AKŞAMCILAR! -63— â JEski bir aksamcının defterindaen) Osman Cemal Kayaılı Şu madam, arasıra Yahudicenin Jarisisini konuşarak şunu bunu kandıran kadın mı? Bu sözler, bizinm Abdi Beyi çıldırt- mıya kâfi geldi ve herife dehşetli 'terine?. çıkıştı : — Ağzını topla be herif, söyledik- İJar, benim al m arasında ne- lerini kulağın işitiyor mu — edepsiz İler vardır, mlh::ş;:vir mi İstersiniz, herif !, İmusikişinas mı, ressam mı, artist mi, — Aman benim beyefendi bilâ - İtüccar ma, mirasyedi mi?., Ben bu derciğim, darılma, kızma amma... ince ve nazik zanaât yüzünden kim- — Hem ben senin ne için biraderin İlerle tanışmam ki! İşte bu şimdi o- oluyormuşum bakayım ? kuduğum semaf parçasını da geçen — Arer isen işin aslını beni âdem |yı) husust bir evde beraberce bir â- hep yekdiğeri ilen bilâder sayılır. İlemi ap ederken oradaki top sakallı Çünküm hepimiz de kalâ belâ'dan İbir sayirden duymuş ve hoşuma git biraz sonra Âdem pederimizle Hav- |t 1se hıp deyi defterime kaydetmiş- va valdemizin çiftleşmelerinden mey-'tim. Ya işte böyle iki gözüm Turhan dana gelmişiz. Ona sebep, madem ki İbeyciğim, günah, hata bizden, ata hep bir pederle bir valdenin çocuk- İğa cenabı mevlâmdan! larıyız elbette biribirimizle bilâder | vekrar Abdi beye dönerek: sayılırız ! — Onu sen haltetmişsin keratat | — Parılmayınız amma zatınız kar. Yezan : Senin gibi adamla ben nasıl birader :';:"'“ ":n'“' hor :;:Ğyşğ':f; aa Çaresine bakarız, diyor- olabilirim ?.. oBi bek — Fevet âmennâ, bügüne bugün hor hakir görülecek birini adam oğ- j değilmiş o.. Ona sebeb, ey benim bendeniz, haddim olmuyarak şunun |İ4 9 şürasında vasıtalıklah geçiniyorum. |Pilâderi azizim, şekerden lezizim... Fakat, rabbime şükür ki ne kimse- | Zaten demindenberi dişlerini gı- nin malında, ne kimsenin canında, |Cırdatmakta olan Abdi bey bu sefer ne kimsenin hayatında, ne kimsenin |Önündeki ince ve yarı dolü yumur- dar beynimi kurcalamıştı. — Beyzadem, sizden iyi olmasın- | canem baları merhum miralay Hüsrev bey- kalan ablası varmış. İnşaallah o da ağabeyine nasib olur... yordu. di. ima yanılmaz, isabetli görüşleri var- | | G0ave Te ı x Pencere kumruları ( öncü sayfadın devam) takmıştık, Sakın masum görünüşle- — Beni istet, evlenelim... rine aldanma, aklını başına topla, Diye tutturdu. Bir haftalık bu ge- |kölla kendini, sonra seni tongaya ce misafirliğim, yakın günlere ka- |bastırırlarsa karışmam alimallah. Soluğu evde aldım, annemi yaka- Evlenmiye karar verdim, anneme |ladım: meseleyi aççım. Annem: — Hani... evlenmiyecektin?. Diye hem kızıyor, hem de içinden mi...ye.ce.ğim... Anacığım afallamış, şaşkın şaşkın — İkredei yaskk ö beiti öik seviniyordu. Israrım karşısında, çar |yüzüme bakarken: maçar razı oldu. — Ya sabur, çekiyordu. Ertesi akşam evgi geldiğim zaman, | Sonraları, ayni evin” kapısından 'bir çok kimselerin ğinı — Oğlum, işi ben tahkik ettim, Ba- lördîm Yakın .,k,ğ:?u":mw,_ onlara: «Pençere kumruları» diye hitab ettiklerini işittim. Onlar aca. ba bu isme lâyik mi idiler? Merak içinde çırpınıyordum, Kim bilir hangi budala, bu kumruların kafesine kapanacaktı. Yaz - tatilimi geçirmek için Bursaya akrabaları - miş. Bir anası, bir de yakında dul Diye sevinçten etekleri zil çalı » İşi arkadaşlara da açtım, çoğu ar- tık beni evlenince kaybederiz kay - güsiyle