frika No: 40 Sol bacağından sıcak sıcak birşeyler A rı#'» a yeğnn : M. Süle Tercüme ve iktiban hakkı mahfuzdur aktığını farketti: Kan.. kan.. Bu vaziyet kırçııındı ırkıdnşlığı, racon- luğu unuttu. Omuzunun altından saldır- mayı çekerek üzerine daha fazla eğildi... ürken, bacağında bir sızı duydu. Kendisini yokladı. Sol bacağından sıcak sıcak bir şeyler &k- tığını farketti. — A, bu da he?.. Diye elile yokladı. Eline bulaşan kandı. Kant Kan! Kan!.. Fakat vaziyet tehlikeli değildi. Bı- çak baldırından zımbalamış, hafifçe hacamat etmişti. Hüseyin sendeledi. Bu vaziyet kar- şısında dostluğu, arkadaşlığı ve ah- | paplığı, raconculuğu falan unuttu. *Omuzunun altından saldırmayı çe- kerek eğildi, yerde yatan Memo - nun bâşını bir elile tuttu. Saldırma- yı tutan öteki elinin yumruğile çe- nesine baştı. Hıriltili bir nefesle inliyordu Me- 00 Çabalıyan göğsüne ayağını bastı, dizi Memonun ağzına yaklaştı, birden saldırma havada parladı, Me- monun gırtlağına indi. Hüş sonra, Mcr!'cnun fesini ağzına tıka- n, saldırmayı — sapladıktan dU arkadaşının son nefesini, son fer» yatlını boğazına tıkadı. Son İniltiyi; son teryadı kendisin- gen başka kimse duymadı. Hüseyin, Memonun işini bitirdik- ten sonra, yola çıktı. Yol, Sudanlı su- Belde taşınan Hafıf çanta du veya karada dolaşırken, e- liniz serbest kalmakla beraber üzerinizde taşıyâbileceğiniz küçük bir çantayı bizzat kendin lirsiniz. Bunun için kalıncı tılan be: tiğiniz çiy bir renkte keten veya ko- ton perle a beyaz pa - Omuk tir santimetre uzunlu - z pamuk tiresi ve arzu et- #unda bir zincir çel santimetresini sık iğne işl yapması için iğneyi ayni zincire iki defa balırır ve dğer li santimetre zincire devam edersiniz. Zincir bitince tireyi ilmikler ve | koparırsınız. İkinci sırayı da birinci bi başlar ve ortasına gelince bu defa üç düğme ilâve edersiniz. — Buüç ilâve çantanın köşeli alma - — gını temin içindir. Bundan başka her — sırada ayni köşelerde ilâveler yapa- rak çantayı genişletirsiniz. Her iki sırada bir beyaz tireyi ko- parıp renkli koton perleden bir sıra — yaparsınız Çantanın 15 santimetre genişliğinde ve 20 santimetre uzun. — luğunda olması için 10 sırası beyaz, — Gsırası da renkli olması lâzımdır. ; Çantanın nihayetine tığ ile renkli “koton perleden bir sıra feston işler- “giniz. Bunun altımı kumaş kaplar ve “yukarısını kemerden geçirmek “bir kaç santim açık bırakırsınız. için iz yapabi - | ve çile ile sa- ratı kadar siyah bir karanlık içindey- di. Karanlığın içine daldı, yürümi - ye başladı. Âsabı, sanki bir cımbızla tel tel ayrılıp koparılıyor müfekki- vesi, hayalleri, düşünerleri karınca - Taşıp uyuşuyordu. Yürüdü, yürüdü., Karanlıklar yıl- dızlanıp gözlerinin önünde hayalle - şirken, o da, Aksarayı bulmuş, Hor- hor çeşmeleri önünde bekliyen sürü- Wcıi beygirlerinden birine atladı, Mer- can yokuşundan Köptü başına geldi. Ve her ihtimale karşı, izini