki | © çeyreği istarum sizden... Olur ki şıllığı evlerde bulamazsam benim bir kopuk Yahudi oğlanı vardır, çeyre- ğin yüz parasını ona toslayıp karının peşisira onu gazino gazino, meyha- ne meyhane koşturacağım ! — Ya yüz parasını ne yapacaksın? — Karnım açlıktan zil çaloor, ge- ceyarısı yaklaştı, şuradan bir işkem- be çorbası da içmeyeyim ?.. Abdi, herife bir çeyrek uzattı; he- rif yollandı. Onlar da Balıkpazarın- dan geçerek Kalyoncudaki meyhane- ye girdiler. Herif buraya tam bir saat sonra, yani tam geceyarısında damladı. Halinde, Abdiye müjde verecek bir neş'e vardı. Onun geldiğini gören Abdi, sarhoşluktan kapanmak üzere olan gözlerini açmıya çalışarak : — Buldun inşaallah ya ! dedi. Beriki yanlarına çöktü, ellerini u- ğuşturarak : — Sormayın ! Dedi. Bu sormayın sözü Abdiyi çıldırtmak için tamamdı. Birden ağ- lar gibi haykırdı : — Yoksa, bulamadın mı?.. — Bulmaz olurum hiç? Bulmasına buldum ve lâkin... — Ey, ne olmuş.. lâkin?.. Gelmi- yor, yahut.. bizi bu gece.. yanına ka- bul.. etmiyor mu?.. — Dur hele, benim canım beyefen- di bilâderciğim. (Masanın üstüne bakarak) burada da sakın sucuklu yumurta filân olmasın !.. Bulmasına buldum amma benim de anamdan emdiğim süt, burnumdan geldi. Abdi : — Adelâ.. nerede.. şimdi ?.. — Nerede olacak, şuracıkta bir ev- » beğefendi bilâderimizin teşrifle- rini dım gözle bekleorlar.. Abdi sevinçle herifin ellerine sa- rılarak : — Aman.. deme ! — Ne zorum var ki yalan laf de- iyeceğim sana ?.. — Yemin et.. bakayım.. yemin et ! — Mahkemedir bunun burası, ne diye yemin edeceğim?.. — Adelânın şimdi buralarda bir levde dört gözle beni beklediğie bir yemin et !.. — Peki edeyim : Muşo sultan sürp Garabet efendimiz hazretleri çarp- sın ki beni, madam Adelâ canapları İşu anda sizi evde dört gözle bekleor. Turhan gülerek herife sordu : — O masıl yemin be adam?.. — Basbayağı bir yemin, hemi de |büyük bir yemin !.. | — Kimdir o seni çarpacak olan zat bakayım?.. — Vano sultan sürp Aragel efen- — Neci olacak, bu bir Ermenbev- liyanllahıdır kim hazret hiç şakaya gelmez ha !.. Üçü birlikte kalktılar; Abdi, herile iki çeyrek daha uzatarak : — Sen, dedi, şuradan bicaz rakı ile mere filân öteberi al !, Kapanmakta olan dükkânlardan herif biraz öteberi düzdü; sonra yi- İne hep birlikte Tarlabaşındaki ma- hud eve vardılar, olarak karşıladı ve Abdiye özür be- yan etti: — Kardasim ne zaman ki gördüm İçok çok sancl içerde.. Ben ona uzul. dum, oldum hasta... Ona sebep koy dum basimda bu çatki !. (Devamı var) İzmaro, onları kapıda, başı çatkılı | S.P © R Gol Avantajı Hesaba Katılıp Te Rma Aüneş - Vefa galibiyetinden: sonra mutlaka istanbul biri cisi olarak ilân edilmelidir!.. Beynelmilel nizamnamenin Türk futbolundaki tesiri ancak bu gün kendini gösterebilmek fırsatını Fudbol ajanlığının bütün sahalar- da yapılması lâzım olan şild maçla- rını tehir etmesine rağmen Vefa - Güneş maçını oynatmakta ısrar; et- mesi, hakikaten hayret edilecek bir nokta. Biz bu ciheti bir tarafa bira- |karak oyunun tafsilâtma geçeceğiz. Stada gittiğimiz zaman Taksim liki maçları bitmediğinden birhayli ka- pıda beklemek mecburiyetinde kal- dık. Ne ise maçlar