6- SONTELGRAF — 27 Ağustos 1937 Tefrika No: 57 Yazan : M. Silleyma ISTANBUL —— —- Tercülma ve iktibas hakkı mahfuzdur Asılmıya giderken gazel okuyor?! Mahmut Şevket Paşa vak'asına dair yazılan bazı Mahkeme azalarından söz aldılar, boraet kararın adılar. Bunu anlayan Ziya, kardeşinin intikamını atmak için, karar gi Mustafayı cinayet mahkemesinde öldürdü. Ve müebbet kalebent cezasına küm oldu. Sinoba sürüldü (13 824 meşrrut ilâmı üzerine İstanbula dönen Ziya, terir ve teşvikile M 1 öldürmek isteye ra otomobille kaçtı. Fakat, İttihaf ve Terakkiye mensup bir akrabası, Zi- yayı kandırdı, kendisini kürtarmak için erkândan sö; rek, elile polise götürdü, teslim etti. Fakat Ziya canını kurtaramadı, Be- Mıh'nut Şevket Paşanın katli et- | da yazı yâzan bazı kimselerin söylediği gibi, Ziya, (firar ettikten gonra Beyoğlunda Piremehmet s0 - | kağındaki evde - O zaman evin nü> marası (1) di. Şimdi ü harap bir haldedir. Altı garajdır. Yanında dâ küçük, daracık bir kahve vardır - Bizlenmedi, zabıta İle müsademe ne- ticesinde yakalanmad işaret ettiğim şekile Hm edildi. Teslim & dır. İsmine ve hüvi, bimu meydana — koym hükümete tes- n zat merak e- ü mı—ıp eden haber , bu za» yapa ne- di d areti kumarh: k!mf! ni mıni alır k—'kusı“ siyasi cinayet işler camıştı ve ,"ı"* onu har- Deli Suphiden de sakat olması beyi tabiri' yıf, kuru görenler, elinden bi zannederlerdi. Hattâ önü : — Bu çelimsiz herif te ne b . Diye istihfaf odenler çok olr Fakat, Tevfik, cesare sında, birçok adamla deyılara parmak 1: — Biz Şi y Dedirttiği çok olm Mahmut Şeyket P: topal Tevfiktir. Ari birisi paşaya nın bindi iGün arkadaları a e Bula, mağa atladı, kapıy evvelâ paşa t Mahmut Şevket Paşa ile yaveri bahriye zabitlerinden İbrahim Beyin ölümüne birer lıur şun kâfi geldiği halde, Tevfik, i samaktan inmiyerek korkmadan fütur getirmeden paşaya doğru bir kaç el daha silâh attı. Son kurşunu 'da siktiktan sonra, tabancasını” ce- bine koydu. Önünü ilikledi, basa - maktan indi, çeşmenin önünden geç- ti, (Dibistanı İraniyan) mektebinin bulunduğu yokuşa saptı, oradaki u- mumi aptesaneye girdi. Tevfik burada yirmi dakika kadar kaldı. Zabita etrafta araştırma ya - parken oraya da baktı, Tevfiği yaka- ladı, Tabancasını da lâğamdan çıkar- Gılar. Topal Tevfiğin yirmi dakika ap- tesanede kalışı, yakalanmasının baş- hca âmillerindendir. Eğer o kadar müddet kalmasaydı, kaçabilir, belki de başını ipten kurtarabilirdi. Katil- leri kan tuttuğun: Beldiğine inanmak lâzımgelirse, ka- — til hâdisesinden sonra Topal Tevfl- y en böyle bir hal ârız olduğu için ka- cinayeti işledik- | — len sonra kendilerine biraz belâbet yanlış noktaların tashihi ” Muhip Mehmet Alı çamadığına, basireti hükmetmek lâzımdır. 