belli et - memek için, attan indi, köprü me - muruna meteliği verdi, yürüdü. Köp- İrünün ortasında durdu, ağzını ve göğ- İsünü Boğazdan gelen temiz rüzgâ: serinleştirdikten sonra, odasının yo- lunu tuttu, (Devamı var) Deniz hamamı Mahşer gibi Kalabalık (5 inci sayfadan devam) nı hemen farkediyoruz. Üstümüz2, *bışmm konan, ağzımızdan burnu- muzdan ciğerlerimize dolan tozlar dan birkaç kilo değilse bile, muhak- kak birkaç yüz gram arttık. Hamamdan iskeleye dönerken de- niz kenarında birikmiş ıslak yosun ve sazların ökçelerimize yap ıntıları da boyumuzu birkaç santim büyüttü... Bir günde Insana bu kadar göze görünür faydalar veren bu ol- durucu Kalamışın, Belediye turing bürosu tarafından yapılan seyyah (albüm ve kataloglarına neden ko - Jaulmadığını, izahat verilmediğini, kendi dime sora sora, sebebini Jaraya araya yorgun ve bitkin, evin İyolunu tuttum. gerefile uygun bir gemiye kavuştu demek?!., — Öyle. Kavuştu amma. Elimizden almasalar bari. — Kim alabilir onları sizin eliniz- den ? — Kara talih... Bir müddet konuştuktan sonra, Dedi.. Haremağasını çağırdı: — Rüslemi serin bir odaya götürü- .. biraz yatsın.. uyusun Gözle- Ainden belli ki, çok yorgundur. Tekrar Rüsteme döndü: — Haydi, oğul, akşama kadar yaft! Denizden döndün. İstirahate mufi « taçsın! Akşam üstü yine görüşü - rüz. Rüstem, emniyetle kapıdan çıktı. Haremağası, önde yürüyordu. Rüstemi denize bakan serin bir o- daya götürdüler. nin önünde sedire uzanmıştı defa yatmıyordu. O burada kaç kere — O halde Murat Reis şimdi kendi | | Rüstem odaya girer girmez, pence- |sikleri " tamamlayıp , dövüşe hazırlanmalı.. Rüstem kaptan, Şeyhin evinde ilk | Tekirdağlı Vander- ——— valtla berabere! Mülâyim Kampeh 9 dakikada yendi Güreşleri 9 bin kişi Binlerce kişi Geçen hafta Cim Londosla Atina- da karşılaşan Vandervalt, Cim Lon- |dosa 38 dakikada yenilmişti. | Hafta içinde bir arkadaşile rını tam dokuz bin kişinin önünde yaptılar, Yalnız şurada bir noktayı tebarüz ettirmek isterim: O da stadın dış ka- pısında zaptü raptın hiç de yerinde Ü Xagadeki zasliyö ssermirü, eh - |dilerine gazetecilik hüviyet varak, mı gösterdiğim halde içeri bırakmı dılar ve üstelik hakaret edertek bir de tokat vurdu. Kapıda duran polis afa çıktılar. |Böyle mühim maçlarda, bu gibi ma- üye memurlarının halka ve bilhassa İşarda ise halk, tramvay caddesini, zımdır. Saat ikide stad kapıları açıldığı za- man halk içeri dolmuya başladı. Üçe geldiği zaman tribünler ve karşı duhuliye kısmı dolmuştu. Dı- şarıda ise halk, tramvay caddesini doldurmuş ve arabalar zor işliyebili. yorlar, temin ediyorlar. | Nihayet içeriye kavga dövüş gire- bildik. Ceketimin düğmeleri koptu, kol, paça yırtıldı. Ne ise güç hal ile içeri daldık. Bu sefer de gazetecile- rin yerine gitmek mesele oldu. Bere- ket versin milli takım güreşçilerin » den Adnan tanıdığı için bıraktı. Doğrusu, tçeri girmek için insan, ya Çoban gibi