#—89CWPTFPCP ” F — 10lİkincikânun e78 MISIR'DA İtalya « İngiltere Meyhanede Patlıyan Tabanca.. KADIN ve DENiZ Yazan : Nusret Safa Coşkun "Hudud haricine | Çıkarılacak İtalyanı Almanya ve İtalyanın Mısır için besle- | dikleri emeller Süveyş kanalı meselesini tazeledi!.. Yeniden iki ordu. teşkiline karar verilmesi Mısır İngiltere ittifakının daha fazla kuvvetlendiğini Göstermektedir !.. Nahas paşa zamanında mekteb çoçuklarına öğretilen selâm Roman yadan.. Diplomatlar, zenginler arasına Madam Lüpesko Romanyadan, Cenubi Fransanın zenginler diyarına gidiyor.. Mısır dedikodusu hem uzadı, hem de karıştı. İşin iç yüzünü bildikleri- ni gösterir gibi vaziyet alarak söz öylüyenler de pek o kadar Mısır me- selesinin esrarına varmış - değiller- dir. Onun için «Son Telgraf» bugün gu sütunlarında Mısır meselesi etra- fındaki dedikoduları hülâsa etmek isterken mümkün olduğu kadar kı- sa yoldan gitmek istiyecek: Evvelâ İtalya... Evet, İtalya., Çür kü Mısırdaki buhrandan, değişiklik- ten bahsederken bunu sadece Nahas Pauşa ve Kral meselesi diye değil, da- ha uzaklara açılarak gözden geçir- mek lâzım geldiğini en son Avrupa matbuatından oruz. Româ mehafilinin Mısırda Nahas Paşanın çekilmesinde, kralın gitgide «Vefd> fırkasına karşı nüfuzu art - masında İtalya hesabma meminunie yetle karşılanmaktadır. Çünkü bu suretle İngilterenin Nil vâdisinde nüfuzu kırılmıştır; diyorlar. Bir za- manlar istiklâl için uğraşırken « Vefda fırkastle İngilterenin arası çok, çok açıktı. Fakat artık istiklâl elde edil- dikten ve İngiltere ile Mısır arasın- a bir ittifak yapıldıktan sonra iş de- #işmiştir. İngiltere ile «Vefd> ara- sında artık kavgaya yer kalmamış- tır. Ve İtalyan gazetelerinin hep bir ağızdan söylediklerine göre de Na- has Paşa artık İngilterenin nüfuzu (Decamr 7 ner sayfada) Fransanın Cenubi Akdeniz sahili, İşimdi bu mevsimde zenginlerin ve Avrupanın ileri gelen diplomatları- nın gezmek, istirahat etmek için in- tihab ettikleri yerler, İngiliz harici- yye nazırı Eden Cenubi Fransaya git- 'ti. İngiliz maliye nazırı Sir Simon da orada. Eski başvekil yetmiş sekiz ya şındaki Loid Core da araya gitmiş. Dük dö Vindsor ile Döşes de daha levvel oraya' gitmişlerdi. Hattâ Loid |Core Dük ve Düşes ile beraber ye- mek yemiş, konuşmuş. Fakat Loid Core İngilterede şim diki hükümete muhaliftir. Onun i- çin hükümet âzasına inad olarak Dük ve Düşes ile gidip tatlı tatlı konuş- mak fırsatını kaçırmamıştır. Fakat bahsotmek istediğimiz cihet başkadır. Romanyadan bahsedilir - ken adı daima hatıra gelen kırmızım- trak saçlı, genç ve güzel yahudi bir Madam Lüpesko bir odada, ayrı bir yatakta yatsaydım: Muhakkak gehvetten kendini kaybeden Vecdet yatakta bana kuduz bir heyecanla musallat olurdu. O zaman aca- ba ne yapardım?. Bağırır: — Yetişin... Diye bütün ev halkını başıma toplardım değü Mmi?. Fakat, bir de tersi çıkarsa ne olurdu?.. Yarı ba- kire Viodan bu defa şüphesiz: Vahşi kurt gibi üze rine saldıran bir erkeğin heyecandan gerilen kolla: rının arasında