bitti, stad boşaldı. Sıra Vefa - Güneş ayununa geldi, fa- kat oynanacağı henüz malüm değil. İSaha muayene ediliyor, hakem filân İhepsi sahaya çıkıp baktılar. Saat |2,5 te oyuna başlanacağı ve maçın |yapılacağı kulaktan kulağa duyuldu. |Bir müddet daha bekledikten sonra saat 2,5 te evvelâ Vefa, sonra Güneş takımları çıktı. Takımlar dizildiği zaman Güneş: Cihad - Faruk - Reşad - Yusuf, Rı- za, Örner, Rebii - Murad - Necdet - Salâhaddin - Melih, “Vetayı da: | Muvahhid - Saim - Sefer - Süley- TiYATRO — ERKEK ve HAYALETLERİ (5 inci sayfadan devam) yecansız, ruhsuz piyesinde hayatın sokak felsefelerinden bi- * Oyun 20,30 da başladı, 23,15 te bit- knl—hihzı edip yukatıdan beyazlan- | bea iki saaf kırk beş dakika ktir. Bunun bir saatin- at kırk beş dakikasında da kırmızı ışıklar altında tıpkı şambrnuvarda #turur gibi sahnenin hazırlanmasını bekledik. Allahtan eser, döner sah- nede oynanıyordu. Yoksa Manakya- nın 146 perdelik piyesleri gibi saba- ba karşı ancak çıkabilirdik. * Piyeste, İsmail Galibin temiz Türkcesinden başka güzel olan hiç bir şey yoktu. Na mevzu, ne sahneye künuş, ne oynanış.. Eğer muharririn kendi kendisinin de eserinin pek heyecansız ve hare- ketsiz olduğunun farkına varıp so - nuna bir spirtizme sahnesi iİlâve et- memiş ve sonunda da eseri sahneye koyan zalin hayaletler perde arasın- dan elektrikle canlandırması olma- saydı, bütün bu yokluklar, seyirci- ye deliksiz bir uyku çektirmek için kâfi gelirdi. Talât, çapkın adamı oynuyordu. Zavalh, sırtma fazla yük yükletilmiş bir kamal gibi bu ağır, ağırlığı nis- betinde de gayet hafif rolün altında ezildi. yamyassı oldu. Baştan dört tablova da ayni elbiselerle çıkışımı, dört perde 16 tablo boyunca da ayni monntörlüğü muhafaza edişini, son tabloları ilklerinden daha gönç oy- nayışmmı münlesef büyük birer kusur saymak mecburiyetindeyiz. Zihni, Talâtın karşısında biraz da- ha canlıydı. Yalnız bir mahyaj ha- tâsı üzerinde durmak isterim. İnsa- inm saçları, kulaklarının Üstüne isa- |bet eden kısımdan değil, şakakların- dan , bayazlanmıya başlar, Binaena- leyh Zihni'nin şakakları ayni rengi muya başlayan son tablolardaki mak- yapını hatâlı bulmak, müşkülpesent- lik olmasa gerektir. Cahide, piyesin en kuvvetli uzvuy- du. Duyarak,.hissederek oynadı. E- ğer piyes, biraz alâka çekebildi ise, tiyatro bunu Cahideye borçludur, Samiye, isterik kadını fena can » landırmadı. Yalnız isterik kadınlar, bu kadar mağmum ve cılız konuş » İmazlar. Biraz daha heyecanlıdırlar, | tezahürleri biraz daha mübalâğalı- idır. Neyyire'yi bu piyese ve Albert ro- lüne niçin çıkarmışlar anlayamadım. Şayet tevziatı tanınmış isimlerle do- lu göstermek içinse, ondan gelecek hayırdan, Neyyire'yi böyle rolde kul- Janmaktan gelecek zarar daha bü - 'yüktür. Mahmuroe, küçük rolü içinde, ke! dinden beklenilen büyüklüktey Emin Belli, makyajı ve mimikleri i- libarile tam numaraya yakın bir not alabilir. Sami, Kâni, Neş'et zararsız- dılar. Birinci perdenin ilk tablosun- da, ihtiyar çadına çıkan Muazzezin makyajı çok taze ve sesi kalıbının tonunda değildi. Esasen yüzünü gör- | imek te kısmet olmadı ya.. halka yü- zünü göstermemiye ahdetmiş — gibi Kısaca : «Erkek — ve hayületleri», vasat bir eser olmaktan asla yukarı Ççıkamaz diyeceğiz. Bunda da eseri tercüme eden değerli aktörümüz Galibden rejisörer ve san'atkâtdara varıncaya kadar herkesin de bu fik- rime iştirak edecekleri kanâatindes 'yim... NEVROZİN Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrılarınıı derhal keser. icabında günde 3 kaşe alınabilir. Kuvvetli Vetayı Taksim (5 inci sayfadan devam ) Fakat tahkikatın diğer safhaların- İda bir inkişaf vardır. Vaydman'ın haberede bulunduğuna dair muhtı- ra defterindeki kayıdlar bulunmuş- tür. Grey İsminde bır İngilizin gaze- tede bir ilân görerek Parise geldiği ve Vaydman ile görüşmeden dönüp | gittiği kendisinin — istinabe suretile alınan ifadesinden anlaşılmıştı. Fa- kat Fransız istintak hâkimi bu me- man'ın İngilterede daha başka kim- lerle muhaberede bulunduğunu ve niçin muhabere ettiğini anlamağa çalışmaktadır. Vaydman ile müna- sebette bulunmuş olan diğer bir İn- iliz de Addor isminde bir adamdır. İyor ki: — Bir zaman evvel bir İngiliz ga- | zetesine bir ilân vermiştim. Bu ilân- da kâtib arıyan ve yahut oda hiz - metçisi istiyen varsa bildirmesini söylüyordum. Bunun üzerine bir ce- vab aldım. Bana cevab veren adam isminin Harte olduğunu söyliyerek kendisinin İsviçreli ve Amerikalı ol- kutusu olarak Pariste, Amerikan e- ikzpreste bit'numara söylüyordu. O- İnun üzerine ben de kendisine ikinci İbir çok izahat verdim. Ondan da ye- ni bir cevab daha aldım. Nihayet ar- tık karar verdim. Onun teklif ettiği işi kabul ediyordum. Bundan sonra gene aramızda mektublar geldi, git- ti Fakat son mektubum cevabsız İkaldı. Üç dört hafta evvel yollamış- minde olduğunu, | Yayaman'dan bi sele üzerinde ısrar etmektle ve Vayd- | Bu adamın da ifadesi alınmıştır. Di- b(.' mektub yazdım. Kendi.hakkımda vel kurtulması ümid ve bulmuş oluyor Güneşliler şampiyonluğu kazanabilmek için dün çamur deryası içinde böyle calıştılar man « Lütfi - Abduş - Mustafa - Şük« tü - Muhteşem - Hüseyin - Necib, Şeklinde gördük. Oyun, sahanın çamuruna rağmen Dulcıqınuud O yenmek kolay mı ? Vaydman : örümcek ağı gibi Gittikçe dılhudılı salıyor. Hem de İKendimin sağ kaldığıma doğrusu çok memnunum,» Vaydman ile görüşmiyerek Parise İngilterede bir takım adamlarla mu- geldiği gibi dönüp Londraya giden İİngiliz Grey ile de Vaydman'ın mu- |haberesi vardı. Bu adam da bir yer- de kâliblik veya şoförlük istiyordu. Fakat bu İngilizin hüviyeti tamami- le anlaşılamamıştır. Fransız istintak bâkimi Londrada alınan ifadesini gördükten sonra bir çok noktaları jSormağa lüzum görmektedir. Grey Parise gelmiş, fakat Vayd - man ile görüşemiyerek tekrar Lon- draya dönmüş olduğunu söylemiş- |tir. Fakat öyle ihtimal veriliyor ki bu İngiliz ikinci defa olarak Parise gelmiş, bu sefer Vaydman ile görüş- |müştür, Vaydman bunlara dair bir |şı:y söylemiyor. Böyle teferraata aid İgibi görünen noktalar üzerinde 1s- Jrar edilmesi tahkikatta başka bir ta- |kım ip uçları bulunmak ihtimali ol- duğundandır. Genç kadin olan ve Vaydman çe- tesinde Milliön ile Jan Blank arasın- da yaşamış olan” Kollet Triko dâ mevkuf bulunduğu yerde yılbaşı gü- nü