güreşçi olmalı, yahut da boksör.. Evvelce saat beşte ilân edilen güs reşlere iki küçük güreş daha ilâve e- dildi. Geçen sefer büyük ağabeyisini yenen Bursalı Selim, bu sefer de inti- kam için güreştiler. Neticede Hasan, Selimi tuşla yendi. ldris - Süleyman Geçen sefer Pomak |kazandığı bu güreş, bir intikam ma- hiyetindeydi. Neticede Süleyman, dokuz dakikada tuşla galip geldi. Mülâyim- Kampel Bundan sonra evvelâ Kampel, be- yaz bir burnuza sarılmış olduğu halde ringe geldi. Biraz sonra Mülâ- yim, halkın alkışları arasında Kam- pel'in karşısında yer aldı. Orta ha - kemi Cemal; yan hakemleri Su Mehmet, Fuat idi Oyun, her iki tarafın karşılıklı hü- Jeumları içinde başladı. İngiliz, çok İiyi güreşiyor. Mülâyim ikinci daki- kada bir kafa kol tatbik ederek İn- gilizi altına aldı. Bir ayak burgusile Kampelin sırtı. i | w& Rustem, Şeyhııı kızına dıkkatle baktı. Seıı ne kadar guzelmışsın, Hâcer! Gözlerim “kamaşıyor yüzüne baktıkça ! ,, sarhoş olup sızmıştı. Şeyh Sait Rüsteme bir evlât gibi bakar, ayni zamanda da hatırımı sa- yardı. Şeyh Sait çok cesur bir adamdı. Kendisi gibi cesur olan Rüstemi de cesareti ve mertliği için çok se- verdi. Rüstem sedirde uzanmış, düşünü- yordu: — Murat Reis gelince gemileri ka- lafata çekip iyice tamir etmeli. Ek- İspanyollarla Diyordu. Rüstemin Venediklilerden ziya « r Iwm. İngiliz güzel bir j İki polis memuru inzibatı güçlükle | olcu | | seyretti. dışarda — kaldı yerde tutması lâzımdı. ni Üç s: Nihayet üç saniye de bittiği zaman (8) dakikada tuşla tle Mülâ- Mülâyim ber gelen İngilizler dün ilk maçla - İçimin elini sıktı. Karapel'in bu hare- (6 İketi üzün uzün alkışlı Tekirdağlı- Vandervalt Sıra, gürün en mühim maçına gel- mişti. Tekirdağlı ve Vandervi geldiler. İ irdağlıdan kor- karşı kar solmuştu; Tel du. Tekirdağlı İngilize hücum etmiye başlıdı ve kafa kol tatbik ediyor, fa- kat kendisinden daha tecrübeli alan İngilizin kaçak oyununa mukabele edemiyor. Dakikalar ilerledikçe Tekirdağlı - nın faikiyeti bariz bir şekil alıyor - du. Hüseyin biraz da öyun bilmiş ol- saydı, İngilizi, muhakkak kısa bir zamanda yenerdi. 'Tekirdağlı 15 kilo kendisinden az olan İngilizi boyuna iplere fırlatıyor, fakat İngiliz ise işin kurnazlık tara: fını bulmuş, bep dışarı kaçıyor. Yağlı güreşlere alışan Hüse; rakibine |yerde güreş z ediyordu.. Hüse- kat bıraktı. Büyük bir tehlike atlatan Vander. derhal hücuma geçti, fakaf ta- ar geç ağlı daha hâkim güte » bil b tikçe Teki şiyor. Oyunun bitmesine beş dakika ka- la, Hüseyiri, hâkim bir oyun oyna- |dığı halde ü İngilizi yene- |medi. Bu ş yapamıyor.. dak suretle maç berabere bit- Bugün yapılan deniz yarışları bü- yük bir kalabalık huzurunda yapıl- dı. Neticede Galatasaray takımı İs - nbul HALK OPERETİ Bu Akşam | Beşiktaş Suatparkta Şirin Teyze 10 Ağustos Salı akşamı Beylerbeyi İskele Tiyatrosunda Şirin Teyze stivali kupasını aldi. de İspanyollara hıncı