vaz geçirmeğe uğraşıyorlar- İcğlence olan «Pençere kumruları» a nan taşındıklarını, nereye gittikleri- Asaf açık göz, çok çapkın, candan İni bir türlü öğrenemedim. bir arkadaşımdır. Bu gibi işlerde da-| * Aradan uzun yıllar geçti. Üzerine — Ben bu işten vazgeçtim. Ev.len- No:23 elbet te benim de bir anam, bir ba- bam vardı. Ben bunları şimdiye ka- dar niçin bilmedim. Eminim ki bun- ların mazisini, hakikatlte bir şeyler babam hayattalar mı? Onlar yaşıyor- lar mı?.. Ayşe nine heyecanlar geçirerek, titreyen sesile cevab verdi : — Benim hiç bir malümatım yok, ikızım... Yalnız, seni buraya on altı, on yedi sene evvel bıraktılar ve bir bazıları da uyanmış, Ayşe ninenin odasına koşuşmuşlardı. Sunaya, hiz- metçiler ayrı ayrı yalvardılar, Ayşe n'ne, göz yaşları içinde ona sarıldı.. — Gitme Suna; bizi dinle.. hiç ol- /mazsa, gün ağardığı zaman gidersin. Başını salladı. Reddetti bu teklifi: — Hayır.. bana ısrarda bulunma- ma gitmiştim. Dönüşte, bana iyi bir |yın, Ayşe nine.. şimdi yola çıkma - hyım,.. — Böyle geceyarısı nereye gide- ceksin ?.. Sunanın gözleri, Ayşe ninenin sar- maşıklarla örtülü penceresine doğ- dır, Bana: ea Ve oradan tâ uzakları da ru çevrildi. Ve — Melih, bu işi bir de ben anla- | irsüliü ve göküldü. Güzel sandı. |göstererek : Bim yüzümde, kırışıklar Tmeydana do-!—mBıhtımm bana gösterdiği yola geldi. Beyazıd meydanında dalgın dalgin ilerliyordum. Yabancı gelen |bir ses beni yolumdan alıkoydu, ba- Bir kaç gün sonra, bir akşam iş- ten çıkarken, Asaf telâşla yanıma Suna kapıdan çıkarken, onu seven köşkün hizmetçileri hıçkıra hiçkıra gelerek: döndürdüm, fakat bi 'eler, (Sölıyorlardı. Genç kız, bu huzünlü — Melih, sana mühim havadisle - hı'.m,.l. ıı de yı:ı'ım zı'—ın:y.::î l manzara içinden sessiz sessiz, yavaş N Evet onlardı, İki kız kardeş, yani |YaVaş uzaklaştı. Merakla sordum: eski dostum. Onunla evlenmek çıl- | Ayşe ninenin sesleri onun kulağı- — Hayrola nedir? Çabuk anlat.. — |gınlığını bile göstermiye kalktığım Ha kadar &Hiv"î'—- biliyorsun.. söyle nineciğim.. annem, | Bir Günahın Romanı Szan : Nezahat Gültan yeceği sırada hayvan yine korkung çığlıklarına başladı. Suna daha farla Idnyımm:ıılı. Korkusundan, acı acı İferyad etmiye başladı. Uzaklardan, bu sesi duyan ihtiyar bir oduncu, henüz gün ağarmadan, ormanın bu siyahlığı içinde kulak- Tarma gelen bu kadın feryadlarını duydu ve merak ederek, sesin geldi- ği tarafa doğru hızlı hızlı yürüdü. Biraz sonra şesin geldiği yeri buldu ve gördüğü manzara onu hayretler içinde bıraktı. Genç bir kız, ağacın dibinde perişan bir halde çökmüştü. Suna, ihtiyarı görür görmez ona 'doğru koştu. Ellerine sarılırken, yü- züne dikkatle baktı ve kendisini kur- taran ihtiyarı tanıdı. O, ormanda ko- nuştuğu, dost olduğu ihtiyardı. İhtiyar da, genç kizın yüzüne hay- retle bakıyozdu. Onu tanıdığı belli idi. Genç kızın saçlarını okşayarak: — Nasıl. sizi bu halde bulacağımı hiç ummamıştım. Ne ise, şimdi ko- nuşmayı bırakalım, ayakta duracak ihalde değilsin, kızım.. seni köşke gö- türmeden evvel, istersen bizim ku- lübeye götüreyim, Orada biraz ken- İdine gelirsin, İhtiyar ninen de sana İbir sıcak çay pişirir.. olmaz mı kı « zım (Devamı "Vaydmana Hizmetçilik eden Kadın ortada yok (5 İnelsayfadan devam çok yalan söylemiş olan bu kadın gene yalan