o yarı kızlığını da kaybederdi! Ne fena?. O vakit ben mahvolmalıyım... Fakat, ateşin bir buse o anda bütün bunları insana düşünmek fır- satını verir mi?, Ertesi-gün Nezihe'den ayrılırken kendisine söz verdim; Bir hafta sonra, beraber gezmeğe gidece- ğiz. İnşallah, Vecdet de bizimle beraber olmaz Ar- tık, onu görmek istemiyorum Onun göz bebeklerin- de seyredilen uçurumun derinliklerine yuvarlan- müktan korkuyorum, Fükat, halledilecek birnokta var: Ruhu fırtınalı bir şehvet seli gibi coşkun akıp giden ve beni de be- raber sürüyüp götüren Vecdet'in tesirinden niçin kendimi kurtaramıyorum? Yirmi üç senelik ömrüm- de bile -ben istiyerek- bir defa ne yüzüme, ne du- daklarıma tek bir erkek ağzı dokunmamışken onun Gudaklarının dndıklınmx emmesine ve kabarima- ettim?, Nlçln haykırmadım, ba- di ü kastlalaklere farmadım, baş eğdirici bir heyecanın verdiği İtaat le onun gözlerinde yanıp sönen esrarlı parıltılar içinde sindim, kendimi öptürdüm?. Bütün bunların cevabı yok değil mi? Her sâniye kendi kendime soruyorum: — Vecdet'i seviyor muyum?.. Tereddüd etmeden yine ben, cevabını bulup ve- riyorum: — Hayır... O halde bu sır ne?.. Bu zaaf nereden - geliyor, nedir?.. Ka de bir temayül yok, Fakat gözleri gözlerimin önüne gelince damarlarım yanıyor, ka- nim tütüşuyor. Niçin?.. Bir busenin hummalı zevki için mi?.. 16 Temmuz Kararsızlık ne fena şey' lnıın bir mesele i- | İgöre Colmarda meyhaneci tezgühının başında iken Ji | Oldürdü 1!.. i Paris gazetelerinde okunduğuna bir. mahallede bir öldürülmüş ve bu vak'a büyük bir ndırmıştır. Fakat mey- ni r kaza neticesi olarak öldüğü söyleniyordu. Geçen gece igene bu meyhanede bir vak'a daha olmuştur. Geç vakit bir çok müşte- riler masaların başında kalarak içki çerlerken içeriye başka bir müşteri gelmiş ve bir masaya öturmuştur. bir bardak su istemiştir. Bunun ara- sından çak geçmemiş, orada oturan müşterilerden biri masanın başın - dan kalkarak doğruca su İstiyen ye- nına de gayet samimi konuşuyorlarmış. Fakat biraz sonra meyhanenin de bir tabanca patlamış, herkes tel lederek yerinden fırlamıştır. Meyhaneye yeni gelip te içmek i- için su istiyen adam bu telâş arasın- da kaçmış, gitmiş, fakat diğerinin yaralı olarak yıkıldığı görülmüştür. Bu adam karnından ağır surette ya- ralanmıştır. Vak'a mahalline gelen poliş memurları yakalanacak adamı bulamamışlardır. Bu adam gürültü ve telâş arasında fırsat bularak mey- haneden kaçmadan evvel mecruhun kulağına eğilerek: — Artık şimdi bir köpek gibi çat- hıyabilirsin! Demiş ve kaçmıştır. Mecruh hastahaneye - kaldırıln da orada ölmüştür. Tahkikata gü bu cinayete kurban olan adam Nor nora isimli bir İtalyanı Fransız zabıtası bunu hudud haric kar- mak isterken bu adam gene Fransa- lda kalmış ve genç bir kadının diği para ile yaşamağa başlamışt Nornora'yı öldüren de Röne ismin- de bir Fransız olduğu anlaşılmıştır. Bu eski bir intikam meselesidir. kadın olan Madam Lupesko'nun ya- |kında, Romanyadan çıkarak Parise gideçeğinden bahsediliyordu. Söy- lendiğine