vardı. Onlar» İdan öc almak fırsatını kolluyordu. Cezalrin bir çok müdafaasız sahi lerini işgal eden İspanyol askerleri, lorada esaslı bir Türk dayağı yeme- mişlerdi. Amiral Alvaro son günler. de çok şımarmuştı. İspanyol Amirali, Şeyh Saidi bile arasıra tehdit eder ve: — 'Türklere yardım et İnunuz iyi olmaz. Diye haberler günderirdi. Şeyh Sait.. bu mağrur adamın İs - panyol amiralinden korkusü yoktu. Ona: — Ben senin tebean değilim! Bir yin, İngilizin ayağını yakaladı. Fa- | | Avsülıymanın Sarayında KUĞÖUSİKIZLARI AAA Xe Tefrika No: 136 ŞOKK AYA Yazan: M. Necdet Tunçer Süleymanın adamları halka işkence yaparken, sokakta toplanan Yahudiler sarayın onundeln.meydını koşmaga başladılar.. — Filistin, Filistinlilerindir. Kenaı lşimiz, biz göreceğiz. Bundan san! İsü min memurlarına haraç ver- miyeceğiz.. Diye bağırdı. |FİLİSTİN, FİLİSTİNLİLERİNDİR! | Efrayim, mabette toplananlara bu sözü söyleyince, herkes, bir ağız - n: - Evet, Filistin bizimdir. Biz, w n kendi yurdumuzda yabancılar |bi, işkende ve azap içinde yaşıy Diye bağrıştılar. Asılzadelerden biri: — Rab gahit olsun Diye yemin ede dim dilemiye ve duaya başlar Yahudi asılzadelerinden bir kaçı Süleymana iyice dayatmıya and iç- Ertesi gün halkın ağzında dolaş. miya başlıya «Filistin, Filistinlilerindir.» Sözü Süleymanın kulağına çabuk | Süleyman Yahudilerin kendi aley- hinde toplantılar yapsrak, vergi hak- kında mühim kararlar verdiğinden haberdar değ O gün zengin bir Yahudi allesin: | den Vvergi tahsil edilecekti. Yahudi zengini, Süleymanın me- murlarına yıllık vergiyi tamamen |verdikten sonra, memurların gitme- diğini gördü: — Ne bekliyorsunuz.. niçin gitmi- yorsunuz? Diye sordu. Memurlar: — Bu vergiden başka yarım talan altın daha istiyoruz. Dediler. Yahudi zengini uşaklarına kapıyı kapamalaârını emretti: — Borcumu verdim. Başka bir şey |veremem. ! iranda gördü (* Sucü seyfadan devam) bunu bekliyorduk. İşte büyük hü - kümdarımız bizi esaretten kurtardı. En büyük hürriyet, kendi hayatı- nı kendi kazanmak, kimseden gün » delik ekmeğini beklememektir. İn- sanlığın başlangıcı bu istiklâldir. Ke- senin istiklâli.. Ve yeni İranda İran kadını artık insan payesine - erişti. Ben kendi hesabıma seans politik tahsil edip hariciyeye intisap etmek istiyorum. | . Sonra Öğretmen Mektebini gezi- yorum. Güzel bir müsamere salonu var. Bu, talebeler arasındaki klü - bün salonu imiş. Burada tiyatro öy- nuyorlar ve talebeler konferanslar veriyorlarmış. Bundan başka Deter- |reinotoji seyahatleri yapıyor, salna- çıkarıyorlarmış. Dershanelere girdik. Kimya imti- unı vermekte olan genç bir kızın | | bi daha bana böyle manasız haberler gönderirsen, elime geçirdiğim İspan- yolların kalalarımı koparırım. Diye cevap vermişti. Şeyh Saitle Amiral Alvaronun a- rası bu yüzden çoktanberi açık ve gergin bülunüyordu. Gerçi yerliler- den birçok kimseler ikisinin arasına girerek bu gerginliği ortadan