söylemekte devam edi- rütbesinde gözüm varsa iki gözüm talı sucuk sahanını kapınca herifin başına! birden çıksın !.. Abdi Bey hiddetle : — Amilin kerata, amtün .. — Herif yüzü gözü yumurta sarı- sı içinde ayağa tırladı, feryadı bas- — Ne yapalım vekti evaillerde be- |tı: ni âdem oğullarının ırızıkları taksim olunurken cenabilmevlâm bizl de bu dari dünyada bu çok nazik, bu çok ince, bu çok yorucu işlen ırızıklan- — Sus be herif sus, boyunca gü « naha giriyorsun, sus ! — Meraklanma beyefendi bilâüder- M Ulan hâlâ birader diyor, şimdi kaldırıp kafasına bir şey vuracağım Pe.mu gin ! — Peki bilâder demiyeceğim, salt beyefendi hazretleri deyi hilab ede- ceğim. Haana, ne diyordum.. Biz bö- yumuzca günaha girelim, ziyanı yok.. zere günah bizden ise af rabbimden- dir. Onun için mevlâmın günahkâr kulları hiç bir zaman anun affından umudlarını kesmemelidirler. — (Tur- hana dönerek) öyle değil mi benim iki gözüm, canım ciğerim, balım şe- kerim Turfan Beyciğim? Günah biz- den, &f ondan ! Haniya sizin İltera- törde tıpatıp böyle değilse de buna — Bak şu yaptığın işe be adam; hiç kişizade iİnsana böyle maskaraca işler yaraşır? Abdi büsbütün hiddetle: — Defol dedi, defol karşımdan muhabbet dellâlı herif, gözüm gör- mesin! (Devamı var) Çin - Japon ( Yöncü sahifeden devam) münasebetile millete neşrettiği be- yannamesinde uzun bir harbe de - vam için milletin bütün kuvvetleri- ni seferber etmesi lâüzım geleceğini sada varmadan bir çok fedakürlık - lara katlanması lâzim geldiğin ide kaydetmek olheti — unutulmamıştır. luktan dolayı İtalyaya, Almanyaya krşı çök mütehssis olduklarını söy- liyen Japon devlet adamları Çinde mukavemet için Sovyet Rusyadan anlatmak istemiştir. Japonların mak- Japonyaya karşı gösterdikleri dokte Eliyle omuzumu tutatarak: — Sakın söyliyeceklerimden üzü!- miyesin, istersen hiç anlatmıyayım. Telâşla: : | t, çok merak ettim. — Senin evlenme işi... Sakın, sa- kın ha... Sesl gitgide değişiyordu. — Onları tâ İçerenköyünden tanı- ımım. Orada dikiş tutturamadılar, bu- |raya taşındılar. Seni toy buldular, Bgafil avlamıya çalışıyorlar. Ablası |kardeşinden baskındır. Ne Çeçeron- dur bir bilsen. Biz onlara «Kız kurusu» diye isim Viyana baletinin bir muvaffakiyeti Berlinin eğlence yerlerinden olan meşhur Wintorgarten (kış bahçesi) İnin bu haftaki varyeto numaraları- nın arFasında bilhassa genç bir kadın ritm atlaması ile bütün gözleri çek- miş ve dakikalarca alkışlanmışlır. Viyana baletinden olan Hody Pfundmayr bu suretle yabancı mem- leketlerde kendine hasrolan dans şakın bir de semai vardır, koşma |silâh ve mühimmat geldiğini de ha- | mektebini tanıtmış ve danstaki ma- ber veriyorlar. Sovyet Rusyanın Çin-İhareti ve kabiliyeti sayesinde yaban- vardır ne Turhan : — Hatırlayamıyorum ! Herif, cebinden içi birçok ev va kadın adreslerile dolu bir defter çı- kaıp birhayli karıştırdıktan sonra : — Ziyanı yok, zatınız hatırlaya - mıyorsanız bendeniz o dediğim se- Mmai! parçasını bulmuşumdur. bun- Ha, bak okuyayım da dinle : Kusurum bildim eylersem nola şef- kat vica senden Benim devletlü sultanım, hatâ ben- den, atâ senden ! 