göre Madam Lupesko için Fransanın cenubunda güzel bir yer hazırlanmaktadır. Eski Romanya ha- riciye nâzırı Titülesko da uzun uza- dıya Avrupada dolaştıktan sonra ge- çenlerde memleketine dönerek inti- habat mücadelesine karışmak iste- miş, fakat Goga hükümeti iş başına gelince bütün hesablar alt üst olmuş. tur, Titülesko da bunun üzerine tek- rar hastalandığından - bahisle gene Romanya hududu haricinde seyaha- te çıkmıştır. Şimdi © da Cenubi Fransanın alık, tatlı ikliminden İsti- fadeye koşacaktır. Madam Lupesko- mun artık kralın gözünden düştüğü: nü de söyliyenler var. Fakat bunu kat'i olarak kimse iddia edememek. tedir. Ne istediği sorulduğu zaman yalnız | sokulmuş ve | aştır. * Her ikisi | 4 İntihar edecektim Bu karardan beni hiç bir küvvet idöndüremezdi artık.. Hayatımda hiç bir zaman dünya- |dan ve insanlardan uzaklaşmayı ar- zulamamıştım bu kadar. Sanmıyorum ki, en müthiş felâket- | İlerle karşılaşmış bir insan bile ran- devusuna geç gelmeyi âdet edinmiş bir kadını bekler gibi, ölümü bu ka- dar sabırsizlik ve heyecanla bekle- miş olsun, Sanki dül yıkılmıştı da ben al- Sanki Çi -Japun harbi Uzak Şar- kın bir köşesinde değil de beynimin içinde devam ediyordu. Sanki Şişhane telâfif ve teari Beni tirmek için düşündü, lüme de, lâmete eriş - im hür fikir, asında frenleri pek bir - cektim bel olaydı. denbire vermiy yazmaz, — söylemez frenk muharrir ki.. defterime not etmiş ilişti : serin bir ge Ben öyle hasses filân bit fam © kadar benim ol- adeta benim dü- arıma, hesabları- saklayayım; bana biraz hüsnüniyet _snîutı olan kimmse dahi pekâlâ budala diyebilir. Resmi: psike gazetelerin, fotoğraftan |pa herkesı — Ha.. o mu? Bırak şunu Âllahıni İseversen.. budalanın biri !.. 'diyor « muş... Bütün âlemin ayni notu verdi ği bir adam, kalkıp ta bunun aksiı iddia edemez ya.. hem ben gayet mü- tevazulmdır. Ne diyordum, kafamın düşündüğü kadar büyük şöyler akıl edemem, doğrusu., fakat bu frenk muharriri- «Hayat güneşli bir yol, ölüm sep- | yi tahlil eden uydurma pro- | fesörlerine göndermedim amma, ba- | İnin vecizesi bana gayet güzel görün- 'du Belki tahteşşuurumda — tesirini İgösterdi. Tahteşşuurum da şuuruma havale etti. Şuurum da - anlı |relor gibi kırtasiyecilik illetine telâ. bunü adamakillı — işl İsonra bana iğnelemiye başl, — Öl yahu., yaş n bir gece dur ,..-ym_ güne bir yolda, ne kadar süreceği bell im edilir mi? yaşatır bence: Ben; hayatımı payandalıyan Kİ kuvveti de kaybettim, Evvelâ azzam bir surette ton şamak, güneşsiz bir dünyada ömür sürmiye benzer, demiye çekii |miş.. çattadak kapıyı vurmuştu, yü- de şimdi siz, ya- n bir saniye rmek için de gelirdi. irdım. Mek- ime sıkacağım buat kanunu, Evvelâ tab: tub yazdım. Ta yordu. Bu nefit*'ha- gazeteci dast. beni, yahut Ş ken patladı, receklerdi. O a he doğru t vadisi kaçırmamak İç larım, işi kita ya tabancaı arka cebine ne bu klerdi; enarına gittim.” Dehşetli lodas vardı. Ne yalan söyleyeyim si- ze, deniz beni kayalara vura vura . Jbir köpek Jeşi gibi parçalay doğrusu, kendime bu kadar hakareti Tâyık bulamazdım.. Caddeye çıktım. Kendimi, birçok- ları.gibi caddenin ortasına - bıraka- cak, sağıma soluma bakmadan alık alık yürüyecektim. Elbet hayır aa » |hi tramyay, müşfik bir otomo. bil, insaniyetli bir o beni çiğ - İnemekte geç kalmazdı: İnanın mısınız?.. Bir araba dolusu küfür yedim de, biri bile, çamurlu- ğunun ücile eteğime bile dokunma- Vdi Dalgın dalgın yür ğımı, nasil dünya Y deceğimi düşünüyordum. Kaldırımın hemen yanısıra ağır ağır yürüyen lüks bir.ötomobil naza- (Devamı Yedinci sayfada) r, ne yapaca- ünden firar e- Bu akşam bütün SAKARYA ERNA NİS Carzip Viyana operetinde candan ve Neş'e, iyi musiki ve kıyas edilemeyen tatlı musiki meraklıları SİNEMASINA Koşacak ve zamanımızın en güzel xesli kadını (Berlin operasından) SACK'ı KARL SCHÖNBÖCK ve PAUL KEMP ile beraber çevirdiği ÇİÇEĞİ takdirle alkışlıyacaklardır. ve muührik bir ses İlâveten : Paramount Juraal« Avrupada Noeli, Jeneral Ludondorl'un cenaze merasimi ve Moda. Yerlerinizi evvelden aldırınız Tel. 41341 zerinde bin şey düşünüyor, dimağ seferber oluyor, zihin ve âsab makine gibi bütün hizile çalışıyor. Fa- kat: Ortaya yine kesin bir şey çıkmıyor. Bu sabah yataktan hiç çıkmadım. Hattâ Ayşe kadın: — Çaya inmiyecek misiniz?.. Diye, sordu da: — İçmiyeceğim.. uyumak istiyorum. Cevabını verdim. Halbuki, ne uyuması? Her sa- bah mektebin trampeti ile beş buçukta uyanan ve ders müzakeresine girmeğe alışan Vicdan bu saatte nasıl uyuyabilir?.. On senelik alışkanlık on beş gün içinde terkedilmez ya!.. İlk defa kendi kendime yalan söyledim., hem beni; hem karşımdaki bön kadını aldattım. Bütün bunlar niçin?.. Vecdet için değil mi?, Yatakla hep onu düşündüm. Göz kapaklarımın içine saatlerce onun yeşil ıozknnl hıpsedip kendi kendimle mücadele ettim, Amma, yine bir kararım yok. Onu seviyor muyüm?.. Meçhul Kararsızlık sonsuzluğun aldatışıdır. Öğleden sonra Düşünmek acaba sevmek midir? Bugün Veec-« GÜet'i ne kadar çok düşünüyorum?.. Ateşli, arzulu bir düşünüş! Kanımda, beynimde, göz bebeklerimde, dudaklarımda hep o, onun ateşten izleri var. Sevgi bu mu?, Bu bir kaç meçhullü muadeleyi hallediver. sgem: dimağımdaki bütün düğümler kendi kendi ğinden bir anda çözülüverecek, Fakat, benim işitti- Bim, rornanlarda okuduğum aşak benimki gibi de- Bi Aşk: Kalbden gelirmiş! Bonim kalbimde bir şey yok. Aşk: Sinirde değil, ruhta olurmuş, Ruh nedir, neremde?. Bilmiyorum ki söyliyeyim. Âşık: Mad- deye değil, ruha bakarmış, ruhun esiri imiş ve göz- den göze ruhun esrarı akarmış. Bu nasıl şey?.. Bü- tün bunlardan sonra, âşık: kin:ı dsğıl &rzuya d(yl kalbe hâkimmiş, kalb kalbe karşı in Kalbim gâayet sakin. Ben böyle bir şey hissetmiyo- rum, Bana hâkim olan da, hükmeden de yalnız ka- nim, damarlarımdaki yangın, dudaklarımdaki Bu kadar. O halde: Aşk yok, şehvet var, Aşk ba: vet aşıl, Sadece teşhis yanlışlığı var.. Hastalıkla şeh- vet, şehvetle hastalık iyice biribirinden ayırd edi lememiş. Ben, hasta değilim. Veecdet de hasta değil (Devamı var)