süslenmiş, giyinmiş, kendisine düğünü iddiz ediyordu. Bana mektub|yollanan bir çok tebrik- kartlarmi, | mekteblarını okumakla' vakit geçir- | İmiştir. Kollet Ttriko'ya gelen mek- | tublarda hep genç kadının bir an ev- | temennisi Jizhar edilmektedir. Bilhassa kız kar- deşi tarafından gönderilen bir mek- tub çok samimi temennilerle dölu- idur. Kollet Triko'nüun Totot isminde bir dişi köpeği varmış Bu köpek Jsimdi Kollet'in kardeşinin yanında 'bulunuyormuş. Köpekten de yazıl - çok hazlı başladı. Güneşliler, Vefa kalesine sokuldular. Salâhaddinin şütü, kalecinin ellerinde eridi. Mu- İkabil bücuma geçen Vefalılar da he- men Güneş kalesine sokuldular ve Güneş müdafaasını şaşırtan bir o - yunla kaleyi tehdide başladılar. Gü- neşliler, bu tazyik altında epey bo- caladılar. Birtürlü topu kalelerindi uzaklaştıramıyorlar. Biraz sonra bu sıkışık vaziyetten kurtulan Güneşliler, kendilerini top- lar gibi aldular, Derin paslarta Vefa kalesine hilcum ediyorlar. Bu sırada Salâhaddinin ileri bir pasını yaka « layan Melih, kaleye çok yakın bir mesafeden sıkı bir şüt çekti. Direğe çarpan top geri geldi. Kalenin ö karıştı ve Salâhaddin de fırsattan tstifade topu kaleye soktu. Bu gölden sonra dahe çak açılan | Güneşliler, Vefa kalesinden aynıl- ar. Vefalılar da yedikleri ge- y sert oynamıya başla- dilar, Bu yüzden, oyun sık sık inkı- taa uğruyordu. Yine bu sırada ye - rinde bir pas alan Salâhaddin, bek- Teri atlattı, epeyce kaleye soküldü, arkasından gelen beki iyi hesab et- tiğinden hemen Murada pas verdi. )Murada geçen topa kaleci çıkış yaptı, at topu alamadığından o da hafif İbir vuruşla topu ikinci defa olarak, boş kaleye soklu. Biraz sonra da bi- İrinci haftaym 2 - 0 Güneşin galibiye- 'tile bti İkinci devreye Güneşliler daha hızlı başladılar. Fakat Vefa kalesi- | 'nin önü adeta çamur deryası, top bir- türlü olduğu yerden çıkmıyor. Gü- neşliler de kalenin önünden birtür- lâ ayrılmıyorlar. Beklerinin uzun bir vuruşu ile oyunu tekrar açan Ve- fahlar da Güneş kalesine akm yap- mıya başladılar. Fakat santrhaf Lüt- finih Tüzümsuz sert hareketleri dai- ma takımı aleyhine oluyor, bu yüz- başladılar ve Salâhaddinin kaleyi kariştirdiği bir sırada Rebii, sıkı bir vuruşla topu ağlara taktı. Bu gölden sonra oyunları daha çok - sertleşen Vefatılar, Güneşlileri karmmıya baş - ladılar. Bu yüzden yaptıkları akın- lar da Güneş için tehlikesiz oluyor- du. Yine bir hücum esnasında Gü - (neş müdafaasının sıkı bir vuruşuna kafa ile mukabele etmek isteyen Be- İler, vopa kafasile fena bir vuruş yap- tu ve baygın bir halde oyunu terketti. (Onun yerine Süleyman, Süleymanın İyerina de Mustafa geçti. Mustafanın hafa geçmesile oyun daha ziyade sertleşli ve hakem, Mustafayı oyun- |dan çıkardı. | Vetalılar bu süretle dakuz kişi kâl- dılar. Bunun neticesi olarak yorul« mıya başladılar. Ve daha fazla gol İtam. Sonradan öğrendim ki Harte is- İmiş havadislerle doldurulan bu mek- jyemerek için müdafaaya çekildiler. hrikliren adam İtub Kollet için tevkilhane hücresin- değilmişti. 