5 Herifin böyle düzgün ve manası yerinde Türkçe bir beyit okumasına şaştı ve sordu : Pollaromanı No, 30 Nlere yardımı meselesi son zaman- larda yeniden çok bahsedilen bir mevzu olmuştur. Uzak Şarktaki va- ziyetin en nazik bir noktasını da bu iyardım keyfiyeti teşkil etmektedir. Bilhassa Alman — matbuatı Çindeki vaziyetin ne suretle inkişaf edeceği we Çin - Japon harbinin nereye va- racağını çok merakla takib etmekte- dir. Almanların Çine silâh ve mü - himmat yolladıklarını Japonlar bil- mez değildir. Fakat Berlin hüküme- t Çine gönderilen silâhların evvel- ©e yapılmış olan mukavelelerin ica- bi olarak yollandığını söylemekte- 'dir. ONU KiM ÖLDÜRDÜ Yazan: Moris Löbla İşte bu aralık bir vak'a cereyan etti. Bu hâdise, on saniyeden fazla sürmemişti. Tabanca patlar patla « maz, büyük bir karışıklık olmuş, halk itişip kakışmıya başlamıştı. Jorjöre, İri Pol'ün üzerine atılarak onu belinden sarmış ve : — Flaman, diye muavinine bağır- mış, yetiş.. buraya gel, ötekiler Raul e dansözü yakalasınlar. Sonra ortaya iri sakallı bir adam Ççıktı. Kollarını açarak sivil vaziyet- te bulunan memurları göğüsledi. Ne hakla herkesin üzerine hücum et - tiklerinden, kaba hareketlerinden dolayı « Sanki onların polis olduğu- nu hiç bilmiyormuş gibi - onları pro- testo etmiye, söylenmiye - başladı. Gayet şık birisi de, bu kargaşalıktan istifade ederek altın saçlı maskeli dansözü, hâlâ baygın bulunduğu n Nakleden:fa. |yerden kaldırmıştı. Bu, Raul'dü. Raul Kurvil'in muvaffak olan ma- nevrasından istifade ederek ve hal- kın da polislerin derhal yetişmesine imâni olacağını hesablayarak, omu- zunda genç kız olduğu halde, gazino- nun salonuna ilerliyordu. Zira bu- radafı kaçmanın daha kolay olacağı- 'nı hesablamıştı. ç Filhakika aldanmamıştı. Halk, ko- lislerde olan bitenden haberdar de- gildi. Cazband bir tango çalıyordu. Gülüşüp eğleniyorlar ve dans edili- yordu, Onun için, iki kolu ile mas - keli dansözü havaya kaldırmış şık bir adamın sahne merdivenlerinden inip te'salonda ilerlediği görülünce, halk, bunun bir numara olduğunu zannetti ve ona yol verdi. Raul iler. liyor, o ilerledikçe halkın açtığı yol jyine kapanıyor, kendisini takib et « jlcx memleketlere çağrılmıştır. 18 milyon İiralık yenl 5 liralık cıkarıldı!. Türkiye Cumhuriyet Merkez bane kosı, 15 İkinciteşrin 1987 tarihinden- beri tedricen tedavüle çıkarmıya başladığı yeni barfli beş liralık bank- inotlardan 1937 senesi sonuna kadar cem'an 18,079,975 liralık bir mikda- rının tedavüle çıkarılmış ve buna mükabil eski harfli banknaotlardan ayni mikdar yani 13,079,975 liranın tedavülden kaldırılmış olduğunu bil- dirmektedir. mek isteyenlere müni oluyordu. Bir aralık sahneden bir ses yükseldi : — Tutunuz, tutunuz.. kaçıyor !.. Bu © kadar komik bir tesir yap - mıştı ki, halk, bunu da bir numara zannederek kahkahalarla gülmiye başladı ve kimse Raul'e dokunmadı. Raul, esasen tahmin ettiği bu hâdi- senin muvaffak olduğunu görünce, gülerek etrafı selâmlıyor. ve avımı igötürüyordu. Bu süretle gazinonun geniş kapı- dlarına kadar geldi, kapıdan çıktı. Halk onun gazinonun - etrafında bir tur yaptıktan sonra dönüp geleceği- ni zannediyordu. Fakat Raul dışarı çıkınca, maskeli dansözü kucağına (almış ve koşmıya başlamıştı. Bu su- retle elli adım ilerideki otamobile kadar karanlık köşelerden istifada ederek gitti ve bindi. Arkasından hâlâ; — Tutunuz, kaçıyor. Sesleri geliyordu. Raul'ün otamo- bili öteki otomobillerin yanında du- ruyordu. «Tutunuz» seslerine şoför- ler kulak dikmişlerdi. Yalnız, mese- eski sevgilim, Yürüyordu. Artık köşkü büsbütün İsololar, opera Yapmacık, sitem eden bir sesle: — Beni annemden istiyecektiniz, hani ya... Melih bey!. Evde beni bekliyen yavrularımı, ve sıcak bakışlı karımı hatırladım. Buruşuk yözümü, çukurlaşan göz- lerimi göstererek: — Geç... Çok geç kaldın Kızım... Dedim. Zavallı «Pençere kumruları» na ve dönmemesine kaybolan gençliği- me içimden, sessizce ağlıyarak uzak- laştım. İterketmişti. Arkaya döndü ve biraz ötede kâlan hatıralarla köşke uzun 'uzun baktı. Sonra başını çevirdi. göz (yaşları içinde alın yazısının ona gös- terdiği karanlık yollarda koşmıya başladı. Ormanda, her bir ağacın gölgesi, ona bir insan gibi geliyordu. Düşün- idü.. böyle nereye gidiyordu. Gece yarısı kimin evine sığmabilirdi. Birdenbire aklına, onu seven iki ihtiyar arkadaşı geldi. Onların ku- (tübelerini biliyordu. Bu ihtiyar karı koca, armanda, Suna ile her zaman |konuşurlardı. Suna, böyle düşündükten sonra, yolunu onların kulübesine doğru çe- virdi. Koşarken, öyle bir hale,geldi ki, bir adım daha atamıyarak oldu- ğu yere çöküverdi. Başının üstünde. kocaman bir ağaç vardı. Suna, bu a- 'ğacın gövdesine dayandı. O kadar çok ağlamıştı ki, başı ateşler içinde iyanıyor, kulakları uğulduyordu. O- Ka yaaisenADiLmMeA D d saasenesatUN N DNYL e davi at daBaN aNK beaecnn n d dEza A DkekeedaN aa rAnmeNnNNDer l e NaYETENENANNNdAN RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 plâkla dans musikisi, 19 Safiye : piyano ve keman refaka- tile, 19,30 konferans: Selim Sırrı 'Tercan (Malül gazi), 19,55 Borsa ha- K berleri, 20 Sadi ve arkadaşları tara- ba a aa abnana kora . ağken fından Türk musikisi ve halk şarkı- |üstünde bir gece kuşu, durmadan a- ları, 20,30 hava raporu, 20,33 Ömer |e acı feryad ediyordu. Onun böyle, Rıza tarâfından Arabca söylev, 20,45 |başında ötüşü, Sunayı daha çok kor- Semahat Özdenses ve arkadaşları ,kuttu. O, ormanda, karşısına birden- tarafından Türk musikisi ve halk |bire çıkacak bir adamdan daha çok, şarkıları, (Saat ayarı), 21,15 örkes- jbu kuştan korkuyor, onun, böyle acı tra: 1 — Glinka: Tsehernomar mar- |âcı feryadları, zavallı hayatının ar- ebe, 2 — Linke: serenade des amon- |©t hep feliket içinde, acılar içinde rewx, 4 — Dorn: Lapouppee de pör- gîî'ğmğm&dımm eai kelllnübie eelaine, 5 — Guttmann: valse lent, 2215 Ajans haberleri, 22,30 plâkla | G9mak için ayağa kalktı. Tam yürü. ve operet parçaları, 2250 son haberler ve ertesi günün programı, 23 son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12.30 plâkla Türk musikisi, 12.50 havadis, 13.5 muhtelif plâk neş. riyatı, 14 son. Baş, dis, ne: ve bütün biribirlerine soruşturmaya — başladı- |keli dansözü kurtarmak için sarfet. lar, bu suretle, Raul, rahatsız edil - |üği gayrete mukabil, şimdi birden- meden otomobilini hareket ettirebil- |bire bir balon gibi azmi sönüvermiş- (di. Kendi kendine: ti. Raul düşündü; bu genç dansöz İ- — Bu sefer de muvaffak oldum, — |ri Pol'ün hırsını, sadece, bir kadız Diyordu. olarak celbetmiş olabilirdi. Bu sefih Bu gibi vaziyetlerde insan biraz da|serserinin asabi bir hal üzerine, Ra- tesadüfe bağlanmak lâzımdır. Raul- |ul, maskeli kadının nasıl olup da An- ün prensiplerinden birisi de, tesâ- |tonin olduğuna karar vermiş ve bu düfe istinad etmekti. Bu garib isti- |delicesine maceraya atılmıştı. Fakat inadgâh ise onu şimdiye kadar hiç al- |ne de olsa nefis bir kadın kurtarmış. datmamıştı. Bu sefer de öyle oldu ve 'lı ve bu kadın otomobilinin içinde polisler ona yirmi adım kadar yak- | yatıyordu. Taştıkları zaman o, otomobilile haro- | — Raul sinirlendi, otamobilin sür'a- ket bile etmişti. |tini artırdı. Öğrenmek, biran evvel Raul sür'atle gitmekle beraber, a- ıı..