kal - lışmamış değillerdi. Fa- aidin tepesi atmıştı.. Onu İspanyollar lehine yatıştırmak kabil değildi. Ve Rüstem bu va: — Onların arası rahatımız kaçar.. lunursa, bizim İden |Ekserisi zengin ve asil ailelere men- ] İDeyince köpinın önünde bir gür tü koptu. Memurlar, satlarına bine- rek uşakları kamçılamıya başladı - İlar. Kudüsün âğılzadeler mahallesimnde o güne iyle bir anda büyü- yen bir gürültüye tesadüf edilme - ukarıya çıktı.. Evinin ularımı örttü.. üst kattaki tara- mıya başladı: Vergimi tamam © Daha ne parası an iyelerin eşiklerine üöşe - bizden mi almıya defolun şurada: Memurlar, bu hakaret karşısında ikürüyorlardı. Sokakta toplanan halk: Bu hizmetçileri neden karaçılı- orsunuz? Diye bağrışmıya başladılar. Memürlar — Vergi istedik.. vermiyorlar.. Diye cevap verince Yahudiler hep İbir ağızdan haykırdılar: — Süleyman size, vergi vermiyen- leri dövün” diye mi emir verdi? Yu- zık değil mi bu zavallılara? Siz kim oluyorsunuz da herkesin 4 hizmetçisini dövüyorsunuz? Memurlar atlarını halkın üzerine sürerek: — RBiz şimdi sizin ağzınızı kapat - |masının yolunu biliriz.. Dediler.. Bir çok kimseleri ezerek, İdöverek sokaktan uzaklaştılar. Memurlar kaçmıştı.. Fakat, gürültü bitmedi. Halk: - Biz ne zamana kadar bu zalim- lerin kamçıları altında inliyeceğiz? Diyerek, atlıların arkasına takılıp sarayın önündeki meydana doğru, büyük bir kalabalık halinde ilerle - miye başlamış! Hâdise bir isyan mahiyetini alarak kçe büyüyor, genişliyordu. (Devamı var) ördüklerim imtihanını dinledim. Bir Ayrupali kız gibi serbest ve cesur gördüm — onu. Benim orada bulunuşum -dâima bir yabancının bir imlihan esnasında bu- hoşture ona hiç bir tesir h-pıdın gıkarken, bahçede erkek arkadaşlarile beraber dolaşan genç kızlara yaklaştım. Onlara da, tahsil- eleri ne olduğunu sordum. sup olan bu genç kızlar hep ayni ar- İzuda: — Hür insan olmak ve İrana mü- fit olmak, Çünkü ancak hür bir insan, memlekeline faydalı olur; Ve hürriyetin, ha cak bilgi ile elde edildiğini biliyı lar. — Kendine güvenen ve hayatta tu- feyli! olmıyan insan hürdür. Suat Derviş 'Yazan: CelâlCengiz Diyor ve bu gerginlikten her za- man tstifade etmek istiyordu. Rüstem gözlerini yarı kapamış bir halde, yattığı yerden kerdi kendine mırıldanırken, birdenbire oda kapı- sının perdesi açıldı.. Kapıdan bir insan gölgesi uzandı. * Bir baş.. bir kadın başı., Ve ince bir ses: — Rüstem... Odanın basik tavanında dağılan bu ses, Şeyhin kızının sesiydi. Rüstem birdernbire başını yattığı yerden kaldırdı : — Hâcer... Sen misin? Hâcer içeriye girdi. Sedirin yanına doğru yürüdü. Burada — kaldığını — duydum, Rüstem, çok sevindim.. yeni bir ge- İmi ele geçirmişsin! Seferden muzaf- |fer dönüşünü gördüm.. tebrik etme- İden geçemedim seni. Rüstem, Hüceri oktanberi gör - dı.. genç kızın |yüzüne gikkatle — Sen ne k İHücec?! Yüz İkamaşıyor. Seni çaktanberi görme- , Mistim.. İ (Devamı var)