'de biraz teselliye medar olmuştur. |Bunda muvaffak olacakları bir sıra- da ve kalenin karıştığı bir anda Sü- - he memurları kadı den tekrar Güneştiler — sıkıştırmıya | | Budabir ] Meseledir | |Kedi - Köpek | (3 inet sayfadan deram) İhayet yavrusunu kurtarmak için a- levlerin aralarına atıldı, tekrar eve girmek istedi. Bu bir faydasız atılış, dasız savletti. Çünkü, ateş her Lı ıın bir sarmış, kucak! bu . çılgınca hnı—ekıum öülediler; eve girmesihe mani oldular. Şimdi madamı Möntavil, öteye be i uyor, her rastladığı adama w kurta: Yangın o kadar müth İmıştı ki, eve girip çocı ya hiç kimse cesaret Çocuk için mukadder şa idi: Kavrula kavrula ölmek!. Madam Möntavil ile beraber dıs şarıda bulunan köpek, bir müddet hanımının telâşli, korkunç halini seyrettikten sonra, birdenbire orta- dan kayboldu. Bir itfaiye neferi, köpeğin alev- ler ve dumanlar arasına atılarak e- ve girdiğini görmüştü. Aradan pek az bir zaman geçtikten sonra, köpek lerin arasından olan âkibet Onu elbisesinden tutmuş. alevle - İrin içinden çıkarmıştı. Mini minl İyavru ağzında olduğu halde duman- ların arasından fırlıyan köpek, döğ- ruca hanımının yanına koştu, çocu- u önüne bıraktı. Madam Möntavil bu sahne karşı- İsında gözleri yaşlandı, hemen bir koluna yavrusunu, ötekine köpeği aldı ikisini de derin derin opm sev- di, kucakladı, bağrına bast: Fedakâr köpeğin vücudunun bir çok yerleri yanmıştı. Hemen tedavi altına Ve az zamanda iyi ol- du. Köpeğin eski adı (Maks) dı. Fakat şimdi değiştirilmiş, Pleve konmuş- tur. Mânası da şudur: Kahraman!.. Kahramanın bu fedakârlığını, sa- dakatini hükümet takdir etmiş, al- tın bir tahlisiye madalyesi vermişe tir. Madalye merasimle Kahramanın boynuna takılmıştır. Çok çocuklu— Ailelere Yardım!. ikramiye ve ııııdılıııhı veriliyor ve yeni y şekilleri düşünülüyor!. Çok çocüklu ailelere 50 şer lira ikramiye verilmesi için kanunen bu istihkak kesbeden mütebaki lerin muamelelerinin ikmal e- dilmek üzere olduğunu yazmıştık. “Yeniden İzmirde 2, Bergama, Ti- 'e ve Kuşadasında da 7 aileye 50 şer lica ikramiye verilmesi Sıhhat ve İca timat Muavenet Vekâletinden İzmir vilâyetine tebliğ edilmiştir. Bu ailelere paraları, tahsisatlert * jgelri gelmez hemen tevzi olunacak- İtır. e f | Etli liralk ikramiyeye istihkak kosbetme kiçin 990 senesinden sonra çocuklarının altıya baliğ olduğunu tevsik etmek icab etmektedir. Bu ta- rihte altı çocuğu bulunanlara ma - dalyalar verilmektedir. Bittabi bu madalyaların büyük bir kıymeti van İdır ve yurd sevgisinde, yurdun nü- İfuza hizmet etmek işinde bir ailenin gayretini göstermektedir. Çok çocuklu ailetere umumiyetle yardım şekilleri ve tedbirleri leyman, topu uzaklaştırayım derken kendi kalesine soktu. Bu vaziyete çoli canı sıkılmış olmalı ki oyunu terket- ti. Bir müddet sonra da oyun, 2 -0 Güneşin galebesile bitti. NASIL OYNADILAR? Güneş'tekımı ümümiyetle iyi idi Fakat biraz bözuktu. - Salâhaddini, oyununu daha düzeltmiş gördük. Necdet, orlada biraz zayıftı. Vetolilar, birinci devredeki oyun- Jarını nihayete kadar devam ettir - seydiler, hi çolmazsa bir şeref sayısı İsisun atabilirlerdi. Muhteşem ile Hü- seyin çok çalıştılar ve vazifelerini hakkile yaptılar. - Hakeme gelince: Maçı, daha 9* güzel idare edebilirdi. »

Bu sayıdan diğer sayfalar: