TELGRA ——— Tefrika No: 28 4) Yazan: M. Süla' —— —| Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur Fesi düştü. Kel meydana çıktı! “Ben 'öyle ağızlara gelemem, hele şirretlik vız gelir bana! Ne nikâhı be,, ne plânlar hazırlamış, ne kararlar | vermişti kendi kendine... Ufak yol- lu kızına açılacık, münasip bir li- sanla kızlığını istismar etmesini tavsiye edecek, bu hususta tehli - koedn korunmanın yollarını öğrete- cek, hattâ ağzı kilitli eski zampara- lara elile sunacak, bu suretle bir - kaç para topladıktan sonra, bekâ- ret dellâllığına çıkıp şöyle bolca bir para mukabilide kızını mezada verecekti. Şimdi bu hulyalarına gözlerinin önünde bir geçit resmi yaptırırken, arzularının siyah bir tülle örtüldü- günü görüyor, bir taraftan da, İl- fetin besbedava heder olan bekâret sermayesine yüreği cayır cayır ya- nıyordu, Ana kız, uzun uzün karşılıklı ağ- ladıktan 'sonra, Fatma sordu: — Bütün yükü Şehsüvara yük- ledin, bu işi yapan odur, dedin, çık- vtın işin içinden.. Doğru mu bu ?.. Yanlış olmasın, boş boşuna çocu - ğun günahını alma!.. Sıkıla sıkıla: — Bunda yalan söyleyecek bir şey yok. Yaramazlığı o yaptı. — Doğru söyle yezit kaltak.. yüz bin kişi ile mezarlıklarda, şurada, burada fink attığını, köpekler gil alt alta, Üst üste yuvarlandığını ba- ma söylediler de analık muhabbe - | tile üstüne kondurmak istemiyor- dum. Sakın bunlardan birile mer- cimeği fırına vermiş olmayasın... Gözlerinden yağmur gibi yaş bo- şanarak, sonsuz bit masumiyet ve toylukla: —. Hayır annet.. — İyi düşün... Bunun gizli ve ka- paklı bir tarafı kalmadı artık.. Sen Utamıyorsan, bana söylenilen ad - ları ben sayayım. Meselâ nalband ;Ümerin oğlu Veli.. — Hayı Hayı — Kör imamın torunu Mocit, Kahveel çırağı Ragıp... Hangisi söy- lesen e?.. — Allahtan korkarım, bunların hiç biri değil... — Başkaları da mı var?.. Hain fahişe... Söyle?. Daha kimlerle fink attın?. Yavaş yavaş yüzsüzlüğü ele ala- rak : — Hepsinin adı akılda kalır mı ya?. — Bak utanmadan, sıkılmadan nasıl cevap veriyor. Topkapının haytalarına kendini peşkeş çektin öyle mi?.. Tüdü Allah belâni ver- sin,. Haydi” söylemeyim dedim amma, mecbur ettin.. biz de vakti- le yaptık. fakat senin gibi yapma- dık, şöyle yandan, kenarından ok- şattık, beş on paralarını aldık, kaç- tık... Sen öyle bir halt ettin ki, üs- tüne tüy diktin. Yediğin b.. u nasıl temizleyeceksin bakalım?.. — Şehsüvar beni alacak, — Ya almazsa?, — Seviyor beni!.. — Köprüyü geçinceye kadar öy- le gözükür, sırtını okşar, Abdurrah- man Çelebidir, sonra yanına bile yaklaşmaz... Erkek lâfına imanılır mı hiç?.. Ha erkeklerin lâfları, ha iki kapılı eczanenin hapları!.. — Öyle deme anne'. Candan, yüreklen seviyor. — İnşallah öyledir. Sen de onu seviyor musun?., — Tabil susarsın, elbette cevap veremezsin. Sevmeseydin böyle boş avlanmazdın değil mi? Ne diyeyim, © kör olası, yerin dibine batası aşk yok mu?.. Hani bir adınâ da sevdi denilen tatlı belâ... En açıkgöz in- sanı bakar kör yapar, salar meyda- na!. Şimdi sen de öylesin, bakâr - körlerden farkın yok. Eh, ne denir, Allah böyle yazmış, onun dediği olur, Yalnız bizim de tedbirde ku- sur etmeyip, bu belâyı yüzümüze, gözümüze bulaştırmadan temizle- mek, işi bir oluruna bağlamak lâ- zım... — Ne yapalım?.. — Şehsuüvar seninle evleneceğini — Ne zaman?.. — Konuştuğumuz gündenberi! — Öyle ise, hemen ona gil, söz, nişan ve arkasından seni nikâhına almasını iste.. Sarıki ben bir şey bilmiyormuşum gibi harcket et.. Birkaç zaman sonra karnın şiçer- se, o zaman hiç yüzüne bakmaz, Her şey sıcağı sıcağına olur. — Kötü şeyler getirme aklına züne .. *- Bunlar kötü lâflar, kötü dü - şünceler değil, doğru lâflar, doğru düşünceler... Bana inan, tecrübem senden daha çoktur. Şehsüvar işi (Devamı var) Üç aylık Maaşların Küsuratı Tevzi edilmiye başlandı Mütekaidin, eytam ve eramilin haziran maaşlarından artan ve kü- surat olarak evvelce her sene so « | nunda toplü olarak verilen küsu - “ zatının tevzli işi ay nihayetine ka- | dar ikmal edilmiş olacaktır. Malmüdürlükleri, bu — küsuratı almak üzere istihkak sahiplerinin | vaktinde mürücast yapmadığı için haziran bordroları kapatılırken kü- surat emanetine alınmıştı. İslihkak sahipleri Malmüdürlüklerinin — ita günlerinde müracaat ederek bu pa- ralarını almaktadırlar. | , Küsurat, miktar itibarile 0,75 kü- | ruş ile 149 kuruş arasında tehalüf i etmektedir. Orman davaları Acele görülecek Orman suçlarına ail davaların, mahkemelerce acele mevaddan sa- yılacağı kabul edilmiştir. Bu münasebetle dün Adliye Ve- kâletinden Müddelumumiliğe gön- derilen bir emirle, orman davala- rının, tatil zamanında da görü! Tâzimgeleceği bildirilmiştir. Bu emre göre, ormar: davaları.da gcürmümeşhut davaları gibi acele görülüp karara bağlanacaklır. ADADA YAPILAN ARAŞTIR- MALAR.. ©O gün, Anivas asıldıktan sonra, Çolak Ahmetle birlikte, kol kola ada ya altın aramıya yayıldılar, Eski bir gemici © met, gemicilerden bir şine takarak adanın vahil: peye doğru uzaklaştı. Ahmet, yerlilerden görmüyordu. 'Tepeye varınca bir ihtiyar ka « den te- hiç yardım kere Anivastan hakaret görmüştü. Anivasın asıldığım gemicilerden öğrenince: — Artık korkum kalmadı.. Ani « vastan öcümü aldılar. Diyerek Türk denizcilerinin ya « nına sokuldu: — Ne arıyorsunuz burada yi - Bitler? Rumca bilen denizcilerden biri kısa anlattı: — Altın aramıya geldik. buraya. Bize Anivasın sakladığı altınların yerini gösterirsen, sana da hisse ve. ririz.. Sen de zengin olursun! — Ben zenginlik istemem.. gelin benim peşimden! Gemiciler ihtiyar Rum karısının peşinden yürümiye başladılar. Büyük bir kaya.. Tepenin ıssız bir köşesi.. Gemiciler biribirlerine soruyor- lar: — Yeni bir tuzağa düşmiyelim? külmüş bir acuzenin tuzağına dü- | .. | TESRARENGİZ ; İSTANBUL dinla karşılaştı. Bu kadın bir kaç | | şer miyiz?! | — —Bir sürü insanız be, Dişleri dö- | Admira Ğ. Saray | karşılaşıyor G. Saray 33üncü yıldönümü büyük spor Aareketleri ıle Sârı kırmızılılar bu hafta 33 üncü - yıl dönümlerini uzun bir #por Lüy- ramile kutlulayacaklar, Bu müna - sebetle /stanbula gelecek olan A- vusturya şampiyonu Admira takı- minin oyuncuları ve küvveti hak- kında bazı faydalı malümat vere - | lim: Admira 19 1932 ve 1934 sene- lerinde Viyana kupası maçlarını kazanmıştır. 7 kere Merkezi Av - rupa kupasına iştirak etmiş, 1928 de dömi finale ve 1934 te de finale kal- mıştır. Geçen mevsim yaptığı tur- nede İskenderiyede 10-2, 4-0, 7-4 ga- lip, Kahirede 6-0, Por Saitde 4-2, Suriye milli takımına 8-2 galip gel- miştir. Malta adasında yaplığı 5 maçı da | kazanmış 7 göle karşı 42 gol yap - mıştır. 1934 Merkezi Avrupa ku - pasında Rapidi 8-0 mağlüp etmiş- | tir. İngilizlerin meşhur Hudders - | field Tovn takımı ile yaptığı maçı 3-0 kazanmıştır. Polonya Millf takı- | Soliç Sehtüng mına karşı 4-0, Olümpik dö Marsellle takımına 11-2, Danimarkada 9-1, Romanyada yaptığı maçları 6-2, 7-2 kazanmıştır. Admira takımı beyaz pantalon, siyah beyaz çizgili forma giymektedir. Okuncuların isimleri: 1) Platzer: Kaleci; 27 yaşında, 28 defa beynelmilel. Halen Avustur - ya Millf takımının kalecisidir. ı 2) Anton Schall: Sağ müdafi; 20 yaşında, 44 defa beynelmilel, ev - velce bir çok defalar muhacim oy- — Belli olmaz. Bazan bir sinek, koskoca bir fili rahatsız edebilir. İhtiyar kadın büyük luıvmın Ö- münde durdu.. | namış ve gol rekartmenti; | zanmıştır. Meşhur Harika takımı - | kayayı gösterdi İcullulanı yor ! Sağ tek 44 defa beynelmitel Sehall nın belli başlı oyuncusudur, müde- fan hattında fevkalâde muvaffak olmaktadır. 3) Otto Marischka: Sol n 23 yaşında olan bu oyuncu V nin en iyi müdafileri arasında yerk almaktadır. 4) Friedrieh Klscl: Sol muavin;, 18 yaşında olan bu oyuncu Avus - üdafi; na- turya futbolünün büyük bir istik - bale mâliktir, muhacim elarak da oynamaktadır. : 5) Habn Villibald: 29 yaşında - Gır, takımın , merkez muavinidir. Merkezi Avrupa kupası maçları do- layısile Favoritner takımından &- lınmıştır. 6) UÜrbanek Hans: Sağ muavin; 26 yaşındadır, takımın kaptanı olan bu oyuncu 18 defa beynelmilel ol- muştur. Son dünya şampiyonluğu maçlarında oynamıştır. 7) Vogi 1. Leopold: Sağ,açık ay- nıyan bu oyuncu 26 yaşındadır. 4 defa beynelmilel olmuştur. Sür'ati ve kuvvetli vuruşlarile meşhur - dür. 8) Hahnemann Vilhelm: 24 fa - şındadır, Vi; en İyi sağ içi « dir. Çok sert ve hirçin ayünü ile tanınmış olan bu oyuncu, 11? defa beynelmilel olmuş, en çok gol ntan bir oyuncudur. 9) Sioiber Karl: 29 yaşındadır. Viyananın en ince ve teknik oyı yan bir merkez muhacimidir. 15 de- fa beynelmilel olmuştur. 10) Scilling Franz: 26 yaşındadır, Avusturya ve Viener Sport takım- | Uzaktan görünen gemiler Mikro adasına doğru İlerleyordu.. Etrafındaki gemicilere şöyle bir göz attı. — Hepiniz birer aslan gibi sıra- lanmışsınız buraya, Haydi şu kaya- nın dibini kazmıya başlayın! AAA AAA KU Tefrika No: 124 Sahra verdi: — Niçin soruyorsun? Canım is - terge çıkarım.. Hato kaşlarını çatarak bağırdı: Bundan sonra su başına gitmi- yeceksin, Sahra! ürkek bir tavırla - cevap yor oraya?. — Hayır.. vahşi hayvanlar geb- onlardan kıskamıyorum.. Sahra, Hatonun gözlerine baka- mıyordu. İri boylu ve sert pazulu gencin gözleri dönmüştü. — Ben seni çoktanberi seviyor- dum. Artık bu sevgi açığa vur - dim ! .. Dedi. Sahra şaşaladı. O gün bir hâdiseye meyean ver- memek için — Peki.. su başına gitmiyeceğim Diye cevap verdi Hato bu cevabi alınca, Sahranın | da kendisini sevdiğine hükmetmiş- | Ak | — Hato bu & | tersyüzüne döndü söylemeden dü Sahra, bu d kasından bakakaldı.. | — — Ne gariv adam! Diye mırıldandı Sahra, kabilesi arasında sevmek icap ederse, Hatoyu değil, belk bir başka genci severdi. Çünkü Ha- moli Hatoya gelince- ye kadar, çok sevimli delikanlılar ri söyler söylemez. a naşka bir şey üp gitti cüsseli adamın ar- rasındı vardı Hato sert, dik bakışlı, vurucu bir adamdı. Hamolular ona* — Dağların te her gece tepeye ına nöbet bekler, ncaya kadar uyumazdı. tonun arkasından | zaman baktı.. düşi Fakat düşünmekten ne çıkarı 1o bir kere Sahraya gönül vermiş, candan sey, Böyle dağlarda la boğuşan bir dövüşçünün elin - den Sahra kolay kolay kurtulabi. lecek miydi?. Sahra 0 gün on çadırdan dışarıya larında çok muv: bi royuncudur. Sol i 11) Voglfi: 24 de Kocakarı Turk denızcılerme tepedekı buyuL :- İşte, altınlar orada!.. Çolak Ahmet arkad mir verdi. rak yığınını kazmıya başladılar Çolak Ahmet bu sırada ihtiyar kadınla kon: rdu: — Kaç yaşındasın sen? — Yetmiş yedi. bu yıl domuz bayramında yetmiş sekize basaca- Bim, — Kocan yak mu? — Anivas vurdurdu.. — Anivas mı vurdurdu?. — Evet, Bir gece tuzağa düşür- dü.. — Sebebi?.. — Anivas, kocamı çekeme? Yerliler Venediğe Anivas aleyhin- de bir mektup göndermişler. Ani- vas bunu kocamdan bildi.. Halbuki kocam hiç kimse aleyhinde bulun- madı. — Sen onun sakladığı altınların yerini nereden ve nasıl biliyorsun? — Biz bu kayanın arkasındaki küçük evde otururuz. Ben onun bu- raya torbalarla altın getirip göm- düğünü birkaç keve gördüm. Niçin? Vahşi hayvanlar mı ge- | miyor âmma, onlardan daha kor - | kunç insanlar geliyor. Ve ben seni | mıya ve sana söylemiye karar ver- | Süleymanın Sarayında 3S KIZLA?İ ŞA AAA LA LAOAD Yazan: M. Necdet Tun'e' «Süleymanın sarayında yaşamağa alışanlar, dağlarda barınabilir mi, Sahra? Bizi yalnız bırakırsan biribirimizi yiyeceğiz..» | de büyük bir kayı ha wanlar. | Gemiciler kayanın dibindeki tap- | Hato'nun sö: onu fena b hiddetlendirmi Sahra, desti.: Kabilenin iki omuzuna aldı- nayan suyun büyük bir çuk yıllar geçtikçe bir havuz hali mıştı. Kabilenin gönçleri hemen ak şama kadar bu suyun başından âX“ rılmazlardı. Suyun etrafında bir çok vardı.. Hamolular buraya beni almıya, serinlemiye, hem de — Küf avlamıya gelirlerdi. Hatonun Sahranın su başına geF mesini istememekte hakkı vardı. Su başına başka kızlar da geliP giderlerdi. Hamolu gençler bu Kif” iara karşı sarkıntılık yapmazlarti da onlarla - oynaşmaktan da / gEFİ kalmazlardı. Sahra su başına geldiği vamank heyuzun etrafında ayaklarımı saYA sokmuş iki Buü geh bulmamış çok 3 vimli çocuklardı.. Sahrayı görünce: — Sular sensiz kurumuştu. Hot » Sahra! Bak, şimdi nasıl # Diye bağrıstılar. Sahra havazun Ne yapıyo: nıma sokuldü! z burada?: z Hato size ne y hepinizi4 ne çalışan, hepi adamdır inizi seven DİF Delikanlılar gülüştüler: ında bir se hra çoktan! gençlerin iki mustu. - Beni özlerthür demek?. Bonim uğuruma siz de inanıvarsunuz bt? Etbatte Szledit az. Sen bit T biri yal- miz birekme bi Sahra gülüyordu den biri havuzdan bir â“ yüzüne attk Gençl Sen burada, bizim aramızda almazsın! Süleymanın sarayında saya alışanlar dağiarda bart- — Çok altın var mı burada? — Var diyorlar.. altınların mik- tarı hakkında malümatım yak. — Neden buraya saklıyordu A> nivas bu altınları? — Buraya gelen korsanların on- dan başka kimseye itimatları yok- tu. Herkes altınlarını kaçırıp onâ teslim ederlerdi.. — Sonra?.. Anivas bu altınları şehrin dört gizli yerinde saklarmış. Ben bura- sını biliyorum. — Ötekiler nerede acab — Bilmiyorum aslanım. Bilsey- dim, onların da yerini söylerdim size.. Taşın dibini çabuk kazdılar. Gemicilerden biri telâşla ba * gardı : — Ahmet dayı müjde! Ahmet, kocakarının yarından ay- rıldi : — Ne var çocuklar.. altınları?.. Gemiciler hep birden haykırdı- lar : — Bulduk.. bulduk.. 4 buldunuz mu işte bir bi Çukur derinleştikçe torbalar ar- tıyor. Çolak Ahmet tedbirli görünmek için fazla sevinmedi: — Gomiye getirdikleri — toprak torbalarına benzemesin sakın bun- lar da?! € — Yok eanım.. torbaların içi zer- de gibi, sarı altınla dolu, —— < (Dtvnmı var) |