'Topal Tevlfiği tutmak hususunda, İMerkez Kumandanlığı kanun zabit- letinden Mülâzimi evvel Osmanın mühim himmeti görülmüştür. Ken- disi (Açıkgöz Osman) adile meşhur« dur. Arkadaşlarının içinde en gamsızı Topal Tevfikti. Bekirağa bölüğünde hapis kaldığı müddet daima neş'eli, daima fütursuzdu, Poliste, Bekirağa bölüğünün meşhur Bakkalkapı ko- ğuşunda dayak yerken bile şarkı emekten, gazel okumaktan geri kalmadı. Onun sesi çok güzeldi. Sa- İbaha yakın kalkar, davudi bir sesle, meşhur Musullu Hafız Osmanı tak- Ht ederek naltler, kasideler, mersi- İyeler okur, salâ verirdi, Diğer mev- kullar zevkle dinlerler, uyktısuz kal- | için şikâyet etmezler, bilâkis memnun olurlardı. Topal Tevfik gsılmıya giderken: Ey gaziler yol göründü yine garip serime ! Havasına başladı. Onun bu cesa - bağlandığına tine, Jâkaydisine, ölmiye giderken | emesine mukabil, bazı | bile şarkı söy arkadaşları sapsarı olmuştu. - Ziya, |Yemen Kumandanı oğlu yüzbaşı Mehmet |naharp Miralayı Fuat, İyas' sabık müdürü Muhip müstesna |olmak üzere içlerinde işeyenler, don- rını pisletenler de oldu. Damat Sa- ih Paşa gi Tevfik, darağacının altına gelin » kadar, yanık yanık havalar ©- M,Ah— Sonra, birdenbire kesti, arka- arının asılışını seyretti. Sıra ken- disine geldiği zaman ve boynuna ip lirken : Ey saba semti dildardan geç, kâ- küllerinden bü topla Sonra uğra kabrime, Tuhkuma tt- haf et! Gazelini söylemiye başladı. Bu bahsi bitirmeaden, tarihi bir ha- koymak isterim : ce tal yazmışlardır. Onlara gö- re, bu iş, 5 ilk defa damat Salih Paşa- nn yalısında müzakere edilmiş ve defa orada ortaya atılmıştır. Hal- buki, iddia külliyen yanlıştır. (Devamı * ) t kaygusile ba- | Öteden biri ortaya atıldı: — Yelkenci Çolak Ahmet dalgalar arasında boğuluyor.. Rüstem, Çolak Ahmedin denize düştüğünü anlayınca, dümenciye ba- Bırdi: — Kara Müustafa.. dümeni kır ge- riye dönelim. Gemiciler heyecan jçinde konuşu- yorlardı: — Çolak Ahmet boğulursa yazık olacak.. — Haydi be sen de. O da adam mı- dır! Varsın gebersin.. — Neden gebersin?! Murat Reise onun çok hizmeti vardır. Neye yarar? Kara Mustafaya Söz vermedi.. Ö da Rüstemin peşin- den gidenlerden biridir. — İnsan denize düşünce yılana sa- rılır, derler. Onu kurtarırsak, bize | Dovili Görelim! ( 5 inci sayfadan devam ) lak bir halde dolaşan kadınların kı- yi le büyük bir tezat teşk mek- tedir. Hint asılzade ve prenseslerinin pılmiş itarak ince Hint tülünden y şallarını omuzdan — aşağı sar v.; dikleri görülür. Bu sene Baroda mihra: li renginde' olan şalı ile olsun üks otomobilinin " dışını açık içini de yeşile boyat- r... Bu otomobil Dovil sokakla- biriciktir. j bir kadının tuvalete ait bir çok ihtiyacını temin eden ve: doludur. Burada berber ve ma: bulabilirsiniz. Vücudünüzü sun'i surette yakmak ve karartmak için bin türlü krem - ler vo yağlar satılır. Çünkü beyaz ve- ya pembe bir ten ile halk arasında dolaşmak ayıptır!'.. Mümkün merte- be çabuk kararmak lâzım! eşi, nge ve (5 inet sayfadan devam) kaldırılması kendilerine zarar verdiğini anlatıyor ve diyorlar kit — Hamallar varken, ve yük sırtta taşınırken nakliye ücretleri ucuzdu. Sonra sırtta taşınan küfe ve eldeki işportasile dolaşan satıcılar mühim miktarda kavun - karpuz satarlar, merkeplilerle birlikte mahalle ar larında dolaşırlardı. Bugün mülga olan usullerden dolayı satış azalmış, el arabası yapılması da kabil değil- tibarile fazta olan karpuzlar bir ucuna, tâ kenar mahallelerine k için hem zamandan kay- , hem de yöre KARPUZ - KAVUN İHRACATI ESNAFIN BEKLEDİĞİ BİR HÂDİSEDİR İzmir, kavun - karpuz ihracatı ya- İpiyor: bizde bu da yapılmadığı için yemekten başka bir işe yaramıyan bu meyvalar çürümiye, bozulmuya mahküm bulu: minnettar kalır, — Haydi kurtaralım öyleyse.. Rüstem tekrar bağırdı: — İpleri atsanı: nuz orada kaz Bil Rüstem yerinde kufur etmesini de bilirdi. Gemiciler ondan çok çeki- nirlerdi. Yelkenciler denize ip attılar.. sek sesle bağırdılar: pi yakala! Seni gemi- İkenli bir türlü yolunu kesmedi- ği için, denize atılan ip de Ahmedin eline geçmiyordu. Denizcilikte bir söz vardır: Tefrika No: 152 SÜLEYMANIN GÖZDESİ NEREYE | GİDİYOR? | «Sarı Çiçek» güneşin cazibesine tutulmuş bir yıldız gibi, Tamaranın peşine'dü. Yavaş yavaş kimseye görünmeden yürüdüler, dar bir merdivenden sa- rayın zemin katına indiler. Safi itiraz edemiyord Tifo mıicadeleıindo kırpuz imdada ye- tişti ! Hamallar kalkınca araba fiatları dehşetle fırladı çok fazla | adeta durmuş gibidir. Bu mallar için |a dir. Çünkü adet itibarile az, siklet i- | n | kilitlenmişti. SAA DDD DA ISTA NBULUN DERDLERi:6 Karpuz tüccarlarının şikâyetleri » 400 vagon z bu anın bolluğı : kaldırılması yeni bir ürmüştür: Araba derdi, kuruşa bir tarafa gidet ayni yere 100 kur ndallar da ayni şekilde ha- et ediyorlar. Bunun neticesinde , nakliye ücretinden çeki- | İnerek mal kaldırmıyorlar, Bize kalırsa, İktısad Müdürlüğü İburarın hususiyetini düşünerek ha- mallığı ve merkepleri kaldırırken, bizim için hususi bir teşkilât meyda- | na getirmeli idi. 1llx'l']îıkl) ARABA Wi l rlüğün şim- k ıu_mmsa bu f ması için bir araba ücre ve bunu sür' koyarak esnafa 'n kimde ise, kaptan odur!» Di Kara Mustafa da dümeni istediği gibi kullanıyordu. Rüstem dümene koştı — Sancak tarafına dönelim, diye bağırıyorum.. neden dümeni kırmı- yorsun? Diya bağırdı. Kara Mustafa kaşlarını çattı: — Dü ddetli, O tarafa dümc! kırarsak dalgalar gemiyi bastırır.. ba- tarız. | Diye mırıldandı. Rüstem ısrar edemedi. Kara Mustafa dümencilikte her - IıDu Büyülen- .,"“ miş insanlar gibi çeneleri birdenbire |* Çük bir sahanl İçeyi |dar merdivenlerden sene İl |bir |yüklendiği A ! ülle mamnıSarayında KUDÜS KGZLARH — Yazan : M. Necdet Tunçer yemeğe bek- liyordu. Tamara gen, — Burada şimdi sana gösterece - 3 mız Süleyman girip r. Bu yolu ondan ve benden yoktur. Safi bu sözlere İnanmıştı.. Yavaşça sordu: — Hükümdar ler? — Kıyafetini değiş — Onu şehirde tanımazlar mı? — Hayır. Çünkü o bir ğına girer; halk arasına ke disi hakkında söylenen sözleri kulağile dinlemek ister. Safi bu sözleri işitince Tamaranın verdiği malümata daha çok inan - mıişti. Sarayın zemin katımna indiler.. Kü- ular. 'Tamara küçük bir dem Janahtarını koynundan çıl pıyı açtı ve Safi'ye döndi — Haydi, uğurlar olsun.. kapıdan çıkar çıkmaz arkana bakmaı rü. Önüno bir bahçe gelecek eçip caddeya çıkarsın! Safi demir kapıdan içer Kitledi ve yıldırım sür'atile kı ikişer ve Bandırmadır. U- | miryolu lerle bu mall; sa, bugün durgun, cektir. ün Balıkesirin 10 kiloluk bir puzu halde 12,20 kuruşa satılmak- an karpuzun en mühim al lorı Fransa ve Almanyadır. İzi mık' 3) BAY İSMAİLİN HESABI Szlerinin bu kısmında, ( olarak ispat etmek K T rpuz motörünün hesabı şöyle- : Bir motör 50 araba tutar, arabası iki liradan 100 lira motör navlunu, mahalde hameliye ve mile 37,5 liralık m verilir. Bu resme tayyı amu da dahildir. Motör bura ip hal rıhtımın: da hal resmi verilir. Bunun sergile- re rakli ve kayık dir Çolak Ahmet dalgaların arasında ka ybolmuşlu. | Artık ne başı görünüyor, ne de sesi işitiliyordu! kesten üstündü. Dalgalar birer dağ yavrusu gibi biribirinin üstüne devrilerek kor - kunç manzara arzediyordu. Dalgaları sağa, sola almak, derhal devrilmek de; Çolak Ahmet ge Geminin dör " Kara Mustafa: — Böyle değerli bir arka ide kalmıştı.. ine imkân yoktu. |tarmak istemez miyim? kurtaralım derken, hep dalgaların koynuna gideceğiz. Diyor ve dümenden ayrılmıyordu. Atılan ipler -mesafe uzadıkça- kı- salıyor. ve Ahmedin eline ulaşamı- | kapının Safi mahzenden içeriye girince, köşede uyuk- layan arslanları gördü.. bu sırada aklını oynatmadığına kendide şaşıyordu! samak atlıy doğruca odasına girip sından sürmeledi.. yat: dan uzaklaşmı İyolu kalmadığını anlamış Hayatta serbest kalınca nereye Bi* decekti? Bunu henüz kendi de bilmiyordü: | Safi'nin bildiği bir şey vardı: Ör Efrayimi Süleymandan kuvvetli gö* rüyordu.. Efrayimi gidip bulmayı Ve kendisine sadakat göster- | İdüşündü. Acaba Efrayim kendisini affede * | İcek miydi? , | Safi bunu kestiremiyordu.. Ve bu kadar düşünmiye, kılı kırk İyarmıya da vakti yakt N olsun, hele bir kent 1m. ötesini tonra dü < | , Diyordu. Safi'nin Amonda al tüccar vardı. O, İbir tehlike sezerse, abasından bif | Kalbi kopacak gibi çarpıyordu. Dermir kapıdan çıkar çıkmaz bit | yürüdü.. (Devamı var) i İ 75 lira tuttuğu 1 tutar. Bu tonluk bir ka şı 270 lira etti bina kirâsi, i ve ik böyle bir motörden âla « ız 10 lira kazanetır, Fakat m ki üç gün satılmazsa bu 10 lira ka- nç derhal zarara döner ki bugün © Jişte bu vaziyette bulunmaktayız. KARPUZCULAR DA HIRSIZ- LARDAN VE HIRSIZLIKTAN MÜŞTEKİ Halin sebze ve meyvaâ kızmındü gibi bu kısmında da hirs: termektedirler, Halin bu i konulmadığı- leyen esnaf, kendi paralarile bekçi tutmakta , fakat bekçiler de gece uyuduklarından sergilerden ge- üzlerce kavun karpuz çalın- ktadır. Tenviratın noksan oluşü | hJ irelürin Bergi aralarında do * İlaşma ve barınmalarına yardım et * mekte, esnaf da bunlardan çok za * rar görmektedirler. Muharririmize hırsızlardan yanâ yakıla üyet eden esnaftan Baf Hakkı Güner en gı.ıtl kavunlarındafi ı her gece bir Lıg inin &ğ u hu].ııı en ne” | an daha bir gece ev” | sırra kadem bastt * Ş fis k:ırpu wel 200 Yazan: Celâl Ceng z — Eyv ıh Ahmoet gözümüzün Ö* nünde boğulup gidecek. Diye acınıyorlardı / Rüstemin gemisi yoluna devam ©* edu. j Rüstem bir noktayı düşünerek mü” | teselli oluyordu: Murat Reisin gemi si, bir mil geriden geliyordu. FE*T Çolak Ahmet dalgaların arasındt -Murat Reisin gemisi gelinciye Ki dar- barınabilirse, kurtuldu demf' urat Reisin gemisi çok uıak" |geliyordu. Dalgaların şiddeti onlari inden uzaklaştırıyordu. dibine gittie ünü arkaya çevirdi. Artık Çolak Ahmedin me baş g rünüyordu, ne de sesi.. Akşam oluyordu. a Mustafaya söz veren korStü” bir kısmı güneşin batmasğlü İbekliyordu. Bir kısmı da tereddii 4 içinde bocalıyordu. Rüstem HOA7 İkolay denize atılacak bir adam Mi (a? aati ları (Devamı var) 5