ıım öğrenmek, bilmek arzusile cele etmeden ilerliyordu. Zira, tali 'evine çabuk dönmek istiyordu. yardım etti diye zorlamağa gelmez. Raul bu düşüncelerle ilerliyordu. Konkard meydanmı — geçip, Sen |On dakika sanra durdu ve genç ka- nehrini takib etmeğe başladığı za - |(dına doğru eğildi, sordu: man artık tehlikenin kaybolduğunu — — Ayıldınız mı? Beni duyuyor gören Raul, otomobili yavaşlattı ve: 'musunuz? Ayağa kalkarak yürüye- — Oh, dedi, kurtulduk. jeek iktidarınız var mı? Ve o zaman kadar aklıma gelme- | Cevab yok!, iş olan bir fikir Raul'ü sarstı: Raul mırıldanıyordu: — Ya bu dansöz Antonin değilse! — Ah kimsin, kimsin?. Ya Anto. Bu ihtimal varitti. Raul'ün şevki |nin değilse... birdenbire söndü. Gazinoda bu mas- | Bu aralık gelen hademeye: j lenin ne olduğunu bilmedikleri için yor. Kollet bir gün topallıyordu. Ba- na bunun bir otomobil kazası neti. cesi olduğunu söyledi. Fakat ben 18s. |Far ettim, Eğer Millton ile Jan Balnb sorguya çekilirlerse öyle zannediyo- rum ki bunu da söyliyeceklerdir. Kollet Triko Milion ile Jan Blank arasında kavga çıkarak iki arada yâa ralanmıştır. Fakat dünyada Million ile Jan Blank kadar yalancı adam bulunmaz. Vaydman bundan sonra Amerika. li dansöz Jaan Foven hakkında ken« idisine sorulan suallere cevab ver. miş ve sözlerinden Million'un da A. merikalı kızı öldürmekte iştiraki ol- duğu anlaşılmıştır. Vaydman şunu da söylemiştir: — Temmuzun 30 tneti gününden- beri Million'un bu işten haberi var- dı. Hattâ Million bana dedi ki: Anladım. Temmüzun 23 üncü gü- jnü beni niçin köşkten uzaklaştırmış 'olduğunu şimdi anlıyorum. Fakat bunu iyi yapmadın. Ben o gün se- ninle beraber olsaydım çok iyi olur- du. Vaydman bunları söyledikten son. ra hâkimin yanından çıkarılarak hücresine götürülmüştür. Yılbaşı münasebetile Vaydman'a bir çok imzasız tebrik kartları gel - miştir. Fakat annesi de oğluna uzun bir mektub yollıyarak Almanyaya avdetini bildirmiş ve yeni yıf müna« sebelile oğluna iyi Şşeyler temenni etmiştir. NEVROZİN alirlarnizt derhal keser, İsaaMdü n lllndıı 3 k—i #hnabilir. ç —— ——— — Sen ötomobilimi #araja götür. Dedikten sonra kollarına genç kı- zi aldı ve sanki bir tüy taşıyormuş gibi merdivenlerden koşa koşa çıka- İrak, onun divanın üzerine yalırdı, dü ğhmk yüzünden maskesini çıkar Raul maskeli dansözün yüzünü gö rünce: — Antonin! Diye başkırmıştı. Öylece iki üç dakika durdu. Sonra aklı başına ge- Terek gidip dolaptan lokman ruhu ç karttı ve koklattı, kolonya ile şakak- larını ve almımı oğuşturdu. Nihayet Antonin gözlerini arala- mıştı. Karşısında düuran Raul'e uzun uzun baktı. Raul: — Antonin... Antanin.. Diye mırıldanıyordu, Genç kız ona, hem gülüyor, hem de ağlıyordu. Dudaklarında hararet. H bir tebessüm vardı. Fakat bu te- bessümde, ayni zamanda derin bir muhabbet, bir şefkat de vardı. (Devamı var) 1